25. Bölüm

20. Bölüm

BitterimKara RC
bitterimrjn

Selamlar sevgili okurlarım.

Çok özür dilerim bölüm gecikti. Planda olmayan anı şeyler olunca bölüm gecikti.

Yeni bölümle geldim.

Hatalarım var ise affola.

Keyifli okumalar.

 




İlk Tartışma


Yüzümde hissettiğim dokunuşlarla memnun olmayan mırıltılar çıkarıyordum. Sıcak bir nefes boyun girintimde hissettim. Boynumu hafif çevirdim. Bu defa bir ıslaklık hissedince yanağım ve çeneme batan tüylerle huylanınca gözlerimi yavaşça araladım.


Açtığım gözlerim önce beyaz tavanla, daha sonra boynumda hissettiğim kişiye döndü bakışlarım. Sevgili kocam boynuma sokulmuş beni öperek uyandırmaya çalışıyordu. Sağ elimi kaldırıp kısa saçlarının arasına koydum. "Günaydın Siyam."

Yeni uyandığım için sesim pütürlü çıkmıştı. Boynuma derin bir öpücük bıraktı, başını boynumdan çekip yüzümün hizasına geldi. Gözleri sıcacık bakıyor dudaklarında mutlu bir kıvrılma ile "Günaydın okyanus gözlüm."

Dudaklarıma tutkulu bir öpücük bıraktı. "Günaydın günümü aydınlatan gece kraliçem." Sol yanağımdan öptü. "Günaydın ruhunda huzur bulduğum." Sağ yanağımdan öptü. "Günaydın güzel karım." Burun ucuma bir öpücük kondurdu. "Günaydın sevgili doktorum." Çenemi öptü.

"Günaydın kokusunda kaybolduğum vanilya kokulum." Alnıma bir öpücük kondurdu. "Günaydın gönül bahçem." Dudaklarımda bir tebessümle yüzüne baktım. "Bu nasıl güzel bir Günaydın?" Ellerimi boynuna doladim.

Uzanıp dudaklarına dudaklarımı birleştirdim. Anında isteğime karşılık verdi. Dudaklarımı aralayıp tutkuyla öpmeye başladık. Soluğumuz kesilene kadar öpmeye devam ettim.

Siyam geri çekilip gözlerimin içine baktı. "Güzel olan sensin. Güzel olan seninle, senin kollarında,kokunla uyanmak Açelam." Dedi dudaklarımda ki gülüşten öptü. "Siyam beni şımartıyorsun. Hep böyle uyanmak, sevilmek isterim. Bu bencillik se sonsuza kadar istiyorum." Dedim.

Bakışlarında ki duygu içime oluk oluk aktı. Sevgisini bakışlarından taşan,dudaklarıyla yakan bir adamdı. "Siyam sana kurban olsun. Sevgimde, aşkımda, sevdamda ben ölünceye kadar senindir. Sendeki bencillikten bende istiyorum. Yalnız beni sev benim ol. Benim kollarımda uyan." Sol şakağımdan öptü.

"Seninle aldığım her nefese şükürler olsun Siyam." Kendime doğru çekip sıkıca sarıldım. Kokusunu bütün organlarıma hapsettim en çokta yüreğime filizlerini ektim.

Beni kendisiyle birlikte kaldırdı. "Kalk bakalım Açelam güzelce karnımızı doyuralım. Sonra fırtına ve inci ile bir tur gezelim." Kollarım boynunda ve bacaklarımı beline dolmamış bir şekilde yataktan ikimizi çıkardı. Koala gibi sarıldım.

"Ama benim işe gitmem gerekiyor, bunu izin günüme ertelesek olmaz mı?" Benimle banyoya doğru ilerledi. "Bugün işe gitme bende gitmeyeceğim birlikte vakit geçirelim." Burun ucuma bir öpücük kondurdu. Banyodaki lavabo tezgahına oturttu beni. "Olmaz Siyam zaten işe başladığımdan beri hep izin aldım. Hastalarım var benim onları görmem gerekiyor."

Musluğu açtı önce kendi elini yüzünü yıkadı. Daha sonra benim yüzümü eğip yıkamaya başladı. Benimle bir bebek gibi ilgilenmesine eriyip gitmemek haksızlık.

Ben bu adamı çok sevdiğimi söylemiş miydim?

"Bende hastayım, hemde senin hastan ilgilenmen gereken kişi kocan olmalı. İlgiye muhtaç bir adamın var dimi?" Sepetten havluyu alıp yüzümü nazik bir şekilde kurutmaya başladı. "Tedavini akşam gayet iyi bir şekilde karşıladığımı ve ilgilendiğimi düşünüyorum." O yüzümü kurutup havluyu kenara bıraktı. İki kolunu tezgaha dayadı. Beni kolları arasında sıkıştırıp yüzüme doğru eğildi.

"Himm o tedavinin tadı damağımda kaldı. Bu yaralı hasta halim tedavini bir ömür sürdürmeni ister." Yüzündeki munzur ifade ile dudakları kavislendi. "Durumuna göre ilgilenmek gerek, ve görüyorum ki tedavim baya etkili olmuş." Dememle dudaklarıma kendi dudaklarını bastırdı.

Ellerim boynuna uzandı, ensesindeki kısa saçlarının arasında gezindi. İki elini belime koyup beni kendine doğru çekti. Bir eli boynuma gitti. Dudakları dudaklarımı talan etmeye başladı. Alt dudağımı İki dudağının arasına alıp emmeye başladı.


Dişleri arasına alıp ısırınca bir inilti çıktı dudaklarımdan. Inlememle öpüşü sertleşti. Belimde olan eli açıkta kalan bacaklarıma indi. Tenimi sertçe sıktı bacak arama doğru yol aldı. Omuzlarına indirdiğim parmaklarımı tenine tırnaklarımı geçirdim. İkimizden de bir inleme koptu.

Soluklanmak için geri çekildim. Göğüs kafeslerimiz hızlı inip çıkıyordu. Yüzünü avucumun içine alıp alınlarımızı birleştirdim. Gözlerimi kapattım bir birimizin dudaklarına çarpan nefeslerimiz dışında ses yoktu. Dudaklarımı dilimle ıslattım.

"Sen nasıl bir şeysin? doymuyorum seni sevmeye sana ve sevgine hep açım." Burun ucunu burnuma sürttü. "Senin sevginle güzelleşiyorum." Dedim.
Bir süre ikimizde öylece bir birimizde soluklandık. "Şimdi çıkmazsak bütün gün seni bu odaya hapsedebilirim." Deyip belimden tutup beni lavabo tezgahtan indirdi.

Kollarının arasından sıyrılıp onu banyodan kovdum. Siyam banyodan çıkınca bende işlerimi halledip peşimden çıktım. Siyam üzerine siyah fit bir takım giyinmiş koluna ünlü bir markanın saatini takıyordu. Eli o kadar hızlı ki yatağı bile özenle toplamıştı.

Bu adamın düzen hastalığına bitiyorum. Her zaman peşimi topluyordu. Kocamı baştan aşağı süzdüm ve bir ıslık çaldım. "Heyt maşallah ha bu uşak tam bana göre dur." Deyince gülüşüne hasta olduğum odayı kahkasıyla doldurdu.

"Yavrum seninim tepeden tırnağa. Etim kemiğim senin." Yanına varınca arkasına geçtim. Sıkı kalçasına bir şaplak atıp giyinme odasına kaçtım. "Sonuçta mal bana ait." Dedim.

"Mal ayıp oluyor sanki güzelim." Düşününce biraz öyle oldu. "Malzeme bana ait ağam." Dedim gülerek. Askıdan bir plazo pantolon ve kısa kollu aynı bir bluz çıkardım. Hızlı bir şekilde giyinip odaya geçtim.

Aynanın karşısına geçip saçlarımı düzleştirdim. Nemlendiricimi ve nute rujumu sürüp kirpiklerimi kıvırıp portakal ve vanilya karışımı parfümümü sıktım. Bej rengi trenckotumu ve siyah çanta ve topuklu ayakkabımı giyindim.

"Saatlerce oturup seni izleyebilirim. O kadar güzelsin ki Açela aklımı alıyorsun." Diyen kocama döndüm. Gözlerimin ışıltısı ile yanına vardım. "Siz kendinizin farkında değilsiniz galiba bayım?" Yanağına bir öpücük kondurdum. "Senin yanında sönük kalıyorum okyanus gözlüm." Yanağında çıkan ruj izimi parmaklarımla sildim.

"Seninle ışıldıyorum Siyam." Dedim elini tutup odadan çıktık. Merdivenleri dikkatlice inip salona geçtik. Sultan babaanneyi bir kaç gündür ihmal ediyordum. Siyam'ın elini bırakmadan köşede oturan Sultan babaannenin yanına vardım. "Günaydın Sultanım." Elini öpüp yanağına sulu bir öpücük kondurdum.

"Günaydın güzel gelinim neşeniz bol olsun." Dedi elimi avucunun içine alıp sıkıca tuttu. "Nasılsın güzel gelinim iş yüzünden yüzünü göremez olduk."

"İyiyim Sultanım işimde de gayet mutluyum. Tek sıkıntı seni daha az görmem." Dedim dudakları kıvrıldı. Hüseyin baba ve diğerlerine de Günaydın deyip kahvaltı sofrasına oturduk.

"Afiyet olsun." Dedi Hüseyin baba Siyam tabağıma kahvaltılıkları doldurdu. "İzin günümde mıhlama yapacağım sana." Dedim. "Ellerinden yemeği dört gözle bekliyorum." Elimi tutup dudaklarına götürünce masadaki her kesin bakışı bize döndü.

Utanıp başımı eğdim."Siyam her kes bize bakıyor ne yapıyorsun?" Benim dememle masadakilere bakıp tekrar bana döndü. Kulağıma yaklaşıp seni sevmem kimseyi ilgilendirmez. Ayıp yaptığım bir şey yok. Karımın güzel ellerini öpüyorum." Dedi geri çekilip umursamaz bir tavırla kahvaltısına devam etti.


Aynı şekilde bende kahvaltımı yaptım. Kahvaltının sonunda içeri Evin ve annesi içeri girdiler. "Günaydın." Dedi Atike hanım. Ben ve Siyam dışında herkes selam vermişti.

Siyam elimi tutup kendi ile benide masadan kaldırdı. "Elinize sağlık size afiyet olsun. Bizim çıkmamız gerekiyor." Deyip masadan uzaklaştık. "Abi bekle bende geleceğim."Diyen Jehat'tı. Ayağa kalkıp bizim peşimizden oda çıktı.

"Nerdesin lan sen kaç gündür?şirkete de gelmiyorsun ne işler karıştırıyorsun?" Bizimle yürüyen jehat abisinin sorularıyla biraz gerilediğini fark ettim.

Bir şeyler karışıyordu değil mi?

"Ne yapacağım abi son senem sınavlarım var ondan uğraşmıyorum." Siyam ensesine bir tane yapıştırdı. "Sen beni salak mı sanıyorsun. Gecenin bir yarısı eve geliyorsun. Sabah kahvaltıyı bile yapmadan gidiyorsun." Deyip karşısında durdu.

Sert bakışlarını onun gibi aynı renk olan Jehat'ın gözlerine dikti. "Şimdi dökül." Sesi sert ve otoriter çıkmıştı. "Ger çekten bir şey yok abi. Ben ne zaman yalan söyledim sana?" Oda kendinden emin bir şekilde abisine baktı.

"Öyle olsun bakalım ama yanlışını gördüğüm an seni affetmem." Diyen kocama baktım. Elini sıkmamla bana döndü bakışları 'ne oldu?'der gibi baktı. "Çok üstüne gitmiyormusun?" Kısık bir sesle konuştum.

"Sen karışma güzelim." Deyince tuttuğum elini bıraktım. "Tamam karışmam." Arkamı döndüğümde gibi hızlı adımlarla arabaya doğru ilerledim. Siyam ve Jehat'ı arkamda bırakarak arabanın kapısını açan Mehmet abi "buyrun gelin hanım." Dedi. Ama binmek yerine elimi uzattım.

"Anahtarı verirmisin Mehmet abi." Bakışları bir uzattığım elime bir arkama baktı. Siyam arkamda belirince "anahtarı alabilirmiyim Mehmet abi lütfen." Titreyen sesime hakim olamadım. "Açela güzelim ne oluyor?" Elini belime koydu.

Bir adım geri çekildim. Bu hareketime kaşlarını çattı. "Kendim gitmek istiyorum." Dedim. Aldığım tavrı anlamıyorsa kendi bilirdi.
"Ben bırakırım seni." Diye arabanın kapısını benim için açtı. Binmemi beklemeye başladı. Oflayarak açtığı kapıdan arabaya bindim. Onun kapatmasına fırsat vermeden sert bir şekilde kapattım.

"Ne oluyor anlamıyorum. Sikerim böyle işi." Dışarıdan yükselen sesini duydum. Kemerimi takıp kollarımı bir birine bağladım. Bakışlarımı cama çevirdim.

Siyam şoför koltuğuna geçti. Kemerini takmadan önce bana seslendi. "Açela ne oluyor yavrum?" Konuşmadım yönümü de çevirmedim. Benden yanıt almayınca önüne döndü ağzında bir şeyler geveleyip arabayı çalıştırdı.

Hastahaneye kadar ne ben konuştum. Ne bir daha o konuştu. Yanağıma bir öpücük kondurdu. Arabadan inip hastahaneye işimin başına geçtim.

*****


Robar şirkete Siyam'dan önce girmişti. Kendi odasına geçip bugün ki işleri gözden geçirdi. Bugün için şirkete gelirken her zaman kinden daha istekle sevinçle gelmişti.


Çünkü artık Leyla'sı onunla aynı yerde nefes alacak onu her gün görecek, konuşacaktı. Nasıl mutlu olmasın?

Öğleden sonra inşaata bizzat gitmesi gerekiyordu. Onun için abisinin gelmesi ve onunla son toplantı dokümanların konuşması gerekiyordu.

Siyam burnundan solayarak şirkete adım attı. Onun bu halini gören çalışanlar bir adım geri atıyor ve çekiniyordu. Kimse sinirli haliyle onunla konuşmak istemezdi.

Sert adımlarla odasına doğru ilerlerken sekreterin "Özlem hanım Robar beyi derhal odama çağırın. Ve sert bir kahve istiyorum." Deyip odasına geçti.

Ceketini sinirle üzerinden çıkarım odadaki koltuğun üzerine fırlattı. Boynundaki kravatı çekiştirerek gevşetip derin derin nefes alıp verdi.

"Anlamıyorum ne yaptım da bana böyle ters davranıyor. Kafayı yiyeceğim." Diye kendi kendine konuştu. Odanın kapısı tıklatılıp açıldı. İçeri Robar ve sekreteri Özlem girdi.

"Hayırdır niye burnundan soluyorsun abi?" Robar abisine bakıp az önce ceketini fırlattığı koltuğa oturdu. Özlem kahvesini masasına bırakıp kacarcasına odadan çıktı.

"Bir bilsem ne olduğunu ama gel görki hiç bok bilmiyorum." Odada turlayıp durdu. "Abi biraz sakin mi olsan, Açela yengeme mi bir şey oldu?" Dedi telaşla Siyam derin bir nefes aldı.

"Yok ona ne olacak Laz damarı tuttu sabah. Konuşmuyor benimle." Kardeşinin karşısındaki koltuğa bedenini sert bir şekilde bıraktı. "Kahvaltı da gayet iyiydiniz. Sonra mı bir şey oldu?" Abisinin yüzünde gezdirdi bakışlarını "iyiydik zaten ne zaman Jehat'la aşağı inip konuştum. İşte olan o zaman oldu."


"Jehat ve Yengem ne alaka?" Anlamayan bir bakış attı. "Jehatla konuşuyorduk kaç gündür gizli saklı işler çeviriyor farkındayım. Bizimle gelmek isteyince onunla bir kaç soru sordum. Sonra Açela üzgün bir şekilde yanımdan ayrıldı." Dedi bedbaht bir halde kardeşine baktı.

"Abi yengeme ne söyledin? Yanlışlıkla ağzından bir şey mi kaçırdın. Yada onu kızdıracak." Yengesinin neden öyle davrandığını anlamak istiyordu.

"Jehat'la konuşunca çok üstüne gittin Dedi. Bende ona sen karışma dedim." Deyince aklına jeton yeni düştü. "Siktir." Oturduğu yerden kalktı. "Abi sen yengeme karışma Deyince kendini yabancı hissedip üzülmüş olabilir." Mantıklı bir cevap verdi.

Tamda öyle hissetmişti Açela karışma Deyince kendini aileden biri olarak görmeyip kendini geri çekmişti.

"Onu üzdüm hemde saçma bir şekilde. Sadece Jehat'ı uyarmak istemiş onun için Açela'yı uzakta tutmak hissetmiştim. Kendisini aileden biri yada dışlanmış olarak hissettirmek istememiştim." Dedi elini saçlarının arasından geçirip serçe çekti.

"Sana kolay gelsin abi yengemi üzmüşsün gönlünü alman lazım." Dedi ve masaya koyduğu dosyaları abisinin önüne koydu. "Ama önce şu dosyalara bak ve imzala çünkü benim sahaya gitmem lazım." Siyam kederli bir şekilde önüne konulan dosyaları inceledi.

Ama aklı üzgün olan karısından kalmıştı. İnşaat ile ilgili dosyaları imzalayıp Robar'a uzattı. "İşçi başı ustaya konuş ve mühendislerden birini yanına al. İnşaatı en sağlam bir şekilde bitirmelerini söyle. Her hangi bir aksilik çıkmasın haziran ayında oteli açılışa hazır hale getirmemiz lazım." Robar dosyaları birlikte ayağa kalktı.

"Sen merak etme otel bende. Sen yengemin gönlünü almaya bak." Abisine gülerek odadan çıktı.

Bir alt kata inip mühendisler bölümüne geçti. Aklındaki tek mühendis Leyla'sıydı. Abisi ona resmen ödül vermişti. Mühendislerin olduğu odaya geçip."kolay gelsin arkadaşlar." Onun sesini duyan çalışanlar selam verdi.

Köşede oturan kıvırcık saçlı sevdiğine baktı. İçi eriyerek. "Leyla Hanım hazırlanın bugün benimle birlikte sahaya geliyorsunuz." Dedi otoriter bir sesle. Leyla kendisini adını duyunca eli ayağına dolandı. Gözlerini onun adını seslenen adama dikti. 'Neden ben?' Der gibi bir bakış attı. Robar omuz silkti.

"Biraz hızlı olursanız sevinirim geç kalmak istemiyorum." Dedi Robar. "Tabi efendim " Dedi ince sesiyle Leyla. İlk kez sahaya ineceği için kalbi küt küt atıyor midesine kramplar giriyordu.

Eline bilgisayar çantasını ve otel ile ilgili dosyayı çantaya yerleştirdi. Telefonunu ve siyah ceketini aldı. Masasından uzaklaşıp Robar'ın peşine takıldı.

İçinden iyiki bugün dar paça kot ve salaş beyaz gömlek giyinmiş ve atağına düz taban botlarını geçirmişti. Robar la asansöre bindi.Her an yere yığılıp kalabilirdi.
"Otelin dokümanları dosyada vardı. Demir ve betonunun eksikliğine sahadan bizzat ustadan öğreneceğiz." Başını hızlıca aşağı yukarı salladı. "Anladım efendim." Dedi. Robar bu kadar itaatkar olmasından hoşlanmamıştı.

Asansörden birlikte inip Robar'ın arabasına geçtiler. Arabanın içi sessizlik hakimdi. Yarım saat sonra inşaatın oraya varmışlardı.

Önce Leyla ardından Robar indi. Bir kaç adım atmıştı ki ayağı derin çamurlu bir çukura takilmistı. "Sikerim böyle işin ah abi ah." Diye hayıflandı Robar. Bu halini gören leyle kıkrdamadan edemedi.

"Çok mu komik Leyla hanım .?" Başını hızlıca aşağı yukarı salladı. "Kusura bakmayın ama bu haliniz gerçekten komik." Dedi Leyla. Robar çamur çukurundan kurtulup bir kaç adımda Leyla'nın yanında durdu. Belinden tutup kendine doğru çekti. Bu hareketiyle hem Robar'ın hem Leyla' nin kalp atışları hızlandı.

"Çok güzel gülüyorsun zalimin kızı." Leyla hem bu yakınlıkta hemde kendine yapılan iltifattan rahatsızlığını belli ederek Robar in kollarından uzaklaştı.

"Çok küstah sınız efendim." Dediği an dilinin ucunu ısırdı. "Pardon öyle demek istemedim." Robar'ın dudakları kıvrıldı. Leyla'nın üzerine doğru eğildi. "Peki ne demek istedin bu küstah adama."

Bir adım geri çekildi Leyla "bir şey demek istemedim. Lütfen işimizin başına dönebilirmiyiz?" Dedi Leyla. "Buyrun Leyla Hanım tüm yollar senindir ve benim bütün yollarım bir tek sana çıkmakta " Dedi kendinden emin bir şekilde.

"Tüm yollarım size kapalı. Dikkat edinde çıkmaz sokaka sanmayın."

"Çıkmaz sokağın sonu bile sende bitiyorsa ona bile sapmaya razıyım."

"Lütfen Robar bey benimle düzgün konuşun. İşim dışında her hangi bir şeyle ilgilenmiyorum." Deyip arkasını döndü.

İnşaata dolu ilerledi arkasında onun için deli divane çarpan bir kalp bırakarak.


*****
Trabzon

Duru bütün gün çocuk hastalari ile ilgilendi. Şimdi odalarda yatan küçük masum hastalarını kontrol ediyordu.

Kapıyı açıp içeri girince gördüğü görüntü yüzünden yüzünü buruşturdu. Seyhan dün yol kenarında bulduğu küçük kızın odasında koltukta oturuyor tabakta uyuyan masum canı izliyordu.

Kapı açılınca onunda bakışları kapıya kaydı. Duru beyaz önlüğü üzerinde ve boynunda syestekop vardı. Yüzü ışıl ışıl parlıyor gözlerinin renginde giydiği yeşil gömlek ve kumaş siyah pantolonun içinde çok güzel görünüyordu

İçeri doğru adımlamaya başladı. Yatağın yanı başında durdu. Küçük kız ilaçların etkisi ile uyuyordu. "Merhaba." Diyen Seyhan oldu. Duru dünkü olay yüzünden hala sinirliydi. Seyhan'a sadece baş selamı verdi.

O sıra küçük kız gözlerini yavaşça araladı. Duru kızın yanına varıp tatlı bir dille "merhaba prenses nasılsın?" Küçük kız önce etrafına bakıp odayı inceledi. Nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Bakışlarını bu defa Duru ve Seyhan arasında götürüp getirdi.


Bir hastanede olduğunu anlayan kız Duru'ya "merhaba." Dedi küçük kız fısıltı gibi çıkan sesiyle. "Adın ne? Ailen nerde? Bana cevap verebilecek misin?" Diye sordu Duru.

"Adım asiye ailem yok. Sokaklarda yaşıyorum." Dedi ağlayan küçük kız Seyhan ve Duru'nun içini parçaladı.
"Ağlama Asiye bundan sonra sokaklarda yaramayacaksın. Seni ben himayem altına alacağım. Benim adım Seyhan Mizgin." Dedi. Duru bakışlarını Seyhan'a çevirdi. Yüzüne baktı.

'Yıldızımız barışma sada bu adam iyi birine benziyor.' Alıcı gözüyle bakınca içinden 'yakışıklıymış ta...'baştan aşağı süzdü. 'Ama got kafalı olduğunu değiştirmez.' Dedi içinden.

"Asiye'cim kendini nasıl hissediyorsun? İzin verirsen seni muayene edeceğim." Asiye Duru'ya baktı. "Her yerim ağrıyor." Dedi acı dolu sesiyle. Duru steskopu boynundan çıkardı. Bir ucunu kulağına diğer ucunu önce göğsüne sonrada sırtında gezdirdi. Çıplak bacaklarını kontrol etti. "Soğuk ve açlıktan dolayı güçsüz kalıp bayılmışsın. Kendini toparlaman için bir süre burda bizim gözetimimiz altında kalacaksın."

"Ama benim param yok ki nasıl öderim ki?" Dedi Asiye.

"Sen parayı merak etme iyileşmene bak prenses." Dedi içten bir sesle Seyhan. Asiye Seyhan'a hayran hayran baktı. "Kaç yaşındasın prenses?" Diye sordu. "10 yaşındayım Seyhan abi."

Seyhan ellerini Asiye'nin bir birine karışmış pis saçlarının arasında gezdirdi. "Çok güzelsin prenses ailenden kimse mi yok Akraban." Asiye başını hayır anlamında salladı. "Annem ve babamı hiç bilmiyorum. Beni yıllar önce kağıt toplayan Ayşe teyze koptu bulmuş. O zaman bebekmişim bana o baktı onunla birlikte bir gece konduda yaşıyordum. Geçen ay oda ölünce sokaklarda kaldım." Deyip hıçkırarak ağlamaya başladı.


Seyhan Asiye'yi kucağına alıp sıkıca sarıldı. "Üzülüp ağlama bundan sonra sana ben bakacağım. İstersen seni bizim oralara götürürüm. Yanımızda kalırsın olmaz mı?" Bir abi şefkati ile sarıp sarmaladı. Küçük bedeni.

"Sizin oralar neresi ki?" Dedi ağlayan sesiyle ela gözleri dolu dolu baktı. "Mardin benim memleketim Mardin seni bizim oralara götürürüm annem sana çok güzel bakar. Okutur sana yuva oluruz ne dersin?"

"Çok teşekkür ederim Seyhan abi ama size rahatsızlık vermeyeyim tanımadığınız bir sokak çocuğunu evinize niye alasınız." Seyhan kaşlarını çattı.

"Bu ne biçim konuşmak duymamış olayım. Anlaştık mı sen burda iyilesmene bak benimde bir kaç gün burda işim var. Sonra seninle uzun bir yolculuğa çıkacağız." Küçük kızın göz yaşlarını sildi.

Duru gözlerinin önünde yaşanan olaya hayranlıkla köşede izledi. Karşısındaki adama karşı bütün yanlış düşünceleri bir yıkıldı. Onları odada bırakıp dışarıya çıktı.

Acaba dün çok mu haksızlık ettim. Diye kendi düşüncelerinin arasında kaybolup gitti.

Asıl bilmediği şeyse Seyhan'a karşı giderek içinde büyüyecek olan minik kelebekler.

*****

Sabah bütün moralimi yerle bir eden kocamın yüzünden günüm berbat geçti. Akşama kadar hatalarımla ilgilendim. Ama üzgün halimi içimden atamadım. Beni ailesinin dışında tutması biraz üzmüştü. Onun için ona sinirlenmiştim.

Arayıp duran kocama cevap böle vermedim. Öğlen arası gelip yemek yiyelim teklifini kabul etmemiştim

Son hastamı da muayene edip çantamı alıp odamdan çıktım önce. Daha sonra hastahaneden. Siyam arabasına yaşlanmış bir şekilde kapının önünde duruyordu.

Beni görünce toparlanıp bana doğru geldi Elinde bir demet siyah gül vardı. Gülleri bana uzatıp "yemeğe gidelim mi? " üzgün yüz ifadesi ile bana baktı. Bana uzattığı gülleri elinden aldım. Cevap vermeden arabaya doğru ilerledim.peşimden gelen onun adım seslerini duydum.

Kendi tarafımın kapısını açıp oturdum. Kapımı kapatıp kemerimi taktım. Kucağımdaki gülleri burnuma doğru kaldırıp derin derin kokladım. Siyam'da kendi tarafına geçti. Arabayı çalıştırıp yemek yiyeceğimiz yere doğru sürmeye başladı.


Geldiğimiz yere hayranlıkla bakıyordum. Bütün Mardin ayaklarımızın altında olan bir manzarası olan restorantta gelmiştik. Cam kenarını olduğu yerde oturuyorduk. Mardin'in ışıkları karanlık geceyi aydınlatıyor güzel bir görüntü sağlıyordu.


Yemeklerimizi Siyam seçip sipariş vermişti. Karışık mangal söylemiş masayı donatılmıştı. "Açelam özür dilerim. Öyle demek istemedim. Seni asla ailemden geri tutmak istemedim. Çünkü artık benim ailem sensin. Evimde yuvamda sensin. Sadece o an olaya müdahil olmanı istemedim."önümdeki tabakta ki etle oynuyordum.

"Ama yaptığın şey ailene karışmamamdı. Kendimi dışlanmış hissettim." Gözlerinin içine baktım. "Senin hayatına girmemiş gibi hissettim."Dedim. Masadaki elimi tutup avucunun içine aldı. Elimi çevirip avuç içimi öptü. "Özür dilerim sana bunları hissettirdiğim için. N'olur beni affet. Seni ailemden uzak tutmak kendimden uzak tutmak demek. Sen benim ailem olurken kendimden nasıl uzak tutayım."

Ağzı iyi laf yapıyordu pisliğin. Aldığım gardımı anında alaşağı ediyordu. " Sen benim sevdiğim adamsın. Sana güvendim sana sığındım. Ailem oldun evim, göğüs kafesinin yuvam bildim. Bu saatten sonra onların birini benden almaya kalkarsan düşerim. Düşmeme izin verme kolumu kanadımı kırma." Siyam yerinden kalkıp yanıma geldi. Dizlerinin üzerine çöktü. İki elimi sıkıca tuttu.

"Bunu sana yapmam, kendimi yok ederim ama bunlardan birini senin elinden almam. Sen benim canım diğer yarımsın okyanus gözlüm." Avuc işlerimi tekrar tekrar öptü.

Kollarının arasına çekip sıkıca sarildi. "Güzelim güzel karım. Okyanusum çok seviyorum seni." Saçlarımdan öptü.

"Seni seviyorum Siyam kömür karası." Bizim küskünlüğümüz bu kadar sürdü. Onu o kadar çok seviyorum ki üzüp kırmaya gönlüm razı gelmiyor.

Ama bilmediğimden beni kırıp parçalara bölecek kişi de oydu.



Evettt bir bölümün daha sonuna geldik.

Bölümler ramazan boyunca iki haftada bir gelecek.
Haftaya yeni bölüm yok. Bir sonraki hafta görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.

Hayırlı ramazanlar ❤️🤲

Bölüm : 01.03.2025 06:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...