3. Bölüm

2.BÖLÜM - KALP ATIŞI

B.
betulokssuz

Doktorumun yüzünün her seferinde daha da kötü bir ifade almasına alışamıyordum. Çok kere dedim ki; lütfen bu defa iyi bir şey söylesin. Küçücük bir umut ışığına ihtiyacım var. İyileşmek için bir ufak umut olsa, devamı için uğraşırdım. Yoktu. Bu kalp durmak istiyordu ve her gün durmaya birer adım gide gide sınıra dayandı.

"Bir yatış yapalım." Başımı salladım. Nasılsa kimse arayıp sormaz diyerek yatış kağıtlarını alıp çıktım. Sekreter beni odaya götürürken Deniz'i aradım.

"Efendim."

"Deniz ben bugün yarın okula gelemeyeceğim. Derslerime sen girer misin? Prova alsan yeter."

"Olur tabi. Sen iyi misin?"

"İyiyim iyiyim. Akraba ziyareti malum."

"Tamam canım. Görüşürüz."

Odaya çıkar çıkmaz üstüme hastane önlüğü verdiler. Her an ameliyata girebilir, oradan da sağ çıkamazcasına. Giymedim. Hızlıca bir damar yolu açıldı kolumdan. Yine yalnız bir keklik gibi kaldım burada. Beni neyin hasta ettiğini hiç unutmuyordum.

Bundan iki sene önce ikizimi vurdular. Benim ikizim vardı, erkek. Bir erkek çocuğu ne kadar güzel olursa, o kadar güzeldi. Sadece her zaman olduğu gibi yine baş başa fink atıyorduk sokak sokak. O babam evlenince yatılı okula giderek kendini kurtarmıştı da sadece geldiği zaman görüyordum onu. Geldiği zaman da evde kalmazdı. Babama kırgındı. Hepte merak ederdim neden beni yanına almıyor diye.

Çok sonra anladım. Okumak için gittiği İstanbul'da karanlık işlere karışmış. Son gelişinde, yanımda vurdular onu. Sesim soluğum kesildi bir anda. Onunla ölüyorum sandım. Yarım öldü benim, kalbimin yarısı toprak altında. Hayatta kimsem yokmuş gibi hissediyordum. Babama hiç koymadı neredeyse. Atlattı ama ben yarım bir yürekle kalakaldım orta yerde. İkizim babama kırgın öldü. Sanırım babam bende ölürsem yıkılırdı.

O günden beri böyleyim. Kalbim hiç hızlı atmaz benim. Hiç hızlanmıyor. Bedenin bir yapısı vardı ve organların bir düzeni. Benim kalbim bozuldu orada. Neredeyse durdu ama durum bu. Benim varlığımla mutlu olan tek insandı ikizim. Onu ben hayatta tutuyormuşum, hep öyle derdi. Kendi evimde misafir gibi yaşamak zorunda bıraksa da beni, babamın hiç sesi çıkmasa da, aslında bana bunu onların yaptığını kim inkar edebilir ki. Oysa herkes öldürür sevdiğini diyor şair, bakın ne kadar doğru.

Beni bu hale sevdiğim iki insan getirdi. İkizim öldü, babam devam ediyor hayatına. Bir hayatım bile yok benim.

Hastane önlüğünü giydirdi hemşire. Yoğun bakım ünitesine girdim, buz gibi bir yer. Yattım buz gibi yatağa. Göğsüme bir sürü cihaz kablosu bağladılar. Doktorum bir iğne yaptı kolumdan.

"Sabaha kadar uyuyacaksın. Durumuna bakacağım. Sabah uyanmakta güçlük çekersen eğer tekrar uyutacağım seni. Haber vermemi istediğin biri var mı?"

Başımı iki yana salladım. Beni kimse merak etmez sevgili doktor. Beni birinin merak etmesi için önemli olmam gerek. Varlığıma katlanamayan kimseler nerde olduğumu da merak etmeyecekler...

><

İnanç eve geldiğinde Asiye Hanım saate baktı. Oğlu salona girdiğinde yine sallanıyordu.

"Ece nerde?" diye sorduğunda sesle birlikte durup salladı yerinde.

"Ne?"

"Ece nerde evladım, seninle değil miydi? Saat gecenin ikisi, nerde bu kız?"

"Babasının evine dönmüştür inşallah. Ne bileyim ben nerde?" Yürümeye devam ederek odasına çıktı. Asiye Hanım kimseyi telaşa vermemek için aramadı kızın babasını. Hem oraya gitse arardı diye düşünüyordu. Ece'nin telefonu çalıyordu ama açılmıyordu.

İnanç odaya girdiğinde koltuğa attı kendini. Boş yatağa bakarken ilk defa orada olmaması onu düşünürdü. Üç haftadır istisnasız her gece o yatakta mışıl mışıl uyuyordu. Telefonunu çıkardı cebinden. Sosyal medyaya girip birkaç gün önce evlenen kızın adını yazdı arama yerine ama hesap çıkmadı. Engellenmişti. Öfkeliydi. O kıza neredeyse ömrünü vermişti. Çocukluğundan beri onu seviyordu ama bu sevdadan ilk vazgeçen yine o oldu. Hemde neden? Formaliteden evlendiğini söylediği halde, onu bahane ederek. Çok sevmekten öte tanıdığı bildiği birine olan derin bir alışkanlık söz konusuydu. İnsan öyle bir ilişkiden sonra yeni bir maceraya atılmayı gereksiz bulur. Kimse sil baştan yaşamak istemez yeni birini. İnanç, ille de o olacak dedi ama kız bulduğu ilk fırsatta başkasına vardı. Kanına dokunuyordu.

Sabah erken saate geldi Ece. Yorgun, bitkin görünüyordu. Salona girdiğinde merdivenleri inen İnanç'la karşı karşıya geldi.

"Nerdeydin?"

"İşlerim vardı."

"Ne işi?"

"İş işte, neyini soruyorsun?" Asiye Hanım ve İsmail Bey araya girmemek için durdu bir süre.

"Bütün geceyi dışarda geçirirken kocanın hakkında ne düşünceğini hesaplamamış olamazsın."

"Ne diyorsun İnanç ya? Ne ima ediyorsun?"

"Gayet açık konuşuyorum."

"Sen hangi gece karının yanına tam zamanında geliyorsun söylesene bana? Sen evliliğin gerektirdiği her şeyi yerine getiriyorsun da ben mi görmüyorum?"

"Aynı şey değil. Ben hiç dışarda kalmadım. Üstelik meyhanede olduğumu da anlamak hiç zor değil. Sen neredeydin?"

Cevap veremeyeceği bir soru değildi ama cevap vermek de içinden gelmiyordu.

"Yatacağım ben."

"Babanın evinde yatarsın" dedi.

"İnanç!" diye çıkıştı annesi.

"Yürü" deyip kolunu tuttu. Ece canı acısa da ses etmedi. Kızı evden dışarıya sürüklerken doktorun binbir uyarısına rağmen hastaneden çıkan Ece hızlı hareket etmenin sonucunda, arabaya birkaç adım kala yığıldı yere. Telaşlı anne baba kızın başına gelirken İnanç mıh gibi çakılıp kalmıştı. Bu da neyin nesiydi?

><

Gözlerimi açtığımda başımda doktor vardı ama benim doktorum değildi. Benim hastanemde olmadığımız da açıktı.

"İyi misiniz?" Başımı salladım. "Kalp atışlarınız düzensiz, sizi gözlem altında tutuyoruz."

"Gerek yok. Eve gitmek istiyorum."

"Mümkün değil."

"Kalp atışlarım düzelmeyecek doktor hanım, gitmek istiyorum."

"Neden? Bildiğiniz bir hastalığınız mı var?"

Kapı açılınca daha fazla konuşmadım. Asiye anne girdi odaya telaşla.

"Kızım, iyi misin?"

"İyiyim anne. Eve gidebilir miyiz?"

"Gideriz yavrum da durumun ciddi dediler."

"O kadar da değil. Çıkış için İnanç imza atsın gidelim ben kalmak istemiyorum."

"Tamam, ben bir sorayım."

Asiye anne çıkarken doktor bunun doğru olmadığının üstüne bastı. İznim olmadan sağlık geçmişimi göremiyor olduğu için de hastalığımdan haberi yoktu.

Biraz sonra İnanç imza atmıştı ve çıkmıştık. Eve geldiğimizde direkt odaya çıkıp yattım. Bunlar son saatlerim bile olabilirdi ve hastanede ölmek istemiyordum.

İnanç girdi kulağında benim telefonumla. Yanıma kadar geldiğinde doğruldum.

"Doktorun" dedi telefonumu verirken. Elinden alıp kulağıma koydum.

"Efendim hocam."

"Nasılsın?"

"Yatıyorum şimdi."

"Eşin bayıldığını söyledi. Hastaneden raporu istedim. Ece gel yatıralım seni."

"Gerek yok hocam. İyiyim böyle."

"Peki, sen yine de gel ben durumuna bakayım."

"Tamam." Telefonu kapattığımda İnanç bacağımın yanına oturdu.

"Dün gece hastanede olduğunu neden söylemedin?"

"Gerek yok."

"Ciddi bir rahatsızlığın var senin değil mi?"

"Bu seni neden ilgilendiriyor İnanç? Varlığına katlanamadığın biri için endişe etme. Çok kalıcı değilim. İki güne ölür giderim, rahat edersin."

"Ölüyorsun yani?" dedi mavi gözlerini belerterek. Komiğime gittiğinde halsizce güldüm.

"Sevin" dedim yanağını sıkarak.

"Kes şunu" dedi elimi tutarak. Elimi iki elinin içine alınca bir şey oldu. Ufak bir kalp atışı. Peşi sıra gelen öksürük. Elimi çektim hızla. Bana bir bardak su verirken dayanılmaz bir acı oluştu göğsümde. Bir yudum su içtiğimde nefesleri hızlandı. Omuzlarımdan tutarak yatırdı beni.

"Bana dokunma" dedi kendimi sıkarak. Kalbime bir şeyler oluyordu ama ne olduğunu anlayamıyordum.

"Ne oluyor sana Ece!" deyince karnıma saplanan ağrıyla doğruldum.

"Çık dışarı, İnanç git. Yalnız bırak beni."

"İyi misin?" dediğinde ellerimi kulaklarıma kapattım. "Ece!" Adımı söylüyor, bana dokunuyordu. Kalbimin süratle atması titrememe neden olduğunda bir krizin eşiğindeydim. Ayağa kalkıp elim göğsümde pencereye gittim. Camı ardına kadar açıp temiz havayı derin bir nefesle içime çekerken öksürük krizine girdim.

"Anne, baba" diye döneniyor, efesle beni tutuyordu. Arkamdan kollarını göğsüme sardığında çığlık çığlığa bağırdım.

"Bana dokunma!" diyor ondan kurtulmaya çalışıyordum. "Çekil, çekil bana dokunma."

"Ne oldu? Ece, kızım ne oldu?" Endişeli yüzler gözlerimin önündeydi ve ben nefes nefeseydim. Ağrılar gitti. Gözlerim ve şuurum hiç olmadığı kadar açıktı. Bir cesaretle elimi göğsümün üstünde ki İnanç'ın kolunun üstüne koydum. Başımı, göğsüne yatırdım. Orada sesli sesli soluyordum. Dönerek kucağına aldı beni. Kollarımı boynuna sardım, istemsiz bir şekilde kokusunu içime çekmiş bulundum. Gözlerim kapanırken yatağa bıraktı beni.

"Doktoru arayacağım anne yanında kal" derken üzerimden çekilen eli elimin içinden kayıp gitti. Telefonumdan doktoru aradı. O kadar telaşlı konuştu ki kendimi yine kucağında buldum ama artık uyuyordum...

🧚🏻‍♀️

Bölüm : 05.11.2024 18:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...