4. Bölüm

4. Bölüm

Mavi Düş
blue3536

3. BÖLÜM

Miran'ın Ağzından:

Ben Miran Bedirhan! Herkese hükmedip kendi kalbine hükmedemeyen Miran Bedirhan. 14 yaşından beri dünyanın yükünü sırtına alıp, kimseye yükünün kırıntısını yükletmeyen Miran Bedirhan...

Daha doğarken beşiğimin altına babam tarafından koyulan silah, ilk dünyaya gelip ağladığım andan itibaren aslında kaderimin çıktığı yolu belirledi. Güç, zenginlik, kudret tüm bu ihtişamlı hayatın bedelini benden alınan çocukluğum, gençliğim ve daha bir çok zamanla beraber bedenim ve ruhumla ödedim. Ben dünyaya daha varmadan gideceğim yolu koşmaya başlamıştım aslında. Koştum da bana sunulan bu yolda benden bir beklenirken bin fazlası ile koştum. Devamında hayat beni herkesin korktuğu Arin'in deyimiyle bir zorba, cani, katil ve daha bir çok pisliğin birleşimi yaptı.

Arin, ah Arin'im. Dünyamı gözlerinde döndürdüğüm kadın. İlk aşkım gözlerimi dünyaya kapadığım son anda bile yemin edeceğim son aşkım. Bir insan ne kadar sevilir diye soranlar beni gördüğünde aklını yitirir çünkü sınırı yok. Bir çift göz uğruna yakıp yıkacağım ömrün sınırı yok. Daha biz küçük iki çocukken babalarımızın verdiği söz tohumu devamında benim yetiştirdiğim kocaman bir aşk fidanı oldu. Her saniye beni yiyip bitiren hastalıklı bir aşk...

Her geçen saniye acıdan ölmek istediğim ama her geçen saniye mutluluktan da yaşamak istediğim hastalıklı bir aşk! Sonu olmayan bir aşk dehlizinde kayboldum. Tek kurtuluşum da bu hastalığın sahibi. Benden nefret ediyor. Adımı duyduğu yerden kaçıyor belki haklı hatta belki değil sonuna kadar haklı fakat bu beni tedavi etmiyor. Benim tedavim onun gülüşünde, bakışında saklı. Şimdi ben bu aşkı düşünürken uçağından inmeye başladığını uzaktan görüyorum. Allahım bu nasıl kahrolası bir güzellik? Nasıl bir aşk? Bastığı yeri kutsallaştırır mı bir kadın? Bu kadın benim sonumu getirecek diye kendime kızıyorum. Yine onu görünce ilk kez görüyormuşum gibi dizlerim titriyor yine ve yine bana bunu yaşatan kadın bana bakmadan geçip gidiyor. Tam arabadan inmek üzereyken en sadık dostum, bu hayatta en güvendiğim insan olan Halit kolumu tutuyor.

''Ağam bırak, yenge zaten Mardin'de göreceksin yine. Seni gördüğü yerde köşe bucak kaçıyor (o böyle söyleyince ters ters baktım suratına). Şimdi biraz uzak dur bir kaç gün sonra çıkarsın karşısına. Bütün yaz burdadır zaten her saniye gidersin yanına.''

'Öyle mi diyorsun halit; tamam uzaktan takip et kimse farkına varmasın biraz izleyeyim varlığını.' Aradan geçen dakikalar sonra radyodan çalan şarkıyla beraber gülümü izlemeye devam ettim. Onu gizlice izlemek yüreğimi dağlıyordu. Halit bana dönünce daldığım düşünce aleminden ona doğru döndüm.

''Ağam daha ne kadar devam edeceksin böyle, yengenin kendi isteğiyle seni isteyeceği yok gibi görünüyor. Yıllardır süren bu döngüyü ne zaman bitireceksin?''

'Ya Arin pes edene kadar devam edecek ya da ben tükenene kadar bekleyeceğim. Ama bilesin Halit son damlalarındayım bardağın taştı taşacak! Sadece o zamanın gelmesini sabırla bekliyorum.' Bu konuşmanın üstüne ikimiz de sustuk Arin eve vardıktan sonra şirkete uğrayıp eve geçtim. Halit'e Arinin evinin çevresine çok değil 2, 3 adam yerleştirmesini bana rapor göndermelerini tembihledim. Odama çıktıktan sonra duş alıp yatağa uzandığımda karşı duvarda, Arin'in tablosunda ki gülen yüzüne bakarak uykuya daldım.

Ertesi gün akşam beklediğim telefon geldi Halit'le yola çıktık. Halit ''Ağam süryani cemiyetinden bir elemanın açtığı mekana götürmüş yengeyi Adar şerefsizi. Senin gitmeyeceğini düşündü kesin.'' Süryani cemiyeti ile toprak mevzusundan kaynaklı bir süredir aramızda gerginlik vardı. Başka bir davam olsaydı bunu çözmem yarım saatimi almazken işe din karışınca elim kolum adeta bağlandı. Yıllardır bu topraklarda farklı dinler ve mezhepler kardeşçe yaşıyor. Bende bunu Bedirhan aşiretinin başı olarak bozmak istemiyorum.

' Adar şerefsizi yatsın kalksın Arin'e dua etsin. Benden daha fazla nefret etmesin diye ona da ses çıkarmıyorum. Yoksa o sesini kesmesini bilirim ben.' Biz konuşarak mekana geldiğimizde Halit bana dönüp "sakın içeri de öfkene yenik düşme ne olursa olsun." Halit benim için sadece bir çalışan, koruma değildi. O küçüklükten beri benim yoldaşım, kardeşim olmuştu. O yüzden beni herkesten önce düşünürdü. Arine olan kara sevdamı da en iyi o bilirdi.

Ben Haliti onaylarken içeri girdik. Ben gelmeden masamı ayarlayan adamlara kısa bir selam verip adım attığım an Arin'le göz göze geldim. Dizlerim bir bakışıyla bile titredi. Bu hep olurdu ne zaman göz göze gelsek dizlerimin bağı çözülür gibi olurdu. Hayatım boyunca küçük bir çocukken bile kimsenin karşısında dizlerim titremezken Arin hiç bir şey yapmadan bunu bir bakışıyla yaptırırdı. Kimseye düşmeyen gardım onun bir bakışına düşmekle kalmayıp yerle bir olurdu. Ey aşk sen ne büyüksün dedim kendime... Onun sesini duyduğum an duran dünyam yeniden hareket etti. Daha fazla etkilenmeden yerime sakince geçtim.

Onu doya doya izlemeye dalmışken masaya Adar'la selamlaşmaya gelen adamla yerimde dikleştim. Tam yerimden kalkmak üzereyken Halit'in sakin olmam gerektiği uyarısını tekrar duyunca yerime geri oturdum. Arin görmeden halletsem bu işi daha iyiydi. Zaten yeterince benden nefret ediyor. Daha fazla bunu arttırmaya gerek yok. Hemen dönüp Halit'e işaretle adamı gösterdim o zaten en ince detaya kadar öğrenip sorun varsa çözerdi. Zaman geçti o güldü ben bir kadeh içtim, o sustu ikinci kadeh, o bakmadı üçüncü kadeh, o tekrar güldü dördüncü kadeh, gözlerini gözlerimden kaçırdı beşinci kadeh… Sonra çalan her şarkıda kadehler yerini şişeye bıraktı ama benim gönlümde ki acıda tık hafifleme yok. İnsan içince rahatlarken ben iyice efkara boğuluyordum.

Bir süre sonra toparlandıklarını gördüğümde masaya gelen hesapla hepsinin gerildiğini gördüm. Elimden geldiğince sakin bir şekilde onları izliyordum. Ta ki ümüğünü sıkmamak için uzun bir süredir çabaladığım herifin masaya attığı paraya kadar. İşte şimdi içimdeki canavarı tutmak fazlasıyla zor olacaktı…

" Başka masanın hesabını, başka masadan alamazsınız. Üstelik hesap ödenen taraf gördüğün üzere istemezken emrivaki yapılmaz. Böyle bir saygısızlığa da gerek yok. Biz kendi hesabımızı ödüyoruz. Paraları da beyefendiye geri mi iade edersiniz yoksa başkasını mı doyurursunuz orası bizi alakadar etmez. Yürü Adar gidiyoruz" Duyduğum kelimelerle kan akışım hızlandı. Tüm vücudum sinirden kaskatı kesilirken benim sinirimi fark eden adamlarım ayağa kalktı. Onları el işaretiyle yerine oturttuktan sonra kim olduğunu bilmediğim ama bu saatten sonra nefesini kesmek için an kovaladığım adamı kaale almadan Adar’a döndüm.

‘Adar arkadaşın hangi şehirde, kimin masasında, kimlerle oturduğunu da kimin ikramını geri çevirdiğini de bilmiyor galiba! Ona biraz yardımcı ol yoksa yarına bağıracak ne sesi kalır ne de para fırlattığı eli!’

Adar bana doğru yönünü çevirerek "Miran arkadaşım buralı değil. Ama bu senin yaptığın saygısızlığı da kapatmıyor bilmiş ol." Dedi. Ölmek için canla başla savaş veren lavuk çenesini tekrar açarak "Sen kimsin de benimle bu şekilde konuşabiliyorsun. Ali kıran baş kesen misin!" diye daha da yükseldi. Artık sinirimin arşa çıktığını fark ettiğimde elimi bir kaç saniye sıkıp açtıktan sonra kendime Arin’in burada olduğunu hatırlattım. Sonra sesimin tonunu ayarlamadan kükredim.

‘Ali kıran değil Miran Bedirhanım! Sakın baş kesenliğimi kendi üzerinde denettirme, sakın!’

O sıra beni yakından tanıyan Adar olası krizi engellemek için önüme geçerek lavukla göz temasımı kesti. " Miran kızlar var yanımızda, o sinirine hakim ol. Buralı değil diyorum sana daha fazla büyümesin olay." Dedikten sonra bakışlarım Arine kaydı. Gözlerindeki korkuyu görünce yerime oturarak yapabileceğim en sakin açıklamayı son kez yaptım.

‘Adar arkadaşına Mardin'in karanlık sokaklarının çok kişiyi yuttuğunu anlat. Anlat ki sesi kaybolmasın karanlık sokaklarda’

Ne demek istediğimi anlayan Adar kimsenin konuşmasını beklemeden yanındaki herifi ittirerek kapıdan çıkardı. Arin arkasından çıkacakken korumalardan birine işaret verdim o zaten anlar onu bırakırdı. Beni bu gece kim bırakacak orası ayrı dertti...

 

Arin'in Ağzından:

O gecenin üstünden 3 hafta geçti. Günler peşi sıra birbirini kovalarken bir yandan Berfin ve Adar'ın düğün hazırlıkları diğer yandan üstüme karabasan gibi çöken Miran Bedirhan'ın kasveti ile uğraşmak zorunda kaldığım 3 koca hafta geçmişti. Her gün sabah akşam iş ve toplantı bahaneleriyle evime gelip, kendi olmadığında da dışarı da peşime saldığı onlarca adamı asla varlığını unutturmuyordu. Üstelik eskiden en azından gizlemeye çalışırdı adamlarını şimdi bunu açık açık yapmaya başlamıştı. Bu da beni korkutuyordu. Bu gelişim diğer gelişlerimden çok daha farklıydı. Tüm günümü dışarı da geçireceğim için Miran'ı görmeme inancı ile odamda güne güzel uyandım. Hızlıca hazırlanıp merdivenlerden güle oynaya aşağı koştururken arkamdan Berfin'in bağırtıları geliyordu

"Dur koşma deli kız, sana yetişecem diye yere kapaklanacam şimdi. Dur diyorum Arin kime diyorum bennn"

O böyle söylenmeye devam ederken ben gülerek ona cevap vereceğim esnada kaya gibi sert bir cüsse ile çarpıştım. Kafamı kaldırıp bakınca bu cüssenin maalesef her sabah gözünü evimizde açan Mirana ait olduğunu fark ettim.

"Günaydın, dikkatli in merdivenlerden bir yerini inciteceksin."

Onu elimden geldiğince görmezden gelmeye çalışarak ağzımın içinde gevelediğim günaydınla geçiştirdim. Ama Miran'ın beni bırakmaya niyeti yoktu anlaşılan saçma sapan soru merasimine başlamıştı.

"Hazar ağa nerde onunla görüşmem vardı."

Sanırsın her sabah akşam görüşmeye gelmemiş gibi tabi böyle söylemeden 'Bilmiyorum Miran farkındaysan yukarıdan indim bu da demek oluyor ki babamı görmedim. Hadi sana iyi günler.'

Diyerek sıvışmaya kalkacağım an Miran yine beni tuttu. "Nereye gideceksen bizim çocuklar bıraksın seni hava sıcak. Hem dışarıda ne gibi bir işin olabilir sabahın köründe senin?"

'Senin her sabahın köründe evimde ne işin varsa, benim de o işim var dışarıda Miran. Şimdi bırakırsan Berfin'le işlerimi halletmeye çalışacağım.'

"Bizim çocuklar bıraksın" diye emrivakisine devam ederken, zaten gergin olan sinirlerim iyice bozuldu.

'Emredersin ağam. Başka dileğin vardır sabahın köründe yüzünü gösterip günümü kötü geçirmeme sebep olman dışında!’

"Sen bana karşı ne zaman ters, aksi konuşsan ben daha da çok aşık oluyorum sana artık bunu bilinçli yaptığını düşüneceğim."

'Miran senin bana aşık olmanı isteyeceğime gidip Mardin'in bir dağına çıkar kendimi aşağı atarım daha iyi! Öyle daha acısız bir ölüm şekli olur benim için. Zira her iki şıkta da sonuç ölüm en azından daha huzurlu ve mutlu ölürüm.'

"Sen varya Arin bana kalpsiz diyorsun ya şu Mezopotamya senin kadar kalpsizini görmedi."

'Ben miyim kalpsiz Miran? Bence artık şu oyunu keselim. Daha ne kadar sürecek bu saçmalık? Yıllardır bir aşk türküsü tutturmuş gidiyorsun. Eskiden en azından bunu daha gizli saklı yapardın. Şimdi beni soktuğun bataklıktan elimi bile habersiz çıkaramıyorum. Gerçekten sıkıldım artık. Bu konuşmayı seninle binlerce kez yaptık ama sen ciddiyetten pek anlamadın. Birde bu konuşmayı ayaküstü deneyelim madem; Öncelikle kapımda ki tasma taktığın adamlarını çek! Takip ettirme saçmalığına bir son ver. Sen böyle devam edersen ne senin gücün ne de babalarımızın hatrını dinlemeyip seni polise şikayet edeceğim. Bunu yapacağımı da çok iyi biliyorsun. Şu söz muhabbetinden de umudunu kes artık. Yıllar önce benim adıma söylenen o bir kaç kelimenin benim gözümde hiçbir değeri yok. Ne seni, ne aşiretini, ne örfünü ne adetini zerre kadar umursamıyorum bunu da böyle bil. Benim ölümü bile seninle o nikah masasına oturtamazsın. Lütfen şu evlilik hayallerinden vazgeç benden de kirli soyadını uzak tut!'

Her söylediğim sözde değişen suratını izledikten sonra asla söylememem gereken o cümleler ağzımdan çıktı.

'Bak Miran ben artık aşık olmak istiyorum. Başımı omzuna yasladığımda bana huzur verecek bir adam istiyorum. Eli silah tutmayan, değil bir insanı bir çiçeği bile incitmeyen bir adam istiyorum. Günün birinde bir adama aşık olursam emin ol o adam senin özelliklerinin tam tersine sahip olacaktır. Sende sana yakışır birini sev. Zaten bana duyduğun şey aşk değil aklında kurduğun bir takıntı. Bak Mardin'de dünya kadar kadın var sana aşık, git birini değerlendir. Sen birini değerlendir ki bende önüme bakayım artık. Senin esarettinden ikimizi de kurtar.' Benim bunu söylemimi sanırım o komple yanlış anlayarak koluma sarıldı.

"Senin ölünü falan bilmem de benim ne dirim ne ölüm senden vazgeçmez. Yukarıda Allah şahidim olsun benimle o masaya tıpış tıpış oturacaksın. Bitti bu son damlaydı başka bir adamın hayali bende ki bardağı doldurdu.Tek bir yanlışın da Arin, tek bir yanlışında sana asla acımam. O zaman sana hiç göstermediğim diğer yüzümle tanışırsın." Beni bir anda bırakıp merdivenleri çıkmasıyla arkasından 'Ruh hastası' diye bağırsam da dönüp bakmadı. İçim içimi yemeğe başladı. O dedikleri ne demekti şimdi ne yapardı ki? Panik içinde kaldığım an Berfin merdivenlerin altından yanıma doğru gelmeye başladı.

"Tüm konuşmayı duydum sen neden zorla adamı dürtüyorsun. Bazen gerçekten Miran'ın kim olduğunu idrak edemiyorsun. Resmen yırtıcı hayvanı dürterek uyandırdın, olacak iş değil yaptığın!"

Berfinin yırtıcı hayvan benzetmesine bozulan sinirimle gülerken 'gerçekten benzetmene hayran kaldım Berfo hiç gülecek halim yoktu.’ Dedim. Bunun üzerine

"Arin ben benzetme yapmadım Miran'ın yırtıcı hayvanlarla dolu çiftliği varmış. Adam fantezi için kurmamıştır herhalde çiftliği demi kardeşim" dediğin de ufaktan bir midem bulanmadı değil. Yinede Miranın olsa olsa evimize tüneyen baykuş olacağını düşünerek, kendimi daha çok germeden bahçe kapısından çıktık. Halit'e bakmadan arabaya atlar atlamaz kahvaltıya gittik. Önce güzel bir kahvaltı yapıp Berfinin ihtiyacı olan bir kaç bişey daha aldık. Kendimizi Adar'ın dükkana atana kadar alışveriş yapmaya da devam ettik. Adar'ın dükkana geldiğimizde uzun zamandır uğramadığımı hatırlayıp hemen vitrinlere koşturdum.

'Adar yeni tasarladığın takılar nerde hemen bakmam lazım, hemen!' Diye neşeyle konuşmaya başladım.

"Dur deli kız, insan önce abisine sarılır. Sen beni değil takıları özledin herhal! Neyse yinede bir sürü ayırdım sana bak en alt çekmece de büyük kırmızı kutudalar."

Ben keyifle uzattığı takıları incelerken, Adar' da bize kahve söyledi. Konuşmaya dalıp takıları dikkatlice denediğimde kapı bir anda açıldı. Kahvelerimizin geldiğini sanıp gülerek kapıya dönmemle dün tanıştığımız Alihan'la göz göze gelmem bir oldu.

Bölüm : 03.12.2024 02:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...