
31.Bölüm
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
500 oy
İyi okumalar ve sondaki açıklamayı mutlaka okuyun.
_____________________________
"Ne işin var burda?" Gözlerim hala doluydu.
"Asıl senin ne işin var?" Sorduğum soruyla Barlas (polis abi) çocuklara baktı.
"Öyle gelmek istedim." Bana döndü.
"Sen?" Omuz silktim.
"Bende gelmek istedim." Barlas'ın (polis abi) çocuğu öldüğü için buraya geldiğine emindim ama o benim niye geldiğimi bilmiyordu.
"Defne sürekli bir abla vardı diyordu. Senmişsin. Abiler de var diyordu." Timimle gelirdik buraya.
"Timim, abiler dediği timimdi. Şimdi şehit oldular." Defne eline bir sürü bebek alıp yanıma geldi.
"Bu bebek sana benziyor. Bunlarda abilere." Yapma Defne...
"Halıya oturalım." Defne dediğimi yapıp halıya geçti. Bende hemen karşısına oturdum.
"Abileri getir bir daha gelişinde." Derin bir nefes aldım. Boğazım yırtılırcasına bağırmam istedim ama yaptığım tek şey Defne'ye bakmak oldu.
"Onlar gelemez Defne. Onlar çok uzakta bir yere gittiler." Defne'nin oyun oynayan elleri durdu.
"Göreve mi gittiler?" Dudağımı ısırdım.
"Göreve gittiler." O bebeklerle oynarken ben onu izledim. Hepsi benziyordu onlara.
"Sende özledin demi onları." Başımla onayladım.
"Bende özledim." Bir süre onu izledim ta ki Defne beni dürtene kadar.
"Yakalamaca oynayalım." Oyuncakları yere bırakmıştı.
"Oynayalım." Ayağa kalktım ve bebekleri alıp masaya koydum. Hepsini yan yana dizmiştim. Anı kalması adına bir fotoğraf çektim.
"Kaç sen ben ona kadar sayıyorum." O koşmaya başladığında ona kadar saydım ve hafif tempolu koşmaya başladım.
"Yakalayamazsın ki!" Kahkaha atarak koşuyordu. Bende arkasında gülerek onu yakalamaya çalışıyordum. Defne, Barlas'ın arkasına saklanmasıyla duraksadım. Barlasla göz göze geldik.
Defne kaçarken biz hala göz gözeydik.
"Asena konuşalım mı?" Başımı Defne'ye çevirdim.
"Hayır." Onu orda bırakıp Defne'nin peşinden gidip onu yakaladım.
"Artık yatman gerekiyor." Defne yüzünü buruşturdu.
"Ama ben uyumak istemiyorum." Kucağıma aldım.
"Aması yok uyuman gerekiyor." Defne konuştu.
"Sen uyutursan uyurum." Gülümsedim.
"Ben uyutacağım zaten." Yatağa girdik ikimizde.
"Masal anlat hadi." Ona döndüm.
"Böyle bir şartımız yoktu ayrıca ben masal bilmem." Gözlerini kapattı.
"Artık var." Başımı iki yana salladım.
"Ben masal bilmem Defne sana daha önce de söylemiştim." O sırada içeri Barlas (polis abi) girdi.
"Bir gün bir kız varmış. Kız doğumda karışmış. Kız yeni ailesini bulduğunda ailesi kızın kim olduğunu bilmeden önyargıyla yaklaşmış. Kız bunları haklayınca hepsi şaşırmış tabi. Kız umursamadan çekmiş gitmiş. Sonra bir gün kızın gerçekte kim olduğunu öğrenmişler ama nafile kız bunları affetmemiş. Ondan sonra kız merhametli olduğu için ne kadar süründürsede affetmiş." Defne uyumuştu. Barlas'a (polis abi) döndüm.
"Böyle masal mı var? Bence bana laf çarpıtmışsın gibi geliyor." Güldü.
"Cidden hiç masal bilmiyorsun değil mi?" Ya sabır.
"Dalga mı geçiyorsun?" Kapıya doğru yürüdüm.
"Çok salakça bir masaldı hiç beğenmedim." Barlas arkada kalmıştı. Saate baktığımda ne kadar süre burda olduğumu anladım. Koridorda yetimhanenin müdürüyle karşılaştım. O sırada arkamdan Barlas da gelmişti.
"Ben gidiyorum. Ara sıra uğrarım yine." Gülümsedi.
"Neler olduğunu duydum. Başın sağ olsun." Başımla onayladım.
"Vatan sağ olsun." Ayrıldığımızda arkamdan Barlas geliyordu.
"Hayırdır sen koçum." Cebimdeki anahtarı aldım.
"Koçum?" Barlas hayattında görüp görebileceği en büyük şaşkınlığı yaşamış gibi görünüyordu.
"Koçum." Arabamı açtım.
"İyi ben gidiyorum." Kapıyı açıp bindim.
"Hadi sen git." Önüme dönüp kapımı kapattım ve arabayı çalıştırdım.
"Çattık ya." Karargaha sürdüm. Kimliğimi gösterip geçtikten sonra arabamı park ettim. Kaldığım odaya doğru yürüdüm. Kapıyı açıp sessizce karargahta yatarken giydiğimiz kıyafeti giydim ve yattım.
Bir an silah sesi duyar duymaz ayaklandım. Silahımı aldım.
"Ne oluyor?" O da silahını almıştı.
"Bilmiyorum komutanım." Koşarak dışarı çıktık. Baskına uğramıştık. Silah odasına girdiğimizde epey kalabalık olduğunu gördük. Hızlıca tam teçhizatlı şekilde hazırlandık ikimizde.
Koridorda albay ile karşılaştık ve tekmil verdik.
"Komutanım kim bunlar?" İçli bir nefes verdi.
"Bilmiyoruz." Başımızı salladık ve dışarı çıktık. Hepsini bir bir yere seriyorduk. İnleme sesi gelmesiyle sesin olduğu yere döndüm. Üzer vurulmuştu.
"Aylin koru beni." Aylin'in cevabını beklemeden Üzer'in yanına koşmaya başladım. Yanına çöktüğümde Üzer'in tam kalbinden vurulduğunu gördüm.
"Komutanım siz-" yarasına elimi bastırdım.
"Tek kelime etme Üzer." Üzer güldü. Kulaklığa dokundum.
"Üsteğmen Anıl Üzer kalbinden vuruldu. Acil yardım istiyorum." Üzer tekrar güldü.
"Bilmem kaç yıl önceki zalim komutanın yanında şehit olacağımı kim bilebilirdi ki." Sinirle Üzer'e baktım.
"Şehit olmayacaksın Üzer." Canı acıdığını belli edercesine öksürdü.
"Sizce şu ana kadar yaşamam mucize değil mi? Yakında ölürüm." Üzer yine güldü.
"Bana bak Üzer ölürsen bu sefer tüm karargahı kürdanla boyatırım." Yüzündeki gülümseme silinmişti.
"Komutanım o biraz zor gibi." Hala dalga geçiyordu benimle.
"Üzer!" Kulaklığa tekrar dokundum.
"Komutanım Üsteğmen Üzer için acil yardım istiyorum." Üzer'in durumu gittikçe kötüleşiyordu.
"Geliyor Yüzbaşım." Bir kaç saniye sonra bir teğmen geldi.
"Eğer şehit olursa benden kork asker!" Silahımı alıp itlerin kafasına sıkmaya başladım. Kulaklıktan bir ses geldi.
"Bir kamyon dolusu it daha geliyor." Mermim nerdeyse bitmişti ki bir çok askerin öyle olduğuna emindim. Karargahtan sessizce çıktım ve kamyonun tekerleğini patlatabileceğim kadar yakına geçtim. Şu an açık hedefteydim ama umrumda değildi. Onları karargaha yaklaştırmak daha fazla yaralı demekti. Belki bu sefer şehitlik nasip olurdu.
"Ben Yüzbaşı Asena Yıldırım namı diğer Gölge. Şu an yaptığım şeyden pişman olmadığımı bildirmek isterim." Kulaklığı kapattım. Tekerleği hedef aldım ve tekerleği patlattım. Adamlar silahlarına davrandıklarında tek tek hepsini indirmeye başladım. Onların hakkından gelmemiz uzun sürmezdi ama ağır yaralılarımız vardı.
Bazı Türk askerleride başka yönlerden ateş ederek hedef şaşırtıyorlardı. Bir anda kendi içlerinde birbirlerini öldürmeye başladılar.
"Ne oluyor lan?" Bir süre ateşi kestim onlar kendilerini öldürüyorlardı zaten. Kulaklığı açtım.
"Komutanım burda akıl almaz bir olay yaşanıyor. İtler birbirlerini öldürüyor." Üzer'in durumu nasıldı Allah bilir.
"Anlaşılmadı." Diğerleri de benim ardımdan aynı şeyi söylemişlerdi.
"Komutanım, komutanım haklı bu itler birbirlerini vuruyor. Biz ateşi kestik birbirlerini öldürmelerini bekliyoruz." Biraz daha yaklaştım sürünerek.
"Komutanım Üsteğmen Üzer'in durumu nasıl?" Aralarında en ciddi olan oydu büyük ihtimalle.
"Durumu ağır ama sağ." Konuştum.
"İçeride durum nasıl?" İtler hala birbirlerini öldürmeye devam ediyordu.
"Temiz komutanım." Ateşler kesildiğinde ayağa kalkıp temkinli bir hareketle kamyona yürümeye başladım. İçinden bir maskeli adam çıktığında silahımı ona doğrulttum.
"Silahını bırak, ellerini kaldır!" Silahı yere bıraktı ve ellerini kaldırarak yere çöktü. Silahımı çekmeden yanına yaklaştım ve maskesini açtım.
"Hakan." Karşımdaki baya Hakandı. Silahımı indirdim.
"Nasıl ya?" Hakan'ın ölü bedenini kucağıma almıştım ben.
"Her şeyi anlatıcam eğer izin verirsen." Ayağa kalkmasına yardım ettim. Kendimi bok gibi hissediyordum.
Karargaha geldiğimizde içeride ambulans vardı. Üzer'e müdahale yapılıyordu. Bir bağırış yükseldi.
"Kalp atışı yok!" Bakakaldım.
"Kalp masajı yapmaya başla." Gibisinden bir çok ses. Eli kanlı bekleyen Poyraz binbaşı ve timini gördüm.
Kardeş dediğin adamın ölümünü çaresizlik içinde izlemek... Ve değişmeyen sonu kabullenmek... Yaptıkları aynen buydu veya yaptığımız. Uğraşmayı kestiler bir anda.
Koşarak Üzer'in yanına gittim.
"Bir şey yapın!"
"Üzer, Üzer kalk oğlum ayağa!" Poyraz binbaşı ve timi dona kalmıştı. Sonu biliyorlardı ama onlar hareket dahi edemiyorlardı. Sarsıyordum ama nafile Üzer tepki vermiyordu. Poyraz binbaşı geldi ve yüzünü tokatlamaya başladı.
"Anıl kalk oğlum. Saçmalıyorsun şu an." Anıl'ın gözleri aralanır gibi oldu.
"Komutanım bana bir şey olmaz." Sinirlensem mi, gülsem mi, ağlasam mı bilemiyordum. Tekrar kalbini dinledi hemşire.
"İmkanı yok kalbi atmıyor." Hemşire Üzer'i bizden ayırıp ambulansa bindirdi.
Albay'a döndük. Albay başını sallayınca arkasına araba ile takıldık. Ne düşünceğimi ne hissedeceğimi bilmiyordum. Hastaneye gittiğimizde Üzer çoktan ameliyathanedeydi.
"Geçmiş olsun." Hakan. Ben Hakan'ı unutmuştum.
"Hakan sen nasıl?" Tüm hislerim birbirine girmişti. Benim bu durumda ne hissetmem gerekiyordu.
Belki şaşırmam ağlamam gerekiyordu. Hakan yanımdaymış gibi hissetmiyordum belki de.
"Görev." Sarıldım sadece. Belki ağlardım normalde ama o kadar hissizdim ki şu an. Telefonum çaldı.
"Üsteğmenin durumu nasıl?" Karan yüzbaşıydı. O büyük ihtimalle haberi duyar duymaz karargaha gitmişti.
"Bilmiyoruz." Koltuğa oturdum.
"Mucize yaşandı diyorlar." Gözlerim ameliyathanedeydi.
"Mucize diye bir şey yoktur yüzbaşım." Araba sesi geldi.
"Gözünün önünde oldu sen hala inkar ediyorsun. Her neyse hangi hastanedesiniz?" Hastanenin adını söyleyip kapattım. Doktor çıkıp konuştu.
"Nasıl açıklasam bilemiyorum. Şöyle söyleyeyim kalbinden vurulmamış." Boş gözlerle ona baktık
"Durumu ne onu söyle ilk önce." Poyraz binbaşı doktoru parçalayacak gibiydi.
"İyi birazdan normal odaya alırız. Birde beyfendi kalbinden vurulmamış." Tekrar ne anlatıyon gibisinden bakınca doktor tekrar konuştu.
"İçerdeki beyfendinin kalbi sağda." Deyip gitti.
"Doğru duydum galiba." Poyraz binbaşı konuşmuştu. Yüzbaşı Yamaç hayretle ağzını araladı.
"Ulan Üzer nasıl cins adamsın. Bir insanın her şeyi ters olurda kalbiyle birlikte ters olana ilk defa rastlıyorum
"Kalbi ters dedi ben yanlış duymadım." Poyraz binbaşıya döndüm.
"Bir insanın her şeyi ters olabilir ama kalbi. Helal olsun. Bu büyük terslik ister." Konuşan Volkandı.
"Ben gidiyim bi üstümü değiştireyim." Hakan'a döndüm ve başımı salladım. Şu an Hakan sanki yok gibi hissediyordum. Hiç gelmemiş gibi.
"Durumu ne?" Karan yüzbaşı ve tim burdaydı.
"Karargahta dursaydınız keşke." Poyraz binbaşı haklıydı.
"Albay gönderdi. Gidin destek olun dedi." Albay da şehit olacağından emindi.
"Üzer'in kalbi ters taraftaymış." Karan yüzbaşı ve diğerleri aynı bizim doktora baktığımız gibi bakıyordular.
"Üzer kalbinden vuruldu dedik ya kalbi sağdaymış. Yani kalbinden falan vurulmamış." O kadar umudumuz kesilmişti ki.
"Anıl'ın her şeyi ters koduğumun salağı." Karan yüzbaşıydı. O sırada teyzenin biri bağırdı.
"Höst bana bak sırık oğlan kızın yanı da küfredip durma." Karan yüzbaşı teyzeye döndü.
"Bana mı dediniz?" Dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir anlığına görevde ettiğim sanatsal küfürlerim geldi aklıma. Diğerleride gülmemek için zor duruyordu.
"Sana dedim sırık oğlan." Başka taraflara bakmaya başladım.
"Teyze Allah aşkına o benden çok küfür ediyor." Beynimde ettiğim küfürler yankılandı.
"Seni sikeceğim!"
"Bekle bekle oraya geleyim ağzına bomba bağlayıp götünde patlatacağım!"
"ORUSPU!"
"Siktir lan göt!"
"O yılanı götüne sokacağım!"
"Yiyecen el bombasını sikik."
"Ağzına sıçıcam bekle sen, bekle beni şerefine soktuğum!"
"Senin dalağını sikeceğim!"
"Yavşak oğlu şerefsiz!"
"Ne Alakası var şimdi?" Tüm herkes bana baktı.
"Çok küfür ediyor dimi teyze." Gözleri açıldı hepsinin.
"Öyle kızım, öyle." Teyze yürüyüp gitti.
"Üzer'in odasına gidelim artık." Yoksa ceza yiyeceğim. Önden gidip bir hemşireye sordum ve Üzer'in odasına geldiğimizde Üzer uyuyordu.
"Hepimizi korkuttun albay dahi emindi. Ben bi albayı arayım." Karan yüzbaşı telefonla konuşmak için dışarı çıktı.
"Siz gidin ben uyanınca çağırırım." Poyraz binbaşıyı kimse sallamadı.
"Emrediyorum gidin bir üstünüzü değiştirin." Yamaç yüzbaşıya döndü.
"Gelirken bana kıyafet getir Yamaç ben burda değişirim üstümü." Poyraz binbaşı hariç hepimiz hastaneden çıkmıştık.
"Bırakmasaydık keşke." Ben bugün Hakan'ın yaşadığını öğrenmiştim ama sanki hiç yaşamıyormuş gibi hissediyordum. Normalde ağlardım ama sanki gerçek değilmiş gibiydi.
"Talha haklı keşke birimiz orda kalsaydık." Karan yüzbaşı bana bakıyordu.
"Poyraz binbaşının emrinin üstüne emir verebilecek bir kıdemli binbaşı veya albay var mı aramızda ben cevaplayım yok. Binbaşı hepimizi si-" bana baktı Volkan.
"Sever." Güldüm.
"Komutanım siz görevde de küfür etmiyor musunuz?" Görkemdi. Bizim timden gülüş yükseldi.
"Ben küfür etmem arada ağzımdan kaçar." Karan yüzbaşının gözleri açıldı.
"Şuraya yazıyorum sana hastanelerde bir şey oluyor. Geçende Arda'ya sordum çocuğu tehtit etmişsin. Çarpılacaksın en sonunda." Bilmemezlikten geldim.
"Hangi Arda?" Tim kaşlarını çatmış bizi izliyordu.
"Karısına söylemekle tehtit edip kendini hastaneden çıkardığın Arda." Başımı iki yana salladım.
"Ağzımdan kaçmış." Ortam düzelsin diye yaptığına emindim ama kimsenin hali yoktu. İçten içe kimse kimseye söylemesede hepimiz içimizi yiyorduk. Hepimiz karargaha gelmiştik. Mutlaka yedek kıyafet olurdu çünkü.
"30 dakika içinde arabanın olduğu yerde buluşuyoruz." Onayladık ve dağıldık. Şehidimiz yoktu ama yaralılarımız vardı. Onlar da iyileşecekti Allah'ın izniyle. Önce odama gidip duş aldım. Aylin'in işi olmalı ki ortalıkta yoktu.
Üstümü giyindim daha 20 dakikam vardı. Odamdan çıkıp karargahı gezmeye başladım. Herhangi bir şeye karşılık. Gezmeyi bitirdiğimde hala vaktim vardı. Tekrar odama gidip dosyaları incelemeye başladım.
Yanlış olan bir şey var mı diye bakıyordum. İçeriden haber çıkabilecek bir şey. Bir süre daha baktım tam odaklanmışken kapı açıldı.
Anlık sıçramayla dosyalar yine yere düştü geçen günki gibi yine Hakan'ın o tuhaf kıyafetli fotoğrafım düşmüştü:
"Bu da hep düşüyor?" Gelen Gökhandı. Kendi kendime söylenmemi bırakıp Gökhan'a döndüm.
"Ne oldu?" Dosyaları toplayıp masaya koydum.
"Gidiyoruz." Başımla onayladım ve çıktık. Hastaneye vardığımızda oranın bir öncekinden daha kalabalık olduğunu gördük.
"Ben kalabalık gördükçe sinirlerim bozuluyor hadi gidelim." Volkan ve Yamaç yüzünü buruşturdu.
"Asena yüzbaşım haklı hadi gidelim." Asansöre gittik ve odaya çıktık. Tam odaya girecekken telefonum çaldı. Albay arıyordu.
"Gölge." Dikleşince hepsinin gözleri bana döndü.
"Emredin komutanım."
"Görev var."
_______________________________
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
Normalde pazar atacaktım ama uyuyakaldım ve atamadım. Hafta içi yoğunum ve hastaydım. Şimdilik iyi gibiyim. Bilmiyorum ama iyi gibiyim. Umarım öyle kalır.
Sizi kısaca beklettiğim için özür dilerim. Sabrınız için teşekkür ederim. İyi ki benim okurlarımsınız.
Her neyse...
Karan?
Gölge?
Asena niye Hakan'a ısınamıyor?
Hakan sizce ne çeviriyor ya da Hakan mı iş çeviren?
Bu Hakan olayına gelirsek aslında çok spoiler verdim. Olayı öğrendiğinizde ya belliymiş diyeceksiniz ama olsun.
Poyraz binbaşı?
Üzer'in her işinin ters olması? Buna kalbi dahil.
Aile nasıl?
Barlas?
Yamaç, Volkan ve tanımadık isimler Poyraz binbaşının timinden.
Gelecek bölümde ne olacak?
Komplo teorileriniz var mı?
Güncel haber almak istiyorsanız Kutsal Karpuz Kabuğu isimli WhatsApp kanalına katılabilirsiniz. Orda daha çok aktifim.
Sizi beklettiğim için yeniden özür dilerim. Bu kadar bekletmemeye özen göstereceğim.
Şimdilik görüşürüz.
Kendinize iyi bakın.
Sizi çooook seviyorum.
Tiktok, İnstagram: biryazarr18
WhatsApp kanalı: https://whatsapp.com/channel/0029VaW35k65fM5cpbsWXJ01
Üstüne bir süre basılı tutunca kopyalanıyor ve googleye yapıştırınca ulaşabilirsiniz.
2037 kelime
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.21k Okunma |
1.18k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |