
32Bölüm
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
500 oy
İyi okumalar.
_____________________________
Diğerlerine son kez bakıp karargaha girdim. Albayın odasının önüne geldiğimde Hakan'ın da orda olduğunu gördüm. Beraber içeri girdik.
"Oturun çocuklar." Oturmadım ama Hakan oturmuştu. Kaşlarımı çatarak Hakan'a bakarken Hakan sanki o değil gibiydi.
"Yüzbaşım bu bir emirdir." Oturduğumda konuşmaya başladı.
"Yarbay Selim Kesik onu dikkatli ve güvenli bir şekilde karargaha getirmenizi istiyorum." Sanki ismini duymuştum.
"Anlaşıldı." İkimizde çıkmıştık. O hiç konuşmuyordu sanki beni hiç tanımıyormuş gibiydi. Bende çok takılmamaya çalışarak odamdan silahımı ve yedek şarjörümü aldım. Üstüme de sivil kıyafetler giymiştim.
Bizim için ayrılan araca bindik ve hareket ettik. Yarbayı alıp gelecektik. Bunun için niye benim gittiğimi anlamasamda albayın bir bildiği vardır diyerek göreve odaklandım.
Sakin bir görevdi alacaktık karargaha getirecektik. Hava alanına gidene kadar hiç konuşmamıştık.
Geldiğimizde arabadan indik ve yarbayı alacağımız yere geldik. Girişte kimlikleri gösterip direkt geçmiştik.
Yarbayın yüzünü bildiğimiz için tanımak zor olmamıştı. Yanına gidip kimliğimi gösterdim.
"Albay emretti sizi biz alacakmışız." Beni memnun olmayan bir ifadeyle süzdü.
"Bi kadın mı göndermiş?" Kaşlarım havalandı.
"Anlamadım komutanım." Güldü.
"Kadınsın ya ondandır." Sinirle gözlerimi kapattım. Albay bu adamı bir tek benim haklayabileceğimi bilerek beni göndermişti.
"Kadın olmam bir şeyi değiştirmiyor komutanım." Yine güldü.
"Albay, Gölge'nin geleceğini söylemişti o sensin galiba." Hakan'a baktı. Hakan konuşmamıştı. Bende güldüm ama sesimi çıkarmadım.
"Sağlam adam olduğu belli." O memnuniyetle Hakan'a bakarken dudağımın kenarını ısırdım.
"Neye gülüyorsan söyle bizde gülelim." Başımı iki yana salladım.
"Hiç komutanım. Geçelim mi?" Önden yürümeye başladı. Hiç sevmemiştim yeni yarbayı. Arabaya bindik ve direkt karargaha gittik.
Kimliğimizi gösterip güvenlikten geçtikten sonra yarbayla birlikte albayın odasına gittik.
"Geldiniz mi?" Yarbayı gördü.
"Gelmişsiniz." Albay zoraki gülümsüyordu.
"Gölge'yi bilerek gönderdim. Umarım iyi bir yolculuk olmuştur." Yarbay Hakan'a döndü gülümsedi.
"Öyle ama kadın göndermeniz hiç hoşuma gitmedi." Albay güldü.
"Kadın diyerek küçümsediğiniz asker kim biliyor musunuz?" Kahkaha atıyordu albay.
"Kimmiş?" Yarbay bozulmuştu.
"Ben Gölge memnun oldum yarbayım." Konuştuğumda yarbay morarmıştı.
"İzninizle odama geçeceğim albayım." Yarbay çıkmıştı. Albay hala gülüyordu.
"Komutanım tam olarak kim yeni gelen yarbay?" Albay bana döndü.
"Biraz tuhaf biri." Onu anlamıştım.
"Bende ona karargahtaki en iyi askerlerimden birini yollayım dedim. Kendisi kadınların askeriyede olmaması gerektiğini düşünüyor." Güldüm.
"İyi anlaşamayacağız gibi duruyor." Albay konuştu.
"Çıkabilirsiniz." Odadan çıktım ve üstümü değiştirmeden arabayı alıp hastaneye gittim. Oyalanmadan Üzer'in olduğu odaya çıktım.
"Yani bir süre daha dinlenmeniz gerekiyor." Arda içerdeydi. Girişteki duvara yaslandım ve konuştum.
"Nasılsın Arda?" Arda bir anda sıçradı.
"Seni görene kadar iyiydim." Ağzının içinde gevelemişti.
"Biliyor musun geçen gün sevgili eşin beni yemeğe davet etti ama kabul edemedim maalesef." Arda zoraki gülümsedi.
"Öyle mi? Bir dahakine benim işim var ben gidiyorum." Çocuk koşarak uzaklaştı.
"İki saattir konuşuyor gitsin diye bekliyorduk. Sizi Allah gönderdi komutanım." Üzer'in yüzünden okunan bir rahatlama ifadesi vardı.
"Hayalet görmüş gibi gitti." Poyraz binbaşıydı.
"Komutanım büyük başarıda nasıl oldu bu?" Gülüp koltuklardan birine oturdum. Gözümü kapatıp omzumu tuttum.
"Arda karısından çok korkar. Karısıda beni çok sever." Yarbay yüzünden bütün enerjim sömürülmüştü.
"Göreveden çabuk döndünüz." Yamaç yüzbaşıydı.
"Bu arada karargaha yeni yarbay geldi. Albay da bizzat benim gidip almamı istedi." Gözlerimi açtım.
"Nasıl biri?" Üzer yüzümdeki ifadeden cevabını almıştı.
"O kadar kötü mü?" Gökhandı.
"Kadınların askeriyede olmasını istemiyormuş." Çekecektim anlaşılan bir süre. Hepsinin kaşları kalktı.
"Üzer bir insanın kalbi nasıl sağda olabilir ya?" Hala aklıma takılan bir soruydu.
"Komutanım acaba beyni de mi ters, gitmeden ona da baktırsak mı?" Üzer konuşan Volkan'a yastık fırlattı.
"Karan yüzbaşı nerde?" Ortalıkta gözükmüyordu.
"Ne zaman fark edecekler diyordum." Arkamdan Karan yüzbaşının sesi geldi.
"Biri beni çaldırabilir mi? Telefonumu bulamıyorum." Gözümü kapatıp arkama yaslandım. Üstümde gözler hissedene kadar.
"Hayırdır." Karan yüzbaşıyı ben aramayacaktım herhalde.
"Bizim telefonumuzun şarjı bitti sizin aramanız lazım." Selçuk bir işler çeviriyordu. Telefonumu çıkarıp yüzbaşıyı aradım.
"Komutanım ekrandaki emoji ne? Kalp gibi gözüküyor. " Baygın baygın Emre'ye baktım.
"Odun emojisi Emre." Telefonu ona doğru çevirdim. Bir adet odun emojisi koymuştum. Emre ve Selçuk planları suya düşmüş gibi bakışırken diğerleri gülmeye başladı.
"Cidden odun mu o?" Ekranı Karan yüzbaşıya çevirdim. O sırada odaya bir hemşire girdi.
"Çalan telefon sizin mi kapıda buldum?" Ekranını biz çevirdiğinde bir odun emojiside ben gördüm. Kahkahalar havada uçuşurken ben Karan yüzbaşıya döndüm.
"İkiside birbirini aynı kaydetmiş! İkiside birbirini odun emojisiyle kaydetmiş!" Konuşan Emre hiç hız kesmeden gülmeye devam etti.
Yüzbaşı gidip telefonunu aldı.
" Öküz emojisiyle kaydetmeliydim." diyerek söylendim.
1 ay sonra Üzer tamamen iyileştiğinde
Karargahta oturuyorduk hepimiz ama yarbay geldi geleli özellikle bana sürekli ima yapıp duruyordu. Kadınların askerlikte hala işi olmadığını düşünüyordu.
"Yeni gelen yarbayı hiç sevmedim." Poyraz yüzbaşıydı konuşan.
"Ne tesadüf bende." Üzerden sonra ortalıkta sanki tek bir timmişiz gibi geziyorduk. Arada Demirde geliyordu.
"Neyse kalkın bi içtima daha yapalım kesmedi beni görev gelmiyor zaten kaç gündür." Poyraz binbaşıyı onaylayıp eğitim alanına gittik. Can sıkıntısından ölmek üzereydim.
"Oo Asena yüzbaşım." Gelmişti yine nemrut.
"Asena Yıldırım /İstanbul emredin yarbayım." Güldü.
"Siz çekilin isterseniz ikinci bir içtima fazla gelir." Gözlerimi ona diktim.
"Gelmez bence yarbayım." Yanında kas kütlesi bir asker duruyordu.
"Duyduğum üzere iyi dövüşüyormuşsun." Yanındaki kas yığını askeri gösterdi.
"Bence reddetmezsiniz." Kas yığını olması benim Gölge olduğum gerçeğini değiştirmiyordu.
"Reddetmem yarbayım ama askeri hiç görmedim." Arkamdakiler öldürücü bir şekilde yarbaya bakıyordu. Arkama bakmasam bile anlayabilirdim o öldürücü bakışları.
"Yüzbaşı Ömer yeni geldi." Başımla onayladım.
"İyi, aşağıya ringe geçelim isterseniz." Konuşmadan önden yürümeye başladı. Bizimkilerde peşimizden geliyordu. Ringe geldiğimizde orda spor yapan askerler durup bize baktı. Ben ringe çıktım ve oturup saçımı örmeye başladım. Daha başlamadan hamle yapınca oturduğum yerden ayaklanıp saçımı örmeyi bıraktım.
Yumruğunu salladığında sol ayağını geriye atmayı unutmuştu. Bu büyük zayıflıktı.
Diz kapağının hemen kenarına vurdum. Çöktüğünde diz kapağımı kafasına geçirdim.
"Ya bu insanoğlu çok değişik benle uğraşmak size zevk mi veriyor anlamadım ki." Kendini topladığında konuşmayı kestim.
Ringin etrafını dolaşıp boynuma hamle yaptığında kolundan tutup sırtımdan destek alarak yere çarptım. O baya ağır olduğu için bende yere düşmüştüm ama bunu avantaj olarak kullanıp bacağımı boynuna sardım.
"Yeterli mi yarbayım?" Yarbay memnuniyetsiz bir ifadeyle odadan çıktı ama gözleri öyle dememişti. Tuhaftı işte. Ömer'i bıraktım.
"Tanışmadık Gölge ben." Ömer'in şoku atlatmasını beklemeden ringten inip bizimkilerin yanına gittim.
"Bu adam yemin ediyorum taktı bana ya." Ben söylenirken onlar gülüyordu. Üstüme bir ceket fırlatıldı.
"Giy şunu." Karan yüzbaşıya baktım.
"Öküzsünüz komutanım." Ceketi ona geri attım.
"Bence giymelisin." Ceketi bana geri attı.
"Maximum kibarlık anlayışın bu kadar değil mi?" Ceketi gösterdim.
"Çekilmiyorsun." Ceketi geri attım.
"Çekme koçum o zaman." Ceketi geri attı ama bu sefer havada Poyraz binbaşı tuttu.
"Çocuk gibi kavga etmeyi kesin kimse giymezse ben giyerim." Gözlerimi kıstım.
"Kıskanıyorsun sen beni." Omuz silkti.
"Alakası yok." Önden yürümeye başladı.
"Asya'nın ablası olduğunu idda eden yer cücesine biri artık gelmesini söyleyebilir mi?" Yiğit'e döndüm.
"Bana yer cücesi mi dedi o?" Yiğit başını salladı.
"Bence Asya'yı ara ortalığı karıştır. Yer cücesi yenilcek yutulcak bir şey değil." Karan yüzbaşıya baktım gülümseyerek.
"Demi hak etti." Demir binbaşı arkadan gelip Karan yüzbaşının kafasına vurdu.
"Hadi biri manyak sen niye akıl veriyorsun kıza." Karan yüzbaşı güldü.
"Asena sana manyak dedi Demir binbaşı." Demir'e baktım.
"Sen hala evlenmemiştin değil mi?" Demir bana baktı.
"Sende evlenmedin." Konuyu niye mal gibi açıyorsam.
"Ben evlenmem." Karan yüzbaşıyla göz göze geldik. Beni kendine çekip saçımı karıştırdı ve beni zorla o kalabalıktan çıkarıp önden yürüttü.
"Demir binbaşı biraz yaşlandı gibi seninkiler senin turşunu kurarda Demir binbaşı biraz zor." O sahte bir şekilde güldü ben sahte bir şekilde güldüm ama ikimizde biliyorduk gerçeği. O benim zayıf noktamın, hemen üzülebileceğim ama içime atacağım konuyu kapatmıştı.
"Teşekkürler." diye fısıldadım.
"Sen olsan sende saklardın." Başımla onayladım.
"Demir senin ağzına sıçacak." Umursamadı.
"Ayrıca Emre ve Selçuk'a laf verip durma." Elini omzumdan ittirdim.
"O iki gerzeği elime alacağım ama ne zaman?" Telefonum çaldı.
"Asena bugün bize gelsen bizde kalsan." Sema hanımdı arayan. Onlarla da çok konuşmuyordum bu aralar.
"Olabilir." Bizimkiler bize yetişmişti.
"Bekliyoruz o zaman." Saate baktım.
"Tamam, tamam ordayım." Telefonu kapatmıştım.
"Ben çıkıyorum. Görev geldiğide yok zaten." Kapıya doğru yürüyüp karargahtan çıktım. Demir'in ne olur ne olmaz diyerek ceplediğim anahtara baktım. Önce Demir'in görebileceği şekilde ona gösterdim. O gözlerini devirip ceplerini yoklayınca kapıdaki nöbetçiye anahtarı bırakıp kendi arabama doğru yürüdüm. Arabada yedek kıyafetim vardı.
Arabama bindim, çalıştırdım ve eve sürmeye başladım.
Geldiğimde hızlıca içeri girdim. Akşam yemeğini bu saatte yiyorlardı ve kaçırmak istememiştim.
Zile bastığımda kapıyı Atakan açtı. Beni görünce asılan yüzü gülümsedi.
"Ne oldu oğlum sana?" Bana sarılınca bende ona sarıldım.
"Abla Allah gönderdi seni abimgil sabahtan beri bana işlerini yaptırıyorlar." Ayakkabımı çıkarıp içeri girdim.
"Bi konuşalım abinlerle." Salona doğru yürüdüm. Kapıyı açtım.
"Atakan getirdin mi suyumu?" Atakan'ın elindeki suyu aldım ve konuşan savcının üstüne boşalttım.
"Atakan!" Beni gördü.
"Asena." Asena tabi ya Asena.
"Yemin ediyorum dejavu gibi oldu." Bartu (doktor) kahkaha atarak gülüyordu.
"İki mi oldu bu?" Diğerleride gülünce konuştum.
"Hizmetçin mi bu çocuk senin?" Atakan alttan alttan gülüyordu.
"Sıçtım ağzına Atakan." Alp sessizce söylenmişti.
"Duyamadım." Alp ayaklandı.
"Yok bir şey canım kardeşim." Gülümsedim.
"Şöyle bas geri." Kalktığı yerine oturdum.
"Yemin ediyorum akıllanmıyor ya." Daha yemek hazır değildi.
"Moralin bozuk gibi." Doktor'a (bartu) baktım.
"Bir aydır adam akıllı göreve gitmiyorum." Gülmeye başladılar.
"Bunun için mi?" Kafasına yandan aldığım yastığı attım.
"Ben gidiyorum." Ayaklandım.
"Nereye?" Gülen psikologa döndüm.
"Üstümü değiştirmeye." Üst kattaki odalardan birine girip üstümü değiştirdim.
Aşağı indiğimde yemek hazırdı zaten. Hep beraber yemeğe oturduk. Masada arada bi sohbet ediliyordu ama genel olarak yemeğe odaklıydı herkes. Pilavdan bir kaşık aldım. Almamla gözlerimin büyümesi bir oldu.
Siktir, siktir, siktir. Zorlukla yutmuştum. O tanıdık tat. Telefonuma mesaj gelmiş gibi yapıp hızlıca ayaklandım.
"Benim çıkmam gerekiyor." Çantamı alıp kapıya doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Kimseyi beklemeden ayakkabımı giydim ve çıktım.
Birazdan halüsinasyon görmeye başlayacaktım. Arabama bindim. Kafam gitmeye başlamıştı. Pilava biri uyuşturucu koymuştu hemde aynısıydı. Onun aynısıydı. Çocukken benim üzerimde denenin aynısıydı.
Arabayı o kadar hızlı sürüyordum ki. Nereye gidecektim? Evime gidecektim. Timim öldükten sonra uğramadığım evime. Bir kaç gün izin alırdım. Başka seçeneğim yoktu. Son hızda sürüyordum. Sema hanım arıyordu. Endişelendirmemek adına açtım.
"Kızım ne oldu öyle?" Yanımda Fırat abiyi görünce yavaştan etki gösterdiğini anladım.
"Yeni gelen yarbay dosya vermişti onları yarına yetiştirmem gerekiyor. Öylece çıktım ama." Sema hanım anlayışlı sesiyle onaylayıp kapatmıştı.
"Ne o küs müyüz?" Evin önüne geldiğimde ellerimde titremeye başlamıştı. Çünkü direniyordum. Bir an kapı döndü. Geriye çekildim.
"Asena bizi görmek istemiyor musun?" Mete geldi.
"Git nolur, git." Kapıyı zar zor açtığımda içeri girip kapıyı kapattım. Kapının arkasına oturdum. Direnecek gücüm kalmamıştı.
"Yanımdasınız." Mete elindeki pastayla girdi.
"Yanındayız." Bu bir oyundu benim yarın karargaha gitmem gerekiyordu. Albayı aradım.
"Komutanım üç gün izin alabilir miyim?" Batın bana baktı.
"Niye yok sayıyorsun daha yeni iyiydik?" Bir anda kendimi lunaparkta buldum.
"Tabi de iyi misin sen?" Albayın sesi kendime getirdi ya da direnmeme yardım etti.
"İyiyim komutanım biraz dinlensem daha iyi olacağım." Cenk abi gözlerime gözlerime bakıyordu gözlerimi kapattım.
"Tamam Asena sen dinlen kendine gel kızım." Kalbimin atışı kulaklarımı çınlatıyordu.
"Görüşürüz komutanım." Telefonu kapatır kapatmaz kendimi teslim ettim.
Önce bi bahçede buldum kendimi sonu olmayan bi bahçe. Timimleydim ve mutluydum. Sonrasını hatırlamıyordum.
Uyandığımda öğlen ikiydi. Tuvalete gidip midemi boşalttım. Vücut tekrar istediği için anlımdan boncuk boncuk ter akıyordu. Aynaya baktığımda yüzümde renk kalmadığını gördüm. Yüzümde renk yoktu üstüne üstlük ruh gibi boş bakıyordu gözlerim. Aklım dün gördüğüm timimdeydi. Onları görmüştüm. Kafam dağılsın diye akşama kadar tüm evi temizlemiştim ama ne onları gördüğümü unutabilmiştim ne de onlarla en son kaldığım evde olduğumu.
Duşa girmiştim ama yine gitmemişlerdi aklımdan. Onları özlüyordum. Kahve ve sigaranın iyi olacağını düşünerek markete gittim. Gitmişken hem alışveriş yaptım hemde sigara kahve falan almıştım. Eve girer girmez kahve yaptım.
Çıkmıyordu aklımdan. Canım çıkıyor ama aklımdan çıkmıyor.
Kahveyi zift gibi yapmıştım genelde de böyle içiyordum ama bu sefer iki ölçüyü tek bardak yapmıştım. Sigara içmiştim bilmem kaçıncı kez ama yine çıkmamıştı.
Evdeki fotoğraflara baktım. Duman konserinden olan saçma fotoğrafa baktım. Mete'nin doğum gününde gittiğimiz bağırarak söylediğimiz. Ceyhun'un doğum günümde aldığı kar küresine baktım. İçinde nah çeken bir el vardı. Gözümden bir damla yaş düştü.
Diğer fotoğrafa baktım. Gece bilmem kaçta acıktığımız için gittiğimiz çorbacıda çekinmiştik.
Yanındaki fotoğrafsa hepimizin görevde olduğu ve Aras ve Batın yine kavga ederken çekindiğimiz bir fotoğraftı.
Başka bir fotoğraf karesi ise diğerlerinin üstü başı un olmuş benimde hortlak görmüş gibi korktuğum resimdi.
"Gelseniz olmaz mı?" Bir damla daha düştü. Fotoğrafları bıraktım. Bir kahve daha yaptım. Sigarayı aldım ve televizyonun karşısına geçtim.
Açtığımda bi video çıktı.
"Asena biz görevden geldiğimize göre bi yemek şart." Şehit oldukları günün öncesi koydukları bir videoydu büyük ihtimalle ama benim açmaya cesaretim olmamıştı. Baştan aldım.
"Asena biz görevden geldiğimize göre bi yemek şart." Baştan aldım.
"Asena biz görevden geldiğimize göre bi yemek şart." Baştan aldım.
"Asena biz görevden geldiğimize göre bi yemek şart." Baştan aldım.
"Asena biz görevden geldiğimize göre bi yemek şart." Onlar görevden gelemedi... Ben onların uzuvlarını topladım.
Baştan alacaktım ki kapının çalmasıyla duraksadım.
_________________________________
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
Uzun zamandır yoktumm.
Offffff ben nasıl böyle bir bölüm yazdım.
Bölüm nasıldı?
En sevdiğiniz kısım?
Karanla birbirlerini odun emojisiyle kaydetmeleri peki?
Sizce kim geldi?
Yemeğe kim koydu uyuşturucuyu?
Yarbay?
Hakan?
Sizce diğer bölümde ne olacak?
Görüşürüzzz
Kendinize iyi bakın sizi seviyorum.
WhatsApp kanalı : https://whatsapp.com/channel/0029VaW35k65fM5cpbsWXJ01
İnsta, tiktok : biryazarr18
Linkin üzerine fazla basınca hepsini seçip kopyalayıp google a yapıştırabilirsiniz.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.21k Okunma |
1.18k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |