
Mutluluk tanrısı öleli 2 gün oldu. O süre zarfında bende çoktan kendime gelmiştim. Etrafta yas tutulduğu herkesin yüzünden belliydi ama bu yas sadece surlarla çevrilmiş bu alanın çevresindeydi. Dışarıda herkes hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Anladığım kadarıyla cennette kargaşa yaşanmasını istemiyorlardı.
Muhafızlarda Lauren’ın yüzü bile asıktı fakat bir zamanlar mutluluk tanrısının muhafızı olan Cyrus ’un yüzü hala gülümsüyordu. Cyrus’ ta bir şeyler vardı ve bunu öğrenmek istiyordum.
Odamdan çıkıp kraliçenin yanına giderken Luther ile karşılaştım. “Kraliçenin yanına mı hatalı muhafız?” dedi. Başımla onayladım “Sende kralın yanına o zaman” dedim. “Evet, kralın yanına” dedi ve duraksadı. Biraz daha yanıma yaklaşarak yürümeye başladı. “Katil hakkında şüphelerin var mı?” dedi.
“Şu anlık yok herkes yas içerisinde olduğu için saklanması gayet kolay oluyor” dedim. Luther “Cyrus peki? Tanrının ölümünden mutlu görünüyor. Ayrıca sen zehirlendiğinde yanına bile gelmedi.” Dedi. Bizi düşman yapmaya ant etmiş gibiydi. “Kara limon onunda şuan bizim gibi işleri var” dedim.
“Bana kara limon deme hem doğruyu söylüyorum. Sen şifacıların oradan çıktığında gün içerisinde bütün muhafızlar senin halini hatırını sorudu.” Dedi. Luther beni mi takip ediyordu? Yoksa nereden bilecekti kimlerin halimi ve hatırımı sorduğunu? “Kimlerin halimi ve hatırımı sorduğunu nereden biliyorsun? 2 gün içerisinde sadece 2 kez karşılaştık Luther” dedim.
Tam o sıra kral ve kraliçenin tahtının oraya gelmiştik. “Şimdi sırası değil Eda” dedi ve kralın tahtının yanına geçti. Bende kraliçenin tahtının yanına geçtim. Luther çok garip davranıyordu. Normalde benle bu kadar konuşmaz ya da çok düşük bir ihtimalle adımla seslenirdi. Benim zehirlendiğim günden beri böyleydi.
Bir süre sonra kraliçe geldi. Kanatları bizimkilere göre daha fazla olduğunda yavaş yürüdüğü belliydi. Toplamda 4 tane sırtında 2 tanede kafasında olmak üzere 6 tane kanadı vardı ve tanrı ile tanrıçaların kanat sayısı farklılık gösterebiliyordu, bazılarının hiç kanadı yok ama normal bir insandan daha büyük oldukları için kolayca insan olmadıkları anlaşılıyordu. Biz muhafızlarda o sayı 4 idi tabi Lauren’da 2 tane normal 2 tanede daha oluşma sürecinde olan kanatları vardı. İnsan meleklerde ise bu sayı 2 idi eğer 4 tane kanatları olursa muhafız kategorisine giriyorlardı.
Bende fazladan 2 kanat cennette yaşamımın 5. Yılının başlarında ortaya çıkmıştı bende ne yapacağımı bilemediğim için saklamıştım. Sonra Cyrus bu fazladan 2 kanattı fark etmiş ve bunu kraliçeye söylemişti. Kraliçe ilk başta gözlerime hayran kalmıştı. Gözlerimi “boşluktaki bir karmaşa olarak” betimlemişti, sonra ise benim bazı testlerden geçmemi ve silah pratiği yapmam için yanındaki muhafızı görevlendirmişti. O zamanlar kral ve kraliçenin muhafızları Herbert ve Kane’di. İkisi ikizdi birisi beyaz saçlı ve buz mavisi gözlüydü, onun adı Herbert’tı. Diğeri yani Kane ise açık mavi saçlı ve gözlüydü. Ben ve Luther kral ve kraliçenin muhafızı olduğumuzda ikisinde hava durumları kategorisindeki kar tanrıçasının muhafızı olduğunu diğer muhafızlardan öğrenmiştim.
Kraliçe tahtına oturduktan sonra kralda tahtına oturdu. Kraliçe, ben ve Luther’a “Muhafızlarım lütfen kapıları açar mısınız?” dedi. Bizde hızlı adımlarda melek insanlara kapısı açılan o büyük kapının yanına hızlı adımlarla gittik ve kapıları ardına kadar açtıktan sonra yerlerimize geçtik. Melek insanlar teker teker içeri girmeye başladılar.
İlk giren yaşlı bir kadındı. Kadın “Sevgili kralım ve kraliçem lütfen 3 kanatlı 4 altın gri ya da altın halkalı olan melekleri uyarın. Onlar yüzünden pek bir şey alamıyoruz.” Dedi. Kral “Merak etmeyin, altın halkalılar size yardım edecektir. Onlara gri halkalıların yaptıklarına bizim hiç hoşlanmadığımızı söylerseniz dikkatli olacaklardır.” dedi. Kadın ise kral ve kraliçeye teşekkür edip gitti. Sıradaki bir genç oğlan ve bir kızdı. Sevgili oldukları belliydi ama suratları asıktı. Erkek olan “Sevgili tanrımız ve tanrıçamız lütfen bize biraz mutluluk getirin. Birkaç gündür mutlu olamıyoruz.” Dedi, genç kız ise başıyla onayladı. Kraliçe “Hiç dertlenmeyin sevgili çocuklarımız, yakında mutluluğa ulaşacaksınız” dedi fakat bu mutluluk tanrısı olmadan imkânsızdı o zaman kraliçe bunu nasıl yapacaktı?
Diğer melek insanlarında birçoğu mutsuz olduğunu söyledi ve kraliçe ile kral hepsine aynı yanıtı verdi. Sonunda ise kral “muhafızlar kapıları kapatın!” dedi, sesi biraz değişikti. İkimizde yine hızlı adımlarla kapıyı kapatmaya gittik kapıyı kapatırken birisi içeri bir şey attı ve kraliçenin “Ağzınızı ve burnunuzu kapatın ve sakın kapıyı açmayın!” diye sesi yankılandı. Etraf yeşil ve kırmızı karışımı bir sisle kaplanmıştı. Luther ve ben kraliçenin komutuna uyduk ve kapıyı sıkıca kapattıktan sonra ağzımızı ve burnumuzu kapattık.
Uzun süre öylece durduk ve sis yavaş yavaş kaybolmaya başladı ve artık görünmez bir hale alınca elimizi yüzümüzden çektik. Yüzümüz nefes alamamaktan neredeyse kıpkırmızı olacaktı. Kraliçe kanatlarını hareket ettirdiğinden çok büyük bir rüzgâr olmuştu bu yüzden sis kısa sürede yok olmuştu.
Kral bana döndü, gözleri ellerime baktığı belliydi. Bende ellerime bakınca yeşil sarmaşık deseninin kırmızılaştığını fark etti ama bunun ne demek olduğunu bilmiyordum. Kraldan sonra ise kraliçede elimi fark etti “Edalyn, lütfen yanıma gelir misin?” dedi ve yanına gittim. Ellerimi dikkatlice inceledikten sonra bana “Eda zehrin izini sileceğim ama bir süreliğine eldiven tak ve sakın eldivenlerini çıkarma uyurken bile, tamam mı?” dedi. Kraliçeye “Tamam” dedim ve kraliçe tahtların arasında bulunan altın masadan bir çift eldiveni bana verdi. Çok süslü değillerdi, sadece altın işlemeli bir ağaç ve eldivenin her yerine dağılmış kökleri vardı.
Eldivenleri taktıktan sonra gitmemize izin verdiler ve taht odasından kraliçe ve kraldan sonra çıktık. Kral ve kraliçe çıktıktan sonra Luther “ O eldivenleri sakın çıkarma Eda ancak kraliçe çıkar dediği zaman çıkar yoksa elindeki iz her Kahell zehri saldırısında daha çok kırmızıya döner ve o kırmızılık senin damarların olur ve daha korunaksız bir hale gelirsin” dedi.
“Peki, bunları nereden biliyorsun?” dedim. Benden çok daha fazla şey bilmesi normaldi ama bu kadar bilmesi garipti. Bu bilgileri bilmesi için kral ile kraliçenin daha uzun süre koruması olması gerekirdi.
Luther’ın suratı iyice asıldı. “Bunun bir önemi yok hatalı muhafız, sadece kraliçenin dediği gibi çıkarma” dedi ve gitti.
Bana suikastçı o gibi geliyordu fakat içeriye Kahell zehrinin sisini kim atmıştı? Başkasına atması için para mı ödemişti? Yoksa birisi ile iş birliği mi yapıyordu? Bu düşünceler içerisinde odama giderken Willow ve Alex ile karşılaştım. “Edalyn nasılsın? Daha iyisin değil mi?” dedi Alex.
“Evet, çok daha iyiyim.” Dedim.
Willow bir süre ellerime baktı ve yüzü asıldı. “Kraliçe sana da mı verdi?” dedi.
“Sana da mı derken? Benden önce kim taktı?” dedim. Bu eldiven yüzünden bir şeyler olduğu belliydi.
Willow iç çekerek “ Bu eldiven yüzünden iki kişi öldü Eda. Bu eldiveni 1 hafta içerisinde çıkarırsan yaşarsın ama 1 hafta sonra kraliçe yerine başkasının emrinde çıkarırsan bütün vücuduna Kahell zehri bulaşır. Bu eldiven zehri ya yutar ya da tükürür.” Dedi. Alex şaşkındı ben ise sadece anlamaya çalışıyordum.
Alex “Bunu biz niye bilmiyoruz?” dedi.
“Çünkü ben 30 yıldır sen 22 yıldır muhafızsın ve o 8 yıl içerisinde 2 muhafız o sebeple öldü hatta o muhafızlardan birinin Luther’ın sevgilisi olduğu yönünde bir teori var. Adı Laura olmalı kendisi rüya tanrısının muhafızıydı. Cehennemin tanrısı ile ilişki yaşadığından o eldivenlerle öldürülmüş. O öldükten sonra Lauren muhafız oldu ve onun yerine 6 yıl muhafızlık yaptıktan sonra güzellik tanrıçasının muhafızı olmuş.” Dedi.
“Peki diğer muhafız?” dedi Alex, “O kimdi?”
“O daha yeni gelmiş biriydi… Adı Luke olmalı oda Hermine’ın erkek arkadaşıydı. Sonra Hermine ile kavga ettiler. Hermine’ın saçını kılıçla kesmiş, Luther’a zarar vermiş ve Laura ile Hermine’ı aldatmış. O da eldivenleri 1 hafta taktıktan sonra dayanamamış ve eldivenleri çıkarmıştı. Luke, savaşta gözlerimin önünde eriyerek ölmüştü…” dedi. Alex bu duyduklarının şokunu atlatamadığı belliydi. “Çok kötü olmalı” dedi. Willow o zamanı hatırlamış gibiydi.
“Willow, Alexander, ben ölmeyeceğim merak etmeyin.” Dedim ve odama gidip eldivene dikkat ederek rahat bir şeyler giydim. Bu melek insanların istekleri akşama kadar sürmüş ve en uzun süren istekler zamanı olmuştu. Yatağıma yattım ve sadece uyumaya odaklandım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |