
MERHABALAR SEVGİLİ OKURLARIM NASILSINIZ?
YENİ BÖLÜMLE GELDİM.
OKUYUP YORUMLARDA BULUŞALIM.
YILDIZ VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEZSENİZ SEVİNİRİM.
HATALARIM VAR İSE AFFOLA
KEYİFLİ OKUMALAR 🌺❤️
Oy limitimiz 60 yorum 20 canlar.
ACININ TADI
Günler bir birini kovalarken zaman su gibi akıp gidiyordu.
Yüreğimde acı belki zamanla benden uzaklaşıyordu. Ama en ufak bir anıda acıyı ilk günkü gibi yaşıyordum.
Aynanın karşısında ellerim istemsiz olarak düz karnıma gitti. Kalbime bir ok saplandı ve kasıklarıma giren ağrı ile gözlerim doldu. İki büklüm dizlerimin üzerine çöktüm. Acım geçmiyordu.
Bakışlarımı karnıma diktim sanki bebeğim oradaymış gibi "Özür dilerim... özür dilerim annen seni koruyamadığı için affet anneni olur mu?" Çenem soğuk bir havanın etkisinden farksız titremeye başladı. "Annen kendini hiç affetmeyecek bebeğim." Dedim dudaklarımdan acı dolu bir hıçkırık koptu.
Canım acıyordu. Ben bebeğimi hissetmeden kaybetmiştim. Odanın kapısı çalınmadan açıldı başımı o tarafa çevirdim. Yüzüme baktı ağladığımı görünce ağır adımlarla yanıma vardı. Yaşının verdiği ağırlıkla yanıma oturdu.
Elini kaldırıp yüzüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Ay yüzlü güzel gelinim." Dedi Sultan babaanne.
"Babaanne canım niye bu kadar yanıyor?" Dedim benimle birlikte onunda gözleri doldu. Birden beni sinesine çekip göğsüne yatırdı.
Bir eli saçlarımı okşadı diğer eli belimi okşadı. "Ah benim güzel kızım, nasıl acı çektiğini görmüyor muyum sanıyorsun. Yüzün gülüyor etrafına neşe saçıyorsun ama gözlerinin kederini işte onu gizleyemiyorsun." Kollarının arasında göz yaşlarım ve hıçkırıklarım çoğaldı.
"Sakın gizlemede ağla,dök, bağır,çağır ama içine atma. İçine atarsan buyur dağ olur o vakit odağı yıkmak zor olur. Yıktığın vakitte bir enkaz dışında bir şey kalmaz." Dedi güney doğu şivesiyle. Saçlarımı okşayıp öptü.
Yaşının verdiği yaşanmışlıkla konuşmaya devam etti. "Bu yaşlı kadın kocasını, iki evladını,bir torununu, birde senin bebeğinin ölümünü gördü. Keşke onlardan önce ben gitseydim de evlat acısı yaşamasaydım. İlk oğlum öldüğünde daha hayatının baharındaydı 19 yaşında şehit oldu benim Baran'ım 30'unda olan Halil'im kandavası uğruna canını verdi. Onları büyüttüm ben ellerimle yedirdim içirdim. İkisini de toprağa verdim hele Baran'ım öyle bir evlattı ki saygısında sevgisinde o yaşta her kes ona hayrandı. Her kesin sevdiği saydığı oğlumu rabbim benden çok sevmişki onu erkenden benden aldı. Asla isyan etmedim. Verende alanda kurban olduğum Allah’ım dedim. Canım yanmadımı yandı hemde öyle böyle değil. Onunla öldüm sandım. Ardından Halil'i verdim toprağa onunla da bir diğer yarımı kaybettim." Dediğinde göğsünden ayrıldım. Yaşlı gözlerinde keder ve hüzün vardı. Benim ağlamalarım sessiz göz yaşlarına döndü.
Onunda gözlerinden yaşlar akıyordu. En büyük acıyı o yaşamıştı ve nasıl dayandı? Nasıl bir teslimiyetti Allah'a bende annemi babamı kaybettim ama küçük olduğum için çok bilemedim büyüdükçe yokluklarını daha çok hissettim.
Peki Sultan babaanne iki tane Aslan gibi evladını toprağa verirken nasıl böyle durabildi?
"Evlattan sonra torunum Azad'ımı kan davasına verdim toprağa daha 17'sinde verdim. Evlat nasıl yaktıysa canımı torunumda öyle yaktı yüreğimi. Azad aynı Baran amcasına benziyordu. Ela gözleri vardı uzun boylu huyuda aynı Baran dı. Oda gitti Allah bana onun acısını da yaşattı." Durdu yüzüme baktı o günleri yeniden yaşıyordu.
Elini göğsüne koydu. "Ha burası varya öyle acılara dayandı öyle yandı ki her defasında öldü biraz. Sonra en büyük destekçimi yol arkadaşımı kocamı kaybettim. Berzan ağa ölünce onunlada öldüm sanma şuan burdayım. Ruhum öldü onlarla ama yaşamaya devam ediyorum. Sende yaşayacaksın kızım acını gömeceksin rabbim sana onu nasip etmediyse vardır bir bildiği öyle uygun gördü deyip şükredeceksin." Elini karnıma koyup konuşmaya devam etti.
Ağzımı açıp konuşamadım bile onun acısının yanında. "Veren yine rabbim sakın ümidini kesme daha da kendini harap etme. Çok şükür sağlığın yerinde rabbim nasip ederse alırsın kucağına evladını. Onun için üzme daha fazla kendini şimdi kalk toparlan güzel kızım. Unutma derdi veren Allah dermanı yine veren Allah. Sakın ümidini rabbinden kesme." Deyip alnımdan öptü.
Ona destek olarak yerden kaldırdım. "Babaanne nasıl dayandın bunca acıya." Dedim. Buruk bir tebessüm belirdi dudağının kenarında. "Dayandığımı kim söyledi? Sadece benimde gideceğim günü bekliyorum. O vakte kadarda torunlarımla yaşayıp onların mutluluğuna ortak oluyorum. Kurban olduğum Allah'ım bir daha yaşatmasın ne size nede bana bu acıyı." Dedi boynuna sarıldım. "Teşekkür ederim babaanne Allah seni başımızdan eksik etmesin." Deyip yanağına sulu bir öpücük bıraktım.
"Allah güzel gönlüne göre versin." Deyip ayrıldı benden. "Aminnn babaanne." Dedim ve yavaş adımlarla odadan çıktı.
Kendimi banyoya atıp önce içim dışıma çıkana kadar ağladım. Ardından rahatlamış bir şekilde duştan çıkıp odaya geçtim. Üzerime bir şeyler giyip yatağın içine girdim. Kendimi yorgun bir şekilde uykunun derinliklerine bıraktım.
*****
O gün Sultan babaanne ile konuştuktan sonra kendimi daha iyi hissetmeye başlamıştım. Aradan geçen üç günün ardından bugün Jehat'ın ve Dicle'nin istemesi vardı. Siyam ve Hüseyin baba önce onların istemesi olacak demişti.
Ve bugün o gün. Konakta hummalı bir çalışma vardı. Ayfer hanım bu süreçte bana karşı daha ılımlı bir yol almıştı. Eltisinin ve gelini olarak istediği kızın bana yaptıklarından sonra yüzünde bir pişmanlık vardı.
Siyam'ın anlattığına göre Evin'i ele verende oymuş. Siyam'ın ayaklarının önüne atmış. Siyam dan af dilemiş ama Siyam geç kaldın diye kestirip atmış. Yüzünde pişmanlık gözle görülecek şekilde belirgindi. Ama Siyam gibi benimde ona karşı olan duvarlarım bir anda yıkılıp gitmeyecek şekildeydi.
Zaman bizim için neyi gösterir bilmiyorum. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Üzerime siyah bir elbise giyindim. Hemen diz altımda bitiyordu V yaka şeklinde minik bir dekoltesi vardı. Önünde gold rengi düğmeler vardı. Saçlarımı şu dalgası yapıp yoğun olmayan bir makyaj yaptım. Kırmızı rujumu sürüp hazırdım. Giyinme odasından siyah tek bant şeritli olan topuklu ayakkabımı alıp yatağın kenarına oturdum.
Ayakkabıları ayağıma geçireceğim vakit Siyam üzerinde siyah marka olan sık bir takım vardı. Karı koca yine aynı uyumu yakalamıştık. Ceketini üzerine geçirmeden yanıma gelip önümde diz çöktü. "Bana bırak güzelim." Deyip elimdeki ayakkabının bir tanesini önce sağ ayağıma geçirdi. Bileğimden öpüp çapkınca göz kırptı.
Sol ayağımı bu defa dizine koyup ayakkabıyı giydirdi. Onuda öptü ama indirmedi ayağımı ve eli bileğimden yavaşça yukarı doğru çıktı. Bu hareketi ile bacaklarından kasıklarıma doğru bir sızı yüklendi.
"Siyam." Dedim kısık çıkan sesimle.
Bu halim ve ses tonum hoşuna gittiğini belli eden bir hareket yaptı. "Söyle güzelim." Eli bacak arama doğru ilerledi.
"İnmemiz gerekiyor." Eli kalınlığımın üzerinde durup hafifçe okşamaya başladı. Gözlerim arkaya doğru kayar gibi oldu. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp ısırdım.
Parmakları hassas noktamda durunca "Siktir." Diye bir küfür savurdu.
"Açela bence biz gitmeyelim."Dedi bu öyle bir arzuyla söyledi ki gözlerindeki koyuluk daha da karardı. "Hazır kimse evde yok ken ben seninle bir güzel ilgileneyim." Deyip ayağımı dizinden indirdi. Eli hala mahrem yerimde oyalanıyordu.
Bana doğru yaklaşıp çıplak boynumdan öpmeye başladı. Öpücükleri aklımı başımdan almaya yetti bütün hassasiyetim yok oldu. Kendimi onun öpücüklerine ve dokunuşlarına bıraktım.
Kulak mememi dişlerinin arasına alıp ısırınca inlemem kaçınılmaz oldu. Belimden tutup yavaşça yatağa yatırdı eli kasıklarımda dolaştı dudakları boynumu ve ordan açıkta kalan göğsüme kaydı.
Biz ne yapıyorduk aşağıda insanlar bizi beklerken burda durmuş Siyam'ın dokunuşlarında kayboluyordum. Siyam'ı tam itecek ken odanın kapısı çalındı. Ve hızlı bir şekilde Siyam'ı üzerimden ittim. "Basıldık." Dedim yataktan doğruldum. Elim ayağım panik içinde ne yapacağımı şaşırdım.
Bakışlarımı yatakta uzanan dünya yansa umrunda olmayan kocama baktım. Ellerini başının atına koymuş ve ıslık çalarak beni baştan aşağı süzdü. "Çok seksisin karıcım hele böyle panik hallerin yok mu, işte o vakit seni nefessiz bırakacak şekilde öpmek istiyorum. Sevmek istiyorum. Sevişmek istiyorum saatlerce günlerce." Deyip alt dudağını beni baştan çıkaracak bir seksilikte yaladı.
"Oldu bende robotum ya!" Dedim arkamı ona döndüm aynada dağılmış halimi düzelttim. Kapıya doğru ilerledim, kapıyı açınca karşımda Zelal'i gördüm. Kızarmış gözleri ağladığını belli ediyordu. "Zelal neyin var güzelim?" Anında bütün modum değişti.
Az önce kocamla yaşadığım sıcak dakikalar şimdi yerini telaş ve soğuk bir hava aldı. Dudakları titreyen Zelal konuşmaya başladı. "Yenge okulum belli oldu. Diyarbakır DİCLE Üniversitesi hukuk bölümünü kazandım." Deyip boynuma atladı.
Okul puanı yüksek olmasına rağmen çok uzak bir şehire gitmek istemeyip tercihini yakın şehirlerde yapmıştı. Ailesinden uzak bir yerde okumak istememişti ve önümüzdeki haftadan sonra artık nişanlı biri olacağını söylemiş karşı tarafida düşünerek DİCLE Üniversitesi ilk tercihi olmuştu. "Çok sevindim güzelim tebrik ederim. Gurur duyuyorum seninle her şeye rağmen dimdik durup hayallerine sırtını dönmediğin için." Dedip yanaklarından sulu sulu öptüm.
"Yaaa yenge yanaklarım kırmızı ruj oldu." Diye söylendi hain görümce. Yanağına bakıp kıkırdadım. "Mühürledim kızım seni önce kendime." Deyip göz kırptım ve benimle birlikte oda gülmeye başladı.
Biz gülerken belime sarılan kolla başımı çevirdim. Gözleri gülüşüme ve kırmızı dudaklarıma kaydı. "Hayırdır?" Deyip bakışlarını Zelal'e çevirdi. Gözlerinin kızarıklığını görünce alnındaki damarlar ortaya çıktı.
Belimi bırakıp Zelal'in yanına geçti. "Sen niye ağladın? Ne oldu? Biri bir şey mi dedi?" Üst üste sorduğu sorulara Zelal hemen başını iki yana salladı.
"Bir şey oldu ama güzel bir şey oldu. Diyarbakır DİCLE Üniversitesini kazandım." Deyip abisine içten bir gülümsemeyle sarıldı.
Anında Siyam karşılık verdi. "Çok mutlu oldum güzelim senin adına çok mutluyum. Tebrik ederim." Deyip başından öptü.
Geri çekilen Zelal "eee alırım artık bir araba hediyeni." Dedi gözlerini bir kaç kez kırpıştırdı. Masum masum abisine bakan kızı içime sokasım geldi. Geldiğim ilk günden beri yanımda olan beni yengeden çok ablası gibi gören kıza ayrı bir sevgim vardı.
"Ne arabası? yok sana araba." Zelal dudaklarını aşağı doğru büktü. "Yaa abi ama söz vermiştin." Dedi ağlamaklı çıkan sesiyle. "Hiç dudağını bükme yok sana araba maraba." Dedi ve Zelal'e arkasını döndü.
Bana bakıp bir gözünü kırpıp odaya geçti. "Açela hadi güzelim İnelim aşağıya." Elime verdiği çantam ve kendi ceketini giydi. Zelal ile birlikte merdivenlerden indik. "Bende gider nişanlım olacak adamdan isterim. O bana alır." Diyen Zelal merdivenin son basamağını inmişti.
"Ne dedin ne dedin?" Diye resmen gürledi. Zelal'i az önce kızdıran kendisiydi. Ve şimdi abisini delirtecek bir şey söylemişti.
"Duydun abicim. Sonuçta eşim olacak alsın karısına bir araba dimi?" Dedi tatlı tatlı ama karşısında ki abisi azgın boğa gibi kızarmış ve sinirlenmişti. "Senin o eşim diyen dilini keserim. Vermiyorum lan seni o herife." Dişlerini sıkarak konuştu.
Zelal dudaklarını bir birine bastırdı. Ve koşarak gitti. Gitmeden bana göz kırpmayı ihmal etmemişti. Zelal'in böyle bir şey yapmayacağını bende Siyam da biliyordu.
Ama Siyam'ı kızdırmak hoşuna gitmişti Zelal'in onun için damarına basıp kaçmıştı.
Kıkırdayıp yanağından öptüm. "Oyyy kız kardeşini de kıskanırmış." Deyip yanağından bir makas aldım. Ters bakışları beni bulunca kahkaha attım. Ve yanından geçtim. "Gelecekteki kızıma acıyorum." Dedim peşimden gelip elini belime attı benimle birlikte yürüdü dış kapıya doğru. "O neden miş?" Dedi.
"Kızımıza erkek sinek eli deydirtmeyeceksin de ondan." Yan profiline baktım dudakları kıvrılmış aşık olduğum sol gamzesi ortaya çıkmıştı.
Sesli bir iç çektim. Aşığım ben bu adama öyle böyle değil.
"Hele biri yaklaşın benim pamuk kızıma bak onları bu gezegenden bile silmiyormuyum." Bana bakıp bir gözünü kırptı.
Çok yakışıklıydı çok.
"Kapına gelip elini tuttuğu çocukla baba bu benim sevdiğim dediği anki yüzünü görmeyi öyle çok istiyorum ki; ah o günleri bir an önce görmek istiyorum." Dedim.
"Ha sen hemen kızımızı vermeye razısın. Ulan önce ben o çocuğu ve yedi ceddini silerim. Sonra o kızımın bacaklarını kırarım varmı lan beni babasını bırakıp elin herifine varmak." Sonra başını iki yana silkeledi. "Düşüncesi bile bütün tüylerimi diken etti."
Başını karnıma doğru indirdi. Sanki karnımda bir çocuk varmış gibi konuşmaya başladı. Ağzım açık bir şekilde kocama bakmakla yetindim.
"Bak kızım ben seni kimseye vermem ve paylaşamam. Sakın böyle bir hata yapıp karşıma bir adamla çıkma. Bu babanın yüreğine iner." Deyince kahkaha attım.
"Ne gülüyorsun? Kızımla konuşuyorum burda." Elini tutup hızlıca yürüdüm. "Çok seviyorum seni koca adam." Deyip arabaya bindik.
******
Yazardan
Bozdağ ailesi ve aşiretin önde gelen yaşlı kesimlerden dört ağa daha onlara katılmıştı.
Adar'ın babası,Berdan Yıldırım ağa,
Seyhan'ın babası,Ömer Safiroğlu ağa, Mahmut Acı ağa ve Şahin Kaya ağa da onlara eşlik etmişlerdi.
Kara konağı da en az Bozdağ konağı kadar büyük ve gösterişliydi. Barış sağlandığını ağaların gözleri önünde olması gerekiyordu. O neden bir çok agada bu istemede vardı.
Erkekler büyük salonda ağırlanmış. kadınlarda başka bir salonda ağırlanmıştı. Erkeklerin olduğu salonda gerginlik vardı. İki tarafında bu işe gönlü olmayan aile üyeleri vardı.
Ağaların en yaşlısı olan Şahin ağa konuşmaya başladı. "Öncelikle bizi böyle önemli bir güne davet ettiğiniz için teşekkür ederiz." Diye diğer ağaların da adına konuşmuştu. "Hoş gelmişsiniz ağalar." Diyen Diyar ağa,Ahmet ağanın babası, Demir'in dedesiydi.
Şahin ağa "Hoş bulduk ve sizin adınıza da çok mutlu olduk. Sonunda bu kandavasına bir son verdiğiniz için. İki tarafta çok kayıp verdi. Düşmanlık bitti Allah kalanlarda sağlık, sıhhat,akıl ihsan eylesin." Dedi.
Çoğu kişiden "amin." Kelimesi duyuldu. "Bu barışı da bir düğün ile taçlandıralım aradaki husumet sonsuza kadar kalksın istedik. Benim küçük oğlan Dicle kızımıza gönlünü kaptırmış iki tarafta bir birine sevdalanmış." Dedi Hüseyin ağa. Hüseyin ağa'nın hemen yanında oğulları Siyam,Robar ve Jehat vardı.
Hemen karşılarında Diyar ağa ve oğlu Ahmet ağa onun yanında ise Demir ve Devran vardı. Bu işte başı yanan Demir ve Zelal'den başkası değildi.
Demir yinede en çok Zelal'e kızıyordu. Eğer o zorlamasaydı onunla evlenmeyecekti. Kendi düşünmeden ateşe atmasına çok sinirliydi. O dik başlılığı ile ona çok çekktireceğini ilk gördüğü anda anlamıştı.
"Her iki tarafta yeteri kadar üzüldü. Artık çocuklarımız daha rahat yaşasın kin gütmesin kan aktırmasınlar." Dedi Ahmet ağa. Bu barışa en çok sevinen şüphesiz ki Hüseyin ve Ahmet ağaydı.
Hüseyin ağa küçük oğluna Dicle'yi çağırmasını söyledi. Devran anında yerinden kalktı ve hanımların olduğu yere geçip kızgın olduğu ablasını çağırdı.
Dicle ile annesi Behice hanım ve Sultan babaanne,Ayfer hanım,Zelal ve Açela da birlikte erkeklerin olduğu salona geçtiler. Altı kadında odadaki yerini almıştı. Dicle'ye kahve yapmasını istemişlerdi. Dicle uzun siyah saçları ela gözler vardı. Esmer güzeli uzun ve belirgin vücut hatları olan bir kızdı.
Mutfağa geçip kuzenleri ile birlikte kahveleri hazırlayıp odaya geri dönmüştü. Önce büyüklerine ikram etti. En sona Jehat'ın fincanını önüne bıraktı.
Annesinin yanına köşeye geçip oturdu. "Evet ağalar bu barışı güzel bir şekilde halledelim. Ahmet ağa kan davasına rağmen çocuklarımız bir birini sevmişler bizede onlara köstek değil destek olmak düşer. Senin kızın benim evimde asla bir kanlı olarak değil bir diğer kızım olarak gelecek. Onu ne Zelal'im den nede Açela kızımdan ayrı koymam koyana da izin vermem." Dedi Açela bakışlarını önce Kocasına ardında Hüseyin babasına çevirip gülümsedi.
"Allah’in emri ile peygamber efendimizin kavli ile kızın Dicle'yi oğluma eş olarak istiyorum." Dedi Hüseyin ağa.
Ahmet ağa önce babası Diyar ağaya baktı. "Senin kızın sen ver kararını." Diye oğluna verdi sorumluluğu. Çünkü onun hakkıydı. Ahmet ağa kaçan kızına yinede formalite olarak sordu. "Sen ne dersin kızım?" Dedi Zelal bu harekete gözlerini devirdi. Bu halleri onu sinir ediyordu. Sanki kimsenin hayatının içine etmemiş gibi Dicle ve abisine bilenmişti.
Onlar yüzünden kendi hayatını tanımadığı bir adamın eline vermişti. Odaya ilk girdiğinden beri bakışları tek kişi üzerindeydi. Demir Kara aynı şekilde Demir de kaçamak ama sinirli bakışları Zelal'in üzerindeydi.
Zelal kendini beğenmiş bir şekilde dudağını kıvırdı. 'Sen görürsün' der gibi meydan okuma vardı.
Demir'in kısık kahve gözleri Zelal'in ona attığı meydan okuma bakışını ve dudağının küstahça kıvrılışındaydı. 'Nasıl bir belaya bulaştım.' Dedi kendi içinden. Onların bakışmasını kesen Dicle'nin verdiği cevap oldu. "Sen nasıl uygun görürsen baba." Dedi.
Ahmet ağa "kızım önce Allaha sonrada size emanettir. Allahın izniyle verdim gitti hayırlı olsun." Dedi ve kahveler içildi. Dicle ve Jehat yan yana geçtiler. Yüzüklerini en yaşlı olan Şahin ağa taktı.
"Allah huzurunda yüzüklerinizi taktım. Allah tamamına erdirsin." Deyip dualar okuyarak yüzükleri kesti. Eller öpüldü tek tek kutlandı. Saatler ilerledi tatlılar yenilip içildi.
Zelal lavabo için kalkıp çıkmıştı odadan. Bir kaç dakika sonra peşine Demir de çıktı.
Zelal işini halledip lavabodan çıkınca karşısında gördüğü kişiyle önce bir afalladı. Ardından kendinden emin bir şekilde dik durdu.
'Ne var.' Bakışı attı Demir'e.
Demir bir adım ona yaklaştı. "Sen ne ayaksın kızım." Dedi Zelal bir kaşını yukarı kaldırdı. Baştan aşağı bir alıcı gözüyle Demir'i süzdü. "Hiç kocam olacak adama bakıyorum ve ben senin kızın değil karın olacak kişiyim Demir ağa." Karşısındaki adamı kudurtma niyetindeydi.
"E beğendin mi bari kocan olacak adamı?" Dedi elini pantolunun cebine koydu. Karşısında ki kızı süzmeye başladı. Bakışları yüzüne çıkınca her bir detayını inceledi. Kavruk buğday tenli siyah gözleri küçük bir burnu, kalın siyah uzun kaş ve kirpikleri vardı. Dolgun etli kalp şeklindeki dudaklarında biraz fazla oyalandı.
Ve bu yutkunmasına neden oldu.
"Beğendim beğendim de yanıma yakışırmısın bir dönde öyle bakayım." Deyince Demir'in kaşları çatıldı. "Ha sen diyorsun ben bu adamı nasıl deli edeyim de üstüme saldırsın." Bir adım daha yaklaştı ve Zelal ile arasındaki mesafeyi kapattı. "Ne yapıyorsun sen?" Diyen Zelal oldu.
Bu defa dudakları kıvrılan Demir oldu. "Hiç karım olacak kadına bakıyorum." Deyip göz kırptı. Zelal'in az önce kullandığı kelimeler dönüp dolaştı onu buldu. Ama aynı şekilde karşılık verdi. "E beğendin mi karın olacak kadını?" Diye sordu.
Demir'in dudakları daha çok kıvrıldı. Başını biraz daha yaklaştırarak yüzüne baktı. Bu yakınlık ikisininde yutkunmasına neden oldu.
Demir başını sola doğru eğip Zelal'in kulağına doğru konuştu. Nefesi Zelal'in boynuna değince put kesilmiş gibi öylece dönüp kaldı.
Zelal'in kokusu Demir'in ciğerlerine yol aldı. Mistik çiçek gibi ama yasemin kokusu daha yoğundu. "Beğenmek ne kelime başımı döndürecek bir güzellikte." Deyip geri çekildi.
Zelal'in bu donmuş haline keyifle geri çekilip serseri bir şekilde gülüp yanından geçti. Giderken "Haftaya ellerinden kahvemi içmeye geleceğim küçük Karam." Dedi ve ilerledi.
"Zıkkımın kökünü içireceğim ben sana." Diye bağırdı öfkeyle.
"Zehir olsa içeceğiz artık elinden." Deyip gözden kayboldu.
Ayaklarını hırsla yere vurarak ordan uzaklaştı Zelal.
******
Açela
Yorgunluktan gözlerimi açamayacak durumdayım. Son hastamı da uğurlarken yorgunca bıraktım kendimi koltuğa.
"Ne aksiyonlu bir gündü Açela hanım." Dedi benimle çalışan tıbbi sekreter Sezen. Sabah hastahaneye giriş yapmamla iki sezaryen bir vajinal doğum toplam üç yeni mucizeye şahit olmuştum. İki tanede rahim miyonları ve rahim içi polipler tedavi etmiştim. Bugün neredeyse kıçımın üstüne oturacak vakit bulamamıştım.
"Sezen biz bizeyken şu hanımlık kısmını artık söyleme diye kaç kez hatırlayacağım." Dedim resmiyeti hastalar varken yapabilirdik ama şimdi yalnız olduğumuz için buna gerek yoktu.
"Ağız alışkanlığı ben alıştım sizde alışın lütfen." Deyince başımı iki yana salladım. "Ah Sezen ah..." Kahkaha attı. "Hem sizli bizliyi bırakın size bomba gibi bir haberim var." Aha açtık dedikodu modunu hastahaneden herkesi neredeyse tanıyan Sezen'den alıyordum bütün haberleri.
"Yine kim ne yaptı?" Dedim dirseklerimi masaya koydum. Başımı iki avucuma koyup Sezen'i dinlemeye başladım. Ne de olsa çıkış saatime daha yarım saat vardı. Bu yarım saati hastahane dedikodusuyla değerlendire bilirim.
"Şu cerrah Murat bey varyaaa!" Dedi son harfi uzatarak. "Eee ne olmuş Murat beye?" Dedim. En son Siyam'la iki hafta önce görmüştüm. Pek denk gelmemiştim. Bir hafta boyunca Siyam'a trip atmıştım.
İsyan ederek "yeter ulan eğer bir daha biri için trip yersem yemin olsun önce onu sonrada kendimi boğacağım. Nedir lan bu trip karımın gül yüzünü gülüşünü unutturdu. Eğer barışmazsan şimdi hastahaneyi basıp o adamı geberteceğim." Diye beni tehtid edip tribe bir son vermiştim.
Tabi her gün bir demet kara gülü masama bırakmadan öğle aralarında, yemek getirip kahvemide eksik etmiyordu. İyice burnu sürtünce acıyıp tribe bir son vermiştim.
Geçtiğimiz hafta sonu Jehat'ın istemesi olmuştu. Bugün günlerden perşembe ve bu hafta sonu da Zelal'in istemesi olacaktı. Evin büyük gelini olup üstüne doktor olmam çok yoruyordu beni bu aralar. Kendime ayıracak zamanı zor buluyordum.
Eve gittiğim gibi yemek yiyip odaya çekiliyordum. Kocama bir hayli hasret kalmıştım. Ben düşüncelerime dalmış ken Sezen'in "ama Açela hanım beni hiç duymuyorsunuz yine nereye daldınız?" Diye sitem etti.
"Kusura bakma Sezen dalmışım. Ne diyordun?" Dedim dudaklarımı aşağı büktüm kedi yavrusu gibi baktım. "Offf... siz böyle kedi yavrusu gibi bakınca nasıl kıyarım size." Deyip derin bir nefes alıp anlatmaya kaldığı yerden devam etti.
"Murat bey hastahanede bir doktordan hoşlanıyormuş." Diye hararetli şekilde anlatıyordu. Bu hallerine her defasında gülüyordum. "Ne? Kimden hoşlanıyormuş?" Dedim. Merak duygumu açmıştı işte bu beni şaşırmıştı.
"Orasını daha öğrenemedim ama çok yakında öğreneceğim." Dedi ve bir kaç dedikodu haberi daha verip çıkış saatimiz gelince toparlanıp ikimizde çıkmıştık.
Kapıdan çıkınca arabanın önünde elinde bir demet kara gülle bekleyen bir adet kocamı gördüm.
Gülleri ilk günden beri hiç aksatmadan veren bir adet kocam vardı.
Nasıl sevmeyeyim ben bu adamı.
Neredeyse koşarak ona doğru yürüdüm. Kimseyi takmadan boynuna atladım.
"Hoş geldin." Dedim.
Boynumdan öpüp geri çekildi. "Hoş buldum okyanus gözlüm." Deyip elindeki çiçekleri bana uzattı. En güzel gülümsememi ona sunarak elinden aldım. Gamzesinden öptüm. "Teşekkür ederim. Bütün yorgunluğum uçup gitti." Dedim.
"Yorgun bir gün geçti ha?" Dedi
"Tahmin bile edemezsin şuan tek ihtiyacım bir duş ve yatak." Dedim bir kaşını kaldırarak "peki bu ikilinin içinde ben neredeyim?" Diye sordu.
Cilveli bir şekilde ona yaklaştım. Kulağına doğru uzanıp "duşta da yatakta da bir adet kocama ihtiyacım var." Dedim geri çekilmeden boynunu öptüm.
"Açela yapma yavrum tahrik etme beni." Diye hırladı. Kıkırdayıp açılan arabanın kapısında içeri girip koltuğa oturdum. Çiçekleri kucağıma bırakıp emniyet kemerimi taktım. Siyam o sıra kapımı kapatmış kendi koltuğuna yerleşmişti.
Beklemeden arabayı çalıştırıp hastahaneden çıktı. Başımı koltuğun başlık kısmına yasladım. Rahat bir pozisyon aldım. Başımı yan çevirip tüm yakışıklılığı ile arabayı süren kocama baktım.
Yan profilini izleyerek yolculuğa devam ettim. "Çok güzel bakıyorsun ve beni delirtme niyetindeysen yavrum böyle izlemeye devam et." Deyince gülümsedim.
"Güzele bakmak sevaptır. Hele o güzel benim yakışıklı kocamsa zekatıda sevabını da almak bana düşer." Dedim
Gözlerini bir ara yoldan çekip benim gözlerime baktı. Bal gamzesini bana bahşedip elime uzanıp yola çevirdi bakışlarını. Elimi avucuna alıp dudaklarına götürdü. Avuç içime bir kaç öpücük bıraktı.
"Kurban olsun sana kocan. Kulun kölen olsun sevdiğin yolda." Dedi içimi titremeye yetti.
Bakışlarım yola kayınca konağa giden yolda olmadığımızı fark ettim. "Eve gitmiyormuyuz?" Diye sordum.
"Hayır güzelim seni bir yere götüreceğim. Bir sürprizim var." Dedi
Merakla yüzüne baktım. "Ne sürprizi neler oluyor Siyam?" Dedim.
"Biraz sabret güzelim gidince görürsün. Şimdi sırtını yasla gidene kadar biraz dinlen." Dedi.
Bana söylemeyeceğini anlayınca heyecan ve merakla gideceğimiz yere varana kadar gözlerimi kapattım.
Bir kaç dakika içinde günün verdiği yorgunlukla kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Uyandığımda nasıl bir sürprizle karşılaşacağımı bilmiyordum.
Evettt bir bölümün daha sonuna geldik.
Sizce bölümler nasıl ilerliyor?
Okurken keyif alıyormusunuz ?
Demir ve Zelal hakkında neler düşünüyorsunuz?
Sizce Siyam Açela'ya ne gibi bir sürpriz yapmış olabilir?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 47.93k Okunma |
3.56k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |