Satır başı yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın ✨instagram hesabıma da beklerim yeni reels paylaştım. ✨@bookstagram7b
Bir evi yuva yapan nedir, içindeki sevgi mi, şefkat mi ya da sadece insanlar mı. Birbirine yabancı olan dört insan aile olabilir mi, çocuklarını sevmeyen bir anne o eve neşe getirebilir mi? Cevabı çok iyi biliyordu İnci. Yaşadığı yere ve insanlara ailem diyemezdi. Her gün düşünürdü neden normal bir ailede normal anne ve baba ile doğup büyümedim ki. Şu hayatta tek pişman olmadığı şey Elvan'dı ne olursa olsun ona aileyi, arkadaştı, yoldaştı. Bir kaç gündür okula gitmiyor Elvan'ı odadan çıkartmadan yediriyor, içiriyor, uyutuyordu, o günden sonra ne kadar ağrısı olursa olsun bir kez bile nazlanmamıstı, adı Nazlı'ydi halbuki, İnci bu duruma çok üzülüyordu çünkü çocuk dediğin ağlardı, nazlanırdı,Elvan küçücük bedeninde koskocaman bir yürek taşıyordu. Duyguları, şefkati, empati yapma gücü o kadar kuvvetliydi ki. Ona bakıp gurur duymamak imkansızdı. Yeni yıla girmişlerdi evet ama nasıl o gece tam 1 ocakta Elvan o kadar ateşlenmişti ki sirkeli suyla sabaha kadar ablası başında bekledi ateşi saatlerce düşmedi , tabiki beklerdi ama hipotermi geçirecek diye çok korktu. Neyseki o günler geride kaldı artık işe gitmesi gerekiyordu Funda onu daha fazla idare edemezdi izini de bitmisti . Sabah Elvan'in iyi olduğundan emin olduktan sonra onu evde, odaya kilitleyip işe gitti.Bütun ihtiyaçlarını, yiyeceğini, içeceğini yanına koysa da elbette başka ihtiyaçları da olacaktı. "ses duymadığından emin ol sonra aç kapıyı" Elvan iki saattir bu sesi aklından çıkartmıyordu.Sandivicini yedi, suyunu içti oyuncaklarıyla oynadı ama canı çok sıkılmıştı ayağa kalktı gözleriyle şöyle bir odayı süzdü ama ablasının yılbaşında ona aldığı sarı saçlı mavi elbiseli bebeği bulamadı, son hatırladığı şey ile bir kaç saniye öylece baktı, dudağını ısırdı yeni iğleşmeye başlayan dudağını patlattı, ağzına gelen kan tadıyla birlikte dudağına dokundu, eline baktı hafifçe kanadığını gördü omuz silkti. Açık saçlarını kulağının arkasına ittirip kapıya ittiği küçük koltuğun üstünden kapıyı dinlemeye başladı, o bebeği alması lazımdı ve hemen tuvalete gitmesi de.. Bir kaç dakika durdu'çıt'sesi bile duyamadı, küçük koltuğu hafifçe çekip kapının kilidini iki kez çevirip açtı kimse yoktu bir adım atıp salona giriş yaptı, ve görüş acısına mavi elbiseli bebeği giriş yaptı. Ne olursa olsun onu almalıydı ablası yoksa bile o bebeğin varlığı ablası gibi onu guvende hissettiriyordu. Yaklaştı.. yaklastı elini bebeği eline aldı saçlarını seviyordu ki kapı açılma sesi duydu. Dehşet gözlerle kapıya baktı, donakaldı. Evet korkulu rüyası gelmişti ayakkabıyı bir yere ceketi bir yere attı. Elvan'ı gözü görür görmez Allah bilir kaç aydır fırçalamadığı sarı dişleriyle güldü. Elvan arkasını dönüp odasına girdi ama o iğrenç adam iki adımda daha kız kapıyı kapatmadan kocam elleriyle ittirdi. Elvan anın etkisiyle yere kapaklandı.
"vay sıçan vay hani ablan yok mu"
"anan da gelmez akşama kadar günlerde orda burda sürter, sen bana kaldın"
İlerledi ilerledi Elvan'ı elinden tutup kaldırdı. Elvan olabildiğince bağırdı, ablası en kötü annesi gelir onu kurtarır diye bekledi ama kimse gelmedi. Arif ona saatlerce şiddet uyguladı kanayan dudağına vurdu başka bir yerden dudağını patlattı. Tecavüz etmedi çünkü onun hedefinde İnci vardı gene de iğrenç ellerini Elvan'ın vücudunda gezdirmekten çekinmedi ne kadar karşı koymaya çalışsa da kocaman ellerini geri ittiremiyordu bile . Arif karşı koymaya çalışan küçük kıza sinirlendi ablasına birsey yapamadığı için de hıncını Elvan'dan çıkardı defalarca tokat attı yüzüne, yere bıraktı karnına sayısız tekme vurdu küçücük benden dayaklarla daha da küçüldü
en son kızın bayıldığını sandı ama her yeri kan içinde kalan kız hala ayıktı.
Kapsonunun şakasından ve elinden tutup kaldırdı baktı ki kız baygın gözlerle bakıyor güldü.
"sana özel düşüncelerim vardı canım kızım uygulamaya geçeyim mi?"
Cevap vermedi artık inilti bile çıkmıyordu dudaklarından dayaklara alışmıştı, oysa hiçbir çocuk buna alışmamalıydı. Kızı alıp kar kış demeden aşağı mahzene indirdi kilitli kapıyı anahtarla açıp kızı içeri attı. Küf, rutubet kir pas içinde bu yere kızı fırlattıp üzerine kapıyı kilitledi. Elvan söyle bir etrafa göz gezdirdi yukarıda diktörtgen şeklinde demir parmaklıkları olan bir pencere ve içeri sızan çok az bir ışık ve küçük kar taneleri düşüyordu, lağım borusundan sızan pis su etrafında uçuşan sinekler, lağım faresi sesleri .Ayağa sendeleyerek kalktı elindeki çamuru üzerine sildi, ablasini aldığı bebek de çamur olmuştu sarı püsküllü saçlari, mavi gözleri hep çamurdu her şeye rağmen bebeğine sıkıca sarıldı ve tam ışığın altına geçip oturdu. O kadar pis kokuyordu ki içeri sızan kar taneleri sanki ona ferahlık veriyordu. Ufacık sızan ışığa baktı ve dua etti ablam beni bulsun dedi ölmeden önce ablam beni bulsun...
Aslında çocukluğumuzda yaşadığımız her travma zaman içinde unuttuk sansak da tekrarlandığı an gün yüzüne çıkar. Bazen küçücük bir an gelir gözünüzün önüne yada basit bir eşya... Şu an gördüğüm şey ise sadece bodrum katın demir parmaklıklarıydı. İncecik yağan kar bile aynıydı, oranın pis kokusu geldi, burnumun direği sızladı. İçeride bir kız çocuğuyla göz göze geldik.. kendimle,elimden hiç bırakmadığım oyuncağımla, o çocuk hiç büyümemişti aslında yıllardır o kilitli yerde ablasının onu kurtarmasını bekliyordu.... Aynı yerde küçük Elvan'in elinden tutmuş İnci şimdide bana gülümsedi sanki çocuklugumda ablamın yanındaydı cennette... Hala o kadar güzel bir kadındı ki toprak onu incitmemişti,çünkü ablamın daha kavuşmak isteyip kavuşamadığı sonsuz aşkı ve kardeşi vardı..ilk günkü gülümsemesiyle bekliyordu...
"hayırdır kızım bişey mi kaybettin"
Daldığım yerden bakışlarımı çevirdiğimde 50-60 yaşlarında bembeyaz saçlı çok düzgün bir adam dolu gözlerle bana baktı
Tam bir İstanbul Beyefendisi gibiydi. Gülümsedim evet demek istedim buralarda çocukluğumu, ablamı kaybettim. Ellerimi montun cebine attım.1
"kim seni böylesine daldıran adam"
"yok siz yanlış anladınız ben öylesine..."
"öylesine sansan da değil gibi hadi bakalım Allah sevdiğine kavuştursun"
Ne alaka yani ben ne derdindeyim adam aşk diyo meşk diyo şimdi *Hilal gibi "memleket bu haldeyken mi" diyeceğim "Elvan bu haldeyken mi bey amca!"
Usul usul dövüş sanatları merkezine yürüdüm en son gitmemim arasından 2 gün geçmişti ve o ukala kendini bilmez burnu havada...neyse işte Cihan hocayla kavga edeli, yani bu adama artis olma hakkını kim veriyor ya hele çıksın karşıma bir. Merkezden içeriye suzuldum maşallah sabah ki tatsız olaydan sonra ne derler overtihink saatim bitmişti keyfim yerindeydi. Hızlıca üzerimi değiştirdim içeri girip Cihan Beyi beklemeye başladık o sırada benim sabah ki süzülüşüm gibi kavruk tenli yakışıklı bir bey bana doğru süzülmeye başlamıştı. '' Ne oluyor bu bünye buna hazır değil ''
Size nasıl desem böyle biscolata erkeği gibiydi ama asla cool değildi..1
"merhaba ben de Elvan,memnun oldum"
"aslında haftalardır burdayım ama seni yeni görüyorum ve kendime kızıyorum"
"senin kadar güzel bir kadını nasıl olur da görmem"1
Şu an sinirlerim aldı başını gidiyordu abi bu erkeklerin olayı tanışalı daha 1dakika olmadan sarkmak mı şeytan diyo ağzına bi tane geçir onun yerine gülümsedim şu hoca gelse de lavuk ikilese.
"çıkışta birseyler içelim bildiğim çok güzel bir kafe var"
Hayır diyecektim ki kapıda pür dikkat bizi izleyen Cihan'ı gördüm kaşlarını çatmış öylece bakıyordu.
Kendimden bile beklemediğim bir anda "olur" diyiverdim ve aldım başıma belayı..
Cihan elleri göğsünde bağlı bir şekilde boğazını temizleyerek içeri girdi. Biraz halsiz gibiydi sanki suratında renk yoktu.
Bir saatin sonunda dersi bitirmek üzereyken Cihan dairenin içerisindeki iki kadını da yerine gönderdi bugün pek birsey gösterememişti sanki nasıl desem hasta gibiydi.
"evet bu günlük bu kadar yeter herkes çıkabilir"
Kafamda deli sorular ile kapıdan çıkmak üzereydim ki arkamdan kolumu tuttu.
"Elvan hanım sizin için daha ders bitmedi herkesten geridesiniz hızlandırılmış bir ders ile yetiştirelim bugün sizi"
Resmen bakakaldım kaşlarım çatıldı, yani tövbe haşa bu adamı tanımasam Özgür ile gitmeyeyim diye böyle yapıyor sanıcam da yok.1
"tamam ama gece boyunca yapıcağın tek mola olacak"
"ne ben robot muyum Allah aşkına..."
"uzatma git arkadaşına gelemeyeceğini söyle"
İşte şimdi gerçekten tanımadığımı farkettim ah bir de şunu kayıtlı, sözlü isbat edebilseydim.
Özgür'e gelemeyeceğimi söyleyip tekrar içeri girdim. Yine her zamanki ellerini göğsünde birleştirmiş pür dikkat yüzüme bakıyordu.
Beni bu kadar hevesli beklemediği için şaşırmıştı yanıma yaklaşıp etrafımda yürümeye başladı.
"ilk önce bildiklerini sınayalım"
Tam 15 dakikadır birbirimizi hırpalayıp durduk gerçek anlamda dövüşüyorduk yani ya bu kız antremansız acıyım biraz yok.
Karnıma yediğim yumrukla geriye sendeledim az kaldı kan kusmaya başlıcam bu nasıl bildiklerini sınamak ya bildiğin dövüyor bu.
Allah aşkına bu adamın hiç insafı yok mu.
Yattığım yerden derin nefeslerle soluklanmaya çalışıyordum. Tepemden bakmaya başladı.
"insaf et lütfen kırılmadık kemiğim kalmadı"
Gözümü açtığımda uzattığı elini gördüm elini tutup kalktım yani bu barış mı demekti anlayamadım.
Bir an bakışlarım gözlerine takıldı şu an mesafe olarak yakın değildik ama sanki aramızda gerçekten bir çekim vardı, sanki arkamızdan bizi ittiren insanlar vardı ve bence o da bunun farkındaydı.
Bakışları yüzümün her bir zerresinde gezindi. Ben de bakışlarımı dudaklarına çevirdim nasıl bu kadar ben burda olabilirdi ki dudağında, dudağının üzerinde sayısız ben o kadar çekici gözüküyordu ki.
"daha çok yol katetmen gerek ,yetersiz"
Aslında yumruklarla asla yıkılacak bir adam değil ama elini ters çevirip omzuna yumruk vurduğum anda omzunu tutarak sendeledi.
Cihan'ı yere sermenin verdiği heyecan ve başarıyla yerimde zıplamaya başladım.
"yeterli oldu mu sizin için Cihan Bey"
Çöktüğü yerden hala acı içinde inleyip omzunu tutunca bakışlarım omzuna çevirdim. Omzunun kanı elinin üzerine çıkmış kolundan akıyordu hemen telaşla yanına çöktüm.Tam yarasının üzerine mi vurmuştum?
"Cihan iyimisin ben özür dilerim yaran olduğunu söylemedin bana iyimisin?"
Omzunun üzerine koyduğum elimi tuttu
"Sakın ol Elvan iyiyim bilemezdin"
"kalk hastaneye gidelim lütfen kimse kalmadı burda bizden başka, ambulans çağırayım."
Ayaga kalktığım anda kolumdan çekti
"bu kadar iyi olma,ozellikle bana karşı sakın"
Ne dediğini anlamamıştım ama bu sözlerinin ardından kan kaybından bayıldı koşarak telefonla ambulansı aradım. Tekrar Cihan'ın yanına oturup kafasını dizimin üzerine koydum.
"iyi olucaksın, benden öyle kolay kolay kurtulamazsın"
Vurulduğu anda daldığı o rüyada sıcacık bir şey hissetti, geçmişe gitti, Umut olduğu günleri hatırladı,sadece fiziksel olarak değil ruhsal anlamda değiştiğini anladı. Bilemedi onun için ne iyi ne kötü onun hayatıyla ilgili kararları hep başkaları verdi hayatta tek bir şeye karar vermişti yurttan kaçmak... Ondan sonra da Cihan'ı bekleyen uzun bir eğitim süreci, her anlamda. Adını hatırlayamadığı sürekli başına buyruk, deli dolu bir kız çocuğu arada rüyalarına ona gelirdi ama bir türlü anlamazdı Cihan onu bulmasını mı istiyor anlamadı.
Gözünü yavaş yavaş açtığında bulanıklık az da olsa geçiyordu, burası hastane değil bir evdi başında da bağlı bir serum vardı. Kafasını kaldırdığında omzunun sarılı olduğunu farketti..
"gunaydın, iyi iş çıkardın evlat"
"doktor kursunu çıkardı ucuz atlattın, bir dahakine daha temkinli ol"
"şu avukat kız ne olucak hala mı elinden birsey gelmiyor."
"ben hiçbir zaman elimden birsey gelmiyor demedim halletmeye çalışıyorum ama kız çok inatçı"
"eger yapamayacaksan direk öldürelim, ya da başka birini gorevlendireyim"
"Hayır, sakın bu işe başkasını karıştırma"
Salondan çıkıp gitti, nasılsın demedi umursamadı. Zaten hiçbir zaman oğlu olarak görmemişti Cihan'ı sadece kötü işlerinde maşa olarak kullandığı biriydi onun için ölse de hiçbirsey ifade etmezdi.
Yıllarca zorla içinde yanmaya çalışan ateşi söndürmeye çabaladı Hüma, demiştim ya bir de onu görene kadar söndü sanmıştı.
Eskiden uzaktı kendi kalbine savaşıyordu, şimdi gözlerinin önünde, bazen gözünün içine bakıp gülümsüyor bu sefer kendisiyle olan savaşı, sanırım bu sefer galip gelen olmayacak ağır kayıplara bitecekti.
Ayaklarını duvardan sarkıtırak oturuyor bir yandan da 6 ayın çabuk geçmesi için dualar ediyordu. Ne uzaktayken yapabiliyordu ne de böylesine yakınken. En iyisi unuttuğunu sanmaktı, yoluna devam edeceğini zannetmiyordu çünkü en basitinden biriyle yeni bir başlangıç yapmaya çalışsa da sanki ihanet ediyor gibi hissediyordu.
Kafasını kaldırdığında simsiyah gülen gözlerle karşılaştı Hüma elini cebinden çıkartıp kısacık saçlarının bir tutamını kulağının arkasına sıkıştırdı.
Hakan zıplayıp Hüma'nın yanına oturdu.
"birkaç gündür çok dalgınsın birseye mi canın sıkkın"
Hüma kafasını sallamakla yetindi.
Hakan, Hüma'nin çenesinden tutup kafasını kendisine çevirdi. Hüma gözlerini kocaman açtı şimdiden yanaklarının ısındığına emindi.
"Hüma biz dostuz söyleyebilirsin bana"
Hüma utandı evet ama Hakan'ın bu söyledigi canını çok sıkmıştı elini ittirdi.
"sorun yok dedim Hakan, ben kızların yanına gidiyorum zaten ders başlayacak"
Kadınları anlamak imkansız diye düşündü Hakan gerçekten zor varlıklar.
Günlerdir kaybolan kartını arıyordu ama nafile hicbiyerde yoktu. O çok yağmur yağan günde biryerde düşürdüğüne emindi ama bulamadı, eve gelip koltuk altına, yatak odasında, mutfakta her yerde aradı,eğer onu bulamazsa yenisini çıkarttıracak parayı da ailesi vermezdi çok emindi. Şimdi ise onu nasıl bulacağını düşünüyor bir yandan da birseyler yazıp siliyordu. O anda büyük gürültüye odasının kapısı açıldı, kilitlemeyi unutmuştu.
"sen gene ne yazıyon kız ben seni saçma sapan işlerle uğraş diye mi okutuyom"
Hazan büyük hışımla bilgisayarı kapattı ve ayağa kalktı.
"sen ne anlarsın ulan şiir yazmaktan senin anan belli baban belli"
"gördüm şiirinin başlığını 'Hatır' yazıyodu bırak bu paçavra şeyleri"
"yeter aynı şeyleri dinlemicem"
Yatağının üzerinde halihazırda bekleyen çantasını alıp koluna taktı kapıdan çıkmak üzereyken babası kolundan tuttuğu gibi kendine çevirip tokatı suratına vurdu. Hazan'ı elbette başına ilk defa gelmiyordu koyu kahve gözleri doldu. Eliyle kıpkırmızı olmuş yanağını tutuyordu.
"bu yaptığın son olmayacak biliyorum, sana baba demekten utanıyorum ama bu yaptığını da unutmayacağım baba öteki tarafta hesaplaşacağız"
Montunu giydiği gibi kapıyı çekip çıktı biliyordu ki biraz sonra sızıp kalicak ve yaşadığı ve yaşattığı Hiçbir şeyi hatırlamayacaktı.
Yavaş yavaş sokakta yürürken bir kalabalık gördü, sanki onu yöneten biri varmış gibi adımları isteksizce o yöne döndü. Yaklaştıkça bir şarkı sesi duydu o kadar naif o kadar güzel söylüyordu ki hayran kalmamak elde değildi.
* "yine bir hazan vakti gidiyor gizliden, tek tek sırlar çıkıyor içimden"
Ömer her zamanki gibi sokakta en sevdiği işi yapıyor şarkı söyleyip duruyordu kızı çok bekledi ama o günden sonra bir daha kütüphaneye gelmemişti. Gözlerini kapatmış şarkısını söylerken birden sanki bir ses gözlerini açmasını söyledi. Yavaşça açtı bir çift koyu kahve gözler gördü dolu dolu, hayranlıkla bakıyordu Ömer'e. Neye uğradığını şaşırdı her yerde karşılaşacağını hayal etmişti, Ömer gülümsedi Hazan gülümsedi. Tam sonbahar dedi o kadar sonbahar ki. O kadar güzel ki...
"yine bir hazan vakti gidiyor gizliden, sessizce vuruyor diplerden"
1* Vatanım Sensin 2016-2018 yılları arasında yayınlanan dizi
2*Gülşah Tutuncu - Hazan Vakti 2013
Selamlar birazcık geç kalınmış bir bölümdü sonunda yazabildim.
Oy vermeyi yorum bırakmayı unutmayın her şeye rağmen yazmayı seviyorum ve de sizleri 🥰✨
Okur Yorumları | Yorum Ekle |