
Yangından sonra çok şey değişmişti. Varisler Akademisi kapatılmış ve herkes kendi krallıklarına gönderilmişti. Draconis varislerinin ortadan kaybolması tüm diyara yayılmıştı.
Bir hafta geçmesine rağmen bu trajedi hâlâ konuşuluyordu. Ethan ise kendini suçluyordu.
"Bu senin suçun değil. " demişti, Rowena. Sonra bir anda "Tabi ya!" Diye bağırmıştı ve aklına gelen şeyi hızla anlatmaya başlamıştı. "Düşünsene, Ethan. O alevler hızla yayıldı, değil mi? Ve her şey söndürüldüğünde Draconis varislerinin bedenlerine rastlanmadı?"
Ethan "Ne demek istiyorsun?" Diye sormuştu.
Rowena " Anlasa! Yangın bilinçli çıkarılmıştı ve onlar önceden Akademiyi terk etmişlerdi! Biri yada birileri onları ölü göstermeye çalışıyor olmalı. Başarılı da oluyorlar..."
Ethan, Rowena’ya sarılarak "Teşekkürler, aşkım. Şimdi ne yapmam gerektiğini biliyorum!"
Zindanlara doğru yürürken aklında Rowena'nın sözleri vardı.
"Biri yada birileri onları ölü göstermeye çalışıyor..."
"Başarılı da oluyorlar..."
Ethan'ın burnuna ihanetin kokuları geliyordu. Taş duvarlara yansıyan loş ışıklar gölgelerle dans edip çeşitli ışık oyunlarına yol açıyordu.
Ethan, bunların hiç birine bakmıyordu. Odaklandığı tek bir şey vardı: Derek’in hücresi. Onunla konuşmalıydı ve bunu yalnız yapmalıydı. Etrafta sadece zindan muhafızları olmasını istediği için her yer ürkütücü bir sessizliğe bürünmüştü.
Arada suçluların çıkarttığı garip sesler yankılanıyor ve her şey biraz daha korkunç oluyordu.
Ethan, Derek'in hücresinin önüne geldiğinde adamı inceledi. Derek iyice zayıflamış, yüzü çökmüş ve gözleri kızarmıştı. Ethan birkaç kez boğazını temizleyerek Derek’in dikkatini çekti.
Derek alayla, "Kimleri görüyorum? Şu korsan prense bakın hele(!) Benim burada olmam hiçbir şeyi değiştirmeyecek, Ethan."
"Sana sorduğum sorulara cevap vereceksin!"
"Benim çıkarım ne olacak, prensim(!)"
"Eğer işbirliği yaparsan özgür olmanı sağlayacağım."
Ethan’ın bu cümlesinden sonra Derek ciddiyetle "Ne bilmek istiyorsunuz?"
Ethan memnun bir şekilde gülümsedi. " Varisler Akademisi'nde ki yangını duymuşsundur? Draconis varislerine ne oldu?"
Derek alayla güldü. "Gerçekten mi?" Bir anda ciddileşerek " Ben sadece değersiz bir piyonum, prensim. Bu iş sandığınızdan da büyük! İşin içinde birkaç krallık var ve hayır hangileri olduğunu bilmiyorum."
Ethan arkasını döndü ve çıkışa yürümeye başladı. "Basit bir piyon olduğuna inanmamı bekleme. Anlaşılan burada kalmaya devam etmek istiyorsun? Öyle olsun."
Derek’in küfürlerini duymamazlıktan gelerek zindanları terk etti.
Ethan, Derek’ten istediği bilgiyi alamamış olsa da, duydukları onun içindeki şüpheleri daha da güçlendirmişti. Draconis varisleri gerçekten ölmüş olsaydı, cesetleri bulunurdu. Ancak geriye hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuşlardı. Bu, önceden planlanmış bir şeydi. Dahası, Derek’in söyledikleri de olayın sadece bir yangın olmadığını gösteriyordu. Birileri sahneyi hazırlamış, oyuncuları yerleştirmiş ve perdeyi kapatmıştı. Ama perdeyi açacak kişi Ethan olacaktı.
Zindandan çıktığında, Rowena onu kapıda bekliyordu. "Ne öğrendin?" diye sordu endişeyle.
Ethan, kaşlarını çatıp derin bir nefes aldı. "Bu işin içinde düşündüğümüzden fazla kişi var. Belki de sadece akademiyi değil, tüm diyarı ilgilendiren bir meseleye bulaştık."
Rowena, bir an duraksadı. "O zaman önce kime güvenebileceğimizi belirlemeliyiz."
Ethan başını salladı. "Evet. Öncelikle Draconis varisleri gerçekten yaşıyor mu, bunu öğrenmemiz gerekiyor."
"Nasıl yapacağız?"
Ethan kısa bir süre düşündü, sonra gözleri kararlı bir şekilde parladı. "Onların izini sürecek birini tanıyorum."
Ertesi gün, Ethan ve Rowena, diyarın en iyi iz sürücüsü olarak bilinen Callum adındaki eski bir paralı askerin peşine düştüler. Callum, uzun yıllar boyunca kayıp insanları bulmakla ünlenmişti ve şüpheli olayların izini sürmede ustaydı. Ancak onunla görüşmek o kadar kolay olmayacaktı.
Callum, sınırdaki göçebe kervanlarından birinin yanında bulunuyordu. Oraya vardıklarında, Ethan ve Rowena’nın gelişi pek hoş karşılanmadı. Göçebeler yabancılara kolay kolay güvenmezdi. Ama Ethan, akademi varislerinden biri olarak kimliğini gösterince, Callum sonunda onlarla görüşmeyi kabul etti.
Callum, uzun boylu, gri gözlü ve yüzü yılların yorgunluğunu taşıyan sert bakışlı bir adamdı. "Draconis varisleri ha?" diye mırıldandı. "Bunlar öldü sanıyordum."
Ethan, gözlerini kıstı. "Bence ölmediler. Eğer birileri onları kaçırdıysa, bir iz bırakmış olmalılar. Sen bu tür şeyleri bulmakta iyisin."
Callum hafifçe güldü. "Sen de beni övmekte iyisin, prens. Ama bunu neden yapayım?"
Rowena ileri adım attı. "Çünkü bunu yapanlar sadece akademiyi hedef almadı. Daha büyük bir şey planlıyor olabilirler. Eğer bu komployu ortaya çıkarmazsak, sıradaki hedef biz olabiliriz."
Callum kısa bir süre düşündü, sonra başını salladı. "Pekâlâ. Ama benden bir şey beklemeyin. Sadece iz sürerim. Sonrasında ne yapacağınız size kalmış."
Ethan gülümsedi. "Bu da yeterli."
Ve böylece, Callum’un yardımıyla kayıp varislerin izini sürmek için yola koyuldular.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 610 Okunma |
119 Oy |
0 Takip |
32 Bölümlü Kitap |