29. Bölüm

Bir Erzurum Başlangıcı

mina duman
birdeliyazariz

Bölüm şarkısı: Derdimin Çiçeği - Kalben

Yakamoz'dan

"Çocuklar uyanın hadi. Geldik." Neval hanımın dingin sesini duyunca gözlerimi açtım. Ben dışında herkes yavaş yavaş ayılmaya başlamış olduğundan onlara ayak uydurarak kendime çeki düzen verdim. İlk durağımız olan Narman'a giriş yapmıştık. Onların Narman'da bulunan konağına -ki bence konaklar depreme hiç dayanıklı durmuyor- kalacaktık.

 

Dış cephesi taşlarla örülü olan geniş avlulu eve girdiğimizde midem kasıldı. Her yer bana yabancı renklerle çevriliydi. Genelde açık tonlar görmeye alışık gözüm ani değişiklikleri algılamakta zorlanıyordu. Mesela yerde neden koyu renk halılar vardı?

 

"Hoş geldiniz!" Yüksek sesle bizi karşılamaya gelen ekibi görünce korktum. Önümde tekerlekli sandalyeyle ilerleyen Ayaz duraksayarak sanki hissetmiş gibi beni bekledi. Yanına geçtiğimde tekerlekleri iktirmeye devam etti. Aynı hızda ev halkına doğru ilerliyorduk.

 

Bize bağıran simsiyah saçları beline kadar gelen, gözleri sürmeli çok güzel bir genç kızdı. Tahminimce 16-17 yaşlarında benden küçük olmalıydı.

"Nare, bağırma kızım! Çocuklar uyanacak."

Nare'nin gözlerinde ki neşe kayboldu, bizim gelişimize anlık olarak sevinmiş de sanki nerede olduğunu tekrar hatırlamış gibiydi. Küçücük kızın elinde nişan yüzüğü vardı. Belki bende büyük değildim ama ona içim acıdı. Burada okulu bitmeden nişanlanan fazlaca kişi olduğunu duymuştum.

 

"Hayırlı olsun abi. Yenge, yoldan geldiniz ben size odalarınızı göstereyim." Benim yanıma gelerek odaya kadar bize eşlik etti. Ayaz, odaya yerleştirilen bavulları görünce Nare'ye teşekkür ederek onu Suat'ın yanına yollamıştı. Suat'ın kim olduğunu ben daha sormadan Nare nişanlısı olduğunu belirtti.

Odada iki kişilik yatak, tahtadan dev bir dolap ve yanında boy aynası bulunuyordu. Sade olduğundan oda hoşuma gitti. Gözü yoran evin girişine kıyasla renkler odada daha azdı. Çarşaflar gri tonlarla bezeliydi. Dolabın sol yanında, kapıdan girenlere kör noktada kalan küçük bi' banyo bulunuyordu.

 

"Ayaz," dediğimde benim gibi odayı inceleyen Ayaz'ın bakışları bana döndü. "Buyur yavrum." Yavrum demesine içim gitmeden kendime geldim. "Nare kaç yaşında?" Sorumun nedenini biliyormuşcasına iç çekti. "Senden 4 yaş küçük. İki ay sonra 16 olacak." Henüz 15 yaşında ki genç kızın hayatını hemen karartmışlar mı? Sormak istedim. Yapamadım. Babaannem de ölmeden önce beni evlendirmek uğruna yaşımı hiçe saymıştı sonuçta. Söz hakkım yok gibi hissettim.

 

"Aklından geçenleri biliyorum. Nare, Suat'ı seviyor. Suat'ın yaşı Nare ile aynı. Şu an ikisi istedi diye nişanlılar. Bizimkine benzer değil hikâyeleri." Kendini bile bile bu yaşta yakmak deli cesareti olsa gerekiyordu. Odanın kapısı ard arda yumruklanmaya başlayınca ikimizi de ağzından tek bir bağırış çıktı. "Kutay!"

 

Kapının ardından "Bunlar bluetooth bağlantısını mis gibi kurmuşlar. Giriyorum içeri!" sesi yükseldi. Hayır demeye kalmadan içeri Selim, Kutay, Atlas ve Öykü girdi. Düşününce evliliğimin iki kişilik değil de daha çok altı kişilik olacağını hissediyordum. Hepsi kuyruk misali peşimizde dolanıyordu. "Atlas? Abicim senin ne işin var bu bermuda şeytan üçgeni vatandaşlarıyla?" Atlas, sol elini ensesine atarak mahçup bakışlarını abisine çevirdi.

 

"Öykü gaza getirdi. 'Hala olmak istiyorum, fakat çok gencim.' dediğinde bende amca olmak istemediğimi fark ettim." Ne halası? Ne amcası?

"Siz nikah cüzdanını alana kadar ortanızda yatacağız. Her gece birimiz nöbet tutabilir böylece." Şaka yapıyor olmalılardı. Kutay bu sözlerini destekler şekilde kendini yatağa attı. Sağ dirseği yatağa dayalı, sağ avucuna çenesini koyarak sırıttı. Sol eliyle önündeki boşluğa pat pat yaparak Ayaz'a göz kırptı.

 

Delilikte Kutay'la yarışamazdım. Atlas nasıl yanlış insanlarla takıldığını hatırlamış olacak ki odadan anında çıktı. Öykü, kararsızlıkla önce bize sonra Kutay'a baktı. "Abi amacımız dalga geçmekti. Sen sanki abarttın." Katılıyorum Öykü. Hadi abini al da git ki üstümü değiştirip yemeğe ineyim.

 

Selim iki parmağını ağzına sokar şekilde tutmuş öğürme sesi çıkararak Kutay'a bakıyordu. "Abi ben böyle mi öğrettim?" Kutay'ın yanına atlayarak bacak bacak üstüne attı. Yattığı yerden işaret parmağını yanağına koyarak Ayaz'a göz kırpınca gülmemek için yanaklarımın içini dişledim. Benim aksime Öykü kahkahalarla gülüyordu. Ayaz ellerini gökyüzüne açmış muhtemelen sabır duası ediyordu.

 

"Yemek hazır!" Tüm evde yankı uyandıran bağırşla hepimiz odadan çıktık. İlk katta olduğumuzdan geniş avluda hazırlanmış uzun masaya varmamız hızlı oldu. "Tanışamadık bu arada ben Şule. Ayaz'ın hem halası hem de manevî teyzesiyim." Halalık de yeterliydi teyze olmanız garip olmuş demek yerine uzattığı elini sıktım. Yüz hatları Nare'yi anımsatıyordu. Sadece daha keskin haliydi. Siyah küt saçlarına bağladığı tülbent gelişi güzeldi. Yeşil gözlerinin güzelliğine sürme çekmişti.

 

"Yakamoz bende. Tanıştığımıza çok memnun oldum Şule hanım." Hanım kısmını duyunca gülerek düzeltti. "Ayaz'ın müstakbel eşisin evladım. Sende hala diyebilirsin." En fazla 40 yaşlarında duruyordu. Hala dersem ayıp edeceğimi düşünmüştüm. "Masaya geçelim." Koluma girerek beni masaya kadar konuşa konuşa sürükledi. Masada yemeklerimizi yerken bazı soruların da cevabını bulmuş oldum.

 

Koskoca evde azıcık kişi vardı. Şule hala, yani Nare'nin annesi. Suat, Kılıç, Tuna ve Tuğba. Tuna ile Tuğba Şule halanın büyük çocuklarıydı. İkizleri birbirinden ayıran en önemli özellik cinsiyetleriyle saç modelleriydi. Onun dışında çok benzer yüzleri vardı.

 

Kılıç, Şule halanın eşiydi. Ayaz'ın da eniştesi. Ev büyük iken neden az kişi yaşadığını sormuştum yemek esnasında.

Yazlığa taşınmadan önce Gündoğdu ailesinin onlarla beraber yaşadığını söylemişlerdi. Bizim için hazırlanan oda Ayaz'ın eski odasıymış. Babaannem buradaki insanlarla hızlı kaynaşmıştı. Sağ dönüp arada Öykü'ye dedikodu soruyordu. Sol tarafına dönerek Şule hala ile sohbet ediyordu.

 

Yol yorgunu olduğumuzdan bizler yemek faslı bittiği an odalara çekildik.

Ayaz, benden önce odaya geçmiş üstüne yarım kollu gri t-shirt altına da gri eşofman giymişti. Bende bavulu açıp elime ilk ne gelirse aldım. Banyoya girip üstümü değiştirdim. Mavi uzun kollu ince bluz ve altıma lacivert pijama giymiştim. Pijama normal şartlarda takımdı. Fakat şartlar normal değildi. O yüzden hiç üstünü bulmaya uğraşamayacaktım.

 

Kenan abiden yardım alarak yatağa uzanan Ayaz'ı görünce aklıma sorular düştü. Acaba yan yana boy farkımız nasıl görünür? Yürürken adımlarını büyük mü atıyordu? Koşmayı mı daha çok severdi yoksa yavaş yürümeyi mi?

 

Kenan abi odadan çıkınca Ayaz'ın sol yanına uzandım. "Pişt," dediğinde sesin ondan mı geldiğine emin olamadım. Kafamı çevirdiğimde kolunu uzatmış bana bakıyordu. "Kutay aniden aramızda belirir, günah." Utancımı gizlemek adına Kutay'ı bahane etmem korkunçtu. Gülmemek için zor duruyordum. Kendi kendime gülerek dibine yanaştım. Sol kolumu beline sararak başımı göğsüne yasladım.

 

(Her hafta bölüm atmaya çalışıyorum bölümler kısa biliyorum çok çok özür dilerim 🤍 sadece okul-yazma aynı gün yürümüyoro yüzden hafta sonu vakit buldukça yazıyorum)

 

Bölüm : 09.12.2024 17:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...