
Merhabalar sevgili okurlarım.
Sizlere yeni bölümle geldim.
Şimdiden hepinizin bayramı kutlu olsun.
Rabbim bizi bir dahaki ramazanı şerifi görmeyi nasip etsin.
Oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.
Keyifli okumalar.
22.Bölüm
SESSİZ GÖZYAŞLARI
İnsan oğlu konu kendisi olunca nasılda bencil oluyor.
Bir ağıt, bir yakarış düştü Bozdağ konağına. Hemde hiç bir suçu olmayan genç bir kızın yakarışı. Hayalleri hiç beklemediği bir anda yıkılıp gitti. Bedeni girmedi belki toprağa ama ruhunu,hayallerini, umutlarını gömdü o gün o konağın taşlarının arasına.
Zelal'in çığlıkları konağı tüm Mardini delip geçti. Avluda ki tüm gözler çığlık atan kıza döndü. İlk bakış ise Demir'in gözlerine oldu. Orda bir yalvarış, bir yakarış vardı. Çünkü biliyordu Zelal. Jehat'ın yaptığı sorumsuzca bedelini kendi ödeyecekti. Ama yinede dilinden koptu o sözler.
"Vurun ikisini de vurun. Beni hiç düşünmeyen bir abiyi ben zaten öldürdüm." Deyip hızlı adımlarla merdivenlerden inmeye başladı. "Zelal, ne diyorsun kendine gel?" Dedi Ayfer hanım ve Açela peşinden indiler.
"Onları bulup öldürsünler." Diye bir kez daha bağırdı. Babasının ve abisi Siyam'ın karşısına dimdik geçip durdu. Bu güne kadar bir kez bile kalplerini kırmamış üzmemişti. Saygısızlık etmemişti.
İlk kez böyle bağırdı çünkü kayıp gidecek onun hayatıydı. "Baba ne olacağını hepimiz biliyoruz. Eğer onları vermezseniz berdel isteyecekler. Ya ben daha 19 yaşımdayım, hayallerim var umutlarım var. Abim ve Dicle'nin günahını neden ben çekeyim." Diye konuştu.
Hüseyin ağa'nın kızının göz yaşlarında ve sözlerinde ezildi. Evlattı ikiside Zelal'in yanına yaklaştı. Döktüğü her göz yaşında canından bir parça koptu. Kıymetlisiydi. Tek kızıydı. "Zelal'im, berrak suyum, gül yüzlüm. Daha hiç bir şey olduğu yok yıpratma böyle kendini. Ben sana kiyabilirmiyim?"
Babasının korunaklı göğsüne sindi. Ikiside adı gibi emindi sonun ne olacağını. Siyam silahı hala Demir'in alnından çekmemişti. "Ben berdeli onaylamıyorum. Bana kardeşimi ve Jehat'ı vereceksiniz." Diye dişlerinin arasında konuştu.
"Geri bas Demir sana kimseyi vermiyorum. Ve yerlerinide bilmiyorum." Dedi aynı sertlikte. Konağın kapısı açıldı. Önden Robar hemen ardından Jehat ve Dicle içeri girdiler.
Tüm gözler kapıdan içeri giren üçlüye döndü. Jehat ve Dicle başları yerde ama elleri bir birine kenetlenmiş şekilde sıkıca tutuyordular. Onları dağ evinde bulan Robar direk konağa getirmişti. Ama karşısında bu manzarayı görmeyi beklemiyordu.
Belki duymamışlardır diye umuyordu, lakin avluda bir birine silah doğrultan iki aşiret ailesi vardı. "Seni öldüreceğim it. Benim kız kardeşimi hangi hakla kaçırırsın." Diye Jehat'a çevirmişti namluyu Demir.
"Abi..." Diyen Dicle "Seninle ayrı görülecek bir hesabım var. O yüzden konuşma." Diye bağırdı kız kardeşine Demir. Yediremiyordu kendine canından çok sevdiği kız kardeşi düşmanın oğluna kaçmıştı. Bir dediğini iki etmeyen her daim arkasında duran abisine bunu yapmamalıydı.
Gözünden sakınırdı, kimseye laf edirtmezdi abisi her daim yanında olurdu. Ama kız kardeşi en büyük darbeyi abisine yapmıştı.
"Demir yeter hiç birimiz bunu beklemiyorduk. Şimdi silahını indir." Dedi Siyam. "Senin bu şerefsiz kardeşin kız kardeşimi kaçırdı. Bunun elbet bedeli olacak. Şimdi ikisini de alıp götüreceğim ve sizde karışmayacaksınız." Dedi ve kardeşine doğru yürüdü.
"Demir kardeşini alabilirsin ama jehat hiç bir yere gitmeyecek. Bir ceza verilecekse bu bize düşer sana değil." Dedi Siyam.
"Ne saçmalıyorsun sen? Kardeşin kız kardeşimi kaçırdı ve benim namusuma leke çaldı." Siyam'ın üzerine doğru yürüdü.
Köşede korkuyla onlara olanlara bakan Açela ne yapacağını bilmez durumdaydı. Kollarının arasında duran Zelal ondan farkı yoktu.
Silahı Siyam'a yeniden doğrultan Demir!."Bak ne siz bizi seversiniz ne biz, yıllardır bu böyle sürdü böyle devam edecek." Dedi öfkeden alnındaki ve boynundaki damarlar çıkmıştı.
"Senin dediğin gibi ama bak benim kardeşimin elinden tutanda senin kız kardeşin. Bu kaçırmak olmuyor gönlü var ki kaçmış. O yüzden elindeki silahı indir ve adamlarını alıp git." Dedi Siyam. "Onun hesabını ben vereceğim zaten ama önce senin kardeşinin işini halledeceğim." Diye bağırdı.
Konağın kapısında beliren Ahmet ağa Demir'in babası gözlerini önce Hüseyin ağada, daha sonra oğlu ve kızına dikti. "İndir silahını Demir." Demir bakışlarını babasına çevirdi. "Baba..." Sert bir şekilde oğluna baktı.
"Lafımı ikiletme Demir." Dedi Ahmet ağa.
İstemesede indirmek zorunda kalan Demir'e,Siyam'da eşlik etti. İkiside silahlarını indirdi. "Hüseyin ağa biraz konuşalım mı?" Dedi.
"Buyur Ahmet ağa yukarıda konuşalım." Diye yolu gösterdi. "Siyam ve Demir sizler de yukarı çıkıyorsunuz. Ve Robar bu ikisini alıp bir yere kitle." Dedi Hüseyin ağa.
Önden Hüseyin ve Ahmet ağa yukarı çalışma odasına peşlerinden Siyam ve Demir çıktılar.
Hüseyin ağa odadaki karşılıklı üçlü koltuğa oturdu. Hemen yanına Siyam karşı koltugada Ahmet ağa ve Demir oturdu.
Sessiz bir bakışma odayı esir aldı. Bir süre kimseden ses çıkmadı. Hüseyin ağa boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.
"Konuşmak istedin Ahmet ağa seni dinliyorum."Dedi.
"Biliyorsun yıllardır süre gelen bir kan davamız var. Bunu ne sen başlattın nede ben. İkimizde bu kandavasının bitmesi için elimizden geleni yaptık. Lakin biz bir yere kadar engel olabildik." Dedi Ahmet ağa.
"Doğru bu kan davasını istemedim. İstemedin. Ama bunun için bile bize engel olan çok oldu. Çocuklarımız bir birine düşman olarak büyüdü. Ne zaman bir birlerini görseler selam vermek yerine bir birlerine silah çeker oldular."Dedi Hüseyin ağa.
"İki tarafta yeteri kan döktüğü için artık evlatlarımız torunlarımız rahat bir nefes alsın. Arkalarında bir kanlılarının olduğu bir hayat sunmak istiyorum. Senin oğlun benim kızım da buna ilk ön ayak olan kişiler. Ben kan dökülsün istemiyorum. Jehat ve Dicle her şeye rağmen bir birini sevmiş korkup kaçmışlar." Dedi Ahmet ağa.
Siyam ve Demir'in bakışları bir babalarına kayıyor bir birlerine bakıyordu. Bu konuşmanın nereye varacağını dikkatlice dinliyorlardı.
"Kaçmaları hiç iyi değildi ve bunu duyan diğer ağalar kan davası veya berdel isteyecekler." Ahmet ağa derin bir nefes alıp verdi.
"Diyeceğim şu ki ben kızımı alıp evime götüreceğim. Senin oğlunda sende kalacak bu işi kendi aramızda halledelim. Sen oğlunu al gel kızımı iste! Biliyorum senin kızında küçük ama bu kandavasının bitmesi içinde sende kızını oğluma yani Demir'e ver." Dedi odayı buz gibi bir sessizlik kapladı.
Hüseyin ağa ne diyeceğini bilemeden sadece sustu. İlk sessizliği bozan Demir oldu. "Baba ne dersin sen. O kız çok küçük ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum." Diye çıkıştı. Ahmet ağa oğluna içten baktı. Fakat şuan fikrini duymak istediği kişi Demir değil Hüseyin ağaydı.
"Olmaz Ahmet ağa Zelal'im daha küçük okuyacak o. Onun hayalleri var, hayallerini yıkan ben olmak istemiyorum. Kızım benim kıymetlim bu dediğin olmaz. Ben senin kızını gelir isterim, Açela kızımdan sonra oda benim kızım olur."Dedi. Siyam babasına bakıp yeniden gurur duydu. Kendisini belki böyle bir sevgiyle büyütmedi ama Zelal'i sevişi bile bu eksikliğini gideriyordu.
"Hüseyin ağa haklısın bir şey diyemem. Lakin kan aksın istemem kızını yine okuturum, çalışmak isterse çalışmasına izin veririm, ne derse kabulüm." Dedi ve odanın kapısı birden açıldı.
Tüm bakışlar kapıdaki kişiye kaydı. Gözleri kan çanağına dönen Zelal'i gören Hüseyin ağa ve Siyam bu hali onları mahvetmişti.
Siyam ayağa kalkarak kız kardeşinin yanına vardı. "Zelal kızım." Dedi Hüseyin ağa. Siyam Zelal'i kolları arasına alıp sıkıca sarıldı. "Güzelim nasıl kıydın sen zeytin gözlerine?" Dedi. Zelal ağlamaları iç çekişlere dönmüştü.
Abisinin güvenli kollarından çıkıp babasına doğru ilerledi. "Kusura bakma baba destursuz girdim odaya." Dedi üzgün baktı babasına. "Gel buraya." Deyip sarıldı kızına.
İçeri Açela da girmişti. Zelal'i disarda tutamamıştı. Siyam karısının belinden tutup yanına çekti. "Daha fazla tutamadım daldı odaya." Diye konuştu kısık sesle. "Sen değil ben bile onu tutamazdım güzelim." Dedi.
Demir'in bakışları ağlamaktan gözleri kızarmış Zelal'in üzerindeydi. Siyah uzun saçları, gözleri ve kaşları aynı rengi paylaşıyordu. Esmer kavruk teni dolgun dudakları küçük bir burnu vardı.
Ona baktıkça içini bir sıcaklık kalıyor üzgün yüzü onu huzursuz ediyordu.
Zelal bir süre sonra kendini toparlayıp babasına ardından Hüseyin ağaya baktı. Derin bir nefes alıp "Ben bu evliliği kabul ediyorum." Dedi. Odadaki her kes bu sözlerin ardında şok geçirdi.
Açela "neee?" Deyip eliyle ağzını kapattı. "Ne saçmalıyorsun Zelal? " Diye sert bir sesle kardeşine baktı Siyam. "Baba, Ahmet ağa ben bu evliliği kabul ediyorum. Yalnız sartlarım var." Hüseyin ağa kızına dikkatlice baktı. "Zelal ne diyorsun kızım ben bile bu evliliği kabul etmez iken sen nasıl kabul ediyorsun?" Dedi.
"Baba sence de artık bu kan davası yeter değilmi? Abilerim rahat bir şekilde dışarı çıkamıyor, her zaman bir kavga silah ortada kalıyor yetmedi mi verdiğimiz kayıplar. Ben amcamı sen kardeşini babanı bunun yüzünden kaybetmedi mi? Aziz abim erken yaşta daha 17 sinde kör bir kurşun yüzünden ölmedi mi? Yeter Baba buna eğer benim evliliğim ön ayak olacaksa ben kabul ediyorum. Jehat abim ve Dicle belki sevdiler birbirlerini bunun sonucu hepimize kötü patlar yine." Göz yaşları yeniden akın etti gözlerine.
"Zelal'im canım ben bunu senden nasıl isterim. Sen daha çok küçüksün okulun hayallerin var. Bunları nasıl elinden alırım? Seni mutsuz bir hayata sürükleyebilirim." Kızının gözün den akan bir damla yaşı sildi.
"Baba ben ne hayallerimden nede okulumdan vazgeçtim. Okuyacağım avukat olup bu adaletsiz hayata, kendi adaletini kuran her kese karşı adaleti göstermeye ön ayak olacağım." Deyip yönünü Ahmet ağa ve Demir'e çevirdi.
"Ben haftaya sınava gireceğim. Şuan hiç bir şey düşünüp moralimi bozmak istemiyorum. Hayallerim ve bir hedefim var. Okumaya devam edeceğim. Kazanırsam okul bittikten sonra düğün yaparız. Şimdi sadece bir nikah dışında hiç bir şey istemiyorum. Okulum bittiği vakit işimi yapmak istiyorum. Eğer bu şartlarımı kabul ederseniz barış için bu evliliği kabul ediyorum." Dedi dimdik bir duruşla geleceğini belirleyecek adamlara baktı.
Siyam karşısında küçük kız kardeşine gururla baktı. Yaşı 19 olabilir ama karşısında aklı başında kendinden emin bir kadın görüyordu. Ahmet ağa tam konuşacaktı ki Demir araya girdi.
"Kabul etmiyorum." Dedi Bakışlar bu defa Demir'e çevrildi. "Ne demek kabul etmiyorum Demir?" Diye Çıkıştı Ahmet ağa.
"Baba bu kız küçük ve çok masum. Ben onun günahına girmek istemiyorum. Duymuyormusun hayalleri umutları var bu kızın. Nasıl yaparım, yaparsınız bu zalimliği kıza." Diye kendini açıklayınca Zelal Demir'e baktı.
Yakışıklı bir yüze sahipti. Kahve gözleri gür kaşları uzun kıvrık kirpikleri, köyü kestane saç rengi kumral bir teni vardı. Uzun boyu yapılı bir vücudu Siyam kadar heybete sahipti.
Zelal kendisi için olan düşünceleri ve merhameti karşısında şaşırmıştı. Normalde ne zaman Siyam abisi ile karşılaşsa bir birlerinin boğazını sıkacak hale gelirlerdi.
Siyam'ın bakışları da aynı Zelal gibi Demir'in üzerindeydi. Demir'in söyledikleri onu da afallatmıştı.
"Sen dur kızın arkasında. Hayallerine kavuşmasına sen yardım et. Düştüğünde sen yanında ol. Adamlık eline silah alıp sağa sola laf söylemek olmuyor Demir. Madem kızın bir isteği var ona sen yoldaş ol yolu onun için sen aç kolaylaştır. Babasının evinde gördüğü değerin iki katını sen ver. Sen sev kadrini kıymetini bil. Bu kız yıllardır sürdürdüğümüz davayı sonlandırmak isterken sen neden yok dersin?" Dedi Ahmet ağa.
"Baba yapma n'olursun?" Bakışlarını Zelal'e çevirdi. "Yapma bu büyük bir sorumluluk. Kardeşim veya kan davası umrumda değil tamam mı? Ben senin günahına giremem." Dedi yalvarır bakışlarını Zelal'in siyah gözlerine kitledi.
Zelal bir an vazgeçmek istedi. Ama bu kamdavası da onlar sayesinde bitecekti. Daha fazla kimsenin canı yansın istemiyordu. "Eğer adam gibi yanımda duracaksan benim şartlarımı kabul edeceksen var benim onayım." Dedi kendinden emin bir şekilde.
Demir bakışları sert bir hal aldı. "Kızım sen niye laftan anlamıyorsun? Git oku avukat ol. Niye bu evlilik diye diretiyorsun? " burnundan soluyordu."Ben kabul ediyorsam sende kabul edeceksin Demir Kaya." Diye posta koydu.
Siyam ve Açela birbirine bakıp gülmemek için dudaklarının içini kemirdiler. Acela Siyam'a sokulup "Zelal'in içinden dişi aslan çıktı." Dedi. "Kimin kardeşi güzelim sen bakma böyle naif kırılgan hallerine damarına bir basılsın yıkar ortalığı. Onu beş erkek büyüttü." Açela'nın omzuna bir öpücük kondurdu.
"Siz Bozdağ erkek ve kadınlar bir fena ama beni de es geçme kocacım." Deyip göz kırptı. "Senin kedi hallerini de gördüm güzelim." Dedi. Onlar kendi aralarında cilveleşirken diğer çift bir birine dikleniyordu.
Hüseyin ağa ve Ahmet ağa bu konuşmaya bir son vermek için yeniden konuya giriş yaptılar. "Kızımı alıp gidiyorum. Sizde hazırlığınızı yapar gelirsiniz. Bizde Zelal kızımın sınavından sonra geliriz Allahın izniyle inşallah." Dedi Ahmet ağa. "İnşallah Ahmet ağa." Deyip ayağa kalktılar el sıkışıp hafifçe sarıldılar. "Hayırlı olsun. Çocuklarımız içinde iki aşiret içinde. Yarın tüm ağalara haber verir barışı duyurmuş oluruz." Dedi Ahmet ağa. "Hayırlısı neyse o olsun." Dedi Hüseyin ağa. Demir bir kez daha Zelal'e bakıp babasının peşinden çıktı.
Ahmet ağa kızını alıp konağına geçerken Bozdağ konağının salonunda tüm aile fertleri yerini alıp oturmuştu.
Hüseyin ağa Jehat'ı karşısına alıp konuşmaya başladı. "Sen bunu nasıl yaptın oğul? Kendi bencilliğin yüzünden kardeşini bizleri hiç mi düşünmedin" Jehat başını eğmiş suçlu bir şekilde "Özür dilerim. Affet Baba." Başını yerden kaldırmadan konuştu.
"Bunun affı nasıl olur Jehat sende biliyorsun ki ya ölümdür yada berdel ve sen kız kardeşini düşünmeden bu kararı seçip kızı kaçırdın. Lan gelip seviyorum deseydin yokmu derdik." Deyip Jehat'ın yüzüne okkalı bir tokat attı. Bu güne kadar çocuklarına asla vurmayan Hüseyin ağa ilk defa bir evladına tokat atmıştı. Canı yansada bu tokadı hak etmişti.
"Haklısın Baba ne dersen boynum kıldan ince ne ceza verirsen kabulüm. Ama ben Dicle'yi çok seviyorum." Deyince Zelal daha fazla yerinde oturamadı hızla kalkıp Jehat'ın karşısına dikildi. Elini iki yumruk yapıp Jehat'ın göğsüne vurdu.
"Sen sevdin ve kaçırdın diye beni hiç düşünmedin. Kız kardeşime bunu nasıl yaparım demedin. Tek düşündüğün Dicle al kaçırdın da ne oldu. Ya sen benim hayatımı mahvettin. Seni asla affetmeyeceğim, senin olduğun yere bile gelmeyeceğim. Beni hiç düşünmeyen abimi yok bileceğim." Diye ağlayarak göğsüne yumruklar atmaya başladı.
Robar Zelal'in belinden çekip kendi göğsüne yasladı. "Affet beni Zelal." Dedi Jehat. Robar'ın göğsünde bağıra bağıra ağladı. "Se-seni Allah affetsin. Ama ben etmem." Dedi. Robar saçlarını okşayıp onu göğsünde sakinleştirmeye başladı.
Biraz kendini toparladıktan sonra yönünü Jehat'a çevirdi. "Ne oldu biliyormusun Ahmet ağa babama ne dedi biliyormusun? Barış olsun bu kandavasını bitirelim sizinde hayatınız kurtulsun dedi. Fakat buna karşılıkta ben ve Demir'in evlenmesini..." Birden tüm gözler Zelal'e döndü.
"Ne diyorsun Zelal?" Dedi Jehat. "Ne mi diyorum Demir ile evleniyorum sizin bu hatanız yüzünden. Ben istedim barış olsun, artık kan dökülmesin sizler onlar rahat yaşayın diye kendimi feda ettim." Diye bağırdı.
"Baba kabul etmedim de!" Diyen Robar dı. "Ben kabul etmedim lakin Zelal kabul etti. Sınavdan sonra gelip isteyecekler sizlerde hazırlığınızı yapın iki gün içinde Dicle'yi istemeye gideceğiz." Dedi. "Zelal bunu neden yaptın? Sen okuyacaktın." Kız kardeşine üzgün gözlerle baktı.
"Okuyacağım abi bne hayallerimden nede umutlarımdan vaz geçtim. Sadece artık bu yolda tek değil Demir'e yürüyeceğim." Robar kardeşini kollarından çekip sıkıca sarıldı. "Özür dilerim prensesim seni koruyamadığımız için." Dedi Robat Zelal'in saçlarından öptü.
"Ne okuması madem evleniyorsun otur kocanın yanında." Diyen Ayfer hanım odadaki her kesin sinir ayarları ile oynamayı başarmıştı. "Konuşma Ayfer kalbini kırarım. Bak Açela kızım çalışıyor hemde Kocasının dizinin dibinde. Evlilik ne onun okuyup çalışmasına engel nede hayallerini silip atmaya." Diye çıkıştı.
"Zaten her şey onun başından çıkıyor, onun parasına mı muhtacız gidip çalışıyor. Bozdağ gelini çalışıyor diye konuşup duruyorlar." Deyince acela "hah konu ne zaman bana döner diye bekliyordum." Dedi.
"Ne biz Açela'nın parasına nede o bizim paraya muhtaç ana karım yıllarca bu meslek için diz çürüttü. Okuyup doktor olmuş ben ona nasıl gel evde otur derim. Yıllarca dişini tırnağına takmış ne zorluklarla okumuş ona sevdiğin mesleği yapma mı diyeceğim. Bu ne benim haddime nede bir başkasının yetişkin bir kadın benim karım. Çalışmak istiyorsa çalışacak sonuna kadar onun destekçisi olacağım. Zelal okumak istiyors okuyacak, mesleğini yapacak kendi ayaklarının üzerinde duracak bir erkeğin boyundurluk altında ezilmeyecek." Diye konuştu.
Açela Kocasına bakıp ellerini sıkıca tuttu. Bu bir 'teşekkür ederim' demekti. Bir kez daha Kocasına aşık ve hayranlıkla baktı.
Ondan sonra kimse konuşmadı. Her kes odasına çekildi. Arkalarında bir kaos ve bilinmezlik bırakarak.
*****
Açela
Bugün olanlar o kadar ağır ve yorucuydu ki kendimi odaya atar atmaz önce bir duş almıştım. Üzerime saten göğüs dekoltesi olan bir gecelik geçirdim. Saçlarımı tarayıp odaya geçtim.
Kocam yatakta sadece üzerinde bir şort geçirmiş sırtını yatak başlığına dayamış benim çıktığımı görünce bakışlarını üzerimde gezdirdi.
Baştan aşağı beni süzdü göğüs ve bacak dekoltemde biraz fazla oyalandı. Yutkunuşunu duydum. Seksi ve cilveli bir şekilde ona doğru yürüdüm. Yanına varana kadar bakışlarını üzerimden ayırmadı.
Yatağa bir dizimi koydum diğerini de Siyam'ın bacakları üzerinden geçirip kucağına oturdum. Gözleri benim gözlerimi bulunca nasıl koyulaştığını görünce ellerimi çıplak göğsünde gezdirdim.
"Güzelim..." deyip elini boynumdan geçirip kendine doğru çekti dudaklarıma yapıştı. Teklifine anında karşılık verdim. Kucağına biraz daha yerleştim bir eli çıplak olan bacağımı okşamaya başladı.
Alt dudağımı İki dudağının arasına alıp çekiştirerek öptü. Kendimi maharetli ellerine bıraktım. Beni kendine bastırarak öpüşünü sertleştirdi. Eli iç bacaklarımda dolaşıp kasıklarıma kadar ilerledi.
"Açelam okyanus gözlüm. Ölürüm her hücrene seni bana veren yaradana kurban olurum." Deyip alnıma bir öpücük bıraktı. Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Kollarımı boynuna dolayıp boynuna sokuldum. "Seni çok seviyorum, öyle seviyorum ki bunun tarifi bile yok." Dedim.
Boynundan öptüm. Başını saçlarımın arasına gömdü kokumu içine çekti derince eli sırtımda gezinip hafif daireler çiziyordu.
"Kokun benim yaşam kaynağım. Soluduğum her kokun nefes alışım sensin." Deyip boynumu öpmeye başladı.
Ona yer açmak için başımı biraz geriye doğru attım. Boynuma ıslak öpücüklerinin yerini dişleri aldı. Küçük ısırık lar bırakarak göğsüme doğru ilerledi. Göğüs çatalımdan öpüp geri çekildi.
Ne olduğunu anlamadan pozisyonumuz yer değişmişti. Sırtım yatakla buluştu. Siyam bacak arma yerleşip dudaklarımı öpmeye başladı. Kendini bana bastırınca ereksiyon olan aletini kasıklarımda hissettim.
Öpüşü ve elleri derinleşti. Öpüyor dokunuyor en hassas noktalarımda elleri geziniyor bedenim her bir hareketine cayır cayır yanıyordu. İkimizinde dudaklarından kopan inlemeler odayı dolduruyordu.
Hazzın en doruklarına kadar yükselip aynı şekilde düşü vermiştik. Nefeslerimiz bedenlerimiz ruhlarımız bir birine karışıp bir ressamın elinden çıkan en güzel tablo şeklini almıştık. Başımı çıplak göğsüne koyup soluklanmaya başladım.
Çıplak belimden sıkıca tutup kendine hapsetmek ister gibi sarıldı. Saçlarıma bir öpücük bıraktı. "Açelam güzel karım." Dedi.
"Hımmm." Dedim. Eli saçlarımı okşuyor ve beni mayıştırıyordu.
"Senin gibi pamuk saçlı mavi gözlü bir kızımız olsun çok isterim." Deyince başımı göğsünden kaldırıp elimi göğsüne koyup çenemi üzerine yerleştirdim. Elleri saçlarımda gezmeye devam ediyordu. "Çocuk mu istiyorsun?"Dedim. Çocuk konusunu bu güne kadar hiç düşünmemiştim oda bu konuda ilk kez konuşuyordu. Korunduğumu bildiği için ses etmemişti.
"Sen de istemez misin? Şöyle senin gibi minik bir kızımız olmasını sende istemez misin?" O öyle deyince bana benzeyen küçük bir kız çocuğu ikimizden bir parça bir can güzel olabilirdi. Sarı minik saçlarını örer tütsü etekleri içinde babasına koşan bir kız çocuğu hayali bile çok güzeldi.
"Hiç düşünmemiştim şu ana kadar sen söyleyince hayal ettim. Çok güzel bir kız çocuğu olabilir. Ama ben şuan anne olamaya hazırmıyım bilmiyorum." Dedim.
Şakağımdan öptü. "Sen çok güzel anne olursun. Senin yetiştireceğin benim babası olacak olan bir kız çok güzel olur." Dedi eli çıplak omuzumda geziniyordu.
"Bilmiyorum düşünülebilir. Hem neden kızın olsun istiyorsun?Siz bu taraflar genelde erkek diye tutturur." Dedim.
"Oğlum da olsun ama kız başkadır. Babasının prensesi gibi büyür ilk aşık olduğu adam babası olur, en çok babasına nazlanır,cilvelenir." Dedi aşkla. Olmayan kızına bile şimdiden değer veriyor.
Uzanıp dudaklarına bir öpücük bıraktım. "Sen çok güzel bir baba olacaksın. Bugün Zelal için yaptıkların yarın kendi kızın için yapacakların ötesinde." Dedim
"Zelal ilk doğduğunda benim kucağıma verdiklerinde gözleri cipil cipil etrafı tarıyordu. Baş parmağımı o minik parmaklarıyla kavradığında o an onu koruyup sevme isteği tüm bünyeme sindi. Onun her anında yanındaydım. İlk kelimesi abi oldu biliyormusun anne yada baba demedi abi dedi. İlk adımını bana koşarak attı." Dediğinde yüzündeki gülümseme büyüdü.
"O küçük kız şimdi kocaman bir yüreğe sahip olup kandavasını bitirdi."Dedi. Gülümsemesi yavaşça soldu. "Ben bu gece o küçük kız kardeşimi koruyamadım. Ama onunla gurur duydum. Dimdik duruşuna hayran kaldım. Hepimizi susturup mantıklı konuşmasına işte bu benim büyüttüğüm kız kardeşim dedim." Gozlerinin içi gülüyordu, gurur vardı bakışlarında.
"Sen çok güzel bir abisin ve eminim çok iyi bir baba olacaksın." Uzanıp boynundan öptüm. "Açelam, okyanus gözlüm."
"Hımm." Diye mırıldandığım "Sen bana böyle sırnaşırsan bir postayla bırakmam seni." Boynundan şah damarına geçip öptüm.
Çıplak bacaklarımdan tutup kucağına oturttu. "Sana dur diyen oldumu kömür gözlüm." Deyip dudaklarına kapandım.
Bu gece daha yeni başlıyordu. Sabahın ilk ışıklarına kadar tekrar tekrar bir birimizde kaybolduk. Ve Siyam bilmesede korunmayı bu gece itibari ile bıraktım. Çünkü kocam benim aklımada girip bir çocuk yapma isteği doğurttu.
Sıkıca sarılıp kendimi sevdiğim adamın kollarına bıraktım Gözlerim karanlığa çekilip gitti.
Vee yeni bir bölümün daha sonuna geldik.
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle.
Siyam ve Açela?
Demir ve Zelal?
Dicle ve Jehat?
Seyhan ve Duru?
Birsen ve Deha?
Robar ve Leyla?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 47.93k Okunma |
3.56k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |