
MERHABALAR SEVGİLİ OKURLARIM.
SİZE YENİ BİR BÖLÜMLE GELDİM.
BÖLÜM HAKKINDA DÜŞÜNCELERİNİZİ YAZARSANIZ SEVİNİRİM.
HATALARIM VAR İSE AFFOLA
OY VE YORUM SINIRI KOYUYORUM.
50 OY 20 YORUM.
KEYİFLİ OKUMALAR 🌹❤️
KÜÇÜK BIR KISKANÇLIK
Salona doğru ilerleyince yükselen seslerle olduğumuz yerde durduk. "Kabul etmiyorum ana şimdi değil yengem bu haldeyken kimse istemeye gelmesin." Diye bağırdı Zelal.
Siyam ile göz göze geldim. Biz bunu hiç unutmuştuk. Eğer 2 hafta önce zehirlenmeseydim Zelal'in istemesi bu hafta sonu olacaktı.
Geçen hafta sonu Zelal üniversite sınavına girmişti. Ne yazık ki ben yanında değil hastahanedeydim. Uyandığımın ikinci günü sınavı vardı ne kadar gitmek istemesede zorla göndermiştim. Çok şükür iyi geçmişti sınavı şimdi sırada beklemek vardı.
Ve anlaşılan karşı taraf bu isteme işini uzatmayı düşünmüyordu. Siyam ile salona girince sesler kesildi tüm bakışlar bizim üzerimize çevrildi. "Abla niye ayaktasın?" Diyen Göktuğ bana doğru hızlı adımlarla geldi.
Karşımda durdu bakışlarını Siyam'a çevirdi. "Abi ablam neden ayakta niye indirdin aşağıya?" Bu defa soruyu Siyam'a yöneltti. "İyiyim Göktuğ hava almak istedim." Dedim ama endişeli bakışları yerini koruyordu. "Ablanı odaya tıkmaya niyetli değilim Göktuğ, yalnız kalınca daha çok üzüyor kendini." Diye açıkladı. Tekrar yüzüme bakıp başını salladı bu defa "Gel otur şöyle." Bir yanımda Siyam bir yanımda Göktuğ oturduk üçlü koltuğa.
"Nasıl hissediyorsun güzel gelinim?" Diyen Sultan babaanne idi. "Topralanmaya çalışıyorum babaanne." Dedim "varmidur ha bir isteğun kizum?" Buruk tebessümle neneme baktım. "Yok nenem siz yanımda olun bir şey istemiyorum." Gözleri doldu "kurban olsun saa nenen." Dedi tüm içtenliğiyle kimse kurban olmasın eksilmesin benden.
Acı çeken yüreğime bir yenisi eklenmesin."Deme öyle nenem ben kurban olayım size." Göktuğ başını sağ omzuma yatırdı. Siyam sol elimi avucunun içine aldı.
Gözlerinin derinliklerine baktım. Benim acımdan farkı olmayan duygular vardı bakışlarında. O bana en büyük destekçiydi çünkü ikimizde aynı şeyle sınandık.
"Siyam oğlum Ahmet ağa isteme işini yapmak istiyor. Diğer ağalar huzursuzluk çıkarıyor ama ben önce Jehat ve Dicle'yi yapacağız öyle karar vermiştik Dedim. Ama Açela kızım için ertelemek istiyorum sizin için uygunsa kizim kendini toparlasın isterim." Dedi Hüseyin baba.
"Baba benim çocuğumun daha ölüm kırkı çıkmadı. Karım kendini toplamadan iyi olmadan bu iki istemede olmayacak. Gerekirse ben konuşurum diğer ağalar la her kes çenesini kapatır." İtiraz kabul etmeksizin bir tonda konuştu.
Bakışlarım Zelal'e kaydı buna en çok o sevinmişti. Göktuğ başını omzumdan kaldırdı ve konuşulan muhabbete sert bir bakış attı etrafındakilere ve konuşmaya başladı.
"Allah aşkına hangi devirde yaşıyoruz. Jehat kız kaçırdı diye niye olan bu masum kıza oluyor daha yaşı küçük. Hiç mi vicdanınız sızlamıyor anlamıyorum ben sizi." Herkesin bakışıları Göktuğ'un üzerindeydi.
Onlara cevap fırsatı vermeden devam etti bu defa ki hedefi ben ve Siyam olduk. "Hele sen abla ve Siyam abi siz buna nasıl izin verdiniz?" Dedi hayal kırıklığı ile bize baktı.
Haklıydı ne ben karşı çıkabildim nede Siyam ama bizim elimizi kolumuzu bağlayan Zelal oldu. "Göktuğ kimseye kızma onları susturan bendim. Bu evliliği ben kabul ettim." Dedi Zelal.
Biraz öne doğru eğildi Göktuğ ve Zelal'e bakarak konuşmaya başladı." Sen salakmısın kızım ne evliliği yaşın ne ki evliliği kabul ediyorsun. Hani heflerin vardı? Hani hayallerin ne oldu onlara?" Diye sert bir şekilde çıkıştı. "Göktuğ!"Dedim üzerine gitmesin diye ama Göktuğ'un sözleri ile Zelal'in gözleri doldu. Ağlamamak için dudaklarını bir birine bastırdı.
"Ya abla ne Göktuğ'u kızın kendi hayatını mahvetmesine hepiniz göz yumuyor-" lafını kesen Zelal'in sözleri oldu." Benim ne yaşadığımı nerden biliyorsun? Evet senin dediğin gibi hayatımı tepe taklak eden bir karar verdim. Ama hayallerimden vaz geçmedim. Bu evlilikte ilk şartım bu oldu. Ben bu kan davasına bir çok aile uyemi verdim. En büyük kaybımsa Azad abim onu bir gece vakti sokağın başında vurdular. Bunca acıya rağmen iki düşman ailenin çocukları bir birini sevip kaçmışlar." Bakışlarını yerden başını kaldırmayan Jehat abisine çevirdi.
"Jehat abim ve Dicle sevip kaçmışlar ama bir şeyi unutmuşlar yada hiçe saydılar. Benim abim başına ne geleceğini bile bile yaptı ve beni kurban etti." Başını iki yana yana salladı dolan gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Odadaki herkes üzgün gözlerle bakıyordu. Jehat koltuğa sinebildiği kadar sindi. Yaptığı hata yüzünden kız kardeşinin hayatını mahvetmişti ve büyük bir suçluluk duyuyordu.
"Jehat abimi ve Dicle'yi asla affetmeyeceğim. Bu evliliği kabul ettim çünkü başka kayıp vermek istemiyorum. Babamı abilerimin ölümünü görmek istemiyorum. Beni düşündüğün için bu sözleri söylüyorsun. Teşekkür ederim senin düşündüğün beni abim ne yazık ki düşünmedi." Deyip elinin tersiyle göz yaşlarını sildi. Siyam yanımdan kalkıp Zelal'e doğru ilerledi. Hiç düşünmeden meden koltuktan kaldırıp sıkıca sarıldı. Jehat ise hiç bir şey demeden salondan çıkıp gitti.
Zelal'in sözleri onu yaralamış ve onu affetmeyeceğini söyleyince daha fazla dayanamamış ve odayı terk etmişti.
Az önce Zelal'e sert çıkışan kardeşim şimdi pişman dolu gözlerle Zelal ve ona sarılan Siyam'a bakıyordu. Eline uzandım "böyle olmasını hiç birimiz istemedik. Hepimizin karşı çıkmasına rağmen Zelal bu yaşında kendisini ailesi için öne attı." Dedim üzgündüm genç bir kızın hayatını başkaları için heba etmesini başkalarının bedelini çekmesi. "Ama ailesi en büyük destekçisi Zelal belki töreye kurban gitti. Lakin ailesi hep arkasında olacak saçının teline zarar gelse kimsenin gözünün yaşına bakmazlar. Ona öyle değer veriyorlar ki Göktuğ sevgileri kardeşlerine sonsuz. Bence Zelal de bunu bildiği için kendini feda etti. Çok şükür ki evleneceği adam iyi birine benziyor başta hiç iyi düşüncelerde olmasam hakkında ama Zelal'in onunla evlenmesine karşı çıkması beni şaşırmıştı.
İstemiyordu Zelal'e kıyamadı git okulunu oku hayatını yaşa dedi. Onun hayatını mahvetmek isteyen adam olmak istemedi beni çok şaşırttı." Dedim bu defa bakışları daha anlayışlı bir hal aldı.
"Yinede ben anlamıyorum abla o kız büyük bir yükün altına giriyor gireceği evde yıllarca kan davası sürülmüş ve hiç tanımadığı bir adamla evlenecek." Dedi haklı bir isyandı. Ama unuttuğu bir şey vardı bende Siyam'ı hiç tanımıyordum ve ailem onunla birlikte bana yalan söyleyip onu nişanlım olarak tanınmışlardı.
"Sizde beni hiç tanımadığım bir adamın nişanlısı olduğuma ikna ettiniz ve ardından hiç tanımadığım bu topraklara insanların içine girdim. Unuttun mu bunu? " Deyince bakışlarını anında benden çekti.
"Aynı şey değil abla." Dedi kısık bir sesle gözlerimi devirdim. "Gayette aynı şey kusura bakma Göktuğ şuan onu seviyor evli olabilirim ama ilk başlarda bir yabancıydı."Diye hatırlattım.
Daha fazla konuşmadı Zelal sakinleşince elini yüzünü yıkamak için odadan çıktı. Siyam yanıma gelip oturdu. "Nasıl hissediyorsun çıkalım mı odaya biraz dinlen istersen." Dedi mide bulantım ve ciğerlerimin iyileşmemiş olması nedeniyle kendimi iyi hissetmeyince "İyi olur burası çok kalabalık." Elimi tutup kalkmama yardımcı oldu.
Bakışlar üzerime toplanınca "yoruldum biraz odaya gidip dinlenmek istiyorum." Diye söyledim. Hepsinden olumlu cümleler çıktı. "Tamam kizum sen çık dinlen bir ihtiyacun olursa seslen bize."Diyen dedeme "Tamam dedem." Siyam'ın bir eli belime diğer elinide koluma girip kendiyle birlikte onlara sırtımızı dönüp odadan çıktık.
Merdivenlere gelince yukarı doğru uzanan merdivenlere baktım. Hiç bu kadar gözümde büyümemişti. Bunu fark eden kocam "çıkabilecekmisin?" Diye sordu. Alt dudağımın kenarı dişlerimin arasına alıp ezdim.
Yaptığım hareketten anlayan kocam, beklemediğim bir hamle yaparak beni kucağına aldı. "Siyam!" Diye dudaklarımdan küçük bir çığlık koptu. "Efendim gönül bahçemin gülü." Deyip merdivenleri tek tek çıkmaya başladı. Kollarımı boynuna sarıp başımı göğsüne yasladım. "Belin ağrayacak." Bir kaç merdiveni çıkmıştık bile. "Ağrıyan belim olsun. Seni iyi ol. Bir ömür sırtımda kucağımda taşırım. Yeterki sen iyi ol yanımda ol." Son merdivene çıkınca nefesleri kesik kesik çıktı.
Sağa dönüp odamıza doğru ilerledi. "İki tekerlekli aracın her daim hazır diyorsun yani?"Başımı göğsünden kaldırıp aşk olduğum yüzüne baktım. "İki ayaklı tekerlek ne kızım. Biraz özgün ol." Diye beni kınadı.
"Güçlü Herkül'üm de, yakışıklı kaslı ve güçlü Truva prensi Hektor'um de." Kendini övdü.
Odanın kapısına gelip "şimdi bu güçlü kocana yardım edip kapıyı açabilirmisin güzel karım." Deyince kıkırdadım. Elimi kapı koluna uzatıp açtım. Ayağı ile kapıyı atekleyip sonuna kadar açtı. Kendiyle birlikte beni odaya soktu. Kapıyı ayağıyla örtüp yatağa doğru ilerledi. "Yakışıklı güçlü Herkül'üm benim." Deyip yatağa bırakmadan uzanıp yanağından öptüm.
"Ölürüm kızım sana bir gülüşüne ölürüm." Deyip gülüşmden öptü. Dikkatli bir şekilde beni yatağa bıraktı. Sırtıma bir yastık yerleştirdi. Geri çekilmeden önce şakağımdan ardından dudağıma derin ve aklımı başımdan alan bir öpücük bıraktı.
"Emrine amade bir köleyim." Deyip bir gözünü kırptı. Gelde sevme bu adamı.
"Emrime amade bir kölesin madem gel şöyle yamacıma biraz kullanayım kölemi." Deyince odanın içini sıcak gülüşü ve kahkası doldurdu. Alık alık yüzüne gülüşüne baktım. Bu adam benim kocamdı.
"Gel şöyle seni biraz seveyim." Dedim kollarımı açıp gelmesini bekledim. Bana bakıp "kedimiyim ben gel seveyim diyorsun doktor hanım." Bu defa kahkaha atma sırası bana geçmişti. Çenem yorumlana kadar sevdiğim adama gülüşümü sundum.
Yanıma gelip yatağın kenarına oturdu. Yüzüme öyle içten ve sıcak bir şekilde baktı. "Seni böyle dolu dolu gülüşüne kurban olayım." Yüzüme doğru yaklaştı dudaklarımda az önce gülüşümün kırıntıları vardı.
Sıcak ve dolgun dudaklarını benim dudaklarıma birleştirdi. Öpüşü yumuşak ve sevgi dolu her hareketi sevgisini haykırır gibi öptü. Ellerimi boynuna dolayıp kendime doğru çektim. Onun elleri ise çoktan kendine mesken eden belimde geziyordu. İki elini belime koyup dikkatli bir şekilde kaldırıp dizlerinin üzerine yan bir şekilde oturttu.
Alt dudağımı az önceki yumuşaklığı bırakıp sert şekilde emmeye başladı. Onunla olunca bütün kötü düşüncelerim yok olup gidiyor onun kollarında kendimi güvende hissediyorum. O bana verilmiş en güzel şey değerlim sevdiğim adam, kocam,yol arkadaşım, her şeyim.
Nefes nefese kalmış bir şekilde bir birimize baktık. Alnını benim alnıma koydu. Bir eli yanağımı okşamaya başladı. Bende yanağına koydum bir elimi. "iyiki benimsin, iyiki benim karımsın, iyiki seni bulup kendime katmışım." Dedi gözlerimden kalpler çıkıp onun kömür karasına karıştı.
"Iyiki benimsin, iyiki benim kocamsın ve iyiki beni bulup kendine katmışsın." Deyip dudaklarına bir öpücük bıraktım.
Huzurum, evim her şeyim olan canımın diğer yarısı kocam ona gün geçtikçe daha çok bağlanıp seviyordum.
******
Nefes nefese kalan karşımda çığlıklar atarak ıkınan hastam olan Zeynep'e "Hadi güzelim bir kez daha güçlü bir şekilde ıkın çok az kaldı." Dedim derin derin nefes alıp var gücüyle ıkınmaya başladı.
Ellerime gelen bebeğin kafası ile tebessüm ettim. "Aferin Zeynep hadi son kez ıkın." Dedim nefes nefese acı içinde çığlık atan Zeynep'in ıkınışı ile kızı dünyaya geldi.
Ne zaman doğumhaneye girsem yada bir bebeğin haberini versem o anne kadar heyecanlı ve mutlu oluyorum.
Önce göbek bağını kestim ardından minik prensesi annesinin kucağına verdim. "Minik prensesin doğdu. Çok iyi dayandın." Dedim Zeynep gözlerinden yaşlar akarak "Kızım hoş geldin." Deyip yanağından öptü.
İşte bu benim için paha biçilemez bir şeydi. Veren rabbimdi. Bizede düşen onları sağlıkla dünyaya getirmek ve ailelerine kavuşturmaktı.
Eğer bizimde bebeğimiz ölmemiş olsaydı şimdi onun içimde büyüyor oluşunu izleyecek ve hissedecektim. Zeynep ve kucağındaki minik mucisesini izlerken gözlerim doldu.
Kendimi toparlayıp son dokunuşları da halledip gerisini hemşire arkadaşlara bıraktım. Zeynep'i odaya almalarını söyledim. Ardından doğumhane den çıktım.
Kapıda bekleyen ailesi beni görünce ilk konuşan kocası Mehmet beydi. Buraya geldiğimde ilk hastam olan Zeynep ve Mehmet beyi yakınen tanıyordum. Hiç bir kontrolünü aksatmadan karısına eşlik eden Mehmet bey "Karım ve bebeğim nasıl?" Dedi Mehmet beye tebessümle "Tebrik ederim Mehmet bey bir kızınız oldu. Kızınız ve eşiniz gayet iyi durumdalar birazdan hemşire arkadaşlar odaya alacaklar. Bende kontrole geleceğim. Geçmiş olsun." Dedim.
"Çok şükür Allah'ım." Dua etti ve "Allah sizden razı olsun doktor hanım Allah gönlünüze göre versin." Diye banada güzel dualarında yer verdiler.
"Teşekkür ederim." Deyip yanlarından ayrıldım.
Odama doğru ilerleyip kapımı açtım. İçeri girince masamda gördüğüm bir demet kara gülle dudaklarıma kocaman bir tebessüm yer etti. Hızlı adımlarla masamda duran güllere doğru yürüdüm. Bir kaç adımdan sonra masama ulaşıp gülleri kucağıma aldım.
Burnuma doğru götürüp eşsiz gibi kokan güllerin kokusunu içime çektim. Bunu bir kaç kez tekrarladıktan sonra geri çekip güllerin kenarında duran minik zarfı aldım.
Minik zarfı açıp içindeki kartı gözlerim önüne serdim. Okuduğum her sözde kalbim yerinden çıkacak gibi oldu.
"Sevgilim okyanus gözlü sevdiğim. Yeniden işinin başına döndüğün için tebrik ederim. Seni her daim seven ve her dakika özleyen kocan. Seni çok seviyorum Güzel karım." Diye yazmıştı.
Evet yeniden işimin başına bugün dönmüştüm. O kötü günlerin üzerinden bir ay geçmişti. Ve ben yeniden hastahanede yerimi almış ve bana büyük bir hoş geldinle gelen Zeynep'in doğumuydu.
Geldiğim gibi Zeynep'in doğumu başlamıştı. Doğumhanede olduğum için çiçekleri yeni görmüştüm. Cebimdeki telefonu alıp koltuğa oturdum. Kucağımda bir demet kara gülle yüzümdeki kocaman gülümseme ile kocamın numarasını çevirdim.
Bir kaç çalıştan sonra "Sevgili karım." Diye açtı. Sesinin tınısı kalbimin hızla çarpmasına neden oldu. "Sevgili kocam."Diye karşılık verdim. Karşı taraftan memnun çıkan ses tonuyla "kocam diyen sesine kurban." Sandayemde eriyip bitmeme ramak kaldı diyebilirim. Bir insan nasıl böyle güzel sevebilir.
"Güller için teşekkür ederim." Dedim
"Sana layık değil ama beğendiysen seni mutlu ettiyse o bana yeter."
"Çok güzeller ve çok beğendim ve çok mutlu oldum." Dedim
"Senden güzel değiller Açelam."
"Şımartıyorsun beni Siyam ağa."
Karşı taraftan duyduğum kahkasına içimi çektim.
Çok güzel gülüyordu zalımın oğlu.
"Şımar güzelim sen bir bana Şımar ses edersem namerdim." Yerim ki ben bunu.
"Çok nazlı olur tepene çıkarım."
"Nazına da niyazına da boynum kıldan ince."
"Yaaa Siyammm."diye kedi gibi mırıldandığım.
"Kurban olduğum."Dedi
"Başıma gelen en güzel şeysin."
"Başıma gelen en güzel şeysin."Diye beni tekrarladı.
Bir kaç dakika daha konuşup vedalaşmış telefonu kapattık.
Bütün gün muayine ve kontrollerle geçmişti. Akşam çıkış saatime gelince hazırlanıp güllerimi de alıp odamdan çıktım. Hastahane çıkışına doğru ilerlerken yanımda bir gölge belirdi. Ardından bir ses "ooo güller çok güzel çıkıyormusun?" Diye soran adama döndüm.
Aynı hastahanede çalıştığım genel cerrah olan Murat Keskin den başkası değildi.
"Teşekkür ederim ve evet çıkıyorum. Sizde galiba çıkıyorsunuz." Dedim yürümeye devam ederek oda benimle birlikte yürüdü.
"Evet bugün çok yorucu bir gün geçti üç ameliya girdim. Yorgunluktan ölüyorum." Dedi
"Bu arada hoş geldin yeniden ve büyük geçmiş olsun. Şimdi nasılsın?" Dedi içten bir sesle Murat 30 yaşında sarışın yeşil gözleri olan uzun boyu ve yakışıklı bir çehresi vardı.
Hastahanede bir çok bekar hemşire ve doktorun dikkatini çekiyor ve ilgiyi üzerine toplayan biriydi.
"Teşekkür ederim. Şimdi daha iyiyim mesleğimi ve hastalarımı özlemişim bu bir ay bana mesleğimi nasıl aşkla yaptığımı hatırlattı." Elimdeki gülleri göğsüme bastırıp çıkış kapısına vardım benimle birlikte Murat beyde çıkış kapısından çıktı.
Etrafa gözlerimi gezdirdim ama beklediğim kişiyi bulamadım. Gülleri sol koluma alıp çantamdan telefonumu çıkarmaya başladım. Tek elimle karıştırdığım çantamda telefonu bulamadım.
"Yardımcı olayım." Diyen Murat beye baktım. Elimdeki çiçekleri göstererek "ver tutayım yoksa çantanda aradığını bulamayacaksın." Dedi samimi bir şekilde.
"Zahmet olma-" Lafımı bölüp elimdeki çiçekleri aldı. "Zahmet falan olmaz." Dedi. Sadece tebessüm ile karşılık verdim.
Tam ben telefonumu aramaya başlarken çantamın içinde telefon müziği çalmaya başladı. Telefonu çıkarıp ekranda görünen isimle anında cevap verdim.
"İki dakika ya oradayım güzelim." Diye direk konuştu. "Çıktım bende bekliyorum." Deyip telefonu kapattım. Çantama attım telefonu Murat beye döndüm. Ciddi bir şekilde bana bakıyordu. Bakışlarından pek bir şey anlamasamda umursamadım.
Önümüzde duran araçla bakışlarım oraya kaydı. Gördüğüm kişiyle gözlerimin içi güldü resmen. Kalbim tekledi her defasında bunu nasıl başarıyor inanın bende bilmiyorum.
Arabadan inip yanıma geldi. Elini belime atıp yanağımdan öptü. "Hoş geldin." Dedim.
Geri çekilip yanımda duran Murat beye ters ters baktı. "Hoş buldum güzelim." Dedi bakışları bende değil Murat bey deydi. Bir Murat beye bir elinde güllere bakıyor ve gittikçe kaşları daha çok çatılıyordu.
Bakışları beni korkutmadı değil. Bir nefes alıp onları tanıştırmam gerekti. "Siyam Murat bey hastahenemizin doktorlarından biri." Dedim. Bu defa Murat beye baktım. "Eşim Siyam Bozdağ." Deyip ikisini tanıştırdım.
Elleri bir birine tokalaşmak için kaldırdılar ikisinin de bakışları bir fırtına kadar sertti.
Ne yapıyordu bunlar o bakışlar da neyin nesiydi? Ikiside elini çekmeye niyetli değildi. "Memnun oldum Murat bey." Dedi ama sesi ve bakışları asla memnun olmadığını belli ediyordu.
"Bende Siyam bey." Dedi Murat bey bu tokalaşma ve bakışları ayıran ben oldum. "Murat bey yordum sizi çiçekleri alabilirmiyim." Dedim Murat bey elindekileri bana uzattı. "Teşekkür ederim Murat bey." Az önce Siyam'a baktığı sert bakışlar bana bakınca yoktu. "Önemli değil yarın görüşürüz iyi akşamlar." Deyip Siyam'a da baş selamı verip arkasını dönüp gitti.
Bakışlarım giden adamda takılı kaldı. "Kim bu sıfatını siktiğim herif." Diyen Siyam'a ışık hızıyla döndüm. "Ne diyorsun Siyam?" Dedim kaşlarımı çatarak gözlerindeki öfke ve sinir bir ifade vardı. "Kim bu niye yanında? Neden çiçeklerin bu adamın elinde Açela?" Diye çıkışınca dumura uğradım.
"Murat bey bu hastahanede çalışıyor. Telefonumu çantamda bulamayınca bir elim dolu olunca nezaketen çiçekleri ona verdim." Dedim "sikerim nezaketini." Diye dişlerinin arasında tısladı. "Ağzını topla küfür etme."
Yanından geçip arabaya doğru ilerledim. "Bir daha bu adamı senin yakınında görmeyeceğim Açela." Adımlarım arabanın kapısının önünde durdu. Topuklarım üzerinden dönüp "Ne saçmalıyorsun Allah aşkına." Dedim
"Duydun Açela bu yavşak adamı bir daha yanında görmeyeceğim uzak duracaksın." Dedi bütün sinirlerimi alt üst etmeye yetmişti. "Allah Allah neden miş o?" Sesim sinirli çıkmıştı. Arabanın kapısını benim için açtı. "Geç otur ve o adamı gözüm tutmadı." Dedi afkellenmeme neden oldu.
Sırtımı dönüp arabadan uzaklaşıyordum ki bileğimden tutan parmaklar engel oldu. "Nereye gidiyorsun?" Dedi çatık kaşlarının ardından "Seninle gelmiyorum bir taksiye binip eve gideceğim."Dedim. "Ne taksisi ne demek seninle gelmeyeceğim delirtme beni bin şu siktiğim arabaya." Diye tısladı yüzüme.
"Asıl sen beni delirtme Siyam ve şu bozuk ağzını düzelt." Deyip bileğimi elinden çekmeye başladım. Lakin öyle sıkı tutmuştu ki çekmek ne mümkün.
"Açela bin şu araba!" Sesi bir tık yüksek çıkmıştı. Etrafıma baktım daha fazla rezil olmamak için bindim arabaya ve ona fırsat vermeden sert bir şekilde kapattım kapıyı.
Kemerimi takmadan önce güllerimi arka koltuğa koydum. Siyam'da kendi tarafına binip arabayı çalıştırıp hızlı bir şekilde çıkardı hastahaneden.
İkimizde suskunluğumuzu eve gidene kadar sürdürdük.
Siyam ile tartışmamız eve gelip bir süre daha devam etti. Ardından kapıyı sertçe çekip Zelal'in yanına gittim. Hep birlikte yemek yiyip canlarımızı içmiştik. Bugün sınav sonuçları açıklanacaktı. Şimdi bilgisayar başımda Robar, ben, Zelal ve küs olduğum kocam.
"Çok heyecanlıyım yenge. Her an kalpten gidebilirim." Dedi titreyen sesiyle. "Bende en az senin gibi merak ediyorum sonucu."Dedim.
"Tamam sakin ol Zelal'im sonuç ne çıkarsa çıksın biz senin yanındayız."Diye destek oldu Robar "yaaa abiii." Deyip Robar'a bir kedi gibi sırnaştı. Robar kollarını omzuna atıp kendine çekti. Başından öptü.
"Gözlerimi kapatacağım ilk siz bakın." Dedi heyecanla yerim onun bu hallerini. Bu meraklı ve stresli bekleyişi bende biliyordum.
Şimdi kendimi o günkü gibi hissediyorum.
"Ay çıktı sonuçlar bilgilerini gir biz bakalım." Dedim başını salladı. Bilgilerini girip gözlerini hızla elleriyle kapattı.
Ekrana yaklaştım benle Robar ve Siyam'da yaklaştı. Gördüğüm puanla gözlerimi bir kaç kez kırptım ağzım açık bir şekilde bakıyordum. "Oha!" Diye şaşkınlığını dile getirdi Robar.
"Kimin kardeşi. " Dedi Tripli olduğum kocam.
Gözlerimden bir yaş aktı. Zelal'e döndüm. "Tebrik ederim ilk beşe girmişsin." Diye bağırdım sevinçle ve Zelal'e sıkıca sarıldım.
"Ne... ne dedin yenge?" Dedi titreyen sesiyle "kuşum çok iyi bir puan almışsın gurur duyuyorum seninle." Dedim kollarımdan çıkıp ekrana koştu.
Kendi gözleriyle bakmak istedi. "Oha bunu ben bile beklemiyordum." Dedi ve Siyam'ın kollarının arasına girdi. "Aferin sana güzelim. Akıllı kardeşim."deyip şakağından öptü.
Zelal hayallerini gerçekleştirmek için ilk adımı atmıştı. Ve büyük bir başarıyla. Rabbim kimsenin emeğini boşa çıkarmasın.
Eve bir bölümün daha sonuna geldik.
Normalde atmayacaktım. Ger cekten verdiğim emeğin karşılığını alamayınca üzülüyorum. Gelip okuyorsunuz eyvallah Allah razı olsun.
Ama bir oy ve yorumu çok görmeyin.
Çokça seviniyorsunuz.
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 47.93k Okunma |
3.56k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |