16. Bölüm

15. Bölüm

biryazarr18
biryazarr18

15.bölüm
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

İyi okumalar.
____________________________

Poyraz binbaşı hemen Burçak'ın yanına çöktü.

" Asya! Kendine gel güzelim!" böyle olmayacağını anladığında kucağına aldı ve dışarı çıkardı. Beni tutan kişi yani Karan yüzbaşı bişeyler diyordu ama benim odağım o değildi. Bunu yapandan çok büyük intikam alıcaktım.

"Asena kalk! Gitmemiz gerekiyor." kendimde kalkacak gücü bulduğumda ayağa kalktım ve Çağrı abinin arabasına bindim. Poyraz binbaşı çoktan yola çıkmıştı.

Benim sevdiğim birine zarar vermişti ve bu onun yanına kalmayacaktı. Ben bana veya sevdiklerime yapılan her kötülüğün elbet intikamını alırdım. Bu sondu artık içimde gram merhamet kalmamıştı. Timimin şehit olduğundan sonraki gibi artık içimde ateş vardı. Ateş sönmemişti ama harlanmıştı. Bu onun yaptığı en büyük yanlıştı.

Poyraz binbaşı, Çağrı abi, Karan yüzbaşı nerden tanışıyorlardı bilmiyordum ama son üç yıl içinde tanıştıkları kesindi. Üç yıl önce olsa tanırdım.

Hastane yolu bana bir ömür gibi geçmişti ama geldiğimizde hemen götürdüler onu. Ameliyata almışlardı. Ben kapının yakınındaki duvara çöktüm. Ellerimdeki kana bakıyordum pardon yine yeniden ellerimdeki kardeşimin kanına bakıyordum.

Hepsinin merak etttiğinin farkındaydım ama kimse sormaya cesaret edemiyordu. İlk konuşan ben oldum.

" Ölür mü?" koskoca bir sessizlik. Kafamı arkama yasladım ve gözlerimi kapattım. Kafamda tilkiler dolaşmaya başlamıştı. Öldürme sitili ya da işkence ama susmuyorlardı. İntikam diye haykırıyorlardı. Timimin öldüğündeki gibi...
Hemşire yanımıza geldiğinde konuştu.

" Bu hastanın cebinden çıkmış." elindeki notu uzattığında hemen notu kimse almadan aldım.

Zaman git gide azalıyor... Zaman bitmeden bul beni Asena. Ben kimim? Zaman bittiğinde sakladıkların senin sonun olacak.

Altında siyah gül çizimi vardı. Bana Asena demişti sanki notu herkesin okuyacağını biliyormuş gibisinden. Buse'yle göz göze geldim.

" Asena demiş." gözlerinde şaşkınlık belirdi.

" Her şeyi planlamış. Kimin okuyacağını bile biliyormuş." dediğinde not elimden çekildi. Poyraz binbaşı notu okumaya başladığında kaşlarını çattı. Sonra Karan yüzbaşı, Çağrı abi en son Buse notu okumuştu. Buse'nin gözleri yine gözlerimi buldu.

"Siyah gül." kafamı salladım. Çağrı abi sinirli ama kısık sesle konuşmuştu.

" Ne zamandır bu notlar var?" kalktığım duvara geri yaslandım.

" Bu iki oldu işte." dediğimde Poyraz binbaşı kaşlarını çattı.

"Polise haber vermeliyiz?" Karan yüzbaşı konuştuğunda Buse'yle aynı anda cevap verdik.

""Şimdi değil!"" gözler bize döndüğünde Poyraz binbaşının soru sorması galiba evet anlamındaydı.

" Kardeşimi nerden tanıyorsun?" göz devirdim.

"Çok eskiden, senden bile eski." dediğimde daha da kaşları çatıldı. Karan yüzbaşı sordu bu sefer soruyu.

"İlk notta ne yazıyordu?" işte bunu söyleyemezdim.

"Bunu mu konuşacağız? Burçak şu an ölüm döşeğinde." Poyraz binbaşı konuştu.

" Burçak deyip durma kardeşime. Adı var ve adı Asya." Burçak geçmişinden hiç bahsetmemiş miydi? Alaylı bir şekilde güldüm.

" Sen öyle zannet." Çağrı abi konuşmalara katılmıyordu.

" Bu ne demek, sen kimsin, ne saklamasından bahsediyor notta?" Poyraz binbaşı bana güvenmiyordu. Karan yüzbaşı kılıklı.

"Biliyor musun Poyraz zamanında bende bu soruyu sordum? Ama cevabını alamadım." gözler benim üstümdeydi. Alaylı bir şekilde nefes verdim.

"Dosyası" Poyraz binbaşı tamamlayamadan Karan yüzbaşı konuştu.

"Nerdeyse hiçbir bilgi yok." benim burda olduğumun farkındalar mıydı?

"Ne gibi?" Poyraz binbaşı sormuştu.

"Adı, soyadı, nereli olduğu, hangi okullarda okuduğu." Karan yüzbaşı cümlesine ekledi.

"Ve timinin şehit olduğunu öğrendik. Eski görev yerleri hakkında hiçbir bilgi yok." hadlerini aşıyorlardı.

"Timini kendi söylemiş olamaz ." suçlayacak birilerini arıyorlardı ama o kişi ben değildim.

"Sakın!" diyerek tısladım.

"Suçlayacak birini arıyorsanız o ben değilim! Sizin bilmedikleriniz var ve olmak zorunda ama sakın beni suçlamaya kalkmayın!" ben yeterince vicdan mahkememde suçluydum. Birilerinin suçlamasına gerek yoktu...

Ellerime diktim yine gözlerimi. Buse bir an yanına geldiğine beni kaldırıp tuvalete götürdü.

" Ellerini yıka şimdilik. Burçak ameliyattan çıksın eve gidip duş al, böyle durma." benim kafam bambaşka biryerdeydi.

"Buse bulmamız lazım. Burçak bana notu yazanı bulduğunu söylemişti. Sonra bıçaklamışlar." ben elimi yıkıyordum.

"Notu kimin okuyacağını biliyormuş. Bu demek ki bizleri takip ediyor." Buse tekrar konuştu.

" Burçak yakın temasa girmiş olmalı." ben devam ettirdim.

"Avucunun içine tırnaklarını batırmış ve Burçak bunu korktuğunda yapar. Burçak dövüşmeyi biliyor ama onu bu kadar korkutup dövüşmeyi unutturacak kim olabilir?" dışarı çıktığımızda hala düşünüyorduk.

Burçak neden çıkmamıştı hala? Bir yanım intikam diye bağırırken diğer yanım her an ağlamaya hazırdı. Oturduğumda gözlerimi bir noktaya diktim ve düşünmeye başladım. Burçak o günde kanlar içindeydi ve ben yine birilerini kaybediyordum...

Bir anda bütün bilgiler yüklenmiş gibi gözümün önünden geçti. Ben nasıl bulamamıştım. Eski baba şahsi Burçakla beni tanıyor ve geçmişimi biliyordu. Siyah gülü hala çözememiştim ama notu yazan dibimizdeydi.

Burçak ameliyattan sağ çıkarsa her şey netleşecekti.

Ameliyathanenin kapısının önünde bekliyorduk ama hala bir haber yoktu. Kapı açıldığında bir doktor çıktı. Hepimiz başına toplandığımızda ilk üstü kan olan bana baktı. Sonrasında konuşmaya başladı.

" Hasta iyi biraz zorladı ama birazdan normal odaya alırız. Geçmiş olsun." deyip gittiğinde derin bir oh çektim. Bırakmamıştı beni. Rahatladığımı hissetmiştim bir süre sonra gerçekten rahatladığımı. Buse bana sarıldığında bende kollarımı ona doladım.

" Buse, kardeşim beni bırakmamış." kısık sesle söylemiştim. Gözümden yaşlar akmaya başladığında. Buse'ye daha çok sarıldım ve daha çok ağlamaya başladım.

" Buse o yaşıyor... Buse o gitmemiş, beni yalnız bırakmamış..." kafamı boynuna gömdüm.

"Buse, kardeşim bırakmamış..." ağlamam hızlandığında hemen kendimi tuvalete attım. Ağlamamı daha fazla görmelerini istemiyordum. Yüzümü yıkadım, Buse'nin beni kapıda beklediğini gördüm.

"Hangi odadaymış?" dediğimde beni kolumdan çekiştirmeye başladı. Odaya geldiğimizde muhteşem üçlü koltukta oturuyorlardı. Burçak'a baktığımda kolunda serum bağlıydı, yüzü solmuştu. Çağrı abi konuştu.

"Poyraz siz Asena'yla üstünüzü değiştirmeye gidin. Her tarafınız kan olmuş oğlum gidin bi duş alın." konuşacaktım ki Poyraz binbaşı konuştu.

" Ben bırakmam kardeşimi." Poyraz binbaşı konuştu bu sefer.

" Biz burdayız gidin siz." Çağrı abi konuştu bu sefer.

"Poyraz siz benim eve gidip değişin üstünüzü ayrılmayın malum başımıza ne geleceği belli olmuyor. Benim kıyafetlerden giyersin." bana ima mı yapmıştı o? Gözlerimi devirip kapıdan çıktım, Poyraz binbaşının arabayı park ettiği yeri aradım. Peşimden Poyraz binbaşının geldiğinin farkındaydım. Arabaya vardığımda Poyraz binbaşı konuştu.

"Anahtar yok." vücudumu ona çevirip kendi cebimden çıkardığım anahtarı ona attım.

"Anahtarı ne ara aldın lan?!" arabayı açtığında ön koltuğa bindim. O da arabayı çalıştırdı.

Yolda gitmeye başladığımızda içime bir his doğdu ama hiç iyi bir his değildi sanki birine bişey olacakmış gibi. Elimi cebime attığımda sigarayla karşılaştım. Gerçekten tam zamandıydı. Çakmak aradım ama bulamadım. Poyraz binbaşı çakmak uzattığında ona baktım.

"İçtiğimi bilmiyordum." dediğimde sigarayı yaktım.

"İçmiyorum zaten Asya içiyor." bunu kaşları çatık söylemişti. Burçak da içiyordu değil mi? Camı açtım.

"Siz nerden tanışıyorsunuz kardeşimle? Ayrıca adı Burçak değil Asya." kahkaha attım ama sahteydi.

"Kendisi söylemedi herhalde ama ben söyleyim siz onu yetimhaneden aldığınızda adı Burçaktı." Poyraz binbaşı konuştu bu sefer.

"Yetimhaneden aldığımızı nerden biliyorsun?" ben birçok şey biliyorum.

"Burçakla benim eskiden yani benim karıştığım ortaya çıkmadan önce aynı babadandık." binbaşı anlamamış gibi bana baktı.

"Şöyle açıklayım ben küçükken yanlış aileye verilmişim. Burçakla o ailede tanıştık." buruk bir şekilde gülümsedim " baba şahsı getirmişti Burçak'ı hangi anneden o da bende bilmiyoruz." binbaşı bana soru yöneltti.

"Asya'nın omzunun hafif altında yara var. O nasıl oldu?" kanımın donduğunu hissettim.

"Biliyorsun." sesi sanki eminmiş gibi çıkmıştı.

"Nasıl oldu o yara?" Burçak'ın söylemesi gerekiyordu.

" Burçak söylemek istese söylerdi." kaşlarını daha çok çatmıştı. Eve geldiğimizde hemen Buse'nin odasına gittim. Üstümü çıkarıp Buse'nin odasındaki banyoya girdim.

5 dakika içinde çıktım ve Buse'nin dolabından giyinmeye karar verdim.

 

 

 


Siyah her zaman iyiydi. Odadan çıktığımda Poyraz binbaşınında giyinmiş olduğunu gördüm. Kapıdan çıktığımda arkamdan Poyraz binbaşı da gelip kapıyı kapattı.

Saçlarımı kurutmamıştım ve kurutmayıda sevmezdim. Arabaya binmiştik ve Poyraz binbaşı hastaneye sürüyordu.

Biz hastaneye geri geldiğimizde odaya girdim. Burçak uyanmıştı ve bize söylememişlerdi. Saat sabah 5'e geliyordu. Diğerlerinin gözlerine öfkeyle baktım.

"Keşke uyandığını söyleme zahmetinde bulunsaydınız." Buse gözlerini kaçırdı. Poyraz binbaşının sinirlendiğini tahmin etmiştim. Burçak'a gidip sarıldığımda konuşmaya başladım.

" Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim koruyamadım seni." Burçak yorgun sesiyle konuşmaya başladı.

"Abla konuşalım mı?" arkamı döndüğümde Poyraz binbaşı kıskançlıkla bakıyordu.

"Çıkın dışarı!" Çağrı abi ve Karan yüzbaşı Burçak'ın abla demesinde kalmıştı hala.

"Çıkın size Poyraz binbaşı açıklar!" hepsi çıktığında Poyraz binbaşı ve Karan yüzbaşının telefonlarını aldım ve aldıkları ses kayıtlarını kapattım. Mal değildik.

"Söyle ablacım seni kim bıçakladı." Burçak'ın gözleri doldu.

"Abla o yaşıyor, abla o bıçakladı." kaşlarımı çattım ama Burçak ağlamaya başlamıştı.

"Kim bıçakladı Burçak?" dediğimde Burçak kafasını boynuma gömdü ve ağlamaya başladı.

"Abla... Babam beni o adama parayla vermişti sen gece gelip kafasına vazoyla vurmuştun beni kurtarmıştım ya. Sonra yetimhaneye gitmiştim zaten." imkansızdı nefesini kontrol etmiştim.

"Burçak nefesini ben kontrol ettim. Yaşaması imkansız." Burçak daha çok ağlamaya başladı.

"Abla çok kötüydü... Her şey baştan başlamış gibiydi." sanki o ana geri dönmüş gibi irkildi.

"Tamam, ben halledicem." kafasını boynumdan çıkarıp konuştu.

"Abla ben ölmek istemiyorum... Ölmem değil mi sen beni korursun?" bu cümleyi kaldıramadım. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Gizlemeye çalıştım.

"Seni kendi hayatım pahasına koruyacağıma söz veriyorum. Şimdi sen dinlen ufak bir işim var halledip geliyorum." masumca kafasını sallayıp yatağa yattı. Kapıdan bir hışımla çıktığımda Buse'nin bağırdığını duydum ama bu cümleyi kaldıramamıştım.

Hastaneden çıkıp taksiye bindim. Motorumu oradan alıp uçuruma gidicektim. Arabanın anahtarını alamamıştım ve geri dönerken sıkıntı yaşamak istemiyordum. Taksiciye Burçak'la buluştuğumuz yeri tarif ettim.

Geldiğimde parayı verip motorumun yanına gittim. Motoruma bindiğimde çok hızlanmıştım normal şartlarıma göre ama kesmemişti. Uçuruma geldiğimde kaskı çıkarıp çığlık attım.

Tek cümle içimden geçmişti. Telefonum çalıyordu ama bakmıyordum. Ben ne yapmıştım? Bitmeyen bedeller nedendi? Küçücük yaşımda ne yapmıştım da ondan beri bedel ödüyordum.

"YETER! YORULDUM! BEN NE YAPTIM? SÖYLESİN BİRİ ARTIK! TAMAM, YAKTIN CANIMI DUR ARTIK! YETERİ KADAR YANMADI MI CANIM? CANIMI AL O ZAMAN! Böylesi daha çok acıtıyor! Ölürsem biticek mi? Öldür o zaman." sesim kısılmıştı sonlara doğru.

Hala ağlıyordum ve telefonum çalmaya devam ediyordu. Daha çok meraklandırmamak adına telefonumu açtım.

"Efendim Buse." hemen rolüme bürünmüştüm.

"Nerdesin? Bir hışımla çıktın." tırnaklarımı elime batırıyordum.

"Ufak bir işim var. Akşam geç gelirim beni beklemeyin." dedim.

"Asena... İyi misin?" iyi miydim? Değildim galiba.

"Buse akşam gelince konuşsak?" sesim artık yorgun çıkıyordu.

"Akşam erken gel." gözümden bir yaş düştü.

"Tamam, görüşürüz." telefonu kapattığımda motorun yanına çöktüm kendimi yasladım ve dizlerimi kendime çektim. Manzarayı izledim ama aynı zamanda düşüncelerimle boğuşuyordum. Elimi karnıma koydum.

"Kız çocukları annelerinin kaderini yaşarmış... En iyi yani sen benim kaderimi yaşamaktan kurtuldun..." ben kötülüklere bulanmıştım. Ben iyi bir anne olmayı bırak iyi bir insan olamamıştım. Belki de bu yüzden başıma gelmişti. Kendi düşüncelerimde bile tam ifade edemiyordum.

Ben düşüncelerime dalmışken telefonum çaldı saate baktığımda saat akşam 6'yı gösteriyordu o kadar oturmuş muydum?

"Buse akşam geç geleceğimi söy-" lafımı bir kahkaha sesi kesti. Tanıdık kahkaha sesi. Burçak'ın satıldığı ama bana aşık olan adam aynı zamanda o yaşımda katili olduğumu zannettiğim adam.

"Hadi ama Asena oyunlarım gayet iyiydi." içime sinir dolduğunu hissettim.

"ONA BİŞEY YAPAYIM DEME! SENİ BU SEFER GERÇEKTEN ÖLDÜRÜRÜM!" kahkahası yükseldi.

"Sana büyük haberi söyleyim o zaman. Yanımda sadece o yok. Hızlı olsan iyi olur çünkü geçmişi öğrenmeye çok meraklı insanlar var." deyip yüzüme kapattı. Sinirle bağırdım.

"KAHRETSİN!" telefonuma konum geldiğinde motorumu çalıştırıp gelen konuma sürdüm. Konum boş bir depoyu gösteriyordu.

Depoya geldiğimde ne olur ne olmaz silahımı kontrol ettim. Silahımı elime aldım ve kapıyı tekmeleyerek açtım. Buse ve Burçak hem bağlıydı hemde kafalarına silah doğrultmuşlardı.

"Hoşgelmişsin ama insan bir hediye getirir. Öyle değil mi?" alaylı konuşuyordu ve ben alaylı konuşan ağzını dağıtacaktım. Hoparlörden konuşuyordu. Karşımıza çıkmaya cesareti yoktu.

"Bırak onları!" içeride Burçak ve Buse vardı.

"Ama böyle tadı çıkmaz. Misafirlerimiz birazdan gelir." kapının gürültüyle açıldığını duyduğunda arkamı döndüm. Poyraz binbaşı, Karan yüzbaşı, Çağrı abi kısacası muhteşem üçlü burdaydı. Geçmişine meraklı derken onları kast etmişti.

"Hoşgeldiniz beyler hazır mısınız küçük bir oyuna?" iğrenç kahkahasını attı yeniden. O sırada adamlar üstümüzü aramaya başladılar ve silahlarımızı almışlardı çoktan.

"NE İSTİYORSUN İT HERİF?!" bağırdığımda alayını bir kenara bırakıp konuşmaya başladı.

"İntikam, sadece intikam istiyorum." histerik bir kahkaha attım.

"SAKLANARAK MI İNTİKAM ALICAKSIN?!" burdan fiziksel olarak dövüşüp çıkmamız mümkün değildi. En az beş yüz adam toplamıştı etrafımıza.

"Hadi ama bunu küçük katil mi söylüyor?" alaylı güldü yine. Burçak'ın çok korktuğu belliydi. Gözlerinin içine bakıp gülümsedim ama ne kadar gerçek görünüyordu orasını bilmiyordum.

"Sen ölmediğine göre katil değilim." dediğimde sinirlendiğini hissettim.

"Başlayalım o zaman oyunumuza." burdan çıkma yolunu arıyordum ama her düşündüğümde daha da imkansız görünüyordu.

"Kurayı çekiyorum" kağıt sesinden sonra konuştu "rus ruleti, en sevdiğim." dediğinde ordaki adamlardan biri eski silahlardan çıkardı bir tane mermi koydu ve çevirdi.

"Oyun şöyle şimdi size silah verilecek siz içinizden birine silahı doğrultup tetiğe basacaksınız. Silah kimde patlarsa o ölür ama silahı adamlarıma doğrultup öldürürseniz burdaki siz dışında herkesi öldürürüm. Sonrasında sizi serbest bırakacağım yani geri kalan ömrünüzü vicdan azabıyla yaşarsınız artık." neşeli bir kahkaha attı. Küçük çocuk gibi heyecanlanmıştı it.

"Başlayalım o zaman. İlk sen Çağrı diyolardı sana galiba." Çağrı abiye silah verdiklerinde Çağrı abinin eli ilk kez titremişti.

"Seç birini." hoparlörden konuşuyordu hala. Çıldırmak üzereydim. Yol yoktu, kaçış yoktu, bu sefer planım yoktu. Bu sefer sona gelmiştik, gerçek bir sona... Ölüm bu kadar kolay mıydı?

"SEÇ BİRİNİ SEÇMEZSEN SENİN DIŞINDA HERKESİ ÖLDÜRÜRÜM!" bağırdığında Çağrı abinin eli havalandı ve Burçak'a doğru gitti. Burçak ölümden korkardı o olmazdı. Gözümden bir damla yaş düştü.

"ABİ O ÖLÜMDEN KORKAR!" silahın önüne geçmiştim. Gözümden bir yaş daha aktı. Tek ben değildim ağlayan Burçak ve Buse de ağlıyordu. Çağrı abinin gözünden yaş düştü bu sefer. Ben buruk bir şekilde gülümsedim.

"Abi o yaralı zaten. Ben daha önce çok kurşun yarası aldım bana bişey olmaz ama abi Burçak kaldıramaz." yüzümde hala buruk bir gülümseme asılıydı. Silah tutan elini tuttum ve tam kalbime doğrulttum. Timimin yanına gidicektim sonunda. O sırada Burçak konuştu.

"ABLA!" tetiğe bastım ama silah kimseyi vurmadı. Bir alkış sesi duyuldu.

"Mükemmel oyunculuk" hoparlöre döndüm ve sinirli bir şekilde baktım.

"KES SESİNİ!" sona yaklaşıyorduk ama bazı sonlar mutlu bitmiyordu...

"Sıradaki Poyraz." silah Poyraz binbaşının eline geçtiğinde etrafa bakıyordu ama çıkış yoktu. Tek yanlış harekette keskin nişancılar vururdu. Poyraz binbaşı hiç düşünmeden silahı bana doğrulttu ve sıktı ama silah yine kimseyi vurmadı. İlk vazgeçilen hep ben olmuştum zaten...

"Cesurmuşsun Poyraz ama bence Buse'den devam edelim." sesi keyifliydi. Buse'nin elini açtılar ve silahı ona verdiler o silahı Poyraz binbaşıya doğrulttu ve Poyraz binbaşının yaptığı gibi hızlıca sıktı. Silah yine kimseyi vurmadı. Buse beni gerçekten çok seviyordu ona gülümseyerek baktım ama buruktu işte. Yine bir kahkaha attı.

"Seni sevdim Buse ve bence sıradaki Karan denende olmalı." bu sefer silah Karan yüzbaşıya verildi. Karan yüzbaşı düşündü ve yine silah bana doğrultuldu. Ben durumumdan yakınarak bağırmıştım uçurumda ve uçurum bir dilek olarak görmüştü intiharımı...

Silah patladı ve yine kimse vurulmadı.

"İki kişi kaldı biri eşim biri aşık olduğum kadın. Bence bu öncelik sevgili eşimin olmalı." Burçak'ın ellerini açtılar ama Burçak hiç iyi gözükmüyordu.

"Evet, Burçak kimi seçeceksin?" muhteşem üçlü gözlerini kocaman açarak bize bakıyordu. Anlamlandıramıyorlardı onlara da hak vermek lazımdı.

Burçak Karan yüzbaşıya çevirdi silahı. Benim intikamımı alıyorlardı. Yüzümdeki buruk gülümseme daha da genişledi ama diğerleri onların bu hareketine anlam veremiyordu. Benim için onları vurmalarına anlam veremiyorlardı.

Burçak silahın tetiğine bastı ama yine kimse vurulmadı...

Bana gelmişti mermi, benim ellerimdeydi kaderleri...

Çağrı abi Burçak'ı hedef almıştı ben önüne geçmiştim, Poyraz binbaşı beni hedef almıştı, Buse Poyraz binbaşıyı hedef almıştı, Karan yüzbaşı beni hedef almıştı, Burçak Karan yüzbaşıyı hedef almıştı ama kimse vurulmamıştı.

Sıra bendeydi ve kesin olarak mermi burdaydı. Ben kimi hedef alıcaktım? Ama bana bir şans verilmişti. Timimin yanına gitme şansı... Ve ben bu şansı kaybetmeyecektim. Silah benim elime geçtiğinde kendi kafama dayadım. Burçak konuştu. Benim yüzümde hala buruk gülümseme vardı.

"Abla yapma!" Burçak ağlıyordu.

"Asena!" Buse ağlıyordu. Onlar yapabileceğimin farkındalardı. Diğerleri hala yapamayacağımı sanıyorlardı ama yaralarım artık çok gelmeye başlamıştı.

"Yapamazsın!" sesindeki keyif gitmişti artık sesi korku barındırıyordu.

"Ben öldükten sonra oyun bitecek." tekrar konuştum.

"Kendinize iyi bakın." dedim ve gözlerimi kapatarak saymaya başladım.

"3" sondan bir öncekinden önceki... Kimse durdurmadı...

"2" sondan bir önceki... Yine kimse durdurmadı...

"1" son... Kimsenin durduracak şansı kalmadı...

—————————————————————-

Devam edecek...

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

200 oy olsun bu bölüm diğer bölümü erken atayım ama anında atamam çünkü yazmadım. Sadece haftaya cumartesiden birkaç gün önce atabilirim.

Bölüm bitti nasıl hissediyorsunuz?

Ya da hissediyor musunuz?

Diğer bölümde ne olacak?

Karan?

Burçak?

Buse?

Burçak'ın satıldığı adam?

Asena?

Çağrı?

Poyraz binbaşı?

Bölüm nasıldı?

Oyun nasıldı?

Ağladınız mı?

Kendinize iyi bakın diğer bölümde görüşürüz.

2556 kelime.

Bölüm : 22.06.2025 21:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...