
Bölüm şarkısı: Vermem seni - Harun Kolçak
Yakamoz'dan
Başlangıçta sadece ben, Gülhan sultan ve dedem vardık. Üç kişilik minicik bir ailem vardı. Şu an çevreme bakındığımda tonla insan görüyordum. En başta Ayaz'ı. Derinlere dalan bakışlarını. Ondan sonra Öykü, Kutay ve Selim'i. Üçlü yan yana geldiklerinde yıkılmaz kale hissi veriyorlardı. Kenan abi yanında powerbanck olarak taşıdığı Atlas ile silah kuşanmış askerlere benziyordu. Neval hanım dimdik duruşuyla arkamda olduğunu hissettiriyordu. Nare'nin tatlı yakınmaları, Şule halanın yemekleri bile dünyamda yer edinmişti.
Yazlığa adım attığımız an, dedemin yanına koştururken aklımdan geçenlerin haddi hesabı yoktu. Ailemi düşündüm. Kuracağım aileyi düşündüm. Ben yıllar sonra ilk defa geleceği düşündüm.
"Yakamoz, döndünüz mü?" Yılların pas tutturduğu kısık sesini duyunca ağlayarak dedeme sarıldım. "Seni feci özledim dede." Benim ağladığımı fark edince iki kez omzuma dokunarak geri çekildi. "Ağlıyorsun? Sil bakalım göz yaşlarını güzel torunum. Dün en mutlu gününü geride bıraktın diye kalanında ağlayamazsın. Eğlenmen gereken yaşlardasın sen." Babaannem yanımıza geldiğinde dedem de ağlamaya başladı. Arada yıllar geçmiş olmasına rağmen dedem ona delicesine aşıktı. Babaannem de az değildi.
"İki aşığı baş başa bırakıyorum ben." Evin önünde beni bekleyen araca geri döndüm. "Sizi evinize mi bırakalım Yakamoz? Yoksa bize mi gidiyoruz?" Kenan abinin sorusuna kaşlarımı çattım. Eviniz derken?
"Abi anlamadım?" Kenan abi cevap vermek yerine pası Ayaz'a attı.
"Kocana sor." Neler dönüyordu burada? "Bizim evin yanındaki diğer araziyi biliyorsun değil mi? Arazideki evi temizlettik. Eşyaları taşıttım. Ama dekorasyonu değiştirmek istersen yakın zamanda alışverişe gideriz." Evimiz mi olacaktı. Bizim evimiz.
"Ayaz," dedim fakat cümlenin devamı gelmedi. Tek yapabildiğim ona sarılmak oldu. Duygusallıkta hat safhaya ulaşmıştım.
"Biliyorum zamanı değil ama, midem bulandı." Selim'in sesini duyduğumuz an hepimiz gülmeye başladık. Onun aşka tahammülsüzlüğü aşık olmasındandı. Bildiğimizden ses etmiyorduk.
Araba Gündoğdu ailesinin evinin yanında, daha küçük bir arazide durdu. Arazinin içinde minik muhtemelen 3+1 olan gri dış cepheli ev bulunuyordu.
"İnin artık." Kutay alkış tutturarak bizi yolladı. Ayaz yavaşça koltuk değneklerini aldı. Selim ona destek oldu. "Yakamoz, dondun kaldın. Ev hakkında yorum yapmayacak mısın?" Öykü'nün sorusunu duyduğumda kafamı ona doğru çevirdim. "Şey, galiba bayılacağım." Başım dönüyordu. Yanıma gelerek koluma girdiğinde ağırlığımı ona bıraktım. Öykü beni, Selim Ayaz'ı destekliyordu. İkimizde ayakta zor duran dengesiz bir çift olmuştuk.
"Körler sağırlar birbirini ağırlar hesabı. Halimiz onlardan hallice." Ayaz dediğime ayak uydurarak gülümsedi. "Teşekkür ederim Öykü daha iyiyim sen eve geçebilirsin." Ben onun kolundan çıkarak gri evin giriş kapısına yöneldim. Selim, Ayaz'ın cebinden anahtarlık çıkararak bana uzattı. Üstünde tek anahtar vardı. Kapıyı açarak içeri geçtim. Ayaz'da peşimden geliyordu.
Giriş ikiye ayrılıyordu. Sol tarafım salona açılıyordu. Salonda amerikan mutfak vardı. Düz ilerlediğimde sağ ve sola iki kapı karşılıyordu beni. Evin duvarları bile griydi. Sağ kapı banyoya açılıyordu. İçinde duşakabinden kurutma makinesine kadar her şey vardı. Sol kapı çift kişilikli yatağı olan muhtemelen ebeveyn odasına açılıyordu. Holün sonunda kalan oda bomboştu. Duvarları beyaz olan tek alan son odaydı.
Salona geri dönerek çoktan koltuğa oturmuş Ayaz'ın yanına geçtim. "Bomboş oda ne için?" Sorumu duyduğunda gülümseyerek göz kırptı. "Ne için olmasını istersen artık. Kitaplık ekleyebiliriz. Ders çalışman adına masa koyarız yanına da beşik falan." Eli ensesine gitti. Gözlerini kaçırdı. "Öyle işte. Ne istersen." Kafasında çoktan çocuk odası dizmişti yani.
"Aslında çalışma masamın yanında güzel olabilir. Beğendim fikri." Hayatımız düzene girdiğinde neden olmasın ki? "Sahi mi?" Bakışlarını yüzüme çevirdi. Ciddiyetimi ölçüyordu.
"Daha sen çocuk gibisin Ayaz. Biz nasıl bakarız onlara? İşe girmek istiyorum. Ama rüyama gelen çocuğa hayır diyemiyorum, çok güzeldi. Saçları seninkinin kopyasıydı. Biraz uzun hali sadece. Kısacası onları bende istiyorum."
Elini belime sararak dengemi kaybettirdi. Artık ona daha yakındım.
"Beni kopyalamak istersen her daim buradayım alt metin geçeyim istedim. Üniversite işini de dert etmene gerek yok. Hepsi yoluna girecektir. Açılışa az kaldı. İsmini belirledikten sonra her şeyi tamam olacak." Ciddi ciddi üniversite açıyordu. "İsim olarak bizden götürdüklerine inat dalgalar koyabilir miyiz? Dalgaların Aldıkları Üniversitesi."
Çekinerek sorduğum soruya başını salladı. "Onay gelirse neden olmasın? Dalgalar ve aldıkları nasıl? Daha düzenli duruyor." Kırmadan dökmeden teklif etmesine nasıl hayır diyebilirdim ki? "Ayaz, harbi yanaklarını ısıra ısıra seni sevmek istiyorum." Açık sözlü halime kahkaha atmaya başladı. "Oldu güzelim. Bende seni ısırmak istiyorum da her istediğimizi yapamıyoruz maalesef." Aslında yapabilirdi yine de ona söylemedim. Yüzümde ısırık izleri çıkarsa gizlemem zor olurdu.
"Açılışı ne zaman?" Neyden bahsettiğimi anladığında telefonunu çıkardı. Notlar kısmına girdi. "İsim işi bittikten sonra. En geç 7 Ağustos'ta." Bilerek mi yapmıştı?
"Doğum günüm? 7 Ağustos benim doğum günüm. Planlı mı yaptın?" Beni susturma adına öpmeye başladı. Geri çekilerek tekrar sordum. "Ayaz, aşkım bilerek mi yaptın?"
"Neyin dedin neyin dedin? Aşkın? Allah'ım çok güzel aşkım diyor. Maşallah karıma." Kendi kendine konuşuyordu. Adam dakikalar içinde keçileri kaçırmıştı. Ailesine iade edebiliyor muyduk?
"Hala cevap vermedin." Başını koltukta geriye atarak "Evet," dedi. "Doğum gününü bilerek ayarladık. Yani sana hediyem azıcık, minicik üniversite olabilir." Günün bilmem kaçıncı mutluluktan ağlama seansına girecektim. "Ayaz şu an seni öpebilirim! Mutluluktan ne yapacağımı bilmiyorum pek." Kafasını koltuktan kaldırım bana odaklandı.
"Güzelim biz evliyiz. Öpebilirsin." Göz kırpma huyunu acilen bırakmalıydı. Göz kırptığında daha da sevimli oluyordu. Dibine girerek yanağını ısırdığımda şaşkın bakışlarının esiri olmuştum.
"Cidden ısırdın. Hiç beklemiyordum hain kadın." Beni koltukla kendinin arasına hapsederek gıdıklamaya başladı. "Al sana hainlik." Salonu çığlıkla karışık kahkahalarım dolduruyordu. "Ayaz dur!" Beni dinlemek yerine gıdıklamaya devam etti. "Gülmekten yoruldum alo!"
"Isıracak mısın bir daha?" Ciddi kalmaya çalışsada güldüğü belli oluyordu. Gamzelerini gizleyemiyordu.
"Tekrarı olacak! Sonuçta evliyiz biz olabilir böyle şeyler." Kendimizi kaybedene kadar gülme krizine girdik. En sonunda su içerken boğulacak raddeye gelmiştim. "Dakikalarca seninle gülebilmek muhteşem aktivite. Spor rutinime eklendi." Spor rutini mi vardı? Aslında olmaması daha garip olurdu, sonuçta kas çalıştığı belliydi.
"İşkence görüyorum diyerek şikayette bulunacağım zalim adam." Salon kısmını geçerek mutfak bölümüne ilerledim. Su bardağını bankoya bıraktım. Kalçamı tezgaha yaslayarak derin bi' nefes aldım. Evdeydim. Huzurluydum. En önemlisi seviyor, seviliyordum.
(Selam merhaba bana güle güle 🤍)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 23.58k Okunma |
1.95k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |