
Asmin,
“Sakın! Aklından o düşünceyi sil at! Ben yanındayım, kimsenin sana zarar vermesine izin vermem! Korunman mı gerekiyor ben korurum! Bir ihtiyacın mı var ben hallederim! Mutsuz musun ben güldürürüm! Saçının örülmesini mi istiyorsun gerekirse her gün ben örerim! Sana öyle kolay pes etmek yok! Beni anladın mı?”
“Bu ne demek şimdi Demir?”
“Sen ne anladıysan o, Asmin.” Dedi ve beni burada öylece bırakıp gitti.
“Demir...”
Adımları dursa da arkasını dönmedi, “Efendim?” dedi. “Kahven?” diye sordum.
“Şimdilik kalsın daha çok kahve içeriz biz.”
Adamın ağzından çıkan her şey benim için ayrı bir bilinmez. Önce saç olayı sonra benimle ilgili her şeyi kendi yapma iması şimdi ise imalı kahve teklifi ne anlam çıkarmalıyım bilmiyorum.
Ben mi fazla abartıyorum yoksa herkese açıkgöz olan ben konu Demir olunca fazla mı saf oluyorum da böyleyim bilemiyorum. Hayır normalde gözümden hiç kaçmaz da şimdi birden ne alaka böyle saf salak bir şey oldum kaldım ortada.
Ne demiştim kendime bundan sonra öyle uzun uzadıya düşünmek yok! Zamana bırak her şeyi kızım! Şimdi burada Demir ne dedi diye hiç düşünmeden direkt odana git ve uyu. Hem düşünmen gereken daha önemli şeylerin var, açılışı düşün son iki gün kaldı.
***
Öyle bir enerjiyle uyandım ki sanki yeniden doğmuş gibiyim, uzun zamandır kendimi bu kadar iyi hissetmemiştim. Sanki güneş daha parlak, hava dışarıdaki soğuğa inat daha temiz. Bedenim daha bir enerjik. Madem ben böyle güzel uyandım o zaman bunun karşılığını da bana kendimi iyi hissettiren bir şey yaparak başlayayım.
Bayadır mutfağa girmedim, bugün gidip şöyle güzel bir börek yapsam hatta fazla fazla yapıp yarısını buraya bırakıp yarısını da Sedef’e götürürüm dükkanda birlikte yeriz.
Günlük kıyafetlerimi giyip hala sessiz olan konakta kimseyi rahatsız etmemek için usulca girdim mutfağa. Hayata küsünce yemek yapmaya küsmek benim en büyük hatalarımdan biri olmuş meğer. Oysa bana yemek yapmak kadar iyi gelen başka şey yok. Tüm derdimi, sıkıntımı yemek yaparak atardım ben.
Tüm enerjimi önümdeki hamur kabına verip iyice yoğurunca küçük küçük bezeler alıp açmak istedim ama oklavayı bulamadım. Tam ne yapsam diye düşünüyordum ki Fatma teyze girdi içeri.
“A ah Asmin ne yaptın sen kızım?”
“Börek yapayım dedim de oklavayı bulamadım.”
“Ne diye yoruyorsun kendini kızım, canına yazık.”
“Yok valla içimden geldi, hem ben çok severdim böyle yemek yapmayı biliyor musun Fatma teyze. Tüm bunlar başıma gelince ne isteğim ne hevesim kalmıştı ama bugün öyle güzel uyandım ki duramadım. Girdim mutfağa börek yapayım dedim.”
“İyi o zaman bende yardım edeyim sana da birlikte yazarız bezeleri.”
“Yorulmasaydın sen hiç ben yapardım.”
“Yok öyle bütün övgüleri sana mı kaptırayım. Hem bende severim yapıp yedirmeyi, şimdi iki koldan girişip hallederiz hemen. Kıymalı da yapalım Demir’im pek bir sever ne zamandır aklımdaydı da yapamadım.”
Aklım kısa bir an için dün geceye gitse de düşünceleri hemen aklımdan savurup, “Olur, yapalım.” Dedim.
Gerek annemin evi gerek gelin gittiğim evi düşününce şimdiki gibi bir durumla hiç karşılaşmadım. Bırak bana yardım etmeyi yaptıklarım için bir eline sağlık lafını bile kırk yılda bir duydum ama şimdi bana yedi kat yabacı olan bu kadın gelip bana yardım ediyor.
“Bak ne diyeceğim Fatma teyze sen belim ağrıyor diyordun ben bunları açayım sen de haşla hiç vakit kaybetmeyelim kahvaltıya yetişsin olur mu?” bana onca iyiliği dokunan hep merhametle yaklaşan kadına kıyamadım.
“Olur tabii kızım, hep birlikte yeriz güzelce.”
Dün olanlardan sonra içimdeki utanç bir genç kıza ait olması gereken bir duyguyken bende ortaya çıkınca bugün o masaya oturmak gözümde o kadar büyüyor ki saçma da olsa kaçmak istiyorum.
“Çok isterdim ama Sedef’le mağazaya geçeceğiz orada birlikte kahvaltı yapalım dedik bugünlük size katılamayacağım. Çok sever benim böreğimi biraz da ona götüreyim diyorum.”
“İyi düşünmüşsün kızım, götür tabii hatta bir gün buraya da davet et hiç konuşamadık Sedef kızımla da pek bir mahsun bakıyor içim gitti ama yanlış anlar diye de soramadım bir derdin sıkıntın var mı diye. Varsa bir şey yardımcı olalım kızım.”
Ne kadar yüce gönüllü bir kadınsın sen, insanlar boşa demiyormuş herkesin annesidir Kılıçların Hanımağası diye. “Yok yanlış anlamaz, çok temiz kalplidir Sedef ama merak etme Ferzan ona kıyamaz hiç öyle bir bakıyor ki karısına teyze görsen anlarsın zaten tırnağı kırılsa yeri göğü oynatır. Bakma sen şimdi birlikte olduklarına Sedef’in temiz kalbinden o. Newroz Hanım biraz canını sıktı diyeyim sana kısaca, o an koydu tavrını ortaya Ferzan. Aldı karısıyla beni başka konağa taşındı. Şimdi sırf Sedef büyük aile istiyor diye yanlarında yoksa çoktan terk etmişti buraları.”
“İyi bari kızım. Onlar mutlu, huzurlu olsun birbirlerine sıkıca kenetlensinler de her şey boş. Erkek karısının arkasında olduğu sürece çözülmeyecek bir sorun yok, çoğu kadına zindan olan bu topraklar bile dünyada cenneti yaşatır insana. Rabbim sana da nasip eder inşallah.”
“Amin!” duyduğumuz sesle ikimiz de yerimizde sıçradık. Demir tek omzunu kapıya yaslamış yüzünde yamuk bir gülümsemeyle bize bakıyordu. Konuşmaya ne kadar daldıysak koskoca adamın geldiğini bile duymamışız.
“Sabah şerifleriniz hayrolsun hanımlar. Rüyanızda hamurlar falan mı gördünüz?” hiç yüreğimize indirmemiş gibi bir de bizimle uğraşıyor.
“Ah Kara Oğlan korkuttun bizi, sinsi sinsi ne duruyon orda gel bakalım yardım et sende!”
Artık ne kadar inanamayarak baktıysam, “Teessüf ederim Asmin, ne o bakışlar yemek yapamaz mıyım ben?” diye sordu.
İnanamayarak bakıp, “Yapabilir misin ki?” dedim.
“Henüz maharetlerimi gösterme fırsatı bulamadım sana ama börek başka o yanındaki kadın varya o ne zaman yapsa beni köle gibi çalıştırır. Bak benden iyi tencereye hamur atan bulamazsın bu konakta sen!”
Abartılı anlatımı mı desem konuşurken ki yüz ifadesi mi desem bilemedim ama zaten yüksek olan enerjimi daha da yükseltti. “Görelim bakalım Demir Ağam nasıl yapıyormuşsunuz.” Diye ona ayak uydurup meydan okumamsa ikisini de şaşırttı.
Yine de kendini hızla toparlayıp önce gömleğinin kollarını katladı sonra ise kolundaki saati çıkarıp camın önüne bıraktı. “E hadi bakalım hanımlar başlayın bakalım. Kaynadı mı su ana?” dedi.
“Kaynadı, getir bakalım koy.”
Gerçekten de yere serdiğimiz örtü üzerindeki hamuru alıp tencereye attı. Yapacağını hiç beklememiştim, ben yine şakaya vurur biraz takılır gider diyordum ama yapmadı.
Yüzümde hem şaşkın hem de huzurlu bir gülümsemeyle hamurları açmaya devam ettim ta ki ağzıma küçük bir hamur parçası uzatılana kadar.
“Bak bakalım Asmin Hanım tadına olmuş mu?”
“Olmuştur o çiğ hamur yenir mi Demir?”
“Nesi çiğ kızım haşladık ya! Al bak ye çok güzel olur böyle hep yeriz biz.”
Gerçekten de elinde sallanan hamuru tek lokmada yuttu! “A ah ne yaptın dur yenir mi hiç o öyle!” desem de göz kırpıp bir parça daha kopardı yemek için.
“Aman kızım sen ona hiç bulaşma kurtlanacak o öyle hamur yiye yiye.”
“Hiçbir şey olmaz, hadi hanımlar bırakın lak lakı eliniz çalışsın acıktık!” kocakarılardan duyduğum sözleri şimdi ondan duyunca tutmadım kendimi koca bir kahkaha patlattım.
“Ana görüyor musun nasıl hoşuna gitti. Bilseydim bu kadar güleceksin ilk geldiğin an yapardım halamın taklidini.” Demesiyle ne yapacağımı bilemedim. Biri bu adama koskoca bir aşiretin ağası olduğunu hatırlatsın!
“Eşşek herif uğraşma kızımla ne güzel gülüyor da şenleniyor evimiz.”
“Ne uğraşacağım ya gülsün işte ne güzel! Bu arada gözümden kaçtı sanma iki kadın bir oldunuz dışlıyorsunuz beni hep alınıyorum bak.”
“Hadi oradan alınıyormuş!”
***
Güle eğlene böreklerimizi yapmış, ayıp olmasın diye de onlar kahvaltı yaparken bende yanlarında oturup çay içmiştim, yine kaçamadım ama mutfaktaki o samimi halleri tüm utancımı unutturdu. Şimdi ise Demir’in arabasında bundan sonra hayatımın çoğunu geçireceğim yere dükkanıma gidiyoruz.
Dikkatimi elleri çekti, direksiyonda elleri öyle güzel duruyor ki dalıp gitmişim. “Elim bile yakışıklı değil mi?” dediği zaman kendime geldim anca. Bir an boş bulunup tam evet diyecektim ki kulağıma kısık sesli gülüşü gelince, “Pratik olsun diye nasıl kullandığına bakıyorum.” Dedim.
“Ne?”
“Hani araba için çalışıyoruz ya pratiklik olsun diye işte...” saçmaladım ama ben bile daha ne amaçla baktığımı bilmezken doğruyu söylemek istemiyorum.
“İyi bakalım öyle olsun.” Dedi ama hiç de inanmış gibi durmuyor. Yüzünde yamuk bir gülümseme, sakallarının arasından hafif belli olan gamzesi ve taktığı güneş gözlüğüyle sanki bir dizi sahnesindeymişiz gibi arabayı süremeye devam etti.
“Şaşırttın beni.” Dedim konu daha fazla uzamasın diye.
“Hangi konuda?”
“Öyle mutfağa girip börek yapacak biri olacağını düşünmemiştim hiç.”
“Ben anamla babamı kaybettiğimde çok küçüktüm. Allah var ne amcam ne de yengem beni hiç eksik bırakmadı da çocukken öyle olmuyor. İnsan çekiniyor işte her şeyde... Bir tabak fazla yemek yesen düşünüyorsun, giyeceğin kıyafet kirli olsa nazlanıp niye yıkamadın diye şımaracak kimse olmuyor. Çocuk aklı üstümden o rahatsızlık hissini atmak için yengemle amcamın peşinde dolanıp durdum. Temizlik mi yapılacak önce kendi odamı sonra ortak alanların temizliğine yardım ettim, en kötü ağır eşyaları çektim yengem sildi süpürdü. Karnım mı acıktı kimseden beklemedim girdim elimden geleni yapıp hazırladım, böyle ağır yemek mi yapılacak mutfakta durup ayak işlerine baktım. Şirkette, tarlada adama mı ihtiyaç var ilk ben koştum. Her zaman herkesten fazla çalıştım okuldaki amcamın başını öne eğmeyim. O yüzden yatkındır her işe elim gocunmam öyle ev işinden, erkek adam yapmaz demem.”
Çok mu doldu da boşaldı birden öyle ya da birinin sormasını mı bekliyordu bilmiyorum ama kederli kederli öyle anlattı ya yüreğim parçalandı. Kimi ailesi varken yaşıyor aynı hisleri kimi ise varken hem yokluklarını hem de yalnızlığı...
“Eşin çok şanslıymış, senin gibi insan pek yok.” Niye söyledim bilmiyorum belki moralini yükseltmek için belki de itiraf etmek istemesem de merak ettiğim için.
“O pek öyle düşünmüyor.”
“Niye öyle dedin? Böyle anlattığına göre eminim çok yardımcı da olmuşsundur hem Mehmet’ten bile belli çok iyi yetiştirmişsin.”
“Öyle olsaydı başka bir adama aşık olup ardında oğlunu bırakıp gitmezdi.”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.1k Okunma |
1.74k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |