17. Bölüm

16. Bölüm

biryazarr18
biryazarr18

16.bölüm
Oy ve yorum yapmayı unutmayın!

İyi okumalar.
__________________________

Yazardan
Oysaki ay güneşin ışığını yansıtırdı. Herkes Ay'ı sevdi ama güneşi kimse sevmedi. Güneşe duyulan duygu sadece minnettarlıktı. Kimse güneşi gerçekten sevmedi ama en büyük kabuslarımızdan bile uyandıran güneşti...

O gün herkes birbirini vurdu aslında. Kimi zaman gerçeklerle kimi zaman seçimlerle ama Asena o gün orada en çok vazgeçilen kişi oldu...

Karan'dan
Çağrı'nın evine oturuyorduk. Poyraz, ben ve Çağrı iki yıl önce tanışmıştık. Buse eve gelmiş ve davası için araştırma yapacağını söyleyerek odasına kapanmıştı.

Telefonunuda oturduğumuz odada unutmuştu, Buse'nin telefonu çalmaya başladığında Çağrı Buse'ye seslendi ama Buse duymadı. Bende yanımda duran telefonu açtım. Asena'nın ağlayan sesini duyduğumda içimin değişik olduğunu hissettim.

"Buse... Burçak iyi değil. Buse yeniden olmaz. Nolur yalvarırım gel. O iyi değil. Buse ben ölürüm. Tekrar olmaz Buse. Ölmez demi? BUSE BİŞEY DE!" ağlayarak konuşuyordu.

"Asena iyi misin? Nerdesiniz?" diye sorduğumda Çağrı ve Poyraz kaşlarını çatmış bana bakıyordu.

"Ben... Buse biliyor her zamanki yerdeler de. Karan lütfen hızlı gelin." ilk defa adımı söylemişti. Hızlıca Buse'nin odasına gittim.

"Buse, Burçak'a bişey olmuş her zamanki yerdelermiş." Buse'nin gözlerinde korkuyu gördüm.

"SİKTİR!" Buse hızlıca sandalyede kalktığında hemen dış kapıya gidip ayakkabılarını giydi. Bizde Buse'nin peşinden gidiyorduk. Poyraz kendi arabasıyla arkamızdan geleceğini söylediğinde hemen onaylayıp arabaya bindik.

Buse yolu tarif ederken bizi çok insan olmayan ıssız bir yere getirdi. İçeri girdiğinde Poyraz'ın kardeşi ve Asena'yla karşılaştık.

Asena'yı hiç böyle görmemiştim. Asena'ya sakinleşmesini söylüyordum ama duymuyordu. Biraz daha iyi olduğunda dediklerimi yaptı ve ayağa kalktı. Hala Burçak diyordu ama adı Asya'ydı.

Şuanki hiçbir olayı çözemiyorduk. Buse'nin olayı bildiği belliydi. Asena ve Buse bir şeyler karıştırıyordu. Asena kimdi artık hiç bir bilgim yoktu. Adı gerçekten Asena mıydı ondan da emin değildim artık.

Hastaneye geldiğimizde hepimiz bir köşeye çekildik. Asena kimdi? Dosyası çok sade, geçmişi hakkında hiçbir bilgimiz yok, Poyraz'ın kardeşi Asya'yla tanışıyorlar üstelik farklı isimle hitap ediyordu.

Asena'ya biraz ondan şüphe ettiğimizi belirterek konuştuğumuzda gözlerindeki alevi görmüştüm. O alev sanki önceden de varmış ama şimdi harlanmış gibiydi, kişilik değiştirmiş gibiydi.

Asena ve Poyraz gittiklerinde Asya uyanmıştı ve ilk olarak Asena'yı sormuştu. Asena geldiğinde hepimizi odadan çıkarmıştı. Poyraz'ın bize açıkladıkları ile şoka girdik.

"Kısacası Asya ile Asena aynı ailedelermiş." çok karışıktı.

"Asya'nın geçmişini araştırdığımızda Asena ile ilgili hiçbir bilgi yoktu." Poyraz düşündü ama o da bir sonuç çıkaramamıştı.

Kadın sanki pat diye dünyaya düşmüştü. Geçmişi hakkında çok bir bilgi yok, eskiden nerde görev yaptığı ile ilgili bilgi yok. Ne saklıyordu bilmiyorum ama sakladıklarının notta söylediği gibi sonu olacağını tahmin ediyordum.

Asena bir anda koşarak kapıdan çıktığında Buse arkasında bağırdı ama bakmadı bu tarafa. Odaya girdiğimizde Buse ne söylediğini sormuştu ama cevap vermemişti.

Buse arıyordu ama cevap vermiyordu. En sonunda açtığında geç geleceğini söylemişti. Buse ve Asya yalnız konuşmak istediklerini söylediklerinde odadan çıkıp kantine indik.

"Ben artık çözemiyorum bu üçlüyü. Biri savcı, biri asker, biri bilgisayar mühendisi. Aslına Asya Asena'nın geçmişindeki bilgileri silmiş olabilir ve kardeşim diye demiyorum güvenlik duvarları çok sağlam." Poyraz konuştuğunda ona döndük.

"Bilemiyorum ama nedense içimde bir huzursuzluk var." Çağrı bunu dediğinde ben ensesine vurdum.

"En son böyle dediğinde kaçırılmıştın kardeşim sus bence." Çağrı ensesini ovalayarak susmuştu. Biz biraz daha oturmuştuk. Hepimizin telefonuna aynı anda mesaj geldiğinde kaşlarımız çatıldı.

"Size konum gönderiyorum orada olun hem bu iki kız için hemde merak ettiğiniz gerçekler için."
Buse ve Burçak'ın fotoğrafını atmıştı ardından konum gelmişti.

"Çağrı senin şom ağzına sıçıyım ben kardeşim." hepimiz ayaklanıp hızlıca hastanenin otoparkına bıraktığımız arabalarımıza yöneldik ve hızlıca konuma sürmeye başladık.

Konuma geldiğimizde Asena'nın motoruyla karşılaştık. Silahlarımız çıkarıp içeri girdiğimizde kızlar içerideydi. Silahlarımızı da almışlardı. Sonra hoparlörden ses yükseldi.

Bize bir oyundan bahsetti. Hayatımız üstüne kumar oynayacaktık. Ben hiç düşünmeden Asena'yı vurmuştum çünkü düşünseydim vazgeçerdim ama o an şüphelerim sanki beynimi ele geçirmişti.

Buse'nin ve Asya'nın bizlerden birini vurmasını hiç beklemiyordum. Asena için bizi vurmayı göze almışlardı, çok bağlılardı Asena'ya. Adamın dedikleriyle şok üstüne şok yaşadık.

Asya'ya karım demiş, Asena'ya sevdiğim kadın demişti. Hiçbirimizde silah patlamazken son yani dolu olan ona gelmişti. Hepimiz ne yapacağını merak ederken o kendi kafasına dayadı.

Buse ve Asya korkmuşlardı, yapabilir miydi ki? Hayır, yapamazdı. Adamında sesi korkuya bürününce anlamıştım o yapardı. Saymaya başladı.

"3"

"2"

"1"

Asena'dan
Saymayı bitirdiğimde beynimde şimşekler çaktı. Bize silahı veren adam haindi diğerlerinin elinde dövmesi vardı ve dövme boyası deri altında olduğu için dağılmazdı ama onun dövmesinin boyası dağılmıştı. Dövmesi sahteydi ve o haindi. Sürekli etrafı kontrol ediyordu yani gergindi. Birden kahkaha atmaya başladım.

Beynimdeki yapboz parçaları birleşmişti. Bize benim adamlarımı vuramazsınız demişti ama o haindi ve onun adamı değildi. Kendisi maskeli adamların arasına gizlenmişti yani burdaydı. Sürekli konuştuğu için maskesi hareket ediyordu ve arkalardaydı. Sözde kendisini saklamıştı.

Bunları nasıl gözden kaçırdığımı anlamamıştım. Eğer ben kendimi vurursam timim beni affetmezdi. Vurmadım kendimi ama kahkaha atmaya devam ettim.

Silahı başımdan çekip adamı indirdim. Hainleri anında indirirdi. Bunu benim indirmemi istemişti. Çünkü mermi bana gelirse kimseyi vurmayacağımı biliyordu. Oyun oynamayı her zaman sevmişti.

"Her zaman zekiydin bu yüzden her zaman seni sevdim." o da kahkaha attığında diğerleri mal görmüş gibi bakıyordu. Gülüşüm sırıtmaya döndü. Vurduğum adamın yanına ilerledim ve belindeki silahı aldım.

Yüzümde bir sırıtış hakimdi. Yavaşça yürümeye başladım ve önünde durduğumda maskesini pat diye indirdim "Sobe kumarbaz!" hızlıca yumruk çaktım.

Güçlü yumruğumun etkisiyle yere düşmüştü. Burçak elimdeki silahı aldı ve bacağına sıktı. Yüzüme kan sıçramıştı. Dikilmeye çalıştığında ayağımda boğazına bastım ve konuştum.

"SİZİ BANA SIRAYLA MI VERİYOLAR LAN!" yüzüne doğru eğildim.

"Sen oyunlarını oyna ama ben bana oynanan oyunlarda bile hile yapmayı öğrendim." ayağımı boğazından çektim. Birden kahkaha atmaya başladı.

"Küçükkende böyleydin küçük katil. Cesaretine hala hayranım." ayaklandığında silahı Burçak'tan alıp kafasına sıktım.

Adamlar bize silah çektiğinde muhteşem üçlü harekete geçip birkaçını indirdi ve silahlarını aldılar.

"OYUN BİTİNCE ÇIKABİLİRDİK VE OYUN BİTTİ ŞİMDİ GERİ ÇEKİLİN!" Karan yüzbaşı bağırdığında söyledikleriyle ilgili emir almış olmalılar ki çekildiler.

Telefonumu ve silahımı alıp dışarı çıktım. Karan yüzbaşı arkamdan geldi.

"Sen kimsin ya? Soruyorum alamıyorum cevabı, araştırıyorum bulamıyorum." dediğinde konuştum.

"Bende sizin gibi bir insanım komutanım." Karan yüzbaşı bağırmaya başladı.

"BANA NET CEVAP VER!" işte sabahtan beri artık gına gelmişti. Sakin bir tonda yüzbaşıya soru sordum.

"İki dakika rütbeden çıkabilir miyiz?" sabahtan beri rütbede değildik ama bu yaptığım için ceza yemek istemiyordum. Kaşlarını çattı ve onayladı.

Yumruğu aniden yüzüne geçirdim.

"YETER BE SABAHTAN BERİ BURAMA GELDİ ARTIK! SÖYLEMEK ZORUNDAMIYIM LAN!" arkamızdan ses duyunca oraya döndüm.

"Oooo! İyi çaktı ama." Buse'nin konuşmuştu. Film yorumluyormuş gibi elleri çenelerindeydi.

"Yok ya daha sert yumruk attığını hatırlıyorum." Burçak konuşmuştu. Bir anda karnını tuttuğunda konuştum.

"İyi misin?" Burçak gülümsedi.

"Ben her zaman mükemmelim. Gidelim artık." ben kafamı salladığımda motoruma yöneldim. Poyraz binbaşı konuştu o sırada.

"Bize gidelim Asya yatsın dinlensin siz ikinizin anlatması gereken şeyler olduğunu düşünüyorum." gözlerimi devirdim.

Motoruma binip kaskımı taktım. Onlarda arabalarına bindiğinde bende onları takip etmeye başladım. Poyraz binbaşının evine geldiğimizde etrafı inceledim.

"Ben yatmaya gidiyorum." Burçak'ın sandığım odaya girdi. Biz Poyraz binbaşının yönlendirmesiyle oturma odasına girdik.

Buse ve beni karşı koltuklarını aynı sorgudaymış gibi oturttuklarında kaşlarımı çattım. Bizi sorguya mu çekiyorlardı?

"Sorguda mıyız?" Buse aklımdaki sorguyu dile getirmişti. Buse ve ben aynı anda kaşlarımızı çatarak arkamıza yaslandık.

"Anlatmanız gereken şeyler yok mu?" ben konuştum.

"Var mı?" zaman kazanabilirdim bence . Karan yüzbaşıya baktığımda kaşının patladığını gördüm. Keşke daha sert vursaymışım.

"Niye polisi aramadık?" Çağrı abi konuşmuştu.

"Polislere söylesek bile herhangi bişey yapamıyorlar." Buse konuştuğunda anlamamış gibi baktılar. Lafa ben daldım.

"Kısaca arkadaki insanlar güçlü bu yüzden her türlü bırakıyorlar. Adalet bu salaklara yaramıyor ama bundan sonra ona ilahi adalet yarar bence." güldüğümde Buse de güldü.

"Asya'ya eşim dedi ne saçmaladı?" Poyraz binbaşı sormuştu.

"Onu isterse Burçak anlatır." dediğimde Poyraz binbaşı sabır çekti.

"Bir şeyide anlat!" telefonumu elime aldım ve Demir binbaşının mesajını yanıtladım. Geçen gün aniden çıktığım için kötü bir şey olup olmadığını sormuştu. Cevap verdikten sonra karşımdaki muhteşem üçlüye döndüm.

"Hayırdır?" dediğimde bana garip şekilde baktıklarını gördüm. Poyraz binbaşı emir verip konuşmamı söyleyebilirdi ama hiç bir türlü söylemeyeciğimi anlamış gibiydi. Akıllı binbaşı(!)

"Tuhafsın" Poyraz binbaşı konuşmuştu. gülümsedim.

"Bu da benim farkım." dediğimde Karan yüzbaşının telefonu çaldı. Karan yüzbaşı tekmil verdiğinde bakışlarım ona döndü.

"Emredersiniz." dediğinde bana doğru konuştu.

"Görev var." dediğinde ayaklandım ve hemen kapıya çıktım. Bu günde kurtulmuştuk.

Ben motoruma bindiğim gibi karargaha gazladım. Hızlıca içeri girdiğimde timle karşılaştım.

"Görev gelmiş galiba komutanım." dediklerinde başımla onayladım. Hızlıca odama girip üstümü değiştirdim. Toplantı odasının kapısına geldiğimde beni beklediklerini gördüm. Hızlıca içeri girdiğimizde albay telaşlı gözüküyordu.

"Oturun!" dediğinde ikiletmedik olay gerçekten ciddiydi.

"Şehirde canlı bomba olduğu bilgisi geldi." tüm dikkatimi albaya verdim.

"Kim olduklarını bilmiyoruz ama birinin erkek olduğu bilgisi geldi. Hiç kimseye zarar gelmeyecek. Anlaşıldı mı?" aynı anda bağırdık.

"Anlaşıldı!" dedi.

"Çıkabilirsiniz." dediğinde hepimiz odalarımıza dağıldık halkın içine karışmamız lazımdı. Çıktığımızda koridorda silahları kontrol ederken Karan yüzbaşı bize bilgi veriyordu galiba bilgiler telefonuna gönderilmişti.

"Kimse kendini tehlikeye atmıyor." söz veremezdim.

"Çıkıyoruz!" hepimiz çıkıp araca bindik. İşlek bir alana geldiğimizde birbirimizden ayrıldık. Etrafta dolaşıyorduk herkese dikkatle bakıyordum. Bir adam vardı sürekli tedirgin bir şekilde etrafa bakıyordu. Selçuk, Karan yüzbaşıya soru yöneltti.

"Komutanım sizin kaşınıza ne oldu?" açıkla lan şimdi. Ben kahkaha attım ama millet deli görmüş gibi bakınca kahkahamı kestim.

"Dolap çarptı Selçuk." hak etmişti.

"Çok kötü olmuş komutanım dolap olduğuna emin misiniz?" Selçuk benim yaptığımı çakmıştı.

"Kes Kara!" hem suçlu hem güçlüydü.

" Geveze restoranın önündeki montlu adam şüpheli alın." kulaklığa doğru konuştuğum geveze adamı götürmeye başladı. Hepimiz adamı götürdüğü yere gidiyorduk. Buluştuğumuzda geveze adamın montunu çıkardı. Tahmine ettiğim gibi bomba vardı.

"BIRAKIN BENİ!" sinirlerim gerilmişti.

"KES LAN!"dediğimde korkması hoşuma gitmişti. Karan yüzbaşı konuştu bu sefer.

"Diğerleri nerde, kaç tane var?" çaylak bombayı imha etmeye çalışıyordu.

"..." Karan yüzbaşı bu sefer bağırdı.

"KAÇ TANE VAR, VARSA NERDE?" Çaylak hala bombayı imha etmeye çalışıyordu.

"Üç kişi, üç kişi var. Kimler veya nerdeler bilmiyorum." dediğinde Karan yüzbaşı konuştu.

"Asena burda Çaylakla kal tim boşalt burayı." harekete geçmiştik. Diğerleri insanları boşaltıyorlardı, ben tetikte bekliyordum.

O sırada kulaklıktan ses geldi.

"Birini daha bulduk son bir tane kaldı."

Bir kadın herkes kaçmasına rağmen kaçmıyordu. Boşaltmışlardı burayı ama o kadın gitmiyordu ve köşede en fazla beş yaşındaki bir kız vardı. Kolunu yukarı kaldırdığında anladım, o son bombaydı. Ona doğru hamle yapmaya çalıştım ama oraya yetişemezdim. Koşarak kendimi kıza siper ettim.

Sonra yüksek bir ses, şiddetli bir patlama...

Savrulurken kızı daha da sıkı sardım...

Karan Yüzbaşı'dan
İkinci canlı bombayı bulmuştuk. Sonuncuyu bulmak için etrafa bakıyorduk ama yoktu. Diğerleri burayı boşalttırmıştı.

Sonra güçlü bir patlama biz hızlıca yere yatmıştık. Bombayı bulamamıştık... Görev başarısız olmuştu...

Kulağım çınlıyordu ama ayıktım. Yavaşça ayağa kalkıp timi kontrol etmeye başladım.

"Ses verin Turan timi!" tek tek sesler gelmeye başladı.

"Ben iyiyim komutanım" dedi Emre.

"Bende iyiyim komutanım" dedi Selçuk.

"Ben sağlamım komutanım" dedi Çınar.

"Ben iyiyim komutanım" Haydar abiydi.

"Bende sağlamım komutanım" dedi Gökhan.

"Komutanım ben iyiyim ama Asena komutanımı göremiyorum." dediğinde timle göz göze gelip Çaylak'ın yanına dikkatle gitmeye başladık.

Çaylak'ın yanına geldiğimizde etrafı taramaya başladım. O sırada kulaklıktan ses geldi.

"Komutanım..." Asena zorlukla konuşuyordu.

"Asena yüzbaşım nerdesiniz?" dediğimde küçük kızı sıkıca sarmış Asena'yı gördüm.

"Buldum sizi." Asena'nın yanına gittim.

"Geveze (gökhan) sarı binaya gel." Asena ayağa kalkmaya çalıştığına yüzünü buruşturdu.

"İyi misiniz?" gözüyle kızı gösterdi.

"Ben iyiyim ama o..." susmuştu. Kızın hemen yanına çöktüm o sırada geveze gelmişti.

"Kıza bak geveze!" hala inat olduğuna göre sağlamdı.

"Emredersiniz." Asena'nın yanına gittim, kalkmakta zorlanıyordu. Yardım etmeye çalıştığımda elimi itti.

"Bana güvenmeyen insanlar bir zahmet yardım da etmesin!" sabır çektim.

"Çattık ya!" gözleri kaşıma döndüğünde güldü.

"Harbi iyi vurmuşum canım kendim." ayağa zorlanarak olsa da kalkmıştı. Ufak bir bilgi verse bile tamamdım ama hiçbir şey söylemiyordu. Şüphelerim içimi yiyordu ama diğer tarafım... Tuhaftı işte.

Kızın şimdiye ailesi gelmesi gerekiyordu ama yoktular. Hastaneye gittiğimizde ailesini bulup haber verirdik.

"Siz gidin ben albaya haber vereyim." dediğimde Asena kızın yanına gitti ve kucağına aldı. Tim müsade etmesede susturmuştu. Kıza kıyamıyormuş gibi bakıyordu.

Asena'dan
Belimde hafif bir sıyrık vardı ama hiçbir şey olmazdı. Küçük kız baygındı ama geveze iyi olduğunu söylemişti. Kızı kucağıma aldığımda yüzünde gözlerimi gezdirdim.

Sonra küçüklük hayalimdeki kıza benzediğini fark ettim, benim çocuğum olan kıza. Aklıma gelince bakışlarımı farklı yere çevirdim. Arabaya bindiğimizde Karan yüzbaşının gelmesini bekledik.

Kapı bir anda açıldığında küfür edecektim ama Karan yüzbaşı olduğunu görünce çenemi tuttum.

"Kırsaydınız komutanım!" dediğimde ters ters bana baktı ve yanıma oturdu. Emre, Çınar, Gökhan ve Yiğit diğer arabaya binmişlerdi.

Sessizlik içinde hastaneye gidiyorduk. Kız gözünü açtığında sorular sormaya başladım. Yüzümde habersiz bir gülümseme olduğunu bilmeden.

"Adın ne küçük kız?" küçük kız kaşlarını çattığında kendimi tanıtmadığımı hatırladım.

"Ben Asena küçük kız ve askerim. Burdaki tüm abiler asker." dediğimde küçük kız gülümsemeyle konuşmaya başladı.

"Babamda asker biliyor musun?" bende güldüm.

"Öyle mi?" küçük kız bu sefer üzüntüyle bakmaya başladı.

"Ama o hiç gelmiyo. Annem melek olduğunu söyledi." kalbime bıçakların battığını hissettim. Aynada diğerleriyle göz göze geldik. Konuyu değiştirdim.

"Olmaz ki böyle benim adımı biliyorsun ben senin adını bilmiyorum." dediğimde yüzündeki gülümseme geri geldi.

"Duru, adım Duru." patlamanın etkisiyle yorgun konuşuyordu.

"Kaç yaşındasın Duru?" dediğimde elini yavaşça kaldırdı ve beş yaptı.

"Bugün buna girmişim." tahmin ettiğim gibi 5 yaşındaydı ve bugün doğum günüydü.

"Peki Duru annen nerde?" dediğimde gözlerini kaçırdı ve cevap vermedi.

"Duru annen nerde?" dediğimde göz teması kurmayarak konuşmaya başladı.

"Ben kelebek gördüm onun peşinden gittim." suçlu ses tonuyla söylediğinde kıyamadım.

"Bir daha böyle bir şey yapmak yok." dediğimde masumca kafasını salladı. Yaram hafif sızlayınca yüzümü cama döndüm. Hastaneye geldiğimizde Duru'yu kucağımdan bırakmayarak içeri girdim. Kafamı arkamda olan Karan yüzbaşıya çevirdim.

"Komutanım Duru'nun ailesini" cümlemi tamamlayacakken Karan yüzbaşı konuştu.

"Karakola haber vermiştim. Birazdan annesi burda olur." Duru'yu hemen sedyeye aldıklarında peşinden gittim. Başında olan sıyrığa pansuman yaptılar.

"Dışardan iyi gözüküyor ama yine de bir tomografi şart." dediklerinde başımla onayladım.

"Bugünlük burada kalsa iyi olur. Odaya götürürler birazdan." bu sefer Karan yüzbaşı konuştu.

"Odaya geçelim." dediğinde hepimiz Duru'yu götürdükleri odaya geçtiğimizde onlarda yeni gelmişti geçmiş olsun dileyip çıktılar. Karan yüzbaşının telefonu çaldı. Ne konuşuyorlarsa onaylayıp kapattı.

"Annen gelmiş küçük hanım." dedi.

"Birazdan çıkarız o zaman." dediğimde onayladı. Üstümdeki siyah olduğu için anlaşılmasa bile kanıyordu. Allah'tan damla damla akıyorduda üstüm komple kan olmamıştı.

Kapı açıldığında başımı o tarafa çevirdim ve Eda ablayla karşılaştım. Eski timimdeki Fırat abinin eşi Eda abla, yüzleşmeye korktuğum Eda abla...

____________________________

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

Sizce diğer bölümde ne olacak?

Karan?

Eda abla?

Asena ve yumruk atması? (Bence çok iyi bir hareketti)

Burçak?

Asena'nın zekası?

Selçuk?

Buse?

Buse ve Burçak ikilisi?

En sevdiğimiz yer neresiydi?

Bölümü sevdiniz mi?

Benim en sevdiğim kısım galiba "Sobe kumarbaz !" kısmıydı.

Bir haftaya bölüm atamayabilirim yazılılar başlıyor.

Bu süre içinde bölüm biriktiririm hem sınır koyarım geçince bölüm atarım nasıl?

Sizden ricam bölümün 200'den fazla oy alması.

 

 

Sizin son mod bu galiba hahahahah

Kendinize iyi bakın, sizi seviyorum.

Görüşürüzzz.

2362 kelime

Bölüm : 22.06.2025 21:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...