
Bölümün başından noktalarla ayırdığım kısıma kadar detaylı olmasa da cinsellk içeren bir kısım var, okumak istemeyenlerin atlamasını öneririm.
Asmin
“Asmin... çok yakınsın, yarı çıplaksın vallahi kafam çalışmıyor! Ne soruyorsun sen kurban olduğum? Sen benim dışımda kimseyle evlenme de neye karar verirsen ver hepsi kabulüm.” Öyle tatlı ki bu serzenişi kahkaha atmamak için alt dudağımı ısırmak zorunda kaldım.
Gözleri artık gözlerimde değil, dişlerim arasında kalan dudağıma kaydı. “Asmin yapma...” dedi nefes nefese. İçimden adeta başka bir kadın çıktı! Onunla inatlaşmak, tersine gitmek ya da uğraşmak öyle keyif veriyor ki engel olamıyorum.
“Yaparsam?”
Tek kelimeyle oldukça net bir cevap verdi bana; “Öperim!” ve bana cevap verme ya da hareket etme imkânı vermeden birleşti dudaklarımız.
Dediğini yaptı.
Öptü!
Öptü ama ne öpmek! Saç tellerimden ayaklarıma kadar bir titreme aldı beni. Kaç yaşında kadınım, başımdan da bir evlilik geçti ama ben ilk defa birinin öpücüğüyle böyle titriyorum. Titrediğimi fark eder etmez tek elini belime diğerini ise yanağıma koyup derinleştirdi öpüşünü, nefessiz kalıp ağzımı açmamla dilini ağzımın içinde hissetmem aynı anda oldu.
Şu saatten sonra zihnim aynı onun gibi çalışmayı bıraktı, ne ellerimi boynuna sardığımda göğüslerimi kapatan gömleğin düştüğünü fark ettim ne de bu durumun ne kadar yanlış olduğunu. Aklımda tek bir şey var o da Demir’i öpmek. İçimde resmen patlamak isteyen bir bomba var. Patlamış patlamamış gram umurumda değil! Hatta patlasın ki dağılalım, yok olalım bize kalan son anı bu olsun...
Boynundaki ellerimle saçlarını kavradım, ne kadar sıkı bilmiyorum ama bu hareketim ve öpücüğüne karşılık verdiğim dilimle boğazından derin bir inilti koptu. İşte o an bir elektrik darbesi daha vurdu beni!
Kısa bir an öpmeyi bıraksa da dudaklarını dudaklarımdan çekmedi. Derin derin soluklandı dudaklarımda. Benim verdiğim nefesi o, onun verdiği nefesi ben çektim içime. “Asmin...” diye fısıldadı dudakları titreyerek. Sesinde kararsızlık değil; tam tersine sonunda yenik düşmüş bir adamın teslimiyeti vardı.
“Efendim...”dedim ama sesim bile bana ait değil artık, kalbimin şiddeti kulaklarımda uğuldarken konuşmak bile öyle zor ki beynim; neyi, nasıl yapması gerektiğini bile hatırlamıyor.
“Bu an gerçekten yaşanıyor mu?” diye sorunca dudaklarıma çarpan dudaklarına daha fazla dayanamadım ve sorusunu cevapsız bırakarak bu kez de ben başlattım öpüşmeyi.
Elleri bu sefer sabit durmuyor. Boynuma, boynumdan omuzlarıma, belime ve en son da göğüslerimin altına kayıyor. Çıplak tenimde hissettiğim elleri adeta alevden bir eldivenle kuşanmış gibi geçtiği yeri yakıyor, soluğumu kesiyor.
Bana yaptığı şeyi ona yapmak gibi güçlü bir ihtiyaç doldu içime. Sanki ölümcül bir hastalığa sahibim de tek şifam onun teni! Ellerimi saçlarından kaydırıp önce omuzlarına oradan da gömleğinin yakasına çektim.
Aklımda düğmelerini açmak olsa da ilk an cesaret edemedim ama ona daha da yaklaşma isteğiyle iki yakasından tutup kendime iyice çekerek tıpkı bana yaptığı gibi dilimle dilini okşadım. Bir inilti daha koptu dudaklarından. Aramızdaki hava daha da ağırlaştı, öpüşümüz sertleşti, nefeslerimiz daha kısa, daha hızlı hale geldi.
“Asmin... dur!” dedi bir anda. Sesi titrek, nefesi karışık, iradesinin sonuna gelmiş gibi, “Biraz daha devam edersek ben duramayacağım! Kontrolümün son sınırındayım dur yavrum!” dedi ama durmak istemiyorum. Ne kalbim, ne bedenim durmayı kabul etmiyor, onu istiyorum ve almamam için tek bir sebep bile yok.
Anlık gelen bir cesaretle elimi düğmesine atıp ilkini açtım. “Asmin...” dedi yine. “Yeminle duramam ben, sen dur! Pişman olacağın bir şey yapmak istemiyorum.” Dedi.
Bir düğme daha açtım. “Olmam...” konuşmasına izin vermeden bir kez daha öptüm çünkü bir itiraz daha duysam her şeyi bırakıp kabuğuma çekilirim ve bir daha onun yüzüne bakabilir miyim bilmiyorum.
Ciddi olduğumu anlamış olacak ki titreyen ellerimle açmaya çalıştığım düğmelerden ellerimi ayırıp düğmeyle hiç uğraşmadan yakasından tutup iki yana çekti gömleği. Kopup dökülen düğmelerin yere düştüğünde çıkardığı sesle kalbim ritmini bir kez daha şaşırdı, soluğum kesildi. Düşen düğmelerin sesi odamda yankılanınca içimden bir ateş daha harlandı.
“Eşitlendik.” Dedi. “Artık ikimizde yarı çıplağız.” Hemen ardından ellerimi tutup göğsüne bıraktı. Kalbi tıpkı benimki gibi göğüs kafesine sığmıyor, taşmak ister gibi şiddetle çarpıyor. Bu bir nebze de olsa iyi hissettirdi, tek heyecanlananın ben olmadığımı bilmek iyi geldi. Tam kendimi ana kaptırmış onun kadife gibi hissettiren tenini okşuyordum ki hiç beklemediğim bir şey sordu.
“Asmin... evlenmeyeceksin o adamla değil mi?”
Gerçekten mi? Yani şimdi mi? Burada cayır cayır yanarken aklında gelen şey o mu! Soru o kadar ters, o kadar zamansızdı ki istemsizce nefesimi tutup ona baktım “Demir, sus ve öp beni!” Bunu duyar duymaz beni duvara yasladı. Hareketleri sertleşti; beni tutuşu daha kararlı, nefesi daha derin oldu. Tenimin her yerinde sıcaklığı yankılandı.
O, beni öptükçe benden başka hiçbir şey düşünmüyordu.
Ben de ondan başka hiçbir şey…
O an onu gördüğüm andan beri içimde biriken bir şey kırıldı. Gece çökse de kalkamasa, dünya tersine dönse umurumda değil.
Elini sutyenle kapanmış göğsüme atıp sıkmasıyla “Ahh!” inleyerek saçlarına asıldım. “Asmin...” dedi yine kısık sesiyle içli içli. “He Demir!” dedim sinirle. Hayır normalde de konuşkan bir adam ama şimdi de bu kadar konuşulur mu ya!
Elini sutyenimin aksısına atıp, “Şunu çıkarıyım mı?” diye sorunca duvara dayanmış bedenimi ona yasladım. Mesajı alıp elini sırtıma kopçaya attı ve azıcık uğraşla çözünce beklemeden kollarımdan çekip aldı.
“Siktir Asmin çok güzelsin! Kafayı yedirteceksin bana...”
Gözlerime izin istercesine bakmasıyla başımla onayladım onu, hemen ardından hiç beklemeden titreyen elleriyle bu sefer çıplakken dokundu göğüslerime. Ben zevkle titrerken bir anda tekinin ucunu ağzına aldı ve ben o an dağıldım. Belim bir yay gibi kıvrılıp ne yaptığımı anlamadan tamamen içgüdüyle göğüslerimi öne çıkardım.
Dili, dişleri, eli... Hangisi başlıyor hangisi bitiyor takip etmekte zorlanırken bu sefer kucağında buldum kendimi. Bacaklarımı beline dolamamla ikimizde de olan kumaş pantolon sayesinde onu bacak aramda tümüyle hissettim. Sertleşmiş uzvu tüm hatlarıyla bacak aramdayken beline dolağım bacaklarımı sıkmamla bu sefer ikimizden de bir inleme çıktı. Aramızdaki yakınlık sadece fiziksel değil; duvarlar yıkılıyor, geçmiş çöküyor ikimizde aynı ateşte yanmaya başlıyoruz.
Dudağını ayırmadan ucunu çekiştirip sertçe ısırmasının ardından “Asmin...” diye inledi yine. “Tutamıyorum ben kendimi daha fazla, ne olur izin verdiğini söyle!” boğukça sözleri bacak arama sızlama olarak dönünce sözlere dökemesem de kucağından indim. Yanlış anlayıp kendini geri çekmeye çalışınca elimi bu sefer kemerine atıp kendime çektim ve kemerini çözdüm. İstediği izni aldığını anlayınca önce kendi üzerini bacaklarına indirdi hemen ardından soluklanmadan benimkileri çıkardı ve tekrar kucağına aldı beni.
“Özür dilerim, biraz hızlı olacak ama daha fazlasına dayanamam. Bir sonrakini uzatırız.” Dedi ve cümlesi bittiği an içime girdi. Sırtım hala duvarda, bacaklarım belinde birbirimize yapışmışken ellerimiz birbirimizin vücudunda her yere kayıyor; dizlerimiz titriyor kalplerimiz göğsümüzü yarıp dışarı fırlayacakmış gibi çarpıyordu.
Dudaklarını dudaklarımdan ayırıp kulağıma ruhuma dokunur gibi fısıldadığı cümle içime vurdu: “Sen sadece benimsin, bende seninim Asmin. Başkasıyla evlenmeyi aklından bile geçirme.” Diye fısıldadı. O an aramızdaki bağ bir şeylere dönüştü, adını koyamadığım ama kopmayan bir şeye. Bedenlerimiz ritmik bir uyum içindeyken her bir öpüş, dokunuş ayrı bir kavuruyor bizi, doruğa yaklaştırıyor.
Benim başkasıyla olma ihtimalimin ona verdiği öfke ve kıskançlık, arzusunu katmerliyor sevişmiyor, savaşıyor benimle resmen. Ve sonunda nefes nefese, terlerimiz birbirine karışmış halde yükseklerden düşerken dudaklarımız bir kez daha buluşmuşken sanki ikimiz de aynı anda bir yerlerden düşüp yine birbirimizin içine düştük.
O an bir şey çarptı beni, aramızdaki bu şey her neyse artık geri dönülemez bir şekilde bağlandı. Benim onun, onun da benim olduğunu anladım...
********************************************************************************************************
Demir
Otuz sekiz...
Tam otuz sekiz yıldır şu fani dünyadayım oğlumla ilgili şeyleri saymazsam ilk defa bu kadar huzurlu uyandım. Otuz sekiz yıllık varlığımın sebebi meğer bu an içinmiş! Ulan Demir sen bu kadını gördüğün ilk an vuruldun, yetmedi hemen ardından evli olduğunu öğrendin. Onu baygın halde hastaneye götürdüğün o yarım saatlik anı kafandan silmek için yapmadığın şey kalmadı ama şimdi böyle bir sabaha uyanıyorsun.
Allah’ın sevdiği kulu muyum yoksa çok büyük bir iyilik mi yaptım bilmiyorum ama bu bana öyle bir hediye ki ne kadar şükretsem az. Sevdiğim kadın sinemde yatmış, saçları... O, her teline ayrı yandığım saçları her yerime dolanmış. Bir de kokusu, ah o burnumu sızlatan, ciğerimi delen kokusu her yanıma sinmiş! Bir adam bundan başka ne ister ki hayattan.
Ulan Demir cidden helal olsun sana oğlum! Hele bir de gece yaşanan anların hepsi tek tek hatırıma gelmez mi... aklımı kaçıracağım! Tam geceyi düşünüp tekrar tekrar kafamda oynatıyordum ki karnımda duran elini göğsüme çıkardı. Ulan acaba heyecandan hızlıca atan kalbimin sesini duyup uyanır mı? Çeksem mi ki az daha uyusun daha doyamadım ona, kokusuna, bana hissettirdiklerine...
Ahhh eli yetmez gibi bir de başını boynuma gömmez mi ruhumu teslim edeceğim az kaldı!
Asmin...
Asmin... kor ateşlere atıp yakıyorsun beni Asmin! Ah bir bilsen attığın her bakış, ettiğin her söz, dokunduğun her an bende ne zelzelelere sebep oluyor yanıma yaklaşamaya korkarsın. Sevdam gözünü korkutur da kaçarsın diye ödüm kopuyor! Oysa bu topraklarda, erkek adam bir Allah’tan korkar diyerek büyütülür tüm çocuklar. Gerçi hiç sevilmemiş bir kadına da tutup seni seviyorum denmez, inanmaz o kadın. Söylemek değil, göstermek lazım ve Asmin sana söz olsun benim bundan sonra tek gayem de sana bunu göstermek olacak. Bu adam bir senin ateşinde yanacak.
Ulan ne garip şey şu sevda dedikleri... Hem uyusun az daha keyfini çıkarayım istiyorum hem de uyansın gözlerine bakayım, sesini duyayım kulaklarım şenlensin! Duramıyorum doluyor içime sevdası, taşıyor yetemiyorum. Kaç yaşında adam ergenler gibi geldiğim hale bak!
Uyanmasın diye kıpırdamadan durmaya çalışıyordum ama dayanamadım belindeki elimle iyice çektim kendime ki kokusu az daha sinsin üstüme. Tek elimle de saçından bir tutam aldım elime, onu ilk gördüğümde kısacık kalmıştı şimdi nasıl da uzadı ayrı bir endam katıyor. Ah nasıl içim yanıyor saçlarına kıymasına sebep olanlara hesap soramadığım için!
Ahh işte o an, hafif kımıldandı Asmin. Yüzünü iyice gömüp burnunu sürttü boynuma. Lan Demir! Sil şu sırıtışı yüzünden oğlum kız korkacak! Vallaha da engel olamıyorum en azından görmesin sar sarmala oğlum! Bir daha geçmez eline bu fırsat!
“Demir...” Allah’ına kurban be Asmin! Kızım bu nasıl güzel uyanmaktır, bu nasıl bir sestir, bu nasıl konuşmaktır! Anlaşıldı benim sonum sen olacaksın!
“Gülüm?”
Aha onun kalbi de benimle aynı ritimle atıyor, sırtındaki avucumda ürkek bir kuş gibi çırpınıp duruyor...
O küçücük eliyle döşüme vurdu, “Demir! Yapma böyle!” dedi nazlana nazlana. Nazına niyazına kurban senin kadın! Alıp içime sokasım var da o zaman da gül yüzünü göremem özlerim diye korkuyorum.
Saçlarının kokusunu içime çekip, bir öpücük kondurduktan sonra “Ne yaptım sanki yavrum, daha hiçbir şey yapmadım.” Dedim. İyice utanıp sokuldu bana, benden utanıp yine bana sokulması yok mu bitirdi beni yeminle!
“Demir, ne yaptık biz?”
Lan yoksa pişman mı oldu bu kız? Olmamış olsun! Ben aylardır sabırla bekliyorum bana alışsın, önce kendi iyileşsin yaralarını sarayım sonra hamle yaparım diye bekliyorum. Nihayet dün geldi ama umarım bir anlık şehvetle olmamıştır bu.
“Dünyanın en güzel gecesini yaşattın bana, umarım bende sana yaşatabilmişimdir.”
Korkuyorum, uyandığım anın aksine ilk defa içime bir korku düştü. Ağzından çıkacak sözler ya bana cenneti yaşatacak ya da cehennemi.
Kasılmamdan duygularımı mı anladı yoksa nihayet beklediğim şey mi gerçekleşti bilmiyorum ama “Yaşattın.” Dedi fısıldayarak. Hemen ardından yutkunarak, “Belki yalan gelecek, belki de kaç yıllık evli kadın benimle uğraşıyor deyip inanmayacaksın ama ben dün geceki ki gibi bir şeyi ilk defa hissettim. İlk defa bana bir görev gibi gelmedi, devam etmek istedim Demir. Bana ne yaptın bilmiyorum ama evet benim için de güzel bir geceydi.” Dedi ya içim içime sığmıyor artık.
“Lan!” dedim son anda aklıma gelen şeyle!
“Lan ne Demir! Ben sana güzel bir şey söylüyorum burada böyle mi cevap verilir?” boynuma soktuğu başını ilk defa kaldırıp gözlerime baktı. Demek seni sokulduğun yerden çıkarmak için kızdırmak gerekmiş.
“Dur bir kızım ona demedim ben aklıma başka bir şey geldi.”
“Ne geldi? Yani bu anda ne gelmiş olabilir aklına?”
“Asmin... evlenmeyeceksin o adamla değil mi? Yok yok dur hatta soru değil evlenmeyeceksin o adamla!” diye söylendim hışımla.
Başını geri koydu döşüme, bu eve geldiğinden beri bir tek Memo’ya gösterdiği yanını gösterdi bana ve kıkırdadı. Ağız dolusu kahkaha atsa bu kadar etkilemez beni.
“Evlenmeyeceğim.” Dedi en sonunda da rahat bir nefes aldım.
“Benimle evleneceksin ama...”
“Cık!” dedi.
Ne demek cık!
Cık ne demek?
“Ne demek cık! Evleneceksin Asmin, niye evlenmiyoruz biz ya!”
“Evlenmeyeceğim.”
“Ne yani dün gece yaşandıktan sonra evlenmeyip ne yapacaksın? Beni kullanıp bir kenara mı atacaksın?” dehşetle ne dediğimin farkına ancak laflar ağzımdan çıktıktan sonra vardım ama çok geç. Gerçi iyi de oldu az önceki lafımı da yuttum Asmin bu sözlerime ağız dolusu kahkaha attı. Bu da en az kıkırdaması kadar etkiledi beni.
“Yok..” dedi önce gülerek, sonra da düşünürmüş gibi yapıp hemen ardına, “kullanmaya devam edeceğim sanırım.” Diye ekledi. Tamam sakin olup ağırdan almam lazım. Yavaş yavaş alışacak, kabullenecek. Hem ne demişler azimli sıçan duvarı deler!
“Tabii buldun yakışıklı adamı kullanırsın. Ben olsam bende beni kullanırım, sende haklısın bir şey diyemiyorum.” Fark etmese de gerilmiş, şaka yollu takılmamla tuttuğu nefesini bıraktı.
Ah Asmin... Sen daha bilmiyorsun senin için neler yaparım. Seni ilk gördüğümde evliydin, yasakladım kendime. Sonra boşanacağını öğrendim, duramadım yerimde hele bir de boşanıp evime, yuvama taşındın en istediği oyuncağı alan çocukları gibi sevindim. Şimdi kollarımın arasındasın, istediğim gibi öpüp kokluyorum seni, beklemek koyar mı hiç bana! Sen ne kadar istersen, nasıl istersen öyle olsun. Eninde sonunda sevgime inandırıp o imzayı da attırırız elbet!
“Korkma, istemediğin hiçbir şey olmayacak. Dün gece yaşandı diye seni rahatsız edecek bir davranışta bulunmam. Ha ama tamamen de yok saymam bilesin! Beni seni istiyorum Asmin. Hayatımın her alanında istiyorum. Evimde, odamda, yanımda, yamacımda, ama en çok da gönlümde. Kapattığım o kapıyı seni gördüğüm ilk an öyle bir açtın ki senden başkası giremez oraya, o yüzden ben beklerim Asmin. Seni sıkmam, sıkıştırmam ama yanından da ayrılmam. Alışırsın bana, rahatlarsın. Rahatladıkça da tıpkı dün gece gibi sen gelirsin bana, hatta...” dedim ama devam edemedim. Söyleyeceğim şeyin onu korkutmasın korktum.
Şaşırttı beni, kollarını bana yaslayıp üzerimde doğrularak gözlerime baktı, “Hatta?” diye sordu. Eh o sorduğuna göre duyacaklarından da korkmuyor olsa gerek.
“Hatta belki sende seversin beni. Benim kadar olmasa da azıcık da olsa seversen, seni mutlu etmek için elimden gelen her şeyi yaparım. O ceylan gözlerinden bir damla dahi yaş akmasına müsaade etmem Asmin. Sana söz eğer bir gün bana gelirsen, pişman olmaman için kanımın son damlasına kadar çabalarım bu da sana ağa sözü olsun. Daha da söz bilmem ha biliyor olsam ona göre ederim ama benim için ağa sözü kutsaldır, bir kere laf ağızdan çıktı mı ölene kadar tutmak gerekir.”
Bir şey söylemedi ama gözlerime öyle bir baktı ki inanmak ister gibi orada paramparça oldum. Kim bilir ne sözler verdiler de tutmayıp böyle inancını kırdılar senin.
Az daha üzerime eğilip öptü beni. Küçük, kısa ama sanki verdiğim sözü mühürler gibi...
Ulan Demir, adamsan bu kıza verdiğin sözü tutarsın! Eğer bu kızın gözünden senin yüzünden bir damla yaş akarsa kafasına sıkmayan namerttir!
“Şey kalkalım artık hadi, sende kimseye görünmeden çık odadan. Şüphelenmesinler, şimdilik bu durum ikimizin arasında kalsın olur mu?”
Şuna bak gece sevişiyor benimle sonra yetmiyor sabahına kalkıp güzelliğiyle aklımı başımdan alıyor, o da yetmiyor bir de öpüyor sonra da utanıp çekiniyor.
Dediklerine, gizlemek istemesine de alınmadım hiç. Niye dediğini biliyorum çünkü. “Olur yavrum, bilmesinler.” Dedim. Dedim ama sözümün bitmesiyle kapıdan oğlumun sesinin gelmesi bir oldu.
“Asmin abla, uyandın mı? Gelebilir miyim yanına?” daha ilk saniyeden basılmak da bir bize yakışırdı zaten.
Bölümü nasıl buldunuz?
Sevdiğiniz ya da hoşunuza gitmeyen kısımları yazmanız benim için önemli, hikayenin devamında belirleyeceğim gidişat yorumlarınızla oluşacak.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.1k Okunma |
1.74k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |