11. Bölüm

Hadi Yüreğim🪽

Betülay belen
betulaybln

Merhaba sevgili okurlarım. Buraya kadar gelen kim varsa hepinize çok teşekkür ediyorum. Bundan sonraki bölümler daha duygu yoğunluğu olan bölümler olacak. 🥹Kendinizden de izler bulmanız ve ruhunuza dokunmam dileğiyle diyerek keyifli okumalar diliyorum.👻✨✨

🌊 🌊 🌊 🌊


Hastaneye yakın bir Cafe'ye girip cam kenarında bir masaya oturduk. Ben menüye bakarken Araf ise bana bakıyordu. Bakışlarımı ona çevirerek kaşlarımı çattım.


-Ne oldu?
-Bana bakmak yerine menüye bakmalısın bence.
-Sana bakmıyorum.
-kime bakıyorsun öyleyse?
-Ruhuna bakmaya çalışıyorum.
-Ruhuma mı?
-Merak ediyorum.
-Neyi?
-Bu ruhun neler yaşadığını.
-Fazla merak kediyi öldürür.

Konuşmasına fırsat vermeden konuşmaya devam ettim. Amacım konuyu bir an önce dağıtmaktı.
-Ben çay içeceğim. Yanına da bir tost söyleyeyim diyorum. Sen?
-Ben sadece çay içerim. Bakar mısınız?

Masamıza gelen garsona siparişlerimizi söyledik. Çok zaman geçmeden siparişlerimiz gelmişti. Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından çayımı yudumlarken Araf'ın yine bana baktığını fark ettim. Çayımı çay tabağına sertçe koyarak anlamasını bekledim fakat anlamıyordu. Belki de anlamazdan geliyordu. Sonunda konuşmaya karar verdiğinde yine bir soruyla başlangıcı yapmıştı.
-Şevval Hanımla ne konuştunuz?

Başımı hafifçe öne eğerek tırnaklarımla oynamaya başladım fakat umurumda değilmiş gibi davranmak adına saniyeler içinde tekrar doğrularak derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

- Artık psikiyatristim olmayacağını söyledi. Senin yere döktüğün ilaçları falan gördü.
-Çok haklı. Sen ona bir abla gözüyle baktığın için dediklerini duymuyorsun artık.

-Evet. Abla gözüyle baktığım konusunda haklısın çünkü o benim tek ailem . Ama beni tanımıyorsun. Tam tersine Şevval Ablanın dediklerine çok önem veriyordum. Sonuç olarak oda bana çıkışı gösterenlerden oldu.
-Aranızdaki samimiyet yüzünden istemeden görmezden geliyorsun. Sende farkında değilsin bunun. Ayrıca seni hayatından çıkarttığını sanmıyorum. Sadece psikiyatristin olmayı bırakmış bence. Yine seninle yakın olacak.
-Bu sefer çok farklıydı. Sanmıyorum öyle olacağını.

Başımı oturduğum yerde geriye doğru atarak ekledim.
- Herkes gider. Kim olursa olsun ,sana nasıl sözler verirse versin, herkes bir gün mutlaka gider.
-Sana hastanede de söyledim. Bileğindeki dövme böyle ümitsiz birinde olmamalı. Hikayen devam ediyormuş gibi değil.
-Belki de öyledir. Belki de benim için devam etmiyordur...

Çayımın son kısmını da içip masaya koyduktan sonra hiçbir şey demeden kalkıp gittim. Arkamdan bakan o mavi gözleri attığım her adımda hissedebiliyordum. Araf bana iyi geliyordu ve ben bundan korkuyordum. Birinin daha bana iyi gelmesinden , birinin daha ailem gibi olmasından, birinin daha çekip gitmesinden ve birinin daha bana çıkış kapısını göstermesinden...
Gördüğüm ilk taksiyi çevirerek bindim. Kulaklıklarımı takıp yol boyunca müziğe bıraktım kendimi. Neler anlattığını düşünmeye başladım çalan şarkının. Kulağıma çalınan sözlerKes

'Hadi yüreğim '

diyordu bana.

'Hadi yüreğim ha gayret. Hele sıkı dur hele sabret.'

ve ekledi.

'Başını eğme dik tut.'

Gözlerimi kapatarak derin bir nefes verdim ve fısıltıyla eşlik ettim nakaratın son sözlerine.

'Bu bir rüyaydı farz et.'

Her şarkı başka bir şey anlatırdı dinleyenine. Bu şarkıysa bana dayan diyordu.'Hikayen bitmedi' diyordu. Az önce belki de hikayem bitmiştir diyen bir kızın tam zıttını söyleyen bir şarkıydı bu. 'Başını eğme Özgür' diyordu. 'Başını eğmezsen , yüreğini sağlam tutarsan devam eder hikayen.' Çelişiyordu benimle... Ben zaten hep çelişkiler içinde var oluyordum. Çelişkilerle dolu dünyanın çelişkilerle dolu kızıydım. Başımı hafifçe eğdim dolmuş gözümün eşliğinde. Bileğime bakıyordum şimdi. Bileğimdeki o dövmeye. “Noktalı virgül” ... “Hikayen bitmedi “ diye bağırıyordu bana her baktığımda , aynı şuanda kulağıma çalınan şarkı gibi. Sonra diğer bileğime kaydı gözüm. Bir kesik izi duruyordu henüz iyileşmeye yeni yüz tutan. Hani dedim?,hani bitmemişti hikayen? Sağ bileğin sol bileğinle, bedenin ruhunla çelişiyor Özgür. O halde sen bu hikayenin neresindesin…

.

.

Evime vardıktan sonra ücreti verip taksiden indim. Apartman kapısına doğru yürümeye başladığımda kapının önünde üç kişinin dikildiğini fark ettim. Bir kadın bir erkek ve ortalarında ellerinden tutan küçük bir kız çocuğu. Yanlarında da iki büyük bavul duruyordu. Birini arıyor olduklarını düşünerek yardımcı olmak için yanlarına yanaştım.

-Merhaba. Birini mi arıyorsunuz?

Sırtı dönük olan aile tek tek bana doğru döndüğünde şok içerisinde bakakalmıştım onlara. Vücudum kaskatı kesilmişti. Gözümü dahi kırpamıyordum. Tek yapabildiğim , neredeyse hiçbir yaşam belirtisi göstermeden onlara bakmaktı. Anneme, babama ve bu küçük kıza... Gözleri dolmuş şekilde bana bakan bu kadın...Annemdi. Saçları benimkiler gibi upuzun, kahverengi ve dalgalıydı. Saçının diplerinde ufak ufak beyazlıklar göze çarpıyordu. Ela gözleri hüzünle bakıyordu bana. Hemen yanındaki babam. Hafif seyrelmiş, dağınık, kumral saçları ve aynı annem gibi hüzünle bakan, bal rengi gözleri... Ne kadar da severdim ikisinin de gözlerini. Ne kadar da çok kızardım küçükken onlara ,'benim gözlerim niye böyle güzel değil?' diye. Ve ben onları bu kadar severken, nasılda kapatmışlardı beni o akıl hastanesine, henüz daha on sekizimde. Benimde gözlerim onlardan farksızdı şimdi. Yavaş yavaş doluyor ve akıp gidiyordu gözyaşlarım yanaklarımdan. Ortalarındaki küçük kıza kaydı gözlerim. Sımsıkı tutuyordu ikisinin de elinden. Yüzü tıpatıp bana benziyordu sanki. Yoksa bana mı öyle geliyordu. Kıp kıvırcık aynı babamınki gibi kumral saçları vardı. Beline kadar uzanmışlardı. Yemyeşil ve boncuk boncuk bakan gözleri vardı. Soğuktan burnu ve yanakları kıpkırmızı olmuştu. O kadar tatlıydı ki ilk görüşte içim ısınmıştı ona. Ufak kızda gözlerimi gezdirmeye devam ederken kolumu tutan elle irkildim. Annem tutmuştu kolumu. Anında bir adım geri çekildim.

-Dokunma bana!

-Özgür...Kızım...

Yeni ismimle seslenmişti bana. Fakat buna takılamayacak kadar kendimi bilmez haldeydim.

-Uzak dur benden!

Annem başını hafifçe yere eğerek sakince nefes alıp verdi. Bir şey söylemeye hazırlanıyor gibi duruyordu. Tekrardan başını kaldırıp gözlerimin içine baktı.

-Ben... Özgür... Kızım. Sana geldik kızım. Baban , ben ve senin kardeşin, Ada.

'Senin kardeşin, Ada.'

'Senin kardeşin, Ada.'

'Senin Kardeşin Ada.'

.

.

.
 

Bölüm : 30.09.2024 01:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...