30. Bölüm

28. Bölüm

biryazarr18
biryazarr18

28.Bölüm

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

(Sizleri özledim bol yorum yapın)

400 oy

İyi okumalar.
_____________________________

"Benim ufak bir işim var akşama gelirim." Onayladıktan sonra Eda ablayla göz göze geldik. Anlaşılmasın diye uzun süre bakmadık birbirimize. Ben Asena'ydım ve bana oyun oynamaya çalışmışlardı ve bende bu oyunda hile yapmıştım. Öztürkler, Buse ve Burçak gittiğinde Poyraz binbaşıya döndüm.

"Komutanım bugün erken çıkabilir miyim?" Kaşlarını çattı ama onayladı. Eda ablaya işaret verdim. O karargahın dışında beni bekleyecekti hızlıca duşa girip üstümü değiştirmiştim.

 

(Düğmesinin biraz daha kapalı olduğunu düşünebiliriz bir düğme daha)

Telefonumuda cebime alıp çıktım. Dili ve kulakları özel bir kavanoza koymuştum.

"Geldim abla." Yanına gittiğimde yavaşça arabasına yürümeye başladık.

"Ne oluyor?" Gülümsedim.

"Bilmek istersin diye söylüyorum. Bu piçin ikizi varmış." Şokla bana baktı.

"Hadi canım."

"Ve daha bitti mi yok bu piç ikizini gözümün önünde öldürdü." Arabaya binmiştik.

"Psikopat." Şaşkınlığın etkisiyle bir süre arabayı çalıştırmadı.

"Nereye gidiyoruz?" Onlara bu haberi vermem lazımdı.

"Şehitliğe sür abla. Onlara verelim bu haberi." Gülümsedi. Bitmişti üç yılın sonunda intikamlarını almıştım. Eda abla yolun kenarında durdu ve arabadan indi. Elindeki siyah poşetlerle arabaya bindiğinde kaşlarımı çattım.

"Onlar ne?" Poşeti aralayınca bira şişeleri gözüktü.

"Bugün güzel bir gün ve içebiliriz." Gülümsedim. İçinde sigara paketi görmemle içinden bir dal aldım ve kapı kolunda duran çakmakla yaktım.

"Çok güzel bir yer biliyorum sarhoş olmayacaksak orda içebiliriz." Uçuruma gidebilirdik.

"Dört tane aldım iki sana iki bana iki taneden bir şey olmaz." Gülümsedim. Camı açtım ve sigarayı dışarı doğru üfledim.

"Bitti abla. Üç yılın sonunda bitti." İçimde tarifsiz bir mutluluk vardı.

"Bitti Asena, bitti de onlar gelmedi..." Sıkıntılı bir nefes çektim. Duyguların en kötüsü şüphesiz özlemdi.

"Abla seslerini, varlıklarını, şakalarını, görevlerimizi çok özledim." Gözlerim dolmuştu. Eda abla konuşmadı. Konuşursa o da ağlardı çünkü. Şehitliğe gidene kadar konuşmadık. Biten sigaramıda Eda ablanın arabasındaki küllüğe bırakmıştım. Şehitliğe geldiğimizde kapıyı açtım ve içeri girdim. Onların olduğu kısma gittim.

"Biz geldik. Fırat abi Eda ablada yanımda bak." Gözümden bir yaş süzüldü.

"Fırat abi yine iyisin kızın olmuş." Güldüm gözlerimin dolu olmasına rağmen. Su bidonlarını doldurduk ve tek tek çiçeklere döktük. Bittiğinde ise ikimizde sırtımızı mezar taşlarına yaslamış bir şekilde oturuyorduk.

"Fırat kızımız seni sordu geçen gün." Kalbime sanki cam kırıkları batıyormuş gibiydi.

"Ben hiçbir şey diyemedim." Ben konuştum.

"Abi nerdesiniz? Gelin artık yalvarırım." Göz yaşlarımı sildim.

"Aldım intikamınızı. O piçin gözünü çıkardım, dilini kestim, kulaklarını kopardım." İntikam alınca içim soğur demiştim ama soğumamıştı.

"Gelin artık. Sizi çok özledim." Gözlerimden akan yaşlar durmuyordu. Eda ablaya baktığımda o da ağlıyordu.

"Ceyhun sana bir daha mutfağa girme diye kızmayacağım ama gelin artık." Konuşacak dermanım yoktu. Sadece ağlamak istiyordum.

"Sizi çok özledim." Uzuvlarını toplamıştım ben o adamların... Kardeşim olan adamların uzuvlarını toplamıştım...

"Fırat çok kalmadınız mı orda? Üç yıl geçti. Gelin artık be." Eda abla hıçkırarak ağlamaya başladı.

"Canım çok yanıyor..." Devam edemedim. Ağlamamı durduramıyordum.

"Canım yanıyor hani canım yanınca yanımda olacaktınız. Nerdesiniz?" Bir süre konuşmayıp sadece ağladık.

"Asena." Eda abla bozdu sessizliği.

"Efendim abla."

"Gidelim artık ben kendimi iyi hissetmiyorum." Onayladım ve ikimizde kalktık. Arabayı ben sürecektim. Kapıyı kapattık ve arabaya bindik.

"Eve mi gidelim biraları içmeye mi?" Bir sigara yaktı.

"Biraları içelim." Uçuruma sürmeye başladım. Akşam olmuştu. Cebimdeki telefon çaldığında bekletmeden açtım.

"Efendim." Sema hanımdı.

"Kızım sesin bi kötü geliyor iyi misin?" Endişeli sesine karşı buruk bir şekilde gülümsedim.

"İyiyim benim işim biraz uzadı siz yemekleri yiyin ve yatın ben gece gelebilirim ancak." Kimsenin görmesini istemiyordum bu halimi.

"Ama biz seni" Sözünü böldüm.

"Işıkları açık görür ve uyumadığınızı anlarsam eve gelmem Sema hanım." Beni zoraki onaylamıştı. Eda abla sorgulamamıştı kim olduğunu. Uçuruma geldiğimizde buruk bir şekilde gülümsedim.

"Burayı Cenk abi göstermişti. Anlatamadığımız derdiniz olursa buraya gelin demişti." Eda abla biraları aldı ve indik.

Uçurumun kenarına oturduk ve biraları açtık. Ben aynı zamanda sigara da yakmıştım. Biradan bir yudum aldım.

"Çok mu bizim mutluluğumuz bu dünya için abla?" O da biradan içti.

"Çok Asena, çok." Sigarımdan da bir nefes çektim.

"Bir şey itiraf edeyim mi abla?" Merakla bana döndü.

"Benim çocuğum olamaz." Biradan bir yudum daha aldım.

"Ne?!" Gülümsemek geldi içimden ve gülümsedim.

"Öyle abla." Beni kendine çektiğinde ağlamaya başladım. Bir an yaşadıklarım kalbime ağır geldi. Canımın yanmasıyla çığlık attım. Nefesim kesilene kadar acım hafiflesin diye çığlık attım.

Acı çığlıklarım uçurumda yankılandı. İçime attıklarımın geri dönüşü olmalıydı çığlığım.

Çığlığım diner dinmez birayı kafama diktim. Bira daha da yakmıştı boğazımı.

"Abla kalbim çok ağrıyor ne zaman geçecek?" Eda abla buruk bir şekilde bana baktı.

"Geçmeyecek alışacaksın." Daha fazla konuşmayıp düşüncelerimize daldık. Birinci sigara üçüncü sigara beşinci sigara derken sekizinci sigaramda Eda abla durdurdu beni.

"Bokunu çıkarttın. Bizim mutlu olmamız lazım şerefsiz öldü işte." Eda abla da kötüydü ama beni düşünüyordu.

"Abla bugünün günahı olmaz. Sende bugünlük iç, söv yarına düzeliriz." O da beni haklı bulmuş olmalı ki üçüncü sigarasını yaktı.

Alp'ten (savcı abi)
Barlas abim davayı konuşmak için bizde kalmıştı. Saat gece üçe geliyordu ve biz davayı çözememiştik.

"Off." Biz kapının hemen yanında olan salondaydık. Diğerleri ise yukarıda uyuyordu. Araba sesi duymamızla ikimizinde odağı pencere oldu. Asena geç geleceğini söylemişti. İkimizde videoyu gördükten sonra köpek gibi pişman olmuştuk ama affetmezdi. Affedilebilecek bir şey değildi bizimki.

Kapı açıldı ve içeri Asena girdi ama dağılmıştı sanki. Üstü toz toprak içindeydi, gözleri şişmişti. Ayaklandığımızda bize göz ucuyla baktı ve merdivenlere doğru yürüdü. Gelen içki ve sigara kokusuyla yüzümü buruşturdum. İçmişti anlaşılan.

"Asena dur iki dakika." Çok sarhoş değildi ama ayıkta değildi. Orta sarhoş gibi bir şeydi.

"İçtin mi?" Güldü.

"Sanane savcı." Gidecekti ki kolundan tutup durdurdum.

"Önce bi kahve iç gidiyorsan öyle git." Mantıklı bulmuş olacak ki mutfağa doğru yürümeye başladı. Barlas abim onu durdurdu bu sefer.

"Ben yaparım." İtiraz etmeyip koltuğa oturdu. Başını arkaya yaslayıp gözünü kapattı.

"Ne içtin?" İlk önce gözünü açıp tipimi inceledi sonra gözlerini kapatıp cevap verdi.

"Bira."

"Kaç şişe içtin?"

"Üç." Güldü. "Eda ablanında birasını içmişim." Eda abla kimdi?

"Tek değil miydin?"

"Sanane savcı." Bir insan içince çenesi açılırdı. Asena da tık yoktu.

"Bana hep savcı mı diyeceksin?" Gözlerini açıp alayla baktı.

"Savcı değil misin?" Barlas abim kahveyi getirdiğinde dik bir konuma geçip kahveyi eline aldı.

"Ne içmiş?" Asena'nın göz altları öyle bir şişmişti ki.

"Üç şişe bira." Asena bize alayla baktı.

"Sanki uyuşturucu almışım gibi davranıyorsunuz." Telefonunu çıkardı.

"Efendim Burçak." Bir süre dinledi. Burçak denilen kız kayıttaki kızdı büyük ihtimalle.

"Ne biliyim at buzluğa bozulmaz herhalde." Bu saatte ne bozulacaktı ki. Sabahki göz geldi aklıma.

"Buse'ye sor." Telefonu kapattığında konuştum.

"Sabahki göz gerçek miydi?" Güldü, hatta kahkaha attı.

"Gerçekti hatta kimin gözü biliyor musunuz?" Barlas abim sordu bu sefer.

"Kimin?" Bir insanın gözüydü yani.

"Bana bunları yapanın." Gömleğin iki düğmesini açtı. Görünen vücudu yaradan geçilmiyordu.

"Flaştaki adamın." Nedensiz bir sinir basmıştı.

"Flaştaki adamın gözleri. Onu öldürüp gözlerini oydum." Biz yapmadan Asena halletmişti bile.

"İyi yapmışsın." Barlas'a baktı uzun süre.

"Bu da içmiş." Sarhoşken gerçekten çok farklıydı.

"Nerdeydin?" Kahveden bir yudum aldı.

"Cehennemin dibindeydim." Gözlerini kapatıp kafasını geriye attı. Biraz durduktan sonra konuştu.

"Kuaför." Anlamaz bir şekilde ona baktık. O gözlerini aralayıp başını kaldırdı.

"Cinayeti işleyen kuaför." Dosyaları işaret etti. Biz şokla ona bakarken o rahatlıkla kahveden bir yudum daha aldı. Dosyaları elimize alıp tekrar incelediğimizde bütün olaylar örtüşüyordu

"Detaylı incelemedin bile." Biz hala şok içinde ona bakarken o gülümsedi.

"Ben zeki bir askerim." Eliyle saçları düzelttiğinde gömleğinin sağ tarafı aşağıya düştü. O kadar yara vardı ki.

"Bunlar ne?" Umursamazca koluna baktı.

"Yara izi savcı." Gözlerine baktım bir duygu geçmesi için ama gözlerinde sadece sarhoşluğun verdiği bayıklık vardı.

"Acımadı mı?" Barlas abime baktı.

"Seni ne kadar ilgilendirir ki bu?" Gömleğini düzeltip kahveden bir yudum daha aldı.

"Doğru söylüyorsun beni ilgilendirmez." Barlas abim Asena'ya bakmaya devam etti.

"Şehitlikte miydin?" Gözlerini açıp bana baktı.

"Gibi gibi." Kaşlarımı çattım.

"Derken." Kahveden bir yudum daha aldı.

"Savcı polis bile sorgulamıyor sanane." Ceketinin cebinden sigara alıp yaktı. Kahveyi tepesine dikti. Sadece sigarayı içmeye başladı.

"Sapık gibi beni mi izleyeceksiniz?" İkimizde hızlıca gözlerimizi çektik. Güldü.

"Dava çözüldüğüne göre yatsanıza." Haklıydı ama gidesim gelmiyordu.

"Sen?" Ofladı.

"Savcı ben sana sanane demekten yoruldum sen hala yorulmadın mı sormaktan?" Abimin konuşmasıyla ona döndüm.

"Bir oğlum vardı." Abim ilk defa içini açıyordu. Asena merakla ona baktı.

"Öldüğü haberi geldiğinde günlerce odamdan çıkmadım. Sadece ağladım." Asena sigara ve çakmak uzattı.

"Normalde sana günahımı bile vermem haberin olsun." Abim sigarayı alıp yaktı.

"Timin şehit olduktan sonra nasıl bu kadar güçlü kaldın?" Abimin gözleri dolmuştu.

"Timin gittikten sonra ben kalmadım. Hiçbir şeyim kalmadı." Ben susup onları dinledim.

"Ama yine de güçlü duruyorsun." Güldü.

"Güç bazen güçsüzlüktür Barlas." Abim sadece Asena'ya baktı.

"Hep bir oğlum olsun istedim ama şimdi." Asena güldü.

"Bu hayatta umut etmeyeceksin, gülmeyeceksin, mutlu olmayacaksın. Yoksa hayat umut ettiğin, güldüğün, mutlu olduğun şeyleri senden alır... Toprakta aldığını geri vermiyor Barlas..." Sigarasını söndürüp ayaklandı.

"Sizin gibi salaklarla çok bile konuştum hatta davanızıda çözdüm." Masayı işaret etti.

"Ben gidiyorum." Merdivenlerden çıktığında hala söylediği o sözde kalmıştım.

"Gidelim artık." Abimde ayaklandığında ışıkları kapattık ve odamıza çıktık. Gece boyu uyuyamamıştım.

Asena'dan
Sabah uyandığımda başım çok fena ağrıyordu. Kalbimdeki ağırlık kalkmıştı, uçurumda çığlık çığlığa bağırmıştım. Küçüklüğümden beri hiçbir şekilde sesim çıkmamıştı ama şimdi yapmıştım, çığlık çığlığa bağırmıştım. Üstümden leş gibi alkol kokusu gelince yüzümü buruşturdum.

Bartu'nun odasını bildiğim için odasının önüne gittim ve kapısını çaldım. Uykulu sesi yükseldi odadan.

"Gir." Odaya girdim ve konuştum.

"Bana tişört ve eşofman versene." Gözünü ovaladı.

"Gece mi geldin? Bende diyorum bizim evde kimse kapımı çalmaz bu kim." Ayaklandı ve dolabını açtı.

"İçmişsin." Bana ayrılan odada duş olduğu için kesinlikle duşa girecektim.

"Evet." Tişört verdi.

"Ağlamışsın." Eşofmanıda alıp cevap vermeden odadan çıktım. Odaya geçip üstümü çıkardım ve duşa girdim. Duştan çıktıktan sonra iç çamaşırlarımı geri giyip aldığım kıyafetleri giydim.

 

(Altındaki siyah eşofman gözükmemiş fazla ama öyle)


Saçımıda ıslak ve açık bıraktım. Telefonumu aldıktan sonra aşağı indim.

Soğuk suyla yıkandığım için gözlerimde şişlik falan kalmamıştı. Merdivenlerden tam indiğimde telefonum çaldı ve tüm Öztürklerin gözü bana döndü.

"Asena Yıldırım/ İstanbul emret komutanım." Karan yüzbaşı arıyordu. Hepsinin gözünde endişe belirmişti.

"Yarında izinliymişiz." Kaşlarımı çattım.

"Niye komutanım?"

"Albay iş yok gidin dinlenin ama yine de hazır olun dedi." Benim cezam vardı.

"Benim cezam yarından sonraki günden itibaren mi başlayacak?" Cezadan tabiki haberi vardı.

"Bir şey çıkmazsa evet." Ağzıma sıçtınız albayım ya.

"Kapatıyorum komutanım." Yüzüme kapatmıştı. Sema hanım konuştu kapatır kapatmaz.

"Görev mi varmış?" Yanlarına doğru yürümeye başladım.

"Hayır yarında izinliymişiz." Hepsinin rahatladığını gördüm. Atakan sarıldı.

"Ben seni bekleyecektim ama annem kızdı." Saçını karıştırdım.

"Abla ya." İnsanları sinir etmeyi seviyordum. Koltuğa geçip oturduğumda Atakan yanıma oturdu. Başım feci şekilde ağrıyordu ama dayanılmaz değildi.

"Abla kara harp zor mu?" Atakan askerlik mi istiyordu?

"Yani zorlukları var ama seviyorsan ve gerçekten istiyorsan hayır." Okulu kazandığımda nasıl mutlu olduğum aklıma gelmişti.

"Peki ceza alırsanız nasıl oluyor?" Güldüm.

"Gayet yaratıcılar o konuda." Anlamamış gibi baktı yüzüme.

"Nasıl yani abla?" Umarım vazgeçmezdi.

"Bir arkadaş içtimaya geç kaldığı için tüm koğuş dört saat boyunca güneşe selam durduk." Atakan gülmeye başladı.

"Şaka yapıyorsun." Diğer cezaları duysaydı birde. Psikolog konuştu.

"Sonra ne oldu?" Omuz silktim.

"Bir şey olmadı sadece yandık." Telefonum titredi. Eda abladan bir mesaj gelmiştim. Fotoğraf açıldığında Atakandan sakladım. Eda abla gözün içinden geçmişti. Eline sağlık yazıp gönderdim ve telefonu kapattım.

"Abla hiç sevgilin oldu mu?" Bu velete kesin abileri söylettiriyordu.

"Hangi abin sordurtuyor bu soruyu?" Eliyle Murat beyi gösterdi.

"Babam söyledi." Murat bey konuştu.

"Ağzında bakla ıslanmıyor be oğlum." Sema hanım geldi oturdu.

"Akşama baba tarafınız geliyor." Korgeneral dahil miydi?

"Tam olarak hangileri?" Korgeneral gelince bir geriliyordum.

"Hepsi." Korgeneral de geliyordu yani.

"Kızım sen yaralanmadın değil mi? Üstün başın hep kandı." Yaralı değildim sadece göz oymuştum.

"Yaralanmadım." Bartu ifademi kontrol etmek ister gibi baktı.

"Ya kanlar?" Buna gerçekten cevap vermemi istiyorlar mıydı? Ben yine de cevap vermedim. Bunu yürekleri kaldırmazdı. Odaya bir kadın girip yemeğin hazır olduğunu söyledi. Masaya oturur oturmaz aklıma bir sorunun düşmesiyle konuştum.

"Siz niye evdesiniz?" Çalışıyor olmaları gerekiyordu.

"Bana abim rapor yazdı." Atakan ne şanslı bebeydi ya.

"Diğer gördüğün herkes izinli abla." Sema hanım soru yöneltti.

"Kızım dün kaçta geldin kızım ben su içmeye kalkmıştım görmedim seni?" Güzel soruydu, harika hatta mükemmel soruydu ama hatırlamıyordum. Bazı anılarda kesik kesikti.

"Hatırlamıyorum." Yemekleri yemeye başladığımızda aklıma dün gece Barlasla konuştuklarımız düştü. Onun bir evlat acısı vardı.

"Kartal abimler gelecek mi?" Savcı sormuştu.

"Gelecekler." Telefonum çaldı. Burçak arıyordu. Açmadım. Tekrar aradı yine açmadım. Tekrar aradı.

"Kızım aç istiyorsan önemlidir." Kesin önemli değildi.

"Önemli değildir." Buse ve Burçak net kavga etmişti.

"Sen aç yine de." Açıp hoparlöre aldım.

"Buse gıcıklık yapıyor abla ya." Ben biliyordum der gibi baktım. Hoparlörden çıkartıp kulağıma dayadım.

"Yiyin birbirinizi." Kapattım ve yemeğe devam ettim. Birbirlerine alışmak zorundalardı. Ne kadar yıllar geçmiş olsa da birbirlerini yemeye devam ediyorlardı. Gülme sesi gelince başımı gülen kişiye çevirdim.

"Annem gibisin." Bartu'ydu diğerleri gülmemek için zor duruyordu. Yemeği yedikten sonra yukarı kaldığım odaya çıkmıştım. Yatağa oturmuş telefonla uğraşıyordum. Kapı çalındı.

"Gir." Atakan girdi.

"Abla yanına geliyim mi? Abimgil çok sıktı." Güldüm ve yana kaydım.

"Gel." Ben niye bu kadar gülmeye başlamıştım. İntikam almak gerçekten yaramıştı galiba. Yanıma yattı.

"Abla bilgisayarı getiriyim dizi izleyelim." Onayladım. Atakan bilgisayarı getirdi ve bir dizi açtı. Geri yanıma yattı. Dizi sarmıştı ama uykumda gelmişti. Dizileri izlerken nedensiz bir şekilde uykum geliyordu. Gözlerim kapandı tam uyku ve uyanıklık arasında bilgisayarın kapandığını ve Atakan'ın da uyuduğunu hissettim.

Odaya birileri girmişti. Yastığın altında elimi kaydırdım silahım yastığın aldında değildi. Elini yakınımda hissedince elini tutup çevirdim. Başı benim olduğum tarafa gelince kolumu boynuna geçirdim. Diğer elimlede yatağın yanındaki masa gibi yerden silahımı aldım ve kalabalığa doğrulttum. Tam boğacaktım ki Demir binbaşı olduğunu gördüm.

"Komutanım." Uykulu gözlerimi kapıya çevirdiğimde kuzen tayfasını gördüm ve silahı indirdim. Tam tekmil verecektim ki Demir binbaşı konuştu.

"Sivildeyiz." Sinirle onlara baktım.

"Niye sessiz giriyorsunuz birinizi boğabilir diğerlerinizi öldürebilirdim?" Bana hala şokla bakıyorlardı. O sırada Atakan uyandı.

"Ne oldu?" Gözlerimi ona çevirdim.

"Bir şey olmadı biri boğuluyor diğerleri ölüyordu." Atakan hala olayı çözememişti.

"O neydi ya?" Oğuz (psikolog kuzen) konuşmuştu.

"Alırım aklınızı bir daha sessiz girmeyin." Odadan çıktım. Yalın koşarak kucağıma atladığında etraftamda bir tur çevirdim.

"Nasılsın küçük?" Yalın güldü.

"İyiyim büyük." Bu çocuk cidden akıllanmazdı. Korgenerali gördüm alışkanlık olarak tekmil verecektim ki benden önce konuştu.

"Sivildeyiz." Korgeneralın yanındaki koltuk boş olduğu için oraya oturdum.

"Mutlusun." Timimin intikamını aldım nasıl mutlu olmayım. Ortamda diğerleride konuştuğu için sadece ikimizin duyabileceği bir tonda konuşuyorduk.

"Haini yakaladık." Onu sorgu için götürmüşlerdi büyük ihtimalle.

İçime nedensiz kötü bir şey olacakmış hissi düştü. Kaşlarımı çattım. Elimi belime atıp etrafa bakındım ama hiçbir şey yoktu.

Psikolojikte olabilirdi bilmiyordum. Huzurlu hissettiğim, bitti dediğim yerde sürekli olayların olması belki de bu hisse kapılmamı sağlıyordu.

Şehitliğe gitmek istiyordum. Şimdi gidemezdim ama gece gidecektim. Kötü bir şey olacaktı ama ne olacaktı?

Yemek masasına geçildiğinde kuzen tayfayı yani bizi masanın arka kısmına dizmişlerdi. Sohbet ediliyordu ama benimde dahil olduğum birkaç kişi katılmıyordu.

"Bir yerlere gidelim. Çok sıkıldım ben." Uraz (liseli) konuşmuştu. Keşke görev çıksaydı.

"Kafeye gidip otururuz." Koray (matematik öğretmeni) kafe deyince Uraz'ın beklentisinin kafe olmadığını anladım.

"Sende bizimle geliyorsun Asena." Demir binbaşıya baktım.

"Benim suçum ne ya?" Bu salaklarla uğraşmak istemiyordum.

"Geliyorsun yüzbaşım." Gözüne ters ters bakıp ve yemeğime geri döndüm.

2 saat sonra Asena'dan
Karakoldaydık. Bu şahsiyetlerle beni aynı yere tıkmışlardı. Delirmek üzereydim.

"Ya dövüyorsunuz köşede dövün! Kameraların önünde niye dövüyorsunuz!" Bana böm böm baktılar.

"Ne yapalım öylece izlesek miydi?" Sarp'a (psikolog kuzen) baktım.

"Ben sana izle mi dedim?!" Beni birde en salaklarıyla aynı yere koymuşlardı.

Olay saati
Sevgili olduğu belli olan bir çift arkamıza oturmuştu. Bizde çay söylemiş oturuyorduk. 20 erkeğin arasında tek kızdım. Karargahta erkeklerin arasında gezmeye alışmıştım aslında.

"Ben lavaboya gidiyorum gelirim birazdan." Yanımda olan Demir'e kısık sesle söyledim. Lavaboya gitmek için ayaklandığımda hepsinin bakışı bana döndü. Bir şey demedim ve lavaboya gittim. Normal bir insan gibi işimi hallettim ve çıktım. Geldiğimde karmaşanın ortasında bulmuştum kendimi.

"Benim dediğim olacak evleneceksin benimle!" O çift kavga ediyordu. Cümleyi duyup anlamam ile beynime darbe vurulmuşa döndüm. Diğerleri de ayaklandığında kızın yanına geçtim.

"Burda olduğunu hiç söylemedin ya." Kıza sarıldım. Kız olayı fark edip bana sarıldı.

"Seni tanımıyorum." Adamın sert çıkan sesiyle daha çok sinirlendim.

"Tanırsın koçum, tanırsın. Biz bi tuvalete gidelim." Kızı çekiştirdim ve Demir'e bakıp dudaklarımı oynattım.

"Kameralara yakalanmayın." Kızı uzaklaştırdım.

"Ne oldu sana?" Kız anlatmaya başlayınca daha da sinirim bozuldu.

"Ben evlenmek istemiyorum ama zorla evlendirmeye çalışıyorlar." Kız ağlamaya başlamıştı. Sarıldım ve bir süre ağlamasını bekledim. Bir kaç dakika sonra polis sireni duyunca duruma bakmak istedim ve konuştum.

"Burda kal geliyorum." Kız başını sallayınca içeri geçtim. Kavga büyümüş büyük ihtimalle adamın korumalarıda olaya katılmıştı. Polis gelince hepimizi tutuklayıp götürmüştü.

Şimdiki zaman Asena'dan
"Demir ben sana kameralara yakalanmayın demedim mi ya?!" Demir bana döndü.

"Bizi polisler tutuklarken adama son yumruğu geçirip bayıltan sendin." Arada olabilirdi öyle şeyler

"Allah Allah öyle mi oldu? Elim çarpmıştır." Yanlışlıkla yumruk şeklini alıp birine vurmam ve bayılması benim suçum değildi.

"Bayıltan sen miydin?" Kartal'ın bana bakıp konuşmasıyla diğerlerinin yüz ifadelerini fark ettim. Adamı bayıltanın ben olduğunu bilmiyorlardı.

"Yani onun bayılası varmış benimde elim çarpınca oldu öyle şeyler." Herkesin eli birine çarpıp bayıltabilirdi. O sırada kapı açıldı ve birileri girdi.

"Ablama söylemeyelim ikimizide öldürür bu sefer." Burçak'ın sesiydi. Sakince başımı oraya çevirdim.

"Abla!" Burçak şokla bana baktı.

"Ablam." Ağzına sıçıcam ses tonumdu.

"Asena." Buse'ye döndüm.

"Buse." Polisler ikisinide yan hücreye koydu.

"Siz niye burdasınız?" Burçak parmağını Buse'ye çevirdi.

"Onun yüzünden." Diğerleri dedikoducu teyzeler gibi bizi dinliyordular.

"Ne yaptınız yine?" Buse konuşmaya başladı.

"Biz gezerken bir kız geldi onun kocasıyla çıktığımı söyledi. Ben biraz küfür ettim. Biraz saç başa girdik derken burdayız." İçeriye saçı başı yolunmuş iki kadın getirdiler.

"Onlar mı?" Buse başını salladı.

"Senin saçını başını yolacağım yelloz! Seni hapislerde süründüreceğim oruspu şey seni!" Buse'nin yanından çekildim. Bu ağzına sıçabilirsin demekti. Arkaya çekilip oturdum ve izlemeye başladım. Buse yaratıcı küfürlerini yağdırırken Bartu yanıma geldi. Buse her küfür ettiğinde kuzen tayfasının gözü açılıyordu.

"Dur demeyecek misin?" Omzu silktim.

"Hak ettiler." En sonunda polisler gelip kadınları farklı yere götürmüştü.

"Göte bak sen!" Buse kendi kendine konuşurken biz bir köşeye çekilmiş oturuyorduk.

"Helal olsun hakkını verdi." Arkadaki salakların konuşma sesiydi. Biraz zaman geçince bazıları uyumaya başladı.

İçime tekrardan o hissin doğmasıyla yine etrafa bakındım ama kimse yoktu. Burçak'la göz göze geldik. Onun olduğu tarafa gittim.

"Burçak bir şey olacak." Sadece gözlerime baktı.

"Abla ben hiç iyi hissetmiyorum." İkimizinde hisleri iyiydi. İçimize doğardı bir şey olacağı. Hücredeki lambalar kapandı. Burçakla göz göze geldik tekrardan.

"Abla"
_______________________________

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

400 oy

Sevgili okurlarım wattpad biraz sıkıntıda bildiğiniz üzere. Ben çizgi stüdyodan da bölüm atmaya devam edeceğim yani iki yerdende bölüm atacağım. Bana her türlü ulaşabilirsiniz bir sıkıntı olursa.

İnstagram: biryazarr18
Tik tok: biryazarr18
WhatsApp kanalı: https://whatsapp.com/channel/0029VaW35k65fM5cpbsWXJ01

Bölümü beğendiniz mi?

Millet gecelere akar bizimkiler hapislere akıyor.

Karan?

Aile?

Buse?

Burçak?

Asena?

Sarhoş Asena?

Barlas?

Eda abla😎?

Diğer bölümde ne olacak?

Sizleri seviyorum bol yorum yapın sizleri özledim.

Sizi seviyorum.

Kendinize iyi bakın.

Görüşürüz.

Özellikle WhatsApp kanalında aktifim beklerim.

3042 kelime

Bölümleri bin kelime daha uzattım.

Bölüm : 22.06.2025 21:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...