
Merhabalar sevgili okurlarım.
Yeni bir bölümle geldim.
Okuyup yorumlarda buluşalım.
Hatalarım var ise affola.
Keyifli okumalar 🌹
BOŞANMAK İSTİYORUM
SİYAM
Doğduğum ilk günden beri hep bir ağa olarak yetiştirildim. Üzerime yüklenen sorumluluk büyümemle daha çok arttı. Öyle bir hale geldi ki kendimi unuttum çoğu zaman. Rol modelim ölen dedem yani Asaf Bozdağ ağa olmuştu.
Ona her kes saygıyla ve sevgiyle yaklaştırdı. Asla onaylamadığı şeyi kimse ona kabul ettiremezdi. Akıllı kendine güvenen otoriter bir adamdı. Beni o ve Sultan babaannem büyüttü. Annemden hiç bir zaman sevgi görmedim.
Babam çoğu zaman sevgisini göstermezse de arkamda olan desteğini hissediyordum. Annem hep disiplinli bir hayatım olsun. Onun sözünde çıkmayan onun her dediğini kabul eden bir ağa olmamı istiyordu. Sevgi zayıflıktı ona göre.
Babamı sever sayardı ama onun için kendini feda etmezdi. Yanımızda sevgi sözcüğü kullanmazdı. "Seviyorum sizi illaki bunu dile getirmem mi gerekiyor?"Derdi. Bilmediği şey ise söylemediği gibi hissettirmezdi de. Onun tek derdi ilerde ağa annesi olup her dediği olmasıydı.
Büyüdüm İTÜ inşaat mühendisliği İngilizce bölümünü okuyup tekrar memleketime döndüm. Döndüğüm gibi önce Bozdağ inşaat holdingin başına geçtim. Beş yıl içerisinde bir çok şehirde ve yurt dışında inşaat ve oteller zinciri kurdum. Büyüdükçe büyüdü adımız sıra ağalık konumuna gelmişti. Ne kadar gönlüm olmasa da evin büyüğü olduğum için ve iyi bir üne sahip olduğum için. Dedem Asaf babamdan sonra beni ağalığın başına geçirdi. İki yıldır hem ağalık hem ünlü bir iş adamı olarak yaşıyordum.
Taki karşıma bir çift okyanus gözlü kız çıkana kadar. Bütün hayatımı tepetaklak edene kadar. Onu gördüğüm an aşık olmuştum. Gün geçtikçe içimdeki kıvılcım büyüdü kör bir ateşe döndü.
Rüya gibi geçen her günüm onun varlığıyla güzelleşiyor onun nefesiyle yaşıyor hale geldim. Bütün olumsuzluklara rağmen her şey onun istediği gibi olsun istedim. Hatırlayınca eksik bir yanı kalmış olsun istemedim. Okyanus gözlümü gelinliğin içinde gördüğüm de melekler gibi güzeldi.
Nefesimi kesmişti ondan önce ben bu kadar güzel bir gelin görmedim. Benim di artık benim gelinimdi. Hayalini kurmaya çekindiğim kadın bir kuğu gibi beyazların içinde süzülüyordu. Onu alıp bir cam kürenin içinde saklamak istedim. Sadece ben göreyim benim eksenim etrafında dönsün istedim.
Hele karşıma geçip "reyhani oynamayı bilirmisin?"Dediğinde kalbim yerinden çıkacak gibi hissettim. Açela güzeller güzeli karım beni kalpten götürmeye niyetliydi. Karşımda oynamaya başlaması soluğumu kesti. Ona bir kez daha hayran oldum. Aşık oldum. Güzel sevdasına yandığım.
Her bir hareketi öyle muazzam şekilde oynuyordu ki; onu saatlerce izlemek istiyordum. Müzik bitti. Alnımı onun alnına dayadım. Nefes nefese kalmıştık ama ikimizde çok mutluyduk. Gözlerinden okuyabiliyordum. Birden ne olduğunu anlamadan kollarımda yığıldı. Canımdan can gitti sandım.
"Açelam aç gözünü ne oldu?" Dedim ama Açela açmadı gözünü. Etrafımda sesler çoğaldı. İlk kızlar koştu Birsen yanıma çöktü sonuçta doktor olan oydu. Bırakmadım kollarımda baksın istedim. "Birsen yalvarırım bir şey yap sevdiğime ne oldu?" Dedim.
"Tamam sakin ol. İzin ver kontrol edeyim." Hızlıca kollarımdan alıp gözlerine nabzına baktı. "Önemli bir şey görünmüyor hastahaneye götürelim." Dedi kucağıma alıp arabaya doğru koştum. Adar şoför koltuğuna geçti. Ben ve Açela arka koltuğa Birsen ön koltuğa geçti.
Diğerleri arkamızdan arabalara binip peşimizden geldi."Hızlı sür şu siktiğim arabayı." Diye bağırdım. Ellerimi Açela'nın yüzüne koydum. "Güzelim aç gözlerini beni korkutma hadi yavrum." Adar bir şeyler diyordu duymuyordum. Algılarım kapanmış tek düşündüğüm kollarımda hareketsiz yatan güzel karımdı.
Araba durunca nerde olduğumuzun farkına vardım. Adar kapımı açıp kollarımda Açela ile hastahaneye koştum. "Doktor." Diye bağırdım. Sedyeye yatırdım doktor ve birkaç daha sağlık görevlisi başımıza geldi. "Nesi var hastanın?" Diye sordu orta yaşlarında olan doktor. "Ne olduğunu bilmiyorum birden kollarımda bayıldı." Müdahale etmek için içeri geçtiler.
"Herhangi bir hastalığı bir şeyi varmı?" Kontrolünü yaparken sormuştu doktor. Benim yerime Birsen cevap verdi."üç ay önce bir kaza geçirdi. Ve hafızasını geçici olarak kaybetti. Kazadan sonra ilk defa bayılıyor. Onunla ilgili bir sorun olabilir mi?" Doktor "olabilir bir beyin tomografisi çekelim." Diye talimat verdi.
Bekleme salonunda dakikalar saniyeler geçmek bilmedi. Yerimde duramıyorum sağa sola adımlayıp duruyordum. Hafızası yerine gelme olasılığı çok yüksekti. Ve nasıl bir tepkiyle karşılaşacağımızı bilmiyorum ama kendimi en kötüsüne de hazırlıyorum. Bana çoğu kez sormasını rağmen ondan sakladığım bir şey yok demiştim.
O yalan bir urgan ipi gibi gelip boynumu sıkmaya başladı. Nefes alamaz hale geldim. Bulunduğum yere sığamıyor içimdeki korku beni kavurup küle çeviriyordu. Babam,Reşit dede Gülsüm nene, Göktuğ, Duru,Birsen, Adar,Seyhan, Zelal ve Robar benimle birlikte endişeyle bekliyorlardı. Hepimizin üzerinde düğün kıyafetleri vardı.
"Açelam kizum iyidur demi Göktuğ?" Diyen Gülsüm nene gözlerinden yaşlar durmaksızın akıyordu. "İyi benim ablam ona bir şey olmaz nasıl güçlü olduğunu bilmiyormusun Karadeniz fırtınası." Sesindeki korkuyu ve endişeyi yok edememişti.
"Ona bir şey olmaz merak etmeyin. Bence uyanırsa ve Hafızası yerine gelirse asıl o zaman korkun hepimizi kurşuna dizecek." Diyen Birsen'e hepimiz baktık. Doğru asıl korkmamız gereken oydu.
Dirseklerimi dizime koydum. Başımı ellerimin arasına aldım sıkıntılı bir nefes verdim. Gözlerimi kapattım, beni nelerin beklediğini düşünmeye başladım. Ben düşüncelerime dalmışken doktor yanımıza geldi. Hızla ayağa kalktım. "Karım'ın durumu nasıl?" Dedim. Hepimiz merakla söyleyeceği sözleri bekledik.
İstediğim tek şey iyi olması. "Durumu iyi birazdan normal odaya alacağız. Beyin tomografisi iyi çıktı. Büyük ihtimalle hafızası yerine geldi. Uyanınca daha net anlarız. Geçmiş olsun." Deyip gitti. Ben dahil hepimizin yüzünde görünen bir korku vardı.
Korktuğum başıma gelmişti. Şimdi tek umudum beni bırakıp gitmemesi. "Hepimiz olacaklara hazırlıklı olalım. Ablam bizi nasıl bir şekilde bekliyor bilmiyoruz." Diyen Göktuğ ile göz göze geldim. Benden destek bekler durumdaydı. Ama hepsinden çok korkan bendim.
Odaya alınan Açela'nın uyanmasını beklemeye başladık.
*******
Açela
Duyduğum sesler kulağımda uğultu gibi geliyor kim var,kim konuşuyor anlamıyorum. Başımın ağrısı gözlerimi açmama izin vermiyor neler olduğunu anlamaya çalışıyorum.
Gözlerimin önünde bir film şeridi gibi geçmeye başlayan anılar başımın ağrımasına daha çok neden oluyordu. Evet şuanda film şeridi gibi geçen anılar, hafızamın yerine geldiğini gösteriyordu. Ve bu anılar bana büyük bir darbe olarak döndü.
Alp ile olan kazadan sonra yüzüme söylenilen yalanlar beni bir boşluğun içine düşürdü. Benim ailem, arkadaşlarım bu oyuna nasıl alet oldu. Hepsinin kendine göre vardır elbet bir açıklaması, Siyam bana bunu nasıl yapar.
Kendini nasıl nişanlım olarak tanıtır. Bu hakkı kendinde nasıl gördü. Kazada ondan yardım isterken bana böyle bir dönüşün olacağını tahmin bile edemezdim. Ben bu adamla evlendim. Beni kendine aşık etti, beni öyle bir çıkmazın içine soktu. Çık çıkabilirsen şimdi.
Ona kaç defa söyledim varsa bir şey söyle ama o naptı. Oyununa devam etti, işi evliliğe kadar götürdü. Bununla şimdi ben ne yapacağım. Evet ne kadar yalan söylemiş olsada ona karşı duyduğum hisler gerçek. Ya onunkiler onun hisleri gerçek mi? Bana bu oyunu oynamakta ki sebebi neydi?
Algılarımın açılmasıyla duyduğum sesler daha netti. "Uyandıktan sonra kaçacak delik aramalıyız. Siz bilmiyorsunuz belki ama bu kızın tersi çok pis." Bunu diyen Duru'ya göz devirmek isterdim. Tabi gözlerim kapalı olmasaydı.
Gözlerimi açtığım an görecek olacağım yüzlere şuan hazır olmadığımı ve yüzleşmekten kaçındığım için gözlerimi açmak istemiyordum. "Çok mu pis tersi? Halbuki pamuk gibi kız yengem." Bu ses Seyhan'a aitti. "Doğru siz hep o hallerini gördünüz bir de bize sor gözü döndüğünde nasıl bir fırtınaya dönüyor. Laz kızı o deli damarı tutmaya görsün hepimizin kıçına kurşunu dizer." Ne saçmalıyordu bu kız ilk kurşunu ona sıkacağım. Görürdü deli damarı Duru hanım.
"Bizi niye kurşunu yiyoruz yalan söyleyen onun peşinde pervane olan Siyam'a sıksın." Vay arkadaş iki dakikada sattı arkadaşını Seyhan bey. "Susun ikiniz de yoksa kovarım sizi zaten benim derdim yetiyor bana üstüne birde siz çene çalmayın." Ah canım kocam sen dert görmedin asıl derdi bundan sonra göreceksin.
"Bu kiz niye uyanmi?" Dedem sen nasıl uydun onlara ahh. "Uyanması gerekiyordu doktor öyle söylemişti." Bir uyanayım ben sana göstereceğim şempanze surat.
Gözlerimi yavaşça açmaya çalıştım. İlk seferinde açamadım sanki göz kapaklarıma bir ton ağırlık konmuş gibi tekrar denedim bu defa buğulu bir beyaz tavanla karşılaştım. Bir kaç kez tekrar açıp kapadım. Nihayetinde açıldı gözlerim. Uyandığımı fark etmemişlerdi. Dedem ve nenem köşede koltukta oturuyordu. Koltuğun köşesinde birinde Birsen diğerinde Duru oturuyordu. Hemen karşıda ayakta Göktuğ, Seyhan, Adar, Robar ve Siyam yani kocam olacak yalancı.
Hafif doğrulmaya kalkınca beni fark etmelerine neden oldum. "Ablam uyandın mı?" Göktuğ yanı başıma geldi. Dedem ve nenemde yanıma geldi. "İyu misun kizum bir yerun ağrimidur?" Diyen neneme baktım. Yüzündeki endişe dolu bakışları vardı. "İyiyim nene." Dedim soğuk bir şekilde çıkmıştı sesim.
"Oh çok şükür kizum." Ellerimi tuttu. Hepsinin endişe ve meraklı bakışları üzerimdeydi. Gözlerimi sadece bir kişiye çevirdim. Olanlardan habersiz tek kişi oydu burda. "Robar doktora haber verirmisin çıkmak istiyorum burdan?" Afallamış şekilde bana baktı. Diğerlerini görmezden geldiğimi hepsi anlamış oldu. "Tabi yengem hemen haber ediyorum." Deyip çıktı.
Odada ölüm sessizliği başladı. Hepsi bir birine kaş göz işareti yapıyordu. Bir kaç dakika sonra üzerinde beyaz önlüğü olan orta yaşlarda olan yakışıklı bir çehresi ve uzun boylu doktor ve yanında güzel bir hemşire ile geldi. Robar arkalarında duruyordu.
"Geçmiş olsun Açela hanım kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" Diye sordu. "İyiyim sadece biraz başım ağrıyor." Dedim "başınızın ağrıması normal hafızanızı kaybetmişsiniz aldığım bilgilerde tomografiniz iyi çıktı. Her hangi bir sorun görünmedi. Bir şeyler hatırlamaya başladınız mı?" Tüm gözler merakla bana bakarken ben bakışlarımı yalancı kocama çevirdim. Bu arada neden habere kocam diyorum ki ben?
"Evet hatırlıyorum. Hafızam yerine geldi." Dedim Siyam'ın yutkunuşunu gördüm. Korktuğu başına gelmişti mahçup ve üzgün bakışlarını bana sundu. Ama o kadar kolay değil. "Bunu duyduğuma sevindim. Zamanla tüm anılarınızı hatırlarsınız kendinizi çok zorlamayın." Dedi. Benim bakışlarım Siyam'da sabit kalırken "Ne zaman çıkabilirim?Eve gitmek istiyorum." Bakışlarımı doktora çevirdim.
"Çıkış işlemlerinizi halledip çıkabilirsiniz. Bu arada tebrik ederim." Dediğinde anlamadım bakışı attım. "Üzerinizde gelinliği görünce tebrik etmek istedim." O an fark ettim üzerimde hala gelinlik vardı. Ve odadaki her kes düğün kıyafeti ile duruyordu. "Teşekkür ederim." Dedim doktor ve hemşire çıkıp gitti.
Tekrar Robar'a baktım."çıkış işlemlerini halledebilirmisin?" Bir onunla konuşmam onunda tuhafına gidiyordu. "Ben işlemleri halledip geliyorum." Deyip çıktı. Bende yataktan çıkıp lavaboya gececektim. "Yardım edeyim." Diyen Siyam'a ters bakış attım. "Şimdi değil. Burda değil hepinizle ayrı konuşacağım. O vakte kadar hepiniz benden uzak durun." Dedim "Abla!" Ters bakışlarımdan Göktuğ da nasibini aldı.
"Sonra dedim." Banyoya girdim. Aynadaki yüzüme baktım. Oturup saatlerce ağlamak istiyorum. Kalbim kırılmıştı ve beni sevenlerim kırmıştı. Elimi yüzümü yıkayıp dışarı çıktım. O sıra Robar gelmişti. "Hallettim yenge." Başımı sallayıp her kesi arkamda bırakıp dışarı çıktım. Onlarda peşimden geliyordu.
Dış kapıya kadar etraftaki meraklı bakışların göz hapsindeydim. Nede olsa hergün gelinlikli hasta görmüyorlardı. "Robar beni çiftliğe bırakırmısın?" Diğerlerine döndüm hepsi arkamda üzgünce bakıyordu. "Ve siz suç ortakları oraya geliyorsunuz." Dedim. "Gelmesek olmaz mı? Sen biraz yalnız kalıp dinlense-" lafını kestiğim arkadaşıma Duru'ya baktım.
"Geliyorsunuz dedim." Ve Robar'la arabaya bindim. Diğerleri başka arabayla gidebilirdi. "Yenge iyimisin neler oluyor?" Diyen Robar arabayı sürmeye başladı. "İyiyim birazdan daha iyi olacağım." Başımı araba koltuğuna yasladım. "Yenge korkutuyorsun beni niye kimseyle konuşmadın ve neyin suç ortağı?" Haklı çocuk bir şey bilmiyor ki. "Senlik bir durum yok Robar onlar bana yalan söyledi." Sesim üzgün çıkmıştı.
"Yenge konu ne bilmiyorum ama yanındayım her zaman." Bakışlarımı ona çevirdim. "Teşekkür ederim. Sen çok iyi birisisin." Dedim "O ne demek yengem teşekkürlük bir şey yok. Senin Zelal'den farkın yok. Biz aileyiz." Gözlerim doldu.
"Bizi üzen hep en yakınımız oluyor ama!" Hangi ara çiftliğe geldiğimizi anlamıştım. Robar arabayı durdurdu. Kemerini açıp bana döndü. Bende kemerimi açtım. "Yenge bizi üzen yakınlarımız olabilir ama çoğu zaman iyiliğimizi düşündükleri için yanlış kararlar alabiliyorlar. Ve eğer gerçekten seviyorsan gönülden ailene bağlıysan seni üzmek yada kırmak için yapmamışlardır bunun farkında olup sende yanlış karar alma." Dedi "ne yapacağımı bilmiyorum. Kendimi koca bir boşlukta hissediyorum." Kapı kolunu tutup açtım. "Yenge istersen yanında olurum. Yok dersen de atların orda beklerim." Dedi.
"Duyacaklarına hazırsan sen bilirsin gelip gelmemeyi sana bırakıyorum." Arabadan indim. Oda inip yanıma geldi. Hemen ardımızda iki araba daha gelip indiler. Ben içeri geçerken hepsi peşimden geldi. Nenem ve dedemi üzmek istemezdim ama onlarda beni kandırmıştı.
Hepsi kendine oturacak yer bulunca ben üzerimdeki gelinlikle tekli koltuğa geçtim. Hepsinin yüzüne tek tek baktım. "Evet sizi dinliyorum. Bana niye yalan söylediniz?" Sesimin soğuk ve sert çıkması için büyük çabaya gerek duymamıştım. Çünkü çok öfkeli ve kırgınım.
"Kizum senun içun iyiluğun içun saa yalan deduk." Dedeme baktım. "Dede benim iyiligim için tanımadığım bir adamı nişanlım olarak gösterdiniz bu mu iyiliğim için." Diye kızdım. "Tanımadığın adam!" Takıldığı kelimeyle ona baktım. "Evet tanımadığım adam. Seni iki üç kere gördüm seninle ne bağım vardı. Sevgilim miydin, erkek arkadaşım mı? Kimdin Siyam." Bu defa ses tonunma hakim olamadım.
Gözlerinde bir yıkım gördüm. Öfkeliyim konuştuklarımı seçmeden söyledim. "Ya size ne demeli." Bu defa öfkemi arkadaşlarım ve kardeşime çevirdim.
"Bunu bana nasıl yaparsınız siz benim ailem değilmisiniz? kardeşim,arkadaşlarım bu mu beni sevip koruma şekliniz. Gözümün içine baka baka aylarca yalan söylediniz." Ayağa kalktım. Odanın içinde bir o tarafa bir bu tarafa döndüm elimin birini belime koydum diğerini açık saçlarımın arasında gezdirdim. Saçımı kim açmıştı duvağımı kim çıkarmıştı bilmiyorum.
"Ablam lütfen yapma böyle seni düşündüğümüz için Siyam abinin teklifini kabul ettik." Oda Ayağa kalkıp karşımda durdu. "Annem ve babamdan sonra seni kaybetmeyi göze alamadım. Seni o yaralı halde görünce öldüm. O şerefsizi öldürmek istedim. Benim senden başka kimim var." Benim gözlerimle aynı olan gözleri doldu.
"Yapmamalıydın Göktuğ." Sesim kısık çıkmasına engel olamadım. "Ablam kurban olduğum sen o hasta yatağında yatarken şerefsizin babası geldi. Dedeme neneme neler dedi. Onları tehdit etti. Siyam abi olmasaydı başımıza neler gelirdi bilmiyorum. O adamın çevresi büyüktü. Oğlu takıntılı bir şerefsiz ama yinede gelip bizi tehdit etme cüretinde bulundu." Dedi duyduklarım beni yıkmıştı. Bu hayatta kıymet verdiğim insanlara benim yüzümden tehdit etmişlerdi.
"Ne diyorsun Göktuğ?" Gözümden bir damla yaş aktı. "Ablam yemin ederim sana yalan söylemek istemedim. Hiç birimiz istemedik. Ama o şerefsiz öyle yapınca Siyam abi karşına geçip bu defa tehdit eden o oldu." Bakışlarımı Siyam'a çevirdim üzgün bakıyordu. "Bunların hepsini bana diyebilirdiniz yalana gerek yoktu." Dedim.
Tekrar oturdum. Göktuğ yani başıma geldi. Ayaklarımdaki ayakkabı canımı yakıyordu. Ama daha çok kalbim açıyordu. Nenem yanıma gelip önümde durdu. O ayakta olduğu için alttan ona baktım. Kollarının arasına birden aldı. Başım göbeğine değiyordu.
"Biliyorum suçluyuz ama sende bizu anla senun saçunun telune zarar gelsun istemeduk. Anan ve babandan sonra sana bir şey olsa biz ne yaparduk. İsteduğun kadar kiz bağur ama senu düşünduğumuz içun bu yaptuğumuzdan pişman değiluz." Dedi başıma bir öpücük kondurdu.
Beni zayıf noktamdan vuruyorlardı. Onlara aldığım gardımı indirmeme sebep oluyorlardı. "Nene her şeye rağmen bana anlatmalıydınız. Ben bir yalanın içinde bir evlilik yürütemem. Bak üstümde bir gelinlik var ve ben evlendim. Buna hiç biriniz ses etmedi." Dedim nenem geri çekilip "yapma böyle Açelam hafizanu kaybetmuş olabilursun." Elini göğsüme koydu. "Ama burası haturlamamana engel değuldur. Burasu sevmese sen yine evlenmezdun." Dedi kalbime bir darbe vurdu.
"Konuşabilirmiyiz biraz." Diyen Siyam'la nenem geri çekildi. Tam karşımda durdu kömür karası gözlerini benim mavilerime dikti. Bakışlarında yalvarış vardı. Ayağa kalktım. Yönümü dışarı çevirdim. Ben önden o arkamdan geldi.
Adımlarım beni ahıra doğru götürdü. İçeri girmek istemedim kapının önünde durup ona baktım. "Dinliyorum seni yalancı kocam." Dedim dudaklarında hafif bir kıpırdama oldu yada ben öyle sandım.
Derin bir nefes aldı. Elimi tutmaya yeltenince bir adım geri gittim."dokunmadan konuş." Gözlerindeki pişmanlığı görebiliyordum. Onu affetmeye niyetim yoktu. "Açelam canımın içi böyle olsun istemezdim. Ben seni ilk gördüğüm anda aşık oldum." Dedi yumuşak çıkan sesiyle. "Sen beni kandırdın. Güvenimi yerle bir ettin. Sana söyledim, defalarca benden bir şey saklama, kendim öğrenirsem seni affetmem Dedim. Sen ne yaptın her defasında sustun." Başını sağa sola salladı.
"Seni kaybetmekten korktum. Beni bırakıp gitmenden, sevgimden şüphe etmenden deli gibi korktum. Ne yazık ki korktuğum başıma geldi." Sesinde bile o korkuyu hissediyordum.
"Sen yalanla çıktın karşıma senin sevginden nasıl emin olabilirim. Ya ben sana güvendim." Diye sesimi yükselttim. "Sen bana hiç bir şekilde güvenmedin. Hep gidecek korkusu yaşattın bana. Ve biliyormusun?" Bana bir adım attı parmağını sol göğsüme bastırdı. "Burayla bana hiç bakmadın." Diye yükseldi.
Elini hızla ittim. Bu defa ona bir adım atan ben oldum. "O şerefsiz beni seviyor sanıyordum. Taki sen hayatıma girene kadar senin bana verdiğin sevgiyi görünce asıl o zaman anladım gercek sevgiyi. Lakin senin sevginde bir yalan üzerine ve oyunlarlaymış." Gözlerinin içine baktım. Yapma der gibi baktı. "Gerçekten böylemi düşünüyorsun?Sana olan sevgimin bir yalan olduğunumu?"hiç düşünmeden "Evet." Dedim
Hayal kırıklığıyla bana baktı. "Haklısın sana gerçekten sevgimi hissettirememişim." Bir süre sadece bir birimize baktık. Ben içimde kopan fırtınayı adlandıramıyorum. Onun kırgın ve üzgün bakışları canımı yakıyordu.
Gözlerimi kapattım. Beynimdeki sesler susmak bilmedi. Gitmeliyim burdan bir an önce. Bu öfkem hepimizi yakmadan gitmeliyim. Gözlerimi açtım. O hala bana bakıyordu. "Boşanmak istiyorum." Kelimeler çıktı dudaklarımdan. Ama kalbim param parça oldu.
Siyam kas katı kesildi. Bakışlarında hiç bir duyguyu çözemiyorum. Gözlerini kapattı. Kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Ellerini açıp kapatıyordu. Kaç dakika öyle bekledi bilmiyorum gözlerini açıp iki adımda yanımda bitti. Ne olduğunu anlamadığımda dudaklarımda hissettiğim dudaklarını gözlerim şok içinde açıldı.
Ben adamdan boşanmak isterken o beni öpüyor mu?
Veee bir bölümün daha sonuna geldik.
Kitabımı okuyup beğenen siz sevgili okuyucularım teşekkür ederim.
Yeni bölümde sizce bizi neler bekler.
Acela her şeyi hatırladı.
Daha evleneli 24 saat olmadan boşanmak istedi.
Zorla nikahı kıyan Siyam sizce boşanırmı?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 47.93k Okunma |
3.56k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |