44. Bölüm

37.Bölüm

BitterimKara RC
bitterimrjn

Merhabalar sevgili okurlarım. SIZE YENİ BÖLÜMLE GELDİM.

BİRAZ GECİKTİ BÖLÜM MALESEF TELEFONUM BOZULDU. YAPANA KADAR BIR SÜRE GECİKTİ.

BİLGİSAYARI ÇOCUKLAR DERS İÇİN KULLANINCA BANA GEÇEMEDİ.

KUSURA BAKMAYIN.

HATALARIM VAR İSE AFFOLA.

BÖLÜM HAKKINDA DÜŞÜNCELERİNİZİ YORUMLARLA BEKLİYORUM.

​​​​​OYLARINIZI VERMEDEN GEÇMEYİN.

ÇOKÇA SEVİLİYORSUNUZ.

 

 

İKIZLER VE CİNSİYETLERİ

 

 

Sevgi dedikleri insanın içinde barındırdığı duygu. Kimisi bir kuşun kanadında sonsuzluğa uçmak istercesinde arar... kimisi bir çiçeğin dalında kokusunda arar... kimiside bir kalpte arar ve bulur. Sevgiyi doğru kullanıldığı zaman paha biçilemez bir duygu olur.

 

Kimiside bunu bilmeden veya bilerek kötülüğe dönüştürür ve bunada sevgi der. İşin içinden kendini sıyırır. Bilmedikleriyse hiç kimse kötü doğmaz ama onları kötülüğe iten durumlar olur. Seçim kişinin elindedir.

 

Ben sevgimi bir çift kara gözde ve bir kalpte bulmuştum. Ama oda en acımasızca param parça etmişti beni. Şimdi de hiç bir şey olmamış gibi yüzsüzce karşıma çıkmış, evime girmişti. O geldiğinden beri odamdan çıkmamış yüzünü görmek istemedim.

 

Biliyorum kendimi yine ona kıyamazken bulurum. Bana yaşattığı şeyleri unutur yine onun büyüsüne kapılırdım.

 

Yataktan dikkatli bir şekilde doğrulup oturur pozisyona geldim. Sabahın ilk ışıkları pencereden sızar odama dolardı ama bugün kapalı ve yağmurlu bir güne uyanmıştı Bursa. Gökyüzünü koyu giri bulutlar kaplamış yağmurun habercisiydi.

 

Havalar iyice soğumaya başlamış son baharı geride bırakıp kışa yelken açıyordu. Odamdaki şömine sönmeye yüz tutmuş odanın sıcaklığı yerini ılık bir havaya bırakmıştı. Yatağın kenarında patikli terliklerimi giyindim.

 

Yataktan kalkıp ellerimi karnıma koydum. Karnımı tutarak odamdan çıktığım gibi kendimi odamın karşısındaki banyoya attım.

 

Hamilelikten ve ikizlerden dolayı sık sık tuvalete şimdiden gider olmuştum. Onlar içimde bana tutundukça gün gün büyüyor olmalarına her gün şükrediyorum.

 

Banyoda rutin işlerimi halledip çıktım. Koridordan mutfağa doğru ilerledim burnuma gelen kokularla oraya hızlı adımlarla ilerledim. Mis gibi gözleme kokuyordu.

 

Tezgah başında gözlemeleri açıp bir yandan pişiren Zeynep'i mutluluktan içime sokasım geldi. "Off off kokuya bak." Deyip ocağın başına yürüdüm. Beni fark eden Zeynep "Günaydın Açela abla." Dedi yüzündeki içten gülümsemeyle bana baktı.

 

"Günaydın güzelim ne güzel kokutmuşsun evi." Deyip tabaktaki peynirli gözlemeden alıp ısırmaya başladım. "Miniklerin canı çekmiştir dedim sabah erken uyanıp yaptım. Afiyet olsun." O açmaya devam etmeye başladı.

 

Bense ağzımdaki tadın tadını çıkararak yemeye başladım. İçimdeki miniklerimde bunun keyfini çıkarır gibi küçük kıpırtı lar eşliğinde hareket ettiler.

 

"Eline sağlık Zeynep Allah ne muradın varsa versin. Şuan midem ve evlatrım senin sayende bayram ediyor." Gözlemeden bir ısırık daha aldım. Kendimden geçmiş bir şekilde yemeye devam ettim. Zeyneb'i ardımda bırakıp salona adım attım. Elimdekini yiyerek içeri girdim.

 

Ağzımdaki lokma ile öylece olduğum yerde durdum. Karşımdaki manzaradan dolayı ağzımdaki lokmayı zor yuttum. Siyam koltukta uzanmış şekilde derin bir uyku çekiyordu.

 

Gözlemenin son lokmasını da ağzıma attım. Siyam'ın görüntüsü yutkunmamı engelliyordu. Öyle masum bir uykunun içindeydi ki ona bakmaya doyamadım.

 

Siyah bir tişört ve eşofman altı vardı. Siyah saçları uykunun verdiği dağınıkla alnına dökülmüştü. Dolgun dudakları yastığın kenarında yarı açık bir şekilde öne doğru bükülmüş uyuyordu. Bir kolu aşağı doğru sarkıyor diğeri ise yastığın altında duruyordu.

 

Bu haline derin bir nefes çektim. Onu böyle yanımda görmeyi masum halini çok özlediğimi fark ettim. Yavaş adımlarla yanına vardım. Yakından onu görme isteğime eğilip kokusunu içime çekmeye engel olamadım. Derin derin çektim kokusunu ciğerlerimi kaplayan kokusuyla gözlerimi bir kaç saniye çektim.

 

Buram buram özlem vardı kokusunda. Gözlerim dolunca kendimi geri çektim. Kendime kızarak geri geri gittim. Özlemimi geride bırakıp öfkemi öne çıkardım. Ve elimi masada duran kumandaya attım.

 

Televizyonu açıp müzik uygulamasına girdim. İstediğim şarkıyı son ses vererek açtım. Koca salonu mehter marşı doldurdu. Koltukta yatan şerefsiz kocama baktım. Duyduğu sesle koltuktan fırlarcasına kalkınca "Allah..." deyip kalcasının üzerine yere kapaklandı. Bir an içimi bir korku sardı bir şey oldu sandım.

 

Bir şeyi olmadığını görünce içim rahatladı. Ve yüzünün aldığı hali gülmeme engel olamadı. "N'oluyor? Aklımı aldın karım." Diye bana baktı. Gülümsememi zor tutup kaşlarımı çattım. Elimi belime koydum arkada hala yüksek sesle "Ceddin deden, neslin baban

Ceddin deden, neslin baban"diyordu.

 

"Asıl sana n'oluyor? Seni kovmadım mı evimden? Be işin var salonumda." Gözlerimi kısarak hala yerde oturan ama şaşkın bir şekilde bana bakan kocam olan kişisi "Yavrum bu ne biçim uyandırmak? Götüm bokuma karıştı." Deyince gülüp ve sinirlenmek arasında kaldım.

 

"Ne halt ediyorsun. Kalk git evimden." Bir kez daha onu kovdum. Kollarını koltuğa bastırarak destek alıp kalçasını koltuğa yerleştirdi. Sesli bir nefes alıp verdi. Sonra bakışlarını önce göbeğime sonra yüzüme çıkardı.

 

"Karım ve çocuklarımın yanında ne halt ediyorsam onu yapıyorum. Kovsandan kapı dışarı etsen de hiç bir yere gitmiyorum. Gitmeyede niyetim yok güzel karım." Diyerek beni çileden çıkarmaya yemin etmiş gibi yüzsüzce konuştu.

 

Koltuğun kenarındaki yastığı alıp yüzüne fırlattım. "Karım deme bana hayvan herif. Çık git gözümün önünden." Fırlattığım yastığı hızlı bir manevrayla yakaladı. Yüzüme kısık gözlerle baktı. "Senin ağzın ben yokken iyice bozulmuş, hiç yakışıyormu senin gibi güzel kadına böyle argo kelimeler kullanmak." Gözlerim iyice açıldı. "Söyletene bakmak gerek." Kucağındaki yastığı yan tarafına bıraktı.

 

İki kolunu açarak yüzüne tatlı bir tebessüm yerleştirerek konuşmaya başladı. "Haklısın hayvan herifin tekiyim. Hadi gel bir sarılayım sana ve çocuklarıma çok özledim okyanus gözlüm." Dedi naif bir sesle sözlerinde özlem buram buram kokuyordu.

 

Şuan kollarına atılıp günlerce çıkmak istemeyeceğim bir özlemle kavruldum. Ama yok özlemi bir süre kenara bırakıp süründürmem gerekiyordu. En büyük cezayıda kendime kestiğimi bilerek.

 

"Hadi ordan. Hiç bir şey olmamış gibi kollarına atılacağımı mı düşündün." Dedim yüzüne benim sözlerimle iki yana açtığı kollarını yavaşça kucağına indirdi.

 

"Sadece şansımı denemek istemiştim." Gözlerimi devirip arkamı döndüm. "Seni evimde ve yakınımda istemiyorum mümkünse gitmeni istiyorum." Sözlerim kırgınlıkla dudaklarımdan çıktı.

 

Adımlarımı salondan çıkmak için attım. Onuda ardımda bırakarak. "Hiç bir yere gitmiyorum. Bir adım değil bir santim senden uzağa gitmeyeceğim bunu o güzel aklına soksan iyi edersin karıcım." Diye arkamdan yüksek sesle konuştu.

 

Gözlerim dolu dolu bahçeye çıktım. Kamelyada duran salıncağa oturdum. Dudaklarımı dişleyerek kemirdim. Canımı ağlamak için yaktım. Ve gözlerimden yaşlar bu bahaneyle akmaya başladı.

 

Dudaklarımdan bir hıçkırık kopu verdi. Bir elimle dudaklarımı kapattım diğer elimle ise karnımı tuttum. Canım yanıyordu ve bunu sebebi canımdan çok seven adamdı.

 

Onu karşımda görmek bana hiç iyi gelmemişti. Tüm yaşadıklarım o sözleri yeniden gözümün önüne gelip yüreğimi yakıyordu.

 

Birden boynuma dolanan kollarla irkildim. Aldığım kokuyla gözlerimi kapattım. Arkamdan sarılan adamın kokusuna bıraktım kendimi. Başımın üstünde sıcak nefesini hissettim. Kokumu içine çekerek dudaklarını bastırdı.

 

Bu hareketine ne ben tepki verdim. Ne o konuşup anın büyüsünü ikimizde bozmadan bir kaç dakika sadece bu savaşa bir ara vermiş gibi öylece soluklandık.

 

Başımın üstüne sayısızca öpücük kondurdu. Sessizliği onun sesi ile bozulmuş oldu. "Özür dilerim. Özür dilerim. Bin kere yüz bin kere Özür dilerim." Sesindeki pişmanlığı iliklerime kadar hissettim.

 

Ayakta durmaktan yorulduğunu bana sarılan kolunu geri çekerek ve bir kaç adımda yanıma oturmasıyla anladım. Başımı çevirip te yüzüne bakmadım. Yüzüne bakarsam bütün iradem yerle bir olurdu.

 

Başımı hafif salladığım ayaklarıma indirdim. Yanıma oturması ile ona olan koku özlemim yerle bir oldu. Kokusu bütün ciğerlerime nüfus ediyordu her soluğumda.

 

Elini kucağımda olan elime uzattı kendi elinin içine hapsedip sıkıca tuttu. Yönünü bana çevirerek konuşmaya başladı. "Açelam kurban olduğum... biliyorum hatamında farkındayım... affet demeye bile yüzüm yok ama yinede yüzsüzlük yapıp senden af diliyorum. Seni göndermek, gitmeni istemek bu hayatta yaptığım en büyük hatam ve pişmanlığım. Gitmeni istedim sakat bir adama bağlı kalmanı istemediğimden, buda benim yanlış yaptığımı yüzüme kötü bir şekilde çarptı." Diğer elimide avuçlarının arasına aldı.

 

"Senin olmadığın bir yerde nefes alamaz oldum. Evimde odamda yatağımda senin güzel yüzünü sesini duymadığım her salise de yok olmak istedim. Kendimi büyük bir boşlukta hissettim. Evet sen vardın ama benim bu kör gözlerim kendime öyle öfkeliydim ki büyük bir hataya düştüm. Seni kendimden uzaklaştırarak Açela kulun köpeğin olayım ne dersen hakkın; ne dersen boynum kıldan ince ama ben sensiz yapamam yapamıyorum." Bakışlarımı ayaklarımdan kaldırdım.onun gözünden akan yaşlara şahit olmak içimi yaktı.

 

Şimdi ikimizin de gözlerinden yaşlar akıyordu yüreğimizi kör bir ateş gibi yakıyordu.

 

"Sen biz diye bir şey bırakmadın ki." Elimi elinden çektim. Gözleri ve elleri hayal kırıklığı ile geri çekildi. "Biz hiç koymadık. Ne sen bensiz yaşayabilirsin nede ben sensiz. Şimdi kırgınsın, üzgünsün onun için böyle konuşuyorsun ama ben seni hissediyorum. Çektir istediğin kadar çektirmekte hakkın, bana git deme gidemem hele seni yavrularımızı büyütürken içinde yaşadığın bu zor günlerde yanından ayrılmamı bekleme Açela. Böyle bir şeyin mümkünatı yok yer yüzünde, bir adım senden uzakta kalamam." Diye sözlerini sonlandırıp elini hafif şişmiş göbeğime koydu.

 

"Bunlar senin ve benim bir parçam. Onların her anında senin yanında olacağım." Deyip başını hafif bir acıya indirip kanımla yüz yüze geldi. Gözlerinin içinin nasıl büyüyüp ışıldadığına şahit oldum.

 

Büyülü gözlerle karnıma bakıp içli bir nefes çekti. Kısık sesle sanki bebeklerimizi görüyormuş gibi konuşmaya başladı. "Merhaba miniklerim.Ben babanız Siyam belki anneniz anlatmıştır beni size." Bakışlarını bana çevirip bir kaç saniye oylandı. Ardından yeniden bakışları karnıma döndü.

 

"Babanız büyük bir eşeklik ettim ve annenizi üzdü. Bir damla göz yaşına kıyamayan ben onu en çok ağlatan ve üzen adam oldum. Ben annenize çok acılar çektirdim canı çok yandı. Ama siz annenize hiç acı verdirmeyin olurmu? Canını yakmayın. Bir daha ne annenizin elini bırakırım nede sizi miniklerim." Dedi göz yaşlarımın yerini bir yenisi yer alıyordu.

 

Canımı yakmıştı. En çok o üzmüştü ama sevgisinden asla şüphe ettirmemişti. Onun varlığı her zaman bana umut ve yaşadığımı hissettirmişti. Eğilim sıcak nefesini tenime deldirdi. Karnıma mini iki buse bıraktı.

 

Bu dokunuşu nefesimi kesmeye yetti. Tenime değen nefesi tüm vücudumun gerilmesine neden oldu. "Özür dilerim minik yavrularım. Özür dilerim güzel karım." Başını kaldırıp yüzüme baktı.

 

"Ölürüm her bir göz yaşına, nefesine, gülüşüne." Deyip alnıma dudaklarını bastırdı. Gözlerim bu hareketine karşılık ağır ağır kapandı. Nefesim hızlandı. Adem elmasına değen sıcak nefesim vücudunun kas katı kesilmesine sebep oluyordu. Farkındaydım benim vücudumun ona olan tepkisini aynı şekilde oda veriyordu.

 

Yavaşça geri çekildi. "Seni her şeyden çok seviyorum. Sana olan sevgimin bir ölçüsü bu dünya üzerinde yok okyanus gözlüm. Seni öyle seviyorum ki uğruna bu canımı verebilirim." Gözlerimin en derinine baktı kömür karası gözleri.

 

Ne diyeceğimi bilmiyorum bir yanım her şeyi ardında bırak sıkıca sarıl sonkez sarılıyormuş gibi doya doya sarıl öp. Kırgın yanımsa bu düşüncemin yanından anında uzaklaşıyordu.

 

Kırgınlığım ön plana çıkarken gözlerimi ondan ayırıp ayağa kalktım. "Sevgi kırgınlığı geçirir iyileştirir mi inan bilmiyorum. Evet bir yanım seni affetmemi söylüyor. Diğer yanımsa kırılan kalbini hiçemi sayıyorsun diyor. O yüzden sana olan kırgınlığımı zamana bırakıyorum . Affederim, affetmem bilemem bunu zaman gösterir şimdi kahvaltını yapıp lütfen evimden gitmeni istiyorum." Yüzüne bakıp tüm kırgınlığıma evin içine doğru ilerledim.

 

"Beni affedene kadar gitmiyorum." Diye arkamdan bağırdı. Gitmeyeceğini adım gibi biliyordum zaten. Gitmiyorsa kendi bilirdi ona yapacaklarıma hazırlıklı olmalıydı.

 

*****

 

Aradan günler hızla geçiyor benim içimdeki miniklerim se bu hızlı geçen günlere ayak uydurup büyümeye devam ediyorlardı. Çok şükür.

 

Bir haftadır Siyam ile aynı evde kalıyorduk. Her dakika kovmalarıma rağmen Nuh deyip peygamber demeyip evden ayrılmıyordu. Yüzsüzce hergün dibime sokuluyor çocukları bahane ediyor, temasını üzerimden kesmiyordu.

 

Bazen bu hallerine eriyor bazende sinir oluyordum. Şuan olduğu gibi sinirle yüzüne bakıyordum. "Yesene yavrum." Elindeki portakalı soymuş dudaklarıma zorla sokmaya çalışıyordu. Bir tabak dolusu meyveyi alıp yanıma gelmiş,"evlatlarıma ve karıma güç kuvvet olsun. Kan olsun, şifa olsun." Diye diye meyve tabağını mideme indirmişti.

 

"Yahu yeter be adam. Midem almıyor artık üçümüz de doyduk. Biraz daha yersem üzerine kusmak niyetindeyim." Gerçekten de bir lokma daha yemeye yerim yoktu. Her an yediğim her şeyi çıkarabilirdim.

 

"Ne yedin ki bir kaç dilim den başka ne yedin? Sen üç canlısın Açela bir yerine üç kişilik yemelisin." Deyince omzumla onu yanımdan ittim. "Defol git Allah aşkına. Zaten şimdiden kilo aldım bütün vücudum değişim gösteriyor." Üzgün bakışlar atarak gözlerim anında dolup ağlamaya başladım.

 

"Kilo alıp çirkin bir şey olurum zaten. Zaten beni kovdun hemen yerime yeni hanım ağada getirirsin." Deyip dudaklarımı büktüm. İçli içli ağlamaya devam ettim. Bir yandan da nar tanelerini ağzıma atıyordum.

 

Ne buya? Hiç sevmedim ben bu hormon değişikliğini bir anım diğer anımı tutuyordu. Dengesiz biri olup çıktım. Ağzı bir karış açık bana hayretle bakan şerefsiz kocam."Yavrum Allah benim cezamı versin. Sana git dediğim güne, ağlama güzelim. Ben senin her halini seviyorum. Seni gördüğüm gün bütün kadınların cenaze namazını kıldım. Benim bir tane karım var uğruna kul köle olurum." Dedi gönlümü almak isteyerek fırsattan yararlanıp dudaklarıma küçük bir buse bıraktı.

 

"Kurban olsun Siyam sana." Sözleriyle aklımı çelmeye çalışıyordu. Doğru yolda olduğunu söyleye bilirdim. "Uzak dur benden yılışma sülük gibi." Ellerimle göğsünden ittim. Ben kaşlarımı çatarken o ise en güzel gülüşü ile kahkaha atıyordu.

 

"Çok özledim be karım. Aylardır hasretim tenine kokuna bir izin versen aylarca bir odaya hapseder sadece kokunla beslenir teninde yaşardım." Dedi arsız arsız.

 

"Hoşt hadi ordan. Sen o hakkını kaybettin." Tek kaşını kaldırdı. Dudaklarında hala gülümsemesinin kırıntıları vardı."Allah tan ümit kesilmez güzelim. Bur bakmışsın sen üzerime atlamışsın. Beni bir odaya kitleyip sabahlara kadar seviş-" lafını tamamlamadan ağzına bir portakal dilimi soktum.

 

"Kapat o çeneni. Zaten hormonlar yüzünden aşerip duruyorum. Küs olduğum adamı aşermek istemiyorum." Kaşlarımı iyice çatarak onu iyice uzaklaştırdım kendimden.

 

O ise bundan zevk alırmış casına keyifliydi. "Sen beni mi aşeriyor sun? Hemen kendimi sana sunabilirim. İstediğini yapmakta özgürsün sev seviş, öp kokla, içine so-"bir kez daha sözünü yarda kestim.

 

Ağzına muzu tüm haliyle sokmaya çalıştım. "O geçmemek ve edepsiz ağzını yemek için kullan. Sapık sapık konuşup benim hormonlarımla oynama." Deyip koltuktan kalktım. Geç saat olmuştu zaten artık odama gidip yumuşak yatağımda derin bir uyku çekmek istiyordum.

 

Ağzı dolu bir şekilde edepsizce konuşmaya devam ediyordu. Onu ardımda bıraktığım gibi önce banyoya girip işlerimi hallettim dişimi fırçaladım, banyodan çıkıp odama girdim. Üzerimde pijamalarım vardı. Yatağıma doğru ilerleyip minik gobegimle yatağa oturdum. Baş ucumdaki şişeden bir bardak su doldurup içtim.

 

Yatağa uzanıp yorganı üzerime çektim. Günün yorgunluğu üzerime çöktüğü an gözlerim ağırlaştı ve karanlığa bıraktım kendimi.

 

******

 

Gözlerimi yavaşça açmaya çalıştım ama uyku o kadar güzeldi ki uyanmak istemiyordum. Lakin miniklerim yüzünden idrar kesemez baskı uygulayıp çişimi getiriyorlardı. El mahkum gözlerimi araladım. Doğrulmak istediğimde ise belime dolanan bir ağırlık yüzünden izin vermemişti.

 

Boyun girintimde sıcak ve düzenli bir nefes alışı hissettim. Ardından yoğun bir Siyam kokusu doldu ciğerlerime bunun farkındalığı ile gözlerimi irice açtım. Bu adı adam odama geldiği yetmemiş birde koynuma girmiş sarılmış bir şekilde uyuyordu.

 

Başımı hafif bir acıyla geriye ittim. Yüzünü boynuma gömmüş masum bir çocuk gibi uyuyordu. Dudakları köprücük kemiğimin üzerinde aralıklı duruyor düzenli nefes alıyordu.

 

Yüzünün tam göremiyordum. Eli karnımın üzerinden geçerek sıkıca satılmıştı. Bu görüntüsü içimi yaktı. Midemde kıpırtı lara neden oldu. Onun gibi bende onu çok özlemiş, kokusunu tenimi sarışını özlemiştim.

 

Saçları yüzüme değiyor çenemi gıdıklıyordu. Derin derin çektim kokusunu ve ardından kolunun arasından çıkmaya çalıştım. Ama ben kıpırdadıkça o daha sıktı sokuldu bedenime. "Siyam..." Diye seslendim. İstifini bozmadan boynuma sokuldu.

 

Sesli bir nefes alıp "Siyammm?"Diye bağırdım. Onu sesli bir şekilde uyandığında telaşla "Ne ne oldu? Doğuruyor musun? İyimisin? Hastahaneye hemen gidelim." Diye ardından ard arda sorularını sordu. Yatakta oturur pozisyona gelmiş meraklı ve gözlerinde korkuyla bir bana bir karnıma bakıyordu.

 

Bu hali çok tatlı ve şapşal gibi sevimli duruyordu. Gülmeme engel olarak "Ne işin var benim odamda ve yatağımda? Ha utanmadan birde sarılıyorum." Dedim çatık kaşlarla yüzüne baktım.

 

Telaşı bir kenara bıraktı. İyi olduğumu anlayınca nefes alıp "karımı özledim. Onsuz ayrı yatmaya gönlüm razı gelmedi." Sinirlerimi oynatarak gayet doğal bir şey mis gibi rahat ve kendinden emindi.

 

"Elimde kalırsın be adam. Kapıdan kovuyorum bacadan giriyorsun. Kovuyorum burnumun dibinde buluyorum seni, yahu git rahat bırak beni." Diye sitem ettim.

 

"Gitmiyorum. Gitmiyorum koy şunu o güzel kafana... hem sen gelsene şöyle yamacıma bir sabah öpücüğü alayım. Çok özledim kızım kavruldum hasretinden. Tadını unuttum gel bir hatırlat o bal dudaklarınla mis tadını." Deyip kolumdan tuttuğu gibi beni bir bebek gibi kucağına çekti.

 

Her şey öyle anı oldu ki ne ara kucağına oturdum? Ne ara dudaklarımı hunharca öpmeye başladı anlamadım. Geri çekilmek istedim ama beni öyle sıkıca tutuyordu ki kıpırdamama dahi izin vermiyordu.

 

Alt dudağımı dişlerinin arasına alıp ısırdı. Dudaklarımdan istemsizce bir inilti koptu. Dudakları öyle özlem ve iştahla öpüyordu ki aklımı yerinden alıyordu. Sömürerek öpüşüne dudaklarımı aralamamla dilini içeri sızdırdı.

 

Dudadaklarındaki tadı ve sıcaklığını öpünceye kadar nasıl hasret kaldığımı anlamamıştım. Öpüşünü derinleştirip diliyle ağzımın içini talan ediyor, elleri de uslu durmayıp biri ensemi tutarken diğeri arsızca kalçalarımı sıkıyordu.

 

Kalçamda ki eli sert bir şekilde sıktı. Bir kez daha inledim. Nefessiz kalana kadar öpüşmeye devam etti. Bmne kadar dirensem de daha fazla dayanamadım ve öpüşüne karşılık verdim. Ellerim uzamış saçlarının arasına girip çekiştirmeye başladım.

 

 

Bundan keyif alarak sanki daha mümkünmüş gibi sertleşerek öpmeye başladı. Kaç dakika geçti bilmiyorum taki nefes alma ihtiyacı duyana kadar sonunda bir birimize izin verdik. "Çok özlemişim Açela. Gitme benden." Dedi göğüs kafesi şiddetli inip kalkarken nefeslerimiz bir birine karışıyordu.

 

"Ben gitmedim sen gönderdin beni hatırlatırım." Bakışlarım hüzüne döndü. Az önce arzuyla öpüşen biz değilmiş gibi geri çekildim. Kucağından inmeme izin vererek yataktan çıktım.

 

"Bunu bir daha yapma! Sana çizdiğim alana girip sızma... döndüğümde lütfen odamda olma." Onu yatakta bırakarak odadan çıktım. Banyoya girmemle gözümden bir damla yaş aktı.

 

Musluğu açıp soğuk suyu yüzüme çarptım. Kendime gelmem gerekiyordu.

 

*****

 

Bakışlarım karşımda oturan tahminim dokuzuncu ayında olan hamile kadındaydı. Karnı kocaman olmuş kapalı beyaz tenli bir kadındı. Kahve iri gözleri vardı. Elleri hep karnında geziniyor hamileliğin son günlerini yaşıyordu. Arada bir yüzü kasiliyor okşayınca yüz ifadesi değişiyordu.

 

Bugün Sibel hanımla randevum vardı. Hamileliğin beşinci ayına girmiştim. Siyam üç haftadır yanımda duruyordu. Hergün kavga ediyor sonra barışıyorduk. Daha doğrusu ben söylenip onu çılgına çeviriyorum. O ise hep alttan alıp bebek gibi bana bakıyor seviyor okşuyordu.

 

 

Bugünde buraya gelmesini istememiş yinede onu dibimde bulu vermiştim. "Sence cinsiyetlerini öğrenirmiyiz?" Diye sordu dibimden ayrılmayan ağa bozuntusu.

Omzumu silktim."Gösterirlerse olabilir." Bakışlarım hala karşımda oturan kadındaydı.

 

Lakin dibimdeki kocam sorularından vazgeçmiyordu."sence cinsiyetleri ne olur?" Hiç düşünmemiştim tek düşündüğüm sağlıkla kollarıma almaktı. Cinsiyetleri fark etmezdi. Kız veya erkek hiç fark etmez sağlıkla kucağımıza almayı nasip etsin diye dua ederim." Bilmem kız veya erkek fark etmez sağlıklı olsunlar yeter."

 

 

"Orası öyle önce sağlık ama merak etmiyorda değilim. Bence ikisi de kız anneleri gibi ay parçası olacak iki çiçek." Deyince bakışlarımı ona çevirdim.

 

Gözlerinin içi merak ve mutlulukla ışıldıyordu. "Kız mı istiyorsun?" Başını aşağı yukarı salladı. "Çok isterim senin gibi minik bir kızımız olsun beni senin gibi parmağında oynatsın. Etrafımda babam babam diye dolaşın maviş maviş baksın çok isterim." Dedi işten sesiyle.

 

"Bence biri kız biri erkek yani öyle hissediyorum." Dudakları kıvrıldı benim fikrimle. "Ne güzel olur bir kız bir erkek hep bir birini koruyup kollarlar." Uzanıp elimi tutup dudaklarına götürdü. "Kurban olsun Siyam sana." Bir kaç kez gözlerimin içine bakıp öptü.

 

Bir şey dememe gerek kalmadan hemşire ismimi seslendi. Siyam'ın yardımı ile ayağa kalktım ve doktorun odasına girdik. Yine tüm içtenliğiyle gülerek bizi karşılayan Sibel Hanım oldu. "Hoş geldin Açela." Dedi Siyam ile birlikte tekli koltuklara oturduk. "Hoş buldum Sibel Hanım." Bakışları benden kopup yanımda duran Siyam'a baktı.

 

"Eşim bebeklerimin babası Siyam Bozdağ bu defa oda bizimle geldi." Memnun bakışları üzerimdeydi. "Hoş geldiniz sizde Siyam bey. Bende Açela'nın doktoru Sibel Katman." Dedi.

 

Tanışma ve bir kaç rahatsızlığımı dile getirerek konuşup muayene yatağına uzandım. Siyam hemen dibimde durmuş meraklı ve heyecanlı bakışları ben ve ekranda gidip geliyordu. Sibel Hanım açılan karnıma soğuk jeli döküp probu karnımda gezdirmeye başladı.

 

"Evet miniklerin durumu şu anlık iyi görünüyor kilo ve boylarında her hangi bir sıkıntı görünmüyor. Biraz hareketli ikizler sizi yoracak gibi duruyorlar." Dedi ekranda onların belirli belirsiz görüntüleri geziniyordu.

 

Siyam elimi sıkıca tutmuş ekrana bakıyordu. "Benim çocuklarım bunlar çok küçük nasıl büyüyecek sığmazlar ki karnına? " Diyen kocama şaşkınlıkla baktım. Çok tatlı görünüyordu çatık kanlarıyla pür dikkat ekrana bakıyordu.

 

"Siyam onların yeri gayet rahat içimde hareketli ediyorlar şimdi küçük oldukları için rahatsızlık hissetmiyorlar. Büyüdükçe hareket alanları sadece kısıtlanıyor." Diye açıkladım. "Kalp atışlarını da duysun babamız." Dedi Sibel Hanım.

 

Monitörün sesini açıp tüm odayı hızla çarpan kalp atışları doldurdu. Bakışlarımı bu sesi ilk kez duyan kocama çevirdim. Vücudu kas katı kesilmiş sadece ekrana bakıyordu. Bir an nefes almayı unuttuğunu düşündüm.

 

Onu ilk kez bu şekilde savunmasız ve heyecanlı görüyordum. Çocuklarının kalp atışlarını duymak onu bozguna uğratmış tüm ciddiyetini yerle bir etmişti.

 

Evlat öyle bir şeydi ki hiç bir duygu onun önüne geçemezdi. Sana emanetedilmiş savunmasız minik bir bedendi. Onu bu dünyadaki bütün kötülüklerden korumak istiyordun.

 

"Bu sesler bizim çocuklarımızın mı Açela? " Diye sonunda konuşa bilmişti.

"Evet çok güzel değiller mi?" Dolu gözlerini görünce anında karşılık verdi benim göz yaşlarım. "Çok güzeller. Senden sonra duyduğum en güzel ses onların kalplerinin sesi." Dedi ve gözlerinden bir damla yaş akıp benim yüzüme düştü.

 

"Teşekkür ederim bana bu duyguyu yaşattığın için." Eğilip alnımdan öptü. "Bölmek istemem ama cinsiyetlerini öğrenmek istermisiniz?" Diye bizi kendimize getiren Sibel Hanım onun varlığını unuttuğumuzu o an anladım.

 

Siyam'a baktım "öğrenelim." Deyince bende başımı salladım. "Evet tahmininiz var mıydı?" Diye sordu Sibel Hanım. "Ben kız olduklarını düşünüyorum. Açela da bir kız bir erkek." Diye cevap verdi Siyam.

 

"O zaman bakalım kimin tahmini tuttu?"deyip ekrana iyice baktı ve "Tebrik ederim Açela senin tahminin doğru. Biri kız biri erkek ikizler." Deyince gülmeden edemedim.

"Ben bildim." Dedim Siyam'a sulu gözlerle vaktim. Benden bir farkı olmayan Siyam "Sen bildin karım. Hoş geldiniz hayatıma." Deyip alnımdan bir kez daha öptü.

 

Sibel Hanım bizi yalnız bırakmadan önce ultrason fotoğrafını bize uzatıp çıktı. Siyam ile fotoğrafa ağlayarak sarılarak bir süre öyle durduk. Ardında mutlu bir şekilde hastahaneden bir kızımız ve oğlumuzun varlığıyla ayrıldık.

 

Evettt bir bölümün daha sonuna geldik.

Bölüm hakkında düşünceleriniz neler?

Ikizlerİkizlerin cinsiyetini tahmin edenleri görelim.

ve bir şey daha sizden bir şey istiyorum. İkizlere isimleri sizin vereceğiniz isimler arasında seçmek istiyorum.

 

Buraya isimleri yazarsanız son kararı vermiş oluruz.

Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.

 

Bölüm : 20.09.2025 23:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...