
34.Bölüm
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
İyi okumalar.
_________________________________
Dosyayı aldığım gibi albayın odasına doğru yürümeye başladım. O sırada yarbay ile karşılaştım.
"Asena Yıldırım / İstanbul emret komutanım." Elimdeki dosyalara baktı.
"Bu dosyalar." Elimden çekince neye uğradığımı şaşırdım.
"Komutanım onları albaya teslim etmem gerekiyor." Dosyaları kurcalamaya devam etti.
"Ben veririm işine dön asker." Böm böm bakmaya başladım.
"Komutanım dosyalar gizlilik içeriyor benim vermem lazım zaten okudunuz duyulmaması gerekiyor." Bana baktı kaşlarını kaldırıp.
"Askerliği senden öğrenecek değilim." Beni öylece bırakıp gittiğinde bir süre öyle kaldım.
"Akıl sağlığım tehlikeye düşüyor böyle insanlar yüzünden." Ne kadar sevmesemde onunda bir asker olduğunu düşünerek odama geçtim. Karargahdaki haine göz yumacak değildi.
Yarın dosya hakkında konuşurdum albayla da. Uzun zamandır motorumla dışarı çıkmıyordum. Yapacak işimde yoktu. Karan yüzbaşıyı aradım.
"Ben çıkabilir miyim komutanım? Yapacak işim kalmadı." Jeton geç düştüğünden bir süre cevap gelmedi.
"Çıkabilirsin bir şey olursa ararım." Onaylayıp kapattım telefonu. Üstüme siyah deri ceketimle kombinlediğim siyah pantolonumla üstüne tam oturan bir tişörtüm vardı. Kaskımı ve anahtarımı alıp koridora çıktım. Saçımı bağlamıştım.
Motorum uzun zaman önce yapılmıştı ama ben bir türlü binmeye vakit bulamamıştım. Aslında uzun zamandırda burdaydı.
Dışarı çıktım ve motorumun yanına gittim.
"Eskisi gibi olmuş." Bindim ve kaskımı taktım. Anahtarı da taktığımda o an ne düşünüyorsam hepsi sıfırlandı.
Sadece ben ve motorum vardı.
Motoru çalıştırdığımda sesi bile güzel gelmeye başlamıştı. Karargahdan kimliği gösterip çıktığımda biraz hızlanmıştım.
Yolu çok az uzatmış olabilirdim ama çok az. Yersen öyleydi.
Yaklaşık yarım saat daha gezince Buse'nin evine gelebilmiştim. Keyfim yerinde olduğu için ona da evet demiştim.
Kapıyı Buse'nin bana verdiği anahtarla açtığımda eğilmek zorunda kaldım. Kafamın üstünden terlik geçmişti.
"Buse ben ne yaptım?!" Bağırdığımda ses gelmeyince kapıyı kapatıp içeri girdim.
Oturma odasının önüne geldiğimde elindeki terlikle bana bakan Fatma halayı gördüm.
Buse'nin çok uzaktan akrabasıydı. Ailesi olmadığı zamanlarda Buse'ye ve Çağrı abiye desteği çok olan aklı başında bir kadındı. Saçma batıl inançları olsa da.
"Hoşgeldin Fatma hala." Elini öpecekken elindeki terliği üstüme savurdu.
"Haberin var mıydı?" Geri çekildim.
"Neyden haberim var mıydı?" Elindeki terlikle Buse ve Burçak'a döndü.
"İkisinin yediği halttan." Hangisini kast ettiğini anlamamıştım.
"Ben var mıymışım?" Gözü seğirir gibi.
"Var mıydı?" Buse bana baktı sonra önüne döndü.
"Vardı." Beni de koltuğa çekiştirdi.
"Konuyu anlayabilirsem yardımcı olacağım ama bana anlatmıyorsunuz." Burçak konuşmaya başladı.
"Karakola düştüğümüz günden biraz haberi olmuş." Hangi karakola düştüğümüz günden bahsediyorlardı?
"Bir de karakola mı düştünüz?!" Fatma halanın gözü seğirmeye devam etti.
"O değil miydi?" Burçak ayaklandı.
"O zaman ben niye azar yiyorum bilmediğim şey için!" Fatma halanın tek bakışıyla geri oturdu.
"Ben senin için kurşun yerim halam!" Eliyle anlını ovuşturdu.
"Buse git kahve yap bu olayı sonra konuşacağız şimdi konuşacak dedikodumuz var." Ordan da yırtmıştık.
"Dedikodumuz derken geneli kapsıyor senin komşuları değil yani." Fatma hala cıkladı. Biz sessiz sakin ölmeden bir süre oturduktan sonra Buse kahvelerle geldi.
"Sen bi avukat çocuk anlatmıştın. Ne oldu onunla?" Buse kahveden yudum dahi alamamıştı.
"Nezarette Fatma hala." Buse , Burçak ve Fatma hala bana döndü. Sessiz geçen bir kaç dakika ardından Buse, Fatma halanın terliğini alıp üstüme koşmaya başladı.
"Her flörtümü nezarete atmak zorunda mısın?" Fatma halanın arkasına saklandım.
"Evet." Cebimde tesadüfen bulduğum çekirdeği çitlemeye başladım.
"Bir de evet diyor." Aynısını çoğu kez Burçak'a da yapmıştım.
"Adam gibi davransalardı yapmazdım. Kız arkadaşı vardı ve seninle onu aldatacaktı sözde." Buse terliği indirdi yerine geçti. Fatma teyze kıs kıs gülüyordu. Omzuma bir el inmesiyle gözlerimi kırpıştırdım.
"Aferin kız Asena. Sen olduğun sürece aklım arkada kalmaz." Gülmeye devam etti.
"Burçak git çekirdek getir sende." Kadın dedikoduya açtı aç.
"İyi olmuş, iyi." Burçak çekirdek getirdiğinde sohbet ilerlemeye başlamış benimde uykum gelmişti ve uyukluyordum.
"Asena seninki ne oldu?" Fatma hala tarafında dürtülmüştüm.
"Benimki kim?" Fatma hala memnuniyetsizce başını salladı.
"Yemem hala ben. Ayrıca benimki diye biri de yok." Her defasında aynısını yapıyordu ama ben her defasında ısrarla odunluk özelliğimi koruyordum.
"Hala var ya bir yüzbaşı var bunun arkasında bence yanık buna da bizimki yüz vermiyor." Kaşlarım istemsiz çatıldı Burçak'a ama o sinsi sinsi gülüyordu. Beni Fatma halanın önüne atmıştı. Sözde intikam alıyordu.
"Hatta kucağına falan aldı hala bunu." Fatma hala inanmaz gibi baktı ki ben bile inanmıyordum.
"Bu odun onu vurmadı mı?" Burçak cıkladı.
"Vurmadı." Gerizekalının aklındakini çözünce yüzüm buruştu.
"O olayda beni kucağına almasını sen söyledin beni kaçırmaya kalktınız ki tüfekli amca kovaladı bizi sizin yüzünüzden." Şehitlikteki olaydan bahsediyordu.
"Her neyse." Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.
"Sizi orda tüfekli amcaya yem edecektim yanlış yaptım." Burçak gülmeye devam etti.
"Yapmasaydın." Burçak çok adiydi.
"Ben gidiyorum." Üçünü de arkamda bırakıp Buse'nin odasına gittim. Kendime kıyafet seçtikten sonra üstüme giydim ve uykuya daldım.
Uyandığımda yanımda Buse vardı. Büyük ihtimalle gece yanıma gelmişti. Kalktım ve kendi kıyafetlerimi giydim. Mutfağa gidip küçük bir kağıdın üstüne çıktığımı yazıp evden çıktım.
O Hakan'ın kılığına giren sevgili ikizi olan itin bugün fişini çekecektim. Fazla oyalanmadan motoruma binip karargaha gittim.
Önce odama girmiş üstümü değiştirmiştim. Şimdiyse albayın odasına gidiyordum. Albayın odasının önüne geldiğimde kapıyı çalıp içeri girdim.
"Yüzbaşı Asena Yıldırım/ İstanbul komutanım dün size gelen dosyalar hakkında konuşacaktım." Albay bana anlamamış gibi bakıyordu.
"Hangi dosyalar?" Bu sefer anlamamış gibi bakan bendim.
"Dün Yarbay Selim size dosya vermedi mi?" Albay bana bakmaya devam etti.
"Dün görüşmüştük aslında ama hayır dosya vermedi." Güvenmem suçtu.
"Anladım, iyi günler komutanım." deyip çıktığımda içimdeki sinire haim olamıyordum. Bir suçluyu adeta gizlemişti adam. Hızlı adımlarla yarbayın odasına geldiğimde sakinleşip içeri girdim.
"Ne oldu?" Konuşmaya başladım.
" Yüzbaşı Asena Yıldırım. Komutanım dün size dosya vermiştim. Galiba siz albaya vermeyi unuttunuz. Onu vermem gerekiyor bugün dosya tam olarak nerde?" Baştan aşağı süzdü beni.
"Hangi dosya?" Dalga geçiyordu galiba.
"Hakan'ın hain olduğunu kanıtlayan dosya." Önüne döndü.
"Ben öyle bir dosya bilmiyorum." Dudağımı ısırdım.
"Komutanım dün verdim size ben veririm dediniz. Nasıl bilmiyorsunuz?" Delirmek üzereydim.
"Dosya yok sen yanlış hatırlıyorsun." Gülmeye başladım.
"Komutanım önemli bir dosyaydı. Ben size elimle verdim hatırlıyorum." Ses tonum hafif yükselmişti.
"Bana mı bağırıyorsun asker?!" Gözlerimi sinirle kapattım.
"Komutanım galiba yanlış anladınız ben bağırmıyorum ama dosya çok önemliydi. Vatan haini olan birinin dosyasını saklıyorsunuz şu an!" Ayağa kalktı.
"Askeriyeye bu yüzden kadın gelmesine karşıyım!" Haddimi bilmeyen ben miydim?
"Komutanım size dün dosyayı verdim ve geri almak istiyorum niye anlamak istemiyorsunuz?!" Bağırmaya başlamıştım. Birkaç kişi sesimize gelmişti.
"Asena tamam sakinleşince konuşursun." Poyraz binbaşıda gelmişti.
"Komutanım dün ben bir dosya verdim. Dosyada bir şahsın vatan haini olduğunu kanıtlayan kanıtlar vardı. Şimdi dosya yok." İçimde oluşan sinirin tarifi yoktu.
"Sakinleşince bulursun sakin olur musun?" Beni dışarı çıracakken yarbay arkamdan konuştu.
"Bu rütbeye gelmişte kim bilir nasıl geldi. Daha üsleriyle nasıl konuşacağını bilmiyor." İşte bu kadardı. Poyraz binbaşının elini ittirdim. Önce üstümdeki Türk bayrağını çıkardım sonra soyadımın yazdığı cırt cırtı. Daha sonra belimdeki silahıda masaya koydum. Herkes ne yapacağımı beklerken ben yumruğu yüzüne geçirdim yarbayın.
"Buraya kadardı." Sinirden üstüme atılacaktı ki albay geldi.
"Asena yüzbaşım derhal odama!" Çok sinirlenmişti ve haklıydı. Koridordaki herkes bana bakıyordu. Albayın odasına gittiğimde albay bağırmaya başladı.
"NERDE OLDUĞUNU ZANNEDİYORSUN! BURASI ASKERİYE! KENDİNE GEL!" Bir vatan haininin dosyasını gizlemesi zoruma gitmişti.
"Hakkında soruşturma açılacak Asena. Uzaklaştırma alabilirsin, rütben düşürülebilir. Şimdi çık ve gözüme gözükme. Mümkünse karargahda da dolanma." Odadan hiçbir şey diyemeden çıktığımda odama gittim. O sırada bir telefon geldi.
"Kimsiniz?"
Birkaç saat sonra
İstifa mektubunu aldığım gibi albayın odasına gittim. Kapıyı çalıp girdiğimde sinirli sinirli bana baktı.
"Gözüme gözükmemeni söylemiştim." İstifa mektubunu masaya bıraktım.
"Gözükmeyeceğim." İnanmazca baktı.
"Dalga geçiyorsun." Ciddiyetimi görünce ayaklandı.
"Bundan sonra askeriniz değilim ama ziyarete gelirim. Herşey için teşekkür ederim." O konuşamadan odadan çıktım ve artık eski odama geri gittim.
Üstüme gri kapüşonlu ve siyah eşofman giydim. Odadan telefonumu alıp çıktım. Kimseyle konuşmak veya görüşmek istemiyordum.
O sırada Demir aradı.
"Asena bana gerçekten yaptığını söyleme." Demir inanmıyordu. Bende inanmazdım bana aslında.
"Yaptım hatta şu an arabama bindim ve eve gidiyorum." Zaten yorgundum dinlenecektim. Bu aralar fazla zorlamasa da yine de çok yorgun oluyordum.
"Geliyorum." Yüzüme kapatmıştı.
"Davet etmemiştim ama neyse." Eve gidip yatacaktım o da gidecekti.
Eve vardığımda kapıda beni bekleyen Demirle karşılaştım ve abilerle.
"Seni anladımda bunlar niye?" Omuz silkti. Kapıyı açtım ve içeri girdim.
"İşiniz gücünüz yok mu siz niye geldiniz?" Olayla alakalarını çözmeye çalışıyordum.
"Asena ne oluyor Allah aşkına?" Mutfağa geçtiğimde hepsi arkamdan geldi ve beni izlemeye başladı. Kendime kahve yapacaktım.
"Kahve ister misiniz?" Kollarını bağlamış bana bakıyordular.
"Onca şeyin üstüne kahve içebiliyor musun?" Başımı salladım.
"Evet." Kahveyi yaptım ve tezgaha yaslandım.
"Sen çok bağlıydın bir anda ne oldu?" Bu sefer ben omuz silktim.
"Eski timin için yapmazsın sanmıştım." Bardağı sıkmaya başladım. Karnıma yumruk yemiş gibi olmuştum.
"Bilemezsin." Delici bakışlar atıyorlardı.
"Göz altların çökmüş ve zayıflamış gibisin sen yemek yiyor musun?" Doktora gülümsedim.
"Evet." Ama o gülmüyordu.
"Depresyon belirtileri bunlar ben sana söyleyim." Psikolog abiydi konuşan.
"Öyle mi ben halimden gayet mutluyum ama." Saymaya başladı.
"Göz altların mor ve çökmüş büyük ihtimalle uyumuyorsun, zayıflamışsın çünkü iştahın yok , bir anda çok bağlı olduğun sevdiğin işimi bıraktın. Bunlar normal değil." Üçte üçü yanlıştı.
"Yanlış tahmin." Etrafımı sarmışlardı.
"Ne o zaman?" Kahveyi tezgaha bıraktım ve saçımı topuz yapmaya başladım.
"Kafa tatili." Bir yudum aldım kahvemden.
"Timindekilerin haberi var mı?" Başımı iki yana salladım.
"Yok." Boş boş bakışmaya başladık.
"Gitseniz artık. Uyumam gerekiyor." Kahve içsemde uyuyabilen bir insandım. Boş boş bakmaya devam ettiler. Kahvemi bitirip konuştum.
"Giderken kapıyı kapatın." Onları umursamadan odama çıktım ve yatağıma yerleştim.
Karnım felaket ağrıyordu. Bunun nedenini anladığımda ofladım.
"Evde ağrı kesicide yok çok güzel bir ana denk geldi cidden." Sıcak yatağımdan çıkıp tuvalete uğramıştım.
Sonraysa yine sıcak yatağıma girip uyumaya çalışmıştım.
Uyandığımda yatağımdan çıkmadım ve telefonda gezinmeye başladım. Çoktan gitmişlerdi büyük ihtimalle en azından ben öyle düşünüyordum.
Akşama kadar ya telefonumda gezinmiş ya da kitap okumuştum. Bir ara tim aramıştı olayı bir de onlara özetlemiştim.
İlk saçmaladığımı düşünmüşlerdi sonraysa ciddi olduğumu anlayıp bir süre şok olmuşlardı.
Ben telefonumla oynamaya devam ederken bir anda kapı açıldı. Ben şokla kapıya bakıyordum.
"Annen aradı yemeğe bekliyor." Bunlar gitmemiş miydi?
"Ben sizi evimden kovmadım mı?" Milletin evime bir merakı vardı her geleni evimden kovuyordum ama gitmiyorlardı en sonunda silah dayayacaktım kafalarına. Bok mu vardı anlamıyordum ki.
"Kovdun." Demir binbaşıyla bakışıyorduk.
"Gitsenize o zaman. Anlamanız mı kıt?" Telefonla oynamaya devam ettim.
"Kalk hadi." İstemeyerek kalktım.
"Üstümü giyip gelirim." Odadan çıkmıştı. Üstüme bu sefer siyah kazak ve siyah pantolon giymiştim. Karnım hala ağrıyordu.
"Hepinizi Fatma halanın önüne atacağım. Bekleyin siz." Ben kendi kendime söylenirken çoktan dışarı çıkmıştık.
"Fatma hala kim?" Gülümsedim polise.
"Tanıştırırım sabret." Telefonum yine aynı numara tarafından arandığında uzaklaştım.
"Hallettiniz mi?"
"Gece alacağız."
"Tamam." Telefonu kapatıp yanlarına gittiğimde odak noktası bendim.
"Gidelim." Arabalara bindik. Ben cam kenarına oturmuştum.
"Fazla sakinsin." Savcıya gülümsedim.
"Keyfim yerinde çünkü." Anlayamıyorlardı ama anlayacaklardı.
Geldiğimizde herkes masaya oturmuştu bizi bekliyorlardı.
"Kızım doğru mu?" Başımla onayladım.
Yemek bitene kadar konuşmamıştık fazla. Yemek bittiğindeyse çay içmek için bahçeye çıkmıştık.
Tam o sırada yine numara aradı. Ben konuşmak için başka odaya geçtim.
"Başlıyor musunuz?"
"Başlıyoruz."
"Geliyorum." Telefonu kapattımda yüzümde bir gülümseme vardı. Çıktığımı haber vermek için çayı içtiğimiz odaya gittim.
"Benim çıkmam gerekiyor." Demirde ayaklandı.
"Bende geliyorum ve itiraz etmiyorsun." Kendi bilirdi.
"Anahtarını bulursan gelirsin." Yine anahtarını almıştım ve bundan asla vazgeçmek gibi bir niyetim yoktu.
"Abla bizde kalsana bu akşam." Atakan'a gülümsedim.
"Kalırım. Sen iskambil bul ne zamandır oynamıyordum bir anlığına oynamak geldi içimden." Demir hala anahtarı ararken elimdeki anahtarı salladım.
"Geliyorsan gel." Kapıya doğru hızlı adımlarla ilerledim ve kapıyı açıp, ayakkabımı giyip çıktım.
"Nereye gidiyoruz?" Demir de peşimden geliyordu.
"Karargaha." Arabanın önüne geldiğimde hızlıca açıp bindim.
"Sen istifa etmedin mi?" Cevap vermedim.
"Ben sana olayı baştan anlatıyım bence." Gülümsedim.
Asena'nın telefon konuşması
"Kimsiniz?"
"Yüzbaşım, Hakan davasına biz bakıyoruz. Sinirlenmemize gerek yok." Anlamamıştım.
"Siz kimsiniz?"
"Milli İstihbarat Teşkilatı olarak uzun zamandır bilgi almak için çabalıyoruz. Dosya emin ellerde."
"Peki ben ne yapabilirim?"
"Sizden tek isteğimiz şu an yaptığımız planda istifa etmeniz. Geri döneceksiniz görevinize ama adınızdaki soruşturma ilerlemesini istemeyiz. Olay ortaya çıktığında kapanacaktır zaten."
"Anladım. İyi görevler."
"İşbirliği için teşekkürler yüzbaşım."
Şimdi ki zaman
"O yüzden rahattın." Başımla onayladım.
"Şimdiyse bir film izlemeye gidiyoruz gibi düşün." Çok keyifli olacaktı.
"Yani yarbayın sana öyle davranma nedeni şüphe çekmemek." Başımı salladım.
"Adam tuhaftı zaten ben aşağılarken aynı zamanda gurur vardı gözlerinde." Karargaha vardığımızda polisler, mitler hepsi oradaydı. Arabadan hızlıca indim.
"Geç kalmışım ya!" Gülerek kardeşimin kılığına giren ite baktım.
"Hoşgeldiniz yüzbaşım işbirliği için teşekkürler." Yarbay elini uzattı. Elini sıktım.
"Ne demek." Herkes şokla bakıyordu.
"Ne oluyor lan?!" Tüm askeriye sabah yumruk attığımı biliyordu sadece. Yarbay silahımı verdi. Hakan'ın kılığına giren it önüme geldiğinde daha da kahkaha attım.
"Beni hafife alman senin suçundu. Ben hafife alınacak son insanım." Bana sinirle baktı Hakan'nın kılığına giren it.
"Hala senin hakkında çok şey biliyorum." Yanına gittim.
"Sen bana hiçbir bok yapamazsın." Bu sefer yumruğu onun yüzüne geçirdim ve bayılttım.
Polisler çabuk götürürdü artık ama umarım bir aptallık yapıp uyuşturucu konusunu açmazdı.
"İyi işti gölge." Yarbaya gülümsedim.
"Sağ olun komutanım."
______________________________
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
Bitti.
Şimdi şöyle bir karar aldım. Her hafta bir bölüm atacağım ama bu hafta olmayabilirim çünkü yazılı haftası ve bu haftayı atlatmam gerekiyor.
Bölüm nasıldı?
Asena?
Yarbay?
Sizce uyuşturucu konusu açılacak mı?
Diğer bölümde ne olacak?
Sahte Hakan olayı çözüldü.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bu arada kitabımı yazalı tam bir yıl oldu şaka gibi. Tam 1 Ocak 2024 tarihinde attım ilk bölümü ve siz bunu okuduğunuzda 1 Ocak 2025 olacak.
Doğum günün kutlu olsun canım kitabım iyi ki yazmışım seni.
Sizi seviyorum.
Kendinize iyi bakın.
Mutlu yıllar olsun.
Tüm sosyal medyalar: biryazarr18
2167 kelime
WhatsApp kanalı : https://whatsapp.com/channel/0029VaW35k65fM5cpbsWXJ01
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.21k Okunma |
1.18k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |