
30.Bölüm
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
500 oy
Bölümü geç attım. Özür dilerim. Umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar.
_______________________________
Yürümeye devam etti. Arkasından gidecektim ki önümden bir araba geçti. Araba çekildiğindeyse orda hiçkimse yoktu. Kaşlarımı çatmış etrafa bakınırken arkamda birini hissettim.
"Gittin gelmedin." Karan yüzbaşıydı.
"Birini gördüm sandım." Sulardan birini verdim.
"Önemli biri miydi?" Karan yüzbaşı çakmak uzattı.
"Ölmüş biriydi." O kaşlarını çatarken ben sigaramı yaktım.
"Yanlış görmüşsündür. İç de gidelim." Hızlıca içtim ve arabaya bindik. Yanlış görmediğime emindim ama başka türlü ihtimal de yoktu.
"Komutanım bizi de düşünürmüş." Selçuk suyu alıp kafasına dikti.
"Ne oldu komutanım dalgınsınız?" Emre'nin konuşmasıyla Selçuk'ta bendeki değişikliği fark etmiş olacakki onunda kaşları çatıldı.
"İyiyim sadece birini gördüm." Başlarıyla onayladılar. Karargaha vardığımızda üstümü değiştirip takıları ve yüzümdeki makyajı çıkardım. Albayım odasına gittiğimde gelmeyen Karan yüzbaşı ve albay kalmıştı. Ayaklanıyorlardı ki konuştum.
"Oturun." Bende yerimi aldıktan bir kaç dakika sonra albay ve Karan yüzbaşı konuşarak girdi. Ayağa kalktığımızda albay el işareti yaparak oturmamızı söyledi.
"Normalde gönderecektim ama sizinle konuşmamız gereken bir konu var. Bugün o davette önemli bir terörist daha varmış. Şüpheli herhangi bir şey gördünüz mü?" Hepimizin kaşları çatıldı.
"Komutanım fotoğrafı veya ismi var mı?" Albay sıkıntıyla başını iki yana salladı.
"Yok, hiçbir şey yok hakkında." Bir şey görmüş müydük?
"Görmedik komutanım." Karan yüzbaşı konuşunca albay bizi onayladı ve çıkmamız için izin verdi. Yarın sabah bir sürü dosya olduğu için bugün burda kalacaktım. Albayın odasından çıktığımızda hepimiz dağıldık. Telefonumu açtım ve Bartu'yu aradım.
"Alo." Uykuluydu sesi.
"Görevden döndüm ben." Bir kaç patırtı ve inleme sesi geldi. Yataktan düşmüştü galiba.
"İyi misin?" Bahçeye çıktım.
"Asıl sen iyi misin? Ne zaman geleceksin?" Nöbetçi çay getirince teşekkür edip banka oturdum.
"İyiyim ama bugün gelemem. Sen söylersin diğerlerine." Onayladı beni.
"Görevden geldin. Kapatıyorum uyu sende." Yüzümde istemsiz gülümseme oluştu.
"Görüşürüz." Buse'yi ve Burçak'ı aradıktan sonra odama gittim. Aylin uyuyordu. Aylin'in yanına bir not bıraktım. 'Ben geldim duşa gireceğim uyanırsan benim olduğumu bil'
Duşta bütün vücudumdaki makyajı köpürterek çıkarmıştım. Saçımı da yukardan at kuyruğu yaptım ve üstümü giyip çıktım duştan. Aylin notu okumuş ve yerine bırakmıştı büyük ihtimalle çünkü notu bıraktığım yer oynamıştı.
Yatağıma yattım ama uyuyamıyordum. Hakan, onu gördüğüme emindim. En sonunda böyle olmayacağını düşünerek odadan çıktım ve aşağıdaki spor salonuna indim. Kimsenin olmasını avantaj sayarak kum torbasını yumruklamaya başladım.
Hakan'ı görmüştüm emindim ama gözümün önünde şehit olduğunuda görmüştüm...
Bir de özür mesajı vardı. Biri niye benden özür dilesindi ki. Kafam daha çok karışınca sert bir yumruğu torbaya geçirdim.
"Hayırdır gece gece yüzbaşım." Geldiğini fark etmemiştim.
"Komutanım." Karan yüzbaşı torbaya bakıyordu çünkü torba sallanıyordu. Hem de baya sallanıyordu.
"Bu gidişle torba patlayacak yüzbaşım." Karan yüzbaşı kesinlikle değişmişti. Şimdiye benimle sana güvenmiyorum kavgası etmesi gerekiyordu.
"Komutanım siz çok değiştiniz." Elimi belime koydum.
"Öyle mi?" Elini o da beline koyup güldü. Ellerimi belimden çektim o da çekti.
"Odun dediğini unutmuş değilim." Oduna odun demezsek ne diyecektik.
"Ben sayıyım mı bana neler dediğinizi?" Yüzü ciddileşti.
"Aptallık ettim Asena." Karan yüzbaşı gerçekten değişmişti.
"Komutanım siz niye burdasınız?" dediğimde beni baştan aşağı süzdü.
"Uyuyamadım." Benimde düşüncelerim uyumama izin vermedi.
"Sizi ringe davet ediyorum komutanım." Karan yüzbaşının kaşları kalktı.
"Seve seve." Ringe çıktığımızda saçımın öne gelen kısımlarını kulağımın arkasına aldım.
İkimizde ilk hamleyi birbirimizden bekliyorduk. Bu biraz daha sürdüğünde dayanamayıp yumruğumu yüzüne doğru salladım. Yumruğumdan kaçıp o da yumruğunu savurdu.
Hafif eğilip yumruğundan kurtuldum. Tekrardan yumruğunu öne sürdüğünde karnına attığım tekmeyle geriledi.
"Karnınızı koruyun komutanım." Ben alayla konuşurken bir anda gelen darbeyle ciddi olmam gerektiğini anladım.
"Konuşma, konuşma." Yumruğumu yeniden salladım bu dikkatinin dağılması içindi. Yüzünü koruduğu sırada arkasına geçip boynuna asıldım.
Bedenini yana çevirip diğer ayağı ile çelme taktı. Hesaba takmadığı şey ellerimi kitlediğimde kimsenin açamayacağıydı. Ben yere düştüğümde o da yere düşmüştü.
Bir anda benim kolumu boynuma dolayıp beni kitledi. Ben kafamı vurduğum için bir anlık dünya dönmüştü. Bunu kullanıp yüzümü buruşturdum.
"İyi misin?" Endişeli sesiyle aniden bırakınca hızlıca rolden çıkıp bana yaptığı gibi onu yere yatırıp kolunu boynuna doladım. Kolunu çektiğim ve ayaklarımla da onu ittiğim için kıpırdayamıyordu.
"Bu kurallara aykırı." Güldüm.
"Kural mı vardı?" İkimizde nefes nefese kalmıştık. Karan yüzbaşıyı bıraktım ve ayaklandım. Tam ringten çıkacaktım ki ayağımdan çekilip yere düşürülmem bir oldu.
Karan yüzbaşı üstüme çıkmış ve ellerimi iki yanda tutuyordu.
"Bu kurallara aykırı ama." Ellerimi çekmeye çalıştım.
"Kural mı vardı?" Bir anda bir flaş patladı. Karan yüzbaşı çekildiğinde hızlıca ayaklanıp çeken kişiye baktım. Selçuk'tu. Ağzındaki dondurma çubuğu ve elindeki telefon ile bize bakıyordu.
"Selçuk sil fotoğrafı." Selçuk farkedilmenin verdiği gerginlikle telefonu yere düşürdü.
Karan yüzbaşı koşarak gidip telefonu aldı. Selçuk şoktan çıkıp Karan yüzbaşının elindeki telefona atıldı.
"Selçuk ver telefonu." Selçuk çekiştirmeye devam ediyordu.
"Komutanım valla veremem." Yanlarına gidip ikisinin elinden de telefonu çektim. Arkamı onlara dönüp telefonu açmaya çalıştım. Selçuk'un yüzü gerekiyordu şifreyi açmak için.
"Komutanım, Selçuk'un yüzü gerekiyor." Karan yüzbaşı, Selçuk'u tuttu. Ben telefonu yüzüne doğru tutarken o yüzü okunmasın diye ağzını yüzünü yamultuyordu.
"Selçuk aç telefonu emrediyorum." Selçuk hala yüzünü yamultuyordu.
"Karan, Selçuk ve Asena bu saatte ne yapıyorsunuz?" Albaydı. Gerçekten albaydı. Bu albayın sesiydi. Albayın sesiyle donduk ve yavaşça arkamızı döndük.
"Komutanım sizi Allah gönderdi." Karan yüzbaşı Selçuk'un kafasına vurdu.
"Çocuğa siz ikiniz ne yapıyorsunuz?" Albay Karan yüzbaşının gözünün içine baktı.
"Bırak." Karan yüzbaşı zorla bırakmıştı ama sabah güzel şeyler yaşayacaktı. Normalde albayın umrunda bile olmazdı. Selçuk nasıl bir yardım istediyse albayın gelesi üstüne üstlük umursaması tutmuştu.
"Dağılın sizde gürültü yapmayın gece gece." Albay gittiğinde Selçukta telefonu alıp koşarak gitmişti.
"Sabah almasını bilirim o telefonu."
"Öğlen albay bir yere gidecekti. Öğlen gayet müsait komutanım." İkimizde hala gittikleri yola bakıyorduk.
"Öğlen sıcağında albay gelene kadar koşabilir." Çok güzel olurdu.
"Bence harika fikir komutanım." Karan yüzbaşı bana döndü.
"Üstünü değiştir gel kahve ısmarlayım." Güldüm.
"Yeterince uykumuz kaçtı biraz daha açılsın diyorsunuz." Başını salladı.
"Aynen öyle diyorum." Kahveyi reddedemezdim.
"Birazdan kantinde buluşalım o zaman." Başıyla onaylayınca odama doğru yürüdüm. Selçuk'a çok kötü bir fotoğraf karesi yakalamıştı. Odama gidip üstümü değiştirdim. Üstümde haki renkli bir tişört ve kamuflaj pantolon vardı. Telefonumu ve sigaramla çakmağımı yanıma alıp kantine indim. Karan yüzbaşıda üstünü değiştirmiş ve kahveleri almış beni bekliyordu.
Masaya doğru yürüdüğümde o da ayaklandı.
"Nereye?" Dışarıyı işaret etti.
"Dışarıya çıkalım." Karan yüzbaşı rol mü oynuyor diye bir şeytan beni sürekli dürtüyordu. Kahveyi aldım ve dışarı çıkıp banka oturduk.
"Ee komutanım nasılsınız?" Kahvemden bir yudum aldım.
"İyiyim yüzbaşım siz nasılsınız?" Gayet normal cevap veriyordu. Bu adamda bir sıkıntı vardı.
"İyiyim." Bir süre sessizlik oldu. Sessizliği bozup konuştum.
"Komutanım siz niye değiştiniz?" Sorunun garipliğinin farkındaydım ama şeytan dürtüp duruyordu.
"Derken." Kahvemden bir yudum daha aldım.
"Laf sokmuyorsunuz falan değiştiniz yani. Güvendiğinizi söylüyorsunuz ama sizin laf sokmalarınızın sık olması birbirimize laf sokup kavga etmemiz lazım." Değişik bir şey söylemişim gibi baktı.
"Kaostan mı besleniyorsun Asena?" Başımı iki yana salladım. Görevde olsak evet derdim.
"Hayır ama bilmiyorum garipsiniz." Arkama yaslandım. Derin bir nefes aldı.
"Gözlerine hiç baktın mı ayna karşısında." Uzaklara dalmış gibiydi.
"Gözlerim mi?"
"Gözlerin. Onların arkasında biri var. Sen varsın, senin küçüklüğün var. Acı içinde kıvranırken gördüm. İlkini şehitlikte gördüm, ikincisini ben kaçırıldığımda hani senin kurtarmaya geldiğinde, üçüncüsünü davette. Onu gördükten sonra değişme kararı aldım. Onun canını daha fazla acıtırım diye ödüm kopuyor... Zaten yaralı..." Yutkunamadım. Dedikleri o kadar derindi ki.
"Kaçırıldığım gün odaya ilk girdiğinde o adam yanındayken ki gözlerin... O orda çok kıvrandı. Hepsinde çok kıvrandı ama o adamın yanında daha çoktu." Nefes alamadığımı hissettim.
"Anladın mı şimdi neden? Senin bana bir şey olmaz havaların bana geçmez artık oluyormuş gözlerinden belli." Konuşmadım, konuşmadık daha fazla.
Sigara çıkarıp yaktım. Bacaklarımıda kendime çektim. Küçüklükten beri yaptığım bir alışkanlıktı. Kendimi dış dünyaya kapattığım zaman yapardım.
Çekerdim ayaklarımı karnıma saatlerce düşünürdüm.
"Gidelim artık." Ne kadardır burda olduğumuzu bilmiyordum ama ben düşüncelerimden çıktığımda sabah oluyordu. İkimizde beraber saatlerce oturmuştuk bankta.
"Gidelim." Ayaklandım. İçinde sigara söndürdüğüm kahve bardağını çöpe atıp odama çıktım.
Birinin görmesinden yıllardır korktuğum küçük kızı biri görmüştü. Gözlerime hapsettiğim küçüklüğümü biri görmüştü...
Yatakta dönüp duruyordum. Uyuyamayınca yataktan kalkıp dosyaları halletmeye başladım.
Bir süre sonra Aylin uyanmıştı.
"Kahvaltıya inmeyecek misin?" Bir yığın dosya vardı ve bir haftam böyle geçecekti. Bugün hemen bugün için ayrılam dosyaları bitirip çıkmak istiyordum. Kafam son zamanlarda zaten karışıktı. Şimdi daha çok karışmıştı.
"Yok şunları hızlıca bitireyim çıkacağım." Beni onaylayıp çıktım.
Öğlene kadar dosyalarla ilgilendim. Başım ağrımaya başlayınca bir sigara molası vermek için dışarı çıktım. Bu kadar dosya başımı ağrıtmıştı ama yapacak bir şey yoktu.
"Selçuk daha hızlı koş!" Karan yüzbaşı gece dediğini yapıyordu. Keyifle onları izlerken sigaramı yaptım ve içmeye başladım. İyice bağımlı olmuştum son zamanlarda.
"Yazık çocuğa ne yaptı?" Demir binbaşı konuşmuştu.
"Hiç yazık değil." Hak ediyordu.
"Sabahtan beri seninki koşturuyor." Ona döndüm.
"Benim ki." Demir binbaşı neden bu kadar tepki verdiğimi anlamamış gibi baktı.
"Senin tim komutanın işte." Önüme döndüm.
"Odama gel benim odamda halledelim dosyaları." Başımla onayladım.
"Bu arada sabah birazını bitirdim ben." Elini başıma koydu.
"Sen ve dosya bir de erkenden." Göz devirdim.
"İşim var erken çıkacağım." Elini anlımdan çekti.
"İç gel bekliyor olacağım." Demir binbaşı gidince bende hızlıca odama gidip dosyaları aldım. Tam dosyaları götürecektim ki aradan bir fotoğraf düştü. Hakan vardı fotoğrafta ama kıyafetleri teröristler gibiydi.
"Görev fotoğrafı kesin Agah çekmiştir." Yüzümde bir gülümseme oluştu, buruk bir gülümseme. Fotoğrafın fotoğrafını çektim. Hakan'ın bende hiç resmi yoktu. Abimin hiç resmi yoktu. En azından bir resmi olmuştu.
Demir binbaşının odasına gittim ve dosyaları halletmeye başladık.
Akşam saatleri
Dosyaları bitirelim derken akşam olmuştu. Son dosyayı da bitirdikten sonra kendimi arkaya attım.
"Bitti! Ben gidiyorum komutanım izninizle." Demir binbaşı halime gülmüş ve çıkmama izin vermişti. Karargahtan çıktım ve arabama bindim.
Bugün uzun süredir yapmadığım bir şeyi yapacaktım.
Arabayı bir oyuncakçının önünde durdurdum. İçeri girip konuştum.
"Amca ne kadar oyuncak var hepsini alıyorum." Kartımda yaklaşık üç yıldır onlar için biriken param vardı.
"Hepsini mi kızım?" Başımla onaylayıp kartımı çıkardım.
"Hepsini abi." Küçük bir dükkandı zaten. Parayı ödedikten sonra poşetlere amcayla birlikte doldurduk ve arabama yerleştirdik.
"Kızım bu kadar oyuncağı ne yapacaksın?" Amca hala şaşkındı anlaşılan.
"Bi hayır işi amca." Amcanın yüzünde güller açmaya başladı bir anda.
"Böyle iyi insanlar kalmış mıydı?" Kalmış amca kalmış. Hele bir insan tanıdım beni bile gördü.
"Görüşürüz o zaman." Başıyla onayladı. Bende son poşeti arabaya koyup bagajı kapattım.
Radyoyu açtım. Emir Can İğrek - Beyaz çalıyordu.
Hayattan dışarı çıkıp soluklansam diyorsun
Bilmediğin onlarca şeyin peşinden koşuyorsun
Hatır için yaşamaktan fazlasını yapmalısın
Yoksa gece yağınca kapkaranlık olacaksın
Kafa karışıklığımı biliyormuş da denk gelmiş gibiydi. Eşlik etmeye başladım.
Bu yol nereye gider bilmem ama yürüyorum işte
Yüzüme vuruyor arada fırtınası, korkuyorum ne var?
Düşe kalka büyüyorum işte
Biraz yaram var ama geçecek bu gidişle
Korkuyor muydum? Evet. Birinin o küçük kızı görmesinden çok korkuyordum ama görmüştü.
Yetimhaneye geldiğimde bir süre arabada kaldım. Sonra oyuncakların bir kısmını yüklenip içeri girdim. Koridorda müdire hanımla karşılaştım.
"Hoş geldin, üç yıl sonra da olsa hoş geldin. Şu an büyük salondalar. Hemen git seni çok özlediler." Oyuncakları alıp hızlıca büyük salona geçtim. Kapıyı açtığımda beni fark etmediler ilk başta.
"Görmezden mi geliniyorum?" Bütün çocuklar bana sarılıp oyuncakları alırken köşede oturan Defne'yi gördüm ve yanına gittim.
"Sarılmayacak mısın?" Kolların bağladı.
"Küsüm sana." Onun boyuna inebilmek için yere çöktüm.
"Ama sen bana küsemezsin ki." Defne'nin gözleri doldu. Sıkı sıkı sarıldım.
"Defnem." Birden ağlamaya başladı.
"Niye ağlıyorsun?" Daha şiddetli ağlamaya başlayınca gözlerimi kapatıp daha sıkı sarıldım.
"S-sende annem g-ibi g-itti-n sandım." Hıçkırarak ağlıyordu.
"Gitmedim. Burdayım güzelim." Defne birden ayrıldı benden.
"Nerde o abiler? Sen gelmedin diye yine azarlasınlar seni. Hem ben onlarıda özledim." Şehit oldular diyemedim.
"O abiler biraz uzaktalar o yüzden gelemediler." O an aldığım her nefes bıçak gibi batmaya başladı.
"Gelince söyleyeceğim seni onlara." Gözlerim doldu ama gülümsemeye çalıştım.
"Söyle onlara beni ama önce oyuncaklara bak." Sevinçle oyuncaklara gitti.
"Onları bulursan beni de söyle Defnem. Gelmelerini de söyle. Bende çok özledim onları."
"Asena." Arkamı döndüm.
"Barlas."
________________________________
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
500 oy
Bölüm nasıldı?
Bölüme bir spoiler yerleştirdim bakalım bulabilecek misiniz.
Karan?
Asena?
Hakan?
Nasıl hissediyorsunuz?
Defne?
Barlas?
Diğer bölümle neler olacak?
Eklemek istediğiniz bir yer var mı?
İnstagram, tiktok, kitap pad, çizgi stüdyo: biryazarr18
WhatsApp kanalı (Kutsal Karpuz Kabuğu): https://whatsapp.com/channel/0029VaW35k65fM5cpbsWXJ01
Kanalda daha fazla aktifim.
Üstüne basılı tutunca kopyala çıkıyor kopyalayıp googleye yapıştırırsanız ulaşırsınız.
Kendinize iyi bakın, sizi seviyorum, görüşürüz.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.21k Okunma |
1.18k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |