

7.Bölüm
Bazı yenilikler
Merhaba nasilsiniz napiyosunuz görmeyelii
Bu sefer fazla konuşmuyorumm
Amaa yeni karakterlerimiz gelioo
Neyse neyse ben kaçtım siz okuyunn
Bilincim yavaşça açılırken nere olduğumu algılamaya çalıştım.En son Alp,Ozan ben çatışmadaydık.
Daha sonra ise bacağımdan vurulduğumu hatırlıyorum. Fazla kan kaybından bayılmıştım. Umarım Alp ve ozan beni hastaneye götürmek gibi bir hata yapmamışlardır.
Bakıştığım beyaz tavandan gözlerimi ayırıp etrafı incelemeye başladım. Hastane de değildim.
Hemen yanıbaşımda Mehir vardı. Ağlıyordu.
Benim uyandığımı görünce anında bakışlarını bana çevirdi.
"Dalya! Uyanmanmışsın, şükürler olsun, çok korkuttun bizi endişeden ölüyordum, hani hiç bir şey olmadan gelecektin." Diye hızlıca konuştu,fazla endişelenmişti.
Ona tebessüm ederek yattığım yerden doğrulmaya çalıştım, amcamın evindeydik.
Doğrulmaya çalışırken bacağımı kıpırdattığım için canım yandı, yüzümü burusturarak biraz daha çabaladım.
Mehir anında atılıp, "Dur çok hareket etme Dalya, doktor kurşunun damarlarına gelmediğini söyledi ama dikkatli olmalıymışsın. Bekle hemen Alp ile Ozanı çağırıyım onlarda çok endişelendi." Dedi, ayağa kalkıp kapıya yöneldi, kapıdan çıkmadan önce "özellikle de Alp." Diyip hızlıca çıktı.
Alp diyince aklıma geldi sevdiğim adam ben vurulunca bilincim kapanmadan önce beni sevdiğini söylemişti.
Alp beni sevdiğini söylemişti...
Ve bende onu seviyordum! Peki nasıl söylemem gerekiyordu? Ben nasıl aşkımı itiraf edecektim?
Bu sefer kan kaybından değil, kalbimin çarpıntısından öleceğim sanırım.
Acaba sevgili olur mıydık? Nasıl olurduk? Evlenir miydik?
Düşündükçe daha da heyecanlanıyordum. Aşık olduğum adam bana aşık çıkmıştı!
Hâlâ heyecanlıyken odaya Alo,Ozan, mehir üçlüsü geldi.
"Dalya iyi misin!" Diyerek yanıma koşmaya başladı Ozan.
"İyiyim,iyiyim iki gittim geldim ne bu endişe." Diye geçiştirdim.
Alp ise hiç bir şekilde yüzüme bakmıyordu. Neden böyle yapıyordu şimdi,yüzüme bakmalıydı.
Mehir bakmadığını fark etmiş olcak ki "Alp sen neden orda duruyorsun gelsene." Dedi.
Alp, mehir'in demesiyle yavaş bir şekilde yanımızda geldi.
Ozan da yatağın kenarına oturmuş beni soru yağmuruna tutuyordu.
Alp'te yatağın diğer kenarına oturdu. Mehir ise hemen yanı başımda belirmişti.
Ozan'nın soruları git gide çoğaldığı için, "çok iyiyim Ozan, hiç bu kadar iyi olmamıştım." Diyince soru sormayı kesti.
Alp'e "sen endişelendin mi peki benim için?" Diye sordum bana bakmalı, ve konuşmalıydı.
Ozan, "Endişelenmez mi tabi endişe-" demesine kalmadan Alp sözünü yarıda böldü.
"Endişelendim, evet çok endişelendim seni sırf kan kaybından sebep kaybetmekten çok korktum." Diyip sıkıca bana sarıldı ama hâlâ göz göze gelememiştik.
En son dayanamayıp kollarının arasından çıktım ve elinde çenesini kavradım.
Neydi bu davranışları böyle?
Elalarımla kehribarlarını zorla da olsa buluşturdum.
"Neden yüzüme bakmıyorsun?" Diye sordum.
Cevap vermedi. Şuan söylemek istemiyordu anlaşılan daha sonra tek kalınca bu davranışını soracaktım.
Şimdi ise soruyu sorarken yüzünü yüzüme fazla yakınlaştırdığımı anladım. Kalbim şimdi yerinden çıkacaktı.
Anında heyecanla geri ayrıldım. O sırada içeri amcam girdi.
"Nasılsın Dalya ağrın sızın var mı?" Dedi amcam.
"Bacağım biraz ağrıyor harici iyiyim umarım çabuk iyileşir." Dedim.
Aklıma gelen soruyu da eklemeyi unutmadım. Sormayı unutmuşum.
"Ne kadar süredir baygınım?"
"Bu gün ikinci gün oluyordu." Diye yanıtladı beni Mehir.
O kadar baygın kalmışmıydım ya, her neyse çokta önemli değil.
"Sizi oraya üç kişi göndermemeliydim. Bu benim hatam oldu,özür dilerim gençler, size bir ekip ayarlamalıyız." Diyip yönünü bana çevirdi amcam.
"Baban her neredeyse çok iyi saklanıyor Dalya, bulmak güç ister bu şekilde üç kişi babanı bulamazsınız." Diye ekledi.
"Ekibe ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum sizce?" Diyerek Ozan ve Alp'e sordum.
Ozan, "Aslında ihtiyacımız var amcan doğru söylüyor Dalya, benim liseden tanıdığım bu tarz işlerde iyi olan ve eğitime sahip olan arkadaşlarım var, bence davet etmekten zarar gelmez bu şekilde daha çabuk buluruz babanı, ayrıca bir daha yaralanmanı istemiyorum." Dedi.
Böyle söyleyince mantıklı geldi, Ozan doğru diyordu babamı bir an önce bulup anneme yıllarca çektirdiği eziyetin aynısını uygulayacaktım, elini kolunu sallayıp her neredeyse rahat olamazdı, ilk önce yaptıklarının bedelini ödeyecekti.
Alp'te Ozan'a katılarak "Ozan doğru diyor yıldız çiçeği," dedi, yönünü Ozan'a çevirdi, "sen o arkadaşlarınla bir konuş, eğitimleride varmış hazır, çok iyi olur." Dedi.
Amcam da onaylayınca Ozan, arkadaşlarıyla konuşmak için odadan dışarı çıktı.
Aradan biraz süre geçti amcam da işlerinden sebep yanımızdan ayrılmıştı. Alp ise hâlâ yüzüme bakmıyordu sadece bir kere göz göze gelebilmiştik oda benim zorumla olmuştu.
Sanırım akşam olmuştu mehir yattığım yerin çaprazında kalan koltukta kıvrılıp yattı.
Alp hâlâ uyanıktı ama asla ağzını bıçak açmıyordu.
Daha fazla dayanamayarak"Artık benle konuşacak mısın?" Diye sordum.
Yine cevap verdi cebinden sigarasını çıkartıp, odadan çıktı.
Benimle konuşmuyor, yüzüme dahi bakmıyordu. Bu şekilde benden kaçamazdı,nedenini öğrenecek buna da bir son verecektim.
Bende uykumun geldiğini anlayınca biraz telefonda uğraştıktan sonra uykunun kollarına kendimi teslim ettim.
...
Sabah yüzüme vuran ışıkla kalktım. Mehir benden önce uyanmıştı. Göz göze gelince tebessüm ettim.
Mehir, "bacağındaki yara çok derin değilmiş ayağa kalkabilecek misin?" Diye sordu.
"Büyük bir ihtimal kalkarım çok sıkıntı yaşamam." Diye yanıtladım.
"Bu arada dün kimse demedi şu yakaladığınız Kaan, Erdal amcanın kullanmadığı deposunda üç gündür duruyor, ona ne yapacaksınız?" Dedi mehir.
Yaralandım falan derken Kaan'ı unutmuştum. Onunla da en kısa sürede ilgilenecektim, sorgusuna ben girecek babam diye geçen o adamla alakalı en ufak bağlantısı olan bilgileri not alacaktım.
Yataktan doğrulurken, "Sorguya tutacağım kemal'i bir an önce bulmak istiyorum, bilgiler alıp ilerlemeniz gerek." Dedim.
Mehir bacağımdan sebep düşerim diye anında yanıma geldi ve koluma girdi. Bacağımda çok bir ağrı yoktu ağrı kesici alıp ayakta durabilirdim.
Yürümekte zorluk çekmediğim için mehir'in kolundan çıkıp, bacağıma ağırlık vermeden banyoya ilerledim.
Kapıyı kilitleyip elimi yüzümü yıkadım bir süre aynada kendime baktım.
Babamdan sebep hiç normal güzel bir hayatım olmadı, peki neden ben? Neden bunların hepsi benim başıma geliyordu? Ne yapmıştım da bunları yaşamayı hak etmiştim?
Hayat çok tuhaftı, insanı anlamadan, henüz küçükken karanlık bir kuyuya çekiyordu. Çıkmasıda bir hayli güçtü, ama bazen bazı şeyler imkansız olmazdı çok çabalar istediğimize ulaşırdık.
Umarım benim yaşadığım bu hayatta, bu hikayede mutlu sonla biterdi. Çünkü fazlasıyla çabalayacaktım pes etmeyecektim.
Bende aldığım her nefesi zehir olarak solumayacaktım. Dışarıda gülümseyerek, eğlenerek sevinç içinde yaşayan insanların arasında göze çarpmayacak,onlar gibi mutlu olacaktım.
Banyoda daha fazla oyalanmadan kilidi açıp çıktım.Alp ve Ozan'da gelmişti.Dün akşam ozan liseden arkadaşları ile konuşmuştu büyük bir ihtimal onunla alakalı bilgi verecekti.
Yatağa doğru ilerlerken bu sefer bende Alp'in yüzüne bakmıyordum.
"Konuştun mu arkadaşlarınla?" Diye Ozan'a sordum.
"Tüm gece ikna etmeye çalıştım pezevenkleri ya!" Diye yanıtladı kibarca.
"Yok neymiş Ayşegül'ün tırnağı kırılırmış, neymiş efendim Asaf çok üşenirmiş lan o zaman neden eğitim aldınız!" Diye söylenmeye devam etti, dün demek ki zorluk çıkardılar.
"Ama diğerleri saolsun anında kabul ettiler." Diyerek de söylenmesine son verdi Ozan.
"Tamam mı yani geliyorlar mı hepsi?" Diye netlemek için sordu Alp.
"Ayşegül'ün tırnak masraflarını karşılamayı kabul ettim, Asaf'a da biraz yalvarınca gelmeye ikna oldular." Diye yanıtladı Ozan.
"Ay şimdi yani bir ekibiniz oluyor dimi?" Diye sordu mehir heyecanla.
Bu işte aramızda olamamasına rağmen fazla heyecanlıydı, kim bilir teklifi kabuk etse ne olurdu? Büyük bir ihtimal bayılırdı falan.
"Aynen öyle tam olarak öyle oluyor" diyerek ben yanıtladım bu seferde mehir'i, heyecanla ellerini birbirne çırptı.
"Bu acayip havalı değil mi!" Dedi yerinde duramayarak.
Ben bu kıza boşuna soğuk baklava demiyordum, dışarıdan bakılınca efendi, asi bir kız gibi dursa da aslında tam tersiydi, enerjisi bile bir çocuktan fazla olabilirdi. Onu fazlasıyla seviyordum.
Küçükken babamdan sebep her ne kadar cana yakın olsam bile hiç kimse benle arkadaş olmazdı, Mehir hariç.
"Gel buraya." Diyerek onu kendime çektim ve sıkıca sarıldım. Siyah saçları, mavi gözleri ve beyaz teni ile çok güzel bir kızdı mehir.
Daha sonra Mehir'den ayrılıp geri yatağıma yerleştim.
"Ne zaman gelirler arkadaşların ve isimleri ne?" Diye sordum Ozan'a.
"Bu gün yada yarın gelirlermiş, ayrıca gelince tanışırsınız beş kişiler lisede beşide eğitim aldığı için liseden mevzun olduktan sonra aileden kopup büyük bir ev tutup beraber yaşadılar evin genel alanları zaten spor aletleri ile dolu. Daha önceden gitmiştim." Dedi Ozan.
Başımı tamam dercesine iki yana salladım.
Umarım işlerinde fazlasıyla iyilerdir. Kusursuz bir ekip olmalıyız, kemal hangi cehennemdeyse o cehennemden gerekirse sürükleyerek alacağız onu.
Kim bilir kaç tane insana beni sattı. Bunu demek bile içimi acıtıyordu. Bir insan kızını satabilecek kadar gurursuz olabilir miydi?
Kemal öyleydi. On altı yıl önce gözümün içine baka baka beni o adamlara satmıştı. Küçükken beni kimse büyütmemişti ben kendim büyümüş, kendim öğrenmiştim her şeyi, annemde zaten babamdan korkusuna bana hiç yardımcı olmazdı. acı bir geçmişim olmuştu.
Yurttan kaçtığım gün sokakta ailesiyle gülerek gezen bir kız çocuğu görmüştüm, neden benimde annemle babam benide gezdirmiyor ki diye bozulmuştum.
Günün geri kalanı ise aynı geçmişti. Tüm gün yatakta uzanıp belli başlı yemek yemek gibi ihtiyaçlar harici telefonda gezinmiştim.
3 Gün sonra
Bu gün yeni ekibimizle tanışacaktık. Normalde iki gün önce geleceklerdi ama arabaları sorun çıkardığı için bu güne ertelemişlerdi.
O iki günde ise bacağım iyileşmiş sayılırdı, gelmelerine az kalmıştı birazdan burda olurlarmış.
Bende duşa girip üstüme rahat bir şeyler geçirmiştim.
Çok hafifte makyaj yapıp, saçlarımı açık bırakmıştım.
O sırada kapı çalmıştı, gelmişlerdi. Oyalanmadan odadan çıktım Ozan, Alp ve Mehir üçlüsüde anında yanında belirdi, kapıyı açtığımda iki kızdan üç erkekten oluşan bir grupla karşılaştık.
Aralarından benle aynı göz rengine sahip ela gözlü, uzun biri "Nabersiniz! Noldu biz gelince bir dondup kaldınız, çok mu yakışıklıyım. Bu arada ben Tahir!" Diyerek kendini içeri attı.
İçeri geçip koltuğa yerleşti ve diğerlerini bekledi.
Bir diğer aralarından sarışın, yeşil gözlü bir kız, "tabi tabi o kadar yakışıklısın ki gözlerimi senden alamıyorum." Diye tersleyerek kendini oda içeri artıp salona yerleşti.
En uzunları, buz mavisi beyaza kaçık Bir göz rengi olan da çok beklemeden "benimde kendimi koltuğa atmam gerek." Diyip dediğinide yaptı.
Diğer iki kişiyi de içeri salonu göstererek davet ettim. Onlarda içeri geçince koltuklara yerleştik.
Herkes sırasıyla kendini tanıttı. Tahir zaten kapıyı açar açmaz kendini tanıtmıştı.
Tahir'i terstleyen sarışın kızın adı Ayşegül'müş, Ayşegül ve Tahir'den hemen sonra beklemeden içeri giren ise Asaf.
Esmer, güzel olan kızın adı Alev'miş geldiğinden beri çok konuşmadı, asosyal biriydi.
Bir diğer Alp ile davranışları çok benzeyen Ali. Alp gibi yeri gelince konuşan harici konuşmalara çok dahil olmayan biriymiş bunu gözlemledim.
Bir süre bu şekilde birbirinizle kaynaşarak sohbet ettik.
Ayşegül tam bir alışveriş bağımlısıydı. Ozan Ayşegül'ün bu huyuna söylenip duruyordu, Asafta fazla üşengeçti.
Tahir'in ise enerjisi son bulmuyordu. Tamamen neşe kaynağıydı. Mizahı da bir o kadar genişti.
Biraz daha sohbet ederken arada Mehir, "peki ekip ismini ne koyacaksınız?" Diye sordu heyecanla.
Hepimiz düşündüğümüz için bir sessizlik oldu.
Birde. Tahir, "buldum! Kaos çemberi olsun!" Diye atıldı.
Aklımıza hiç bir şey gelmediği için kabul ettik.
Artık ekibimizin bir adı da vardı.
Kaos çemberi..
Ayşegül ile alışverişe çıkacakmışız Ayşegül çok ısrar edince kabul etmiştik.
Arada sohbet ederken koltukta uyuya kalan Asaf'ı gördüm.
"Asaf çoktan uyumuş yatağına götürmek için kaldırayım mı?" Diye sordum.
Tahir diğerlerinden önce davranıp beni yanıtladı, "sakın öyle bir hataya düşme bence dalya, en son ben kaldırdım diye tüm gün söylenip durdu, şimdi hiç hiç susmaz yol yorgunu diye, uykusunu almadığı zamanlar o günü bize zehir eder." Diye kısa bir açıklamada da bulundu.
Akşama doğru gelmişlerdi ve şimdi hava hepten kararmış saat geç olmuştu, yarın iş ile alakalı konusacaktık.
Yaralı olduğum için iznim vardı yani Kemal'i bulmaya yakınlaşmam için tam sırasıydı.
En son küçük görünen ama içi büyük olan gecekonduda hepsinin odalarını gösterdikten sonra bende yatağa yerleştim ve uykum geldiği için karanlığa kendimi teslim ettim.
Eee bölüm sonuuu nasol buldunuz bölümü?
Kaos cemberinden yeni tanimaniza rağmen kanınız en çok kime kaynadii
Peki Alp'in Dalya ile konusmayip yüzüne bakmaması hakkında ne dusunuyosunuzz??
Neyse o zamann bir dahakii bölümdeee bwbasyyyy🤍
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |