15. Bölüm

14. Bölüm

biryazarr18
biryazarr18

14.bölüm
Oy ve yorum yapmayı unutmayın.
____________________________

"Eee Burçak nasılsın?" dedi Buse. Burçak gülümsedi.

" Ben iyiyim ama sizin bana işiniz düşmüş galiba." kardeşim diye demiyorum yürüyen ego.

"Masadaki notu okusana." dediğimde hepimiz ciddi hale büründük. Burçak notu okudu ve gözlerini bana çevirip konuştu.

" Başka not geldi mi?" kafamı iki yana salladım.

" Ama siyah gülle beraber geldi." Burçak ilk kaşlarını çattı sonra bana baktı.

"Gizli aşıklar tehtit notu göndermiyordu değil mi?" şu anlık öyle bir moda yoktu.

" Hayır, daha çok sevgi içeriyor onların notları." dedi Buse. İkimizde Buse'ye döndük.

""Sen nerden biliyorsun?"" Burçakla aynı anda konuştuğumuzda Buse omuz silkti.

" Sizden fazla dizi izliyorum." Buse lafını bitirdikten sonra Burçak konuştu.

" Benim gitmem gerekiyor abim yokluğumu fark edebilir." birde abisi vardı. Gerçi beni tanımıyordu abisi.

"" Görüşürüz"" Buse'yle aynı anda konuştuğumda Burçak el sallayıp ortadan kayboldu. Buse'ye dönüp konuştum.

" Çıkalım." başını salladı. Burçak'ın bu hallerine alışmıştık. Buse ben motoruma ilerlerken hayretle bana bakıyordu.

" Bir kere akıllansan şaşarım." bende şaşırmış gibi yaptım.

" Kim, ben mi? Hayatta akıllanmam." kaskımı taktıktan sonra motoruma atladım.

" GÖRÜŞÜRÜZZ!" kaskımın rüzgarlığını kapatıp gazladım. Buse'yi delirtmekten zarar gelmezdi. Boş yolda hızlanınca gülümsedim. Huzur veriyordu insana. Buse'den önce eve ulaştığımda hemen motorumu park edip asansöre bindim. Anahtarımla eve girdiğimde Çağrı abinin sesi beni durdurdu.

" Abicim buluştun mu bari sevgilinle?" siktir. "Yandaşın nerde?" Buse arkadan bana çarptığında geriye çıkıp Buse'yi ortaya çıkardım.

Çağrı abinin yanında gülümseyerek bakan Karan yüzbaşıyı gördüm. Aptal bu herif. Hemen Çağrı abiye yetiştirmişti.

"Hoşgeldiniz sultan hazretleri (!) Getirmediniz mi sevgilinizi?" Buse bana göz ucuyla baktığında sonra anlatırım mesajı verdim. O da önüne döndü. Gerçekten akıllanmıyor olabilir miydim?

"Abicim bir şey desene!" sesi sert çıkmıştı ve bay kütük keyifle izliyordu.

"Öyle işte." dediğimde Çağrı abi yüzünü sıvazladı.

" Ara onu!"

"Kimi?" dediğimde Çağrı abi ciddi olup olmadığımı sorguladı. Bir an boşluğuma denk gelmişti.

"Ara şu adamı." şu sevgili meselesini söylüyordu anlaşılan ama öyle biri yoktu.

" Abi" Çağrı abi lafımı kesti.

"ARA!" Çağrı abi bağırdığında yüzümü şaşkınlık kapladı ama hemen silindi.

" Çağrı yavaş!" Karan yüzbaşının yüzündeki sırıtma silinmişti. Ben kırıldığımı belli edemedim. Kavgada yüzüme duvar iniyordu. Herhangi hiçbir duygu gösteremiyordum.

" ARA VE BURAYA ÇAĞIR!" ne diyebilirdim ki.

" Abi yeter! Geç oldu sonra konuşuruz." Buse konuştuğunda Çağrı abi sinirle tekrar konuştu.

"Ne yeteri ya! Kardeşim benden sevgilisi olduğunuz saklıyor diğer kardeşim onun saklamasına yardım ediyor. Üstüne üstlük gece buluşuyorlar ve bana yalan söyleniyor!" biraz haklıydı ama biraz. Tekrar konuştu.

" Ben sevgilini söyleyemeyeceğin kadar uzak mıyım sana abicim? Asıl kızdığım sevgilinin olması değil asıl kızdığım benden saklaman!" abi ben sana nerdeyse hiçbir şey söylemedim ki. Ben senden geçmişimi bile sakladım diyemedim. Elbette biliyordu ama birazını hemde çok azını.

"Abi" yine sözüm kesildi.

"Yarın konuşuruz Asena geç oldu yat uyu!" sert ve biraz tripli sesiyle konuştuğunda kaşlarım şaşkınlıkla havalandı bu halini ilk defa görüyordum. Aslında olmayan sevgilimi ilk defa Çağrı abim öğrenmişti. Girdiğim kapıdan geri çıkıp Buse'ye doğru konuştum.

" Ben karargahtayım." kapıdan çıktığımda ardımdan Karan yüzbaşıda çıktı. Gidecekken kolumdan tutulmam bir oldu.

" Buyrun yüzbaşım abimle aramı bozduğunuz yetmedi biraz daha sıkıyım şu kızın canını mı dediniz? Ama gerçekten hiç gerek yok." sinirli bir şekilde konuştuğumda Karan yüzbaşı konuşmak için ağzını araladı.

" Böyle olacağını tahmin edemedim." sinirle gözümü kapatıp açtım.

" NİYE KİMSE BİR ŞEYLERİN SONUCUNU TAHMİN ETMİYOR?! NEDEN HERKES BENDEN ONLARI ANLAMAMI BEKLİYOR?!" Karan yüzbaşı konuşmak için tekrar ağzını araladığında tekrar konuşmaya başladım ama bu sefer bağırmıyordum.

"Bırakın kolumu yüzbaşım ve lütfen bir daha da kim olduğunu araştırıp bulamadığınız ve hala şüphelendiğiniz kadının karşısına çıkmayın. Benim hayatımda bana güvenmeyenlerin işi yok." deyip kolumu sertçe çektim ve merdivenlerden koşarak inmeye başladım.

İnsanlar neden bazı şeylerin sonuçlarını tahmin etmek istemiyordu. Yarın sabah ilk işim başka bir time geçmeyi talep etmek olucaktı. Benim hayatımda bana güvenmeyenlerin işi yoktu.

Motoruma bindiğimde ölümüne gazladım. O eski baba şahsının dedikleri oluyordu yavaş yavaş sevdiklerim elimden kayıp gidiyordu. Lanetli miydim ben?

Asena 14 Yaşında
Eve geldiğimde Burçak'a bakıyordum. 7 yaşına girmişti ve ben bugün kendi kendime biriktirdiğim parayla kek almıştım. Doğum gününü kutlamak içindi.

Çantama koyduğum keki çıkarmak için Burçak'a mutfakta beklemesini söyledim. Diğerleri evde olmadığı için rahattım. Banyoya yakın koridorda hemen çantamdaki keki çıkarttım. Ordan aldığım mumuda üstüne koydum ve mutfağa yürümeye başladım.

Ama bişeyler tersti. Boğuşma sesleri geliyordu. Koşarak mutfağa girdiğimde annemin Burçak'ı bıçaklamaya çalıştığını gördüm. Kek elimden düştüğünde Burçak'ı kurtarmak için hemen öne atıldım.

" Bırak onu! Yalvarırım bırak!" ağlıyordum ama gücüm yetmiyordu. Tutmaya çalışıyordum yine gücüm yetmiyordu. Sonra yüzüme kan sıçradı. O an zaman durdu. Burçak yere düştü, kan içinde yatıyordu yerde. Tam o sırada kapı açıldı babam girdi ve görüntü karşısında kahkaha atmaya başladı.

" Bak küçük kızım sevdiklerin yavaş yavaş elinden gidiyor ve böylede devam edicek. Lanetlisin sen, lanetli."

Şimdiki zaman
Buraya geldiğimde gittiğim uçuruma geldiğimde motordan indim ve izlemeye başladım etrafı.

İnsanların sevdikleri gider miydi? Gidiyormuş...

Güvendiklerin sırtından bıçaklar mıydı? Bıçaklıyormuş...

İnsan ölmeden ölür müydü? Ölüyormuş...

Peki ya insanlar neden böyleydi? İşte buna cevabım yoktu.

Çağrı abimin en sevmediği şeyi yapmıştık. Ondan bişeyler saklamıştık. Buse'yle Çağrı abinin ailesi öldüğünden beri Çağrı abi bişeylerin saklanması konusunda hassastı. Ama eski baba şahsının dediklerinin çıkmasıda beni sinirlendirmişti.

Derin bi iç çektim ve telefonumdan rastgele bir şarkı açtım.

Kimseyi görmedim ben senden daha güzel
Timim gelmişti aklıma. Hafif bir tebessüm ettim ama buruktu.

Kimseyi tanımadım ben senden daha özel
Onlar ne yapıyordu acaba?

Kimselerede bakmadım aklımdan geçen
Özledim sizi... Gözümden bir yaş düştü. Elimle hemen sildim. Sanki biri görecekmiş gibi.

Kimseyi tanımadım ben senden daha güzel
Değiştir... Kimseyi tanımadım ben sizden daha güzel... Timimi özlemiştim.

Şarkıyı kapatıp tekrar motoruma atladım bu sefer karargaha gidiyordum. Bir süre sonra karargaha geldiğimde kimliğimi gösterip içeri girdim. Hızlı adımlarla odama geçtim ve üstümü değiştirip uyumaya çalıştım.

Zar zor uyuduğum uykumdan kabusla kalkmıştım. Nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Nihayet nefesim düzene girdiğinde bir daha uyuyamayacağımın bilinciyle üstümü değiştirip parkura indim.

Parkurda kimse yoktu. Beynimdeki düşünceleri atmak adına defalarca parkur yaptım. En sonunda yorulmuştum ama hala düşüncelerimi atamıyordum. O geceye geri dönmüştüm...

Şınav çekmeye başladığımda birinin beni izlediğini hissettim ama o tarafa bakmadım. Birazdan tim gelirdi saat 5'e geliyordu çünkü. Biraz dinlenmek için kendimi yere attığımda Gökhan'ın sesini duydum.

" Komutanım ne yapıyorsunuz?" bir gözümü açıp Gökhan'a baktım.

" Sence Gökhan." dedim diğerleri de gelmeye başladığında yerden kalktım.

"Komutanım siz niye savaştan çıkmış gibisiniz?" bu seferde yiğit konuştuğunda ona döndüm.

"Geceden beri parkur yapıyorum." dediğimde Yiğit gözlerini kocaman açtı.

"Şimdide içtima yapıcaksınız." kafamı evet anlamında salladım. O sırada Karan yüzbaşı geldi. Hepimiz sıraya dizildiğimizde Karan yüzbaşı ilk bana baktı sonra bağırmaya başladı.

"50 tur koşu başla!" dediğinde koşmaya başladık sonrasına her zamanki içtimayı yapıp tamamlamıştık. Şimdi ise duş almış ve başka time geçmek için dilekçe yazıyordum. Hata mı yapıyordum bilmiyorum ama benim hayatımda bana güvenmeyenlerin işi yoktu.

Dilekçeyi yazmayı bitirdiğimde derin bir nefes alıp albayın odasına doğru adımladım. Albay postası tekmil verdiğinde konuştum.

" Albay içerde mi?"

" İçerde komutanım." içeri girdiğimde tekmil verdim.

"Yüzbaşı Asena Yıldırım / İstanbul emret komutanım." albay uğraştığı dosyadan kafasını kaldırıp bana baktı.

" Otur yüzbaşım." dediğinde oturmadım.

"Hayırdır yüzbaşım." dediğinde dilekçeyi masasına bıraktım. Albay gözünü bana çevirdiğinde konuştum.

" Komutanım okursanız daha iyi olur." albay okuduğunda gözlerini şaşkınlıkla bana çevirdi.

"İyi anlaştığınızı zannediyordum." dediğinde konuştum.

"Komutanım" cümleyi tamamlayamadan albay konuştu.

"Yeni bir tim geldi. Mermi timi bir kişi eksikti eğer üstler uygun görürse geçersin ama net bişey söyleyemem. Şimdi çıkabilirsin." Karan yüzbaşıyla birbirimizi vurmadan birbirimizden uzaklaşmamız iyi olacaktı.

Bir dakika ya ben gölgeyken mermi timini kurtarmamış mıydım? Mermi timinde Burçak'ın abisi vardı diye hatırlıyordum. Şimdi timden ayrılmamam gibi bir ihtimal vardı işte o biraz karıştırıyordu ortalığı.

Kimseye görünmeden odama geçtiğimde gece gelmeyen uykum bastırdı ve telefonumu sessizden çıkarıp uykuya daldım.

Uyandığımda telefonum çalıyordu. Karan yüzbaşı arıyordu ve saat öğlen birdi. Kendime inanamıyordum çünkü 5 saat boyunca uyumuştum. Telefonu açtım ve tekmiş verdim.

" Yüzbaşı Asena Yıldırım / İstanbul emret komutanım." dediğimde Karan yüzbaşının sinirli sesi duyuldu.

" Asena yüzbaşım her nerdeyseniz dinlenme odasında buluşalım."dedikten sonra yüzüme kapatmıştı. Hadi bakalım gazamız mübarek olsun. Kalktığım gibi telefonumu cebime atıp dinlenme odasına koştum. Dinlenme odasına geldiğimde koltukta oturan timi gördüm. Asker selamı verdim ve Karan yüzbaşı konuştu.

"Oturun yüzbaşım." tim bana hayretle bakıyordu. Oturduğumda Yiğit konuştu.

" Komutanım başka time geçtiğiniz doğru mu?" hepsinin kaşı çatıktı.

" Net değil daha belki geçmem." dediğimde Karan yüzbaşı dışında hepsi rahatlamış gözüküyordu. Karan yüzbaşı gözlerini kısmış bana bakıyordu. Galiba dilekçeyi benim verdiğimi bilmiyorlardı.

Dışarı çıkıp bahçede oturmaya karar verdiğimizde hepimiz ayaklandık. Bahçeye çıkıp oturduğumuzda Demir binbaşı yanımıza geldi. Hepimiz ayaklanırken o önce konuştu.

" Oturun." hepimiz oturduğumuzda benim yanıma Demir binbaşı oturdu. Tim büyük ihtimalle alakamızı sorguluyordu. Kolunu arkamdaki yaslanma yerine koyduğunda timin gerildiğini hissettim.

" Kuzenim" dediğimde hepsi rahatlamış şekilde arkalarına yaslandılar. Kıskanmışlardı beni ve benim kahkaha atasım gelmişti. Havadan sudan sohbet açıldığında Demir binbaşı kulağıma yaklaşıp konuştu.

" Akşam yemeğe geliyorsun." kim demiş?

" O niyeymiş?" dediğimde Demir binbaşı tekrar konuştu.

"Korgenerale yetiştirebilirim hemen bu sözünü bir sıkıntı mı var?" sesindeki alayı hissettiğimde gözlerimi devirdim. Korgeneral demişti.

"Yok binbaşım." dediğimde mermi timinin buraya geldiğini gördüm. Burçak'ın abisi Karan yüzbaşıyla sarılmıştı. Sarılma faslı bittikten sonra Burçak'ın abisi gözlerime baktı sanki tanıyormuş gibi. Tanıma ihtimali yoktu ki.

"Seni ben bir yerden tanıyor muyum?" onları kurtardığımda ben onları seçememiştim ve göreve odaklandığım için hangi timde olduklarını unutmuştum ama onun beni tanıma ihtimali yoktu. Kurtardığımda lambayı kapatmıştım.

" Sanmıyorum komutanım." dediğimde mermi timi kendini tanıtmaya başladı.

"Asteğmen Görkem Bozar" samimiyet olan bir ortamda oldukları için ve onlar sadece benim onları tanımadığım için rütbelerini, isim ve soy isimlerini söylüyorlardı.

"Teğmen Talha Şimşek."

"Üsteğmen Volkan Çetin."

" Üsteğmen Anıl Üzer." soy isimle dalga geçmek gibi bir huyum yoktu ama üzer biraz garip gelmişti.

"Yüzbaşı Yamaç Aslan."

"Binbaşı Poyraz Ateş Kurt." Burçak'ın abisiydi.

" Yüzbaşı Asena Yıldırım memnun oldum." dediğimde başlarını salladılar.

"Eee Çağrı ne yapıyor?" Burçak'ın abisi Karan yüzbaşıya sordu. Kaşlarım havalandı benimde.

" İyi." dedi Karan yüzbaşı bana bakarak. Poyraz binbaşı (Burçak'ın abisi) kaşlarını çatarak bana baktığında ne alaka olduğumuzu çözmeye çalışıyordu. Ben ayaklandığı da hepsinin bakışları bana döndü.

" Biraz işim var onları halledip çıkarım." dediğimde beni onayladılar. Odama geçtiğimde dosyaları tekrardan kontrol ettim ve düzeltilecek varsa düzelttim. Saat zaten akşam yedi olmuştu. Telefonumu alıp odamdan çıktım ve koridorda Demir binbaşıyla karşılaştım. Yanına gittiğimde konuştu.

"Çıkalım, yengem seni bekliyor." ben motorla gelmiştim değil mi?

"Tamam." dediğimde o arabasının yanına ben motorumun yanına gittim. Motoruma bindiğimde çalıştırıp hızlıca evlerine sürmeye başladım bir süre sonra evlerine geldiğimde yine araba kalabalığıyla karşılaştım.

Motorumu park edip içeri girdim. Arkamdan Demir binbaşı geliyordu. Kapıyı tıklattığımda kapı açıldı ve beni Barlas (polis öz abi) karşıladı. İçeri onun yüzüne bile bakmadan girdiğimde. Sırtımdaki bakışlarını hissettim ama dönüp bakmadım. Atakan (öz kardeş) gelip sarıldığında gülümsedim.

" Nasılsın ablacım?" mutfağa doğru yürüyorduk.

" İyiyim abla. Sen nasılsın?"

"İyiyim." saçını karıştırdığımda sinirli bakışlarına aldırmadan mutfağa girdim. Tüm baba tarafı yine burdaydı ve yine küçükler yoktu. Bi tanışamamıştık onlarlada. Sema hanım geldiğinde bana sarıldı.

" Nasılsın kızım?" gülümsedim.

" İyiyim Sema hanım. Siz nasılsınız?" dediğimde diğerlerine hızlıca göz gezdirip başımla selam verdim.

" İyiyim bende kızım. Geç otur." dediğinde bana ayrılan koltuğa oturdum. Barlas yine kötü bakıyordu. Olay çıkarmazsa benim adımda Asena değildi. Yemekler yenmişti ve çok sessiz geçmişti tahminimin aksine.

Salona geçtiğimizde sohbet açılmıştı ama ben katılmıyordum. Daha çok telefonumdan Buse'yle yazışıyordum. Bizim eski bir satıcı arkadaşımız evlenmişti. Onun dedikodusunu yapıyorduk. Bana soru sorulmasıyla kafamı kaldırıp soran kişiye baktım.

" Eski hayatın nasıldı?" Oğuz (psikolog kuzen) sormuştu. Sözde şu tuhaf taktiklerini bende uygulayacaktı. Amatör işte.

"İyiydi." kısa cevaplar vermeyi severdim.

"Eski ailenle aran nasıldı?" beni sorguya mı çekiyordu?

"Aram yoktu." rahatlıkla cevap vermem onu dahada şaşırtıyordu.

"Nasıl yani?" bak koçum ben askerim benim ağzımdan laf alamazsın.

"Basbaya aramız yoktu işte." dediğimde dahada kaşlarını çattı.

"Hiç mi?" sıkılmıştım ama ben bu oyundan.

"Beni mi sorguluyorsun?" gözlerimi kısarak ona baktığımda gülümser gibi oldu. İlk kendisini düzeltmeliydi.

" Ben seni niye sorgulayım?" omuz silktim.

"Onu sana sormak lazım." Barlas (öz abi polis) konuştu.

" Seni şımarık büyüttüklerinden sen onlarıda beğenmemişsindir." ben biliyordum olay çıkaracağını.

"Barlas uğraşma benle zararlı çıkarsın." deyip telefonuma geri döndüğümde tekrar konuştu.

"Kim bilir ne pis işlere karıştın." ben onu umursamamıştım ama telefonumun üstüne gelen bildirimle içtiğim çay boğazımda kaldı. Atakan (öz kardeş) sırtıma vurduğunda kendime gelebilmiştim.

Burçak göndermişti mesajda notu yazanı bulduğunu söylüyordu ve bir konum atmıştı. Konuma gelmemi istemişti. Konum her zamanki gittiğimiz yeri gösteriyordu.

Ayaklandığımda bütün bakışlar bana döndü.

" Gitmem gerekiyor." Sema hanımın bakışlarında endişeyi gördümde tekrar konuştum.

"Görev değil ama önemli." Demir binbaşı kaşlarını çatmıştı. Kimsenin beni yolculamasını beklemeden kapıya çıktım ve ayakkabımı giydim. Sema hanım konuştu.

"Yine gel kızım bu yarım bırakmalarını saymıyorum." gülümsedim bende. Koşarak motoruma bindiğimde Burçak'ın attığı konuma ışık hızıyla gazladım.

Buse'ye sonra haber verirdim. Geçmişimi bilen siyah gül veren bulunmuştu. Işıkları umursamadan sürüyordum. Geldiğimde koşarak içeri girdim. Girmemle şok olmam bir oldu. Burçak yerde kanlar içinde yatıyordu. Tekrar olamazdı. Burçak'ın yanına gittim.

" Burçak bana bak! BURÇAK! Kuzum aç gözlerini! BURÇAK HAYIR! Ablacım bak olmaz yeniden!" yüzünü tokatlıyordum ama tepki vermiyordu. Başını dizlerime aldım. Ağlıyordum.

" Burçak aç gözlerini!" hayır yeniden olmazdı. Buse'yi aramak geldi aklıma. Telefonumu çıkardım. Çalıyordu ama açmıyordu. Ambulans buraya gelemezdi de. Buse en sonunda açtığında konuşmaya başladım.

" Buse... Burçak iyi değil. Buse yeniden olmaz. Nolur yalvarırım gel. O iyi değil. Buse ben ölürüm. Tekrar olmaz Buse. Ölmez demi? BUSE BİŞEY DE?" ağlayarak zorla konuştuğumda telefonda bir erkek sesi duydum. Karan yüzbaşının sesiydi.

"Asena iyi misin? Nerdesiniz?" ben nerdeydim.

"Ben... Buse biliyor her zamanki yerdeler de. Karan lütfen hızlı gelin." ağlayarak konuştuğumda telefonda bir şey söylüyorlardı ama algılayamıyordum. Telefonu kapattığımda yerdeki kanda gözüm kalmıştı. Sürekli adını tekrarlıyordum, elimle Burçak'ın yarasına baskı yapıyordum ama yine de kan kaybediyordu. Yine olmazdı...

"Kardeşim aç gözlerini. Daha bir sürü hayallerin vardı. Hani onları yapıcaktık. Uyan Burçak, nolur uyan... Ben bir kardeşimi daha kaybedemem. Kaldıramam Burçak. Beni bırakıp gitme olur mu? Cevap vermedi...

Bir süre geçti ne kadar bilmiyorum ama birilerinin varlığını hissettiğimde boş bakan gözlerimle arkamı döndüm. Buse'yi gördüğümde konuştum.

"Buse gitmez demi, Buse kardeşim ölmez demi?" oda cevap vermedi... Bana ölmez demedi...

Beni kardeşimden kim ayırdı bilmiyorum ama bir anda bana kalbime yüklenen ağrıyı kaldıramadım. Acı bir feryat, çığlık koptu dudaklarımdan. Birinin sarıldığını hissettim ama artık ayakta duramıyordum. Kendimi yere bıraktım.

O sırada gelenleri seçebilmiştim. Karan yüzbaşı, Poyraz binbaşı (Burçak'ın abisi), Çağrı abi onlarda burdaydı. Üçünün ağzından tek bir söz çıktı. Burçak'ın yetimhaneye verildikten sonraki ismi.

"Asya!"

———————————————————————


Oy ve yorum yapmayı unutmayın!

Bol bol oy ve yorum yapın ki yazma hevesim gelsin bölüm hızlı gelsin.

Bittiiiii

En sevdiğiniz karakter?

En sevdiğiniz sahne?

Burçak (Asya)?

Poyraz Binbaşı?

Çağrı?

Karan?

Bölümü beğendiniz mi?

Sizce diğer bölüm ne olacak?

Merakta kaldınız değil mi? Hahahahah

Sizi seviyorum, kendimize iyi bakın.

Görüşürüzzzzz.

2334 kelime.

Bölüm : 22.06.2025 21:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...