
Merhabalar sevgili okurlarım.
Size yeni bölümle geldim.
Okuyup yorumlarda buluşalım. Yıldızlarınızı eksik etmezseniz sevinirim. Hatalarım var ise affola.
Keyifli okumalar.
Şarkılar/ Xece :Kéfa min ji tere te
Sibel Can/Ölürüm
GECEYE DOKUNUŞ
Bakışlarım yola kayınca konağa giden yolda olmadığımızı fark ettim. "Eve gitmiyormuyuz?" Diye sordum.
"Hayır güzelim seni bir yere götüreceğim. Bir sürprizim var." Dedi
Merakla yüzüne baktım. "Ne sürprizi neler oluyor Siyam?" Dedim.
"Biraz sabret güzelim gidince görürsün. Şimdi sırtını yasla gidene kadar biraz dinlen." Dedi.
Bana söylemeyeceğini anlayınca heyecan ve merakla gideceğimiz yere varana kadar gözlerimi kapattım.
Bir kaç dakika içinde günün verdiği yorgunlukla kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Uyandığımda nasıl bir sürprizle karşılaşacağımı bilmiyordum.
Uzaktan gelen sesle mırıldandım. Uykunun en güzel yerinde beni niye uyandırıyorlardı. "Açela'm, bebeğim hadi uyan geldik." Yüzümde hissettiğim dokunuşlarla gözlerimi araladım.
Benim tarafımın kapısı açılmış Siyam dibimde bana gülen gözlerle bakıyordu. "Uyandırmak istemezdim direk yatağına götürmek isterdim. Lakin seni bekleyen sürprizi görmemene izin veremezdim." Deyip uyku mahmuru halimden faydalanarak dudaklarıma kalbimi yerinden çıkaracak tutkulu bir öpücük bıraktı.
"Nefesinde hayat bulduğum. Kurban olduğum." Dedi geri çekildi. Beni sersem birhalde bırakıp elini uzattı. "Bu adam ölsün senin uğruna hadi güzelim." Dedi.
Gözlerinin içine baktım. "Sen nasıl bir adamsın. Kalbime her defasında nasıl bu kadar hükmedebiliyorsun?" Dedim bana uzattığı eli tutarak arabadan indim.
Geldiğimiz yere bakış atınca çiftlikte olduğumuzu anladım. "Sen birde bende olan kalbe söyle nasıl sen diye atıyor." Dedi. Elimi bırakıp arkama geçti. "Gözlerini kapatalım yavrum." Deyip bir eliyle gözlerimi kapattı. Diğer elini belime koydu. Kendi ile beni de yürüttü. "Neler oluyor Siyam?" Bilmediğim bir şekilde kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyordum.
Yavaş adımlarla bir yere doğru ilerdik. "Az biraz sabret okyanus gözlüm." Dedi ayaklarım beton zeminden yumuşak yere bastı. Çimlerin arasına yürümeye devam ettik. Birden elini belime koyup "Hazırmısın güzelim?" Diye sordu heyecandan kalbim yerinden çıkacak sandım.
"Her an yere düşüp bayılmamı istemiyorsan hazırım."Dedim titreyen sesimle. Boynumda hissettim dudaklarıyla bedenimi bir elektrik akımına çarpmış gibi hissettim.
"Canımın ta içi açıyorum gözlerini." Deyip elini kapalı olan gözlerimin üzerinden çekti. Yavaşça araladığım gözlerimi bir kaç kez açıp kapatmak zorunda kaldım. Çünkü karşımda gördüğüm manzarayla ağzım açık bir şekilde bakıyordum.
Hep bir ağızdan adımı haykırmaya başladılar. "İyiki doğdun Açela." Diyen kişilere dolu gözlerle baktım. Ben bugünü unutmuştum bile o kadar yoğun geçmişti son zamanlarda kendi doğum günümü unutacak derecede. Göz yaşlarım mutluluktan aktı. Karşımda duran arkadaşlarım yüzlerindeki gülümseme ile bakıyorlardı bana. "Siz nasıl?" Dedim.
Arkadan bedenime sarılan Siyam "Yüzündeki gülüşün hiç solmasın. Benli bizli nice güzel yılların olsun. İyikim hoş geldin. İyiki doğdun benim dünyama sevgilim." Dedi hem gülüyor hem ağlıyordum.
"Bu bunu ne zaman düşündün?" Hiç biri hissettirmemişti. "Biraz yardım almış olabilirim." Dedi ve ellerini geri çekerek benden uzaklaştı. "Açela kuzum." Diye koşarak bana doğru gelen Duru ve Birsen'e adım attım. Boynuma atılan Duru "Yaa ne çok özlemişim ben seni kuzu." Yanağımdan sulu öpücükler bıraktı. Dudaklarımda kocaman bir gülümseme belirdi. "Açela mavişim." Duru'yu kenara itip boynuma bu defa o sarıldı. "İyiki doğdun güzellik." Deyip yanağımdan öptü. "Hoş geldiniz beni çok şaşırttınız iyiki geldiniz." Dedim.
"Kocan sağ olsun uçarak getirdi bizi. Biricik eniştem." Siyam'a göz kırptı canım arkadaşım. Onları buraya o getirmişti. Beni mutlu etmek için en güzel sürprizi yapmıştı. "Hey bende burdayım çekilin ablama birde ben sarılayım." Diyen Göktuğ ile gülüşüm büyüdü. Oda gelmişti buradaydı.
"Yaa şebek sende mi geldin?" Deyip boynuna atladım. Benden yaş olarak küçük olabilirdi. Ama vücudu en az kocamın ki kadar kaslı ve uzundu. "Ablaların gülü doğmuş gelmezmiyim." Belimden tutup etrafında bir tur çevirdi.
Kahkaham bu dönmeye tüm çiftliği kaplamış olabilir. "Gülüşüne kurban ablam." Yerdim ki ben bunu. "Çok seviyorum çok küçük şempanzem."Dedim yere değdi ayaklarım. Yanaklarına nefesimi çekerek öptüm kokladım. Babam gibi kokuyordu.
"Seni çok seviyorum Ablaların gülü." Yüzümü avuçları arasına alıp alnımdan öptü. Şükürler olsun ki kardeşim vardı. Annem ve babamdan geri kalan yaşam sebebim.
Ondan uzaklaşıp geri kalan kişilerlede selamlaştım. Hoş geldiniz dedim. Böyle güzel bir günde yanımda olmuşlardı. Robar,Zelal,Seyhan,Adar ve Deha abi vardı. Birde tanımadığım kıvırcık saçlı ela gözleri olan çok güzel bir kız vardı. Benden bir iki yaş küçüktü.
Çekingen bir şekilde bana bakıyordu. Robar onun rahatsızlığını anlayınca bizi tanıştırdı. "Yengem bu güzel hanım Leyla benim kız arkadaşım." Diye tanitinca gözlerinin içi gülüyordu. Leyla ellerini bana uzatarak "Merhaba Leyla ben." Dedi ince ve naif bir ses tonu vardı.
"Merhaba bende Açela." Dedim elini tutarak içten gülümsedim. "Çok memnun oldum. Davetsiz geldim kusura bakmayın Robar'ın ısrarı üzerine geldim." Ellerimizi ayırıp "Hoş geldin. Ne kusuru canım Robar'a eşlik etmiş benide mutlu ettin. Seni çok merak ediyordum. Birileri çok dillendirdi güzelliğini ama az bile demiş." Dedim yanakları anında kızardı. Robar'a kaçamak bakışlar atıyordu.
"Teşekkür ederim o sizin güzel bakan gözleriniz." Dedi çok tatlı sevimli bir kızdı Leyla ve Robar'la çok yakışıyorlardı.
"Ee hadi doğum günü kızı pastayı üflede keselim." Diye bana seslendi Seyhan. Siyam yanıma gelip elimden tuttu ve masada doktor malzemeleri ile süslenmiş pastaya doğru yürüdük.
Öyle mutluyum ki ayaklarımı yerden kesen kocama gün geçtikçe daha çok seviyor aşık oluyorum. "Iyiki doğdun Doktor hanım." Yazıyordu.
Pastayı üflemek için Siyam'ı yanıma çektim. "Birlikte." Dudakları kıvrıldı. "Birlikte."dedi önce dilek diledim. "Allah'ım sevdiğimle bir ömür." Diledim ve Siyam'a bakıp aynı anda mumları üfledik. Bahçe öyle güzel hazırlanmıştı ki cimlerlerde renkli minderler ve ortasında ateş yanıyordu. Diğer tarafta uzun bir masa ve bir çok çeşit pasta ve yemekler vardı.
Mangal bile kurulmuştu. Tüm sevdiklerimle dolu dolu bir gece bizi bekliyordu.
Pastayı üfledikten sonra Siyam'a dönüp sıkıca sarıldım. "Seni çok seviyorum adam. Her şeyden çok seviyorum."Dedim en içimden gelen duyguyla. Beni öyle mutlu edip seviyordu. Onu alıp böyle içime içime çekip sevesim geliyordu.
"Başımın tacı, gönlümün tahtı, dilimin tatlı güzeli okyanusum. İyiki doğdun. Seni canımdan çok seviyorum." Dedi kollarımı boynundan çektim. Yüzünün her bir detayını izledim. Bu adam bana ömrüme verilmiş en güzel hediye uzanıp gamzesinden öptüm.
Başımı ona doğru kaldırdım. Bakışları bana bir ömür bahşediyor ve sadece sevgi akıyordu.
******
"Şarkı istiyoruz Siyam ağa." Dedi Seyhan. Dudaklarım kıvrıldı sırtımı yasladığım sineye başımı kaldırıp ona baktım. Ona baktığımı hissetmiş gibi oda bakışlarını benim mavilerime kitledi. "Söylermisin?" Dudağı kıvrıldı.
"Istermisin?" Aynı şekilde dudağım kıvrıldı. Bakışları kıvrılan dudağıma kaydı. Derin bir nefes çekti. "Bugün sen ne istersen öyle olacak." Dedi. İçimi kıpır kıpır etmesi için bir şeye ihtiyacı yoktu. Bir bakış bir söz bir dokunuş yeterdi. "İsterim sesinden şarkı dinlemeyi her şeyden çok isterim." Dedim. Eğilip şakağımdan öptü.
"Söyleyelim o zaman var mı özel bir isteğin?"Diye sordu. Başımı iki yana salladım. O ne söylerse en güzelini söylerdi.
"Robar kap gel benim kıymetliyi." Dedi göğsünden kalkıp yanına oturdum. Hepimiz ateş başında oturmuş sohbet ediyorduk. Robar ve Leyla yan yana oturmuş. Deha abi ve Birsen de yan yanaydılar. Duru ve Zelal tekli minderlere oturmuş hemen karşılarında Adar ve Seyhan vardı. Çiftler çift olarak oturmuştu.
Robar bir kaç dakika içinde elinde saz ile geri döndü. Kocamın elindende her iş gelirdi maşallah dört dörtlük koca.
Sazı eline aldı. Ve bana bakarak çalmaya başladı. Çapkın bir göz kırpmayı da eksik etmedi. Kalbimi göğüs kafesimden çıkaracak bir kırpmaydı.
Keyfa min ji tere tê , difirim gava tû tê
Roja kû ez te nebînim, wê çi bi halê min tê
Ko mirinek min hebe, wê ji hezkirina te be
Cinneta go bê te be , min navê wê cinnet ê
Senden çok hoşlanıyorum, sen geldiğinde havalara uçuyorum
Seni göremediğim gün nice olur halim
Eğer ölecek olursam, senin aşkındandır
Eğer cennet sensizse, istemiyorum o cenneti
Kürtçe bir şarkıyı seslendirmeye başladı. O eşsiz güzel sesi nasılda yakışıyordu. Şarkıyı gözlerimin içine bakarak her dizesini vurgulayarak söylüyordu.
Her kelimesini Zelal bize tecrümen ediyordu.
Hişte kir gava’m te dî, ne bi dilekî bi sedî
Min hêja wek te nedî, bê te hew xewa min tê
Keyfa min ji tere tê , difirim gava tû tê
Roja kû ez te nebînim, wê çi bi halê min
Sevdim seni ilk gördüğümde.Bir kalple değil yüzlercesiyle
Senden kıymetlisini görmedim. Sensiz uykum mu gelir.
Senden hoşlanıyorum. Uçarım sen geldiğin vakit.
Seni görmediğim gün halim nice olur.
Şarkının her bir sözü nasıl da bizi anlatıyordu. O beni ilk gördüğünde sevmişti. Ben onu gün geçtikçe yüzlerce kalple. Bağlamanın çıkardığı ses ve Siyam'ın sesiyle bütünleşiyor gözlerini benden ayırmadan söylüyordu. Kalbimi nasıl çarptığında bir haber.
Gotina heş te dikim, hindike bi serê tekim
Ez pir bêriya te dikim, sebra min hewe bê te tê
Keyfa min ji tere tê , difirim gava tû tê
Roja kû ez te nebînim, wê çi bi halê min tê
Senden hoşlanıyorum, uçuyorum adeta sen gelince
Seni görmediğim gün, nice olur benim halim
Seni seviyorum sözü, az gelir yemin olsun
Ben seni çok özlüyorum, artık sabredemiyorum sensiz
Şarkının son satırını öyle bir aşkla söyledi kalpten gidebilirdim. Onu görmediğim gün huzurum kaçıyor mutsuz oluyordum. Gördüğüm an ise bir kuş olup uçuyor ona kanat çarpıyorum. Sevgi ne güzel bir şeydi.
Sevip sevilmek kıymetini bilerek sevmek nasıl güzeldi.
Onunla uyuyor onunla uyanmak, onunla yemek yiyip içmek, onunla nefes alıp vermek ahh... Sen ne güzel şeysin sevda.
Gözlerim dolu dolu sevdiğim adamda takılı kaldı. Bir birimize sesiz sözler söyledik. Ben onu ne kadar çok 'sevdiğimi' söyledim.
O ise beni benden çok mu 'sevdiğini' bazen kelimeler yetersiz kalır. Gözler gerisini getirir yerine.
Sazı kenara bıraktı. Oturan herkes ıslık ve alkış çaldı. Biz ise sadece bir birimize baktık.
"Siz çok güzelsiniz aşkınıza aşığım." Diye bağırdı resmen Zelal. Elime uzanıp dudaklarına götürdü Siyam. Kalbim tekledi.
"Başımın tacı,gönlümün sultanı. Bir armağan gibi geldi oturdu baş köşeye nasıl sevmem nefesi ile hayat bulduğum kadını. Kıymetlimi." Dedi hiç çekinmeden söyledi sözlerini benim ise yanaklarıma kan en hızlı şekilde akmıştı. Kalbimin ritimleri bile bozuldu.
"Bende istiyorum böyle bir aşk." Diye yakındı Duru ona bakıp güldüm. "Duraysun ha orda ne aşki kizim?" Diye anında Duru'nun önüne set koydu Deha abi.
"Ama abi turşumu kuracaksun benden. O zaman sende Birsen'le olma." Diye söylendi. Birsen'in anında bakışları başka yöne döndü kıpkırmızı olmuştu. Yerim o al al yanakları.
Söylediğine göre Deha abi açılmış en sonunda biz biliyorduk da Birsen pek oralı olmuyordu. En son başarmış çalmış bizim kızın kalbini.
Bakışlarım Seyhan'a kaydı. Onun bakışları Duru'nun üzerindeydi. Keyifle izliyordu.
Siyam belimden tutup kendisine çekti. Sırtımı göğsüne yasladı yeniden. İtiraz etmeden sokuldum sevdiğim adamın göğsüne evime yuvama.
"Baa bak bir indiririm o forani aşağı kaç yıldır peşinden koşuyorum ben onun." Dedi Deha abi. Dudaklarım kıvrıldı. Duru ve Deha abi hep atışır Birsen ile oturur onların atışmasını izlerdik.
"Hayyy gaybana." Dedi Duru bakışlarını bana çevirdi. "Bak bu ikisi sevgili oldu. Sen evlendin. Tek kaldım ben kimse benimle takılmıyor." Diye yakındı. Gülmemek için yanaklarımı kemirdim içten.
"Boş ver sen onları Duru abla ben varım. Gelince takılırız." Dedi Göktuğ.
"Ahh şöyle bir kaç yaş büyük olaydın da takayım seni koluma." Diyen Duru'ya gülmeden edemedim.
Göktuğ ayağa kalkıp çapkın bir edayla Duru'ya yürüdü. "Yaş bize engel mi küçük hanım." Deyip göz kırptı. Duru'da cilveyle karşılık verdi. "Bayım yaş bizi kesmez." Göktuğ'u oturduğu yerden bir süzdü ardından "Heyt be analar neler doğuruyor maşallah, boy desen var yakışıklılık desen var e birde mavi boncukları var. Tütütü kırk bir kere maşallah." Dedi.
Göktuğ elini uzatıp "güzel hanım efendi benimle dans etmeye ne dersiniz?" Deyip Duru'yu dansa kaldırdı. Ağzım açık şekilde kardeşim ve arkadaşıma bakıyordum.
Benim gibi bakan Deha abi ve bir adet Seyhan vardı. Ama onunki şaşkınlıktan çok bir kasılma ve sinir vardı.
Kardeşim ve Duru aralarında hep bir eğlenceli bir ilişki vardı. Bir birlerine takılmayı gülüp eğlenmeyi çok seviyorlardı. Asla gönül ilişkisi değil abla kardeş gibiler.
Şimdi yine aynı şekilde bir birlerine takılıp işi büyütmüşlerdi. Duru Deha abisinin damarına basmak için kardeşimden yardım alıyordu.
Telefondan bir müzik açıp Duru ile dans etmeye başladı kardeşim.
Duru sarı saçlarını savura savura Göktuğ'a doğru cilveli cilveli yürüdü bir elini Göktuğ'un omzuna koyarak etrafında dönmeye başladı. Eliyle eteğinin bir ucunu kaldırıp kıvırarak tekrar önüne geldi.
Göktuğ belinden tutup kendisine çekti. Dudaklarımdan bir "wauvv" Diye bir ıslık çıktı. Zelal ellerini çırptı. Siyam yanımdan kalkıp elini bana uzatarak beni de dansa davet etti. Gözlerinin içine bakarak elinden tutup kalktım.
Ellerimi omzuna koydum. Oda elini belime yerleştirip beni kendine çekti. Aramızda mesafe kalmayacak bir şekilde yakındık. Müziğin noktalarına eşlik ederek dans etmeye başladık. Bizimle birlikte Deha abi ve Birsen, Robar ve Leyla, Seyhan ve Zelal de dansa kalkmıştı. Sadece Adar oturmuş bizi keyifle izliyordu.
"Bu gece için çok teşekkür ederim. Annem ve babamdan sonra en mutlu olduğum doğum günüm diyebilirim." Dedim sevdiğim adamın gözlerinin içine baktım.
Eğilip dudaklarını alnıma bastırdı.
"Seni mutlu etmek benim en büyük gayem. Senin bir gülüşün benim ömrümü uzatıyor." Dedi alnımdan çekmedi dudaklarını.
"Seven sevdiğiyle güzelleşiyor." Dedim çünkü ben onunla güzelleşiyorum. Onun sevgisiyle.
Çalan şarkı nasıl oldu Sibel Can'a bağlandı bilmiyorum. Ama şarkısı çok güzel anlatıyordu.
Gönlümü kaptırdım sana
Ne olur anlasana
Ben senin uğruna
Ölürüm, ölürüm, ölürüm
Ölürüm, ölürüm,
Diyordu Sibel Can abla. Çok fena kaptırdım ben gönlümü.
Gülüşlerimiz bir bizeydi.
Batan güneş doğmasa da
Yağmurlar yağmasa da
Ben senin uğruna
Ölürüm, ölürüm, ölürüm
Ölürüm, ölürüm,
Şarkıyı gözlerimin içine bakarak mırıldandı Siyam. Dakikalar geçip gidiyor biz bizde kalıyorduk aynı yangının içinde sevgi ateşinde.
Sensiz geçen günlerimi
Ben günden saymıyorum
Vallahi billahi, seni çok seviyorum
Aaahh
Ölürüm, ölürüm, ölürüm
Ölürüm,
Aynı anda ikimizde "Vallahi billahi, seni çok seviyorum." Dedik.
*****
Gecenin geç saatlerine kadar şarkı söyledik. Kimi zaman dans ettik. Sohbet ettik çok güzel soluksuz bir geceydi. Kızlar ve Göktuğ konağa geçmişlerdi. Robar Leyla'yı bırakacak Seyhan ve Adar da evlerine geçtiler.
Hepsinden çok güzel hediyeler almıştım.
Robar ve Leyla bir müzik kutusu almışlardı. Duru ve Birsen mesleğime göre bir hediye seçmişler adımın yazdığı beyaz önlük ve steteskop almışlardı. Zelal çok zarif bir inci küpe Göktuğ ise adımın yazılı olduğu bir bileklik hediye etmişti. En büyük hediye ise Seyhan ve Adar'dan gelmişti.
Kırmızı bir Mercedes spor arabaydı. Seyhan'ın arabaları ne kadar çok sevdiğini Siyam söylemişti yani böyle bir hediyeyi her halükarda onlar düşünmüştü.
Hepsini yolcu edip kendimi çiftlikteki yatak odamıza atmıştım. Gün hem yorucu hem güzel geçmişti. Banyoya girdim ılık bir duş alıp çıktım. Burada da Siyam ve bana ait kıyafetlerimiz vardı.
Ben çıkınca Siyam kendini banyoya attı. Dolaptan saks mavisi kısa ip askılı geceliğimi alıp üzerime geçirdim. Saçlarımı Siyam banyoda olduğu için kuruluyamadım. Havluya sarıp yatağın içine girdim. Siyam'ı beklerken elime telefonumu aldım.
Bu akşam çektiğimiz fotoğraflara bakmaya başladım. Her karede ayrı bir tebessüm vardı dudaklarımda. En çok Siyam ile fotoğraf çekmiştim. Dans ederken bizi çeken Adar'dı. Video ve fotoğrafları Siyam'a atmış ondan kendime atmıştım.
Banyonun kapısı açıldı. Odayı Siyam'ın mentollü şampuan kokusu doldurdu. Üzerinde sadece bir eşofman altı vardı. Bakışları yatakta uzanmış bana kaydı. Gördüğü görüntüden çok memnun bir şekilde bana doğru geldi.
Bir kaç adımda yatağa ulaştı. Yatağa girmeden çekmeceden küçük kadife bir kutu çıkardı. Yatağın içine girdi. Benim sırtım yatak başlığına yaslıydı. Elimden tutup beni oturur pozisyonuna getirdi.
Elindeki kutusu avuçlarımın içine bıraktı. "Senin kadar değerli değil, senin yanında hiç bir şey değerli değil." Dedi elimde tuttuğum kutuyu açmamı işaret etti. Bilmiyormuydu ki bana bugün verdiği en güzel hediye kendisiydi.
"Buna ne gerek vardı. Ben en güzel hediyem sensin. Ve öyle bir gün yaşattın ki hayatım boyunca unutmam." Gözlerinin en derin haliyle baktı dudakları kıvrıldı.
"Asıl hediye de armağan da sensin bana." Dedi elimdeki kutuyu yavaşça açtım. İçinde bir kolye vardı. Sarı renkte bir kalp vardı içinde mavi ve mercan renginde bir taş vardı. Etrafı altın ile işlenmiş ve küçük pırlanta taşları vardı.
İnce çok zarif bir kolyeyi. "Okyanusun kalbi." Dedi parmakları kolyenin ucunu tuttu. "Okyanusun Kalbi kolye, derin duyguları, kalpte saklanan sonsuz sevgiyi simgeler. Benim sana olan sevgim ve aşkım gibi mercan tarafı benim mavi olansa senin kalbin. Senin okyanuslarının kalbi. Senin okyanusunda yaşayanlar benim mercanlarım. Sen var oldukça onlar seninle yaşayacak. Tıpkı benim gibi. Okyanusunu bana kattığın için mercanlarıma hayat verdiğin için teşekkür ederim. İyiki doğdun okyanus gözlüm. Ömrüme ömür olduğun sevdiğim."
Gözlerimden yaşlar kendine yol yapıp aktı. Parmakları yanağımı ordan göz yaşlarımı buldu. "Bu... Bu çok güzel." Dedim. "Senden güzel değil hiç bir şey senden güzel ve kıymetli değil." Deyip dudaklarımdan öptü.
Başımdaki havlu saçlarımdan kayıp düştü. Elimdeki kutu ile boynuna sarıldım. "Seni çok seviyorum." Dedim boynundan öptüm. Geri çekildim. "Takarmısın?" Dedim başını salladı. "Dön bakalım güzelim." Göğüs kafesimdeki kelebekler kanat çırpıp uçtu.
Arkamı döndüm. Islak saçlarımı elleri ile toplayıp sol tarafıma bıraktı. Kutuyu ona uzattım. İçinden kolyeyi çıkardı. Ve boynuma taktı. Açıkta kalan boynumdan öptü. Biraz orada dudaklarıyla oyalandı. Göğüs kafesim yükselip indi.
Geri çekildi yönümü ona doğru çevirdim. Kolyeyi parmak uçlarımla baktım. "Çok güzel bunu hiç çıkarmayacağım." Dedim.
"Çıkarma çok yakıştı benim güzel karıma okyanus gözlüme."içten bir gülüşle dudaklarına uzandım. Anında karşılık verdi. Belimden tutup kucağına aldı iki bacağımı yanlarından sarktım. Kendimi güvendiğim limana teslim ettim. Her bir dokunuşun her bir öpüşüne onunla renklerimiz karıştı.
Yeniden tekrar tekrar bedenlerimiz ve ruhlarımız tek bir vücut oldu. Sabahın ilk ışıklarına kadar devam etti.
Kendimizi derin bir uykuya bıraktık. Sabahına bizi neler beklediğini bilmeden.
Evettt bir bölümün daha sonuna geldik.
Önümüzdeki bölüm sezon bölümü olacak. Temmuz ayına kadar bir aramız olacak.
Sezon finali bölümünde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 47.93k Okunma |
3.56k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |