
37.Bölüm
Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
İyi okumalar.
——————————————————————
Hızlı adımlarla dışarı çıktığımızda bir teröristin masum bir kızı rehin aldığını gördük. Sadece o vardı. Silahımı ona doğrulttum.
"Kızı bırak!" Bağırdığımda irkildi ama silahı indirmedi.
"Bugün biri ölecek!" Gergin bir nefes aldım.
"Kızı bırak teslim ol!" Selçuktu. Arkadan bir silah sesi geldi.
"Ayrıntı belirtmenin önemi işte." Çınar arkadan küfredercesine çıktı. Bir an kızı görünce olduğu yerde kaldı.
"Siktir." İkisi uzun uzun bakışırken Emre sadece bizim duyabileceğimiz kısık bir sesle araya girdi.
"Öpüşürlerse kusarım." Haykırarak gülmeye başladık.
"Lan Emre çok orijinal adamsın." Selçuk gülmekten kesik kesik konuşmuştu. Biz hala gülmeye devam ederken gözüm etraftakilerin adama bakışına takıldı. Bizim dışımızdakiler korkarak bakıyordu cesede.
"Adamı uzaklaştır tim." Emri verip çekildim.
"Komutanım sizde dinlenin yola çıkmamız gerekiyor bu akşam." Bi anlığına başım döndü ve gözlerim kararır gibi oldu. Duvara tutundum. Timin bakışları bana döndü.
"Komutanım?" Selçuktu.
"İyiyim bi anlığına başım döndü." Onları orda bırakıp dışarıyı kontrol etmeye çıktım. Aniden yanımda yüzbaşı belirdi. Üstünde bu sefer tişört vardı.
"Dinlenmenizi söylemiştim." Enerjisi yerindeydi anlaşılan.
"Etkisi geçmedi mi?" Bakmaya gerek duymadım.
"Geçti. Bu sadece onun yorgunluğu." O kadarda uyumuştum aslında. Başıyla onayladı.
"Yüzbaşım gidin dinlenin etrafı kontrol edip geleceğim." Gitmedi. Vurulup tüm timin yüreğine indirdikten sonra birde bayılması gerçekten gereği olmayan bir şeydi.
"Rütbeden çıkabilir miyiz?" Başıyla onayladı.
"Karan defolup dinlenmeye gider misin?" Bu kadar kibar olmama şaşırmıştım.
"Defolup dinlenmeye gidiyorum." Karan yüzbaşı gittikten sonra biraz daha dolanıp güvenli olduğuna karar verdikten sonra eve girdim. Tim oturmuş boş geyik yapıyordu.
"Komutanım" hepimiz Yiğit'e döndük.
"Oğlum şu odada alt tarafı 7 tane komutanın var bu kadar açıklayıcı olmana gerek yok." Haydar abi tüm timi kahkahaya boğmuştu.
"Haydar komutanım." Yiğit, Çınar'a bakarak konuştu.
"Aşık olduğumu nasıl anladım demiştiniz?" Haydar abi sırıtmaya başladı.
"Kendimi uzun uzun hiç sıkılmadan izlerken bulmuştum." Selçuk gülerek konuştu.
"Aynı Çınar. Allah Allah ne kadar garip. Sonra abi." Odaya o kız girince konuşmayı kesip kıza döndük. Kız çay dağıtıyordu. Sıra Çınar'a gelince Çınar salak salak bakıyordu.
"Çay almıyor musun?" Çınar'ın bakışları çaya kaydı.
"Yok yani evet alıyorum." Çayı alınca kız gitti.
"Böyle karşısında iki laf edemiyordum. Bir an dilim tutuluyordu. Saçmalıyordum." Emre konuştu bu sefer.
"Aynı Çınar. Daha da garipleşmeye başladı. Eee sonra abi." Haydar abi devam etti.
"Gülüşüne dalarken buldum kendimi, dakikalar boyunca izleyip mutlu olurkende bulunca dedim ki ben fena aşık olmuşum." Çınar dediklerimizi gram umursamıyordu. Dalmış gibiydi.
"Eh darısı hepimize abi." Çayımdan bir yudum aldım.
"Saol Selçuk almayım ben." Bakışlar bana döndü.
"Boşverin komutanım almayın aramızda akıllı birine ihtiyaç vardı zaten." Selçuk uzatmamıştı.
"Akılsız mı diyorsun sen bana it herif." Haydar abi üstüne alınmıştı. Selçuk'un ensesine geçirmesiyle baya bi ses çıkmıştı.
"Yok abi ben öyle demek istemedim." Gülümsedim hallerine.
"Akşama yola çıkıyoruz." Karan yüzbaşı bozmuştu. Hepsi bir anlığına ciddileşti.
"Hava kararınca çıkarız, buraya yakın zaten. Gece indiririz sabah evdeyiz. Anlaşılmayan?" Kimseden ses çıkmadı.
"Komutanım rakı balığa döner dönmez mi gideceğiz?" Selçuktu.
"Öyle yaparız." Emre konuştu.
"Nereye gidiyoruz?" Bi sessizlik çökmüştü.
"Balığı falan kendimiz yapalım. Benim hatun zaten gelsinler gelsinler diye tutturuyordu. Balığı bahçede yaparız. Rakıyı da gelirken alırsınız artık." Hepimiz onaylamıştık.
"Lan Selçuk senin Buse vardı o ne oldu?" Emre'yi duyar duymaz tehditkar bir tavırla Selçuk'a döndüm.
"Ne olmuş Buse'ye?" Selçuk kızardı bir anda. Emre pot kırdığının farkına varmıştı.
"Komutanım" Emre böldü.
"Komutanım Selçuk sizin arkadaşınız Buse'ye aşık olmuş. Battı balık yan gider Selçukcuğum. Kusura bakma yani." Buse'nin o gün evden çıkarken ki hali aklıma gelince arkadaşımında boş olmadığını anladım.
"Baya dava için ordaymışsın Kara." Sesimde alaycı bir tonlama vardı. Selçuk, Emre'ye öldürücü bir bakış attı.
"Komutanım" sözünü kestim.
"Arkadaşımı üzersen seni diri diri gömerim Selçuk." Önlerine engel koymak gibi bir amacım yoktu. Arkadaşımın mutluluğu beni de mutlu ederdi. Selçuk öyle bi gülümsemeye başlamıştı ki gözlerine yansımıştı.
"Çok gülme Selçuk yaptıracağım eğitimler tatlı olacak." Gülümsemesinden bir şey eksilmedi.
"Olsun komutanım." Sinsi bir şekilde gülümsedim.
"Olsun bari Selçuk. Hadi git bi etrafı turla Emre de seninle gelsin." Emre bir anlığına Selçukla göz göze geldi.
"Komutanım Yiğitte gelsin." Başımla onayladım.
"Siz önden yürümeye başladın gelir arkanızdan Yiğit." Emre tekrar Selçuk'a döndü.
"Komutanım bari Çınar gelsin." Gülümsedim.
"Gelir aslanım siz gidin arkanızdan o da gelir." Emre, Gökhan'a döndü.
"Gökhan gelsin." Ufak bir umut kırıntısıyla konuşmuştu.
"O da arkanızdan gelir aslanım siz gidinde." Bozulmuştu.
"Komutanım bari Haydar abi gelsin." Haydar abi topun ona atılmasıyla daha da gülümsedi.
"O dayak yenecek oğlum zorlama şansını." Gülümsedim Haydar abiye.
"Niye komutanım ben size haber vererek iyi bi şey yaptım." Odaya pat diye dalması hoşuma gitmemişti.
"Haydar abi de gelir arkanızdan hadi gidin siz." İkisi çıktığında diğerlerine döndüm.
"Ayırmayın." Gülerek çıktılar.
"Buse de aşık öyle değil mi?" Başımla onayladım.
"Bakışlarından belliydi o gün." Benim yine uykum gelmişti o kadar uyumama rağmen. Konuşmak bile yoruyordu.
Bacaklarımı kendime çektim başımı dizlerime yaslayıp ellerimi karnıma sardım. Dünyanın en rahat uyuma pozisyonu olabilirdi. Akşama daha enerjik olabilmek için kendimi uykunun kollarına bıraktım.
"Komutanım, Asena komutanım yine mi uyuyor?" Kim olduğunu anlamadım.
"Bir sıkıntısı mı var acaba?" Yine kim olduğu anlamadım. Başımı kaldırıp etrafa bakındım.
"Yarım saate çıkacağız." Bu Karan yüzbaşıydı.
"Diğerlerini de toparla Çınar." Odada Çınar, Gökhan, Emre vardı.
"Uyandınız mı komutanım?" Bayık bir bakış attım Emre'ye. İçimden yok hala uyuyorum demek gelse de hiçbir şey demedim.
"Toplanın." Odadan çıktıklarında cebimden bir sigara alıp camı açtım ve camın önüne oturdum.
"Kaç saat uyudum?" Karan saate baktı.
" 4 saattir." En azından daha enerjik hissediyordum. Enerjim yerine geri geliyordu.
Beni izlediğini hissediyordum ama ona dönmedim. Tim odaya girdiğinde sigarayı elimle söndürüp cebime attım.
"Çıkıyoruz." Yarım saat sonra toparlanmış evinde kaldığımız kişiye de çıkacağımızı belirtip evden tamamen ayrılmıştık.
"Birkaç saatlik bi yolumuz var." Kimseden ses çıkmadı sadece yürümeye başladık.
Birkaç saat sonra
"Komutanım geldik." Yiğit'in sesiyle hepimiz karşımdaki tuhaf it barınağını incelemeye başladık.
"Kaç kişiler?" Karan yüzbaşın sesindeki gerginlik hepimizi germişti.
" En fazla 50 komutanım." Tek seferde yerdik onları.
"Etrafına yerleşin atış serbest dediğimde indiriyoruz." Ben Karan yüzbaşıyla arka tarafa geçmiştim.
"O iti canlı istiyorum. Kalan hepsini indirin. Turan timi atış serbest." Adamları tek tek indirirken arkadan kaçmaya çalışan o piçi gördüm. Konuşlandığım yerden çıkıp sessizce ona yaklaştım. Ensesine namlunun soğuk ucunu dayadım.
"Kaçabileceğini gerçekten düşünüyor musun?" Silah sesleri yavaş yavaş kesilmeye başlamıştı.
Ellerini plastik kelepçeyle iyice sıktırdım. Ensesinden tuttuğum gibi Karan yüzbaşının önüne attım. Silah sesleri tamamen kesilmişti.
"Keskin (Çınar) yanına Geveze (Gökhan) ve Kara'yı (Selçuk'u) al içeriye bakın." Karan yüzbaşı yerdeki ite iyi bir yumruk attı. İt yere düştüğünde yakasından tuttuğu gibi adamı dövmeye başladı. Hiç karışmadan sadece izledim. Yılların hırsı vardı üstünde. Adam bayıldığında da dövmeye devam etti.
"Karan adamı dövmen çok hoş ve keyif verici bir durum ama ölürse işimize yaramaz." Son bi tekme attıktan sonra bırakmıştı.
"Hoş bir durum." Kendi kendine konuşmuştu.
"Hoş ve izlemesi keyif verici." Bana döndü.
"Eserlerini de gördük Asena." Gülümsedim. Mikrofondan ses geldi.
"Ya normal bir Allah'ın kulu yok mu şu timde ya! Ya daha yeni işkence tarzlarıyla övündüler, işkence tarzlarıyla!" Haydar abiydi ve galiba haklıydı.
"Ya Haydar abi sen geçen gün sohbet arasında sanki adamların götüne bomba sokup patlatalım diyordun." Gözlerim açıldı Karan'ın konuşmasıyla.
"Abi çok normalmişsin sende." Konuştuğumda Haydar abi savunmaya geçti.
"Bende bu timden biriyim. Timde akıllı biri yok mu dedim akıllıyım demedim ki." Haklıydı. Çınar, Gökhan ve Selçuk ellerinde bazı dosyalarla gelmişlerdi.
"Başka bir şey var mı?" Selçuk başını hayır anlamında salladı.
"Yok komutanım sadece bunlar vardı."
"Gidelim o zaman." Karan yüzbaşı telsizi açıp buluşma alanına helikopter istedi. Buluşma yerine gittiğimizde helikopter çoktan gelmişti. Telsizin sinyalini bozmadıkları için helikoptere haber verebilmiştik.
"Akşam bizdesiniz." Tehtit edercesine parmağını salladı Haydar abi.
"Sizdeyiz abi tamam. İtiraz eden yok. Yapıcaz o rakı balığı. Sen önce bi sakin ol. Parmağını bi indir." Haydar abi parmağını indirmişti. Selçuk gayet keyifliydi. Sonrasında kimse konuşmamıştı zaten.
"Komutanım iniş izni istiyorum." Karan yüzbaşı konuştu.
"İzin verildi." İnişe geçtiğimizde tedirgindim. Albay birazdan gelip beni ciddi bir şekilde yanına çağıracaktı. İndiğimizde diğer askerler adamı götürdü bizde sıraya dizilip albayın konuşmasını bekledik.
"Üç gün izinlisiniz. Asena yüzbaşım dışındakiler dağılabilir. Yüzbaşım kan vermeye gidiyorsunuz." Bilmezden geldim.
"Kan verme nedenimi anlamadım komutanım." Yılların güler yüzlü insanını oynamıştım. Rol yapmak çokta güç değildi. Diğerleri hala olduğu yerdeydiler.
"Uyuşturucu kullanmakla suçlanıyorsunuz. Öyle bir şey olmayacağını elbette biliyoruz ama kan vermeniz gerekiyor. Şüpheleri ortadan kaldırmak adına." Yüzümdeki ciddiyeti ve maskeyi koruyarak konuştum.
"Suçlanma nedenimi öğrenmek istiyorum." Sanki hiç öyle bir şey olmamış gibi inkar ediyordum.
"Korkacak bir şeyiniz mi var yüzbaşım?" Sinirden gülümsemiş gibi yaptım.
"Hayır, suçlanma bedenimi öğrenmek istiyorum." Albay gülümsedi.
"Suçlunun biri size kafayı takmış ve sorguda böyle bir konuyu ortaya attı." Yeni anlamış gibi yaptım. Albay yürümeye başladığında arkasından gitmeden önce son kez time baktım. Yüzleri bembeyaz olmuştu. Hepsinin kafasında bazı olaylar birleşiyordu. Aniden görev, halsizliğim, fazla uyumam, görevi uzatmaya çalışmamız. Karan'la son kez göz göze geldim ve başım dik bir şekilde yürümeye başladım. Sanki öyle bir şey yokmuş gibi. Maskemi taktım ve söylediğim yalana kendim bile inana kadar yalanımı kurmaya devam ettim.
Karan'dan
"Komutanım ne oluyor?" Çınar'a döndüm.
"Gelince kendisine sorarsınız." Kafamdan bin türlü düşünce geçiyordu.
"Nasıl böyle bir şey olabilir?" Emre hala bembeyazdı.
"İnanamıyorum." Bir şey demedim Selçuk'a.
"Siz niye hiç şaşırmadınız komutanım?" Omuz silktim.
"Adam takıntılıydı zaten. Ben üstümü değiştirmeye gidiyorum." Arkamda bırakıp odama geçtim. Söylediğim hiçbir şey yalan değildi ama doğruyu da söylememiştim. O kadar rahat değildim ama aklıma kötüyü getirmeyecektim.
Asena'dan
Hastaneye geldiğimde yanımdaki askere kapıda durmasını söyledim.
"Komutanım kapıda duramam gelmek zorundayım." Omuz silktim. Kolumu açtığımda yara izleri ortaya çıkmıştı. Askerin yutkunuşunu gördüm.
Hemşire elindeki iğneyle gelince yüzümü buruşturmamaya çalıştım. Yerdeki fayansları incelemeye başladım. Bir fayans, iki fayans... Aklıma getirmemeye çalışıyordum. Kanı verdikten sonra hastaneden çıkmıştık. Aklım karmakarışıktı. Karargaha geçtiğimde üstümü değiştirdim ve telefonumu alıp karargahtan çıktım.
Saat sabahın 5'i falandı. Telefonu açar açmaz timin mesajları düştü.
Yiğit
"Komutanım ne oluyor?"
Çınar
"Komutanım harbiden ne oluyor?"
Haydar abi
"Asena, abicim bir sıkıntı mı var?"
Gökhan
"Komutanım çıkınca haber verin."
Selçuk
"Komutanım albay ne demek istedi?"
Bunlar gruptan yazılanlardı. Emre ve Karan özelden yazmışlardı.
Emre
"Niye söylemedin?"
🪵(Karan)
"Sıkıntı çıktı mı?"
Önce gruba yazdım.
"Bir şey olduğu yok. Sadece hayranım çok."
Önce Emre'ye yazdım.
"Neyi söylemeliydim?" Söylemediğim için çok suçluluk hissediyordum ama söylersem daha da deşeceklerdi geçmişimi. Sonra Karan'a yazdım.
"Sonuçlar belli olunca öğreneceğiz."
Eve gelmiştim ama zili çalamazdım. Atakan'ın balkonu tamamen açıktı. Ayağımı tuğlanın birine attım. Kendimi yukarı ittiğimde ayağımı diğer tuğlaya koydum. Birkaç tuğla sonu da balkonun demirlerine tutundum ve içeri atladım. Hemen ayakkabılarımı çıkarıp sessizce kapıyı açıp Bartu'nun odasına girdim. Onun kıyafetlerinden alıp bana ayrılan odaya girdim. Üstümü değiştirip yatağa yattım ama o kadar susamıştım ki uyuyamıyordum. Sessizce kalkıp mutfağa girdim. Alp (savcı) mutfakta su içiyordu. Beni görünce bana tuhaf tuhaf bakmaya başladı.
"Alp saat sabahın beş buçuğu falan hiç kavga edesim yok. Görevden geldim yorgunum azıcık uyuyum. Uyanınca söylerim sizinkilere geldiğimi hem hiç gerek yok uyandırmaya." Hala tuhaf tuhaf bana bakmaya başladı.
"Alp siktir git yat. Gece gece korkutma insanı." Suyu içtiğimde tam gidiyordum ki şoktan çıkıp konuştu.
"Sen kimsin, Alp'i nerden tanıyorsun, üstünde niye Bartu'nun kıyafeti var?" Yüzüne baktım. Ciddi mi soruyordu.
"Alp şakanın sırası değil." Gidiyordum ki kolumdan tutup gitmemi engelledi.
"Alp salak salak hareketler yapma da bırak kolumu." Bir anda bağırdı.
"Kimsin sen?!" O bağırmaya tüm ev halkı kesin olarak uyanmıştır.
"Ne bağırıyorsun milleti uyandıracaksın saat sabahın kaçı haberin var mı?" Ev halkı teker teker aşağı dökülmeye başlamıştı.
"Al işte." Sinirle ona baktım.
"Kızım sen ne zaman geldin?" Sema hanıma zoraki gülümsedim. Bir anda odaya bir tane daha Alp girince yanımdaki Alp'e baktım.
"Oğlum sende mi geldin?" Sema hanım ikimize de sarılmıştı ama ben hala iki Alp'e de böm böm bakıyordum.
"İki tane Alp var." Gözüm ikisinin üstünde de dolanmaya başladı.
"Şu anda bulunduğumuz odada iki tane Alp var."
"Odada asla çekilmeyen savcıdan iki tane var." İki tane vardı. Bir değil iki tane.
"Kızım sen içeri nasıl girdin?" Sema hanıma döndüm ne diyeceğimi bilemez bir halde.
________________________________
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
Bittii
Sizi çok beklettim bunun için üzgünüm.
Yaz tatili geldiğine göre aslında tam gelmedi ama ben kendi özgür irademle tatil yapmaya karar verdim.
Sizi çok özledim biliyor musunuzz
Baya bi ara verdik ama artık burdayım
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?
Kuzey?
Karan?
Asena?
Tim?
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Duygu ve düşünceleriniz?
Sizce sıradaki bölümde ne olacak?
Selçuk ve Buse?
Eklemek istediğinizz?
En sevdiğiniz kısım?
Sizi çooook seviyorum
Kendinize iyi bakın
Görüşürüzzz
WhatsApp kanalı : https://whatsapp.com/channel/0029VaW35k65fM5cpbsWXJ01
Tüm sosyal medyalar :biryazarr18
2003 kelime
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.21k Okunma |
1.18k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |