
12.bölüm
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
______________________________
"2 dakika içinde aşağıdayım." dedim ve ikisinide kovdum odadan. Hemen üstümü giydim ve aşağı indim. Demir binbaşıda benle aynı anda aşağı inmişti. Bizi izleyen Bartu'yu gördüğümde gülümsedim. Hiç kimse uyanmamıştı ve her yer karanlıktı. Bartu'ya dönüp konuştum.
" Evdekilere haber verirsin yaralı olduğumu söyleme." giydiğim kanlı kıyafetler ordaydı. Bartu'nun bunu halledeceğini umarak kapıdan çıkıp ayakkabımı giydim. Demir binbaşıda ayakkabısını giydiğinde konuştum.
" Benim arabamla gidiyoruz." Demir binbaşı onayladığında hızlı bir şekilde arabaya bindim ve arabayı çalıştırdım. Demir binbaşının arabada olmasını umursamadan gaza bastım. Hız yapmayı sevdiğimi söylemiş miydim?
" Korgeneral karargahta mı?" diye sordum çünkü bizi görev hakkında bilgilendireceğini söylemişti.
" Beni o aradı zaten." yaşlı kurt kimseye çaktırmadan karargaha gitmişti anlaşılan. Karargahın önüne geldiğimizde kimliklerimizi gösterip içeri girdik. Koşarak odama gidip üniformamı giydim. Odamdan tekrar koşarak çıktığımda toplantı odasının önünde Demir binbaşıyla karşılaştım. Tekmil verdim.
" Yüzbaşı Asena Yıldırım/ İstanbul emret komutanım" binbaşı konuştu.
" İçeri girelim yüzbaşım ." ikimizde bütün karizmamızla içeri girdiğimizde tekmil verdik.
" Binbaşı Demir Öztürk/ Mardin emret komutanım"
"Yüzbaşı Asena Yıldırım / İstanbul emret komutanım" Korgeneral bize döndü.
" Oturun çocuklar" dedi. Hemen oturduğumuzda korgeneral görevi anlatmaya başladı " Mermi timi karargahtaki hain piç yüzünden ifşa oldu. Kaçıran kişi yılan kod adıyla biliniyor. Kendisi kadın pazarlama , terör , uyuşturucu ticareti suçlarından aranıyordu ve bir süre önce yerini tespit ettik. Timi gönderdiğimizde tim ifşa oldu. Bu görevden üstler dışında kimsenin haberi olmayacak." bir süre daha anlattığında tekrar konuştu.
" Ve ikinizinde kimliği bilinmeyecek. " Demir binbaşıya döndü.
" Batak ve" bana döndü.
" Gölge" Demir binbaşının bakışlarını hissettim ama ona bakmadım.
" Diğerlerine göre önemli birinin güvenliği için gidiyorsunuz. İyi görevler çıkabilirsiniz." dediğinde ikimizde çıktık.
" Teşekkürler yüzbaşım." Demir binbaşıyla hazırlanmak için silah odasına gidiyorduk.
" Ne için komutanım?" silah odasına girdiğimizde konuştu.
" Beni kurtardığını unutmuş olamazsın değil mi?" hazırlanırken aynı anda konuşuyorduk. Ben ordaki oda gibi yere girmiş siyah kamuflajı giyiyordum.
" Görevimi yaptım komutanım." gülümsediğini hissetmiştim. Tekrar konuştum.
" Çıkıyorum komutanım." dediğimde Demir binbaşıdan ses yükseldi.
" Çık" çıktığımda Demir binbaşı siyah kamuflajını giymişti. Ben ise kaslarım ve boyum nedeniyle erkek gibi duruyordum. Çantaları ve diğer eşyaları aldıktan sonra helikoptere ilerledik. Korgeneralin geldiğini gördüğümüzde dizilip tekmil verdik.
"Binbaşı Demir Öztürk / Mardin emret komutanım."
" Yüzbaşı Asena Yıldırım / İstanbul emret komutanım."
"İyi görevler."
"" Saol"" deyip helikoptere bindik. Bindiğimde içimi bi huzur kapladı ne zamandır göreve gitmiyordum değil mi(!)
" Söylentiler doğru mu?" dediğinde gözlerimi binbaşıya çevirdim.
" Hangisi?" anlamıştım ama yine de sordum.
" Timinin... Uzuvlarını topladığın..." gözlerimi acıyla kapattım. Gözümün önüne o anlar gelmişti.
" Doğru..." dedim ve devam ettim " her birinin tek bir parçası kalmayana kadar topladım..." gözlerimi açtığımda bana reddetmemi beklemiş gibi bakıyordu. Onun bu haline buruk bir gülümseme sundum. O bu gerçeği reddederken ben yaşamıştım ve bu hayatımdaki acılardan sadece biriydi...
Bir saat sonra mikrofondan ses geldiğinde ikimizinde odağı orası oldu. İkimizde yol boyu konuşmamıştık ama oğluna kız alacak kaynana gibi beni süzmüştü sürekli.
" Komutanım inişe geçmek için izin istiyorum."
"İzin verildi." Demir binbaşı konuştuğunda hemen hazırlandım. Helikopter inişe geçtiğinde gülümsedim. Başlıyorduk. Helikopter indiğinde ikimizde helikopterden aşağı atladık.
" Burdan 4 kilometre ilerde timi tuttukları kamp var." 1 saate ordaydık bu da gayet iyiydi.
" 1 saate ordayız batak." dediğimde beni onayladı. İkimizde görev ciddiyetinde olduğumuz için sessizdik. Bu sessizliği ben bozdum.
" Bir planımız var mı?" benim vardı ama yine de sormuştum.
" Plan yapmamış gibi konuşma gölge." adam haklıydı.
" Ben plan yaptımda siz bilmiyorsunuz." dedim
" Eninde sonunda anlatacaksın. Hatta anlat dinliyorum." ben planımı anlatırken Demir binbaşı pür dikkat beni dinliyordu.
" Sonra patlatırız" heyecanlı bir şekilde dediğimde bana baktı.
" Manyak mısın kızım sen?" niye dedi ki şimdi?
" Şimdi tekiz diye bişey demiyorum ama kimliğimi belli ediceksiniz komutanım. Ayrıca ne alaka manyak mıyım ben?" tuhaf bişey demişim gibi baktı.
" Değil misin? Sende bana komutanım deme gölge."
" Değilim ve demem Batak" dediğimde ciddiyete geri döndük. Bir süre sonra kamp göründüğünde konuştum.
" Kapıda 2 nöbetçi var. Sayıları az ve kamp küçük bizim için hiçbir şey batak." ya Türk askerini hafife almışlardı ya da içimizdeki haine çok güveniyorlardı.
" Gölge arkadaki duvardan giriyoruz."
" Anlaşıldı" dediğimde temkinli bir şekilde arka duvara ilerledik. Kasaturamı aldım ve kapıda duran itçiklerin boğazını kestim. Demir binbaşıyla göz göze geldiğimde işaret yaparak ilerlememi söyledi. İlerlemeye devam ettiğimizde konuşma sesleri ve kahkaha sesleri duyduk.
" Konuş asker,konuş! Gölge nerde?" burdayım diye bağırsam mı?
" Nerde biliy misin? Ha burda." deyip birinin düşme sesi geldi kafa atmıştı galiba. Biz etraftaki itlerin boğazını kesmeye devam ettik ta ki o oda dışında başka it kalmayana kadar kamp küçüktü zaten.
" GÖLGE NERDE?" biraz şov yapmamız lazımdı değil mi? Sesimi kalınlaştırdım, lambayı kapattım ve odaya girdim. Rahatlıkla sandalyeye oturdum. Herkesin bakışları benim göremedikleri yüzümdeydi. Demir binbaşı kapının pervazına yaslanmış öyle benim olduğum tarafa bakıyordu.
" Sabahtan beri dedikodumuzu yapıyorsunuz. Sıkıldım dinlemekten." yılan korkarak sesimin geldiği tarafa yani bana bakıyordu. Mermi timi ise şaşkındı.
"HEVAL BİRİNİZ BAKIN!" yılan korkuyla bana bakıp konuştu.
" Adamlarım nerde?" İtçikleri diyor galiba.
" Yok ki şutladım ben onları diğer tarafa." dedim rahatlıkla. Time dönüp konuştum.
" Yaralı var mı?"
" Yok" cevabıyla içine su serpilmişti.
" Sıkalım kafasına." dedi Demir binbaşı bende ona dönerek konuştum.
" Acelemiz yok Batak. Azıcık şovdan kimseye zarar gelmez." deyip yılana döndüm.
" Değil mi yılan?" yılan altına yaptığında kahkahamı tuttum kahkahamdan kadın olduğum belli olurdu.
" Altına mı yaptın lan!" Tim kahkaha atmaya başlamıştı baştaki hafif gülümsemişti kesinlikle komutanları oydu.
" Hadi ama benden bu kadar korkuyor olamazsın." Demir binbaşıya döndüm.
" Öldürsek sıkıntı olmaz bence." şuan karanlık olduğundan beni göremiyorlardı.
" Bencede olmaz." öldürmeyin diye bişey denmemişti.
" Öldürmeyin, öldürmeyin ne isterseniz yaparım." şimdi elime düştü.
"Tavuk gibi gıdakla lan!" dediğimde Timde Demir binbaşıda gülmeye başladı. Ben silahımla tek tek timi bağladıkları demirlere sıktım.
" Hala gıdaklamadın yılan. Ben sinirleniyorum ama." dediğimde çok eğleniyordum. Yılan korkarak gıdaklamaya başladığında kahkahamı tutmak için ilk defa bu kadar zorlandığımı fark ettim.
"Batak " Demir binbaşı korgenerali aramamız gerektiğini anlamıştı.
" Geliyorum." dediğinde onu onayladım. Time döndüğümde konuştum.
" Yılana bana bırakın dışarda buluşalım." deyip yılanı bir sandalyeye sıkıca bağladım ,bombaları yerleştirdim ve etrafı gezmeye başladım. Yılanın odasını gördüğümde gülümsedim.
Odanın kapısına tekme atıp açtım, odadaki çekmeceleri karıştırmaya başladım. Odadaki dosyaları aldıktan sonra tam gidecekken yerdeki halıda bir tuhaflık olduğunu hissettim. Halıyı kaldırdığımda bir tuğlanın oynayabildiğini gördüm. Tuğlayı açtığımda bir flaşla karşılaştım ne olur ne olmaz onu da aldıktan sonra bombaları dizip dışarı çıktım.
"Geldim" dediğimde Demir binbaşı konuştu.
" Yılan nerde?" bir süre sonra ölücek desem ne der acaba?
" Biraz sonra cehenneme geçicek durak arıyordu zaten bulur birazdan." dediğimde Demir binbaşı onaylamaz bir şekilde başını sallayıp tekrar konuştu.
" Sizin için helikopter gelicek." biz ayrı gidicektik büyük ihtimalle.
" Siz gelmeyecek misiniz?" dedi aralarına en geveze duran.
" Hayır." Demir binbaşı konuştuğunda ona baktım. Hava aydınlanmaya başlamıştı. Gece 1.30 gibi başladığımız görevden sabah 6 gibi dönüyorduk. Erken bitmişti görev ama benim son bir şovum kalmıştı. Biraz uzaklaşmaya başladığımızda düğmeye bastım. Çok güzel bir görsel şölen oluşturmuştu. Tim ve demir binbaşı bir süre patlamaya baktıktan sonra ilerlemeye devam ettik. Helikopterin alacağı yere geldiğimizde durduk.
" Birazdan burda olur." Demir binbaşı bunu söylemiş ve bir kayalığa yaslanmış gözlerini kapatmıştı ama tetikte beklediği belliydi. Bende tetikte bekliyordum. Helikopter geldiğinde komutanları olduğunu tahmin ettiğim adam bize baktı ve başıyla selam verdi. Biz Demir binbaşıyla selamı aldığımızda bindiler ve gittiler.
" Eee Batak kaldık mı senle? Söyle bakıyım bu kuzen tayfası ve öz abilerin benle garezi ne?" canımı sıkmaya başlamışlardı.
" Önceki kız iyi biri değildi." soru sorarcasına ona baktığımda açıklamaya başladı.
" Her gece biriyle gelir hatta bazen eve gelmez. Şu senin sevmediğin Barlas (öz abi polis) varya o kız yüzünden oğlunu kaybetti." evlat acısı işte bu canımı yakmıştı.
" Sevmediğimi nerden biliyorsun?" dediğimde hafif güldü.
" Sen sanıyor musun dedikodunu yapmıyorlar?" Barlas'ın çocuğu aklıma geldikçe yüzüm düştü.
"İnsanlar bu kadar kötü mü diyeceğim bundan daha beterler. O ailenin kızı olduğu belli." şaşırmamıştım açıkcası o ailenin kızından ne beklenirdi ki?
" O ailenin kızı olduğu belli derken." ikimizde kafamızı kayalara yaslamış uzaklara bakıyorduk.
" Boşver. Peki sen bana şuan niye önyargılı değilsin?" düşündü biraz.
" Bilmem seni tanıdıkça önyargım kalmadı galiba." dudağının ucu kıvrıldı. " eski ailen nasıldı?" illa konuyu açıcaktı. Demir binbaşıda abi sıcaklığı vardı hemde çok.
" Bi kardeşim vardı. Pardon eski aileden baba şahsının kimden peydahladığını bilmediğim kardeşim." çocukları çok severdim büyük kısmı çocuğumun olmayacağından küçük bir ölçüsüde kardeşimden kaynaklıydı.
" Eve geldi bi gün içmiş getirdi al kardeşin dedi." detaya girmedim " çok masum bir çocuktu." buruk bir gülümseme sundum.
" Tam 7 yaşına girdiğinde anne şahsı sırf başka kadından diye o masum kızı gözümün önünde bıçakladı. Öldürdü demir onu nasıl kıydı bilmiyorum öldürdü onu. Kanıt bulamadım attıramadım onları hapse. Demir ben kardeşimi koruyamadım, ben timimide koruyamadım. " gözümden yaş aktı. Kendine çekti sarıldı bana.
" Buluruz kanıt attırırız içeri burdayım ben." bende sardım kollarımı ona.
" Keşke öz abim sen olsaymışsın." dedim düşüncelerimi dile getirerek.
"Kuzenin olduğum gerçeğini değiştirmiyor." dediğinde güldüm ve ondan ayrıldım.
" Öyle. Sana ne yaptı?" dedim.
" Arabanın frenini bozmuş bende bindim arabayı sürerken biraz hızlandım fren tutmayınca kaza yaptım. Ayağımı kaybediyordum. Bir asker için ayak ne kadar önemli bilirsin." dediğinde beynime kan sıçradı.
" Şeytan bu kız. Ayağın iyi o zaman göreve çıktığına göre." şeytana pabucunu ters giydirirdi.
"İyi çok şükür ama 3-4 ay cehennem gibi geçmişti. Diğerleri inanmamıştı onun yaptığına bir sürü kaos işte. Sonra anlatırım." helikopter gelmişti ikimizde yan yana oturduk. Başımı omzuna yasladım oda kolunu bana sardı. Yol boyunca konuşmadık. Karargaha geldiğimizde korgeneral bizi karşılamıştı. Hemen tekmil verdik.
"Binbaşı Demir Öztürk/ Mardin emret komutanım."
" Yüzbaşı Asena Yıldırım / İstanbul emret komutanım." demir binbaşı tekrar konuştu.
" Görev başarıyla tamamlandı komutanım." etrafta tek tük asker vardı onlarda buraya bakmıyordu. Korgeneral konuştu.
" Üstünüzü değiştirin odama gelin." korgeneral gittiğinde Demir binbaşıya asker selamı verip odama koşmaya başladım. Odamın önüne geldiğimde kapıyı açtım ve hedefim hemen dolabım oldu. Üniformamı giydikten sonra dosyaları ve flaşı alarak çıktım. Hızlı adımlarla korgeneralin odasına gittim. Kapıdaki Demir binbaşıya selam verdim ve beraber odaya girdik.
"Oturun çocuklar." biz oturmadık. Korgeneral sabır çekti.
" Oturun bu bir emirdir!" dediğinde oturduk. Dosyaları ve flaşı korgeneralin masasına bıraktığımda incelemeye başladı.
" Yılanın odasındaydı. Flaş önemli büyük ihtimalle tuğlanın altına saklamıştı." dedim. Beni kafasıyla onaylamıştı.
" Yılan nerde?" korgeneralim şimdi şöyle.
"Öldü." cehennemde zebanilerle keyif yapıyor diyemezdim.
"Tamam, birazdan beraber çıkarız kahvaltıya yetişiriz. Asena bugün bizdesin. Siz içtima yapmamıştınız öyle değil mi?" görevden geldik biraz yatıp öyle yapsaydık keşke.
" Yapmadık komutanım." Demir binbaşı gözüme baktığında azımıza sıçıcağını kesinleştirdim.
" Tamam, çıkın siz geliyorum."
"" Emredersiniz"" deyip çıktık. Binbaşıyla ayrıldıktan sonra telefonumu almak için odama geçtim. Telefonumu aldığımda bir sürü arama vardı. Hiçbirine bakmadan Buse'yi aradım.
"Buse geldim ben görevden." Buse hemen cevap verdi.
"Yaralandın mı?" klasik Buse.
" Yok, hiçbir şeyim yok." dediğimde telefonu yüzüme kapattı. Birkaç dakika sonra görüntülü aradığını gördüm. Göz devirip açtım.
" Şimdi telefonu bir yere yasla ve etrafında dön." yapmazsam çenesinden kurtulamazdım. Dediğini yapıp etrafımda döndüm.
" Oldu mu hanımefendi?" dediğimde bana ters ters baktı.
" Oldu. Gelicen mi buraya?" telefonu elime aldım.
" Yok öz ailede kahvaltı yapacağım. Korgeneral beni bekliyor kapatıyorum." dedim
" Görüşürüz kuzum." dedi ve kapattı. Hemen telefonu cebime koyarak dışarı çıktım. Hemen arabamın olduğu yere gidince demir binbaşıyla karşılaştım. Asker selamı verip konuştum.
" Komutanım korgeneral nerde?" Demir binbaşı arabanın ön koltuğuna oturdu. Tuhaf adamdı. Bu galiba otur konuşalım demekti.
" Kendi arabasıyla gelicekmiş ama ben bizi kaynaştırmak için yaptığını düşünüyorum şahsen." dediğinde güldüm.
" Yaşlı kurt iş başında yani." oda gülümsedi.
" Yaşlı dediğini duysa emin ol iyi şeyler yapmazdı." tekrar güldüm, haklıydı.
"Her neyse." dedim.
"Bas biraz özledim hız yapmayı." kahkaha attım. Bir gün kesin motor sürmeliydik.
" Motor kullanır mısın?" bana döndü.
" Motor mu? Evet, bir süre önce kullanıyordum. Niye?" daha iyi anlaşabileceğimize emindim.
" Motor sürmeye bayılırım. Bir gün senle gidelim ama ben seni kesinlikle geçerim." alaycı bir gülüş sundu.
" Emin misin?" direksiyondan tek elimi çekip serçe parmağımı kaldırdım.
" Nesine?" serçe parmağını parmağıma doladı.
"Yemek olabilir yada başka bir yer onu kazanan belirler." sinsi bir gülüş sundum.
" Anlaştık o zaman." oda gülümsedi.
" Anlaştık." dedi. Eve zaten yaklaşmıştık. Geldiğimizde ilk Demir binbaşı arabadan indi. Bende ona dönüp konuştum.
" Karargahtan ne olur, ne olmaz yanıma yedek kıyafet almıştım. Onu alıcam. Sen git ben gelirim." kafasıyla beni onayladı
" Tamam." deyip gittiğinde arabanın bagajını açtım. Karşımda bir tane siyah gül ve not vardı. Gördüğümde donakaldım.
" Bu neyin nesi?" elime not kapıdını aldım ve açmaya başladım. Açtığımda içindeki not kanımı dondurdu. Kim gönderirdi ki? Neden bana gönderirdi? Ben nasıl bir oyunun içine düşmüştüm...
_______________________________
Bittiii
Oy ve yorum yapmayı unutmayın!
Sizce siyah gülü kim gönderdi?
Ufak ip ucu bunu gönderen hikayeye girmiş biri. Yani dışarıdan değil.
Notta ne yazıyor?
En sevdiğiniz sahne?
En sevdiğiniz karakter?
Diğer bölümlerde ne olacak?
Oy ve yorumları lütfen yükseltelim.
Sizi çoook seviyorum. Kendinize iyi bakın.
2004 kelime
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.21k Okunma |
1.18k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |