30. Bölüm

25.Bölüm

BitterimKara RC
bitterimrjn

MERHABALAR SEVGİLİ OKURLARIM.

SİZE YENİ BÖLÜMLE GELDİM.

OKUYUP YORUMLARDA BULUŞALIM.

YILDIZLERININIZI EKSİK ETMEZSENİZ SEVİNİRİM.

HATALARIM VAR İSE AFFOLA.

KEYİFLİ OKUMALAR🥰❤️🌹

 

YARIM HİSLER

 

Siyam

 

Aldığım acı haberin üstünden tam tamına üç gün geçmişti. Doktorun verdiği acı haberle birlikte dizlerimin üstüne çöküşüm hayata ilk yenilgim değildi belki ama en çok canımı yakandı.

 

Varlığını öğrenmem ve elimden kayıp gitmesi bir olmuştu. Benim daha vücudu bile oluşmayan bir mercimek tanesi kadar olan bebeğim benden canımın diğer yarısından canice alınmıştı.

 

Ben bu haberin varlığına bile alışamadım. Karıma bunu nasıl anlatırım, yüzüne bakacak yüzüm varmı ki; Açela'nın gözlerinin içine bakıp nasıl derim bebeğimizi kaybettik.

 

Senin canını koruyamadığım gibi onu da koruyamadım. Boğazım yine düğüm düğüm boğuluyor karımdan güzel bir haber alamamak ölümden beterdi.

 

Karım okyanus gözlü sevdiğim üç gündür yoğun bakımda iyi veya kötü bir tepki vermeden yatıyordu. Yoğun bakımın önündeki camdan yatakta hareketsiz yatan meleğime bakıyordum.

 

Vücudunun her yerine bağlı olan kablolar ve yüzündeki oksijen maskesi ile yatıyordu benim kalbim. O öyle yatınca kendimi bu koridorda kimsesiz hissediyorum. Açela içtiğim su, yediğim ekmek gibi ihtiyacım olmuş, aldığım nefesim olmuş.

 

Alnımı yoğun bakım camına yasladım. "Açela'm kurban olduğum uyan n'olur. Seni de kaybetmeme izin verme."Diye fısıldadım. Gözümden bir damla yaş yavaşça yanaklarımdan süzüldü.

 

"Allah’ım ne olur karımı bana bağışla." Canım yanıyor o içerde solmuş teni ile yatarken ben hiç bir şey yapamıyorum.

 

Omzuma dokunan bir el hissettim. "Siyam kendini topla lan oğlum. O ölmedi. Açela yenge güçlüdür. Bak uyanacak ve seni böyle görürse üzülür." Diyen Seyhan'la başımı camdan çekip yönümü ona çevirdim.

 

"İyi olsam ne olacak bak o yatakta yatan benim karım. Koruyamadığım karım, koruyamadığım evladım." Diye bağırdım. Öfkem o kadar derin ki kim çıksa karşıma onuda öfkemle yok ederim. Ben iyi değilim ki İyi gibi davranayım.

 

"Ben Siyam ağa sevdiği kadına kan kusturtu. Benim kollarımda yığılıp kaldı. Saçının teline zarar gelse dünyayı yakarım diyen adamım ben ama gel görki şuan yatakta uyuyan karıma elimden bir şey gelmiyor." Diye haykırdım.

 

Canım o yatakta yatarken ben nasıl nefes alayım. "Yapma bu senin suçun değil. Hiç birimiz böyle bir şey olacağını tahmin edemezdik. Sende edemedin kendini suçlamadan vazgeç." Diye bağırdı yüzüme kollarımdan tutup beni sarsmaya başladı.

 

"Evladım dan sonra onuda kaybedemem. Ölürüm onsuz nefes alamam ne yaparım ben o olmadan. Oda giderse benden geriye ne kalır." Sesim bir fısıltı gibi çıkmıştı. Konuşacak ve ayakta duracak gücü kendimde bulamıyordum.

 

"Bana bak o içerde yatan kadın senin karın kendini topla o kızın sana ihtiyacı var. Hissediyor lan o kız böyle cansız gibi yatıyorsa bile seni hissediyordur. Bırakma kendini." Deyip beni kendine çekti. Sıkıca sarıldı.

 

"Seyhan ben karım olmadan yaşayamam." Dedim boğuk çıkan sesimle "bir şey olmayacak eskisi gibi aramızda cıvıl cıvıl esecek." Sesindeki emin ve inanca tutundum.

 

Kollarından ayrıldığımda koridorda olan kişilerle gözüm kesişti. Hepsinin gözü yaşlı üzgün bir şekilde bana bakıyordu.

 

Açela'nın ailesinin yüzüne bakacak cesaretim yoktu. Haberi bile ben vermemiştim. Nasıl haber verebilirdim ki torununuz benim evimde zehirlendi. Ölüm kalım savaşı veriyor nasıl diyebilirdim.

 

Seyhan duyduğu an Robar ile birlikte Trabzon'a gidip dedesine ve nenesine haberi bizzat verip kendileri ile getirmişlerdi. Onlara Duru,Birsen ve Duru'nun abisi Deha eşlik etmişti.

 

Göktuğ ise Ankara'dan uçakla gelmişti. Şimdi yoğun bakımın önündeki bekleme salonunda harap bir şekilde oturuyorlardı. Bakışlarımı onlardan çekerek hızlıca koridordan çıkışa doğru yürüdüm.

 

İyi bir haber almadıkça bu koridor hastahane boğuyor nefes almamı engelliyordu.

 

Hastahanenin teras katına çıktım. Temiz hava yüzüme çarpması ile nefes alabildim. Ama bu nefes bile bana haram gibi ciğerlerimi yaktı.

 

Olmuyor nefes alışım ciğerlerime işlemiyor bıçak gibi batıyordu. Terasta ki korkuluklara doğru yürüdüm ama ayaklarım vücudumu taşıyamayacağı ağır bir yük olup bindi dizlerime! Ellerimi taştan olan korkuluğa koyup sıkıca tuttum. Başımı yıldızların parladığını gökyüzüne kaldırdım.

 

"N'olur o yaşasın benim ömrümden alıp ona ver. Yeterki yaşasın ben canımı vermeye razıyım." Gözlerimi kapattım. Elim kolum bağlı sadece beklemekten öteye gidemiyorum. En çok da bu canımı yakıyor, sevdiğim kadına elimi uzatıp nefes olamıyorum.

 

Sırtımı korkuluga dönüp yavaş yere çöktüm. Bir dizimi karnıma doğru çektim. Diğer ayağımı öne doğru uzattım.

Başımı arkaya doğru taş korkuluklara yasladım. Mardin'in canlı sesi kulaklarımı delip geçiyordu.

 

Sokaklar en canlı haliyken ben içim bir yangın yeriydi. Yanımda hissettiğim hareketliliğe bakmadım çünkü kimlerin geldiğini biliyordum.

 

Sağ tarafıma hemen benim gibi çöküp oturan Adar ve solumda Seyhan vardı. Adar cebinden bir sigara paketi çıkardı. Seyhan ve bana birer dal uzattı. Ziptoyu yakıp önce benim ve Seyhan'ın sigarasını ensende kendinkini yaktı.

 

Dudaklarıma götürdüğüm sigarayı içime çektim zehirli dumanı ardından dışarı verdim çektiğim dumanı.

 

"Çok canın yanıyor biliyorum, ne desemde senin yaşadığın acını ve çektiğin ızdırabın yanından bile geçemem. Ama kendini toplaman lazım benim tanıdığım bildiğim Siyam bu adam değil." Diye konuştu Adar.

 

Cevap vermedim sigaradan bir fiske daha çektim ciğerlerime bu defa hemen geri vermedim. Yaksın diye ciğerlerime çektim. Dilimden damağıma,boğazıma ordan soluk borusuna, ciğerlerime işleyişine kadar hissettim.

 

"Siyam yapma oğlum senin kendine gelmen lazım. Lan görmüyor musun ailesi senin gözlerinin içine bakıyor sen güçlü dur ki onlarada güç ver. Senin gözlerinde arıyorlar o umudu." Dedi Seyhan ve devam etti.

 

"Ben o kapıya nasıl gittim bu haberi onların yüzüne söylerken kendimi bok gibi hissettim. Ama biliyormusun o iki yaşlı insan öyle güçlü ve sabırla karşıladılar ki ben kendimi sorguladım. Sonra ne dediler biliyormusun? Biz iki canı yıllar önce bir kazada kaybettik. Oğlumu ve gelinimi yavrularına doymadan toprağa yar oldular. Bize acı bile o an yasak oldu neden mi? Çünkü bize iki küçük can emanet edip gittiler. Allah'ın verdiği canı yine Allah aldı. Onların bu dünyada günü dolmuştu bizede bu acıyı yaşamak kaldı.

 

Allah'ın taktiri dediler. Şimdi torunum zehirlenmiş hastahanede yatıyor ve durumu iyi değil diyorsun. Toprak olan canlarıma bir yenisi eklenecek diyorsun. Bakma böyle ayakta olduğuma bir nefeslik canım kalmış onuda torunlarıma vermeye razıyım. Allah bizim ömrümüzden alıp onlara versin diye her gün dua ediyorum.

 

Ben çocuklarımı kaybettiğim gün içimde bir sıkıntı vardı. Gitmeyin dedim o gün torunlarımı bize bırakıp acil gitmeleri gerekiyordu. Gelinim torunum gibi doktordu hastası doğuma alınmış ve durumu iyi değil demişti. O an ısrar etmedim gittiler yağmurlu bir gecede oğlum ve gelinimi kaybettim.

 

Açela ve Göktuğ o gece bize getirmeselerdi onlarda onlarla aynı kaderi yasayacaktı. Şimdi torunum cansız yatıyor alabilir ama biliyorum o bizi sevdiklerini bırakmaz. Onda Laz damarı var kaç kez ölüme meydan okudu. Yine kalkar dediler taki bura gelip seni böyle harap bir halde görünce gözlerindeki o umudu kaybettiler. Sen ayakta olursan hepsi seninle ayakta olurlar. Kendini bırakma zamanın değil senin kendini böyle bırakmaya lüksün yok. " Dedi içime bir umut ekleyerek beni sarmayı başarmıştı.

 

"Vaybe sen bu kadar uzun konuşurmuydun ve doğru bir şekilde." Diyen Adar'a ters bir bakış attı.

 

"Ne sanıyorsun lan beni tabi konuşuyorum. Ben mükemmel biriyim sizinle takıldığım da mükemmelliğim gidiyor. Baksana biri hanımcı titiz, biri dağ ayısı." Dedi Seyhan bize bakarak yüzünü buruşturup ayağa kalktı.

 

Pantolonunu silkeledi. Bize dönüp "Şimdi Siyam ağa sen her zamanki gibi ayağa kalkıyorsun. En güçlü şekilde karının uyanmasını bekleyeceksin. Bu bitik adamdan derhal kurtul yoksa !" Deyip gözlerinde haylaz bir bakış geçti, dudaklarının kenarı kıvrıldı.

 

"Yoksa arabanı ve odanın içini tezek doldururum." İşte bu gerçek bir tehditti.

 

"Bunu yaptığında Mardin'de değil Türkiye'den silerim seni biliyorsun dimi?" Omuz silkti "Ben diyeceğimi dedim ve biliyorsun ki yaparım. Şimdi aşağı iniyorum seni bu halde aşağıda gördüğüm an yapmazsam bana da Seyhan demesinler." Dedi ve sırtını dönüp yavaş adımlarla çıkış kapısına yürüdü.

 

Tam çıkmadan omzunun üzerinden bana baktı. "Bir kere denemiştim ikincisi neden olmasın." Göz kırıp terastan çıktı.

 

"Bu Seyhan bizim bildiğimiz Seyhan mı? Ben kaçmış bunun içine." Diyen şaşkın ifadesine gülmeden edemedim.

 

"Rolleri değiştirmiş gibisin ama son yaptığı tehdit Seyhan olduğunu söylüyor." Dedim başımı iki yana salladım. Adar gülerek ayağa kalktı üstünü sirkeleyip elini bana uzattı.

 

"O tehdidi gerçekleştirmeden kalkalım ha nedersin?" Kendimi toplayıp Adar'ın uzattığı eli tuttum. Beni yerden kaldırıp sıkıca sarılması bir oldu. "Bu sen değilsin o eski adama geri dön. Bu halini hiç sevmedim. Karın seni böyle görürse ilk senin canını okuyacak biliyorsun." Deyip geri çekildi.

 

Elini omzuma koyup "dim dik dur. Onun ailesinin ve senin ailenin sana ihtiyacı var. En çokta karının sana ihtiyacı var. Hiç bir şey bitmedi, yengem yeniden uyanacak sana ve ailesine geri dönecek o zamana kadar da sen dik durup yıkılmayacaksın. O kız daha çocuğunu düşürdüğünü bilmiyor uyandığında onun en çok senin güçlü bir şekilde yanında olmana ihtiyacı olacak anlıyorsun beni." Dediğinde başımı salladım minnetle baktım.

 

"İyiki varsınız." Dedim. Dudakları kıvrıldı "Sen de kardeşim." Omzuma iki defa vurup beni ardından bırakıp çıktı terastan.

 

Biraz daha oyalanıp bende indim aşağıya.

 

 

*****

 

 

Yoğun bakım ünitesinin önünde geçen 5 günün içindeydim. Artık bugün güzel bir haberin gelmesini bekliyordum. Dün polisler ile konuşup Evin'i onlara teslim etmiştim. Karımın canına kast ettiği için onu öldürebilirdim ama Açela'nın ailesi kabul etmeyip bana engel olmuşlardı.

 

"Torunum acı şeklinde zehirlendi. O kız bir kurşunla bu hayattan göçüp gitmesini istemiyorum. Cezasını o dört duvar arasında çekmesini istiyorum. Her gün acı çekerek." Demişti Gülsüm nene o öyle söyleyince polisleri arayıp olayı anlatmıştım.

 

Anında tutuklanıp ceza evine gönderilmişti bu sabah. Ardını bırakmayıp mahkemede alabildiği kadar ceza alması için ülkenin en iyi avukatlarını tutmuştum.

 

Şimdi de karımın yanına girmek için üzerime giydirilen siterilize edilmiş önlük ve maskeyle içeri girecektim.

 

Beş gündür kokusuna,gülüşüne, okyanus gözlerine ve sesine hasretim. Hemşire kapıyı açıp birlikte içeri girdik. "Beş dakikanız var beyfendi." Dedi başımı sallamakla yetindim.

 

Ağır adımlarla hasta yatağında yatan solmuş teniyle hareketsizce makinelere bağlı uyuyordu. Nefes alıyordu ya şükür Allah'ıma bir de uyansa neler vermezdim.

 

Yatağın kenarında durdum. Eğilip önce alnından öptüm bir süre öyle durup gözlerimi kapattım. İlaçlara rağmen çiçek kokusunu alabiliyorum. Çünkü benim karımın teni çiçek gibi kokardı en çokta içlerinden biri ağır basardı gül kokusu.

 

Benim karım gül kokardı, siyah gül gibi eşsiz kokardı. Geri çekilip solmuş yüzüne baktım. Beş günde nasılda erimiş benim kıymetlim. "Açela'm..." Bir elimle elini tuttum. Diğer elimle tüy gibi tenini okşadım.

 

"Okyanus gözlüm çok özledim... Açsan mı artık okyanuslarını hasret kaldığım sesini duyursan mı? Uyan sevgilim bu kadar uyuduğun yeter değilmi beni kendinle sınamayı bıraksan hı Açela..." soğuk ve solmuş yanağını işaret parmağımın tersi ile oksadim.

 

"Biliyormusun ben sen olmadan artık nefes alamaz olmuşum öyle bir kendine bağlamışsın ki senin olmadığın yerde nefes alamıyorum." Yatakta dağılmış ipek saçlarımı okşadım.

 

"Sana bağımlı olmuşum. Gülüşüne, sesine, kokuna her birine öyle özlemleyim... Ben seni çok seviyorum okyanus gözlüm. Uyan beni bu kederden kurtar." Sesim öyle boğuk ve kısık çıkıyordu ki sesim ona ulaşıyormuydu emin değildim.

 

"Sen uyanınca da nasıl diyeceğim diye çok korkuyorum. Bana o gece hani sordun ya çocuk mu istiyorsun birlikte hayallerini kurduğumuz meğer biz hayalini kurarken o çoktan bize gelmişti." Nefesim keskin bıçaklar olup ciğerlerimi yaktı.

 

"Biz onun hayalini kurarken gelmişti çoktan bize ama onu koruyamadım. Seni koruyamadığım için bebeğimizi de koruyamadım. Affet diyen bir yüzüm yok. Bunun acı yükünü ölünceye kadar çekeceğim. Özür dilerim sevgilim sizi koruyamadığım için özür dilerim." Göz yaşlarım akıp Açela'nın yüzüne damladı.

 

"Uyan kurban olduğum uyan ve bana geri dön. Seninle hayalini gerçekleştireceğimiz şeyler var. Seni bekliyorum bana gelişini bekliyorum. Seni her şeyden çok seviyorum okyanus gözlüm." Hemşire kapıyı açıp bana seslendi.

 

Bir kez daha eğilip alnından öptüm. Sakın bırakma beni Seni bekliyorum." Dedim ellerini bırakıp odadan Hemşire ile çıktık.

 

Onu öyle hareketsiz yatakta görmek her dakika yüreğime bir ok saplanıyordu. Adımlarım beni doktorun odasına doğru ilerletip kapının önünde durmamı sağladı.

 

5 gündür yatan karımdan artık iyi haberler umarak doktorun kapısına vurup içeri girdim. "Merhaba Tufan bey." Beni görünce yüzündeki kırışıklar belirginleşecek derecede tebessümle karşılık verdi."Merhaba Siyam bey bende size haber vermek üzereydim." Dedi ve masanın önündeki sandalyeleri gösterdi.

 

Merakla ve heyecanla söyleyeceği şeyleri duymak için gösterdiği yere bedenimi bıraktım. "Hayır olsun Tayfun bey karım iyimi?" Diye sordum. Elini önündeki masada duran mavi dosyaya koydu.

 

Burnunun üzerindeki geniş çerçeveli gözlüklerini düzeltti. Tayfun beyi kendi alanında ülkenin en iyi doktorunu getirmiştim İstanbul'dan. Gerekirse yurt dışında bile doktor bakmıştım ama Tayfun bey gerek olmadığını karımı en iyi şekilde tedavi edeceklerini söylemişti.

 

Karımı önce Allah'a sonrada onlara emanet etmiştim. Beş gündür de karım için elinden gelenin fazlasını yapmışlardı.

 

"Siyam bey,Açela hanıma biliyorsunuz ki çok güçlü bir zehir verilmişti. Panzehiri tam vaktinde vermiştik. Bir kaç dakika geç bulsaydık zehri daha kötü sonuçlara yol açabilirdi." Zehri Evin verdiği için panzehiri de ondaydı. Vermeye yeltenmeyince annesi Atike den hemen bulmasını istemiştim.

 

Evin'in odasını aradığımız vakitte yatağının altına sakladığı bir kutuda bulup getirmiştim.

 

Tayfun beye bakıp sadece başımı aşağı yukarı sallamakla yetindim. Eğer panzehiri bulamasaydım karım şuan yaşıyor olmazdı. Düşüncesi bile kalbimi param parça ederken olma ihtimali beni yakar öldürürdü.

 

"Ne yazık ki zehir ciğerlerine zarar verdiği için tedavi süresi uzadı. Tabi bebeğini kaybetmesi de ister istemez tedaviye geç tepki vermesine neden oldu." Dediğinde içimde yanan volkanı harlandı ve içimi yakıp delip geçti.

 

Yüz ifadem nasıldı bilmiyorum ama Tayfun beyin kelimeleri özenerek seçtiğinin farkındaydım.

 

"Siyam bey karınız tedaviye yanıt vermiyordu taki bu sabaha kadar eşiniz bugün tedaviye yanıt vermeye başladı yakın zamanda uyanacağını umuyoruz." Dediğinde bana dünyaları bahşetmişti.

 

Az önce yanan volkanı buz dökerek söndürmüş ve nefes almamı sağlamıştı. "Karım şimdi tedaviye yanıt verdi bana geri döndü öyle mi?" Beni onaylaması için gözlüklerinin ardındaki kahve gözlerine baktım.

 

"Evet Siyam bey eşiniz bugün itibari ile tedaviye onay verdi değerleri gittikçe düzene girmeye başladı. Bir gün sonra uyandırmaya başlayacağız durumunu kontrol altında tutmaya devam edeceğiz." Dedi "Çok teşekkür ederim Tayfun bey dileyin benden ne dilerseniz. Siz karımı yeniden hayata bağladınız yeniden bize dönmesini sağladınız." Dedim.

 

"Ben görevimi yaptım hastamız iyileşsin bir şey istemem." Dedi ama kabul etmedim. "Eşim uyandığı zaman bu soruyu bir kez daha soracağım ve sizden bu defa bir cevap bekliyor olacağım." ayağa kalktım. "Her şey için teşekkür ederim." Deyip dışarı çıktım.

 

Yoğun bakım ünitesinin önüne geldiğimde yüzümde bir rahatlama ifadesi vardı. İlk işim Gülsüm nene ve Reşit dedenin yanına gidip diz çöktüm.

İkisinin ifadesi ve bakışları anında beni buldu.

 

"Reşit dedem ve Gülsüm nenem müjdemi isterim Açela'm torununuz bize geri döndü. Tedaviye yanıt vermiş yarın uyandıracaklar."Dedim yüzümde gülümseme ile onların yüz ifadesini izledim.

 

"Gerçek midur kizum iyileşmiş midur?" Dediler aynı anda başımı salladım. "İyileşiyor karım." Dedim. Gülsüm nene ellerini yukarı kaldırıp dua eder gibi "allahum saa şükürler olsun. Sen torunumu bize bağışladın." Deyip bana baktı.

 

Hiç düşünmeden beni omuzlarımdan tutup kollarının arasına aldı o an hiç kötü olmadığım kadar kötü oldum. Bana bugüne kadar bir Sultan babaannem satılmıştı anne şefkatiyle. "Çok şükür oğlum. Kizum yaşıyor." Sıkıca sarıldı saçlarımı okşaması bütün duvarlarımı yıktı.

 

Arkadan mutluluk sesleri şükürler duyuyordum. Ama başımı yasladığım sineden çekmedim. Bir süre o sıcak kollarda kalmak istedim. Geri çekildim ama Gülsüm nene başımın üstünden öptü. "Biliyorum en çok sen kendini suçladın hala suçluyorsun ama yapma oğlum bu senin suçun değildi... kendini toparla kizum senu böyle görmesun." Deyince yutkundum.

 

Başımı aşağı yukarı salladım. "Hiç mi beni suçlamıyorsunuz...torununuzu, emanetinizi, koruyamadım." Dedim hala dizlerimin üzerinde oturur şekilde Gülsüm nenenin yüzüne bakıyordum.

 

"Seni neden suçlayayım! Ben kızıma nasıl bakıp değer verdiğini görmüyor muyum torunum senin yanında mutlu saçının teline zarar gelmesine izin vermeyeceğini biliyorum." Dedi bir eli yüzümü okşuyordu.

 

Koridorda duran herkes sessizliğe bürünmüş sadece bizi izlediklerini biliyordum."Ama koruyamadım ve kollarımda kan kustu benim karım. Varlığını öğrendiğim gibi ellerimden kayıp giden evladımı koruyamadım ve siz yinede beni suçlamıyorsunuz." Dedim

 

Elini çekmedi yüzümden hatta diğer elini sol göğsüme koydu. "Ben burayı görüyorum, biliyorum sen bile isteye asla torunuma zarar vermezsin. Bir şey oluyorsa da sen bilmeden olmuştur. Kendi daha fazla yiyip bitirmene gerek yok. Asıl uyandıktan sonra bize çok ihtiyacı olacak olan torunum var." Dedi yüzüne minnetle baktım.

 

Öyle güzel yürekli insanlardı ki karşılarında eziliyordum. "Kalk bakalum yerden fışkı yiyesuce biz böyle uşağa mı verduk kizumuzu." Azarlayinca dudaklarım kıvrıldı. Elini tutup öptüm.

 

"Çok teşekkür ederim nenem." Dedim ve kalktım. Ardından Reşit dedenin babamın ellerini öptüm. Annem karşıda ıslak gözlerle izliyordu. Göktuğ gelip sarılınca annemle olan göz temasım koptu.

 

"Ablam iyi olacak biliyordum o beni şempazesini bırakmaz." Deyince güldüm. Sırtını okşadım. "Bunu ablana söylerim ama!" Anında geri çekildi. "Sakın! böyle bir şey yapmıyorsun abi." Omzumu silktim. Sırasıyla Seyhan, Robar ve Zelal'e sarıldım.

 

Anneme nasıl tepki vereceğimi bilemediğim için ilk atak ondan geldi. Ve hiç beklemediğim bir şey yaparak kollarını bana doladı ve sarıldı.

 

"Özür dilerim." Bu iki kelime o kadar geç kalınmış kelimeydi ki belki zamanla ısıtırım beni bu kollar ama şu hiç bir hissiyatım yoktu.

 

Zaman bize neler gösterirdi bilmiyorum. Ama bundan sonra iyi şeyler olsun istiyordum. Karımla güzel bir yuva dışında hiç bir şey istemediğimi fark ettim.

 

Ben karımsız nefes alamaz olmuşum. Ben karım olmuşum.

 

 

EVETTT BİR BÖLÜMÜN DAHA SONUNA GELDİK.

BÖLÜM HAKKINDA DÜŞÜNCELERİNİZİ ALAYIM.4

YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE KALIN SAĞLICAKLA.

Bölüm : 02.05.2025 21:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...