
Bölüm şarkısı: Çözülüyorum Sana - İkiye On Kala
Özel bölümden 8 yıl sonra üçüzlerin doğum günü.
Yakamoz'dan
"Pasta kesilecek çocuklar masaya geçin artık!" Üçüzlerin 8. Yaş günüydü. Kumsal giydiği tütülü elbiseyle kendi etrafında dönmeyi keserek masaya koştu. Lodos, Kutay'la yaptığı derin araba sohbetini bırakarak masaya geçti. Poyraz yine kayıplara karışmıştı.
"Ayaz! Poyraz'ı gördün mü?" Saatlerdir üzerimde gezinen telaşı fark edince yanıma gelerek kafasını iki yöne salladı. "Çıkar yine bir yerden dert etme." Ne kadar görünüş olarak Ayaz'a benzese de Poyraz'ın huyları tıpa tıp benimle aynıydı. Küçükken canım sıkıldığında ya da daldığımda deniz kenarına kaçardım. İlk kaybolduğunda Poyraz'ı da benim gizli yerimde bulmuştuk. "Dışarıya bakıp geleyim bari." Ayaz yanağımı öperek gülümsedi. "Oğlumuzu bulmadan dönmezsin sen 'bakıp geleyim' demene gerek yok güzelim. Hadi bul gel."
Evden dışarı çıkıp eski iskelenin olduğu yere doğru ilerledim. Yıkık dökük enkazın içinden müzik sesleri geliyordu. "Poyraz," dediğim an müzik sesi kesildi. "Annecim meraktan öldüm. Neden haber vermedin bana?" Başını dizlerine gömmüş duran Poyraz babasının küçüklük fotoğraflarının canlı kopyasıydı. Dalgalı kumral saçları, kahverengi gözleri ve uzun boyuyla kardeşlerinden büyük duruyordu. Lodos, Poyraz'ın ondan uzun olduğunu fark ettiğinde ağlamıştı.
"Anne gider misin? Yalnız kalmak istiyorum." Anne gider misin ne demek ya? Yıllardır anneyim böyle incinmedim. Ayıptı yani. "Gitmiyorum paşam. Derdini anlat bakalım." Saklandığını sandığı yerden çıkarak yanıma geldi. Ellerini belime sarıp kafasını karnıma gömmüştü. Boyu anca karnıma erişiyordu. "İyi ki benim annemsin." Aniden söylediği sözlere anlam veremedim. "Poyraz'ım biri bir şey mi dedi?" Soruma yanıt olarak kafasını iki yöne salladı. "Başkalarının anneleri onlara ceza veriyor kaybolduklarında o yüzden öyle dedim." Kıkırdama sesini duyunca bende güldüm. "Ceza vermiyor oluşum kızmadığım anlamına gelmez. Hadi şimdi doğruca pasta yemeğe." İkimiz beraber eve dönerken yolda şarkı söylüyorduk. Nil Karaibrahimgil'in Benden Sana şarkısı taşlı, kumlu yollarda dağılıp gidiyordu.
"Üstlerine, gitmeyi öğreticem.
Düşünce, kalkmayı öğreticem." Babasıyla aramızda şifre görevi gören şarkıları onunla da paylaşıyorduk. Kumsal genelde klasik müzik dinlediğinden onunla tarzımız uyuşmuyordu. Lodos anlamadığım dillerde muhteşem müzikler dinlese de ona da ayak uyduramamıştım. Huyunu suyunu en iyi bildiğim çocuğum Poyraz olarak kalmıştı.
Bazen ayrım yaptığımı düşünüyor, üzülüyordum. Sonra Öykü ile Kumsal'ın nasıl eğlendiğini izleyerek mutlu oluyordum. Lodos'un nasıl Atlas'ı örnek aldığını izleyerek gururlanıyordum.
"Geldiler!" Evin bahçe kapısında duran minik Simge bağırarak içeri koşturdu. Öykü ve Sina'nın kızı olduğunu her tavrıyla belli ediyordu. Öykü'nün neşeli kimliğine sahipti. Sina'nın net çizgilerini almıştı. Saçları annesine benzemiş, siyaha boyanmış durumdaydı. Gözleri babasındandı. Ona bakınca minik Öykü'yü gözümde canlandırmak gayet kolay oluyordu. Yakın zamanda 6 yaşını doldurmuştu.
"Simge! Annem bağırma artık. İllallah ettik huyundan kuzum." Öykü kızını kucağına alarak üzerindeki elbisesini düzeltti. "Hala Kumsal ve Lodos'u gördün mü?" Poyraz'ın sorusunu duyan Öykü dikkatini bizden yöne çevirdi. "Geç içeri halasının kuzusu, herkes masa başında pastanın kesilmesini bekliyor." Hep beraber eve girdiğimizde Lodos ellerini havaya kaldırdı. "Rabbime şükür artık pasta kesebiliriz." Benim sıklıkla yaptığım hareketi yapıyordu. Bebekken ağladıklar için, ek gıdaya geçerken hatta yürümeyi öğreniyorlarken ellerimi havaya açıp dualar ediyordum.
"Minik Gündoğdu uyanmadan yiyebilir miyiz pastayı? Beşik bellediler beni ayağımda sallıyorum sürekli." Selim'in serzenişini duyan Kutay kardeşinin enesine elini koydu. Hafif baskı yaparak gülümsedi. "Oğlum sana dert mi Selimciğim? Ne var saatlerce Sancak'ı ayağında salladıysan? Drama kralı oldun hemen. Amcalık görevin bu senin." Ailenin en minik üyesi 1 yaşındaki Sancak Pars Gündoğdu olmuştu. Kutay oğlu olduğundan beri değişik ruh halleri içindeydi. "Abi, abiciğim, canım abim. Lan banane senin oğlunun uyku düzeninden karın düşünsün, sen düşün çocuğunu. Olmazsa bakıcı tutalım da yakamdan düşün." Sızlansa da seviyordu Pars'a bakmayı.
"Sohbeti pasta ile bölüyorum. Benim bile canım çekti, kesin artık pastayı." Atlas'ın yorumu üzerine üçüzler masa başına geçti, resimler çekindiler. Sonrasında pasta kesildi. Ananaslı beyaz çikolatalı sade sayılabilecek pasta saniyelerin ardından silip süpürüldü. Ben ve Öykü pastadaki dilimlerimizi çocuklara bırakmıştık. Anne olunca her durumdaki tepkimiz değişmişti. Normalde pastayı saniyesinde bitirebilecekken artık canım istemiyordu. Dilimimi üçe bölerek tabaklarına koymuştum. Simge ağzına yüzüne bulaştığı beyaz kremalarla annesine bakıyordu. Öykü onu kucağına oturtarak ıslak mendille çocuğa travma bıraktı, azını yüzünü hızla sildi. Bana küçükken yapılsa ağlardım muhtemelen.
"Hayatım bitirince silersin bırak pastasını yesin." Sina'nın müdahalesi olmasa Simge'nin yardım dilenen bakışlarını kimse görmeyecekti. "Simsim, dışarıda oyun oynayacağız gelmek ister misin?" Kumsal kuzeninin yanına giderek elinden tuttu. Simge heyecanla kafa sallamaya başlamıştı. "Olur! Ama annemden izin alalım." Öykü'ye dönerek gözlerini belertti. "Anne," dediği an Öykü zaten onay vermişti. "Çok terleme. Abinlerin ve ablanın yanından ayrılma. Ormana gitmek yok duydunuz mu?" Son cümlesini Lodos, Poyraz ve Kumsal'a hitaben söylemişti. Onlar ne yaparsa Simge paytak paytak peşlerinden ilerliyordu.
Odadan ağlama sesleri yükseldiğinde Sena ve Kutay Sancak'a bakmaya gittiler. "Ayaz," dedim emin olamayarak. Onunla günlerdir kararsız kaldığımız bir olay vardı. Yanıma gelerek elini belime sardı. "Hazır hissediyorsan açıklayalım güzelim." Hissetmiyordum. Ama çocukların olmadığı tek an bu an gibiydi. "Yoksa?" Öykü'nün bakışları bir şeyleri çakmış gibiydi. "Neler oluyor ben anlamadım." Selim'in olayları anlaması umarım hızlı gelişirdi. Atlas abisinin yanına giderek yüzüne yaklaştı. "Yakından daha saf birine benziyor, siz devam edin konuşmaya anlamayacaktır muhtemelen." Selim kardeşinin kolunu cimcirerek geri çekildi. "Sensin saf yaşı küçük şey."
Kenan abi yılların getirisi olan kırışıklıklarıyla gülümsedi. "Tebrik ederim." Ayaz'a gelip sarıldıktan sonra bana da sarıldı. Öykü sevinçten yerinde duramıyordu. "Ay sonunda! 8 yıldır yeni haber bekliyoruz." Selim olayı hala anlamadığından boş boş bizlere bakıyordu. Ayaz'ın mutlulukla parlayan hareleri Öykü'ye döndü. "İsmini her türlü Deniz koyacağız. Kız olursa adın konmayacak Öykü sakın yalakalık yapma." Daha öncesinde, Kumsal doğduğu zamanlarda isim konusunda ısrarlarını unutmamıştı. "Aman sanki öyle biriyim. " Triple kollarını bağladı. Sina ona arkadan sarıldığında gülümseyerek bana döndü. "Hayırlı olsun." Gözleri dolu doluydu. Simge'nin doğumu sırasında yaşadıkları yüzünden başka çocuk sahibi olamayacaklardı. Ağır dönemlerden geçmişti.
Kendimi Ayaz'dan ayırıp yanına gittim. Sina geri çekilerek bize alan tanıdı. Öykü'e sarıldığım an ikimizin de şelaleler açılmıştı. Ağlamaya başlamıştık. "Hayatım."
"Güzelim." Eşlerimizin ortak müdahalesiyle ayrılarak gözyaşlarımızı sildik. "Özür dilerim, Yakamoz." Sorun değildi. "Aaaa Yakamoz hamile miymiş?" Selim'in sorusunu duyunca Atlas küfür etti, kucağında oğluyla geri dönen Kutay'da ona eşlik etti. "4. çocuk abartı değil mi? Abi ne zaman duracaksınız?" Aslında abartı değildi. Üçüzler istediğimiz için üçüz değillerdi sonuçta. Sayıyı biz belirlemiyorduk. "Sancak'a ne zaman kardeş gelecek?" Soruya karşı atak deneyen Ayaz yarı yolda Selim engeline takıldı.
"Anlamıyorum annemin rekoru mu geçme çabası bu?" Kendileri 6 kardeş olarak mutluydular. Ne vardı çocuklarımda yan yana dizilince ipe benzeseler? Oyundan dönen üçüzler ve Simge içeri giriş yaptıklarında ortama sessizlik çöktü. Selim saniyelik sessizliği tabii ki bozarak "Ne zaman doğacak?" diye sordu. "Kim ne zaman doğacak?" Lodos'un şüpheci sesiyle bakışlarım oğluma döndü. "Güneş yani ay. Boş ver annem neyin doğacağını." Ayaz başını iki yana salladı. Çocuklara söylemememizi doğru bulmuyordu. "Hediye vakti!" Öykü ortamdaki gerilimi dağıtarak yanındaki poşetleri havaya kaldırdı. "Önce Kumsal'a," dedi elindeki mavi kaplamalı hediye kutusunu uzatarak.
"Çok teşekkür ederim hala." Sevinçle Öykü'e sarıldı. "Ne demek kuzum her zaman alırım sana." Ardından iki kırmızı paket çıkardı. "Poyraz ve Lodos için de formalar mevcuttur." Poyraz hızla paketi açtı. İçinden Fenerbahçe forması çıkmıştı. "Yaşasın! Sonunda!" Futbol hastasıydı. Diğer paketi açan Lodos'un sakin tavrı beni güldürdü. O Fenerbahçe taraftarı değildi. Kardeşinin aksine koyu Beşiktaş taraftarı olmuştu. "Bana şu garip renklere sahip formayı aldıysan hiç zahmet etmeseydin hala." Poşetten çıkan Beşiktaş formasını görür görmez cümlesini değiştirdi. "Zahmetini yerim şeker halam benim." Sırayla Öykü'e sarıldılar. "Güzel maçlarda giymezseniz gece corp olurlar." Tehtit karşısında ikisinin adımları geri geri gitmeye başladı. "Oldu o zaman bize müsade." Kumsal kahkahalarla kardeşlerine gülüyordu.
Ayaz tekrar elini belime sardığında başını boynuma eğmişti. "Onlara şimdi söylemezsek geç olacak Yakamoz. Bırak bilsinler." Daha fazla itiraz etmedim. "Peki. Ama açıklama görevi senin." Fısır fısır konuşmalarımızı dinleyen Simge kafasını geriye atmış bize bakıyordu.
"Dayı! Dayı! Bana da söyleyin bana da!" Merak etmediği olay yoktu miniğin. Sena, Kutay'ın kucağından Sancak'ı alarak Ayaz'a uzattı. "Göstererek anlatım her zaman işe yarar."
Ayaz üçüzlerin yanına çağırarak Sancak'ı gösterdi. "Bakın buna bebek diyoruz." Ne anlatıyordu?
"Baba, Sancak'ı bebek olarak görüyoruz zaten." Lodos hazır cevapla karşılaşan Ayaz duraksadı. "Oğlum dur ortalık karışık." Hızla cümlesine devam etti. "Anneniz hamile." Aşırı ani söylediğinden çocuklar şoka girdi. "Kardeşimiz mi olacak?" Kumsal hayretle bana bakıyordu. "Evet annecim. Deniz geliyor." İsmi duyduğu an havalara zıpladı. Kendi ismine yakın isim istiyordu kardeşi olursa. Poyraz ve Lodos'un isimlerinin benzer olmasını kıskanıyordu içten içe. Kendi ismi Meltem olsaymış daha iyi olurmuş ona göre.
"Deniz Gündoğdu olur sevdim. Abilik yaparım ben." Poyraz mutlulukla bana sarıldı. "Abi oluyorum anne!" Lodos aydınlanma yaşamışcasına bana bağırıyordu. "Biliyorum oğlum bağırma." Önce sırayla bana sonra Ayaz'a sarıldılar. "Baba kardeşim bizi sever mi?" Lodos'un sorusuna Ayaz kahkaha attı. Kucağındaki Pars'ı annesine bırakarak Lodos'un saçlarını karıştırdı.
"Sevmeme ihtimali var sanki." Babaları ile beraber evin içinde soru cevap yaparak ilerlemeye başlamışlardı. Öykü kızına hamileliğin ne olduğunu yeniden anlatıyordu. Selim, Atlas, Kutay, Kenan abi ve Sina siyaset konuşmaya başlamışlardı çoktan. Telefonumdan yükselen Çözülüyorum Sana - İkiye On Kala şarkısı etrafa yayıldı.
Ekranda beyaz kalp vardı. Ayaz arıyordu. "Efendim Ayaz?" Az önce yanımdaydı. Neden aramıştı? "Müzik sesini duy diye yaptım güzelim. Çocuklara deniz kıyısına indik bizim eski yerdeyiz haberin olsun." Onu hak edecek ne yapmıştım? "Tamam hayatım esiyor hava dikkat edin." Telefonu kapatarak huzurla kafamı koltuğa yasladım. Her şey yolundaydı.
(Uzun bir selam... Şey tamamen bitti. Deniz Gündoğdu ailenin minik kızı olacak biz görmeyecek olsak da.
Arada başka kitaplarda bu kitaba gönderme yapıyorum çok garip hissediyorum......... Ay aglicam galiba. Neyse sakinim kdkzkskzkdk burada beni yalnız bırakmayın son duygularınızı alayım 🤍)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 23.58k Okunma |
1.95k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |