
Merhabalar nasılsınız?
Bölüm biraz gecikti.
Keyifli okumalar.
Hatalarım var ise affola.
BİR TUTAM SEVGİ
Günler hızla akıp dururken, hayatta bir o kadar ilerleyip duruyordu. Robar yaşanan olaylardan sonra başını şirketten çıkaramaz olmuştu. Bir ayağı şantiye deyse bir ayağı şirketteydi. En büyük yardımcısı Siyam ne yazık ki şuan aşiret işleriyle ilgilenince bütün yük onun omuzlarına yüklenmişti.
Jehat'ın baş düşmanlarının kızını kaçırması onlar için büyük bir darbe olmuştu. Ve bu yükün altına elini en çok koyan bir tanecik kız kardeşleri Zelal'di. Kendi hayatını ortaya koyup bir barışa imza atmıştı.
Küçük prensesleri tanımadığı bir adama gelin olacaktı. Okumasına ve çalışmasına izin verileceği sözü alarak bunu kabul etmişti. Babalarının ve abilerinin bu konuda boynu büyüktü.
Robar yine odasında imzalaması gereken evrakları imzalayıp inşaat alanına geri dönmesi gerekiyordu. Abisi Siyam bugün ağaların toplantısına katılması yine olan Robar'a olmuştu.
"Ah Jehat seni bir elime geçireyim göstereceğim ben sana kız kaçırmayı. Lan ben daha sevdiğim kadına açıklamadım bu herif kızı kaçırdı." Diye kendi kendine söylenip durdu.
Bir diğer yandan imza atıyordu. Bugün Leyla'yı da görmemişti. Bir kez onun içinde 'offf...' çekip sekreteri Başak'ı çağırdı. "Başak bana sert bir kahve ve çift kaşarlı bir tost söylermisin midem açlıktan zil çalıyor." Sabah kahvaltı yapmadan çıkmak zorunda kalmıştı. Ve saat 11.00 olmasına rağmen hiç bir şey yememişti. "Hemen getiriyorum Robar bey. Başka bir isteğiniz var mı?" Diye sordu sekreteri Başak.
"Bana mühendislerden Leyla hanımı çağırırmısın. Birde yaptığımız son projeyle ilgili dosyayı yanında getirmesini söyle. Şimdi çıkabilirsin." Dedi Robar.
"Tabi Robar bey." Deyip odadan çıktı. Önce kafeteryayı arayıp tostu istedi. Ardından Leyla'nın bölümünü arayıp Robar beyin çağırdığını söyledi. Kahve bölümüne geçip sert bir kahve yaptı. O sıra tostu bir çalışan getirip Başak hanıma teslim etmişti. Kahve tostu bir tepsiye koyup Robar beyin yanına gitti.
Kapıyı tıklayıp 'gel' komutuyla içeri girmişti Robar beyin masasına kahve ve tostu bıraktı. "Leyla hanımda birazdan geleceğini söyledi. Başka bir arzunuz var mı robar bey."Dedi sekreter Başak. "Hayır teşekkür ederim. İşine dönebilirsin." Dedi.
Sekreter Başak odadan çıkınca Robar tostu uzanıp bir ısırık aldı. Bir kaç dakika sonra odasının kapısı tıklatıldı. "Gel." Dedi Robar komutu alan Leyla bir su misali odaya süzüldü.
Robar'ın bakışları anında Leyla'yı buldu. Baştan aşağı süzdü. Üzerinde krem renkli ipek bir gömlek vardı. İlk iki düğmesi açıktı. Yüksek bel dizinde biten lacivert kalem eteği ile çok güzel görünüyordu. Kıvırcık saçları omuzlarından suzuluyordu. İnce topuklu lacivert stilettoları ile boyunu daha uzun göstermişti.
Robar'ın bakışları tekrardan yüzüne çıktı. Kahve gözleri uzun kirpiklerinin arasında parlıyordu. Sürdüğü gloss amber dudaklarını daha dolgun göstermişti.
Leyla onu baştan aşağı süzen adama gözlerini devirdi. "Beni istemişsiniz Robar bey." Dedi ve masanın yanında durdu. Boğazını temizleyerek kendine gelen Robar. "Evet Leyla Hanım buyrun."Diye masanın önündeki koltukları gösterdi.
Leyla elindeki dosyayı Robar'a uzattı. "İstediğiniz dosya." Robar'a verip az önce Robar'ın gösterdiği koltuğa kendini bıraktı. Robar dosyayı aldıktan sonra dosyayı dikkatlice izlemeye başladı.
O sırada Leyla kendini onu izlerken buldu. Dikkatli bir şekilde dosyayı izleyen adamı süzmeye başladı. Kestane rengindeki yapılmış gür saçlarını, ordan kalemle çizilmiş gibi kaş ve kıvrık gür kirpiklerini temiz yüzünü, dudağının sol köşesinde minik bir çukur olduğunu yeni fark etmişti. Kumral bir tene sahipti. Yüzü ve çene hatları keskin bir şekilde belirgindi. Dolgun dudakları ve düzgün bir burnu vardı.
Boyu abisiyle aynı hatta bir kaç santim uzun bile olabilirdi. Kaslı bir vücudu vardı. Spor yaptığı geniş ve kaslı kollarından belli oluyordu. Robar'ı incelemeye öyle dalmıştı ki aynı şekilde onu izleyen adamı fark edememişti.
Ama karşısındaki adam onu dudakları kıvrılı bir şekilde keyifle izliyordu. Sırtını sandalyeye yaslayıp "diyorum ki beni süzmeniz bittiyse işimize dönelim mi? Ha! Ben beni böyle beğeniyle izlemenizi tercih ederim." Diyen Robar'a ağzı açık bir şekilde bakan Leyla "be-ben öyle bir şey yapmıyordum." Diye kekeledi. Robar tek kaşını kaldırarak 'öyle mi." Dercesine yüzüne baktı.
Leyla'nın bu kıvrınışları daha çok hoşuna gidiyordu. Olduğu yerden kalkıp yavaş adımlarla tam Leyla'nın önünde ki masaya oturdu. Leyla bir an ne yapacağını bilemez bir halde gerildi. Bu kadar bir yakınlaşma beklemiyordu.
Kalbi hızlanarak göğüs kafesinden çıkmayı zorluyordu. "Beni incelerken en çok nerem hoşuna gitti." Diye soran adama gözleri öyle bir açıldı ama bir şey diyemedi. Dili tutulmuş bir şekilde karşısındaki arsız adama bakıyordu.
Robar başını biraz öne eğerek bir sır verir gibi Leyla'nın yüzüne doğru fısıldadı. "Mesela ben en çok ela gözleri ve sırma saçlarını çok seviyorum. Her bir kıvırcık telinde kıvrılıyor ve o telde kayboluyorum. Hele yumuşak bir yasemin kokun var, ne zaman yanımdan geçsen kendimi o kokunda kaybediyorum." Dedi siyaha yakın gözlerini sevdiği ela gözlere kitleyerek o anda iki çift göz sadece konuştu.
Leyla ürkek gözlerle bakıyordu. Ama Robar sevgiyle aşkla bakıyordu. Leyla "bizden olmaz dedi. Sen bir ağa oğlusun ben bir memur kızıyım." Dedi zayıf çıkan sesiyle. Robar elini Leyla'nın yüzüne gelen kıvırcık saçlarının ucuna dokundu.
"Bu mu bize engel Leyla? Senin ailen kötü bir meslek yapmıyor ki onuruyla mesleğini yapan bir memur. Ki benim ağa dan gelme soyumda aramıza girecek bir engel değil." Elini Leyla dan çekip kendi sol göğsüne koydu. "Ben burayı bilirim. Burası seni yıllardır hep uzakta sevdi. Şimdi yanı başımdasın ama yinede sana ulaşamıyor. Aramıza o kadar anlamsız engeller koyuyorsun ki istesemde sana bir adım gelemiyorum."Dedi Robar.
"Ben yapamam seni büyük bir ailen var bir aşirete sahipsin. Benim kaldıramayacağım geleneklerin var biz bir birimizin dengi değiliz Robar bey." Deyip karşısındaki adamın yıkılışını gözlerinde gördü.
Derin bir nefes alıp ayağa kalktı."Robar bey size istifamı bırakırım. Bu konu hakkında anlayışınızı bekliyorum." Deyip küçük masada oturan adama sonkez bakıp kapıya doğru ilerledi.
Elini kapı kulpuna atmıştı ki birden bileğine sarılan parmaklarla ne olduğunu anlamadan hızlı bir şekilde sırtı kapıya yaşlandı. Yüzünü onu engelleyen kapı ve kendi arasında sıkıştıran adama "Robar bey ne-" demişti ki dudaklarına kapanan ddudaklarla vücudu kas katı kesilmişti.
Dudaklarına kapanan Robar yumuşak bir şekilde onu öpüyordu. Kırılacak ince bir cam gibi sakin ve yumuşaktı. Kendine gelmeyi başaran Leyla bütün var gücüyle onu öpen adamın yüzüne sert bir tokat attı.
Tokattan çıkan ses odayı yarım geçti. Az önce onu öpen adamın yüzü tokat yüzünden yana düşmüştü. İki eliyle Robar'ın göğsünden sertçe itti. "Bu yaptığınız şey affedilir değil. Siz hangi hakla beni öpmeye kalkarsınız kendinizi ne zannediyorsunuz. Pis zengin züppesi bir ağa bozuntusundan Başka bir şey değilsiniz." Dedi öfkeyle.
"Leyla ben özür dilerim. Biliyorum yapmamam gerekirdi ama tutamadım kendimi hakim olamadım kendime. Çok özür dilerim." Dedi Robar.
"Sizi bir daha görmek istemiyorum. İstifa ediyorum. Sözleşmedeki tüm haklarınızı da kabul ediyorum. Ve projenizden çekiliyorum." Boğazına bir yumru oturan adama baktı. "Leyla kurbanın olayım yapma bu projede en çok emek verenlerden birisisin. Emeğini ve geleceğini heba edemezsin izin vermiyorum." Dedi Robar.
"Farkındaysanız sizden izin istemedim. Gidiyorum diyorum." Ve kapıyı yeniden açmaya kalkıştı. "İzin vermiyorum Dedim bende sana seviyorum diyorum lan ben sana niye beni görmen bu kadar zor. Allah aşkına niye zora sokuyorsun görmüyor musun senin için ölüp bitiyorum." Diye haykırmıştı resmen.
"Robar yapma bırak gideyim. Senin sevgine değecek biri değilim git kendi denginde birini bul." Dedi Leyla ama içi yanıp kavruluyordu. Dudaklarında dökülen ve içinde yaşanan duygular bir birine iki zıt kutuptu.
"İzin ver bize yalvarırım. Ben senden başkasını düşünemem, ya benim kalbim zaten sen ken nasıl başkasına git dersin. Bu ölmekle eş değer, bize bir şans ver bana bir şans ver kurbanın olayım." Derken çokta alnını Leyla'nın kine yaslamıştı.
"Korkuyorum." Dedi fısıltıyla Leyla.
"Ben varken korkma her zaman senin yanında seni korurum. Yeterki bizi oldur yoksa ben Leyla'sına kavuşamayan bir mecnun olacağım." Robar elini Leyla'nın yanağına koydu yavaşça okşadı.
"Tamam." Dedi Leyla "bize bir şans vereceğim." Dediği an Robar onu kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı. Yüzünü sevdiği kıvırcık saçlarının arasına gömdü. Derin derin kokladı."Teşekkür ederim Leylam. Robar'ın Leyla'sı." Dedi. Bir süre konuşmadan sadece bir birlerine sarıldılar. Taki odanın kapısı çalınca ateş çarpmış gibi ikiside hızlıca bir birilerinden ayrılıp kendilerine çeki düzen vermişlerdi.
Leyla sandalyesine oturken az önce sanki hiç bir şey yaşanmamış gibi yüzünün ifadesini sabit tuttu. Robar'da yerine geçip bir kez daha Leyla ya aşkla bakıp "Gel.: Dedi.
Sekreteri Başak içeri girip "toplantınız birazdan başlayacak. Proje görevlileri sizi bekliyorlar." Dedi "Tamam Başak geliyoruz." Deyip Leyla'ya direktif vererek ikiside ayağa kalkıp toplantı odasına doğru ilerlediler.
Robar aşkına sonunda karşılık bulmuş ve şuan mutluluktan uçabilseydi uçardı. Leyla ise hem mutlu hem tedirgin. Bakalım onlara nasıl engellerle karşılaşacaklardı.
****
Başımda koca bir ağrı ile güne uyanmıştım. Hastahaneyi arayıp bugün izin istemiştim. Vücudum sanki bir hastalığa yol açıyordu. Tüm kemiklerim ağrıyordu.
Ben yataktan kalkacak gücü bulamazken kocam en şık haliyle karşımda duruyordu.
"Açelam ağalar toplantısı olmasaydı hiç bir yere gitmezdim." Deyip yanıma geldi. Eğilip alnıma dudaklarını bastırdı. "Hafif ateşin de var okyanus gözlüm." Geri çekildi. Yatağın kenarına oturup elini boynumda yüzümde gezdirdi.
"Mecbur olmasam seni asla böyle bir durumda bırakmazdım." Biliyorum çünkü saçımın teline zarar gelsin istemiyordu. Ona zoraki bir gülümseme yollayarak elimi kirli sakalları olan yanağına koydum.
"Siyam biliyorum, kendini mahçup hissedip durma şimdi ılık bir duş alıp ilaç içerim dinlenince geçer."Dedim boğazım ağrıyordu. Konuşmakta bile güçlük çekiyordum.
"İçim hiç rahat değil. Açela seni bırakıp gitmek istemiyorum." Dedi hareketleriylede bunu belli ediyordu."Olmaz gitmen lazım Zelal için orda olman lazım." Bugün barış imzaladıklarını duyurup bir birileriyle kız alıp vereceklerini söyleyeceklerdi. Eğer Jehat,Dicle ile kaçmasaydı bugün Zelal ve Demir'de buna bedel olarak evlenmeyecekti.
Onlar sadece kendilerini düşünmüş gerisi pek umurlarında değildi. Bu büyük bir bencillikten Başka birsey değildi. Jehat bu sevdasına Zelal'i kurban etmiş ve Dicle de abisi Demir'i ama en çok beni şaşırtan ise Demir di. Bu evliliği en çok Zelal'i düşünerek itiraz edip kabul etmemişti.
Gel gelelim onuda dize getiren bizim küçük dediğimiz Zelal bu evliliği ona kabul ettirmişti. Zelal ailesi için bu bedeli kabul etmiş olsada hayallerini de geride bırakmamış ve onunla gurur duymamı sağlamıştı.
"Yine nereye daldın acaba kocan yanında olmasına rağmen nereye daldın gittin.?"Diyen kocamla daldığım yerden uyandım.
"Sen yanımdayken bile seni düşünür ve özlerim yakışıklım." Yüzüne koca bir gülümseme yerleştiren Siyam "Ah Açelam ah nasıl iki sözünle beni afallata biliyorsun " sesinde keyif yol geziyordu.
"Niye bütün sevgi sözleri senin üzerine mi tapulu?" Dedim olmayan halimle odayı kahkasıyla doldurup yanağıma uzandı. "Çok seviyorum öyle böyle değil canımdan çok." Yanağımdan öptü. Geri çekildi.
"Zelal'i yanına gönderirim şimdi. Sende yat dinlen ben en hızlı şekilde gidip gelmeye çalışacağım."deyip alnıma bir öpücük daha bırakıp ayaklandı.
"Siyam..." Dedim pütürlü çıkan sesimle "Efendim okyanus gözlüm." Dedi yüzümü incelerken. "Gelirken bana dondurma alabilirmisin? Bilmiyorum ama canım çok çekti şöyle kavunlu... offff ağzımın suyu aktı. Hı getirirmisin." Dedim masum masum bakarak.
"Açela hasta halinle ne dondurması yavrum daha çok hasta olursun. Sen boş ver dondurmayı ben sana sıcak bir çikolata getireyim olmaz mı?" Diyen Siyam
"Ama benim canım kavunlu dondurma istiyor. Yemiyeyim mi Siyam? Hasretinden kavrulup gideyim mi?" Dedim ağlamaklı çıkan sesim bana bile garip gelmişti.
Tekrar yanıma gelip yüzümü avuçları arasına alıp"tamam sen kazandın gelirken getiririm yeterki sen üzülme." Deyip şakağıma bir öpücük kondurdu ve odadan çıktı.
Kendimi toparlayıp banyoya doğru ilerledim duşa kabine girip ılık suyu ayarladım. Titreyen vücudumdan zorda olsa üzerimdeki kiyafetlerden kurtulup kendimi ılık suyun altına bıraktım. Bir kaç dakika sonra çıkıp üzerimi giyindim.
Yatağa yeniden girince odanın kapısı çaldı. "Yenge müsait misin?" Diyen Zelal'in sesiyle."Gel." Dedim güçlükle Zelal içeri girince elinde bir tepsi vardı. Yanıma gelip baş ucumdaki komidini üzerine koydu.
"Yenge nasıl hissediyorsun abim hasta olduğunu söyleyince sana çorba yapmamızı istedi ve sonra ilaç alman gerekiyor." Dedi bana iyimisin diye soran Zelal'in yüzüne dikkatlice baktım. İki gün önce yaşanan olaylar yüzünden yüzü çökmüştü. Göz altları mir halkalar olmuştu.
Yataktan yavaşça doğrulup elini tuttum. "Beni boş ver iyiyim ben sadece bir grip. Asıl sen nasılsın?" Dedim.
Yüzünde gerçek olmayan bir gülümseme belirdi. "Nasıl olayım yenge 19 yaşımda kan davası bitsin diye hiç tanımadığım vw baş düşmanımız olan bir adamla evleniyorum. Ve bunu ben istediğim için oldu." Dedi kırık bir sesle. Ne kadar kendi istesede bu evliliği ama bir okadarda istemiyordu.
"Güzelim bu senin taşımakta olan yükün değil ki sen gençliğinin başında kendi omuzlarına öyle bir yük yükledin ki bu yükün altında ezilmenden, solup gitmenden çok korkuyorum." Dememle dolan gözleri beni buldu.
"Yenge ben çok korkuyorum. Bir cesaretle bu işe kalkıştım ama çok korkuyorum. Ya dediğin gibi bu yükün altından kalkamazsam o zaman ne yaparım." Onu omuzlarından tutup kollarımın arasına alıp sıkıca sarıldım.
Saçlarını okşayarak "Ah benim merhametli güzel kalpli güzelim." Dedim onu teselli ederek artık bir dönüşü yoktu. Bu olanları kendi kabul etmiş o an hepimizin diline kem vurup elimizi kolumuzu bağlamıştı.
Onun verdiği bu karar yüzünden aşiret ağaları toplanıyordu. "Zelal evleneceğin adam çok tanımasamda sana karşı çok merhametlidi. Önceliği hep sen oldun." Zelal'in kendini üzüp harap etmesini istemiyordum. "Bak hafta sonu sınavın var. Arkanda sana destek olacağını söyledi. Bu iyi bir şeydi işine ve hayallerine karşı gelmedi. Ben hiç böyle tahmin etmezdim biliyormusun bu berdel dedikleri şeyde karşı taraf hiç böyle anlayışlı olmuyor diye görmüştüm televizyonda yada duyduklarımla. Bu benim için büyük bir supriz oldu." Dedim
Duygularımı öne sürerek. Hep sert ve kötü bilirdim bu kurallarını ama Demir ve ailesi beni dumura uğratmıştı. "Yenge öyle insanlarda çok galiba benim şansıma iyi olan anlayışlı olan çıktı." Deyince ikimizde gülmüştük.
"Fena adam değil müstakbel damat nedersin?" Göz kırpıp ona takıldım."Yaa yenge hiç o gözle bakmadım ki Demir'e." Bir kaşımı kaldırarak "Demir'e" Dedim. "Ne yenge."Deyince güldüm. Omuz silktim "yok bir şey hadi uzat çorba yı içeyim. Kocam gelene kadar iyileşeyim." Dedim
Gülerek tepsiyi kucağıma bıraktı. "Afiyet olsun yenge" Dedi huzurla çorbayı içtim. Arada ona takılıp muhabbet ediyorduk. Çorbayı bitirip ilaç içtim. Sıcak yatağıma girip gözlerimi uykuya teslim ettim.
Aradan kaç saat geçti bilmiyorum ama belime dolanan kollarla homurdandım. "Siyam..."
"Hı..."
"Ne zaman geldin?"
"Yeni geldim gülüm."
"Nasıl geçti?"
"Fena değil. Diğer ağalar bu barışa olumlu baktılar."
"Haklarında hayırlısı olsun."
"Sen nasıl oldun? Yedin mi bir şeyler?"
"Daha iyiyim yedim sevgi abla çok güzel bir çorba yapmıştı lezzetliydi. İlaç alıp uyumuşum." Deyip yüzümü ve bedenimi Siyam'a doğru çevirdim.
"Çok yorgun gözüküyorsun."
"Yorgunum çünkü."
"Hım yorgunluğunu alayım mı?" Dememle beni kendine çekti.
"Nasıl almayı düşünüyorsun?"
"Sana güzel bir masaj yaparım belki sende baba yaparsın. ne dersin?"
"Sevdim bunu."Yataktan doğrulup çıktım.
"Sen uzerindekileri çıkar yüz üstü yat yatağa ben masaj yağını alıp geliyorum." Deyip banyoya doğru ilerledim. Dolaptan bir kaç tane rahatlatıcı masaj alıp odaya döndüm.
Yatakta üst bölgesi çıplak yüz üstü yatan kocama doğru ilerledim.
Yatağın üzerine çıkıp yüz üstü yatan Siyam'ın kalçasının üzerine oturdum. "Hazırmısın gevşemeye?" Diye sordum eğilip ensesine bir öpücük kondurdum. Ardında geniş iki omzundan da öptüm.
"Açelam gevşemekten çok baka yerlerimi uyurarıyorsun." Dedi yüzüme yastığa yan bir şekilde durduğu için boğuk çıkmıştı sesi. Dediği şeyi anında anlayıp elimi yatakla göbeğinin arasına soktum. Ordan aşağıya kasıklarına ve erkekliğine ulaştım.
Anında vücudu gerildi sırt kaşları sertleşip belirginleşti. Hafifçe okşayıp "orayıda mesajlar rahat ettiririz ağam." Deyip elimi hızlıca çektim."Açela sınama beni sabah götünün üstüne oturacak hal bırakmam ona göre." Deyince eğilip yan yatan yüzüne baktım.
"Sert severiz ağam." Yanağını ısırıp geri çekildim. Dudaklarından bir hırıltı koptu. "Seni çok kötü bir ceza bekliyor karıcım sakın unutma." Deyişine gülümsedim.
Yağı çıplak sırtına bir kaç damla döktüm. Ardından yavaşça boynundan ensesine, omuzlarına, sırtına ve beline masaj yapmaya başladım. Benim dokunusumla sert kasları gevşemeye başladı.
"Ellerin şifa gibi Açelam her dokunuşun beni yok ediyor." Dedi "sevgimizden be Siyam ağa." Dememle dudaklarımdan bir çığlık koptu. Siyam iki bileğimden tutup beni çevirmişti sırtım yatakla buluşunca Siyam iki bileğimden tutup yatağa bastırdı.
Üzerime uzanmıştı. "Sevgim sende sonsuz." Deyip dudaklarıma yapıştı. Bunun burda bitmeyeceğini çok geçmeden üzerimden çıkan gecelikle gece yeni başlıyordu.
****
Gözlerimi zar zor açmaya çalışıyordum. Doyumsuz olan kocam dün gecede rahat durmayıp sabaha kadar benimle sevişmişti. Üzerimden sanki boldozer geçmiş gibi hissediyordum.
"Allah seni ne yapsın Siyam her yerim ağrıyor." Diye kollarından çıktım. Pek oralı olmayan kocama ters bir bakış atıp banyoya girdim. En son duş alıp uyuduğumuz için duş almaya gerek duymadım. Banyoda işlerimi halledip çıktım.
"Günaydın karıcım." Diyen kocama baktım. Yatakta uyanıyordu. "Günaydın kocacığım. Her yerim ağrıyor mümkünse uzun bir süre küçük Siyam'ı benden uzak tut." Deyip giyinme odasına geçtim.
Siyam yataktan çıkıp benimle birlikte giyinme odasına geldi. "Bunun için sana söz veremem karıcım. Seni gördüğümüz an sen diye deliriyoruz sende cazibene sahip çık o zaman." Bu adam beni delirtiyordu.
"Ne mümkün o doğuştan gelen bir yetenek bayım." Dedim üzerimdeki geceliği bir çırpıda çıkardım. Arkamda duran kocama görsel bir şölen yaşatıyordum. Elime aldım ince yazlık dizde biten ince askılı kalp yakalı çiçekli bir elbise aldım. Kalçama yediğim şaplakla "Siyammm..."Diye bağırdım.
Gülerek banyoya kaçmıştı pislik. "Bunu sorarım ama." Diye bağırdım. "Ne zaman istersen okyanus gözlüm." Dedi. Başımı iki yana salladım.
Üzerimi giyindim. Siyam da giyinince el ele çıktık odadan. Kahvaltı için büyük salona geçtik. "Hayırlı sabahlar hepinize." Dedim. Lakin görmek bile istemediğim ot yine gelmişti. Anlaşılan bu sabahki kahvaltı zehir olacaktı. Bilseydim Evin ve annesi Atike hanım burda kocamı alıp dışarı çıkardım.
El mahkum mecbur oturduk sofraya. "Ne zaman gelecekler amca Zelal'i istemeye?" Diye soran yine patavatsız Evin di. Arada yüzüme ve yediğim yemeğe bakıp pis pis sırıtıyordu. Ondan pek haz etmediğim için önüme yediğim yemeğe odaklandım.
Ama yediğim şeyler biraz tuhaf gibi geliyordu. Ve kendimi çok halsiz hissediyordum. Midemde bulanmaya başlamıştı. "Sınavdan sonra gelecekler diğer hafta sonu." Dedi Hüseyin baba.
Mide bulantım gittikçe arttı. Gözlerim kararmaya başladı etrafımdaki sesler uğuldamadan farksızdı. "Si- Siyam." Dememle boğazım yanmaya başladı ve dudaklarımdan kan kusmaya başladım. Sofrada çığlık sesleri ve adımın haykırışları doldu kulaklarıma.
Biri beni kollarının arasına alıp yüzümü avuçladı. Gözlerim kapandı. En son duyduğum ses ise Siyam'ın "Açelam aç gözleri." Oldu.
Evettt nasılsınız?
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Biraz gecikti bölüm affola.
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 47.93k Okunma |
3.56k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |