
MERHABALAR SEVGİLİ OKURLARIM.
NASILSINIZ? İKİ GÜN ÖNCE YAŞADIĞIMIZ DEPREMDEN DOLAYI HEPİMİZE GEÇMİŞ OLSUN.
RABBİM BETERİNDEN KORUSUN. İSTANBUL VE ÇEVRE İLLERİNDE YAŞAYAN VE HİSSEDEN HER KESE GEÇMİŞ OLSUN 🤲
YENİ BÖLÜMLE GELDİM.
KEYİFLİ OKUMALAR.
BÖLÜM HAKKINDA DÜŞÜNCELERİNİZİ YAZARSANIZ VE YILDIZLARINIZI EKSİK ETMEZSENİZ SEVİNİRİM.
HATALARIM VAR İSE AFFOLA.
AHMET KAYA / Yüreğim yanıyor
HİRAİ Zerdüş / yara bere
Resul Dindar & Tuana Özkurt / Ağlama beni ana
Erkan Top & Dilan Top /Way Dilé Min
YÜREK YANGINI
Siyam
Mutluluk sanki bana haram ne zaman mutlu olsam o anki mutluluğum yerle yeksan oluyor. Sevdiğim canımdan öte bildiğim kadınım etrafına gülücükler saçarak oturmuştu kahvaltı sofrasına. Mutluydu onun mutluluğu benim mutluluğumdu.
İki gülmeyi ve sevgiyi bize çok gördüler. Kahvaltısını iştahla yiyen güzel karım Evin ve annesine rağmen yüzünden gülümsemeyi esirgemedi. Benim karım kin tutmaz kim ona ne yaparsa yapsın yinede asilliğinden ödün vermeyen muhteşem bir kadındı.
Çayından bir uydum aldı. Ona bir göz kırpıp babamla tam konuşuyordum. Birden karımın kolumu tutup Siyam deyişine dönüp baktım.
Sesi öyle bir acı şeklinde çıkmıştı ki sesinin tonu benim canımı yakmış delip geçmişti. Yönümü Açela'ya çevirmemle Zelal ve diğerlerinin çığlıkları odayı yarıp geçti. Karımın burun deliklerinden sızan kana kusma ile eşlik etti.
Ne olduğunu anlamadan karımın başı masaya düşmeden bir hamle yaptım kollarımın arasına aldım.
"Açela, sakın bırakma beni." Diye haykırdım. Benim saçının teline dokunmaya kıyamadığım kadına kan kusturmuşlardı. "Canım Açelam aç o okyanuslarını." Dedim ama karımın bir öksürükle daha kan kusması beni bir dehşet girdabı itmişti.
Etrafımda sesler çoğalıyor ama ben hiç birini duyamıyorum. Kollarımdaki sevdiğim kadını sadece sarıp sarmalıyordum. Aklımı yitirmiş gibi gözlerim sadece karımın ağzından sızan kana kitlenmişti.
Yüzüme değen tokatla kendime geldim. Babam yani başımda duruyordu. Korkuyla bana ve kucağımda ki karıma bakıyordu.
"Kendine gel Siyam Açela kızımı doktora götürmeliyiz." Deyince yeni yeni olanları algılayabildim. Karım cansız ve soluk teriyle kucağımda yatıyordu. Onu benden kimse almasın diye sıkıca sarılmışım."Baba..." Devamını getiremedim.
"Hadi kalk oğlum acil götürememiz gerekiyor. " kucağımdaki kadına sıkıca tutunup kalktım. "Arabayı hazırlayın." Diye bağırdım. Açela ile koşar adımlarla merdivenlerden indim. Dizlerim titremesine rağmen inmeyi başardım.
Çalışır durumdaki arabanın arka koltuğuna kucağımda Açela ile oturdum. Robar şoför koltuğuna geçip oturdu. Hemen yanına Zelal de binince beklemeden bastı gaza.
Sevdiğim kadın gözleri kapalı bir şekilde duruyordu. Teninin soğukluğu solmuş rengi ile ciğerimi yakıyordu. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Sevdiğim canımın diğer yarısı aç o güzel okyanuslarını" saçlarından öptüm. Bir tepki verir diye bekledim ama karım hiç bir şekilde tepki vermiyordu.
Yüreğim yanıyordu. "Sevgilim diğer yarım beni sensiz bırakma, sen olmadan nefes alamam ki kurban olduğum aç gözlerini." Diye fısıldadım sesim çıkmıyor her bir kelimem alevli bir ok olup kalbimi yakarak delip geçiyordu.
"Robar şu arabayı hızlı sür lan oğlum." Diye bağırdım. "Abi lütfen sakin ol. Sen dik dur ki yengem senden güç alsın." Dedi Zelal ıslak göz yaşlarıyla "karım kan kustu benim evimde, benim soframda kedi ellerimle yedirip içerdiğim karım kollarımda can çekişiyor. Ona bir şey olursa ben nasıl yaşarım." Dedim sona doğru sesim kısılmıştı.
"Abi yengeme hiç bir şey olmayacak kurban olduğum sen kendini bırakma." Dedi Robar Sesindeki korku en az benim ki gibi kendini belli ediyordu.
"Yavrum Açelam..." dolan gözlerimden bir yaş firar edip karımın pürüzsüz yanağına damladı. "Sensiz nefes alamam beni kendinle sınama yalvarırım." Dedim yüzünü severken.
Araba anı bir frenle durunca etrafıma baktım. Hastahane kapısında durdurmuştu arabayı Robar hızla inip kapımı açtı. Zelal "Doktor lütfen acil." Diyen sesini duydum.
"Abi bana ver." Başımı hızlıca iki yana salladım. "Olmaz Robar kapıyı aç." Dedim kucağımda Açela ile arabadan inip acil kapısından giriş yaptım.
"Karım...karım ölüyor... yardım edin...karımı kurtarın." Dedim nefes nefese hazırlanan sedyeye karımı dikkatlice bıraktım. "Nesi var?" Diye sordu doktor.
"Bilmiyorum kahvaltı yapıyordu birden kan kusmaya başladı. Ardından bilincini kaybetti." Dedim.
Doktor Açela'mı kontrol etmeye başladı. "Zehir... karınız zehirlenmiş. Acil müdahale odasına alın." Diye direktif verdi diğer Doktor ve hemşirelere Açela yı sedyeyle birlikte götürdüler.
"Eşiniz zehirlenmiş ama nasıl bir zehir olduğunu bilmediğimiz için biraz uzun sürebilir. Siz verilen zehiri bulabilirmisiniz?" Dedi ama ben doktora cevap veremez bir halde yıkıldım.
Zehir diyordu. Benim evimde benim karımı zehirlemişlerdi. Bu caniliği kim nasıl yapar? Doktorun ne zaman yanımdan gittiğini bile fark edemedim. "Abi kendine gel abi..." Diye kollarımdan sarsan Robar'a döndü donuk bakışlarım.
"Zehir...Dedi...benim karıma...Zehir verdiler..."nefesim kesildi. "Abi kurban olayım yardım et bana yengem için topla kendini." Dolu gözlerle beni sarsmaya devam etti.
Gözlerimi kapattım. Tüm damarlarımdaki kan hızlanıp tüm vücudumu bir ateş olarak yaktı. Bu ateşle her kesi yakmaya yemin ettim. Karımın canına kast eden kim olursa olsun onu bulup doğduğuna pişman etmezsem, lime lime doğrayıp kuduz köpeklere yedirmezsem banada Siyam demesinler.
Şuan yıkılmasın vakti değildi. Karımı kurtarmam lazım. Gözlerimi açıp "Bunu karıma yapanı bulmaya gidiyoruz. O konaktan tek bir kişi bile ayrılmayacak adamlara haber ver." Deyip Zelal'e döndüm.
"Bir şey olursa ara onu sana emanet ediyorum." Arkamı dönüp hızlı adımlarla hastahaneden çıkıp arabaya bindim o sırada babamın arabası giriş yaptı.
Arabadan inip bana doğru yaklaştı. "Nere oğlum kızım nasıl onu bu halde bırakıp nereye gidersin?" Dedi kızgın bir sesle üzgündü karım için oda üzülmüştü. Yüz ifadesinden okunuyordu.
"Baba karımı zehirlemişler, benim soframda karımın canına kast ettiler zehiri ve onu zehirleyeni bulmam lazım. Karımı benden almak isteyenlere cellad olmaya gidiyorum." Gözleri şaşkın ve öfkeye büründü.
"Ne...nasıl...kim?" Dedi "Bilmiyorum baba ama onu buldum an ölümün en acı halini yaşatacağım yemin ederim." Dedim Robar hemen yolcu koltuğuna yerleşmişti.
Daha fazla vakit kaybetmeden gaza yüklendim. Cellad olup can almaya gidiyordum.
*****
2 saat önce
Yazardan
Evin odasında bir o köşeye gidip geliyordu. Siyam'ın onu seçmeyip Açela ile evlenmesi onu kötü bir yola sokmuştu. Ürkek sevgi dolu olan kız içine bir şeytan girmiş gibi aklına gelen bütün kötülüklere yer açıyordu.
"Seni uyardım ama sen beni dinlemedin." Diye odasında kendi kendine söyleniyordu. Elinde tuttuğu küçük cam şişesine bakıyordu.
Gözünü karartmış ve yapacağı şey için en ufak bir tereddüt yaşamıyordu. Ölüm düşünüyordu ve bunu yapacağı kişinin gözünün içine keyifle bakarak yapacaktı.
"Benimle olmayacaksan Siyam o kızında olmana izin vermeyeceğim. Her gün gözümün içine bakarak o mutluluğu yaşatmayacağım." Deyip elindeki şişeyi göğsünün arasına sıkıştırıp Bozdağ konağına doğru çıktı annesiyle.
Yüzündeki gülümsemeyle girdi Bozdağ konağına "Anne ben bir su içip geliyorum." Diyerek mutfağa gideceğini bildirdi Atike hanıma. "Tamam oyalanma çık yukarı hemen." Dedi Atike hanım.
Başını tamam anlamında aşağı yukarı salladı. Hızlıca mutfağa girdi. Mutfakta konağın emektarı sevgi hanım ve yardımcı kızlardan Serap ve Hülya vardı.
Hummalı bir şekilde kahvaltı hazırlıyorlardı. Evin'in mutfağa girdiğini gören Sevgi hanım ve kızlar yüzlerini asmıştılar. Siyam ağaları eblendiğinden beri her kese kök söktüren Evin'in gazabından onlarda nasibini almışlardı.
Sevgi dolu olan kızın içinden bir şeytan çıkıp vermişti. "Ne uyuşuk çalışanlarsınız bir kahvaltıyı bile doğru düzgün hazırlamıyorsunuz." Diye söyleniyordu.
"Siyam ağa ve gelin hanım geç inecekleri için Hüseyin ağa acele etmemizi istedi." Dedi Sevgi hanım.
"Vay be Hüseyin amca!"Diye ağzında geveledi. Yapacağı şey için dahada hırslanmıştı. Hülya ve Serap kahvaltiliklari tepsiye dizip mutfaktan çıkmışlardı.
Evin mutfakla gözünü gezdirip zehri nereye katacağına bakıyordu. Ocakta olan iki çaydanlık görünce dudağının kenarı kıvrıldı. Çünkü ocakta olan çaydanlığın biri Açela'ya aitti.
Kaçak çay içemeyen Açela kendi bahçesinin çayını içerdi. Trabzon'dan dedesi onun için özellikle yollardı. Ve konakta kimse Türk çayı içmezdi. Kaçak çay içilirdi.
Hedefini belirlediği çaydanlığa doğru ilerledi. Sevgi abla börekleri kesiyordu. Dikkati sadece önündeydi. Bundan yararlanarak gögsünün içine yerleştirdiği zehri demliğe boşalttı.
Şişeyi göğsüne yeniden sıkıştırıp dolaptan bir bardak aldı. Soğuk su doldurup içti. Yüzünde tebessümle mutfaktan çıktı.
1 saat önce
Salonda kurulan kahvaltı sofrasına oturdu. Herkes oturmuştu Sultan babaanne, Hüseyin ağa, Ayfer hanım, annesi, babası, Robar,Jehat ve Zelal vardı. Siyam ve Açela daha inmemişlerdi.
Bir süre sonra kapıda yüzlerinde mutlu bir gülümseme ile el ele girdiler salona onları böyle el ele görünce gözlerinde öfke büyümüş yakmaya peşindeydi.
Kendi kendine "Çok az kaldı. Bu son el ele tutuşunuz"dedi içinden. Dudağında sinsi bir gülümseme peydah bırakarak.
Siyam ve Açela'nın oturması ile kahvaltı yapmaya başladılar. Açela'nın eline aldığı her çay yudumunu keyifle izledi.
Kahvaltı sonuna gelince Açela'nın yüzünün aldığı halini milim milim izledi. Yüzünün giderek kızardığını, elinin titreyişini, burundan akan ilk damla kanı sırtını sandalyeye yaslayarak izledi.
"Siyam..." Diye fısıldayışıyla dikkati çekmişti Açela. Siyam'ın korku dolu bakışları Açela'nın yüzünde oyalanışını ve Açela'nın kan kusması ile masadakilerin barış çağrışarını pozisyonunu değiştirmeden izledi.
"Bunun böyle olmasını sen istedin. Benim sevgimi hiçe sayıp gözlerimin içine bakarak o sevdiğini izlettin bana." Dedi okadar kısık konuşuyordu ki etrafında olan sesler yüzünden duyulmasını engelledi. Taki bir kişi dışında.
Ayfer hanım gelini olarak seçtiği kızın gelinin canını kast ettiğini kendi kulaklarıyla duymuş ve şok içinde sadece Evin'e bakıyordu.
Bu kadar ileri gideceğini asla düşünmemişti. Herkes koşarak giderken masada sadece oturan Ayfer hanım, Atike ve Evin kalmıştı.
Ayfer hanım masadan kalkıp Evin'e var gücüyle bir tokat yapıştırdı. "Ne yaptın sen?" Diye konağı gürletmişti. Atike hanım ayağa kalkıp "Ayfer ne yapıyorsun? Evin'e neden vurdun." Diye karşısına dikildi.
"Ne mi yapıyorum senin bu kızın varya gelin olarak gördüğüm kızın gelinimi bu hale o getirdi." Atike hanım duyduklarıyla hızla kızına döndü. "Evin Ayfer ne diyor ne demek sen yaptın." Diye kızının kolundan tutup ayağa kaldırdı.
Evin bir pişmanlık yaşamadan iki kadının yüzüne baktı. "Ben yaptım Açela denen o kızın canına ben kast ettim. Ben zehirlendim." Yengesinin gözlerinin içine bakarak "Ben acı çekerken onlar gözlerimin önünde bir birini seviyordu." Dedi.
"Evin o kızın ne suçu vardı. Sen nasıl bir canavara dönüştün hiç mi tanıyamamışım seni." Ayfer hanım hayal kırıklığı ile baktı. "Bunu senin yanına bırakmazlar biliyorsun dimi seni Siyam'ın elinden kim kurtaracak." Dedi üzerine doğru yürüdü Ayfer hanım.
Eltisi Atike araya girip kızını arkasına aldı. "Ayfer bırak gitsin kızım onu burdan gönderirim yeterki yaşasın. Bir hata yaptı ne olur izin ver." Ağlayarak Ayfer hanıma kızının canı için yalvardı.
Lakin Ayfer hanım ilk kez Evin'i değil gelini olan Açela'yı seçmişti. "Senin kızın yaptığının bedelini ödeyeceği gibi hiç bir yere gitmeyecek." Dedi Atike yi kenara itip Evin'in kolundan tuttuğu gibi salondan çıkardı.
Şimdiki zaman
Merdivenleri inerken konağın kapısı var gücüyle açıldı. Gözleri öfkeden kızarmış olan Siyam'ı karşılarında görünce annesi Ayfer, Atike yengesi ve Evin sesli bir şekilde yutkundu.
"Neler oluyor burda?" Dedi Siyam. Robar'da hemen arkasından gelmişti. Kimse konuşmayınca "size neler oluyor dedim." Dişlerini sıkarak Evin'in kolundan sıkıca tuttuğu Annesine baktı.
"Oğlum..." dedi Ayfer hanım. "Ana benim karım zehirlenmiş." Sesi hem öfkeli hem üzgündü. Ayfer hanım oğlunu ilk defa böyle yıkılmış ve üzgün görüyordu.
Her daim katı ve sert olan Ayfer hanım belki ilk defa Siyam'a üzgün bakışlarla bakıyordu.
Bu bakışında Siyam sendeler gibi oldu. Çünkü annesi ilk defa ona böyle içten bakıyordu.
"Ana benim evimde benim soframda karım kan kustu. Zehirlediler benim karımı koruyamadım ben sevdiğim kadını kendi evimdeki düşmanlarımdan koruyamadım." Dedi annesinin gözlerinin içine bakarak "Şimdi bir şey biliyorsan bana hemen söyle yoksa bu güne kadar yapmadığın analığıda siler seni yapan kişilerle silerim." Annesine sert bakışlar atarak.
Gözünden yaş akan Ayfer hanım oğluna bakarak kolundan tuttuğu Evin'i Siyam'ın önüne fırlattı. O kadar sert bir şekilde fırlatmıştı ki dizleri üzerine düştü Evin. Acıyla bir inleme koptu dudaklarından.
"Belki bu güne kadar sana annelik yapamadım ama seni sevdiğimi bil oğlum. O kızı evet istemedim çünkü Evin aileden dır Dedim seni sever sayar kol kanat gerir sandım. Bilemedim oğlum bende yanıldım meğersem sana eş alacağım dediğim kız bir şeytandan ibaretmiş." Pişmanlığını en içten yaşayarak oğluna gösteriyordu.
Acı dolu bir tebessüm belirdi Siyam'ın dudaklarına "neden şimdi ana neden bugün pişmansın?" Diye sordu acıyla.
"Ne desem boştur bilirim hem sana, hem gelini-" sözünü kesti Siyam başını iki yana salladı. "Deme ana ölüm döşeğinde olan karıma gelinim deme."
"Oğlum ben çok pişmanım yemin ederim Evin'in böyle bir şey yapacağını bilseydim kimseye bırakmadan ben alırdım canını." Siyam'a bir adım attı. "Ne diyorsun ana Evin ne yap-"Başını hızla yerde dizleri üzerinde yüzünde hiç bir mimik dahi oynamayan kıza baktı. "Sen... Sen mi karımı... zehirledin."
Belindeki silahı çıkarıp emniyeti açıp Evin'in başına tuttu. "Siyam yapma oğlum kızımı bağışla. Bir hata yaptı uydu şeytana yapma n'olur." Diye Siyam'ın dizlerine kapandı yengesi ama Siyam kimseyi duyacak bir durumda değildi.
Karısını zehirleyen yıllarca büyüdüğü kız yapmıştı. Karısının canına kıymak istemiş bunu nasıl affedebilir. "Neden, neden yaptın? Karıma böyle bir acımasızlığı nasıl yaptın vicdanını nerde yitirdin?" Diye konağın taşlarının duvarlarına çarptı sert bağrışı. "Senin yüzünden yaptım." Dedi Evin.
Büyük bir öfkeyle Evin'e bakıyordu. "Senin yüzünden yaptım tamam mı. Beni niye sevmedin yıllarca ben seninle evleneceğim günün hayalini kurarken sen o kızın elini tutup getirdin bu konağa, karım dedin. Gözümün içine bakarak o kızla evlendin gözlerimin önünde ona sevgini sundun. Ben sizi her gördüğümde canımdan can kopuyor. Utanmadınız ben seni severken beklerken sen utanmadan o kızı karın yaptın." Gözlerinde acı ile ayağa kalktı.
Siyam'ın gözlerinin içine baktı. "Bir kere bana ona baktığın gibi bakmadın. Seni sevdiğimi bilmene rağmen ya bir kere gör beni diye canımı verirdim. Sen hiç görmedin sevmedin beni, öldürecek misin beni hiç durma çek tetiği, ben zaten senin o kızla evlendiğin gün öldüm. Evet karına ben zehir verdim. Onu ben zehirlendim pişman değilim. Benim olmayacaksan o kızında kocası olmayacaksın." Dedi Evin.
O sıra Siyam'ın telefonu durmaksızın çalıp duruyordu. Ama açıp bakacak bir halde değildi. Karşısında ki kız tüm acımasızlığıyla her şeyi itiraf ediyordu. "Bu sevgi değil sen hastasın ruh hastasısın. Bu aklı dengesi yerinde olan bir insanın yapacağı şey değil. Madem zehirledin beni zehirleseydin. Ondan ne istedin."dedi Siyam.
"Sana kıyamam ki sana bir zarar veremem. Ölümünü görmek istemem. O yüzden karını zehirledim." Siyam silahı Evin'in alnının ortasına nişan aldı.
"Elimi bir kadının kanıyla asla kirletmem diyordum. Sen beni buna mecbur ettin." Durmaksızın çalan telefona şimdi Robar'ın ki eşlik etmeye başladı. Konaktaki çalışanlar, Afer hanım,Atike hanım ve Robar şok gözlerle Evin'e ve Siyam'a bakıyordu. Duyduklarını gerçekliğini sorguluyorlardı.
Robar çalan telefonunu cebinden çıkarıp baktı. Zelal arıyordu. Bekletmeden açtı telefonu "Abi..." dedi ağlayan bir sesle "Ne oldu Zelal?" Diye sordu Robar. "Abi yengem Siyam abim hemen buraya gelsin." Robar duyduklarıyla abisine baktı.
"Yengeme bir şey mi oldu? İyimi o?" Korkuyla sordu. Siyam'ın bakışları duyduğu Robar'ın sesiyle ona döndü. "Siyam abim gelmeli doktor eşinin burda olması lazım diyor." Siyam Robar'ın yanında bitti. Kulağında ki telefonu hızlı bir manevrayla elinden alıp kendi kulağına götürdü.
"Zelal karım iyi mi?" Değildi biliyordu yinede kötü bir şey olmasın diye dua ediyordu. Açela'ya bir şey olursa Mardin'i içindekilerle yakardı. "Abi yengem bilmiyorum doktor seni istedi. Sen gelene kadar bir şey demeyecekmiş." Dedi
"Tamam geliyorum." Dedi Siyam telefonu Robar'a verdi. "Robar şunu al bir yere kilitle kimse yanına girmeyecek, görmeyecek." Dedi büyük adımlarla avludan çıkıp arabanın şoför koltuğuna bindi.
Hemen arkasından Ayfer hanım yanındaki yolcu koltuğuna oturdu. Ters bir bakış annesine atıp bir şey demeden arabanın motorunu çalıştırıp gaza bastı.
Yolculuk boyunca Siyam içindeki korkuyla baş etmeye çalışıyordu. Ayfer hanım oğluna bakarak önüne dönüp bildiği bütün duaları Açela için okumaya başladı. Dakikalar içinde hastahane bahçesine girmişti araba.
******
Siyam
Avluda duyduklarımla içimdeki öfkeyle hastahane bahçesine girdim. Karıma kötü bir şeyin olma korkusu elimi ayağımı kesiyordu.
Alnımı direksiyona yaslayıp derin nefesler aldım. "Allah’ım ne olur alma onu benden. Karım olmadan nefes dahi alamam." Gözümden bir damla yaş aktı. Ben bugüne kadar hiç ağlamamıştım bir çift okyanus göz için, bir daha o gözlerde kaybolamam diye ödüm kopuyor. Kalbim acıyor nefesim kesiliyor.
Acı ne miydi? Sani kalbimi biri göğüs kafesimden söker gibi acı veriyordu. Hayat bulduğum canımın ötesi sevdiğim kadını ben bugün koruyamadım kucağımda kan kustu. Onu o halini ömrüm boyunca unutmayacağımı biliyorum.
Omzumda hissettiğim elle başımı direksiyondan kaldırdım. Omzumdaki ele baktım. Bu kendimi bildim bileli bir kere bile bana anne şefkati ile bakmayan annem omzuma dokunup destek veriyordu.
Ne acı bir durum.
Bakışlarımı anneme çevirdim. Islak gözlerle bana bakıyordu. Bakışlarında merhamet ve anne sıcaklığı vardı. Yada ben öyle sanıyordum. Anne şefkati nedir bilmiyorum ki. Anam vardı ama anne şefkati sıcaklığı yoktu.
Şimdi bana böyle davranması daha çok canımı yakıyordu. "Ana..." Dedim gözlerine bakarak. "Bugüne kadar bir kez bile bana anne şefkati ile bakmadın, öpüp koklamadın. Şimdi yaptığın içimi ısıtmıyor daha çok canımı yakıyor." Dedim.
Alt dudağını dişlerinin arasına alıp ezer cesine ısırdı. Gözlerinden yaşlar yanaklarından süzülüp şalını ıslattı. "Özer dilerim ne sana nede kardeşlerine analık yapamadım. Ne yapsam geçmişi geri getiremem, hatalıyım af dilemeye hakkım yok. Ben istedimki kendi ayaklarınız üzerinde durun, güçlü olun, kimseye minnet eylemeyin. Görüyorum ki en büyük hatayı size yapmışım sevgiziliğimle bu yanınızı eksik bırakmışım." Dedi can yakan bir tebessüm vardı ikimizin dudağında.
Daha fazla konuşmak istemedim. Arabadan inip hastahaneye girdim. Annemde peşimden geliyordu. Ayaklarım beni geri geri götürsede yürümeye devam ettim.
Danışmana doğru ilerledim. "Eşim Açela Bozdağ." Dedim. "Yoğun bakıma alınmış kat 3." Dedi içimi yakan cümlelerle.
Vakit kaybetmeden asansöre bindim. Annem benimle birlikte oda geldi. Çıkacağım kata bastım. Bir kaç saniye sonra duran asansörden indim.
Sultan babaannem,Babam, Zelal, Seyhan ve Adar koridorun sonundaki bekleme salonundaylardı. Bizi ilk fark eden Zelal oldu. Gözleri kan çanağına dönmüş bir şekilde koşar adımlarla bana doğru geldi.
"Abi..." Bende hızlı adımlarla yanlarına vardım. "Karım, Açela'm nasıl? " Dedim yanlarına vardığımda. Zelal kollarını boynuma doladı. "Abi yengemin durumu iyi değil, yoğun bakıma aldılar." Dedi canımı yakarcasına.
Kollarımdan ayrıldı. "Açelam benim karım güçlüdür. O beni bırakıp hiç bir yere gitmez gidemez." Dedim inaçla. Açela'm dı. Ruh eşim, yol arkadaşım benim; beni kimsesiz bırakıp gitmezdi değil mi?
"Doktor seninle görüşmek istedi." Dedi babam yanıma gelerek. Başımı salladım. Tam doktorun yanına gidecek ken karşıdan doktor ve yanında bir hemşire bize doğru geliyordu.
Bir kaç saniye sonra karşımda durdu. "Siyam bey." Dedi teyit etmek ister gibi."Siyam Bozdağ. Açela Bozdağ'ın eşiyim. Karımın durumu nasıl?" Dedim.
"Siyam bey biliyorsunuz ki eşiniz buraya gelirken bilincini kaybetmişti. Vücuduna giren zehiri bulmamızla tedaviye başladık. Ne yazık ki zehir kanına işlemiş ve bir çok organına zarar vermiş durumda. Zehir çok güçlü ve hızlı bir şekilde etki etmiş Açela hanıma." Dedi gözlerini gözlerimden ayırdı.
Duyduklarım nefesimi kesmeye yetmişti. Doktorun dudaklarından çıkan son kelimelerle dünyam başıma yıkıldı. "Bir de üzgünüm tüm müdahalelere rağmen bebeği kurtaramadık." Demişti Açela yani benim karım hamileydi. Ve bizim bir çocuğumuz olacaktı. Kollarıma almadan varlığını öğrenmemle kaybetmem bir oldu.
Ayaklarım beni daha fazla tanıyamadı dizlerimin üzerine sert bir şekilde düştüm. Ben Siyam Bozdağ ne karısını koruyabildi. Nede yeni öğrendiği çocuğunu. Bir adamın yıkılışı ne miydi. Ailesini koruyamamak işte bir adamı en çok bu yıkadı.
Evettt bir bölümün daha sonuna geldik.
Ben bu bölümü yazarken çok üzüldüm.
Ne yazık ki bebeğimizin varlığını öğrendiğimiz gibi kaybettik.
Siyam baba olduğunu ve yıkılışını öğrendi.
Açela uyanırsa tepkisi nasil olur?
Normalde bu sezon bölümümüz dü. Ama bayramda 3 hafta bölüm gelmeyince şimdilik sezon finalini erteliyorum.
Haziran başı gibi bir aramız olacak. Şimdiden haber vereyim.
Yorum ve yıldızlarınızı unutmayın.
Emeğimin karşılığını görmek hakkım galiba sizlere bölüm yazmak için vakit öldürüyor emek veriyorum. Sizlerde bu yazarınıza satır arası yorum ve yıldızlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 47.93k Okunma |
3.56k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |