4. Bölüm

4. Bölüm: Tatlı Rüyalar

Beste Jasminie
beste_jasminie_ow

Kalktığımda saat 4 idi ve kapım bu saatte tıklatılıyordu. Yatağımdan kalktım ve kapıyı açtım. Karşımda Lauren titreyerekten duruyordu. Saçı dağınıktı ama her zamanki gibi yüzü beyaz bir tüllü taç ile kapalıydı.1

“İçeri gelebilir miyim?” dedi kısık bir sesle. Başımla onayladım ve içeri girip kapıyı kapattı. Kapattıktan sonra ise derin bir nefes alıp verdi.

“Ne oldu? Saat daha 4 Lauren.” Dedim.1

“Biri benim odama girdi, kim olduğunu göremedim ama siyah bir pelerini vardı, kafasını kapalı. Komodinimin üzerine koyduğum suya bir şey kattı sonra ise gitti.” Dedi. Stresli olduğu saçıyla oynayıp durmasından belliydi.1

“Sorun olmazsa yanında durabilir miyim? Hala beni odamın oralarda olmalı çünkü odamdan çıktıktan sonra adım sesleri duydum.” Dedi.

“Sorun olmaz zaten şimdi uyumam zor olur.” dedim ve yatağa oturdum. Lauren ise rahatlamış olacak ki yüzü hafiften gülüyordu. Oda yanıma oturdu.

Bir süre sonra Lauren uyuya kaldı ve bende onu kendi yatağıma yatırdım. Başındaki tüllü tacı bir an çıkaracaktım ama Lauren’ın çıkarmamak için çok ısrar ettiği aklıma geldi ve tüllü tacı ellemedim. Sonra ise bir çığlık duydum. Ses tizdi ve durmuyordu. Hızlıca kapının yanında duran kılıcı aldım ve odadan dışarı çıktım. Sesin geldiği yöne doğru koştum. Ben sesin oraya gittikçe çığlık atan kişinin sesi giderek azalıyor onun yerine öksürük sesleri yankılanıyordu. Sonunda yerde yatan ve hala öksüren bir kadın gördüm. Boyu uzundu, saçları arkadan çok düzenli duruyordu. Bu kişi bir tanrıça olmalıydı fakat onun yanında siyah pelerinli, mavi işlemeleri ve zırh parçaları olan bir üstü altı ise bol bir pantolonlu biri duruyordu. Biri elinde bir kılıçla ona bakıyordu.1

“Hey, tanrıçayı rahat bırak seni pislik!” dedim ve daha hızlı koşmaya başladım. Pelerinli kişi beni gördüğünde arkasını döndü ama dönmeden önce eliyle bir şey fırlattı ve tanrıçanın son kez o tiz çığlığı duyuldu. Tanrıçanın artık öldüğü kesindi.1

Pelerinli kişi koşarken bende tanrıçanın yanından geçerek onu kovalamaya başladım. Bir süre sonra bana doğru bir şişe attı. Tam o sıra ise biri odasından çıkıyordu. Kapı açıldığı gibi kapıyı kapatmaya uğraştım ama arkasındaki kişi kapattırmıyordu. Artık çok geçti. Şişe çoktan kırılmıştı ve etrafa yeşil duman yayıyordu. Yeşil duman geldikten sonra o kişi beni içeriye aldı ve kapıyı kapattı. Kapattığı sıra duman kapının yaptığı rüzgârdan dolayı içeri girdi ama kısa sürede içerideki duman gitti.

“Senin yüzünden suçluyu kaçırdım. Çok sağ ol!” dedim ve beni içeri çeken kişiye baktım. Bu kişi Alexander’dı.2

“Ne suçlusu? Ayrıca bu duman ne?” dedi. Sabah olduğu için uyku sersemi olduğu belliydi.2

“Az önce bir tanrıça suçlu tarafından öldürüldü Alexander.” Dedim. Alexander dehşet içindeydi.

“Bir tanrıça? Hemen yanına gitmemiz lazım Eda!” dedi ve yatağının yanında bulunan kılıcı alıp kapıyı açmaya yeltendi ama onu durdurdum.2

“Hala koridorda duman olmalı yani dikkat etmeliyiz. O duman Kahell zehrinin duman hali.” Dedim fakat beni dinlemedi. Eliyle ağızını kapattı ve dışarı çıktı. Bende onun yanında gitme kararı aldım çünkü suçluyla karşılaşabilirdi ve onun hakkında pek fikri yoktu. Suçlu daha doğrusu suikastçı çok temkinli biriydi. Elinde kılıç vardı ve zırhı sayesinde saldırımızdan yara alma ihtimali düşüktü fakat biz bir av gibiydik zırhımız yoktu sadece kılıcımız vardı.

Odadan çıktığımızda duman çoktan yok olmuştu. Temkinli bir şekilde ileriye doğru gidiyorduk. Bir süre sonra tekrar dumanla karşılaştık fakat bu sefer çok daha yoğundu.

“Geri dönebiliriz.” Dedim.

“Geri dönmek mi? Eda orada başka tanrı, tanrıça veya muhafız olabilir.” Dedi Alexander.

“Alex, Eda?” dedi arkadan bir ses. Arkamıza döndüğümüzde Luther şaşkınlık içerisinde kapısını açmış bize bakıyordu. “Ne oluyor burada, o duman Kahell zehrinin dumanı mı?” dedi.2

“Şükürler olsun! Luther, bir tanrıça ölmüş.” Diyerek Luther’ı ikinci bir şoka uğrattı. Saçı uzun olduğu için karışık bir haldeydi.

“Alexander, ben açıklasaydım daha iyi olurdu ayrıca buradan sonrası ziyaret odalarına açılıyor oradansa tanrı ve tanrıçaların odasına yani büyük ihtimalle suikastçı ziyaret odalarından dışarı çıktı.” Dedim.

Luther eline kılıcını aldı ve odasından çıktı “Tanrıça nerede? Şifacılara haber verdin mi?” dedi. Galiba saatin kaç olduğundan haberi yoktu.

“Luther saat 5 bile değil.” Dedim. O sıra Alexander esnedi.

“5 bile değilse nasıl hala o eldiveni takıyorsun?” dedi Alexander

“Çünkü takılı kalması gerek Alex.” Dedi Luther, “Kraliçenin emri”

O sıra gözlerim kapanmayan, etraf bulanıklaşmaya ve Luther ile Alex’in seslerini boğuk bir şekilde duymaya başlıyordum. Uyuma ihtiyacımı hissedemiyordum ama vücudum uyumam gerektiğini haykırıyordu. Şuanda daha iyi düşünemiyordum. Fakat odama gitmem için bu uzun koridoru yürümem gerekecekti. Yol gözüme baya uzun gözüktü.

“Eda o eldiveni çıkarmalısın!” dedi Alexander.

“Ancak kraliçe dediğinde çıkarmalı yoksa elindeki zehrin izi daha da kötüleşir. En son elleri kırmızı oldu eğer siyah olursa vücudu yavaş yavaş erimeye başlar” dedi Luther. Bunun hakkında bir şey dememişlerdi.

“Eldiveni taksam bile o dumanın içine girersem ne olur peki?” dedim. Sesim bile kısık çıkıyordu.

“Elin daha az etkilenir. Bu yüzden kraliçe bunu sana verdi. Ayrıca kral, kraliçe ve şifacılara haber vermeliyiz.” Dedikten sonra bana doğru döndü. “Tanrıça hangi tarafta?” dedi.

Elimle olduğu yönü gösterdim ve o tarafa doğru yürümeye başladı. Bizde onu takip ettik. Hiç acele etmiyordu. İlk tanrı öldüğünde bile 1 gün boyunca şokunu atlatamamışken şimdi tanrıçanın ölmesinde o kadar şok olmamıştı. İçimden Luther’ın tanrı katili olabileceğini düşündüm fakat kraliçe ve krala saldırı girişiminde yanımdaydı. Belki birisini ikna etmiş ve ona yaptırmıştı. Onun odası en sondaydı ve suikastçı ise bu yöne doğru gitmişti.

O kadar çok yürümüştü ki artık ayaklarımı sürterek gidiyordum. Luther ise gayet dinçti ya da bana öyle geliyordu. Alexander ise etrafa bakınıp duruyordu. Tanrıçanın çığlıklarından sonra sadece benim uyanmam garipti oysaki çığlığı bütün koridorda duyuluyordu. Sonunda durduk. Alexander kusacak olup arkasını döndü. O arkasını dönünce tanrıçanın bedenine baktım. Kadın mahvolmuştu.

Tanrıçanın kalbinin olması gereken yerde zehirden dolayı boşluk oluşmuştu. Boğazında bir hançer vardı. Yüzü ise erimiş, kan ve saçı birbirine karışmıştı.

Luther donmuş halde tanrıçaya bakıyordu. Yüzü dehşet içerisindeydi, az önceki halinden eser yoktu.

“Duygusuz olduğun için çok şanslısın Eda. Yoksa şuracıkta kusardın.” Dedi Alexander.

“Edalyn şifacıları sen çağırır mısın?” dedi Luther. Bana bile bakamıyordu fakat oraya gidemeyeceğime emindim. O sıra birçok ayak sesi duydum. Ses uzaktan geliyordu ve o yöne baktığımda şifacılar bize doğru geliyordu. Fakat biz onları çağırmamıştık. O zaman ki çağırmıştı?

Şifacılar yanımıza geldiler. Tanrıça onlara dönük değildi. “Bakmamanızı öneririm. Kahell zehri yüzünden tanrıçanın birçok tarafı erimiş. ” dedim.

“Ne kadar kötü olabilir ki?” dedi biri. Kahverengi kabarık saçları olan bir erkek şifacıydı. Yüzü saçından gözükmüyordu. Ağır adımlarla bizim olduğumuz tarafa geldi ve tanrıçayı gördüğü gibi hemen arkasını döndü.

“Size kim haber verdi?” diye sordum.

“Güzellik tanrıçasının muhafızı Lauren.” Dedi aralarından biri. Lauren ben uyandıktan sonra ya beni gittiğimi hissetmişti ya da tanrıçanın o son tiz çığlığını duymuştu yoksa başka bir şekilde uyanamazdı.1

Bölüm : 15.01.2025 22:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...