
12. BÖLÜM
Sonunda Hate annenin gelmesiyle aşağıya indik. Tüm asaletiyle kapıdan giren Hate anneye doğru gidip sarıldım.
'Hoşgeldin Hate anne.' "Sağ olasın güzel kızım. Seni iyi gördüm. Bir sıkıntın yoktur inşallah." Dedikten sonra imayla Miran'a baktı. 'İyiyim çok şükür anne. Hadi beklemeyelim sofra da hazır masaya geçelim.' O sırada Miran'da elini öpüp sarılmıştı. Biz usulca sofraya geçtikten sonra mutfağa geçip servisi başlatmalarını söyledim.
Yemek tüm sakinliği ile geçerken Hate anne sürekli benimle konuşurken Miran'la gerekmedikçe konuşmuyordu. Aralarındaki problemi anlayamadığım için bozmadan bende sohbet etmeye devam ettim. Biz konuşurken Miran annesine hitaben
"Yemekleri Arin yaptı anacığım. Sen geleceksin diye çok uğraştı." Hate anne elimi sıkarak "zorla evlendiği evlilikte kızım napsın böyle uyum sağlamaya çalışıyor." Dediğinde benim ağzım açık kalırken Miran gerilmişti. Hate anne meydan okur gibi ona baktığında sinirle ağzını açtı.
"Zorla evlenmedi. Biz onunla konuştuk o da bir tercih yaptı. Güzelce yemek yiyoruz bence daha fazla zehir etmeyelim birbirimize. Hem Arin'de geriliyor. Bu konuları kapatalım artık. Arin benim karım, Bedirhan aşiretinin de hanımıdır." İçimden tabiki beni zorlamadın, alt tarafı tek şıklı bir tercih hakkı sundun diye geçirirken dışımdan susarak yemek yemeğe devam ettim. Hate annede daha fazla uzatmadan yemeğe geri döndü. Yemekler ufak bir gerilimin ardından tüm sakinliğiyle devam ettikten sonra salona geçtik.
Hate anne bana dönerek "okulun ne olacak güzel kızım?" Dediğinde benim yerime Miran "o iş halloldu. Eğitimine Mardin'de devam edecek." Dedi. Hate anne "hiç yoktan iyidir buna da şükür." Dediğinde Miran daha çok gerildi. "Zaten her şey iyi anne." Ben lafı değiştirmek için başka bir konu açtım.
'Sen ne kadar kalacaksın anne? Daha burda mısın?'
"Öyle görünüyor kızım. Daha dönüşüm belli değildir." Dediğinde gülümseyerek 'Aslında hep burda kalsan. Irağa ara ara gitsen daha iyi olmaz mı?' Diye sordum. Hemen elimi tutarak "Burada ki zalimliklere daha fazla kalbim dayanmıyor Arin'im. En azından ömrümün bir bölümünü huzurla tüm çirkinliklerden uzak devam ettirmek istiyorum. İnşallah yüce yaradan ileride bana torunlar nasip ederse o zaman gelmeye yüzüm olur belki." Dediğinde utançla başımı eğmiştim. Açıkçası hiç bir zaman Miran'dan çocuk yapmak gibi bir derdim olacağını sanmıyordum. Üstelik içimde çok derinlerde bir yerde bu evlilikten kurtulacağıma dair umutlar hala saklıydı. Tabiki bunu dile getirmedim sadece elini sıktım. Ben konuşmayınca Miran söze girdi
"İnşallah o günler de gelecek anacığım. Bu konak torunlarının cıvıltısıyla dolacak bir gün." Dediğinde ben gözümü devirip önüme dönerken benim içimde tuttuğum sözlerin benzerini Hate anne Miran'a kusmuştu.
"Bunun olmasına dair olan umudumu sen Arin'i zalimliklerle o nikah masasına oturttuğunda yerle bir ettin Miran!" Dediğinde Miran'ın da sabrı tükenmişti.
"Anne yeter! Ben sevdiğim kadınla evlendim. Ona zarar vermişim gibi davranma. Üstelik ona elimden geldiğince güzel davranmaya çalışıyorum. Benim mutluluğumu parçalama artık. Bak evlendik biz (parmağında ki yüzüğü göstererek). O aklında gezen fikirleri de gözlerinden okuyorum. Sakın ha sakın Arin'in bir gün benden ayrılacağı yanılgısına düşme. Arin bugün bir Bedirhan olduğu gibi öldüğü günde Bedirhan olacak." Diye benim gözlerimi doldurarak bağırdığında ellerim titredi. Benim yerime Hate teyze tekrar konuştu.
"Sen bu kızı zalimlikle yanında tutuyorsun Miran. Sana yalvardım annen olarak yalvardım. Biraz hakkım varsa zorlama, bırak gönlü olursa seninle evlensin dedim. Ama sen dayanamadım zorla yanına aldın. Sevda bu mudur oğlum? Babandan sen böyle mi öğrendin? O hiç bir güne bir gün beni zorladı mı, kırdı mı? Seni ben böyle büyütmedim. Sen bir canavar oldun. Sen sanıyor musun yaptığın tüm pis işler gizli saklıdır? Her yaptığın işin haberini alıyorum. Aldıkça da kahroluyorum. Yapma oğul, artık durasın." Ben şok içinde ikisinin diyaloğunu dinlerken aslında bunun benden çok daha bağımsız bir anne oğul hesaplaşması olduğunu fark ettim. Onları yalnız bırakmak adına ayağa kalktığımda Miran bağırdı.
"Dur Arin hiç bir yere gitmiyorsun sende oturup dinliyorsun (bemen yerime geri oturdum). Sen anne oğluna canavar diyorsun ya, 14 yaşında bu bataklığın başına geçerken niye engel olamadın? Ben bir güne bir gün seni suçladım mı? Hep dedim ki annemin elinde değildi olması gereken buydu. Ama sen benim zorla olmam gereken adam için beni suçladın. Ben her gün bataklığa saplanırken elimden tutmak yerine bir başıma beni bırakıp gittin. Senin için kaçmak en kolayıydı, tıpkı yarın bir gün yine kaçıp gideceğin gibi... Sen bu zalimliklere dayanamazken ben tek başıma yaşadım. Siz yaşayasınız diye, o kudretli hayatlarınız elinizden alınmasın diye kendimden vazgeçtim. Hayatım boyunca Arin dışında hiç bir mazlumun canını yakmadım. Arin'de benim bu koskoca karanlık imparatorluğumun tek ışığıydı. Eğer onu kaybetseydim tamamen karanlığa hapsolacaktım. Siz zalimlik deyin ben bu yaşadığım hayatın ödülü diyeyim."
Ben Miran'dan asla duymayı beklemeyeceğim bu sözleri dinlerken içimde bir yerlerde ona karşı merhamet hissettim. Babam bize silah göstermezken Miran çok küçük yaşlarda o silahla tanışmak zorunda kalmıştı. Miran'ın daha bebekken babasının beşiğinin altına koyduğu silahı belinde gördüğüm an bazı şeylerin insanın kaderi olduğunu anladım. Miran istememişti bu hayatı. Ona tercih hakkı sunulmamıştı. Daha doğmadan çizilen yolu küçük yaşlarda yürüyüp 14 yaşında tamamen emri altına almıştı. Belki de bambaşka bir ailede doğsaydı avukat, öğretmen ya da doktor olacaktı. İşte bu yüzden insanlar başka bir yaşamın, evrenin hayalini kuruyordu. Hiç olmadığı, olamayacağı insanları olma umudunu taşımak için...
Oda çok uzun süre sessizliğe büründükten sonra Hate anneden sadece üç kelime duyuldu "özür dilerim oğlum." Bu üç kelime Miran'ın bedellerle dolu hayatına annesi tarafından atılan bir imzaydı. Hiçbir şey söylemeden odadan ayrılan Miran'ın ardından Hate anneden duyulan hıçkırıkla ona sarıldım.
'Hate anne üzülme. Elbette ki sende böyle olsun istemedin. Bak ağlama, şimdi güzelce senin için hazırladığımız odaya çık. Duş alıp uyu, yarın kahvaltı da hiçbir şey olmamış gibi kahvaltımızı ederiz.' O bana sarılmaya devam ederken her ne kadar yok kızım desede diğer konağa giymesini engelledim. Onu odasına çıkarıp uyumasını bekledikten sonra kendi odamıza doğru yola çıktım. Odaya girdiğimde yatağın ortasında oturan Miran'ı gördüğümde salonda ki merhamet tekrar kalbime dolmuştu. Biliyorum ona bu merhameti duymam belki yanlıştı ama eğer bu duyguyu hissetmesem de ben Arin olmazdım ki. Benimle göz teması kurmayınca hızlıca üstümü değiştirmek için banyoya girdim.
Banyodan çıktıktan sonra yatağa ilerlediğimde ondan gelen "annem gitti mi?" Sorusuyla içim yumuşacık oldu. Annesine ne kadar kızarsa kızsın onun küçük oğlu olmaktanda vazgeçmiyordu.
Ona dönerek 'hayır. Burda kalması için ikna ettim. Aşağıda onun için oda hazırlatmıştım orada uyuyor. Aklın kalmasın. Ama o da çok üzüldü.' Dedim. Hemen bana dönerek "bende onu çok seviyorum." Deyince gülümsedim. Uzun süre bakışınca bunu kesmek için onun tarafında ki sürahiden su içmeye uzandığımda yanlışlıkla yanında ki küçük siyah kumandaya basmıştım. Basılan kumandanın karşıda ki televizyona ait olacağını sanarken onun yanında ki giyinme odasına giden duvarın kocaman açılması ile şaşırdım. Şaşkınlığım orda gördüğüm tüm duvarı kaplayan kendi resmimle daha da büyüdü. Ben inanılmaz gözlerle ona bakarken bir anda Miran'ın kumandayı alarak fotoğrafı kapatması bir oldu.
Ona dönerek 'resmimin burda ne işi var? Üstelik ben bile o fotoğrafı ne zaman çektirdiğimi hatırlamıyorum. Çok eski bir resim.' Dedim. Hızlıca "uzun zamandır orda. " derken ben hala o resmin orda ne işi olduğunu anlamamıştım. Israrla çekmediğim bakışlarımı fark ettiğinde "kızma bana. Sen yokken başka bir şekilde yatamazdım. Fotoğrafına bakarak uykuya dalardım. Şimdi yanımdasın fotoğrafa ihtiyacım yok sana bakarak uyuyorum." Dedi
Kendimi tutamadan 'neden Miran?' Dediğimde gözlerimin içine bakıp "çünkü aşığım. Hemde öyle böyle değil. Ne zamandır diye sorma bende bilmiyorum. Tek bildiğim şey seni sevdiğimden beri yaşadığım. Sakın bu yanlış deme yine bana. Çünkü hayatta ki tek doğrum seni sevmem oldu. Lütfen tek doğrumu elimden alma. Bari bu benimle kalsın." Dediğinde hayatım boyunca hep inkar ettiğim bir gerçek yüzüme vurulmuştu. Miran gerçekten bana aşıktı. Üstelik söylediği kelimeler yüreğimi titretmişti. Ben ondan bakışlarımı çelemezken bana yaklaşmaya başlamıştı. Giderek daha da yakınıma gelirken kendimi geri çekemiyordum.
Burunlarımız birbirine değdiği an ikimizinde kalp seslerini tüm odada yankılanıyordu. Bir an gözlerini gözlerime kilitlediğinde yutkunmamla dudaklarıma yapışması bir oldu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |