37. Bölüm

35. Bölüm

biryazarr18
biryazarr18

35.Bölüm
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

WhatsApp kanalı: https://whatsapp.com/channel/0029VaW35k65fM5cpbsWXJ01

İyi okumalar.
_____________________________

Karargahta bir sessizlik hakimdi. Hakan'nın ikizi Hamdi dışında kimsenin sesi çıkmıyordu. Onu da şimdi götürüyorlardı zaten.

"Yüzbaşım." Yarbaya döndüm.

"Komutanım." Yarbayın yanına bir adam daha geldi büyük ihtimalle o da mittendi.

"Seni aramızda görmek isteriz." Bu söylediğini ben ve Demir dışında kimse duymamıştı.

"Ben askerliği bırakabileceğimi zannetmiyorum." Yarbay gülümsedi.

"Askerliği bırakmak zorunda değilsin ama." Sözünü kestim.

"Ama?" Demir'in gerildiğini hissettim.

"Bir timin olmayacak yüzbaşı. Sen sadece asker olarak dolaşacaksın seni sen olarak kimse bilmeyecek." Beni ben olarak kimse bilmeyecek. Bunu zaten hep yapmıyor muydum?

"Düşünmek istiyorum." Başıyla onayladı.

"Düşün yüzbaşı. İki hafta sonra kararını söylersin." Yarbay ve arkadaşı uzaklaşmıştı.

"Kabul edecek misin?" Demirdi.

"Bilmiyorum, bir yandan tek çalışmak çok mantıklı geliyor." Kaybedecek sadece canım oluyordu.

"Diğer yandan da time ısındın öyle değil mi?" Derin bir nefes aldım cevaplamadan önce.

"Öyle." Demir'in anahtarını yine ondan alınca güldüm. Anahtarlarına sahip çıkamıyordu.

"Niye güldün?" Karargahın dışına doğru yürümeye başladım.

"Yaşadığım hayatın saçmalığına güldüm." Konuşmadı. İkimizde arabanın önüne geldiğimizde bakıştık.

"Anahtar nerde?" Cebimdeki anahtarı fırlattım Demir'e.

"Sırf senin bu tepkin için anahtarlarını almaya bayılıyorum." Gülerek bindiğimde bana akıllanmayacağımı ifade eden bir bakış attı.

"Amcamgile mi?" Başımla onayladım.

"Ya da Demir önce benim eve bir uğrasak kıyafet alsam." Yanımda hiç kıyafetim yoktu.

"Tamam." Telefonumda gezinirken davet gününe ait bir mesaj ile karşılaştım. Büyük ihtimalle bakmayı unutmuştum. Özür dileyen numaradandı.

Beni hatırlamadın.

Kimi hatırlamamıştım. Fazla umursamayıp telefonda gezinmeye devam ettim.

"Ben bekliyorum sen al gel." Demir'i onaylayıp arabadan indim. Binaya girmiş asansöre binmiştim. Evimin önüne geldiğimde kapıyı açıp içeri girdim.

İçerideki yabancı kokuyla silahımı çıkardım. Evi kontrol ettiğimde birinin olmadığını gördüm ama birinin girdiğine emindim. Belki de kafamda kuruyordum. Daha fazla oyalanmadan kıyafet aldım ve evden çıktım. Arabaya bindiğimde Demir hızlıca arabayı sürmeye devam etti.

Demir annesini aradığında onlarında orada kalacağını öğrendim.

"Seninle bi motor yarışımız vardı." Demir konuştuğunda gülümsedim.

"Hallederiz onu." Eve geldiğimizde herkes bir yere toplanmış bir şey yapıyorlardı. Atakan'ın yanına gittim.

"Ne oluyor?" Atakan heyecanlı bir şekilde bana baktı.

"Abla sen bana dedin ya iskambil çıkar diye bende çıkardım. Şu an Sarp abiyle (kuzen psikolog) Mert abi ( kuzen fizik öğretmeni) çok fena kapışıyor." Bende aradan geçip izlemeye başladım.

"Bence Sarp kazanıcak." Fikrimi belirttiğimde herkes bana baktı.

"Nereden biliyorsun?" Mertti konuşan.

"Oynadığı taktiği bende kullanıyordum senin kullandığın taktiğin o taktik karşısında şansı yok." Bunu dememle Mert'in yenilmesi bir oldu.

"Sen otur Asena seni de görelim." Mert'in konuşmasıyla bu sefer ben oturdum Sarp'ın karşısına. Psikologları sevmiyordum ve şu an bir psikolog karşısında olmak beni geriyordu.

Bir şey demeden kartların dağıtılmasını bekledik. En son timimle oynamıştım galiba..

"Başla." Başladığımda önce kaybediyormuş gibi yaptım ve elimdeki tüm kartları neredeyse ona verdim. Bu benim onun elimdeki kartları bilmemi sağladı. Sonraysa oyunu gerçekten oynamaya başladım.

"Sarp yerinde olsaydım şu an elinde olan sağdan sekizinci karttan kurtulurdum." Şokla bana baktığında göz göze gelmedim.

"Sen nerden biliyorsun abla Sarp abinin kartlarını?" Atakan'a cevap vermedim.

"Kurtulmuyorsan oyunu bitiriyorum." deyip son kozumu oynadığımda zaten oyunu bitirmiştim.

O sırada telefonum çaldı ve uzaklaştım.

"Yüzbaşı Asena Yıldırım /İstanbul emredin komutanım." Albaydı arayan.

"Asena üsttekiler istifa konusunda sıkıntı çıkarıyor yarın bu konuyu halledeceğim yarın karargaha gelmene gerek yok." Bu zaten olabilecek ihtimallerdendi.

"Mit ile işbirliği yaptığımdan haberleri var mı komutanım?" Olsa bir şey demezlerdi.

"Olmadığı için sıkıntı çıkarıyorlar. Ben halledeceğim yüzbaşı. Seni halledince ararım." Bir şey dememi beklemeden yüzüme kapattı. Meşgul adamdı sonuç olarak. Diğerlerinin yanına gittiğimde odak noktası bendim.

"İstifa etmemiş miydin?" Tuğrul (emniyet müdürü amca) beye baktım.

"Etmedim görev icabıydı." Daha fazla konuşmamıştık. Sema hanım saatin gece olduğunu ve uyumamız gerektiğini söyleyerek tüm evi yatmak için dağıtmıştı.

Bende üst kattaki odalardan birine geçip üstümü değiştirmiştim. Bana hazırlanan yatağa yattığımda tüm uykum kaçmıştı. Bir süre daha dönüp durduğumda uyuyamayacağımı anlayıp mutfaktaki balkona gittim. Sigaramda yoktu. Arkadan sesler geliyordu.

"Dolapta vardır bir şeyler." Oğuz (kuzen psikolog) , Aral (abi psikolog), Barlas (polis abi), Bartu (doktor abi), Atakan (kardeş) vardı.

"Gece gece ne yapıyorsunuz?" Buzdolabını açmış bir şeyler arıyorlardı. Sorduğum soruyla hepsi duraksadı.

"Acıktık." Atakan konuşmuştu.

"Tahmin edeyim hiç biriniz yemek yapmayı bilmiyor. Gerçi sen biliyorsundur." Barlas'a döndüm.

"Görevde acıkınca falan bir şey yapmışsınızdır." Barlas mal mal bakmaya devam etti.

"Yemek yapma görevi hiçbir zaman bana düşmedi." Sabır çektim.

"Sen niye uyanıksın?" Omuz silktim Barlas'ın sorusuna karşı.

"Uyuyamadım." Dolaba bakındım.

"Ne yemeği planlıyorsunuz?" Hepsi birbirine baktı.

""Makarna"" dedi hepsi aynı anda.

"Hayatınızda bir kerede olsa yemek yemek dışında mutfağa girdiniz mi?" Hepsinden hayır cevabı alınca dolaplara bakınmaya başladım.

Makarnayı bulunca tezgaha koyup salçayı aradım. Sırf Atakan burda diye yapıyordum yoksa hiçbiri umrumda olmazdı. Belki birazda Bartu için.

"Sen yemek yapmayı ne zaman öğrendin?" Oğuzdu soran (psikolog kuzen). Zaten Oğuz ve Aral'ın burda olması beni geriyordu bide soru sormaları daha fazla geriyordu.

"Küçükken." Yemek yapmadığım için dayak yediğim anılar aklıma doluştu.

Salçayı da bulunca yapmaya koyuldum. Tüm dikkatimi makarna yapmak için ayırmıştım. Sanki makarna yapmak aklımdakileri durduruyormuş gibi.

Bir süre sonra makarnayı suya koymuş salçalı sosu da yapmıştım. Sadece makarnanın pişmesini bekliyordum.

"Abla balkonda bir şey var." Atakan'ın sesiyle balkona yöneldim. Atakan ise balkonda elindeki çikolatalı kek ile bana bakıyordu.

"Ganimet buldum galiba. Bence makarna olana kadar bununla idare edebiliriz." Masaya getirmişti. Çatalda getirdiğinde ben ayaklandım. Bazen çikolata görmek bile midemi bulandırıyordu ve şu an o anlardan biriydi.

"Yemeyecek misin?" Bartu sormuştu.

"Çikolata sevmem." Hepsi şaşırmıştı bu dediğime.

"Ben makarnaya bakıp geliyorum." Makarnayı süzdüm ve salçalı sosu koydum. Ardından tabaklara koyup masaya ilerledim. Kendime koymamıştım. Şu an sadece midem bulanıyordu ve canım sigara istiyordu.

"Barlas sen sigara içiyordun değil mi?" Başını salladı.

"Versene." Paketle çakmağı bana attı.

"Ben gidiyorum." Ayaklanmıştım kapıdan çıkıyordum ki Bartu konuştu.

"Biraz daha kalsaydın konuşurduk doğru düzgün seni gördüğümüz yok zaten." Dönüp Atakan'ı gösterdim.

"İçip gelirim. Sizde yiyin o zamana kadar." Bahçeye çıktım. Balkonda da içebilirdim ama ordan Atakan'a da gelirdi.

Bahçede çimlerin üstünde oturuyordum. Üstümde yatmak için giydiğim tişört ve eşofman vardı. Temiz hava alınca mide bulantım geçmişti.
Bir süre sonra içeri geçmiştim.

"Atakan nerde?" Balkonda oturuyorlardı.

"Uyuyakaldı bende odasına götürdüm." Konuşan Bartu'nun yanındaki koltuğa oturdum. Baya ferah ve genişti.

"Gerçekten çikolata sevmiyor musun?" Barlas'a döndüm.

"Sevmiyorum hatta midemi bulandırıyor bazen." Aral konuştu.

"Sevmiyor musun, sevmemek zorunda mı kaldın?" Anlamasını beklemiyordum.

"Neden sorduğunu anlamıyorum." Beni anlamalarını beklemiyordum onlardan.

"Kardeşimi bu hale getiren şey başka neye sebep oldu merak ediyorum." Aral bana bir şey yapmamıştı ama bilmiyordum. Oğuz'a baktım uzun bir süre o ne tepki verecek diye.

"Gitmemi mi istiyorsun?" O da bir şey yapmamıştı.

"Hayır olayın ne kadarından haberdar olduğuna bakıyorum." Sigara yaktım.

"O gün video izlendiğinde Aral aramıştı beni. Ne yapacağını bilmez bir şekilde o zaman haberim oldu. Sen benim haberim olduğunu nasıl anladın?" Kahve olsa nasıl güzel olurdu.

"Ben askerim." Kolumdaki yara izlerine baktı.

"Fazla değil mi?" Güldüm, sadece gülebildim. Sırtımdaki yara izlerini görseydi ne derdi acaba diye düşünmeden edemedim.

Fazla olan yaralarım değil benim diyemedim. Nereye gitsem, ne yapsam fazlalık olarak görülmüştüm.

"Kolunun içindeki nasıl oldu?" Bartu kolumdaki uzun yaraya bakıyordu.

"Görev." Sinirle bana baktı.

"Devletin gizli bilgilerini ver demedim." Söylesem sanki kaldırabilecekti.

"Gerçekten öğrenmek ister misin?" Psikolog olanların bakışları beni geriyordu.

"Nasıl oldu?" Sadece yara izine bakıyordu.

"İşkence." Yine bana baktı.

"Tam olarak nasıl bir işkence?" Bileğimi çevirdi.

"İçine tuz dökülüp kızgın demirle birleştirilmeye çalışılan bir yara." Beklediğim tepki hiçbirinde yoktu, acıma hiçbirinde yoktu. Sadece hüzün vardı.

"Bu insanlık değil." Aral kendi kendine konuştuğunu düşünüyordu muhtemelen. Hepsi koluma bakınca kolumu çektim odak noktalarından.

"Konu niye benim?" Konuşmamla hepsi susmuştu.

"Ben yatıyorum. Demir'e söylersiniz sabah benim işim yok." Ayaklandım ve sigaramı söndürüp balkondan çıktım.

Odaya geldiğimde yatağa geri yattım. Kendimi uykuya teslim ettiğimde saat baya ilerlemişti.

Uyandığımda yanımda Yalın (Kartal öz abinin oğlu) vardı.

"Kaaaaaaaalk!" Yalın elimden tutup beni aşağı çekiyordu.

"Kalktım Yalın." Durdu bana baktı.

"Yaşlılar hep böyle." Bu çocuk bana hala yaşlı diyordu.

"Yalın kaşınıyorsun halacım." Umursamayarak bana dil çıkardı.

"Yalın gerçekten kaşınıyorsun." Bu çocuk tam amcalarına çekmişti.

Ayağa kalktım Yalın'ı kucakladığım gibi aşağı inmeye başladım.

"Kartal bu çocuğu fazla şu gerzeklerle bırakma." Yalın gülüyordu.

"Baba halam amcalarıma gerzek dedi." Yere bıraktım.

"Bu çocuğa geçende el hareketi öğretmiştiniz demi siz." Kartalla hepsini bir arada bırakıp mutfağa geçtim. Kahvaltı hazırdı zaten.

Oturduğumda yanıma koşarak Atakan oturdu. Diğerlerine el hareketi çekince Kartal, Atakan'ın kafasına vurdu.

"Salak salak hareketler yapma." Atakan tam bana şikayet edecekti ki omuz silktim.

"Haklı." Bugün boş olduğuma göre Atakan ile dışarı çıkabilirdim. Zaten gecede uyuyakalmıştı.

"Yemekten sonra hazırlan dışarı çıkalım." Atakan'a fısıldamıştım. Sessizce onaylamıştı o da beni.

Yemek genel olarak sessiz geçmişti. Yemekler yendikten sonra bazıları işe gitmişti.

Bense şu an Atakan'ı bekliyordum. Biraz dolaşır sonra yemek yer dönerdik.

"Geldim. Hadi çıkalım." Sema hanımla karşılaşmıştık tam çıkacakken.

"Nereye?" Atakan benim yerime cevapladı.

"Ablamla öyle bi dolaşacağız" Sema hanım onayladı.

"Bir şey olursa ararsınız." Bizde onu onaylayınca evden çıktık.

"Nereye gidiyoruz?" O kadar düşünmeye vaktim olmamıştı.

"Nereye gitmeliyiz?" Düşündü bir süre.

"Abla." Bu ses tonu hiç iyi değildi.

"Ablacım." Aynadan bana yüzündeki sırıtışla bakıyordu.

"Mahalle kavgası izlemeye gidelim mi? Çekirdekte alırız." Yüzümü buruşturdum.

"Olmaz." En son böyle bir şey yaptığımızda karakola düşmüştük Buse'yle.

"Kaos olmayan bir şey söyle." Arabaya sessizlik çökmüştü.

"Sinemaya gidelim." Gayet mantıklıydı.

"Seanslara bak ne varmış?" O telefondan seanslara bakarken bende izliyeceğimiz yere gidiyordum.

"Abla komedi var." Başımla onayladım. Bir süre sonra sinema izleyeceğimiz yere gelince ikimizde arabadan indik.

Ben biletleri alacağım yere gittim. İki bilet aldıktan sonra mısırları aldım. Atakan koltukta yayılmış arkasındaki insanların yüksek sesli kahkahalarına maruz kalıyordu.

"Abla Allah rızası için al beni burdan salona geçelim." İşin kötü yanı onun oturduğu yerden başka oturmalık yer yoktu. Güldüğümde bana bir bakış attı.

"Komik değildi." Tipine daha da güldüm.

"Başlamasına 7 dakika var. Hızlı ol, hızlı." Yerlerimize geçtiğimizde sinema başlamıştı.

Mısırları yerken aynı zamanda filmi izliyorduk.

2 saat sonra
Atakan film bittiğinden beri gülüyordu. Sebebi ise yanımdaki kadın beni sevgilisi sanmış film boyu bana yaslanmıştı. Uyarmama rağmen yapmıştı.

"Ne yiyelim?" Kahkaha atmayı bırakmıştı ama hala gülüyordu.

"Fark etmez." Çok güzel yemek yapan bir yer vardı.

"Yemeklerini beğendiğim bir yer var. Oraya gidelim mi?" Atakan başıyla onayladı. Sinemadan çıkıp arabaya bindik. Fazla uzak değildi ama etrafında neredeyse hiçbir şey yoktu.

Kısa süre içinde geldiğimizde cam kenarı boş bir yere geçip oturduk.

İki tane iskender söylemiştik.

"Abla iskambilde nasıl yendin?" Çok basitti.

"Bak şimdi her karttan dört tane var. Sen eğer elindeki tüm kartları toplarsan rakibinin elinde ne olduğunu biliyorsun ama rakibin senin ne atacağını bilemez çünkü elinde bir sürü kart var." Kaybederken kazanmaktı aslında benim yaptığım. Kaybediyormuş gibi kazanmak.

Yemekler geldiğinde ikimizde birbirimizle dahi konuşmadan yemeklerimizi bitirdik. Ben hesabı ödemiştim kalkacaktık ki bileğimden tutulmam bir oldu.

"Yine karşılaştık." Davetteki gözleri tuhaf olan adamdı. Bileğini ittirdim.

"Öyle." Atakanla aramızda birkaç adım vardı. Tam yanına gidecektim ki arkamdan bir ses geldi.

"Yüzbaşı Asena Yıldırım." Duraksadım.

"Soyadını değiştirmişsin. Birde yüzbaşı olmuşsun. Garip." Bu adam gerektiğinden fazla rahatsız ediyordu. Özellikle gözleri.

"Atakan arabaya geç, kapıyı kitle." Atakan kararsız kalmış gibiydi.

"Bana bir şey olmaz." Anahtarı eline bıraktım. Atakan son kez bana bakıp gitti.

Atakan'dan o dakikalar
Arabaya gidip kapıyı kitlemiştim. Ablamla o adamın ne yapacağını izliyordum. Ablam tahminime göre onu döveceği için beni göndermişti.

Ama öyle olmadı.

Adamın eli ablamın saçına gidince ablam adamın elini yakaladı. Titreyen eli buradan bile gözüküyordu. O sırada Bartu abim aradı.

"Atakan eğer bir daha tişörtlerimi alırsan seni gerçekten" sözünü kestim.

"Abi." Adamın ablamın üstüne yürümesiyle ablam geri adımladı. Şimdiye dövmesi gerekmiyor muydu?

"Ne oluyor?" İlk halinden eser kalmamıştı.

"Bilmiyorum ama hiç iyi şeyler olmuyor." Diyebileceğim tek şey buydu.

"Konum at geliyorum." Telefonu kapatıp konum attım.

Asena'dan aynı dakikalar
"Gerçekten hatırlamıyorsun beni öyle değil mi?" Gözlerine bakmıyordum. Dışarıyı izliyordum sadece.

"Hatırlamam gereken birisi misin?" Ben neyi unutmuştum? Eli saçıma gidince bileğinden yakaladım. İstemsizce göz göze gelmiştik. Gözlerimi çektiğimde kahkaha attı.

"Hala gözlerime bakamıyorsun. Sen hatırlamadığına emin misin?" Hafızamı zorluyordum ama aklıma hiçbir şey gelmiyordu.

"Seninle sonra konuşuruz. Merak etme hatırlatacağım." Sesi tanıdıktı ama hiçbir şey hatırlayamıyordum. Bu beni delirtmek üzereydi. Elim istemsiz titremeye başlayınca daha çok şoka girdim. Vücudum tepki veriyor, beni uyarıyordu ama ben onu hatırlamıyordum. Sadece gözleri o kadar tuhaftı ki.

"Bu arada unutmadım davette beni dövdürdüğünü. Her neyse herşeyin bir zamanı var. Hamdi'yi çıkaracaksın içeriden. O da senin geçmişin hakkında konuşmayacak. Biliyorsun konuşursa ve eğer kanında uyuşturucu çıkarsa neler olabileceğini." Uyuşturucuyu koyan onlardı.

"Sen kimsin?" İçimde garip bir korku vardı. Üstüme yürüyünce geriye bir adım attım.

"Korkuyorsun, hala korkuyorsun." Bunları yapan sanki ben değildim. İçimdeki küçük kızın hareketleriydi sanki. Delirmek üzereydim. Ben neyi unutmuştum?!

"Yarın akşama Hamdi dışarıda olacak yüzbaşı." Omzuma çarpıp geçtiğinde bir tepki veremedim.

Birkaç saniye sonra kendime gelince arabaya gittim.

"Abla ne oluyor?" Elimi saçıma daldırdım.

"Konuştuk biraz ama benim bir yere gitmem gerekiyor. Biraz daha bir şeyler yapalım isterdim ama maalesef işim çıktı. Seni eve bıraksam olur mu?" Atakan'ı bu işe sürüklemek aptallık olurdu.

"Siz konuşurken abim aradı ve galiba o da buraya geliyor." Sözünü bitirir bitirmez Bartu'nun arabası gözüktü.

"Ben abimle giderim sen işini hallet ama söz ver başka bir gün tekrarlayacağız." Gülümsedim.

"Söz." Atakan arabadan indiğinde aklımda tekrarlanan tek bir şey vardı.

Ben bir şey unutmuştum...

Ben bir şey unutmuştum.

Ben bir şey unutmuştum!

Gaza yüklendiğimde kimi arayabileceğimi düşünüyordum.

Geçmişimle alakalıysa Burçak da vardı işin içinde. Burçak'ı korkutmak isteyeceğim son şey olabilirdi. Buse'yi arasam ağzından kaçırırsa Burçak öğrenirdi.

Aklıma tek bir kişi geldi. Telefonumu alıp onu aradım.

"Karan müsait misin?" Belki yanlış kişiydi ama yardım edebilecek son kişiydi.
________________________________

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

Asena sizce neyi unuttu?

O kim?

En sevdiğiniz kısım?

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Geçen bölümde şok olmuşsunuz.

Balkonda konuşulanlar?

Yalın'ın Asena'ya sürekli yaşlı demesi?

Sizi seviyorum.

Kendinize iyi bakın.

Görüşürüz.

WhatsApp kanalı: https://whatsapp.com/channel/0029VaW35k65fM5cpbsWXJ01

Tüm sosyal medya hesapları : biryazarr18

2208 kelime

Bölüm : 22.06.2025 21:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...