
Tekrar Carmen’ın yanına giderken kimseyi görmemeyi umuyordum. Kapısını tıklatıp içeri girdim.
“Carmen gelmen lazım. Önemli.” Dediğimde Hermine ve Luther’ı gördüm. Hermine, Carmen’ın yanındayken Luther tüplere bakıyordu.
“Merhaba Eda! Seni revirden sonra görmemiştim. Daha iyi misin?” Dedi Hermine.
“İyiyim.” Dedim. Carmen gözlerini kocaman açmıştı.
“Edalyn zehirlenen muhafızlardan mıydı?!” dedi.
“Evet onlardandım ama neyseki kraliçenin verdiği eldiven işe yarıyor.” Dedim.
Carmen kısa süreliğine eldivene baktı. “O eldiven- “
“Onun iyileşmesini sağlıyor Carmen.” Dedi Luther. Carmen’ın sözünü tamamlamasına izin vermeden ağzını kapatmıştı. Sonra ise elini hemen ağızından çekip onun üstüne sürdü. “İğrençsin.” dedi. Elini yalamıştı
Hermine gülüyordu. Carmen ise sırıtarak Luther’a bakıyordu. “O zaman ağızımı öyle kapatmasaydın siyah prens.” Dedikten sonra bana döndü. “Bana ne diyecektin Edalyn?”
“Benimle gel. Hermine sizinde gelmeniz gerekebilir.” Dedikten sonra Hermine kafasını salladı ve ben önde onlar arkada siyah toprağın oraya yürüdük. Çalıları köşeye çekerek siyah toprağı gösterdim. “Dün Lauren’ın suyuna koydukları Kahell zehrini Lauren buraya dökmüş.” Dedim. Carmen eğilip gözlüğünü düzeltti ve bir dal alıp benim gibi toprağı eşelemeye başladı.
“Bizim dışında başka kimseye söyledin mi Eda? Bu tehlikeli bir şey.” Dedi Hermine. O da Carmen’ın yanına eğilmişti.
“Hayır, sadece size söyledim. Ayrıca çubuk kısa süre sonra parçalanıyor Carmen.” Dedim. Hermine sonra kalktı.
“Kraliçeye söyleyeceğim. Sizde lütfen diğerlerini bilgilendirin de dikkat etsinler.” Dedi Hermine ve çalıların oradan ayrıldı. Hava kararıyordu. Carmen çömeldiği yerden kalktı.
“Durdurmak lazım, yayılabilecek bir şeye benziyor. Kürek olsa kazardık.” Dediğinde bende yanına doğru yürüdüm. Luther’da yaklaşmıştı.
“Hava kararmaya başladı ve tanrıların yardımıyla gündüz gözüyle bakmak daha mantıklı olur.” Dedi Luther.
Birden beni hepimiz siyah toprağa bakarken biri beni ittirdi. Siyah toprağa doğru düşecektim ki Luther beni bileğimden tutup kendine çekti. Beni yakınında tutup çalılara baktı. Carmen ise etrafa bakınıyordu. “Kimsin sen? Çık ortaya!” diye bağırdı. Hiç hışırtı sesi gelmiyordu. Etraf çok sessizdi.
“Kaçmış olmalı.” dedim.
Carmen hala çalılara bakıyordu. “O Buzul Şeytan mı?” dedi.
“Halk ona öyle mi sesleniyor? Saçma bir isim koymuşlar.” Dedi Luther. Gerçekten garipti. Ama suikastçı hakkında halka bilgi verilmemişti o zaman bir şekilde dışarıya sızdırılmıştı.
Carmen bize döndü, sırıtıyordu. “Senin şu anki halinden saçma değil Siyah Prens.” Dediği anda Luther’la olan yakınlığımızı fark ettim. Luthe benden uzaklaşmak için geriye doğru adım atacakken onu ileri çektim.
“Arkanda siyah toprak var.” Dedim. Luther kısa süre bana baktı sonra ise kafasını başka tarafa çevirdi. Bembeyaz teni canlanmış gibiydi. Carmen ise gülmeye başladı.
“Keşke şu halini çekebilseydim” dedi.
“Kes sesini. Artık buradan çıkalım yoksa yeni kurbanlar biz olacağız.” Dedi ve yürümeye başladı. Bende Carmen’la arkasından yürümeye başladık.
Bir süre sonra Carmen elini çenesine koydu. “Kahell hakkında keşke bir cadıyla konuşabilsem. Nasıl yaptıklarını öğrenirsem belki ben bile yapabilirim.” Dediğinde Luther omzunun üstünden ona ters ters baktı. “Merak etme Siyah Prens. İlk sende denemezdim. İlk deneyeceğim kişi Buzul Şeytan olurdu. Kendi silahı ile kendisini vururdum.” Sırıtıyordu. Carmen her zaman sesli düşünüyordu. Bundan dolayı bazen başını belaya sokmuştu.
“Bunu başka birisi duysa şu anda kendini kraliçenin önünde bulmuştun Carmen.” Dedi.
“Merak etme Siyah Prens, bana hiçbir şey yapamazlar. Ben bir bilim insanıyım. Hem de krallığın bilim insanıyım.” Dedi. Kendinden çok emindi.
“Eğer bir silah yaparsan gerçekten kendini kraliçenin önünde bulursun. Kurallara göre cennette kraliçe habersiz silah yapmak kişiyi cehenneme yollatır.” Dedim.
“Bana bir şey olmazdı Edalyn. Kraliçe her şeyi anlayışla karşılıyor. Beni bağışlardı, nasıl olsa cennetin yararına yapıyorum.” Dedi ve sonunda krallık duvarlarının içine girmiştik. “Acaba neden her şeyde kraliçe ön planda? Bildiğime göre krallıktan izin alınacağı zaman ya kal ve kraliçeden ya da sadece kraliçeden izin alınıyor.”
Hiç bunu düşünmemiştim. İkimizde Luther’a bakıyorduk. Önümüzde olsa da ikimizin de ona baktığını fark etmiş olacaktı ki derin bir nefes verdi. “Kraliçe strateji tanrıçası olduğu için ondan izin istiyorlar. İzin isterken nedenin söylediğinden stratejik olarak yararını ve zararını düşünüyor. Kralla birlikte istenilen izinlerde ise Kral doğruluk tanrısı olduğu için doğruluğunu kontrol ediyor.” Dedi. Carmen’da anladığına dair bir ses çıkardı.
“O zaman kraliçe ile kral iyiki kraliçe ve kral olmuş. Olmasalardı ne olurdu kim bilir” dedi. Dışarıda sesler duydum. Hermine’nın sesi geliyordu. Kafamı o yöne çevirdim.
“Ablam görevli tanrıları çağırmış. Yarın bize de soru sorarlar.” Dedi Luther. Carmen bunalmış gibi ses çıkardı.
“Sorguya mı çekileceğiz? Ama biz suçlu değiliz ki.” dedi.
“Neleri öğrendiğimiz öğrenmek için. O sıra saldırıya uğradığımızda söyleriz.” Dedim. Carmen başıyla onayladı. Sonra ise odalarımıza ayrıldık.
Okullar açılıyor şimdiden herkese başarılar <3
(Merak etmeyin okul zamanı da buradayım :D)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |