Evvela insan soyunun çoğalışı ve yoldan çıkışları yaşanmıştı. Eldon ve Grant nesiller boyu üreme, yayılma ve kolonileşmenin ardından ruhlarını teslim edip Dünyada ki görevlerini tamamlamışlardı. Onlar soylarından hesaba çekilmeyecekti çünkü onlar Azazil'e bir kez daha yenilmemişlerdi.Nesiller boyu Azazil'i ve onun pis planları tuzakları anlattılar. Gücü, İradeyi, Hakkı, Adaleti, Vicdanı, Merhameti, Sevgiyi , Aklı ve mantığın gücünü her yere kazıyıp öğrettiler.
Bir gün Azazil onları nefret ve hainlik dolu bakışlarla izlerken Eldon ve Grant artık 4500 yaşlarındaydı. Eski devasa boyutlarını yitirmiş, güzellikleri solmuş zihni ve bakışları artık bir geri dönüşü bekleyen edayla yeryüzünü seyrediyordu. Nihayet ruhları mevt tarafından çekilirken Azazil bu olaya şahit edildi. Mevt, meleklerini Eldon ve Grant'a yolladı. Ayak ucundan başlayarak çok naif hareketlerle Eldon ve Grant'ın ruhları çekilirken Azazil sevindi "Geberin sahteliğin tohumları, yok olun ve bir daha geri gelmeyin. Artık siz de gittiğinize göre pis soyunuzu daha iyi lanetleyebilirim" dedi. Azazil küstah namert ve kibirle yankılanıyorken farklı bir alemde hidayetin tohumu atılıyordu.
Zamanın ve mekânın ötesinde, Arş’ın en yüksek katında, kaderi yazan Kalem bir emirle durdu. Levh-i Mahfuz’da yepyeni bir yazı belirdi: Zulkarneyn. Allah, kendi rahmetinden bir parçayı daha var etmeye karar verdi. O, sadece bir insan değil, insanlığın yoldan sapmış kalplerine hikmet, merhamet ve adaletle ulaşacak bir peygamber olacaktı.
Zulkarneyn’in ruhu, saf nurdan yaratıldı. Onun yaratılışı, bir meşalenin karanlığı delmesi gibi âlemleri aydınlattı. Melekler, bu nurun göz kamaştırıcı güzelliğini gördüklerinde huşu ile secdeye kapandı. Cibril o anı şöyle anlattı:
“Ruhu gökyüzüne yükselen bir yıldız gibiydi. Adalet onun diline, hikmet onun kalbine, merhamet ise onun gözlerine yerleştirildi. Zulkarneyn, yeryüzünün nur toprağına emanet edilen en saf cevherlerden biri oldu.”
Allah, Zulkarneyn’in yaratılışı sırasında meleklere dönüp buyurdu:
“O’nu yeryüzünde bir ışık kılacağım. Zulkarneyn, insanlara doğru yolu gösterecek, onların kalplerindeki karanlığı aydınlatacak. Onu, hikmetle dolu bir ruhla donattım. Adaletiyle öne çıkacak ve merhameti gönülleri fethedecek. Ayrıca Kenzü'l Arş onu koruyacak.
O günlerde, Azazil’in kalbi çoktan kararmıştı. Yeryüzüne yaydığı kötülükler, insanları Allah’ın rahmetinden uzaklaştırmayı hedefliyordu. Ancak Zulkarneyn’in yaratılışı, Azazil’in içindeki huzursuzluğu artırdı. Zulkarneyn’in varlığı henüz fiziksel olarak yeryüzünde görünmese de, Azazil, bir tehdit hissetmeye başlamıştı.
Bir gece Azazil derin bir uykuya daldı. Kabusu sonsuz bir karanlığın içinde başladı. Kendini bir uçurumun kenarında buldu. Aşağıda kaynayan bir deniz vardı; yükselen dumanlar içinde boğuluyordu. Tam uçurumdan düşecekken, karşısında Allah’ın azametli nurunu gördü. Allah’ın sesi, gökleri ve yeri sarsan bir kudretle yankılandı:
Ey Azazil beni kendine karşı neden düşman etme niyetisindesin buna mantık ve akıl ermez lakin tüm planların boşa çıkacak. Nasıl seni cin diyarı ve soyu için yarattıysam şimdi de Dünya için Zulkarneyn’i yarattım ve onu yeryüzüne göndereceğim.
O, senin karanlığını aydınlatacak. Kalbindeki kibrin, onun hikmeti karşısında paramparça olacak. Bilesin ki, nurum hiçbir zaman karanlıkla sönmez!
Azazil korkuyla uyandı. Ancak bu kabusun etkisiyle ne pişmanlık hissetti ne de Allah’a döndü. Aksine, kibri daha da büyüdü. Kabusu kendi vesveselerine bağladı:
“Bu sadece zihnimin bir oyunu,” dedi kendi kendine. “Benim hükmüm bu kadar güçlü ki, kendi içimde bile yankılanıyor.” Zulkarneyn’in Allah tarafından gönderildiğini anlamamıştı. Onu sadece sıradan bir insan olarak görüp kendi tarafına çekebileceğine inanıyordu.
Bu yaratılışın ardından Zulkarneyn, Cezayir’in bereketli topraklarında dünyaya geldi. Onun gelişini, yeryüzündeki hikmet dolu yolculuğu ve Azazil’in karanlık planlarının sarsılmasını anlatan hikâye kaldığı yerden devam eder…
Azazil’in Karanlık Toplulukları ve Zulkarneyn’in Doğuşu
Dünya, Azazil’in vesveselerinin etkisiyle giderek karanlık bir tiyatroya dönüşüyordu. Toplumların bağlarını zayıflatmak için nefret, kıskançlık ve açgözlülük tohumları ekiyor; kardeşi kardeşe düşman, komşuyu komşuya yabancı kılıyordu. Azazil’in yalanları zamanla birer kuruma dönüşmüştü. Kendi oluşturduğu gizli topluluklar, kötülüğün sistematik olarak yayılmasında en büyük araç haline gelmişti.
Bu topluluklar, insanları ayrıştırıyor, güç ve servet hırsını körüklüyordu. Her bir grup, kendilerini diğerlerinden üstün görmek için her yolu mübah sayıyordu. Azazil, bu toplulukların liderlerine rüyalar aracılığıyla fısıldıyor, onlara hırslarının doğruluğunu “ilahi bir hakikat” gibi sunuyordu. Yalan ve vesveseler, bu liderlerin kalplerinde kanser gibi yayılıyor, onları tamamen karanlığa boğuyordu.
Azazil’in en güçlü planı, “Böl ve Yönet” taktiğiydi. İnsanları sınıflara ayırmış, güçsüz olanların seslerini duyuramaz hale getirmişti. Ticaret yollarında adaletsizlik artmış, şehirlerde ihtişamlı malikânelerle fakir gecekondular yan yana yükselmişti. Azazil, bu düzeni körükleyenlerin zihinlerine şunları fısıldıyordu:
“Zayıflar güçlülerin hizmetinde yaratılmıştır. Onlar itaat etmek için vardır. Hak, sadece alabilenindir.”
Ayrıca bu topluluklar aracılığıyla, insanların en kutsal duyguları olan sevgiyi ve aile bağlarını zayıflatmaya çalıştı. Aileleri ayıran fitneler, nesiller boyu sürecek travmalara neden oldu. Bu kötülükler, toplumların temel taşlarını çatlatan birer deprem gibiydi.
Azazil’in kötülüklerinin yayıldığı bu dönemde, karanlığı delip geçen bir ışık doğdu: Zulkarneyn. Onun dünyaya gelişi, Cezayir’in bereketli topraklarında gerçekleşti. Atlas Okyanusu’na bakan bir köyde, zeytin ağaçlarının gölgesinde mütevazı bir evde gözlerini açtı. Doğduğu gece, gökyüzü yıldızlarla süslenmiş, adeta dünya onun gelişine sevinmişti.
Annesi, sabırlı ve hikmetli bir kadındı. Babası ise köyün sevilen bir demicisiydi; adil, sözünde duran ve Allah’a gönülden bağlı biriydi. Zulkarneyn’in ilk adımları, bu huzurlu ortamda atıldı. Çocukluğu, zeytin bahçelerinde koşuşturarak, nehir kenarında avuçlarına balık alarak ve yaşlı köylülerin hikmetli sohbetlerini dinleyerek geçti. Daha çocukken bile onun farklı olduğu belliydi. Diğer çocuklar oyuncaklarla meşgulken, Zulkarneyn sessiz bir şekilde yıldızları izler ve uzun uzun düşüncelere dalardı.
Bir gün, küçük bir kuşun yaralı olduğunu gördü. Kimsenin dikkatini çekmeyen bu kuş, onun için bir hayat kadar değerliydi. Onu kucağına aldı, yarasını sardı ve günlerce ilgilendi. Kuş iyileştiğinde uçtu, ancak o gün Zulkarneyn’in içinde bir ateş yandı: merhametin sıcaklığı.
Azazil’in Etkisi ve Zulkarneyn’in Çocukluğu
Azazil, Zulkarneyn’in doğduğu bu coğrafyada da faaliyetlerini artırmıştı. İnsanlar arasında ticari anlaşmazlıklar, toprak kavgaları ve aile içi çekişmeler artıyordu. Ancak Zulkarneyn’in ailesi, bu kaosun dışında kalmayı başarmıştı. Babasının adaletli duruşu, annesinin merhameti ve hikmeti, onun ahlakının temellerini attı.
Zulkarneyn’in çocukluğu boyunca, çevresindeki kötülüklerin farkındaydı. İnsanların gözlerindeki kin ve kıskançlığı seziyordu, ama buna aldırmadan yoluna devam etti. Haksızlık karşısında susmuyor, güçsüzlerin yanında dimdik duruyordu. Daha on iki yaşında, bir çiftçinin hakkını savunmuş, köydeki büyüklerin bile hayranlıkla baktığı bir cesaret sergilemişti.
Azazil’in Zulkarneyn Karşısındaki İlk Şüphesi
Zulkarneyn büyürken, Azazil onun varlığından rahatsız olmaya başlamıştı. Fakat onun bir peygamber olduğunu anlamamıştı. Zulkarneyn’in çevresindeki insanlar üzerindeki olumlu etkisini gördükçe, bu etkinin kendi vesveselerinden kaynaklandığını düşündü. “Bu çocuk da benim oyunlarımın bir parçası,” diye düşündü. “Onu kendi tarafıma çekebilirim.”
Azazil, Zulkarneyn’in kalbine vesvese fısıldamaya çalıştı, ama bu denemeleri boşa çıktı. Zulkarneyn’in kalbinde öyle bir nur vardı ki, Azazil’in karanlığı oraya ulaşamıyordu. Her başarısızlık, Azazil’in öfkesini artırdı ve Zulkarneyn’i daha da dikkatle izlemeye başladı.
Zulkarneyn’in Adalet ve Hikmetle İlk Tanınışı
Zulkarneyn’in on sekiz yaşına geldiği yıl, artık koca delikanlı olmuştu. Sarı lüle saçları, açık mavi gözleri,küçük kıvrımlı burnu, belirgin elmacık kemikleri, büyük dudakları olan bir yüzü. Uzun ve kaslı bir vücudu vardı. Heybetli zeki çalışkan ve yardımseverdi.
Bir gün köyde büyük bir su meselesi patlak verdi. Suların yönünü değiştiren bir grup, köydeki zenginlerin çıkarlarını gözeterek fakirlerin tarlalarını kurutuyordu. Zulkarneyn, bu durumu fark eder etmez harekete geçti. Adaletli bir şekilde tüm köy halkını bir araya topladı ve herkesin önünde haklıyı savundu. Onun güçlü ve vakur duruşu, karşısındakilerin suçlarını itiraf etmesine yetti. Bu olay, Zulkarneyn’in adının tüm bölgeye yayılmasını sağladı.
Zulkarneyn’in sesi, kalbinin derinliklerinden gelen bir çağrı gibiydi. İnsanlar onun her sözünde bir hikmet, her bakışında bir merhamet görüyordu. Yaşlılar, onun bilgelik dolu sözleriyle yeniden umut buluyor; gençler, onun azmi ve tevazusundan ilham alıyordu.
Azazil’in Planlarının Çatırdaması
Azazil, Zulkarneyn’in çevresindeki iyilik dalgasını fark ettikçe, kendi topluluklarının gücünü artırmaya çalıştı. Ancak kötülükle yoğrulmuş bu insanlar, Zulkarneyn’in karşısında durmaya cesaret edemiyordu. Onun adaleti ve hikmeti, Azazil’in planlarını yavaş yavaş sarsmaya başlamıştı. Zulkarneyn’in kalbindeki nur, karanlıkla dolu bu topluluklara bir tehdit gibi görünüyordu.
Azazil’in en büyük yanılgısı, Zulkarneyn’in gücünün kaynağını anlamamış olmasıydı. Onu sadece güçlü bir lider ya da ahlaklı bir insan olarak görüyordu. Zulkarneyn’in bir peygamber olabileceği düşüncesi, Azazil’in kibirle kör olmuş aklına gelmemişti.
Zulkarneyn’in adı, Cezayir’in küçük köylerinden büyük şehirlere kadar yayılmaya başladı. İnsanlar, onun adaletli yönetimini, sevecen ve samimi duruşunu konuşuyordu. Zulkarneyn, henüz peygamberlik görevini tam olarak almasa da, onun varlığı karanlığa karşı bir meşale olmuştu. Ancak bu durum, Azazil’in kinini artırıyor ve onu daha yıkıcı planlar yapmaya itiyordu. Zulkarneyn’in peygamber olarak görevlendirileceği gün, bu mücadelenin yeni bir safhasını başlatacaktı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
786 Okunma |
450 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |