
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
İyi okumalar.
____________________________
Elini çekmesi için bileğini tuttum. Elini çektiğinde konuştum.
"Komutanım insanlar ağzı kapalı konuşamıyor farkındaysanız." Gidip masasına yaslanıp kollarını bağladı. Tepemdeki lambaya baktım ve uzak olduğuna karar verdim.
"Bir haftadır hangara gidiyorum işin çıkıyor kalkıyorsun, odana gidiyorum işin çıkıyor gidiyorsun, yemekhaneye gidiyorum işin çıkıyor gidiyorsun, evine gidiyorum ne tesadüf karargahta kalmışsın bir açıklaman var mı?" Net bir odunlukla cevap verdim.
"Demek ki meşgul bir insanım." Sinirden patlamak üzereydi sanırım.
"Ordan bakınca aptala mı benziyorum?" Cıkladım.
"O zaman artık gerçek bir cevap verecek misin?" Kapını ağzında durmaktan sıkılıp yüzbaşının yaslandığı masanın yanındaki duvara yaslandım.
Cevap vermemeyi seçtim,
"Asena otururum cevap verene kadarda beklerim." Bekleme ihtimali çok yüksekti. Telefonumu çıkarıp Selçuk'a gelmesi için mesaj atacaktım ki telefonum elimden çekildi. Onu da lambanın içine koydu. Lamba yansaydı kesin elektrik çarpardı yüzbaşıyı.
"Komutanım ya albay ararsa." Ağzıma sıçmak için her şeyi yapıyordu zaten.
"Beni ilgilendirmez. Konuşuyor musun bekliyor muyuz?" Adam resmen sorgu tekniklerini kullanıyordu. Bu sefer gitti sandalyesine oturdu. Bir süre bekledikten sonra sıkılmıştım. Konuşabileceğim bir konu değildi.
Masasına geçtim kâğıdı aldım. Onun kalemini de alıp tek bir kelime yazdım.
Korktum
Kâğıtta sadece bu yazıyordu. Ayaklanıp masasına yaslandım. Onun sandalyesinin tam dibindeydim.
Okuduğunda ayaklandı.
"Korktuğun şey nefret etmem, tiksinmem ya da acımamsa hiç birini hissetmedim. Aklımın ucundan bile geçmedi." Gözlerimin içine bakarak konuşmuştu.
"Niye? Başka bir insan olsaydı hissedecekleri bunlardı. Seni onlardan ayıran ne?" Sesimin tonu çok hafif yükselmişti.
"Ben diğer insanlara benzemem!" Güldüm.
"Gerçeği söyle yüzbaşım. Ordan bakınca aptala mı benziyorum?!" Kulağıma sanki sır verecekmiş gibi eğildi.
"Ya aşık olduysam." Bana kal gelirken kapıya gitti anahtarla kapıyı açtı. Telefonumu da masaya bırakıp çıktı. O sırada odaya Aylin girdi.
"Harbiden kal gelmiş." Sarsınca ona baktım.
"Karan yüzbaşıyla karşılaştık git bak dedi ama ne oldu kızım sana." Sesli bir nefes aldım.
"Yok bir şey Aylin." Telefonumu masadan aldım.
"Nasıl bir şey yok?" Saate baktım bu saatte spor salonunda kimse olmazdı.
"Spor salonundayım ben." Bir şey demesini beklemeden aşağı indim. Isındıktan sonra kum torbasıyla oyalanmıştım. Kafamı dağıtamadığımı anlayınca bağdaş kurup yere oturdum. Selçuk salona girdiğinde yanıma bağdaş kurup oturdu.
"Komutanım." Bir şey isteyecek gibi duruyordu.
"Söyle Selçuk." Salak salak gülmeye başladı.
"Komutanım ben şimdi Buse'ye aşığım ya" ayaklandım.
"Yeter of valla yeter. Aşık olmasın artık kimse kimseye ya!" Spor salonundan çıktığımda Aylin koşarak yanıma geldi.
"Komutanım albay harekat odasına bekliyor." Başımla onayladım hızlıca üstümü değiştirip harekat odasına gittim. Bizim tim ve Aylin vardı. Albay girdiğinde ayaklandık.
"Oturun." Oturduğumuzda elindeki dosyaları masaya bıraktı.
"Karan sen Sarp Kurtuluş."
"Emre sen Okan Toprak."
"Selçuk, Yekta Demirtaş."
"Çınar , Yalın Doğan."
"Haydar, Ercüment İlter."
"Gökhan, Kerem Akyüz."
"Yiğit, Rüzgar Şanlı."
"Asena, Saye Kurtuluş."
"Aylin, İlay Toprak."
"Komutanım davete mi gideceğiz?" Albay baya keyifliydi. En son davete gittiğimizde başıma gelmeyen iş kalmamıştı.
"Moda eğlencesine gideceksiniz Asena, Moda eğlencesi." Daha kötüydüya.
"Emre ve Aylin çiftsiniz. Soy isimlerinizde belli olacağı üzere. Aylin modelsin Emre de seni izlemeye, destekleme gelmiş." Başka bir dosya aldı.
"Karan ve Asena sizde evlisiniz zengin iş insanlarısınız. Defileyi izlemeye gitmişsiniz." Kafamı duvara vurmak üzereydim. Çok az kalmıştı.
"Selçuk moda tasarımcısısın defileyi izleyip fikir almaya gitmişsin." Selçuk'un kişiliği aklıma gelince yanağımın iç kısmını ısırdım. Gülmemeliydim.
"Komutanım ben olan Selçuk öyle değil mi?" Albay sinirle Selçuk'a baktı.
"Emredersiniz." Selçuk cevabı almıştı.
"Çınar, Gökhan, Yiğit şarkılarınızla ünlü bir grupsunuz." Gözler Haydar abiye döndü.
"Haydar dünyaca ünlü bir fotoğrafçısın." Albay konuşurken dosyaları da dağıtmıştı.
"Ezberlersiniz. Şimdi asıl konumuza gelelim." Kumandaya bastığında karşımızda bir adam belirdi.
"Örgütün uyuşturucu kaçakçısı Samir Erkunt ." Başka bir adam daha açtı.
"Aynı örgütün silah kaçakçısı Kenan Sertel." Ve başka bir adam daha.
"Yine aynı örgütün terörle bağlantısını sağlayıp malları ayarlayan şahsı Tanju Tegin." Üç büyük piç yani kısaca.
"Üçünü de canlı getiriyorsunuz. Sözde bu moda eğlencesi için otel kapattılar. Dört gün sürecek. Şehir dışında olacak yarın yola çıkıyorsunuz. Hangi şehirde olduğu, oda numaralarınız hepsi dosyalarda yazıyor. Giyeceğiniz kıyafetlere kadar her şey ayarlandı." Albay çıktığında bizde ayaklandık.
"Ergüment İlter ney ya? Dünyaca ünlü Ercüment mi olur?" Haydar abinin söylenişiyle hepimiz gülmüştük.
Aylin'le birlikte odaya girdiğimizde yatağımın başında elbise kılıfının içinde kıyafetler vardı. Kılıfın üstünde de kullanacağım ismim yazılıydı. Kenarda da valiz vardı. Galiba valizin içinde de sabah defile, eğlence ya da her neyse o zamana kadar olan zamanda giyeceğimiz kıyafetler vardı.
Kenarada üzerinde ismin yazılı olan ayakkabı kutusu bırakılmıştı. Aylin elbisesini açtığında küçük bir kutu gibi şey çıkmış onun içinden de takı çıkmıştı. Takıları elbiselere göre ayarlamışlardı büyük ihtimalle.
"Her şeyi ayarlamışlar hangi takılarla elbiseyi hatta ayakkabıyı giyeceğimize kadar." Ayakkabı kutularını numaralandırmış aynı numaraları kılıfın üstüne de bir kağıda yazmış bantlamışlardı.
"Moda eğlencesi diyorlar sonuç olarak bir sürü modacı olacak. Baştan kusursuz bir şekilde ayarlamışlar." Yatarken giyeceğimiz bize bırakılmıştı.
"Ben eve geçiyorum. Yatarken giyeceğim kıyafetleri halledeyim." Baktığı kıyafeti yerine koydu.
"Sen niye bakmadın kıyafetlere?" Nasıl giyeceğim hakkında bir de düşünmek istemiyordum.
"Merak etmedim." Aylinde benimle birlikte çıkmıştı.
"Görüşürüz." Gülümsedim Aylin'e.
"Görüşürüz." Motoruma binip evime gitmiştim. O sırada Sema hanım aradı.
"Kızım nasılsın?" Anahtarımla evimi açtım.
"İyiyim siz nasılsınız?" Odama ilerledim ve rahat edebileceğim kıyafetlerimi yatağımın üstüne attım.
"İyiyim bende seni sorayım dedim." Rahat bulduğum üç takım kıyafetleri ve iç çamaşırlarımı valize yerleştiriyordum.
"Sema hanım ben yarın sabah göreve gidiyorum bilginiz olsun." Sesli bir nefes aldım.
"Kızım görevden gelince haber ver tamam mı? Bir de unutmadan benim ailem seninle tanışmak istiyor ama" Bu zamana kadar hiç bahsi geçmemişti.
"Dinliyorum Sema hanım." Valizi kapatacakken eksik bir şey var mı diye etrafa bakındım.
"Trabzon'da yaşıyorlar." Anladığımı belirtircesine ses çıkardım.
"Bir hafta izin alırım görevden gelince gideriz Sema hanım." Küçük bir el çantasına da makyaj malzemelerini koyduktan sonra kapattım çantayı. Buse her fırsat bulduğunda bana makyaj malzemesi alıyordu ve bu ilk defa bir işe yaramıştı. Tarağımı da valize koyduktan sonra valizi kapattım.
"Tamam o zaman kızım. Görüşürüz." Vedalaştıktan sonra telefonu kapatmıştım. Burçak ve Buse'yi konferansa bağlayıp aramıştım.
""Alo."" İkisi de aynı anda konuşmuştu.
"Yarın göreve gidiyorum." Konuya direkt girmiştim.
"Yaralanma." Buse konuşunca güldüm.
"Yaralanmam. Bir şey diyor musunuz?" Valizi kapının kenarına koydum.
"Hayır ama Buse haklı yaralanma. " Burçak konuşmuştu.
"Tamam, anladım. Kapatıyorum." Saçımı topuz yaptım.
""Görüşürüz"" Yine ikisi aynı anda konuşmuştu.
"Görüşürüz." Telefonu kapattıktan sonra üstümü değiştirip yatmıştım. Uyandığımda hızlıca üstümü giyinip valizi yeni yapılan arabamın bagajına koymuştum.
Karargaha gittiğimde tüm herkes ordaydı. Arabamdan valizi çıkardım ve odama geçtim. Tüm eşyaları iki valize sığdırmıştım. Valizleri aldım ve bahçeye indim. Valizleri arabaya yüklüyorlardı.
"İki araba gideceğiz. Şehir değiştirdiğimizde ayarlanan yere gideceğiz, orda üstümüzü değiştireceğiz ve ayarlanan arabaları alacağız." Karan yüzbaşın sözünü Emre tamamladı.
"Oradan da otele." Karan yüzbaşı başıyla onayladı.
"Telefonlar ve kimliklerde ayarlandı. Telefonların kenarına üç kez basıp telefonlarına belli bir süre yaklaştırdığınızda tüm yazışmalar elimizde olacak. Üstümüzü değiştirirken teslim edilecek." Karan yüzbaşı anlatmaya devam etmişti.
"Dikkat!" Selçuk bağırdığında albayın geldiğini anlamıştık.
"Rahat. Gidip alıyorsunuz. Başka bir şey istemiyorum. Yolunuz açık olsun." Albay gittiğinde arabaya binmiştim. Arabada Aylin, Emre ve Haydar abi vardı. Haydar abi bir anda kapıyı açtı.
"Birinin Selçuk'u yerinde tutması gerekiyor." Ben daha ne olduğunu anlamadan arabaya Karan bindi. Kapıyı kapatır kapatmazda araba çalışmıştı. Umursamamaya çalışarak başını pencereye yasladım ve gözlerimi kapattım.
"Asena kalk. Üstümüzü giymemiz gerekiyor." Aylin'in sesiyle uyandığımda etrafa bakındım. Aylin ve Ben kalmıştık. Saate baktığımda neredeyse akşam olduğunu gördüm. Bagajdan giyeceğim kıyafeti aldım ve karşımda bulunan eve girdim. Makyaj malzemelerini ve topuklu ayakkabımı da unutmamıştım.
Sırtımdaki yaraları önceki görevde kapattığım gibi kapatmıştım. Hiçbir şekilde çıkmıyordu.
Kahve tonlarında bir makyaj yaptıktan sonra tarçın tonunda olan mat bitişli bir ruj sürmüştüm.
Saçımı sıkı bir at kuyruğu yapmıştım. Uçlarını ise düzleştirmiştim. Ayaklandığımda ayakkabı kutusunu açtım ve ayakkabımı giydim. Siyah sade bir topuklu ayakkabıydı. Sade bir el çantası da vardı aynı zamanda.
Takı kutusunu açtığımda sallantılı gold küpeyle karşılaştım. Küpeyi taktıktan sonra sade ama geometrik şekilleri olan bileziği taktım. Küpem fazlasıyla öne çıktığı için kolye koymaya gerek duymamışlardı anlaşılan. Aşağı indiğimde tim ordaydı.
"Komutanım çok güzel olmuşsunuz." Selçuk konuştuğunda gülümsedim. Hepsi gerçekten yakışıklı olmuştu.
"Teşekkür ederim Selçuk." Aylin içeri girince Karan yanıma geldi. Önce telefonu sonra kimliği verdi. Cebinden bir kutu çıkardığında ona baktım.
"Bu ne?" Kutuyu açtı içinde yüzük vardı. O çoktan parmağına takmıştı. Elimi uzattığımda parmağım taktı.
"Prova yaptık iyi oldu." Kendi kendine mırıldandığı şeyle gözüm direkt gözünü buldu.
"Karan." Uyarı olduğunu anladı ama umursamadan diğerlerine eşyaları dağıttı. En sonunda hepimize haberleşmemiz için kulaklık vermişti. Aylin'e baktığımda gerçekten onunda çok güzel olduğunu fark ettim.
"Gidelim o zaman." Dışarı çıktığımızda arabalara valizleri yüklüyorlardı. Çıkardığım eşyaları elbise çantasının içine koymuştum. Bineceğimiz arabanın bagajını açıp valizin içine eşyaları koydum. Bagajı kapattıktan sonra elbisenin eteğini toparlayıp arabaya bindim.
Karan şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı. El çantasının içine rujumu, telefonlarımı ve verilen kimliği koymuştum. Ancak onlar sığmıştı zaten. Geldiğimizde fark ettiğim detayla gülümsedim. Otel denize sıfırdı. Otelden çıktığınızda direkt sahildeydiniz.
Arabadan indiğimizde vale arabayı almıştı. Çantalarıda büyük ihtimalle odaya çıkaracaktı. Karan kolunu uzatınca koluna girdim.
"İsminiz?" İlk Karan cevapladı.
"Sarp Kurtuluş." Ardından ben.
"Saye kurtuluş." Adam geçebilirsiniz gibisinden eliyle içeriyi gösterdi.
"Hoşgeldiniz." Bir anda podyumda Aylin'i görünce kıyafetlerini bizimle birlikte değiştirme nedeninin sırasına geç kalmamak olduğunu anlamıştım.
On taraflardan bize ayrılan yere oturmuştuk. Podyumda modeller yürüyordu.
Saatler sonra defile bittiğinde bende bitmiştim ama hedefler hala gözükmemişti. Şimdiyse masalar kurulmuş, ışıklar kapanmış, şarkılar açılmıştı.
"Hedefleri gören var mı?" Kimse olumlu cevap vermemişti. Karan'a döndüm.
"Lavaboya gidiyorum." O da anladığını belirtircesine baş hareketi yaptı. Lavaboya gittiğimde rujumun üstünden geçmiş aynada kendime bakıp çıkmıştım. Çıktığımda hedeflerle karşılaştım. Önden yürüyüp Karan'ın yanına geçtim ve kulaklıktan time seslendim.
" Hedefler tuvaletten çıktı. Bu kadar saat erkekler tuvaletinde olma imkanları yok. Biriniz tuvalete gidin bakın." Birkaç dakika sonra Selçuk'un tuvalete doğru ilerlediğini görmüştüm.
"Dışarıya açılan bi kapı var." Gülümsedim. Dışarıdan girmişlerdi.
"Tamam Selçuk gel." Karan yüzbaşının konuşmasıyla Selçuk çıkmıştı. Millet yavaş yavaş odalarına dağılıyordu. Tanju'nun asansöre ilerlediğini görünce Karan'ın koluna girdim.
"Odaya çıkıyoruz." Asansöre bindiğimizde Tanju konuştu.
"Hanımefendi sizinle lavabodan çıkarken karşılaşmıştık." Gülümseyip ona döndüm.
"Üzgünüm hatırlayamadım." Bozuntuya vermedi.
"Önemli değil Tanju ben." Odamızın olduğu kata geldiğimizde konuştum.
"Saye." Sonrasında kapı açılmıştı ve çıkmıştık. Odaya gidene kadar neredeyse hiç konuşmamıştık. Girer girmez topukla ayakkabıyı çıkardım ve elime aldım.
"Ayaklarımı hissetmiyorum." Yatak odasına girdiğimde valizleri gördüm. Valizin içinden makyaj çantasını alıp lavaboya gittim. Yüzümdeki makyajı çıkardığımda lavabodan çıktım. Karan üstünü değiştirip yatağa yatmış telefonla uğraşıyordu.
"Bir şey diyor musun?" Başını telefondan kaldırdı.
"Ne için?" Valizden kıyafetlerimi aldım.
"Duşa gireceğim bir şey diyor musun?" Vücudumdaki makyaj ancak çıkardı.
"Hayır." Cevabıyla odadan çıktım. Üstümdeki elbiseyi çıkarıp kapının arkasına asmıştım.
Duştan çıktığımda hızlıca üstümü giymiştim. Üstümde mavi düz bir tişört altımda da siyah düz bir eşofman vardı.
Elbiseyi de alıp çıktıktan sonra odaya geçmiştim. Saçımı kurutma gereği duymamıştım zaten sıcaktı. Elbiseleri kırışmasın diye valizden çıkarıp dolaba astıktan sonra balkona çıkmıştım. Balkon direkt denizi görüyordu.
"Asena." Sesin geldiği yöne çevirdim başımı.
"Ne oldu?" Sigara içecektim tam.
"Görüşme yapmalıyız." Ayaklandım ve içerideki sandalyelerden birine oturdum. Ses geçmesin diye pencereleri kapatmıştık. Timi aradığımızda herkes telefonu açmıştı.
"Adamlar bugün ne yaptılarsa dışarıdan girdiler." Selçuk konuşmuştu.
"Adamların hareketlerini izlemeye devam ediyoruz. Adamları şüphelendirecek hiçbir hareket yapmayın. Ayrıca hepsini aynı anda almadığımız sürece birinden biri mutlaka kaçmaya çalışacaktır. Kısaca alacaksak aynı zamanda alacağız üçünü de. Anlaşılmayan bir şey var mı?" Karan haklıydı.
"Siz aynı odada değil misiniz, niye farklı kameralardasınız?" Selçuktu başka kim olabilirdi.
"Selçuk kaşınıyorsun." Konuşmamla Selçuk konuşmadan ayrılmıştı.
"Görevle alakalı sorusu olan olmadığını düşünüyorum ve kapatıyorum." Konuşmayı kapattığında herkesinki kapanmıştı. Konuşma bitince balkona çıkmıştım. Sigaramı yaktım. Balkondan sadece denizi izledim.
"Geç oluyor." Karan korkuluklara yaslanmış bekliyordu.
"Yatarım birazdan." Tek yatak vardı. Dikilmeye devam edince konuştum.
"Niye oturmuyorsun?" Karan önümdeki sandalyeyi çekip oturdu.
"Bir hafta boyunca kaçınca ben oturduğumda gidecekmişsin gibi geldi." Sigarayı küllükte söndürdüm.
"Pencereye bakan kısmında yatacağım." Güldü hatta kahkaha attı.
"Tamam." Saçımı örmek için ayırmıştım.
"Deniz çok güzel değil mi?" Kendimi o kadar huzurlu hissediyordum ki.
"Öyle." Saçımı ördüğümde ucunu tokayla tutturmuştum. Ayaklandım.
"Ben yatıyorum." Yatağa girdiğimde o da balkonun kapısını ve lambaları kapatıp diğer tarafa yatmıştı.
"Efendim yemek servisi yapacağım." Kapıyı tıklatma sesiyle uyandığımda yanımda bir kıpırtı hissettim. Gözlerimi açtığımda yüzbaşı kapıyı açmıştı. Tepsiyi bırakıp çıktıklarında dikeldim.
"Yemekleri gidip biz almayacak mıydık?" Yüzbaşı saate baktı.
"İlk gün herkesin yorgun olacağını düşündükleri için bırakmışlardır." Telefonumu çıkarıp saate baktım. Normalde saat altıda kalkan ben bu saatte kalkmıştım. Saat dokuzdu.
"Bu saate kadar uyumuş muyum?" Şaşırtıcıydı benim için ama hala uykum vardı. Yataktan kalkıp banyoda yüzümü yıkadım. O sırada Aylin aradı.
"Dinliyorum Aylin." Balkona çıkıp oturdum.
"Karan yüzbaşıya ulaşamadık. Adamlar otelden çıkmaya hazırlanıyorlar." Yüzbaşı karşıma oturdu.
"Adamlar otelden çıkmaya hazırlanıyorlarmış." Karan yüzbaşıya doğru konuşmuştum.
"Takip etsinler." Tekrarladım.
"Takip edin Aylin." Telefonu kapattı. Yüzbaşı yatağın yanından telefonunu aldı.
"Telefonumu sessize almıştım." Başımla onayladım. Açıklama yapmasını beklemiyordum açıkçası.
"Kahvaltı yapalım." Yüzbaşı karşıma oturunca karşılıklı kahvaltı yapmıştık.
Çatışma yoktu bir şey yoktu ve ben çok sıkılmıştım.
"Karan." Gözgöze geldik.
"Adamları gidip bizde takip edelim. Çok sıkıldım ben." Güldü.
"Çatışma yok diye mi sıkıldın? Ayrıca bizde takip edersek dikkat çeker." Sigara yaktım.
"Biz çatışalım." Kahvaltımızı bitirmiştik ama hala masada oturuyorduk.
"Asena." Ne oldu gibisinden başımı salladım.
"Hadi dizi seç, dizi izleyelim." Çatışmak belki de o kadar iyi bir fikir değildi.
"Dizi seçiyorum o zaman." Sigaramı küllüğe bastırıp televizyonun başına geçtim. Aksiyonu bol olan bir dizi seçtim. Asker dizisi.
Televizyonun karşısındaki koltuğa oturdum. Birkaç dakika sonra da Karan gelmişti.
Yaklaşık 3 bölüm dizi izlemiştik. En sonunda canım sigara izleyince ayaklandım.
"Ben sigara içip geliyorum." Karan diziyi durdurdu.
"Hazırlansak iyi olacak." Saate baktım. Ancak hazırlanırdım.
"Tamam, sigaramı içtikten sonra hazırlanırım." Balkona çıkıp hızlıca sigaramı içtim. Giyeceğim rastgele bir kıyafet, düzleştirici, makyaj çantası ve aynı numaralı ayakkabı kutusunu aldım. Ve banyoya geçtim. Önce saçımı düzleştirdim. Çantayı açtığımda siyah uzun bir elbise vardı. Derin bir dekoltesi vardı ve dekoltesini altın bir parça tutturuyordu.
Önce vücudumdaki yaraları kapattım. Sonraysa elbiseyi giydim. Çantanın içinden sadece gold rengi bileklik ve küpe çıkmıştı.
Elbiseye kırmızı ruj çok yakışırdı. Göz makyajımı fazla abartmamaya çalışıp kırmızı ruj sürdüm. Gözlerimin içine sadece siyah kalem sürmüştüm. Birde maskara vardı işte. Makyaj yapmak ne kadar tarzım olmasada bir şeyler biliyordum. Sıra ayakkabıya geldiğinde kutuyu açtım.
Parlak siyah, yüksek topuklu ve kırmızı tabanlı ünlü bir markanın ayakkabısıydı. Rujumla da uyuşuyordu. Banyodaki eşyalarımı aldım ve banyodan çıktım. Eşyaları odaya bıraktım ve odadan çıktım. Karan üstünü giymiş balkonda oturuyordu.
"Çıkabiliriz." Beni gördüğünde duraksadı. Gözleri dudaklarımda oyalanınca yalandan öksürdüm.
"Gidelim." Kapıyı açtım ve çıktım arkamdan yüzbaşı geldi. Asansöre bindiğimizde kendimi süzdüm. Göğüslerim biraz fazla ortadaydı ama çok güzel gözüküyordum. Yandan Karan'ı süzdüm. Asansör açılınca Karan'ın koluna girdim.
Geçip yerlerimize oturduğumuzda izlemeye başladık. O sırada Tanju geldi ve yanıma oturdu.
"Merhaba." Yalandan gülümsedim.
"Merhaba." Benimle sohbet etmek için yer arıyordu. Ben onunla sorguda bol bol sohbet edecektim.
"Sürdüğünüz ruj size çok yakışmış." Yine gülümsedim.
"Teşekkürler." Karan kolunu omzumdan geçirip kolumu tuttu ve kendine yaklaştırdı. Öyle kalmaya devam edince bende başımı omzuna yasladım. Uykum gelmeye başlayınca başımı kaldırdım. En fazla 5 dakika öyle durmuştuk ama benim uykum gelmişti.
"Ne oldu?" Dimdik durdum.
"Uykum geldi." Tanju'nun defileyle ilgilendiğini görünce elini omzumdan çekti. Yine aynı dünki gibi gibi geçmişti ama bu sefer başka birinin tasarımlarıydı. O kadar sıkıcı geçiyorduki.
Sabahki uykum olduğu gibi üstüme çökmüştü ve artık gözlerimi açık tutmak gözlerimi yakıyordu. Biter bitmez asansöre ilerlemiştim. Tanju da peşimizden gelmişti. Tam istediğimiz kıvama gelmişti. Telefonumun yanına üç kez bastırıp Tanju'nun telefonuna yaklaştırdım. İşlem tamamlandığında ineceğimiz kata gelmiştik. Kapı açıldığında Tanju konuştu.
"İyi günler." Yine yalandan gülümsedim.
"İyi günler." Asansörden çıkıp odaya doğru ilerledik. Aramızda çok fazla konuşma geçmemişti.
Odaya girer girmez kıyafetlerimi alıp kendimi banyoya attım. Önce makyajımı çıkardım sonraysa giydiğim elbiseyi kapının arkasına astım.
Bir süre sonra duşta işim bittiğinde üstümü giydim ve kıyafetleri alarak çıktım. Odaya girdim ve eşyaları valize yerleştirdim. Üstümde beyaz düz bir tişört altımda gri eşofman vardı.
Tanju'nun yazışmalarını kopyaladığım telefonu aldım ve balkona çıktım. Banyodan ses gelince yüzbaşının da benden sonra duşa girdiğini anladım ve balkona oturdum. Sigara yakmış denizi seyrediyordum. Ses gelince başımı o tarafa çevirdim. Karan'ın altında eşofman vardı ama üstünde hiçbir şey yoktu ve saçı ıslaktı.
"Toplantı yapalım." Karşıma oturdu.
"Yapalım." Üstünü işaret ettim.
"Bir şey giyecek misin?" Gözlerim bir anlığına baklavalarının üstünde gezindi.
"Giymeli miyim?" Şımarık çocuk gibi gülümsüyordu. Sinirle ona baktım.
"Karan üstüne bir şey giy toplantı yapalım." Kalkıp odaya geçti. Bende içeri geçip camları kapattım. Üstünde beyaz bir tişörtle geldiğinde Tanju'nun yazışmaları olan telefonu yanıma aldım.
Timi aradım.
"Tanju'nun yazışmalarını aldım." Karan yüzbaşı bana baktı.
"Ne ara aldın?" Gülümsedim.
"Meslek sırrı." Konuşmaya geri döndüğümüzde ekrana konuşmaları yansıttım. Konuşmaları biraz okuduğumuzda son gün harekete geçeceklerini öğrenmiştik.
"Yarında burdayız son gün enselerine çöküyoruz. Tuvaletteki kapıdan da çıkarıyoruz. Anlaşılmayan var mı?" Kimseden cevap gelmedi.
"O zaman toplantı bitmiştir. Kapatıyorum." Konuşma kapandığında oturduğum yerde hemen saçlarımı ördüm.
Yatağa girer girmez başımı yastığa koyduğum gibi uyumuştum.
Uyandığımda kalkıp üstüme günlük kıyafetler için seçilen kıyafetlerden birini giydim.
Boğazımı çapraz şekilde saran bej rengi bir üst ve altınada açık kahverengi bol inen bir alt giymiştim. Boğazımı takmadan önce tüm yaralarımı kapatmıştım. Rose gold olan küpemi ve saatimi de taktıktan sonra kahve tonlarında bir makyaj yapmıştım. Son olarakta saçımı üstten bir at kuyruğu yapıp ucunu örmüştüm.
Banyodan çıktığımda Karan kalmış hatta üstünü gitmişti.
"Gidelim o zaman." Koluna girdim ve odadan çıktık. Dün defile bitince yemek yemeye üşenmiştim. Aşağı indiğimizde tabaklarımıza kahvaltılık doldurup bir masaya oturduk.
Peşimizden Tanju gelip masaya oturunca Karan'la bakışlarımız ona döndü.
"Oturabilir miyim?" Karan'ın kendi kendine mırıldandığını duydum.
"Oturdun bile." Yemek yerken Tanju sürekli konu açmaya çalışıyordu. Tanju tam anlamıyla köpek olmuştu. Sadık bir köpek. Yemek tam anlamıyla bir kaostu. Tanju konu açıyor, ben dediklerine gülüyorum, Karan da ağzına laf tıkıyordu Tanju'nun.
"İsterseniz defileye kadar bar kısmında zaman geçirelim." Karan'a baktım.
"Tabi." Cevabını vermemle Karan'ın gözlerinden belli oluyordu gitmek istemediği ama mecbur gelecekti. Bar kısmına geçtiğimizde Karan'la yan yana oturduk. O sırada Tanju'nun piç arkadaşları da oturdu masaya ardından Aylin ve Emre.
"Tanıştıralım o zaman." Tanjuydu.
"Arkadaşlarım Samir, Kenan." Kenan aldı sözü
"Bu model İlay diğeri de Toprak." Tanju aldı sözü.
"Saye ve Sarp." Gülümseyerek selam verdim. Samir'in gözü üstümde oyalanmıştı.
"O zaman birer içki içelim." İçki hiç iyi olmazdı.
"Benim podyumdan önce içki içmem yasak." Aylin bulmuştu yolunu.
"Benim midem rahatsız. İçmemem daha iyi olacaktır. Yanımda içilmesi bile midemi bulandırıyor." Bulduğum bahane kusursuzdu.
"Kokusu mu rahatsız ediyor sizi." Tanju'nun konuşmuştu.
"Kokusundan ziyade psikolojik sanırım. Midem rahatsızlanıyor bir anda. " Anlamış gibi başını salladı.
"O zaman bizde içmeyelim." İçki meselesinde tamamen vazgeçilmişti. Defileye kadar adamların ağzından çaktırmadan laf almakla geçmişti.
"Ben kalkayım hazırlanayım." Aylin kalktığında bende kalktım.
"Bizde hazırlanalım o zaman." Karan da ayaklandı.
"Görüşürüz." Tanju'ya yalandan bir gülümsemeyle baktım.
"Görüşürüz." Asansöre bindiğimizde Karan söyleniyordu.
"Bu adam tam bir puşt." Onu kendi iç savaşına yorum yapmadan asansör açıldı. Odaya girdiğimizde elime gelen elbiseyi aldım ve banyoya geçtim.
Kırmızının koyu tonu ve kalçamın tam altında biten bir elbiseydi. Arkasının tam bel kısmı bağlamalıydı. Önce yüzümdeki kahve tonlu makyajı silip dudaklarım dışında sade bir makyaj yaptım.
Dudaklarımı dün sürdüğüm rujun bir tık koyusu tam elbisemle aynı renk bir ruj sürdüm. Bu sefer sürdüğüm ruj dünki gibi mat değil parlak bitişliydi. Vücudumda zaten makyaj olduğu için uğraşmadım. Saçlarımı ensemde dağınık bir topuz yapmıştım. Gümüş rengi parlak taşlı kolyemi, bilekliğimi ve küpemi taktım.
Aynaya baktığımda belim gözükmüyordu. Biraz uzaklaştım görebilmek adına bu seferde iplerin gireceği yeri göremiyordum. Koridordaki aynaya bakmak adına çıktım. Belimdeki ipleri takmaya başladığımda ipler elimden alındı. Karan ipleri geçirirken bende ona bakıyordum.
"Biraz daha bakmaya devam edecek misin?" Aynada göz göze geldik. İpleri sıktığında geriye doğru adımlamıştım.
"Bitti." Banyodaki eşyaları alıp odaya bıraktım. Valizden ayakkabımı aldım. Ayakkabı bacağıma doğru dolanan parlak bir ayakkabıydı.
Yatağa oturup ayakkabıyı giydim. Ayağa kalktığımda kendimi süzdüm. Kırmızı bana gerçekten çok yakışıyordu.
"Gidelim." Karan önce kıyafetime baktı sonra rujuma.
"Kırmızı ruj sürmek zorunda mısın?" Aynada kendime baktım.
"Kırmızıya kırmızıdan başka bir şey yakışmaz hadi çıkalım." Kapıya ilerledim ve onu beklemeden çıktım. Arkamdan gelip kolunu uzattı girmem için. Koluna girip asansöre bindim. Defileye giriş yaptığımızda son iki gündem pek bir farkı yok gibiydi ta ki defile sonrası eğlencesinde Karan'ın yanına model bir kız oturana kadar.
"Ne içersin canım?" Ben cevap verecekken o sırada yanımıza Tanju geldi.
"Kırmızı sana gerçekten yakışıyor Saye." Yalandan gülümsedim.
"Teşekkürler." Model kız konuştu o sıra.
"Esra benim adım bu arada." Göz devirmemek için kendimi zor tuttum.
"Saye." Uzattığı eli tuttum. Kız rahatsız olup elini çekti.
"Seni birkaç gündür görüyorum. Tanışmak istedim." Bu kızı hiç sevmemiştim.
"Bende hanımefendiyle tesadüfen tanıştım ama kader bizi birkaç gündür bir araya getiriyor." Tanju konuştuğunda Karan'ın siniri gözlerinden belli oluyordu.
"Ya kader." O sinirle konuştuğunda gülümsedim.
"Esracım bu arada kendisi kocam diye demiyorum çok kibar bir insandır." Kocam kısmını baskılamıştım.
"Evli misin?" Hala senle benli konuşuyordu.
"Biz bi hava mı alsak Sarp?" Esra salak salak bakıyordu. Yüzüne yumruğu geçirmeme çok az kalmıştı.
"Aa bizde gelelim." Tanju konuşur konuşmaz Karan cevapladı beni.
"Biz karımla bira hava alalım. Kendini iyi hissetmiyor sanırım." Bir şey demelerini beklemeden otelden çıktık. Denize baktığımda Karan da baktığım yeri fark etti.
"Yürüyelim mi?" Gözlerim topuklu ayakkabılarıma kaydı.
"Bunlarla yürüyemem, çıkaramamda." Elbisemle eğilmeye kalkmak fazla riskliydi. Oturacak alanda yoktu.
Karan eğilip topukluları çözdüğünde kendimi gülmekten alıkoyamadım. Ayakkabıları çıkarıp eline aldı. Birkaç adım atıp ayaklarımı yumuşak kuma bastım. Günlerdir yapmak istediğim buydu sanırım.
Denizin kenarına doğru ilerledik. Ayaklarım suya değiyordu. O biraz daha kum tarafına yakındı çünkü ayakkabı sıkıntısı çekmiyordu.
"Yüzükleri niye hiç çıkartmıyorsun." Yatarken bile çıkarmamıştım.
"Kaybolur, takmayı unuturum sıkıntı çıkmasın diye." Denizin o kadar güzeldi ki. İkimizde denizin kıyısında en az bir saat yürümüştük.
"Gidelim mi saat geç oluyor?" Karan'ın konuşmasıyla onun elindeki ayakkabılara baktım.
"Nasıl giyeceğim?" Elime tutuşturdu ayakkabıları.
"Giymeyeceksin." Havalanmamla neye uğradığımı şaşırdım.
"Ne yapıyorsun? Biri görecek." Düşmemek için elimi boynuna doladım.
"Biri görse ne olacak karım değil misin?" Otelden içeri girdiğimizde etrafa hiç bakmadım. Asansöre bindiğimizde ne kadar yakın olduğumuzu fark ettim. Yüzünü inceliyordum. O da benim yüzümü inceliyordu. İkimizinde gözleri birbirimizin dudakları üzerindeydi ki asansör açıldı. Benim gözlerim hala onun dudaklarındayken elmacık kemiğinin hareket edişine odaklandım bir anda.
Odanın girdiğimizde konuştu.
"Biraz daha öyle bakarsan" dudaklarına kapandım. Beni yere bırakıp duvara yasladığında topukluları yere bırakıp kollarımı boynuna doladım. Ben ne kadar sert hareket edersem edeyim bir o kadar yumuşak karşılıyordu. Nefes nefese kaldığımızda anlımı anlına yasladım ve dudaklarına doğru fısıldadım.
"Öper misin?" Dudaklarıma benim karşılık vermemi beklemeden bir öpücük kondurdu.
"Öperim."
________________________________
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
Bittiii
Bölüm nasıldı?
Gelecek bölümde ne olacak?
Asena?
Karan?
Aylin?
Emre?
Tanju?
Elbiseler?
Deniz kenarı?
Eklemek istediğiniz bir şey?
Sizi seviyorum.
Görüşürüzz
Kendinize iyi bakın.
Tüm sosyal medya hesaplarım: biryazarr18
En uzun bölüm olabilir.
3607 kelime
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.21k Okunma |
1.18k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |