25. Bölüm

25. Bölüm

Hayatın akışında kendini bulmak
birufakyolculuk

Albayın öfkeden gözleri kızarmıştı. Hiç albayı bu halde görmemiştim.

Baturalp’le içeri girdik. Sert bir adımla durup asker selamı verdik.

“Emredin komutanım,” dedi Baturalp, sesi tok ve netti.

Albay başını bile kaldırmadan dosyasına baktı, sonra gözlüğünün üzerinden soğuk bir bakış attı.

“İki gün sonra görev için yurt dışına çıkacaksınız tim olarak,”

Sesi, sanki bir emirden çok bir karardı.

“Görev talimatları gideceğiniz gün verilecek. Şimdi çıkabilirsiniz.”

“Emredersiniz komutanım,” dedi Baturalp, selamını verip döndü.

Koridorda yürürken hava ağırlaşmış gibiydi. Baturalp’in omuzları gergindi, adımları sert.

Odadan çıktığımızda nefesini tuttuğunu fark ettim; sonunda derin bir nefes verdi.

Odanın önünde durdu, gözleri öfke ve şüpheyle doluydu.

“Gel benimle, Deva,” dedi alçak sesle.

Kendi odasına girdiğimizde kapıyı hızla kapattı.

Bir ileri bir geri volta atmaya başladı.

Yüzündeki ifade, bir askerin değil, içi yanan bir kardeşindi.

“Albay biliyor,” dedi sonunda.

“Bizim Güven’le buluştuğumuzu biliyor. En azından biriyle görüştüğümüzü fark etti.

Ama en önemlisi, kardeşimin yaşadığını bildiğimi de biliyor.

Buna eminim Deva. Albay her şeyi öğrenmiş, gözlerinde korku ve yakalanma korkusunu gördüm.

Ve şimdi bizi buradan uzaklaştırmaya çalışıyor.

Ama ben de Binbaşı Baturalp isem, bu oyunu bozarım.

İki günümüz var! Güven’e haber vermemiz lazım… ama nasıl ulaşacağız bilmiyorum.O bize ulaşacaktı.”

Onun öfkesiyle odanın havası ısınmış gibiydi.

Ben sakin olmaya çalışarak yaklaştım.

“Baturalp, bu yaptığımız çok tehlikeli.

Albayın hain olup olmadığını bile bilmiyoruz. Emin değiliz yani.

İki yıldır Albay’la ilgili hiçbir şey bulamamış Güven, kendini çok iyi gizliyor.

Biz iki günde nasıl bulacağız o delili?”.

Bir an sustu, sonra bir kahkaha attı ama o kahkaha öfke doluydu.

“Lan sen değil misin o kadar düşmanın içine tek başına giren, her yeri yakıp yıkan Deva?

Şimdi mi korkuyorsun, bir Albay mı gözünü korkuttu?”

Bana döndü, gözleri yanıyordu.

“Benim tanıdığım Deva, ‘iki gün değil, iki saatte buluruz’ derdi.

Kardeşim için, o kadar masum insan için bunu yapacağım.

Tek başıma da olsa, iki gün içinde o Albay’ın ne haltlar karıştırdığını bulacağım.

Gerekirse canımı, mesleğimi ortaya koyarım ama bulurum.

O Albay’a gün yüzü göstermeyeceğim.

Yanındaki Dinçer amcan da… aynı kaderi paylaşacak.”

O kadar kararlıydı ki, bir an ona bakarken içimde bir ürperti hissettim.

Ama haklıydı… o kadar çok kayıp, o kadar çok ihanet yaşamıştık ki.

“Bunları kimsenin bilmemesi gerekiyor,” dedim sessizce.

“Albay bu işleri tek başına yapıyor olamaz.

Burada ona yardım edenler var, hem de en güvendiklerimiz arasında.

Bizi defalarca ölüme yolladı, bir kez bile şüphe etmedik.

Ama şimdi… artık eminim, içeride birileri var.”

Baturalp başını salladı.

“Şimdi düşünelim, Deva.

Ne yapabiliriz, o delilleri nasıl toplayabiliriz.

Sadece ikimiz bileceğiz.

Ve ikimizden başka hiç kimse bilmeyecek Albay’ın hain olduğunu.

Göreve gitmeden, o Albay’ı ve Dinçer amcanın bütün pisliklerini ortaya çıkaracağım.”

Masaya yumruğunu vurdu, dosyalar yere saçıldı.

“Ne yapıp edip Güven’e ulaşmamız lazım,”

“Bir hafta değil, iki günümüz var.

Her şeyi anlatmalıyız ona.Eğer biz gidersek, Güven de tehlikeye girecek.

Çünkü artık içlerinde bir hain olduğunu biliyorlar.Ve bizim biriyle görüştüğümüzü de.

Onların Güven olduğunu anlaması çok uzun sürmeyecek.

Tıpkı benim kardeşim gibi… senin kardeşine de zarar verecekler.”

“Peki, nasıl yapacağız bunu? Nasıl ortaya çıkaracağız?” dedim, düşünceli bir sesle.

“Bu akşam seninle birlikte size geçelim...Ne yapacağımızı konuşuruz.”

Baturalp’in öfkesi dinmek bilmiyordu.Ne söylediysem sakinleşmedi.

O, vatanına ihanet eden birini affedemezdi.

Kardeşini ne kadar severse sevsin, önce vatan gelirdi onun gözünde.

Albay… onun gözünde artık sadece bir hain değildi,yıllarca hizmet ettiği bayrağa ihanet eden bir adamdı.

Ve bu, Baturalp için affedilmezdi.Akşam olmuş, mesaimiz bitmişti.

Direk benim evime gittik.Hani derler ya, sinirli olunca iştah kaçar…

Baturalp’in siniri öyle değildi... sinirden üçüncü tabağını yiyordu.

Yemekten sonra çay demledim.Onu sakinleştirmenin tek yolu buydu.

En büyük bardakla çayı doldurup önüne koydum.

Baturalp eliyle koltuğa vurdu, “gel yanıma otur,” der gibiydi.

Yanına oturduğumda bir anda kolunu omzuma attı, beni sıkıca sardı.

“Beni sakinleştiren tek şey sensin, Deva.

Yanımda olmasan… sakinleşemem ben,” dedi sessizce.

O an sesindeki kırılma, içindeki fırtınayı bastırıyordu sanki.

Saatlerce konuştuk.

Ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı planladık.Baturalp, karargahtan getirdiği yedek kıyafetleri giydi.

Ben de odama gidip üzerimi değiştirdim.

Sonra arabaya bindik.

Baturalp direksiyona geçti, motoru çalıştırmadan önce elimi tuttu.

Bakışları kararlıydı, sesi tok.

“Bugün her yeri yakıp yıkacağız gerekirse.Ama o delilleri bulacağız... kazamız mübarek olsun,”

Ve motorun sesi, gecenin sessizliğini yardı.

Bölüm : 27.01.2025 17:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...