23. Bölüm

22. Bölüm

biryazarr18
biryazarr18

22.bölüm
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

Size bir teşekkür etmek istiyorum ben büyük ihtimalle bunu attığımda 100 bin olacağız veya bunu siz okurken. Buralara geleceğimi tahmin etmemiştim ama geldik bir şekilde ve daha nicelerini başaracağız inanıyorum.

Başlamadan önce söylemek istediğim birşey var hepimizin kendince dertleri var sıkıntıları, kaçmak için uğraştığı sorunları var. Ben umut olabildiysem ne mutlu bana. Bende kaçtım. Beraber kaçtık bu dünyaya. Kaçtığım dünyada yalnız değilim veya kaçtığınız dünyada yalnız değilsiniz.

İyi okumalar.

____________________________

"Eda abla nerden buldun burayı?" İşkence malzemeleri arasından çakıyı aldı.

"Meslek sırrı." Çakıyı ite fırlattı. İtin göğüs kısmına saplanmıştı. Acı bir çığlık yükseldi itten.

Bende itin yanına gittim ve çakıyı içindeyken döndürmeye başladım. Bağırıyordu ama umrumda değildi.

"Ben kimim biliyor musun?" Çakıyı biraz daha döndürdüm. Lakabımı duyunca dahi korkacaktı.

"Gölge ben, duymuşsundur." Gözlerimdeki korku izlemeye değerdi. Gözlerinin içine bakarak çakıyı çektim.

O bağırırken ben malzemelerin yanına gittim. Kaya tuzu, iğne ve iplik aldım. Eda abla sandalyeye oturup ne yapacağımı izliyordu.

Yarayı parmağımla biraz daha deştim ve içine avucumdaki kaya tuzunu yaraya doldurdum. Çok bağırıyordu bu gerizekalıda. İğneye bir parça ip koparıp iğnenin deliğinden geçirdim.

Yarayı kaya tuzu içindeyken dikmeye başladım. İşkence dedikleri bu olurdu bunların yaptıkları hiçbir şeydi.

Kolum ara sıra sızlıyordu. Enfeksiyon kapmıştı. Önemsemedim bir ara baktırırdım sonuçta.

"Eda abla." Eda abla bana döndü.

"Yapmak istediğin birşey var mı?" Eda abla ayaklandı. Benzini aldı ve itin üstüne döktü. Çok dökmemişti yaşasın diye. Öyle bir bağırıyordu ki sanki işkenceye gerçekten başlamışız gibi. Hayır, madem korkuyorsun niye yapıyorsun?

"Bir dakika şu halatlar yanar şimdi kelepçe vardı orda onları takıyım." Kelepçeleri aldım ve halatları çözüp kelepçeleri taktım.

"Çakmak vardır sende." Cebimden çıkardığım çakmağı Eda ablaya verdim. Ardından bir dal sigara verdim.

"Çakmağı atsan tutuşmaz söner." Sigarayı yaktı ve adamın üstüne attı.

Biz birkaç adım geriye gitmiştik. Diri diri yakıyorduk ama öldürmüyorduk.

Ateş yavaş yavaş sönmeye başlamıştı ama adamın derisi tamamen yanmıştı.

"Tüh ya!" Eda abla bana ne oldu gibisinden baktı.

"Ben şimdi oraya tuz dikmiştim ipler açılmıştır." dedim.

"Sen üzülme daha çok tuz vardı orda şimdi derisi soyuldu ya daha iyi dökülür." Haklıydı. Çuvala doğru ilerledim.

Eda ablanın yanına kadar getirmiştim. Tuzdan avuç avuç atmaya başladık. Her attığımızda biraz daha bağırıyordu.

Daha hiçbir şey yapmamıştık. Parmaklarının bir iki tanesinin kopuk olduğu aklıma düşünce simetrisi bozulmasın diye diğerlerinide kopardım.

"Eda abla şurda demir sopa vardı şimde ne güzel dövülür." Eda abla demir sopayı alıp yanıma geldi.

Koluna indirdiği darbeyle adam yalvarmaya başladı.

"NE OLUR YAPMAYIN!" Zar zor konuşuyordu. Eda abla hızını alamayıp ard arda vurmaya başladı.

"Abla daha yapacaklarımız var öldürmen işimize yaramaz." Eda abla vurmayı kestiğinde hazırladığım süprizleri getirdim.

"Eda abla bi yardım etsene şunu yere yatıralım." Eda ablanın yardımıyla iti yere yatırdık.

Karnına hazırladığım süprizlerden birini koyup hızlıca üstünü kovayla kapattım.

"Fare mi o?" Eda abla iğrenircesine konuşmuştu. Başımı salladım.

Kovanın etrafına ateş tutmaya başladığımda fare korkmuştu. Fareyi korkutma nedenim adamın içini deşmesini istediğimdendi.

Kısacası fare korkacak ve kaçmak için adamı delecekti.

Hem fare hem adam bağırıyordu. Eda abla ne kadar iğrensede keyifle izliyordu.

Adamın içinde delik olduğuna emin olduğumda kovayı kaldırdım. Adam ölmek üzereydi.

Eda abla adamın bileklerini kesti ve kanını kovaya akıttı. Kovayı itin ağzına yasladı ve onu kanında boğdu.

Adam öldüğünde ikimizinde üstü kan içinde kalmıştı. Buram buram kan kokuyorduk.

"Bunu ne yapacağız?" Eda ablaya döndüm.

"Ben halledeceğimde biz nerede temizleneceğiz?" dedim.

"Bizim ev boş Duru anneannesinde kalmaya gitti." Onu onayladım ve bir arkadaşı aradım.

"Sana konum attığım yeri temizleyin." O beni onayladıktan sonra telefonu kapattım.

"Ben hallettim hadi çıkalım." İkimizde kendi aracımıza bindik ve Eda ablanın evine geldik.

"Sen gir ben kıyafetleri halledeyim." Eda ablayı onayladım ve üstümü çıkarıp duşa girdim.

Yaralarım daha çok sızlamaya başlamıştı ama yine önemsemedim. Hızlıca yıkanıp çıktım ve Eda ablanın bana bıraktığı benim kıyafetlerimi giydim. 3 yıl önce bıraktığım kıyafetler duruyordu...

Eda abla duşa girince benzinliğe gidip atıştırmalık aldım. Kahve yapıp atıştırmalıkları hazırladım. Eda abla üstünü giyip yanıma geldi.

"Ellerine sağlık ama ne zahmet ettin." Gülümsedim.

"Zahmet falan olmadı hadi geç balkona oturalım." dedim ve onu mutfaktan kovdum.

Aldığım sigarayıda cebime koyup elimdeni atıştırmalıklarla birlikte balkona çıktım. Hafif esiyordu ama hava güzeldi. Sigaramı çıkarıp yaktım.

Her balkonda o evde sigara içmeyen bile olsa her evde bulunan küllüğün içine sigaranın külünü döktüm.

Arada kahvemide yudumluyordum.

"Susacak mıyız?" Eda ablanın sorusuyla duraksadım.

"Ne konuşalım?" Omuz silkti.

"Bilmiyorum." Hafif esiyordu.

"Üç yıl geçti abla." Gözlerine hüzün çöktü.

"Koskoca üç yıl." Sigarayı içime çektim.

"Çok özledim onları." Eda ablanın konuşmasıyla içime çektiğim sigara dumanını üfledim.

"Kahkahalarımızı, görev dönüşü yemeklerimizi, birbirimizle geçtiğimiz dalgaları, yaptığımız içtimaları, Ceyhun'un yemek denemelerini, Batınla Aras'ın sürekli didişmelerini..." Sustum daha fazla konuşamadım gücüm yetmedi.

"Üstüne battaniye al." Gülümsedim.

"Üşümüyorum." Elini elimin üstüne koydu.

"Sende insansın Asena." Sigaramdan bir nefes daha aldım.

"Bir insanın kaldırabileceğinden çok şey yaşadım." Nefesimi üfledim ve küllüğe külünü döktüm.

"Biliyorum ama sende insansın Asena. Üşüyeceksin hadi." Köşede katlı duran battaniyeleri aldım. Birini Eda ablaya verdim birini ben aldım. Sigaram bitmişti, yenisini yaktım.

"Duru seni çok sevmiş." Samimi bir gülümseme oluştu yüzümde.

"Bende onu çok sevdim." Bir nefes daha aldım.

"Neyse yarın erken kalkacaksın yat uyu." Onu onayladım.

Telefonuma alarm kurdum ve uyudum.

Alarmın çalışıyla hızlıca uyandım ve eşyalarımı aldım. Çıktığıma dair not bıraktıktan sonra evden çıktım. Dün giydiklerim duruyordu üstümde. Çağrı abiye kahvaltıya gidecektim ama onu ertelemiştim.

Arabama bindim ve çalıştırdım. Bugün üstümde felaket bir yorgunluk vardı. Yaralarım sızlamaya devam ediyordu. Bugün baktırmalıydım.

Karargaha geldikten sonra kimliğimi gösterip içeri girdim. Arabamı park ettikten sonra karargadaki odama girdim ve üniformamı giydim. Aynada yüzüme baktığımda yüzüm ve dudaklarım solmuştu.

Timin yanına sıraya geçtim. Bütün tim bana bakıyordu.

"Ne var lan bakıyorsunuz öyle!?" Yiğit konuştu.

"Komutanım hasta mısınız?" Kaşlarımı çattım.

"Hayır." Bütün tim bana bakmaya devam ediyordu.

"Renginiz solmuş." Gökhan konuştuğunda göz devirdim.

"Dönün önünüze!" Karan yüzbaşı geldiğinde içtimaya başladık. Şınava geçtiğimizde kollarım daha fazla sızlamaya başladı.

İçtimayı zorlukla bitirdim. Yemek yemek için yemekhaneye geldiğimizde başım dönmeye başlamıştı ama yine önemsemedim.

Kimseye çaktırmadan yemeğimi aldım ve timin olduğu masaya oturdum.

Yemeğimizi yemeğe başladığımızda başım daha çok dönmeye başladı. Yemeğimi hızlıca yiyip kimseyle konuşmadan odama çıktım.

Odama girdiğimde dengemi kaybetmek üzereyken birinin beni tuttuğunu hissettim. Sonra gözlerim karardı ve kendimi boşluğa bıraktım.

Bartu'dan (öz doktor abi)
Son hastaya bakıp gerekenleri yaptıktan sonra saatin öğlen olduğunu fark ettim ve yemek yemek için aşağı kata indim. Nöbetten kalmaydım ve yorgundum.

Ben inerken üniformalı askerler kapıdan içeri girdi. Hemen ilgilenmek için yanlarına gittiğimde iri yarı bir askerin kucağında başka bir asker olduğunu gördüm.

Hızlıca yanlarına gittiğimde gördüğüm yüzle donmuştum.

Asena karşımda duruyordu. Ben müdahale yapmadan donmuş halde dururken yardımıma Çetin yetişti. O Asena'yla ilgilenirken ben hala donmuş bir şekilde aynı yere bakıyordum.

Kendime geldiğimde Demir (kuzen asker) abiyi aradım. Şuan ilk aklıma gelen oydu.

"Abi Asena buraya geldi. Yaralı galiba. Aklıma ilk sen geldin müsaitsen gelir misin?" Ben hızlı hızlı konuşurken Demir abi sakinlikle cevap verdi.

"Geliyorum sen sakin ol." Telefonu kapattığımda hastane kapısından Asena'nın arkadaşları girdi.

Beni gördüklerinde bana doğru koştular.

"Asena nerde?" Galiba Buse'ydi bunu soran.

"Bilmiyorum." Yanındaki kız ise başını iki yana salladı.

"Bu donmuş biz bulmaya gidiyoruz geliyor musun?" Başımı salladığımda hızlı bir şekilde danışmaya sordum. Yerini öğrendikten sonra asansöre binip olduğu kata geldik ve askerlerin olduğu yere yürüdük.

"Ne olmuş?" Buse, Asena'yı kucağında getiren askere sormuştu.

"Bilmiyoruz." Ben olaya tamamen yabancıydım.

"Bartu!" Arkadan Demir abinin sesi geldiğinde askerler tekmil vermeye başladı.

"Rahat!" Demir abiyi üniformalı gördüğüm nadir anlardan biriydi.

"Ne olmuş?" Askerlerlerlerden biri konuşmaya başladı.

"Sabah karargaha geldiğinde rengi soluktu. Şimdide bayıldı bizde anlamadık." Demir abi onayladı. İçeriden Çetin çıktığında gözlerindeki şaşkınlık herkes tarafından okunabilirdi. Askerlerden biri konuştu.

"Uyandı ve sana ana bacı sövdü mü?" Ne?!

"Bence silah çekmiştir." Diğeri cıkladı.

"Bence boğazlamıştır." Normal birşeymiş gibi konuşuyorlardı.

"Çetin ne olmuş?!" Sorduğum soruyla Çetin kendine geldi.

"Uyutuyoruz şimdilik ama kolundaki yara enfeksiyon kapmış. Bu seviyeye gelene kadar hastaneye gelmeden nasıl dayanmış bu kız?" Hepimiz ona boş boş baktık.

"Ne yarası?" Sorduğum soruyla Çetin'in gözlerindeki şaşkınlık büyüdü.

"Baya baya işkence görmüş. Kolunda delik var." Bu sefer şaşırma sırası bizdeydi.

"Öldü sandığımız günden kalma." Demir abi konuşmasıyla herkes onaylamıştı.

"Yaralar ne durumda?" Kucağında getiren söylemişti.

"İlaçları ve kremleri kullandıkça düzelir ama izi kalır." Hepimizin içine su serpilmişti.

"Ne zaman uyanır?" Buse'nin yanındaki kızdı.

"Bir süre dinlenmesi gerekiyor fazla yorgun düşmüş vücudu." Kız tekrar konuştu.

"Sadede gel." Çetin kıza baktı ve konuştu.

"Akşama doğru." Demir abiden mükemmel bir fikir çıktı.

"Eve götürebilir miyiz?" Çetin biraz düşündü.

"Yani evde iyi bakılırsa sorun çıkmaz." Buse itiraz edecekti ki yanındaki kız onu susturdu.

Askerler Demir abi onlardan rütbeli olduğundan ses çıkaramıyordu.

"Serum bitsin çıkabilirsiniz." Çetin son sözünü söyleyip uzaklaştı.

"Biz çok zaman geçiremedik dün eve de gelmedi zaten. Niye sizde kalıyor?" Buse mırıldanmıştı. Askerlerden biri kaşlarını çattı.

"Karargaha da gelmedi." Dün nerdeydi bu kız? Bakışlar bana döndü.

"Yok bizede gelmedi." Buse'nin yanındaki kız birşeyleri çözmüş gibi gözleri büyüdü. Telefonundan birilerini arayıp uzaklaştı.

"Ne oldu şimdi?" dememle kucağında getiren asker cevapladı.

"Onlar kendi aralarında bir şekilde anlaşıyorlar. Daha çözemedik onları." Hepimiz odaya girdiğimizde serumun daha yarısından fazlası olduğunu gördük. Kız odaya girip Buse'nin yanına oturdu.

"Sizin işiniz gücünüz yok mu?" Demir abi askerlere sormuştu.

"Var ama merak ettik." Demir abi Asena'yı kucağında taşıyan adamın numarasını aldı.

"Uyanınca ararım." Hepsini odadan çıkarttı.

"Bizde gidelim Asena'ya aramasını söylersiniz." Kızlarda çıkınca ikimiz kalmıştık.

"Sende git işini yap ben burdayım. İzin almıştım gelmeden önce." Demir abi benide kovmuştu. Gidip izin aldıktan sonra Çetinle konuşup odaya geri girdim.

"Gitsene oğlum sen işine." Demir abinin karşısına kuruldum.

"İzin aldım. Hem serum az kalmış çıkarıyım gidelim işte." Asena'nın üstünde hala üniforması duruyordu.

"Tamam be bişey demedik." Asena'nın serumunu çıkardım. Ben işlemleri hallettim Demir abide Asena'yı kucağına aldı ve çıktık hastaneden.

Arabanın arkasına Asena'yı yatırdık. İkimizde öne bindik.

"Bu kızın hiç canı yok mu abi Çetin mucize diyor dayanmasına?" Demir abi bana baktı.

"O acıya alışmış Bartu..." Tek bir söz bu kadar acıtırdı. Kız kardeşim acıya alışmıştı.

Bizim eve geldiğimizde Demir abi tekrardan Asena'yı kucakladı. Serum uyuttuğu için uyanamıyordu. Yani dolaylı yoldan Asena'yı kaçırmıştık. Zili çaldığımda kapıyı Aral (psikolog öz abi) açtı.

"İşten erken çıkmışsın." İçeri girdiğimizde Demir abinin kucağında Asena'yı görmesiyle şok olmuş bir ifadeyle bize baktı.

"Kız mı kaçırdınız?" Baygın baygın bakıp salona geçtim. Demir abi Asena için hazırladığımız odaya Asena'yı götürecekti.

"Yok yani eh işte." Aral daha fazla şaşırırken içeri Demir abi girdi.

"Birini kaçırmadık Asena'yı getirdik." Aral şüpheyle bize baktı.

"Niye uyuyor?" Sorguda mıydık anlamadım ki.

"Yaralanmış yaraları saklayınca enfeksiyon kapmış yaralar. O yüzden bayılmış. Vücudu yorgun düştüğü için serumla uyutuyoruz." Arkasına yaslandı.

"Durumu nasılmış?" Söylemek ve söylememek arasında kararsız kalmıştım.

"Çetin işkence dedi." Mırıldandığım halde duymuştu. Aral anlamamış gibi bize baktı.

"O bunu saklamış mı?" Başımı salladım.

"Mucizeymiş buraya kadar dayanması. En azından Çetin öyle dedi." Ağzımı tutamıyordum.

"Gözlerinde saf acı var. Dayanması mucize değil alışmışlık." Demir abi konuştu.

"Duygularını okuyamayacağına eminim." Aral güldü ama buruktu.

"Çocuk severken savunmasız kalıyor." Öyleydi.

"Sabahtan beri dinliyorsunuz bari su getirin biriniz." Demir abi kapıya doğru konuştu. Biz kaşlarımızı çatmış bir şekilde kapıya döndük.

"Niye bize haber vermediniz?" İçeri Kartal abim, Alp abim ve Barlas abim girince şaşkınca Demir abiye baktık.

"Alp kalk su getir lan!" Kartal abim Alp abime kitleyince hepimiz gülüştük.

"Babamla Annem nerde?" Aral yanıtladı.

"Baş başa tatile çıktılar aşk böcekleri." Alp abim Demir abiye su verince Kartal abim güldü.

"Aferin köle." Alp abim yastıklardan birini alıp Kartal abime attı. Kartal abim yastığı alıp kolunun altına koydu.

Akşama kadar sohbet edip gülüşmüştük.

Akşam kapının pat diye açılmasıyla hepimizin odağı orası oldu. Elindeki silahı bize doğrultmuş bir adet Asena vardı.

"Birini kaçırmak ciddi bir suç yalnız." Silahını beline koyup televizyonun tam karşısına oturdu ve kumandayı aldı.

"Ne yapıyorsun?" Üstündeki üniformayla ayrı bir havalı duruyordu.

"Maç var." Hepimiz şaşırmış bir şekilde ona baktık.

"Saati geldi salaklar." Bir kez daha şaşırdık. Gerçekten maç açtığında hiçbirimizden ses çıkmıyordu. Demir abim kahkahayı bastığında Asena da gülümsedi.

"Sen yaralı değil misin?" Omuz silkti.

"Neyi değiştirir?" Alp abim elinden kumandayı çekti.

"Bana bak savcı seni evire çevire döverim ver kumandayı." Alp abim kumandayla televizyonu kapattı. O da maçı severdi ama gıcıklığına yapıyordu.

"Vermiyorum hem senin dinlenmen gerekmiyor mu?" Biz hala olayın şokunu atlatabilmiş değildik.

"Kaçabilirdim ama kaçmadım. Kalıyorsam maçı kaçırmamak için o yüzden ver kumandayı." Demir abi keyifle izliyordu. Elinde çekirdeği eksikti.

"Vermiyorum." Asena sabır çekti ve sakince Demir abimin içmesi için gelen sürahiyi Alp abimin üstüne boşalttı. Hiçbirimiz birşey yapamazken Asena kumandayı alıp maçı geri açtı.

Alp abim buz gibi suyla ıslanırken biz gülmemek için zor duruyorduk. Alp abim üstünü değiştirmeye gitmişti. Asena, Demir abiye sokulmuş bir şekilde maç izliyordu. Karşı takım gol attığında Asena küfretmeye başlayınca bir kez daha şaşırdık. Kulaklarım hayatım boyunca böyle küfürler görmemişti.

Maçın ilk yarısı bittiğinde Asena ayaklandı ve balkona çıktı ardından Demir abi, Barlas abim, Kartal abim de gitti. Sigara içeceklerdi büyük ihtimalle. Bende yanlarına gittim.

"Sen içmiyorsun diye biliyordum Bartu." Kartal abim bana şüpheyle bakınca köşedeki sandalyeyi çekip oturdum.

"İçmiyorum zaten." Asena içmeye başlamıştı bile.

"Bana kıyafet ayarlasana." Asena bana doğru konuştuğunda Demir abide konuştu.

"Barlas sende bana ayarla aslanım." Barlas abim onaylamıştı. Diğerleri daha ilkini içerken Asena ikinciyi içiyordu.

"Hızlı içiyorsun." Kartal abimin söylenmesiyle Asena omuz silkti.

"Siz yavaşsınız." Demir abim Asena'nın yakacağı üçüncü sigarayı elinden çekti.

"Bırak şunu." Asena kaşlarını çattı.

"Sanane ya." Demir abim konuştu.

"Anlamadım yüzbaşım." Asena sinirle konuştu.

"Emredersiniz komutanım." Asena sinirle ayaklandı. Diğerleri bende dahil kıs kıs gülüyorduk.

"Kalk kıyafet ver." Bende ayaklandım. Odama gittiğimizde Asena'ya kıyafet ayarladım ve ilk yardım çantasını aldım. İçeceği ilaçları bir alıp bir bardak su verdim. O ilaçları içtikten sonra konuştum.

"Yaralarına pansuman yapalım öyle giy." Beni onaylayınca kapıyı kitledi ve üstünü çıkardı. Yaraları görünce elimdeki çanta yere düştü.

"Asena..." Bana sanki anormal bir tepki veriyormuşum gibi baktı.

"Hızlı ol maç başlar birazdan." Yutkundum sırtını döndüğünde sırtındaki izler ve yaralar içimi acıttı.

"Çetinin dediği kadar varmış." Oflayınca çantayı yerden aldım ve tentürdiyotu pamuğa damlatıp yaralarını temizlemeye başladım.

Ben yaraları temizlerken o gözlerini kapatmıştı.

"Arkadaşların ve askerler seni merak etmişti." Gözünü açmadan konuştu.

"Alt kata inmeden aradım onları." Şaşırtmıyordu. Sırtı bittiğinde karnına geçtim. Onuda bitirince sargı beziyle sardım.

Kolundaki asıl yaraya baktığımda gözlerim yerinden çıkacak gibi oldu.

"Asena bura nasıl oldu?" Sakin çıkarmaya çalışmıştım sesimi. Asena verdiğim ilaçlardan dolayı birazdan uyuyabilirdi.

"Matkapla deldiler." Rahatça söylemesi canımı acıtmıştı. Nasıl bu kadar sakin kalabiliyordu? Kolunu nazikçe sardığımda konuştum.

"Üstünü giyinde uyu hadi." Gözünü açacak hali yoktu. Ben odadan çıktım ve aşağı indim.

"Asena nerde?" Demir abide üstünü değiştirmişti.

"İlaç verdim o da uyku yaptı tabi." Demir abim başını salladı. Kapı çaldığında Demir abi ve Barlas abim silahını çıkardı. Misafir beklemiyorduk. Kapıyı temkinli bir şekilde açtıklarında karşımızda diğer ailedeki baba kişisi duruyordu.

_______________________________

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

Bölüm nasıldı?

Karan?

Diğer bölümde ne olacak?

Yavaş yavaş aileyle yakınlaşmaya başladılar.

Asena'nın maç sevdası?

İşkence sahnesi?

Eda abla?

Burçak'ın Asena'yı anlaması?

Buse?

Burçak?

Demir binbaşı?

Kartal'ın Alp'e köle demesi?

Sizi seviyorum. Kendinize iyi bakın. Görüşürüzz.

2406 kelime

Bölüm : 22.06.2025 21:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...