
25.bölüm
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
İyi okumalar.
_____________________________
İki saattir yürüyorduk ve kampa gelmiştik.
"Komutanım birazdan içeri gireceğim." Poyraz binbaşı onaylayınca kampa yaklaştım ve dışarıya odun toplamak için çıkan adamın boynuna asıldım. Biraz çırpınmıştı ama sonuç olarak ölmüştü. Salak it.
Diğerleri büyük ihtimalle yerleşmiş beni izliyorlardı. Allah'tan görevlerde altıma tayt üstüme bedenimi saran bir tişört giyiyordum yoksa üstümü değiştirmem gereken böyle görevlerde sıkıntı oluyordu. Öldürdüğüm adamın üstündekileri çıkardım ve giydim. Adamı çalılara sakladıktan sonra kamuflajımıda farklı bir yere sakladım.
O sırada yeni getirdikleri çocukları fark ettim ve hızlıca çocukların aralarına sızdım. Aralarında 17-18 yaşında olanlarda vardı 7-8 yaşında olanlarda. Bizi içeri sokarlarken etrafa iyice bakmıştım.
"Geçin!" Bizi bir odaya soktuklar diğer çocuklarda burdaydı. Çocukları incelemeye başladım. Bazıları ağlıyordu, bazıları ise güçlü durmaya çalışıyordu. Köşedeki bir kız çocuğu çarptı gözüme. Dünyanın sanki bana garezi varmış gibi sürekli karşıma kız çocuğu çıkarıyordu.
Kızın upuzun siyah saçları vardı küçük ben gibi...
Kızın yanına gittim.
"Adın ne?" Bana bakmadı bile.
"Peki." Yanına oturup arkama yaslandım.
"Git." Kısık bir şekilde çıkmıştı sesi.
Gitmedim ve yanında oturmaya devam etti. Bir süre sonra bana baktı ilk kez.
"Kimsin sen? Seni hiç görmedim." Gülümsedim ama hemen sakladım gülümsememi.
"Adını söylemedin." Ofladı.
"Mavi." Kaşlarımı çattım.
"Mavi mi?" Başını salladı.
"Kim koymuş ismini?" Bir erkek çocuğu yanımıza geldi.
"Mavi ne işin var senin burda?!" Sanırım abisiydi.
"Abişşş!" Mavinin bir an gözlerinde heyecan ve mutluluk oluştu.
"Baş belası senin ne işin var burda?" Mavi ağlamaya başladı.
"Abiş bak ben kimsenin yanında ağlamadım." Bu hallerine gülümsedim.
"Ama benim yanımda ağlıyorsun Maviş o ne olacak?" Mavi bir anda ağlamayı kesti. Abisi en fazla 16 yaşındaydı.
"Bu abla kim Maviş?" Bana şüpheyle baktı.
"Bilmiyorum." Abisi kaşlarını çattı ve Mavi'yi arkasına aldı.
"Kimsin sen?" Onlara kimliğimi söylesem bir şey olmazdı.
"Türk askeriyim." Hala şüphe vardı gözlerinde.
"Kanıtla." Gülümsedim.
"Başka niye burda olayım." Mantıklı gelmiş olmalı ki gözlerindeki şüphe silindi.
"Senin adın ne?" İkiside yere oturdu.
"Ömer." Bu sefer Ömer sordu.
"Senin adın ne abla?" Mavi abisinin parmaklarıyla oynamakla meşguldu.
"Asena." Kulaklıktan ses geldi.
"Gölge durumlar ne?" Poyraz binbaşıydı.
"Komutanım içeride bütün çocukların kapatıldığı bir alana aldılar bizi." Poyraz binbaşı tekrardan konuştu.
"Çocukları güvenli bir bölgeye alırsan biz girebiliriz." Burda güvendelerdi olası bir tehlikede ben hallederdim.
Burda bağımlılarında olması gerekiyordu ama sanki kimse bağımlı değildi.
"Ömer burda bağımlı kimler var." Ömer, Mavi'nin kulaklarını kapattı.
"Abla onlar şuan burda değiller. Birazdan gelirler." Başımı salladım.
İçeri altı tane çocuk girdi. Göz altları mosmor olan çocuklar. Adamlar onları buraya itmişti. Çocuklar o kadar yorgun görünüyordular ki.
"Tüm kaçırılanlar bu kadar mı?" Ömer başını salladı.
"Komutanım çocuklar güvende ve içeride yaklaşık 35 terörist var." Gelirken gözlerimi bağlamamaları hataydı. Poyraz binbaşı konuştu.
"Anlaşıldı Gölge. Çocukları koru gerisi bizde." Onaylayıp kapattım.
"Ömer ben kapının oraya geçiyorum. Sizde sağ köşede toplanın." Ömer diğer çocukları sağ köşede topladı. O sırada silah sesleri yükselmeye başladı.
Çocuklar birbirlerini sıkı sıkı sarılıyordu. Beklediğim gibi kapı açıldı ve içeri teröristler girdi. Beş kişilerdi. İkisini kafalarından tutup birbirine tokuşturdum. Diğeri üstüme geliyordu ki kolundan tutup duvara fırlattım
Biri sert bir şekilde karnıma ayağıyla vurduğunda onuda tutup yere yatırdım ve yumruklamaya başladım. O baygın yatarken diğerleri gelmeye başladı.
Birinin burnuna dirseğimi geçirip burnunu kırmıştım. Kafalarını tokuşturduklarımın kafalarını kırmıştım. Duvara fırlattığım hala kendine gelememişti.
Kapıdan içeri bizimkiler girdiğinde baygın adamları sorgu için götürdüler.
"Komutanım iyi misiniz?" Başımı salladım.
"Çocukları alın ben geliyorum." Kamuflajımı bıraktığım yere doğru ilerledim. Geldiğimde kamuflajı aldım ve üstümdekiler çıkarıp giydim.
Ömerlerin yanına geldiğimde Mavi ortalıkta gözükmüyordu.
"Ömer, Mavi nerde?" Ömer etrafa bakındı.
"Abla en son senin peşinden geliyordu." Teröristlerden biri Mavi'yle ve elindeki bomba düğmesiyle karşımıza geçti.
"Yaklaşmayın burayı patlatırım!" Artık delirmek üzereydim çünkü hayat sürekli beni kız çocuklarıyla sınıyordu.
"Sakın!" Hepimiz silahlarımıza davrandık.
"Bırak kızı!" Bağırdığımda diğerleri de bağırmaya başladı. Ben ise o hengamenin arasında yavaşça çocukların arasından sıyrılıp adamın arkasına geçtim. Karan yüzbaşı beni fark ettiğinde başını iki yana salladı. Ben onu umursamadan koşarak adamın üstüne atladım.
Adam ve Mavi yere düştüğünde tam adam basmış elini kaldıracaktı ki elinin üstüne elimi koyup parmağını kaldırmasını engelledim.
"Mavi'yi alın!" Karan Yüzbaşı, Demir binbaşı, Poyraz binbaşı ve Gökhan gelmişti yanıma. Diğerleri çocukların başındaydılar. Gökhan hızlıca Mavi'yi götürdü.
"Komutanım parmağımı çektiğim saniye bomba patlayacak." Çaylak elinde kasaturayla koşarak geldi.
"Çaylak imha et şunu." Poyraz binbaşı konuştuğunda gülümsedim.
"Komutanım öğrenmişsiniz lakapları." Poyraz binbaşı sabır çekmek zorunda kaldı.
"Ben ne diyorum sen ne diyorsun." Çaylak adamdaki bombayı inceliyordu.
"Sen niye adamın üstüne atlıyorsun?!" Demir binbaşıya ters ters baktım.
"Farkım olsun istedim. Hem sıkılmıştım da hobilerimin aradında canlı bombaların üstüne atlamak olunca." Çaylak konuştu.
"Karan komutanım, Poyraz komutanım, Demir komutanım biraz uzaklaşsanız. Kırmızı kabloyu kesicem eğer patlarsa" cümlesini tamamlamasına izin vermedi Poyraz binbaşı.
"Ben şehit veremem Çaylak! Şehitlikse adam akıllı hep beraber şehitlik. Kes artık şunu!" Çaylak konuştu.
"Komutanım." Çaylağın elinde kasaturayı çektim.
"Eğer gitmezseniz elimi çekerim." Hepsi bir anda dona kalırken parmağımı kaldırıyormuş gibi yaptım.
"Şaka yapmıyorum. Kendi hatamla birlikte sizi de diğer tarafa götürmeyeceğim." Gözlerinin içine baktım ve tekrar parmağımı çekiyormuş gibi yaptığımda hepsi bir anda geri çekilirken bende biraz uzaklaşmalarını bekleyip kırmızı kabloya kasaturayı yaklaştırdım ve gözümü kapatıp kestim.
"Manyak!" diye bir bağırış yükseldi.
"Ruh hastası!" diye tekrar bir bağırış yükseldi. Galiba bana sövüyordular. Bende sakince üstümü çırptım adamın boynunu kırdım ve yanlarına gittim.
"Hadi gidelim." Hepsi deli görmüş gibi bana bakıyordu.
"Hangi günahımın bedeli bu Allah'ım." Karan yüzbaşıda söylenmeye başladığında ayaklarımda sarılı bir beden hissettim.
"Mavi." Ömer'e ne oldu buna der gibi baktım.
"Abla seni sevdi galiba." Ömerde Karan Yüzbaşının yanında duruyordu.
Ortada Poyraz binbaşının timinden üç kişi yoktu.
Demir binbaşının ve Karan yüzbaşını yanına gittim. Mavi yanımdan ayrılmıyordu.
Benim gözlerim ise bağımlılardaydı. Birazdan helikopter gelecek köye gidecektik. Orda ise jandarma ve sağlık ekipleri bekliyordu.
Bağımlıların şuan ne yaşadıklarını bildiğim için onları en iyi ben anlıyordum.
"Asena Yüzbaşım." Poyraz binbaşıya döndüm.
"Emredin komutanım."
"Karargaha gittiğimizde biraz dosya işi var. Sizin üstlenmek istediğinizi düşündüm." Yaşattığım korkunun acısını çıkarıyordu.
"Emredersiniz komutanım." Üstüm olduğu için hiçbir şey yapamıyordum.
Sorgu için sağ bırakılan adamlarla Poyraz binbaşının timinden eksik olanlar görüş açımıza girdi. İyi dövmüşlerdi. Bende bu keyifi kaçırmamak için ayaklandım.
"Komutanım izniniz var mı?" Poyraz binbaşı bir adamlara baktı birde bana baktı.
"Var yüzbaşım." Osmanlı tokatını itin yüzüne yapıştırmamla yere düştü. Bizimkiler gülerek izliyordu.
Ben tam ısınmaya başlayacakken helikopterler gelmişti. Helikoptere bindik. Mavi benim yanıma oturmuştu. Ömer ise Mavi'nin hemen yanına. İki gruba bölünmüştük. Çocuklar bir yerdeydi asker çoğunluğu olan ve teröristler bir yerdeydi.
Köye doğru yola çıktık. Ben başımı arkaya yasladım ve gözlerimi kapatarak diğerlerini dinlemeye başladım.
"Komutanım Karan komutanımla Asena komutanım çok yakışmıyor mu?" Gökhan, Emre'ye diyordu fısıltıyla konuşuyorlardı ama duyulduklarından haberleri yoktu salakların.
"Yakışıyorlar." Emre de bu salağı onaylamıştı.
"Duyuyorum sizi gerzekler." Konuştuğumda ikiside sustu. Daha ağızlarını açmamışlardı. Köye geldiğimizde aileler dizilmişti. Çocuklar koşarak ailelerine sarıldılar.
Dönerken tek helikopterle dönecektik. Diğer helikopter bağımlıları götürecekti. Sorgu için getirdiğimiz adamların yanında Çınar, Gökhan ve Poyraz binbaşının timinden Yamaç yüzbaşı duruyordu.
Köylüler bizim yanımıza gelip teşekkür etmeye başladılar.
"Komutanlar siz biraz dinlenesiniz. Burda ağırlasak sizi." O sırada Poyraz binbaşının timinden biri geldi.
"Komutanım helikopterde ufak bir arıza çıkmış." Poyraz binbaşı binbaşıya döndüm.
"Helikopter düzelene kadar kalırız." Köylüler sorular soruyordular.
"Aç mısınız?" Ne kadar aç olsak bile bir şey yiyip içemezdik.
"Değiliz." Hava hafiften karardığı için bir ateş yaktılar ve bizde etrafına dizildik.
Mavi hemen yanımdaydı.
"Komutan kızım sen evli misin?" Maviden bakışlarımı çektim ve soran kadına baktım.
"Değilim." Mavi bana sokulduğunda gülümsedim. Bende saçlarıyla oynamaya başladım.
"Yavuklun yoktur yani." Aynı kadındı.
"Yok." Diğerleri pür dikkat bizi dinliyordular.
"Benimde bir oğlum var. Avukat kendiside."Demir binbaşı ve Karan yüzbaşı dışında diğerleri gülmemek için zor duruyordular.
"Öyle mi?" O kadar ilgilenmiyorum ki.
"Kaç yaşındasın?" Ufak bir yalan sadece.
"34." Bizim zevzekler konuşmuştu.
""Yuh!"" Gözlerine baktım söylememeleri için. Haydar abi durumu anlayıp dürttü bu salakları.
"İyi bizim oğlanda 35 yaşında." Çıldıracaktım. Kahkahayı bastıklarında köylüler anlamaz bir şekilde onlara bakıyordu.
"Allah'ım bir daha canlı bombanın üstüne atlamayacağıma söz veremem ama bir daha içimdeki atlama hissini tutmaya çalışacağım ne olur beni kurtar bu ortamdan." Sessizce mırıldanmıştım.
Telefonumun çalmasıyla ayaklandım. Keşke başka birşey dileseymişim. Telefonumun ekranına baktığımda Burçak arıyordu. Ortamdan uzaklaşıp sessiz bir yere gittim.
"En sevdiğim kardeşim." Bir süre sessizlik oldu.
"Kafana taş düştü herhalde." Taş düşmemişti ama az daha bağlıyordular.
"Niye aradın sen?" Cebimden sigara çıkardım ve yaktım.
"Buse'nin kapatma tuşu var mı?" Cıkladım.
"Maalesef yok." Buse arkadan hala söyleniyordu ki sesler geliyordu.
"Ne yaptın yine?" Burçak sesini alçalttı.
"Kendi delirdi." Başımı iki yana salladım.
"Yiyin birbirinizi." Burçak beni önemli olmadığı zaman aramazdı.
"Ne oldu? Konuya gel." Burçak fısıldamaya başladı.
"Karışan kız bana ulaştı. Seninle ilgili sorular sordu ve biraz para teklif etti. Senin zayıf yönlerini sordu özellikle ki bence bu işte babamda var. Ha birde sana söylemememi söyledi." Güldüm.
"Kıza ne dedin?" O da güldü.
"Aldım parayı söylemem dedim yolladım." Gerçekten akıllanmazdı.
"Gelince detaylı konuşalım şu an konuşamayız konuyu." Beni onaylayınca telefonu kapattım. Sigaramı içmeye devam ettim. Bir oyunun içindeydim, büyük bir oyunun.
Eğer bir oyunun içine düştüyseniz kurallarına göre oynamanıza gerek yoktu çünkü kimse kurallarına göre oynamayacaktı. Böyle hileli oyunlarda da kurallarına göre oynadığınız hiçbir oyunu kazanamazdınız.
Bende bir şey yapmalıydım. Kendimi, mesleğimi kurtaracak ama o adamı öldürecek. Hapise attırsam ya kaçardı ya da zamanı dolunca çıkar yine musallat olurdu. Bu yüzden o baba şahsını öldürmeliydim hemde kendi oyunun içinde.
Buna etrafımdaki kimseyi bulaştırmamalıydım. Aklımda bir fikir vardı ama biraz sıkıntılıydı.
Yanıma bir topluluk oturdu. Bizim timden, Poyraz binbaşının timinde sigara içenler ve Demir binbaşı gelmişti.
"Komutanım siz gerçekten 34 yaşında mısınız?" Derin bir iç çektim ve Poyraz binbaşının timindeki Anıl'a baktım. Bizimkiler gülmeye başladığında konuştum.
"O kadar yaşlanmadım oğlum." Emre konuştu.
"Komutanım yine de tutturamadınız ki sayıyı." Diğerleride sigaralarını çıkarmıştı.
Bende kendi içimde söylenmeyi bırakıp sigaramdan bir nefes çektim.
"Komutanım şu helikopter ne zaman hallolur?" Omuz silktim.
"Ne biliyim oğlum ben?" Ben helikopterden ne anlardım. Demir binbaşı konuşmuyordu bile.
"Komutanım siz bir yerden tanıdık geliyorsunuz ama." Anıl Üzer ismi banada tanıdık geliyordu ama çıkaramamıştım.
"Sende bana tanıdık geliyorsunda nerden?" Aklıma anıların dolmasıyla gülerek konuştum.
"Lan Üzer canım sıkılınca sana iki tane sinek zimmetlemiştim. Sen o musun lan?" Herkes gülerken Üzer onun ben olduğumu anlayınca benden uzaklaştı.
"Gün sonunda bacağını kopardığım için sinekten özür diletip kürdan ile arka duvarı boyamamı söylemiştiniz." Anıları depreşmişti çocuğun. Kahkaha atmaya başladıklarında Üzer onlara aşk olsun der gibi bakıyordu.
"Boyadın lan duvarı?" Üzer başını sallayınca daha çok gülmeye başladılar. Allah bilir kaç gün sürmüştü. Arka duvar büyük değildi ama yinede kürdan boyanmazdı.
"Çok istiyorsanız sizede bir şeyler zimmetleyebilirim beyler." Hemen susmuştular. Bir süre sonra ben ikinciyi yakmıştım diğerleride kalkmıştı. Tabi Demir binbaşı dışında.
"Konuşmayacak mısın?" Omuz silktim. Aramıza ister istemez soğukluk girmişti.
"Ne konuşacağız?" O sırada Emre geldi ve helikopterin yapıldığını söyledi. Diğer helikopter bağımlıları direkt götürdüğü için ona binememiştik.
Telefonumun çalmasıyla şaşırmıştım çünkü albay arıyordu. Diğerlerine döndüm ve konuştum.
"Siz gidin geliyorum."
Karan Yüzbaşıdan
Asena da geldikten sonra helikopter kalkışa geçmişti. Canlı bombanın üstüne atlayabileceğini hiç düşünmemiştim ama atlamış üstüne üstlük bizi tehtit etmişti. İçimde beliren korkunun haddi hesabı yoktu.
Helikopterde kimse konuşmuyordu. Sorgu için aldığımız adamlar hala baygındı ama yine de konuşmak iyi bir tercih değildi. Bir süre sonra anons geldi.
"Komutanım iniş izni istiyorum." Poyraz binbaşı izni verdikten sonra inişe geçmişti.
İndiğimizde sorgu için gelen adamları başka askerler aldı bizde sıraya geçtik. Albay karşımıza geçtiğinde yanında iki tane asker vardı.
"Aramızdaki haini bulduk!" Hepimiz şaşırmıştık.
"Kimmiş peki komutanım." İçimizde bir hain olduğunu biliyorduk ama kim olduğunu bilmiyorduk.
Bir anda askerler Asena yüzbaşıyı götürmeye başladığında hepimiz donmuş kalmıştık.
"Komutanım bu ne demek!" demiştim. Asena hain olamazdı. Bu imkansızdı. Timi şehit olduğu için içen kadın, kendi çocuğu olamayacağı için evlenip kimsenin hayatını sözde karartmak istemeyen kadın, çocuklar için canlı bombanın üstüne atlayan kadın, işkence görse bile kimseye bilgi vermeyen kadın, yaralanıp kimseyi endişelendirmemek için söylemeyen kadın, gece benim oturup ilk defa ailemi anlattığım kadın hain olamazdı...
Asena'ya döndüm son kez. Gözlerine baktım ve dudaklarımı oynattım.
"Yaptın mı?" Yapmadığını söylediği saniye burayı ayağa kaldırırdım, kaldırırdık...
"Ben sadece aptalı oynadım sende buna inanacak kadar aptaldın Karan." dedi gülümseyerek... Adımla ilk defa hitap etmişti, ihanet ettiği açığa çıktığı zaman...
_________________________________
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
Yeni bölümü 400 oy olmadan atmayacağım cumartesi olması fark etmez.
Erken 400 oy olursa hafta içi atarım.
Bittiii
Bölüm nasıldı?
Asena'nın hain çıkması?
Asena'nın albayla helikoptere binmeden önce konuşması?
Karan?
Demir?
Poyraz?
Mavi?
Asena?
Anıl Üzer?
Diğer bölümlerde ne olacak?
Nasıl ilerliyor?
Alaca'yı okudunuz mu?
Mavi?
Asena'nın götürülmeden önceki sözü?
Tiktok hesabım: biryazarr18
WhatsApp kanalı linki: https://whatsapp.com/channel/0029VaW35k65fM5cpbsWXJ01
Kendinize iyi bakın.
Görüşürüz.
Sizi seviyorum.
2024 kelime
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.21k Okunma |
1.18k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |