
42. Bölüm
Karşımdaki adam yine aylardır ortalıkta gözükmeyen Len’di.. Asya’ya baktığımda yüzü düşmüştü. Karşısında Ali’yi görmek istemişti sanırım. Kapıyı bırakıp içeri yürümeye başladı. “Uff..” Geri çekilip Len’in girmesi için fırsat verdim. “Az önce kızım baba diye açtığı kapıdan yüzünü buruşturup mu döndü?” Kapıyı kapatıp güldüm. “Aptal olma Len. Kız Ali’yi bekliyordu. Seni değil.”
Len’i umursamadan mutfaktan son servislikleri aldım. Kapı çaldığında Asya tekrardan kapıya koşturdu. Kapıyı açtığı gibi Asya Ali’nin kucağına atladı. “Baba!” Ali kızını kucağına alıp başından öptü. Hepsi içeri girse de saçları yapılı değildi. “Ne oldu lan sizin saçlar iptal mi oldu?” Nehir teyzem çantasını çıkarıp askıya astı. Kabanını çıkarırken gülümseyerek bana döndü. “Hiç sorma Bulut’um. Hanımefendileri karakoldan toplayıp geldik.” Kaşlarımı çatıp teyzemlere ve Elis’e baktım. Elis dudağını ısırıp başını eğdi. “Nasıl yani? Elis?” Nehir ellerini beline yaslayıp Elis’e baktı. Kuzey enişte sakin bir şekilde ellerini çırptı. “Neyse olan oldu bitti. Bugünlük bunu unutuyoruz. Yukarı çıkıp hazırlanmaya başlayın.”
Denef salondaki Len’e bakıp umursamadan Asya’nın elini tuttu. “Len hoş geldin oğlum.” Len anneme bakıp önüne döndü. Asya’ya bakıyordu. Asya onu umursamadan Ali’nin bacağına sarılıyordu. Bu ara Asya’da başka bir hal vardı. Len ellerini cebine yerleştirip Denef’e baktı. “Sizinle konuşmam gerekiyor.” Denef sessizce başını eğip Asya’ya baktı. Len’in ne hakkında konuşacağı belliydi. Asya dışında ortak bir konuları yoktu. Denef Asya’nın önünde eğildi saçlarını okşadı. “Asya sen Elis teyzenle kardeşinin yanına geçin.” Asya Elis’in elini tutarken annesine baka baka bahçeye çıktı.
Herkes otururken Len Denef’e baktı. “Kızımın soy adımı almasını istiyorum.” Denef duyduğu anda anlık bir ses çıkardı. Sinirlerinin bozulduğunu hepimiz anlayabiliyorduk. Denef sadece “Ne?” diyebildi. Len büyük bir özgüvenle ellerini cebinden çıkarmadan cümlesini tekrar etti. “Asya’nın soy adımı almasını istiyorum.” Salonda ciddi bir sessizlik hakimdi. Deniz teyzem başını çevirip Denef’e baktı. Defin sinirle ayağa kalkıp Len’e baktı. “Lan ne soy adı?! Hayvan herif! Doğduğu gibi bırakıp gittiğin kızını görmek şimdi mi aklına geliyor!” Len derin bir nefes alıp onu umursamadan Denef’e bakıyordu.
Defin onu dinlemeyen Len’e iyice sinirlenmişti, hızlıca onun üzerine yürümeye başladı. “Sen şerefsiz puştun önde gidenisin!” Len bir anda Defin’e dönüp üzerine yürüdü. Ortalık bir anda karışmıştı. Önce Defin yürümeye çalışsa da Len onun üzerine yürümeye başladığı anda da Altan sakince oturduğu yerden büyük bir hışımla kalkıp Defin’i arkasına aldı. “Geri bas.” Len başını kaldırıp Altan’a baktı. “Sen karışma.” Altan, Len’in boş lafını umursamadan başını kaldırıp ellerini cebine yerleştirdi. Len salağına baş kaldırmayı ailecek seviyorduk ama bu salak bir türlü akıllanmıyor. Altan’ın dudakları keyifle yukarı kıvrıldı. Altan’ın gülümseme sebebinin Defin’in söz dinleyip Altan’ın arkasında kalması olduğuna da eminim ya neyse.
Başımı çevirip bütün olayın asıl sahibine baktım. Ali ve Denef sakince oturuyorlardı. Ali eşine bakıp yutkundu. Denef tuhaf bir şekilde sessizdi. Deniz teyzem Len’e bakıp konuştu. “Senin buna hakkın yok Len. Yıllar önce kızımı, torunumu rezil ettin sen. Ayrıca torunumu bir anda üzemezsin. O Ali’yi babası olarak görüyor.” Len, Altan’ın bedeni yüzünden teyzemi görmüyordu. Sadece sesini duyduğu belliydi. Başını Altan’ın sağından eğip teyzeme baktı. “Ben sizin bu konuya karışmanızı istemiyorum Deniz hanım.” Defin büyük bir sinirle Len’in üstüne atlamaya çalıştı. Altan hızlıca Defin’i sıkıca tuttu. Denef’in yıkıldığını hissedebiliyorum. Yine ağlıyor olmalıydı ama bu sefer onu ben değil Ali sakinleştirecek.
Bahçeye adımladığımda Denef salıncakta oturuyordu. Adım seslerimi duyamayacağı kadar dalgındı. Parmağındaki yüzükle oynuyordu. Köşedeki koltuğun üzerinden örtüyü alıp ilerlemeye devam ettim. Salıncağın arkasından ilerleyip örtüyü omuzlarına bıraktım. Her ne kadar onu korkutmak istemesem de dalgınlığından dolayı irkildi. Başını kaldırıp kâküllerinin altından bana baktı. Kar atıştırırken, bu soğuğa rağmen öylece sessizce oturuyordu. Ellerimi ceplerime yerleştirip yanına oturdum. "Karadeniz’de gemilerin mi battı? Neyi düşünüyordun bu kadar?" Denef gözlerini yağan kara çevirdi. Her ne kadar karın yağışını izlese de parmaklarıyla yüzüğünü oynuyordu. "Hiç, hiçbir şey..."
Parmakları kızarmıştı. Sessizce kendi kafamdaki şapkayı çıkarıp ona giydirdim. Denef benim hareketlerime tepki vermiyordu. Derin nefes alıp etrafa bakmaya devam ediyordu. "Berbat bir yalancısın. Len'i dimi? Ya o da bir kızı sevgilim diye getirirse korkusu bu.” Beklenti dolu bakışları bana döndü. Onun mavi gözleri dolu doluydu. "Yapmaz dimi? Ona güveniyorum ama gerginim. Ya olursa diye ödüm patlıyor." Açıkçası emin değildim. Len’in bunca zaman Denef’e karşı tek bir ters hareketi olmamıştı ama insanlar değişirdi. Şartlar değişince, insanlar da değişirdi. Yine de Denef şu anda benden umut dolu sözler bekliyordu. Umursamaz bir tavır takınıp omuz silktim. "Sana evlenme teklifi etmedi mi? Merak etme senden kurtulmayı düşünmüyordur. Hem bence Ayaz, Defne'yi asla Defne'nin Ayaz'ı sevdiği kadar sevmedi."
"Nasıl yani sevmedi?"
"Yani basbaya sevdiğini sandı işte. Hadi bak geliyor seninki." Onun sırtını sıvazlayıp onun kalkmasını bekledim. Denef derin bir nefes alıp ayaklandı ve ön bahçeye doğru ilerlemeye başladı. Hepimiz kapının önüne geçerken Elis de yanıma gelmişti. Denef’i gösterdiğinde başımı sallayıp onu sardım. Araç durduktan sonra kapılar açılmaya başladı. Denef gergindi. Üzerindeki battaniye ile kendini gizlemeye çalışıyordu. Ellerini sıvazlıyordu. Arabadan önce Kayra amcalar indi. “Selam millet.” Gülümseyip selam verdik. Arkada Len ve yanında bir kız vardı. Elis kızı gördüğü anda kolumun altından çıkıp Denef’in koluna girdi. Bende onların hemen yanına geçtim. Kayra amcayla Scarlett teyzenin yüzünde bir burukluk vardı. "Bu kız bizim misafirimiz, Mia." Denef’in derin bir nefes aldığını duydum. Ona rağmen Len gözlerini Denef’e çevirmiyordu. Bu kızın misafir olmadığı çok belliydi ve Denef bunu biliyordu. Bilmesine rağmen kabullenmek istemiyordu. Len’in bakışları Denef’i buldu ama o bakışlarda hiç duygu yoktu. Boşluğa bakar gibi bakıyordu, çöpe bakar gibi bakıyordu. "Eksik tanıtma baba. Bu Mia, benim eşim.”
Denef’in dengesi duyduğu cümle ile kaymıştı. Koluna girip sıkıca tuttum. Kuzey enişte sinirle elini kaldırıp Len’in üstüne yürümeye başladı. "Lan sen benim kızıma evlenme teklifi etmedin mi?! Ne demek eşim?!" Denef’e baktığımda yutkunmaya çalıştığını gördüm. Yaşadığı bu olayı her kadın gibi hazmedemiyordu. Güney eniştem, Kuzey eniştemi tutmaya çalışıyordu. Kayra amcam da araya girmeye çalışıyordu ama ikisinin de başarılı olduğu söylenemezdi. Nehir teyzem Denef’i gösterdiğinde ağlayan Denef’i kucağıma aldım. "Denef'le anlaşamıyorduk. Zaten onun gibi özgüvensiz biriyle olamazdım." Denef başını göğsüme yaslayıp saklamaya çalıştı. Mahcup hissettiğini anlayabiliyordum. Elis, Denef’in üstündeki battaniyeyi düzeltip tekrardan üstüne örttü. Defne’ler ailecek Len’in üstüne yürürken ben onları umursamadan arkamı dönüp yukarı çıkmaya başladım. "Shhh... Geçecek." Denef ağlıyordu. Elis hızlıca yatağın örtüsünü açıp Denef’i yatırmamı bekledi. Denef’i yatırıp örtüyü üzerine örttüm.
Denef örtüye sokulup "Ben bunu hak etmedim. Defne de hak etmedi.” dedii. Kabullenmek istemiyordu bunu anlayabiliyorum. “Neden böyle yapıyorlar?” Bana baktı. Burnu soğuktan kızarmıştı. Komodinindeki suyu alıp ona uzattım. Uzattığım bardağa bakmadan sadece bana bakıyordu. “Len hiç böyle bakmazdı bana. Aramızda bir şey yokken bile böyle değildi.” Elis kucağında Asya ile odaya girdi. Denef kızını gördüğü gibi yattığı yerden doğrulup teyzesinin kucağındaki kızını kucağına aldı. Daha birkaç haftalık kızı annesinin ağladığını hissedip huzursuzlanmaya başladı. Elis başıyla çıkalım derken anne kızı odada yalnız bırakma kararı aldık. Hayatları yarım kalmış iki kadın birbirlerine tutunarak büyüyeceklerdi. Kızına tutunarak büyüyen Denef’i görmek için sabırsızlanıyorum.
Bir anda dibimden gelen kahkaha sesi ile başımı eğip koltuklarda oturan Denef’e baktım. Denef deli gibi kahkaha atıyordu. Kahkaha sesi salonda yankılanıyordu. Ali onun sinirden güldüğünü anında anlamıştı. Denef’in elini kavradı. Denef boştaki eliyle işaret parmağını kaldırdı. Uzun zamandır Denef’in böyle güldüğünü duymamıştım. Denef elini Ali’den kurtarıp ayağa kalktı. “Ali duydun mu babalık yapmak istiyormuş.” Denef bakışlarını çevirip Altan’ın önüne geçti. Altan, Defin’i tutup oturttu. Denef kahkahasını bastırmaya çalışıyordu. Gözleri dolmuştu, eliyle burnunu siliyordu. Saçlarını geriye itip başını kaldırarak Len’e baktı. “Babalık yapacaksın.. Bunca yıl sonra..” Gülüyordu.
Her şey bir anda olmuştu. Elini kaldırıp bütün kuvvetiyle Len’e tokat attı. Tokatın sesi de güçlü kahkahası gibi salonda yankılanmıştı. Len’in başı sola düştüğünde gözlerini sıkıca kapatmıştı. “Çocuk oyunu mu sandın sen bunu?! Adi herif!” Göğsünden itmeye başladı. “Benim kızım babasını seviyor, seni değil! Öğrendiği zaman kucağına mı koşacak sanki! Ben sana söyleyeyim yıkılacak benim kızım! Daha kucağımda kundaktayken babasının onu reddetmiş olması onu yıkacak! Ama şu an değil. Benim kızım bunu öğrenmeyecek, daha çok küçük. Onu yıkmayacağım!” İşaret parmağını onun göğsüne yasladı. “Sen benim kızımı hak etmiyorsun Len! Sen benim kızımı o eve de götüremezsin o soy adını da kızıma veremezsin! Senden olmadığını düşünüyordun ya! Ne değişti?” Sesini iyice yükseltti. “Ne değişti?!”
Denef merdivenlerden büyük bir gürültüyle indi. Başımı bilgisayarımdan kaldırıp “Noluyor kızım?” Denef babama bakıp “Asya geldi!” dedi. Ali Denef’in arkasından sakin sakin iniyordu. İkisinin de mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Denef kapıyı açıp ön bahçeye çıktı. Kahvemi elime alıp kapıya doğru ilerlemeye başladım. “Özlemiş kızını?” Ali onayladı, gülümsüyordu. “Yeni oda hazırladık ya. Onun için heyecanlı.” Hatırladım. Geçen hafta Denef ilk maaşı ile Ali’yle beraber Asya’ya yeni bir oda hazırlamışlardı. Kapının önüne çıktığımızda Defin arabadan inip göz kırptı. Denef arabaya doğru yaklaşırken merakla "Erken gelecektiniz?" sordu. Defin arka kapıyı açıp Asya’nın kemerini çıkardı. "Asya asiden ayrılamadı. Yolda da bir iki kere tuvalet için durduk tabii." küçük yeğenimi tutup arabadan indirdi. Asya arabadan indiği gibi annesine koşmaya başladı. “Anni!” Sarı saçları Defin tarafından iki yanda toplanmıştı. Patır patır yürüyüp annesinin kucağına atladı. Denef kucağına aldığı kızını sarıp sarmaladı. Asya beni gördüğü gibi elini salladı.
Ali, Asya’nın yanına gelip yanağından öptü. “Baba!” Cıvıl cıvıl sesiyle daha girdiği ilk anda enerji getiriyordu. Asya anında babası olarak gördüğü Ali’nin kucağına geçti. Ali kızının eteğini düzeltirken "Bebeğim! Neler yaptın bakalım anlat hadi." dedi. Asya önüne gelen saçı geriye itip anlatmaya başladı. "Sonra asi benim elimden havuç yedi. Şeker de yedi." Ali eve girerken Denef kızının ayağındaki spor ayakkabıları çıkarıyordu. Ali koltuğa oturup kızını dizine oturttu. Asya başını eğip bana baktı. “Toprak uyuyor mu?" Başımla onayladım. Toprak yarım saat önce öğle uykusuna yatmıştı. "Uyuyor, bakmak ister misin kuzenine?" Asya hızlıca başını Denef’e çevirdi. "Anni bakayım mıı?" Büyük yeşil gözlerini babasından almıştı. Ne kadar kabul etmek istemesek de durum böyleydi. "Bak ama uyandırma tamam mı?" Asya babasının kucağından inip büyük bir şımarıklıkla benim kucağıma tırmanmaya çalıştı. Gülüp onu kucağıma aldım. Biz yukarı çıkarken merdivenlerden dayımlar, Len ile beraber iniyorlardı. “Asya prensesimiz gelmiş.”
Len dik dik kucağımdaki Asya’ya bakıyordu. O olaydan sonra birkaç saat içinde yine evden defolup gittiği için kundağında uyuyan Asya’yı hiç görmemişti. Denef de kimsenin söylemesine izin vermemişti. Yani Len, Asya ile hiç tanışmadı ve bu onların ilk tanışma anıydı. Asya ürküp başını omzuma yasladı. "Bir de beni suçluyordunuz aldattı diyerek. Kendisi utanmadan bir çocuk bile peydahlamış. Utanmadan bir de ağladı." Duyduğum bu cümlelere inanmak istemiyorum. Ali anında Denef’e seslenmişti. “Denef, Asya’yı al odaya çık.” Yanıma yaklaşan Denef’e Asya’yı teslim ettim. Denef Len’e bakıp onu iterek yukarı çıkmaya başladı. "Bilip bilmeden konuşmamalısın Len. Sen sevgili eşini koynuna alırken burada olan bitenlerden haberin dahi yoktu. Kızı üzüp durma.” Ali hiç umursamadan Len’i görmezden gelip yukarı çıktı.
“Ben kızıma.. Annene, babana o hakkı verdim. Benim kızım senin annene babana, babaanne dede diyor zaten!” Bahçe kapısından Asya ve Elis arka arkaya girdi. “Asya dur tatlım.” Hızlıca Asya’nın önüne geçip tuttum. “Bırak beni!” Elis benim tuttuğumu görüp tekrardan bahçeye döndü. “Babama gideceğim!” Asya’yı bıraktığım gibi kendini Ali’nin kucağına attı. Ali kucağına koşan Asya’yı kucağına alıp öptü. Denef gülümseyip Len’e döndü. “Cevabını aldın. Sen şimdi o Mia’na dön Len. Ali onun biyolojik babası. Katkıda bulunmakla baba olunmuyor. Kâbus görüp uyandığında yanında duracaksın. En sevdiği filmi, çikolatayı, yemeği bileceksin. Altını değiştirmeyi, banyo suyunun sıcaklığını bileceksin.”
Len hiçbir şey diyemiyordu. Dedim ya insanlar değişir diye.. Elis’in bir kitapta okuduğu kısım aklıma gelmişti. Kimse tanıdığın gibi kalmıyor. Bir gün bakıyorsun sıcacık... Bir gün bakıyorsun buz gibi... Fark ediyorsun ki insanlar da değişir mevsimler gibi. Çünkü, insan bir şeyi elde etmek için çabalar. Onu elde edince bir kenara atar. Değerini ise ama gidince, ama bitince, ama ölünce... Kısaca, iş işten geçince anlar. Len de anladı ama iş işten geçmişti.
🩺
Saçlarıma spreyi sıkıp sabitledim. Makyaj malzemelerimi çıkarıp makyajımı yapmaya başladım. Elis iki farklı taçla odama girip gülerek yanıma geldi. “İkisini de takacaksın Defne, itiraz istemiyorum.” Elis taçları makyaj masama yerleştirdi. Aynadan ona baktım. Saçlarını ve makyajını çoktan yapmıştı. Saçlarının arasına kırmızı duvaklı bir taç yerleştirmişti. Hepsine de bundan dağıttığına emindim. Rimelimi sürerken akşamı düşünüyordum. “Bulut bizim için eskisi gibi hepsi sahnesi yapmış. Akşam yalandan klip çekeceğiz değil mi?” Güldüm. Başımla onaylayıp allığımı sürdüm. “Yağmur’a da aldın mı bu zımbırtılardan?” Elis arkasını dönüp tacını gösterdi. “Onun saçları acıyor ona direkt bandana takıyorum.” Gülüp rujumu sürdüm. Giydiği mini siyah elbisesi tam onun fiziğine yakışan bir elbiseydi.
Asya hızlıca yanıma koşturarak girdiğinde giydiği lacivert elbisesi annesininkine çok benzeyen bir elbiseydi. “Teyze saçlarımı sen yapsana..” Asya’yı kucağıma alıp saçlarını taradım. “Nasıl yapalım teyzesi?” Asya aynadan taradığım saçlarına baktı. “Örelim mi teyzem? Önce ince bir taç şeklinde örelim, sonra uçlarını dalgalandırırız.” Asya beni başıyla onayladı. Ben onun saçlarını yaparken o benim makyaj malzemelerimi kurcalıyordu. Güzelce örerken maşayı da fişe taktım. Kız annesi olmak böyle bir şey demek.. Elindeki fırçayı yanağına sürmeye çalışıyordu.
Hava karardığında Bulut’lar hep beraber bekarlığa veda için evden çıkmışlardı. Bahçeden yükselen müzik sesi ile elbisemin eteğini tutarak bahçeye çıktım. Bulut bizim için her şeyi düşünmüştü. Kameraman benim bahçeye çıkışımdan itibaren kayıta başlamıştı. "Uy ha maşallah. Ne güzel bir kız oldu." Damla teyzeme bakıp gülümsedim. Elif anne hemen annemin yanında gülümseyerek beni izliyordu. Melek en önde video çekiyordu. Bulut'un ayarladığı garsonlar hepimize içecek dağıtmaya başladı. Daha yeni aldığım içecek Elis tarafından elimden alınırken Denef beni ortaya doğru çekti. Hepsi etrafımda çember oluştururken annemler oturup izliyorlardı. Elis mikrofonla çembere dahil olup bana bakarak güldü. Sanırım kınamda en çok eğlenecek kişiler onlar olacaktı. Resul Dindar'ın hoparlörden yükselen sesi hepimizi coşturmaya yetmişti. Elbisemi tutarak kendi etrafımda döndüm. Defin giydiği lacivert elbisesi ile Elis'in yanında oynuyordu.
Horona dönüldüğünde Asya mavi elbisesi ile horona dahil olmak için koşarak yanımıza geldi. Nehir teyzem kucağında Yağmuru tutuyordu. Annemde Damla teyzemle beraber horona dahil oldu. "Alişti da durmayi da yari öpen dudaklar. Alişti da durmayi da yari öpen dudaklar." Defin'le Denef'in arasına girip oynamaya başladım. Defin neşeliydi, gülerek horon tepiyordu. Denef elbisesinin ucunu tutarken zıplıyordu. Şarkı değiştiğinde Melek’e bakıp güldüm. Herkes iyi eğleniyordu, tam istediğim gibiydi. Şarkı değiştiğinde en sevdiğim şarkılardan biri çalmaya başlamıştı. “Komple, komple, Komple bitiğiz. Komple komple komple kritiğiz. Komple komple komple tikiyiz.” Elis gülerek bana yaklaşıp dans etmeye başladı. “Bıraktı mı hadi ya! üzülme be abi ya. Hayat kısa tabi ya, ya yürü başka kız mı yok.” Elis bana doğru eğilip gülerek bakıyordu. “Sevmeyi versin bas git. Taksit taksit.” Elbisemin eteğini tutarak Defin’e doğru eğildim. Biz bütün şarkıyı eğlenerek söylerken Elis elindeki tefi sallayarak bize yaklaştı.
“Yani değerini bilemeyen aşkın. Güm güm başını vuracak elbet şaşkın. Bırak da bir kire pasa iyice bulaşsın.” Eteğimi tutup dönerken Denef hemen yanımda alkış tutuyordu. Ayda’yı tutup yanıma çektim. Ayda gülerek Nilay’ı da yanımıza çekti. Nilay’ı tutup kendi etrafında döndürdüm. Nilay yeşil elbisesini tutarak döndü. “Bu alem adamı yutar anında. Dünya dönüyor bunun etrafında. Deme ki gel etme güzelsin özelsin. Çarpa çarpa kendisi öğrensin.” Başımı sağa sola sallayıp Definlerle şarkıya eşlik etmeye devam ettim.
Elis başıyla ufaktan Elif annenin yanında oturan Tinemis’i göstererek şarkıya eşlik ediyordu. “Yazık ediyorsun. Niye geliyorsun sen bu kızın gazına.” Annem ayağa kalkıp yanıma gelmişti. Ayda karnını tutarak oynuyordu. “Hep bu kadar eğlenir miydiniz ya siz?” Ayda’yı onayladım. Topuklu ayakkabılarımı çıkarıp bir kenara fırlattım. Defin de benim gibi rahatsız olmuş gibi ayakkabılarını çıkarıp kenara atmıştı. Denef kaküllerini düzeltti. “Kınayı yakalım yalandan da sonra full eğlenelim.” Elis beni onaylayıp tepsileri almaya gitti. Ayda eline mumu alıp Defin’in yakmasını bekledi. Nilay, Ayda’nın hemen önüne geçmişti. Denef beni tutup ortaya çektiği sandalyeye oturttu. Mine elindeki tepsiyle yanıma gelip dikildi. Hepsi etrafımda toplanırken Elis’le Melek gıcık gıcık Tinemis’e doğru ilerlediler. Melek, Tinemis’i kaldırırken Elis de elindeki mumları Tinemis’in eline tutuşturdu. “Buraya oturmaya mı geldin ya?”
“Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar.” Etrafımda dönmeye başladıklarında sessizce onları izlemeye başladım. Ağlamam için baya baya içli söylemeye çalışıyorlar ama ağlamaya hiç niyetim yok. Dönüp dursunlar bakalım. Onlar etrafımda dönerken bende oturduğum yerde sıkıla sıkıla onları izliyorum. Yarım saat geçmesine rağmen hala onların dönmesini izliyordum. Mine dönerken koluyla beni dürtüp “Kızım biraz ağlasana be.” Göz devirip omuz silktim. İnatla oynamaya devam ettim. Onlar inatsa bende inadım ve bunu gayet iyi biliyorlardı. Oturmaktan iyice sıkıldığım için parmaklarımı yalayıp gözlerime sürdüm. Defin benim yaptığımı görüp gülmeye başladı. Mine tepsiyle önümde diz çöktü. Annemle Elif anne yanıma gelip bana baktı. “Gelin elini açmıyor diyelim mi?” Annemle Elif anne Mine’nin bu dediğine gülmeye başladı. Elif anne elindeki altını çıkarıp gizli saklı elime tutuşturdu. Mine kınayı yaktığı gibi bende çaktırmadan sildim. Sonunda oynayabileceğim çok şükür.
Çalmaya başlayan cemilem ile oturduğum yerden kalkıp sandalyeyi kenara ittim. Ortaya geçip oynamaya başladım. “Hoppa!” Elis tefi sallaya sallaya yanımıza geliyordu. “Cemilemin gezdiği dağlar meşeli imanım..” Gülerek ona baktım. Denef, Asya’nın eline tefi tutuşturdu. Nehir teyzem Efe ile beraber yanımıza geldiğinde Efe’yi hafif hafif zıplatıyordu. Efe, Nehir teyzesinin kucağında el sallıyordu. Yaklaşıp yanağından öptüm. Yanağı ruj olmuştu, gülümseyerek yanağındaki ruju sildim. Efe’yi kucağıma alıp eteğimi tutarken etrafımda döndüm. Efe anında başımdaki taca yönelmişti. Eğilip başımdaki tacı çıkarmasına izin verdim. Efe elindeki tacı alıp oynamaya başladı. Asya bizden gördüğü kadarıyla bizi taklit ediyordu. Elis, Yağmur’u kucağına alıp kızıyla beraber oynamaya başlamıştı.
“Sardi dedikodumuz.” Efe elindeki tacı hunharca sallıyordu. Nilay instagrama atmak için telefonunu çıkarıp video çekmeye başladı. Şarkı girdiği anda Hakkari’de Elbruz’la aramızda çıkan dedikodular gelmişti. “Arhavi’yi, Hopa’yi.” Daha ilk vurulduğu zamanlarda dikişlerini patlatıp kapıma geldiğinde karşı komşum mobese Gülay’ın kapının deliğinden bizi izlediğini biliyordum. Ardından lojmanlarda Elbruz’un kapıma geldiği dedikoduları yayılmış, Elbruz’a belli etmeden dedikoduları kesmeye çalışmıştım.
Sırf seslerini kesmek için şu an burada olduğuma inanamıyorum. Mobese Gülay’ın sesini kesmezsen uyuz komutanla uğraşmak zorunda kalırsın Defne. Dayan kızım ha gayret. “Senin baban ne iş yapıyordu doktor hanım?” Ayağımdaki tüylü topuklu terliklerden başımı kaldırıp soruyu soran kadını aramaya başladım. Gözlerim gözümün içine bakan Kerime hanımda durdu. “Askerdi Kerime abla. Sizlere ömür.” Hepsi sırayla “Allah rahmet eylesin.” demişti. Gözlerim ister istemez ayağımdaki iğrenç terliklere döndü. “Nerelisin peki?” Bu sesi elbette biliyorum. Üst komşum Gül hanım.. O tiz, kulak tırmalayıcı sesi her gün nöbet dönüşü duyuyorum. Başımı çirkin kırmızı tüylü terliklerden ayırmadan sorusunu yanıtladım. “Çanakkaleliyim.”
“Baban?” Derin bir nefes alıp göz devirdim. “Annem Çanakkaleli, Babam İzmirli ama ben Çanakkale doğumluyum.” Gül hanım kısırından bir lokma daha alırken Kerime hanım çayını yudumladı. “Sen İzmirlisin yani?” Başımı salladım daha fazla nereli olduğum tartışmasına dayanamayacağım. “Geçen poyraz timinin komutanı da burdaydı. Senden çıkıyordu.” İşte beklediğim fırsat. Başımı o çirkin terliklerden ayırıp mobese komşuma baktım. “Gülay abla..” Bakışları bana döndüğünde keyfinin yerinde olduğu anlaşılıyordu. “Senin kocan Hamit abi iki gündür görevdeydi değil mi?” Gözlerindeki saniyelik korku bile keyfimi yerine getirdi. Dudaklarım keyiflice kıvrılırken mobese Gülay ne ima ettiğimi anlamıştı. Gözlerinin içine bakarken sarmadan birini yedim. “Bu arada sarman çok güzel olmuş.” Çayımı bitirip bardağımı ve tabağımı alıp mutfağa bıraktım. “Hanımlar sohbetinize doyum olmaz ama benim kaçmam gerek.” Tüylü terlikleri rastgele bırakıp spor ayakkabılarımı giydim.
A bloğun kapısına geldiğimde girişten giren komutana baktım. Beni görünce dudakları keyifle kıvrıldı. Önümü kestiğinde başımı kaldırıp ona baktım. “Hayırdır doktor hanım? Kapılarda mı bekleniyorum?” Saçlarımı gözümün önünden itip ona bakmaya devam ettim. “Hee, baktım ha bu böyle olmay. Kalk kızum bu uşağa bi bak. Nasi olmuş? Eyi mi değil mi?” Onunla alay ettiğimi biliyordu. Beni duvarla kendi arasında sıkıştırmıştı. Alaydan döndüğü üstündeki üniformasından belli oluyordu. Beresi omzunda takılı duruyordu. O sırıtıyor, ben sırıtıyorum. O hala sırıtıyor. Bir anda ifademi ciddileştirdim. Onu göğsünden iterken “Çekil ula. Boh yiyenun uşaği.” dedim. Ardıma bakmadan binadan çıkarken gülmemi bastırmaya çalıştım. Onun dalgınlığına gelmemiş olsaydı gram yerinden oynamazdı dağ ayısı.
“Mençuna’dan aşaği.” Efe kucağımdan annesi tarafından alındığında sessizce şarkıya eşlik etmeye devam ettim. Defin alkış tuta tuta yanıma geldiğinde onu tutup kameraya ilerledim. Nilay kamerayı kendine çevirdiğinde Ayda’da kadraja girdi. Defin’le oynarken onu tutup çevirdim. “Beni anlaman içun. Hopa’yimi yakayim.” Ona bakıp dudaklarımı oynattım. “Altan olur gibi ha Defun?” Göz devirmekle yetindi. Şarkı bittiğinde yanımdan geçen garsonu tutup çektim. Kulağına fısıldadığım şarkıyı çalmalarını söyledim. Kız beni onaylayıp giderken Ayda'nın yanına geçip fısıldadım. "Çıkar telefonunu, videoya al. Bize goygoy malzemesi çıkarıyorum." Ayda dediğimi yaparken bende yanında oynuyordum. "Videoyu Kerem'e at. O Altan'a göstersin." Ayda beni onaylarken masanın kenarındaki mikrofonu alıp ortada Melek ve Nilay'la oynayan Defin'in yanına ilerlemeye başladım. Şarkı tam istediğim anda girdiğinde mikrofonu tam önünde ona doğrulttum.
Defin beni kırmayıp mikrofonu elimden aldı. "Yaylanın çimenine.. Keçi vurur çanin.. Oh bi sarayum seni.. Geçsin yürek yangini..” Annemin bakışları önce Defin'i ardından beni buldu. Sırıtıp göz kırptım. Dudaklarının keyifle kıvrıldığını görebildim. Defin hiçbir şeyden habersiz söylüyordu. “Oh nenni koçari.” İşkillenmesin diye eşlik ediyordum. "Yaylalar sıra sıra.. Vuruldum selvi boya.. Koçari gel burdan geç.. Göreyim doya doya.." Denef benim keyifle eşlik etmemi dikkat çekici bulmuştu sanırım. Dikkatle yüzüme bakıyordu. Sonra kısa bir an durdu. Jeton düşmüş olacaktı ki ağzı kocaman açıldı. Onun suratını gördüğümde gülüp dudaklarımı oynatarak "Koçari benum yarum." dedim. Hemen yanımda videoya alan Ayda'yı görüp başını salladı.
Defin annemle Denef'in dikkatini çektiğimi düşünüp arkasını döndüğünde Ayda'ya dikkat etmesin diye eteğimi tutup yanına ilerledim. "Çayır çimen biçemem.." Yanında durup "Oh nenni koçari.." diyerek eşlik ettim. Defin başını hafifçe yatırıp söylemeye devam etti. "Soğuk sular içemem.. İki cihan bir olsa.. Koçariden geçemem.." Elis'in elindeki yelpazeyi alıp sallayarak dönmeye devam ettim. Defin mikrofonu elime tutuşturduğunda Ayda o görmeden telefonu kapatıp kenara koymuştu. Elimdeki mikrofonu sallaya sallaya yeni kurbanımı aramaya başladım. Ayda’nın yanından geçerken yaklaşıp fısıldadım. “Attın mı Kerem’e?” Onayladı. Defin hala hiçbir şeyin farkında değildi ki olmasın beni öldürürdü yoksa.
Mikrofon benim elimde patlamıştı. Çalan şarkıya odaklandığımda dudaklarım büyük bir keyifle kıvrıldı. Defin’e dönüp video almasını işaret ettim. “Yalnızlıklardan yoruldum, usandım. Sensiz gecelerden sıkıldım, bunaldım.” Defin’in açtığı telefona doğru ilerleyip büyük bir cilveyle kıvırmaya başladım. Elimdeki mikrofonla şarkıyı söylerken kameraya göz kırptım. Denef bu şarkıyı söylemeyi sevdiğimi biliyordu ama bu şarkının Elbruz’la aramızdaki bağını bilmiyordu. “Bin korku sarar, senin yokluğunda. Yangınlar çıkar, susuzluğunda.” Melek hemen arkamda Elis’le beraber oynuyordu. Saçlarımı geriye savurup dans etmeye devam ettim. “Aşkına yürüyen sesimi duyuyorsun. Gittikçe büyüyen dert oluyorsun.” Elis’lere bakıp güldüm ve şarkıyı söylemeye devam ettim. Denef’in kucağındaki Efe’ye doğru eğilip “Sana söylüyorum, farkında mısın ama? Seni seviyorum, ah biliyorsun.” Kameraya dönüp gülümsedim. Onun için kameraya doğru en sevdiğim kısmı söylemeye başladım. “Benimle oynama, söyledim sana. Şansını zorlama. Uğurlar olsun.”
"Benim alanımdasın komutan. Dikkat et de sözünü dinlemeyeceğin doktorların eline düşme." dedim sevimli sevimli gülerek.
"Doktor..." diyerek bana doğru gelmeye başladığında bende geri adım atacak değildim. Olduğum yerde dikleşerek kuyruğu dik tutmaya devam ettim. Ağzının içinde kendini sıkarak konuşmaya başladı. "Benimle oynama.” Alaylı bir gülüşle ona baktığımda "Burak Kut'un şarkısı mıydı bu? Hatta devamı şeydi. Hah hatırladım! Uğurlar olsun."
Herkes benimle beraber şarkıyı söylüyordu ama kimse bu şarkının Elbruz’la benim için olan anlamını bilmiyordu. Kameraya odaklanıp dil çıkardım. Tekrardan “Şansını zorlama. Uğurlar olsun.” deyip el salladım. Şarkıyı bitirdiğimde göz kırpıp mikrofonu sallamaya başladım. “Kim söylüyor?” Ben etrafa bakarken Defin’e dönüp telefonu işaret ettim. “Defin o videoyu Elbruz’a at.” Defin beni onaylarken videoyu attı. Elis elindeki bıyığı dudaklarının üzerine yerleştirip tek kaşını kaldırdı. Onun haline gülmeden edemedim. Belki biraz ruh hastası bir aileye sahibim ama başka bir aileye de doğamazdım. Bundan da adımın Defne olduğu kadar eminim.
🩺
“Bulut abi hoş geldin.” Bulut gencin omzunu sıkıp bize baktı. “Masanız hazır abi, her zamanki yeriniz.” Bulut önden ilerlemeye başladı. Bizde hemen arkasından ilerliyorduk. Kurt mekânı gözüyle taradı. “Burası güzelmiş Bulut.” Girdiğimiz mekân bir balıkçıydı. Sahile sıfır balıkçıda en güzel masaya rezervasyon yaptırmıştı. Tim ile Kurt yerlerine geçtiğinde bende Kurt’un yanına oturdum. “Burası hepimizin bekarlığa vedasının yapıldığı yer. Nasipte Kerem’in bekarlığa vedası da varmış.” Gülümseyip badimin sırtını sıvazladım. Bulut bana bakıp “Darısı Altan’a artık.” diyerek göz kırpmıştı. Önüme gelen rakımdan bir yudum alırken kollarımı masaya yasladım. “O iş yaş.” Asiye’yi kast ettiğini biliyordum. Karşımda oturan Doruk’un keyiflenen ifadesi gözümden kaçmamıştı. Hala Asi ile arasında bir şeyin olacağını sanması bile büyük bir saçmalıktı. Kuzey amcalar içeri girdiğinde hepimiz ayağa kalktık. “Oturun oturun.” Kuzey amca kardeşi ile sandalye çekip oturdu. Güney amcanın içmediğini biliyordum bugün bize göz kulak olacağı aşikâr. “Komutanım burası ne güzelmiş ya..” Kuzey amca Fatih’e bakıp gülümsedi. Çanakkale’yi ayrı sevdiğini biliyordum. Hep ailesini burada bırakmak zorunda kalan bir adam için tabii ki de ailesini bıraktığı yeri sevmesi normaldi. Kuzey amca Bulut’a bakıp rakısını eline aldı. “Ali nerede?”
“Devriyedeymiş enişte. Devriye bitimi buraya gelecek.” Kuzey amca başıyla onayladı. Derin bir nefes alıp bize baktı. “Ne yiyorsunuz söyleyin bakalım?” Garson hepimizin dediklerini tek tek not etti ve gitti. “Bu nasıl bekarlığa veda böyle sakin sakin oturacak mıyız?” Murat amcanın isyanına karşılık hepimiz gülerken Doruklar anında Bulut’u gösterdi. “Hanımı korkutmuş.” Bulut ellerini teslim olur gibi kaldırdı. “Elis büyük kozu oynadı.” Kaşlarımı çatıp baktım. Büyük koz? Kuzey amca benim anlamadığımı anlayıp rakısından bir yudum almadan önce “Benim kızlar.” demişti. Anlayıp geriye yaslanırken rakımdan yudum aldım. Bulut bana doğru eğildi. “Defin ile tehdit edildim. Iskalasa korkmam ama hiç ıskalanmıyor.” Dudaklarım keyifle kıvrılırken omuz silktim. “Tabii ki ıskalamaz. Kim öğretti sanıyorsun?”
Herkesin bakışlarını üstümde hissedebiliyordum. İçimden söylemedim mi ben onu? Kuzey amcaya baktığımda dik dik bana baktığını gördüm. Yutkunup bardağımdan bir yudum daha aldım. “Komutanım siz gerçekten önceden mi tanışıyorsunuz?” Murat’a bakıp onayladım. “Komutanım sizi bir görevde kurtardığı söylüyorlar doğru mu o?” Fatih’e bakıp başımı kaldırdım. Kuzey amca bana bakıp gözlerini benden çekmeden “Onlar küçüklükten tanışıyorlar Fatih, değil mi Altan?” Yutkundum özgüvenli bir şekilde başımı kaldırıp onayladım. “Öyle Kuzey amca.” Herkes gerildiğimizi sanıyordu ama biz oldukça rahattık. Kuzey amca ile asi konusunda birçok noktada ortaktık. İkimizde gülümsediğimizde timin derin nefes aldığını duydum.
Uğur elindeki telefonu Kurt’a uzattı. “Komutanım kına başlamış sanırım Nilay fotoğraflar atmış.” Kurt telefonu alıp bakmaya başladığında bende göz ucuyla baktım. Nilay, Asi ile hiç fotoğraf paylaşmamıştı. Önümdeki balığa odaklanıp kılçığını ayırmaya başladım. “Altan.” Başımı kaldırıp Güney amcaya baktım. “Ortaya hamsi yaptıralım mı özledin mi?” Gülümseyip onayladım. Güney amca her zamanki nezaketiyle herkesin memnun olmasını sağlıyordu. O siparişi verirken Ali yanımıza ceketini çıkararak geldi. “Selamın aleyküm beyler. Fazla geç kalmadım umarım baba?” Ali benim yanıma otururken Murat amca bizi gösterip güldü. “Damatların iyi anlaşıyor gibi Kuzey.” Kuzey amca başını kaldırıp bize baktı. Benimle göz göze geldiğinde başını tekrardan balığına çevirdi. “Ortadaki daha benim damadım değil.” Murat amca elini Kuzey amcanın sırtına atıp sırıttı. “Bu olmayacağı anlamına gelmiyor. Yakındır benden demesi.” Kuzey amcanın bakışları beni bulduğunda başımı kaldırıp Murat amcanın dediğini reddettim. Asi beni sevmiyordu. Rakımdan bir yudum alıp bardağı bitirdim. Masanın başına uzanırken Kerem dikkatle beni izliyordu. “Yavaş iç bari.” Onun sözlerini umursamadan tekrardan bir yudum aldım.
“Uğur ne zaman evlilik teklifi edeceksin? Mevlüt komutan seni vuracak yoksa.” Uğur gülümseyerek Kuzey amcaya baktı. “En kısa zamanda komutanım. Belki yarın gitmeden önce..” Bulut bardağını masaya bıraktı. “Ben sana güzel bir yer bulurum.” Uğur elini hemen yanındaki Murat’ın sandalyesine yasladı. “Aslında bende size soracaktım. Siz nasıl evlenme teklifi ettiniz diye?” Kuzey amca gülüp kendini gösterdi. “Hamile olduğunu söylerken teklif ettim. Tavsiye etmem, seni önce ben vururum.” Uğur emri almış başıyla onaylamıştı. Güney amca gülümseyip “Biz kaçarak evlendik ama sonra çok sevdiği kitapçıda harika bir teklif yaptım.” Uğur onaylarken Fatih büyük bir boşboğazlıkla “Ulan en mülayimleri bile kızı kaçırıp evlenmiş.” Masaya sessizlik çöktüğünde Fatih sesli düşündüğünü anlayıp Güney amcaya baktı. “Özür dilerim bey amca.” Selim amca gülmeye başladığında Murat ve Kuzey amca da gülmeye başladı. “Dayım vermedi Nehir’i. Bizde direkt kaçırdık. Hatta kaçırdığımız gibi imam nikahlarını kıydık.” Selim amca o geceyi hatırlamış olacak ki diğerlerine bakıp gülümsüyordu. Kardeşlerinin üçünün de mutlu evlilikler yapması onu sevindirmişti. Murat amca kadehini kaldırıp tek bir cümle söyledi. “Direkt kaçarak evlendik.”
“Nasıl bir şey? Evlilik?” Kurt’un mırıltısı herkes tarafından duyulmuştu. “Korkuyor musun?” Bulut’un sorusu onun tarafında yanıtsız kalmıştı. Korkmadığını biliyorum elbette ama bu yeni yol onun hiç denemediği bir şeydi. Yani tedirgin olması elbette normal geliyor. Kuzey amca, kardeşine baktığında Güney amcanın Kurt’u rahatlatmaya çalışan kişi olacağını anladım. Güney amca Kurt’a bakıp gülümsedi. “Bir kitapta okumuştum. ‘Evlilik, dalgalı bir denizde küçük bir kayıkla batmadan yol alabilmektir. Ama eşit şartlarda denge kurulmalı. Fedakârlık, tek kişinin omuzlarına yüklendiğinde o kayığın su alması kaçınılmaz.’ diyordu.” Güney amca başını tekrar tabağına eğip balığını temizlemeye başladı. “Hiçbir evlilik tam anlamıyla aşkla, sevdayla ilerlemez. Severek başlayıp mutsuz biten bir sürü evlilik vardır. Evlilik her şeyden önce saygı ister.” Bakışları Kurt’u buldu. “Bu ana gelene kadar Defne’yi tanıdın. Evlendiğinde o kadını hayatıma aldım diyerek değiştirmeye çalışma. Mutsuz olursun. Birbirinizin özel alanlarına saygı duymak zorundasınız, birbirinize o alanı tanımak zorundasınız.” Kurt Güney amcanın dediklerini dikkatle dinliyordu.
Sarp amca bardağını tutarken Kurt’a baktı. “Mesela bana göre Güney’in evliliği çok sıkıcı. Hiçbir aksiyonları yok. Herkes Güney Nehir’i kaçırdığında o yüzden bu kadar şaşırdılar.” Güney amca güldü. “Ama bana sorarsan en harika ilişki onların. Damla’yla ben kaç kez boşanma eşiğine geldik hatırlamam. Damla inat bir kadın, Deniz kadar değil belki ama dediğim dediktir. Deniz’in aksine cilveyle yaptıramayacağı şey yoktur.” Kurt gülümseyip “Defne gibi..” demişti. Murat amca onu duyduğu gibi onayladı. “Heh işte Defne aynı Damla teyzesi gibi.” Bakışlarımı bardağıma indirip baktım. Asi’nin kime benzediği apaçık belliydi. “Asi de aynı annesi gibi..” Kuzey amca güldüğünde başımı kaldırıp ona baktım. Göz kırpıp “Aynen öyle.” dedi.
“Ha birde evlendikten sonra iki şeyden kork. Allah’tan ve karından. Allah'tan korkan huzurlu olur. Karısından korkan mutlu olur. Allah'ıma çok şükür hayatta karımdan korkmadığım bir gün dahi olmamıştır.” Kuzey amcanın bu cümlesi hepimizi güldürdü. Kurt yanımda biraz daha rahatlamıştı. Bunu da belli ediyordu. Selim amca bana bakıp “Sen ne zaman harekete geçiyorsun aslanım?” dedi. “Geçmiyorum Selim amca. Daha önce geçtim artık biraz bekleme zamanı.” Rakımdan bir yudum aldım. Selim amca Kuzey amcaya bakıp beni işaret etti. Kuzey amca başta omuz silkse de umursamaz görünmeye çalışarak “Neden?” diye sordu. Bana bakıp güldü. “Reddetti değil mi? Ah kızım diye demiyorum. Genelde ona iyi gelecek birçok şeyi reddeder.” Tabağıma odaklandım. Yemeği yemesem de sessizce bir şeylerle uğraşıyor gibi görünmeye çalıştım.
Bir dakika.. Ona iyi gelecek şeyler? Başımı tabağımdan kaldırıp Kuzey amcaya baktığımda sanki aydınlanmamı bekliyor gibi baktığını gördüm. Demek ki o da Asi’ye iyi geleceğime inanıyordu. “Defin işte. Huysuz ve hala Murat’a aşık.” Doruk’a baktım. Huysuz olduğu konusuna katılmıyorum ama Murat’a aşık olduğu konusu.. Tartışılır. “Asi işte, hala yaralı ve sessiz.” Doruk’un bakışları beni bulduğunda gülümsedim. Ona cevap vermemi beklemiyor olmalıydı.
Kurt yanımda telefonunu çıkarıp bir şeyleri kurcalamaya başladı. Telefonu benim önüme doğru ittiğinde peçeteyle elimi silip telefona baktım. Bir video oynatılıyordu. Defne’nin kınasından olduğu belliydi. Defin lacivert elbisesi ile oynarken Defne elindeki mikrofonu ona uzatıyordu. Mikrofonu aldı, saçlarını geriye doğru savurdu. Çalan şarkıya olduğu yerde hafif hafif kımıldanarak oynamaya başladı. "Yaylanın çimenine..” Gülümsedim. Defne hemen arkasında Defin’i işaret ederek dans ediyordu. Bu da Defne’nin kasıtlı olarak söylettiğini gösteriyor. “Keçi vurur çanin..” Denefler eşlik ediyordu. “Oh bi sarayum seni.. Geçsin yürek yangini..”
“Defin mi o?” Bulut’a bakmadan başımla onayladım. Sessizce koçariyi söyleyişini izlemeye devam ediyorum. “Defne’nin işidir bu. Size attığına göre itliğine atmıştır.” Defin gülümseyerek şarkıyı söylüyordu. Sesine çok yakışmış hafif hafif kıvırıyordu. “Yaylalar sıra sıra.. Vuruldum selvi boya..” Kurt kaşlarını çatıp ekrana yaklaştı. “Bir şey soracağım. Murat’ın boyu uzun muydu?” Ali yemeğini yerken başını sallayıp “Hayır en fazla 1.80 anca vardı.” O ekranı gösterdiğinde videoyu biraz geriye aldı. Defin vuruldum selvi boya kısmını söylerken 1.80’lik bir mesafeyi değil de daha yüksek bir mesafeyi gösteriyordu. Başımı kaldırıp ona baktım. Dudakları keyifle yukarı kıvrılırken bana göz kırptı. “Koçari gel burdan geç.. Göreyim doya doya.." Gülümsedim. Kısık sesle “Koçari sağa gurban olsun.” dedim.
Başımı kaldırdığımda Doruk’un bana dik dik baktığını gördüm. Umursamadan başımı tekrardan tabağıma indirdim. Yemeğimi yemeye devam ederken ekmek arasına hamsi koyup tere de ekledim. Doruk’a bakarak ekmeğimi ısırdım. Ağzımdaki lokmamı bitirdiğimde Doruk’a göz kırptım ve “Ne bakıyorsun?” dedim. Rakısından bir yudum alırken gözlerini benden çekmiyordu. “Defin’i bırakıp giden sen değil miydin? Hala onunla birlikte olabileceğini mi sanıyorsun?” Keyifle arkama yaslanıp rakımdan yudumladım. “Sana göre çok daha yüksek bir şansım var. Neden biliyor musun?” Masaya yaslanıp eğildim. “Çünkü ben Asi’yi vatan için bıraktım, başka bir kadın için değil.” Keyfinin kaçtığı belliydi. Belli ki her şeyden haberimin olmasını beklemiyordu. Hiçbir şey olmamış gibi timin sohbetine dahil oldum.
“Kuzey enişte buyur başla..” Kuzey amca bardağını masaya bırakıp gülümsedi. “Ne söyleyelim?” Murat amca gülüp bardağını tekrar doldurdu. Kuzey amca çakırkeyif olmaya başlamıştı. Güney amcanın aksine hepimiz hafif hafif kafayı bulmaya başlamıştık. Hamza Kuzey amcaya bakıp konuştu. “Komutanım siz yenge hanımla kaç yıldır evlisiniz?” Kuzey amca gülümseyip Hamza’ya baktı. “Yirmi altı yılı beraber devirdik.” Selim amca da onlara bakarken Kuzey’in omzunu sıktı. “O kadar vermek istememiştim ama resmen geldi aldı kardeşimi. Zaten onun ardından hepsi cesaretlendi ve maşallah iki ay ardında Nehir, ardından da Damla’yı aldılar üçü benden.” Kuzey amca keyifle güldü.
Saatler gece yarısını gösterdiğinde Fatih ve Bulut oynarlarken Hamza alkış tutuyordu. Kurt tekrardan telefonuna gelen bildirimle odağını telefona çevirdi. “Defin video atmış.” Dikkatimi çekeceğini bildiği için sesli söylemişti. Yine kınadan video gelmişti. O önündeki videoyu açtığında Defne üzerindeki kına için seçtiği elbise ile dans ediyordu. Büyük bir cilveyle şarkıyı söylüyordu. “Ateşle oynuyor haberi yok.” Ona bakıp güldüm. Elimi onun sırtına yerleştirip sıvazladım. Başımı hafifçe kaldırırken kaşlarımı da kaldırdım. “Asıl ateş Defne, Kurt. Sende bunu çok iyi biliyorsun da yanmaktan korkuyorsun.” Derin bir nefes alıp rakısını dikip bardağı masaya vurdu. Onun tepkisine güldüm. Tam o anda bir şarkı çalmaya başladı. “Gitme, gelme, yapma, etme derken.. Bir sıkımlık aşkımız da bitti.” Başımı geriye atıp kahkaha attım. Ona doğru yaklaşıp fısıldadım. “Şarkı çok manidar geldi bana badi.”
Ateşteyim, ateşte, ateşte.. Aklım gitti bir kıza işte. Hayır mı, şer mi bilmem ama.. Ateşteyim ben ateşte. Gülerken onun sırtına bir iki kere vurdum. “Umarım çok yanmazsın Kurt. Zor ama hadi hakkında hayırlısı.”
🩺
Yatakta sağa sola dönüyorum. Bi türlü uykuya dalamadım ama hadi hayırlısı. Komodindeki telefonumu alıp saate baktım. Kuzey’ler hala gelmemişti. Komodinin üstündeki sürahiye baktım. “Off niye doldurmayı unuttum ki..” Kalkıp karanlık odada köşedeki koltuğun üstünde duran sabahlığımı aldım. Kınada aşırı yoruldum ama son anına kadar Defne’nin mutluluğunu görmeye değdi. Defne’nin odasının önünden geçerken kapıyı aralayıp baktım. İçeri girip üstünü düzelttim. Odadan çıkarken kapıyı sessizce kapattım.
Aşağı indiğimde yüzümü sıvazlayıp saçlarımı geriye attım. Arka bahçenin camından içeriye ay ışığı sızıyordu. Merdiven bittiği gibi ayaklarımı sürüye sürüye mutfağa ilerledim. Sürahiyi doldururken boynumu kütlettim. Ana kapıdan ses gelirken anahtar deliğinden gelen seslerle kaşlarımı çattım. Sürahiyi tezgaha koydum. Kapı sessiz olmaya çalışırken açıldı. “Sessiz olun çocuklar uyuyordur.” Güney’in sesini duyduğumda başımı eğip salona baktım. Ben baktığımda Bulut kendini koltuğa atıp gülmeye başlamıştı. “Bulut sessiz gül. Çocuklar uyuyordur.” Kerem’in bekarlığa vedasından döndükleri belliydi. Hepsinin keyfi de yerindeydi. Sabahlığımın önünü kapatıp sürahiyle mutfaktan çıktım. “Hoş geldiniz.” Güney benim sesimi duyduğu gibi başını kaldırıp baktı, gülümseyip bizimkileri gösterdi. Sürahiyi sehpaya bırakıp sabahlığımı tutup kollarımı göğsümde birleştirdim. “Kaç şişe devirdiler?” Güney elini salladı. Baya devirdikleri belliydi. Bulut oturduğu yerde Elis’in adını sayıklıyordu. Len ve Doruk da kötü görünüyorlardı. Yaklaşıp Kuzey’in yanına oturdum.
“Teyze Kuzey eniştem bir türkü söyledi. Of of..” Güldüm. Kuzey’in keyifli olduğu zaman ne kadar güzel şarkı söylediğini biliyordum. Ekibe bakıp el çırptım. “Hadi hepiniz odalara.” Murat benim lafımı dinleyip ceketini alıp kalkarken oğlu Bulut’u kaldırdı. Hepsi teker teker kalkıp yukarı çıkmaya başladı. Güney bize bakıp “Sana devrediyorum artık kocanı. Ben yatmaya gidiyorum. İyi geceler.” Başımla onayladım. Güney gülümseyip derin bir nefes aldı ve yukarıya çıkmaya başladı. Kuzey başını koltuğun arkasına yaslayıp kolunu omzuma attı. “İyi eğlendiniz mi?” Beni onayladı. Saçları uzamıştı, başını yasladığı koltuktan bana bakıyordu. Saçlarını okşamaya başladığımda Kuzey gülümsemeye başladı. Gözlerini huzurla kapatmıştı. “Ne ara bu kadar büyüdüler Deniz?” Gülümsedim. Haklıydı. Bende kızlarımızın ne ara büyüdüğünü anlamadım. Daha dün kucağımıza aldığımızı hatırlıyorum. Daha geçen gün sarı saçları varken ne ara kahveye döndüğünü bile hatırlamıyordum. Öğretmenleri iflah olmaz bunlar, kavga ede ede hapse girerler dediği çocuklarımın hepsi harika yerlere gelmişlerdi. “Bende bilmiyorum. Önce Denef, sonra Defin.. Şimdi de Defne.. Yaşlanıyoruz sanırım.” Beni göğsüne çekip yatırdı. İçmiş olmasına rağmen sevdiğim kokusunu bastıramamıştı. Burnunu saçlarımın arasına yasladığını hissedebiliyordum. “Sevdim seni bir kere..”
Onun o kalın sesini duyduğumda kısık sesle güldüm. “Başkasını sevemem.” Çakırkeyif haliyle bana serenat yapıyordu. Derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Başımı kanepeye yaslayıp ayağa kalkan eşimi izlemeye başladım. Kuzey üstündeki ceketini çıkarıp tekli koltuğa attı. Sallana sallana televizyonun yan tarafındaki rafa geçti. Plakların arasından birini seçip çıkardı ve gramofona yerleştirdi. Şarkının kısık sesi ay ışığı ile aydınlanan salona dolmaya başladığında Kuzey elleriyle kendini gösterip “Deli diyorlar bana. Desinler değişemem.” diyerek şarkıya eşlik ediyordu. Beni gösterdi. “Desinler değişemem. Desinler değişemem.” Kuzey’e bakıp güldüm. Hamileyken eğlendiğimiz günlerdeki gibiydi.
Kuzey elindeki kadehler ile yanıma gelip oturdu. Onun kadehinde şarap varken benim elimde portakal suyu vardı. Yedi aylık karnımla yanımdaki kocama baktım. Kuzey’in yarım saat önce geldiği görevden sonra keyifli keyifli vakit geçirmeye başladık. Bugün için bir kaçamak yapacaktık. Kapı çaldığında benim kalkmama izin vermeden Kuzey kalkıp kapıyı açtı. “Güzelim hamburger yiyemezsin diye biliyordum ama..” Elindeki paketleri sehpaya koyup yanıma oturdu. Karnımı tutarak sehpadaki pakete uzandım. Hamburgerimi alıp açarken Kuzey’e bakıp güldüm. “Merak etme sevgilim bende doktorum ya hani. Biliyorum elbette.”
Kuzey elindeki kadehler ile yanıma gelip oturdu. Onun kadehinde şarap varken benim elimde portakal suyu vardı. Yedi aylık karnımla yanımdaki kocama baktım. Kuzey’in yarım saat önce geldiği görevden sonra keyifli keyifli vakit geçirmeye başladık. Bugün için bir kaçamak yapacaktık. Kapı çaldığında benim kalkmama izin vermeden Kuzey kalkıp kapıyı açtı. “Güzelim hamburger yiyemezsin diye biliyordum ama..” Elindeki paketleri sehpaya koyup yanıma oturdu. Karnımı tutarak sehpadaki pakete uzandım. Hamburgerimi alıp açarken Kuzey’e bakıp güldüm. “Merak etme sevgilim bende doktorum ya hani. Biliyorum elbette.”
Kuzey elini karnıma yerleştirirken kızlarından bir yanıt bekliyordu. Bebeklerim daha anne karnında babalarının dokunuşuyla benim dokunuşumu ayırt ediyorlardı. Babalarına daha hareketlilerdi. “Seni üzmüyorlar değil mi?” Ağzımdaki lokmayı yutup onayladım. Babalarının sesini duydukları anda karnımda hareketlenmeye başlamışlardı. “Şunlara bak bütün gün yalvardım hareketlensinler diye.” Kuzey benim kızlarımıza kızdığımı gördüğünde kahkaha attı. Gülerken oturduğu yerden kalkıp gramofona bizim şarkımızı yerleştirdi. Çalan plaktan süzülen şarkı ile gülümsedim. Kuzey şarabından bir yudum alıp beni elimden tutarak kaldırdı. Elindeki kadehi sehpaya bırakırken beni tutup çevirdi ve belimi kavradı.
“Hayatta en zor olan, bir insanı tanımak.” Biz yavaş yavaş dans ederken karnımdaki bebeklerimde bize eşlik etmeye başladı. Karnımda tekmelerle bize eşlik ediyorlardı. “Kabul etmek huylarını. Değişmeden bir olmak.” Kuzey beni çevirirken hiç tereddüt etmeden beni koluna yatırdı. Kahkaha attığımda Kuzey’in de benimle beraber güldüğünü duyuyordum. Benim elimi sıkıca tutarken birazcık hızlı dans ediyorduk. “Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir. Bazen küçük bir an için ömür bile verilir.” Dudağıma kondurduğu öpücükle gözlerimi kapattım. Karnımdan gelen tekmeler ile iki büklüm oldum. “Ov!” Kuzey benim iki büklüm olmama kahkahayı patlattı. “Gülme be! Çok kötü vurdular.” Kuzey gülme desem de kahkahalar atıyordu. “Benim kızlarım sanırım babalarını kıskanıyor hmm?”
Yıllar önce olduğu gibi yine beraberdik. Elini uzatıp beni dansa kaldırdı. Belimi sıkıca kavradığında gülümseyip dudaklarına bir öpücük kondurdum. “Daha yolun başındasın. Değişirsin diyorlar.” Gülümseyip ben söylemeye devam ettim. Yıllar önce hastane odasında tanıştığım adam, dayımın bütün itirazlarına rağmen kocam olmuştu. “Oysa sana çıkıyor. Bildiğim bütün yollar..” Kuzey’le beraber o gece bir buçuk saat dans ettik. Tek eksiğimiz karnımda kızlarımdı. “Şu an şurada ov diye inlemen gerekiyordu Deniz.” Aynı anı düşündüğümüze bir an için inanamadım. Gülüp onun göğsüne yaslandım.
“Defne’nin her şeyi tamam mı?” Kuzey dansımızı bitirip elimi bırakmadan beraber odaya çıkmaya başladık. Bir anda ciddileşti ve hazırlıkları sordu. “Hiç merak etme sen. Defne’nin gelinliğini zaten damadımız çok önceden almış. Buradaki düğün hazırlıklarımız da neredeyse tamam.” Kuzey belimi hafif hafif okşuyordu. “Zaten öyle çok eksikleri de yok. Eşyalarını aldık. Düğün için süsler bakılacak falan.” Düğünü de evde yapmayacaktık zaten. Güvenlik için bu gerekliydi. Defne’lerin düğünü komple askeri kadronun toplanacağı bir düğün olacağı için bir nevi saatli bomba olacaktı. “Onun düğününde yanında olamayacağım diye çok üzülüyordum. Allah’ıma şükür buradayım ve onun da mutluluğunu göreceğim.” Gülümsedim. Kuzey’in kızlara olan bağlılığı daha karnımdaki ilk anlarından beri gün geçtikçe artmıştı. Bir an bile olsun kızları yalnız bırakmadı. Uzakta olsa Defne’nin hakkında her şeyi noktası virgülüne kadar bilmesi bunun en büyük kanıtıydı. Denef’in ağladığı, Defin’in kötü hissettiği her anı ezbere biliyordu. “Nasıl yaptın? Uzağımızdayken bile bize bu kadar yakın olmayı nasıl yaptın?” Kuzey benimle beraber yatağa yatıp beni göğsüne çekti. Beni sıkıca sararken ona sokulup gözlerimi huzurla kapattım. Ben uyuklamaya başlarken Kuzey’in sesini duyabildim.
“Baba olmak hedefinden önemli, kutsal ne olabilir? Ailesinden daha sıkı neye sarılabilir insan?”
🩺
“Cemil!” Koridorun ucunda çay tepsisiyle yürüyen Cemil sesimi duyduğu gibi durup bana döndü. Bana doğru geleceği sırada elimi kaldırıp durdurdum. Albay’ın odasını gösterdim. Sorumun cevabını aldığımda kapıya ilerleyip başımdaki beremi düzelttim. Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. Mevlüt albayın kalın sesiyle verdiği “Gir!” emriyle bir cesaret içeri girdim. “Komutanım..” Mevlüt albay başını kaldırıp bana baktı. Ben içeri girip kapıyı kapattığımda ise önündeki dosyayı kapatıp sandalyesinde geriye yaslandı.
“Komutanım sizinle özel bir konu hakkında konuşmak istiyorum.” Cebimdeki yüzüğü biliyordu. Artık daha fazla bir şeyi saklamak da istemiyorum. Nilay’a yarın izin günümüzde evlenme teklifi etmek istiyorum ama önce babasından izin almam gerekir. Önce Mevlüt albayın izni olmalıydı. Esas duruşu bozmadan yutkundum. “Komutanım konunun ne olduğunu eminim biliyorsunuzdur ama izniniz olursa kendimi anlatmak isterim.” Karşımdaki adam sadece albay değildi, sevdiğim kadının babasıydı. Ve eğer karşımdaki adamı şu kadar tanıdıysam şu an bana bakan kahverengi gözler Mevlüt albaya değil, Nilay’ın babası Mevlüt amcaya aitti.
“Komutanım ben sizin onayınızı almak istiyorum. Eğer sizin de onayınız olursa yarın Nilay’a evlenme teklifi yapmak istiyorum.” Sessizlik.. Karşımda sanki boş bir duvar var gibiydi. Albaydan tek bir ses, tepki, mimik.. Hiçbir şey yoktu. Yine de esas duruşumu bozmadan beklemeye devam ettim. Elbette bir yerde bir tepki vermek zorunda kalır. Kalır değil mi? Bakışlarımı ona çeviremiyorum. “Nilay.. Hasta biliyorsun değil mi?” Onayladım. Elbette sevdiğim kadın hakkında her şeyi biliyorum. Albayın neyi ima ettiğini de anlayabiliyordum. “Nilay’a sürpriz yapman.. Onun hastalığını tetiklemez mi?” Yutkundum. Nilay’ın anlamaması için planı kusursuz yapmam gerekiyordu. Ayrıca onu çok korkutmamam da gerekiyordu. “Komutanım benim asıl amacım sizin onayınızı almak. Ben sizin onayınız olmadan kızınıza böyle bir soru soramam. Sizi çiğnemiş gibi olmak istemiyorum.”
Mevlüt albay bir kolunu sandalyesinin kol kısmına yaslayıp göğsünü şişirdi. Adama salakça bir şey söyledin Uğur. Adam sana tutup ‘Sevgili olurken beni çiğnemedin mi köpek?’ dese boku yedin. Umarım o tahmin ettiğim soruyu sormaz. “Kızımla sevgili olurken sözümü çiğniyorsun ama.” Sormadı direkt söyledi. Adam gereksiz sorularla uğraşmayı sevmiyor. “Onu üzersen..” Devamını getirmesine izin vermeden başımı albayın arkasındaki ay yıldız bayrağa çevirdim. “Beni siz vurun komutanım. Vatanım, bayrağım ve canım üzerine yemin ederim onu üzmemek için her şeyi yapacağım.”
Mevlüt albay ayağa kalktı. Yutkunup beklemeye devam ettim. “En ufak bir hatanda seni vururum. Kızımın gözünde görmek istediğim tek yaş mutluluktan akabilir. Anladın mı asker?” Onayı aldım. Başardım. Dudaklarımı birbirine bastırıp gülme isteğimi içime atmayı denedim. “Emredersiniz komutanım.” Mevlüt albay cevabımı beğenmemiş olacaktı ki tekrarladı. “Anladın mı asker?!” İşte bu tekrar bunun gerçek bir emir olduğunu doğruluyor. Bütün ciddiyetimi koruyup dimdik dikildim. “Emredersiniz komutanım!” Mevlüt albayın hafif hafif salladığı başı aldığı yanıttan memnun olduğunu gösteriyordu. Başıyla çıkmamı işaret ettiği gibi selam verip odadan çıktım. Beremi çıkarıp saçlarımın arasındaki teri sildim.
Albaydan izni aldım ve yarın Nilay’a evlenme teklifi edebilirim. Koridorda yemekhaneye doğru ilerlemeye başladım. Emirhan üsteğmeni gördüğümde başımla selam verdim. Bana bakarken gülümsemeye başladı. “Ne sırıtıyorsun lan? Te ilerden belli oluyor sırıtman.” Durdum. Lan ben sırıtıyorum diye mi gülüyordu bu adam? Yutkunup baktım. “Komutanım hayırlı bir haber. Yakında alırsınız.” Elindeki dosyayla bana bakarken kapatıp eliyle sırtıma vurdu. “Demek öyle hayırlı olsun şimdiden.” Yemekhaneye girdiğimizde Cemil’e bakıp herkesi gösterdim. Cemil onaylayıp hepimizi çaylamaya geçti.
“Uğur komutanımda var bir haller komutanım. Benden size demesi.” Hakan komutanım bana bakıp Fatih’e döndü. “Umarım fikri Fatih’ten almamışsındır Uğur.” Kahkaha attı. Bakışlarımı Hakan komutana çevirdiğimde Ayda’yla birlikte gülüyorlardı. “Nereden anladınız komutanım?” Hakan benim soruma karşılık yine beni gösterdi. “Gerginliğinden. Planı düşünüyorsun belli. Ama bak Fatih’le gidersen plan baştan yatar. Adam bela paratoneri gibi.” Güldüm. Hakan komutanım gayet haklıydı. Fatih yerine Murat’ı almayı düşünüyorum elbette. Hakan komutana bakmadan Murat’ı işaret ettim. “Okumuş yazmışı alacağım komutanım.” Murat benim bu lafımı bir emir saydı. “Emredersiniz komutanım.”
“Yarın sabahtan hazır ol Murat.” Onayladı. Fatih öne doğru eğilip Hakan komutanıma baktı. “Komutanım ayıp oluyor ama.” Kendini gösterdi. “Benim fikrimle gittiniz ve şu an bebek geliyor hatırlatırım.” Hakan komutanım ciddiye alıyormuş gibi duruyordu. Bir anda ileri doğru eğilip “Lan amın düdüğü. Senin bok yemen yüzünden ben o gün kaç kişinin taşak malzemesi oldum biliyor musun?” Ayda o günü hatırlamış olacak ki kahkahayı patlattı. “Ama hata bende. Kerem komutanım boşuna demedi bana yarık tahtaya taşak kıstırıyorsun diye” Hakan komutan hepimize göz gezdirdi. “Ee adam ileri görüşlüymüş. Fatih malıyla yola çıkarsan sonuna katlanırsın.” Ayda şaşkın bir şekilde Hakan komutanıma döndü. Kerem komutanın ilk kez küfür ettiğini duymuş olmalıydı. Çünkü Kerem komutan yanında kadın varken aşırı dikkatli bir bireydi.
Gece yatakta uzanırken planın üzerinden bir kere daha geçip gözlerimi kapattım. Yarın güzel bir gün olacak. Sabah kalktığımda ilk işim tıraş olmak olmuştu. Çarşı iznimi en verimli şekilde geçireceğim için hızlıca duş alıp odaya döndüm ve sivilleri giymeye başladım. Kemerimi düzeltip yatağımın üstüne serdiğim siyah tişörtümü giydim. Silahımı belime yerleştirip odadan çıktım. Murat koridorda beni bekliyordu. “Komutanım her şeyi aldınız mı?” Ona hatırlatma emri vermiş olmalıyım. Her şeyi tekrar düşünürken yüzüğü komodinin üstünde bıraktığım aklıma geldi. “Yüzük! Yüzüğü komodinin üstünde bıraktım.” Odaya geri girip komodinin üstündeki kırmızı kutuyu aldım.
Alaydan çıkıp köylere giden dolmuşlara bindik. Murat’a bakıp planı anlatmaya başladım. “Komutanım korkmaz mı?” Başımı belirsiz bir şekilde salladım. “Sen görünmeden videoya al yeter bana. Dışarıdaki camdan alacaksın unutma.” Murat beni onayladı. Şu köye sıkıntısız belasız ulaşırsak geriye bir şey kalmaz. Köye geldiğimizde aşağı inip okula doğru ilerlemeye başladık. Bahçede çocuklarla ilgilenen Nilay’ı gördüğümde evin arkasına saklanıp izlemeye başladım. Sarı saçlarını toplamıştı. Uzun eteğiyle kızlarla beraber yere bir şeyler çizmişti. Elindeki tebeşir tozunu kenara bırakıp ellerini çırptı. Teneffüste olmalıydılar. Çocukların hepsi etrafta koşturuyordu. Tekrardan Nilay’a döndüğümde kızlarla beraber seksek oynadığını gördüm. Demek ki az önce yere seksek çizmişler.
Bileğindeki saati kontrol edip çocukların hepsini yavaştan içeri almaya başladı. Derse girdiler. Beş dakika sonra biz girsek yeterdi. Murat’a bakmadan elimle okulun arkasını gösterdim. Murat onaylayıp yanımdan okulun bahçesine girdi. Bende derin bir nefes alıp başıma bereyi geçirdim. Murat’ın el işaretini gördüğümde sessizce içeri girip camın altından geçtim ve içeri girdim. Kendimi koridorun duvarına atarken Nilay’ın duymasını sağladım. Murat sessizce kayıt altına alıyordu. Her şey tıpkı ilk başladığımız gibiydi.
Nilay koridora çıktığında başım eğik duvara yaslı duruyordum. “Uğur.. Uğur noldu?” Başımı kaldırıp ona baktım. Onun panikleyen gözlerini gördüğümde dudaklarım istemeden kıvrılırken kendime hakim olmaya çalıştım. “Bak peşimdekiler çocukların ölüp ölmeyeceğini umursamaz. Beni görmediler, bilmiyorlar. Onlar geldiğinde karı koca rolü yapacağız.” Nilay’ın gözleri panik ve korkuyla kocaman açıldı. “Yine mi peşindeler?” O gün böyle dememişti. “Ben bunu yapamam.” O gün daha panikti. Karşısındaki adamı tanımıyordu. Vurulmuştum ve sınıfında koruması gereken bir sürü öğrencisi vardı. Şimdi ise yanında bir asker olduğunu ve bu askerin sevgilisi olması Nilay’ı rahatlatıyor. Murat birtakım sesler çıkardığında Nilay’ın elini kavrayıp “Geliyorlar.” Diyerek onu sınıfa çektim. Sınıfa girdiğimiz gibi öğrencileri ilk oyunumuzdan dolayı beni gösterip “Nilay öğretmenin kocası gelmiş.” Demeye başladılar. Ufaktan Murat’ın konumunu kontrol edip sınıfın en arkasına geçtim. Nilay’a bakıp dersine devam etmesi için göz kırptım.
Nilay tahtaya dönüp bir şeyler yazmaya başladığında sessiz sessiz ilerleyip arkasında diz çöktüm. Cebimdeki kırmızı kutuyu çıkardım ve gülen gözlerinin bana dönmesini beklemeye başladım. Nilay bir süre tahtaya bir şeyler yazsa da öğrencilerine bir şey demek için döndüğünde önünde diz çöken bana ve kırmızı kutunun içindeki tek taşa baktı. Gözlerindeki en ufak değişimi dahi görmek için gözlerimi onun gözlerinden çekmedim. Önce göz bebekleri saniyelik büyüdü. Kahve hareleri kocaman açılmıştı. Dudakları aralandı. Öpüştükten sonra olduğu gibi aralık dudakları ile bakıyordu. Kaşlarım onun ifadesine uyum sağlayarak havalandı ve gülümsedim. “Her şeyin ilk tanıştığımız gün gibi olmasını istedim ama kar yağdırmaya vaktim yoktu. Hayatımın seninle başlayan bu evresine böyle başlamıştık ve ömrümün geri kalanını geçirmek istediğim evresine de böyle başlayalım istedim. Nilay Türkyılmaz, benimle bu yeni başlangıcı yapıp Nilay Kutlu olmak ister misin? Benimle evlenir misin?”
Bölüm sonu.
Bence güzel teklif oldu. Bana sorarsanız daha iyisini de yazdım ama o teklifin başka bir çifte daha iyi olduğunu düşünüyorum. (Nehir&Güney) Bu arada finale giderek yaklaşıyoruz. Yavaş yavaş düğüne hazırlanalım ki düğünün fazla detayı var. Yorumlarınızın hepsini okuyorum. Öpüldünüz iyi günler. Haftaya cuma görüşürüz.
Tiktok: elbruz.blackpearln
İnstagram: elbruz_blackpearlN
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 19.35k Okunma |
1.38k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |