
4. BÖLÜM
Alihan'la göz göze geldiğim an içimde garip bir heyecan oluştu. İkimiz aynı anda gözlerimizi kaçırırken Adar Alihan'a sarılıp '' gardaşım hoş gelmişsin. Bizde kahve içecektik buyur geç birlikte içelim'' deyip çırağını gönderdi. Alihan da hepimize hitaben ''merhaba'' derken içime kaçmış sesimle bende merhaba dedim. Ortamda garip bir enerji oluşmuştu. Neden bilmiyorum ama Alihan bana garip hisettiriyordu. Bu üç haftada çok fazla birbirimizi görmüştük. Fakat hepsi uzaktan görüp baş selamı vermeyi geçmemişti. Yemekten sonra ilk kez bu kadar yakından yüz yüze oturup konuşacağımız bir ortam da olacağımız için büyük ihtimalle böyle hissediyordum. Daha sonra kahveler geldi. Adar'la konuşan Alihan bize doğru ''takı mı alacaktınız'' diye sorunca tam cevap verecekken Adar ''Berfin düğün takılarını kontrol ediyor. Arin'de her zaman ki gibi eşsiz takılarıma çökmeye çalışıyor.''
'Aşk olsun Adar'cığım. Ben senin takılarına mı çökmeye çalışıyorum. Hain!' O gülüp burnumu sıkarken Alihan bana dönüp ''Düğün ne zamandı?'' Diye sorunca ben sanki ilk kez konuşmuşuz gibi kızarmaya başladım. Bunun üzerine Adar'la Berfin gülmeye başladı. Sağ olsun kız kardeşim belli etmemek için uğraşırken Adar aksine tüm çarşıyı başımıza toplamak istercesine sesli kahkaha atıyordu.
''Alihan gardaşım benle Berfo evleniyor bildiğim kadarıyla. Bizim yerimize Arin'e sorman ne kadar da doğru bir karar oldu'' deyince Alihan ters ters Adar'a baktı. Bu sefer hepimiz toplu olarak güldük. Böylece ortamda ki gerginlik kırılmış oldu. Kahveler geldikten sonra Adar da dükkanın kapısını kapatıp bizle oturup sohbet etmeye başladı. Hepimiz sohbete dalmışken, ben Alihan'a dalmıştım. Çok farklıydı; düşünceli, kibar, donanımlı, yardımsever biriydi. Konuştukça bir çok yardım kuruluşunda gönüllü çalıştığını öğrendim. Buna oldukça şaşırmıştım. Çünkü şirket sahibi bir adamın gönüllü olarak yardım faaliyetlerinde bu kadar aktif çalışması beni etkilemişti. Bu detayı da kendinin söylemeyip Adar'ın söylemesi Alihan'ın ne kadar mütevazi olduğunu da gösteriyordu.
Ben kendi içimde Alihan'ı değerlendirirken çalan telefon sesimle konuşmaya ara verdim. Arayanın annem olduğunu gördüğümde Berfin'e döndüm.
‘Berfo annem arıyor konuşmaya daldık eşyaları unuttuk, kına eşyalarını almamız lazım dükkan kapanmadan çabuk kalk!' Berfin kalkarken Adar kalan eşyaları arabaya yerleştirmek içinde yerinden kalktı. Bende Alihan'la vedalaşmak için ona döndüğümde onun da bana baktığını gördüm. Hemen tokalaşmak için elimi uzattım. Hemen karşılık verdi. Tuttuğu elinde ki sıcaklıktan elimi koparmak istemedim. Birbirimize daldığımız sırada Adar'ın öksürüğü ile kendime gelip toparlandım. Hızlıca dükkandan çıkarken Adar'ın bana attığı anlık umutsuz bakışı görmemle içime hüzün doldu. Çünkü o bakışta devam etme yoksa yanacaksın Arin nidaları vardı. Ben dükkandan çıktıktan sonra bir iki adım atınca koluma yapışan Berfin'le durmak zorunda kaldım.
''Sen ne yapıyorsun Mardin'in göbeğinde Arin? Dua et şansına Miran'ın ne kulağına gitti, ne de gözüne çarptı aksini düşünmek bile istemiyorum.''
'Berfo neden öyle söylüyorsun?
''Yapma Arin sakın yanlışlıkla imkansızı imkanlı kılmaya kalkma. Yoksa Alihan'ın cesedinin kırıntılarını bile bulamayız.''
'Berfo saçmalama alt tarafı baktım hemen hikaye yazdın. Üstelik ortada imkansız da yok bildiğim kadarıyla Alihan bekar, bende bekarım bu bakış açısı ile ortada sorun kalmıyor.'
''Sadece bak, ama gözünün ucuyla ilerisi senin felaketin olur. Sakın ama sakın Miran'ın gözüne batma. Arin'im sen benim canımsın, bacımsın, ailemsin. Ama ateşle oynamak istiyorsun, yapma kurban olayım. 3 Haftadır nerde Alihan'ı görsek dalıp gidiyorsun. Sizin ikliminiz bir değil ki toprağınızda çiçek açsın. Üstelik kaza bela oldu çiçek açtı toprakta desek Miran ne yapar biliyor musun? O çiçeği topraktan yara yara söker, toprağın parçalarını bile yok eder. Geride toprağın esamesi bile kalmaz. Anladın mı beni?
'Berfo tamam daha fazla uzatmayalım dünya kadar işimiz var.' Diyerek konuyu üstün körü kapadım. Berfin konuştukça gerçekler canımı sıkmaya başlamıştı. Bu yüzden konuyu şimdilik kapatmak en iyi kaçış yoluydu.
Aradan günler hızlıca geçip düğün günü gelip çatmıştı kapıya. Düğünden önce çeyiz, eğlence, kınayı tüm yoğunluğuyla yapmıştık. Bu süreçte sık sık Alihan'la karşılaşsakta Berfo'nun dedikleri yüzünden çok fazla konuşamamıştım onunla. Çünkü Berfo'nun üzerine Adar'da ciddi bir konuşma yapmıştı. Ve ne kadar inkar edersem edeyim Miran'ın varlığı ortadaydı. İşin en güzel yanı da Miran'ın Suriye ve Irak'taki işlerinde sorun çıkması oldu. Bu sayede günlerdir suratını görmemiş oldum.
Düğün bizim konağın bahçesinde olacağı için sabahtan beri organizasyona koştururken son hazırlıkların üzerinden geçiyordum. Annemin bana seslenmesi üzerine yanına giderken
''Kızım bak bir aksilik çıkmasın, iyicene kontrol et. Ben yemekleri son kez kontrol ettim her bişeyimiz tamdır. Senin eksiğin var mıdır?''
'Dila Sultan her şey tamam. Bir panik yapma artık dört dörtlük bir düğün olacak.'
''Arin'im bilirsin Berfin'imin kalbi kırıktır her şey tastamam olsun isterim.''
'Meraklanma her şeyi tastamam oldu Berfo'nun sende git hazırlan artık.'
Ben son kez listeleri kontrol ettikten sonra yukarıya üerimi değişmeye çıktım. Akşam için yöresel kıyafet giyecektim. Normalde giymezdim ama Berfo başımın etini yiyince mecbur giyecektim. İlerleyen saatlerde kendi elbiseme dönecektim.
Nihayet akşam olduğunda misafirleri karşılarken gelmeyen Alihan'ı fark edip Adar'a sormak için yanına gittim.
'Adar senin taraf tamam mı herkes geldi mi?'
''Kızım sabahtan beri kapıdasın ya görmedin mi tamam herkes.''
'Yok arkadaş çevrenden merak ettim, ne bileyim kim arkadaşın senin'
''He senin ağzında ki bakla belli oldu. Alihan'ı soruyorsun sen.''
'Saçmalama niye özellikle Alihan'ı sorayım ben. Ama hazır adı geçince merak ettim yok sanki o, gelmeyecek mi?'
''Acil toplantısı çıktı, erteleyemedi de bitirebilirse yetişecek inşallah''
Ben kafa salladıktan sonra dışarıdan gelen gürültüyle beraber Adar'la birbirimize baktık. Bildiğim kadarıyla babam silahla girmeme yasağı koymuştu. Tam hangi kendini bilmez silahla girer ki dememe kalmadan kapıda Miran belası belirdi. Gerçekten bir kez daha terbiyesizliğini ben içimden alkışlarken, benim yerime Adar sağ olsun sesli dile getirdi.
''Hayatımda bu kadar güç arsızını görmedim. Ben davet etmeyecektim de Hazar babam vermiş davetiyeyi. O da ne hikmetse gelmiş.''
Bunu derken de bana ima ile bakınca ters ters baktım. Adar hiç üstüne alınmadan devam etti konuşmaya: ''Yalan mı benim kara kaşımamı geldi sırf senin için geldi. Arin bu adam senin yakanı bırakmayacak benden söylemesi nasıl kafayı bozmuşsa artık sabah akşam burda. Allahtan bir haftadır yoktu da senin etrafa olan bakışlarını görmedi.''
Burda bana yaptığı kinayeyi göz ardı edip silahıyla giren Miran'a küçümser bakış atarak Berfo'nun yanına gittim. Düğün başlayınca elimden çeken Adar'la birlikte Berfinin yanına halaya girdik. Miran'ı umursamadan en sevdiğim iki dostumun düğünün de doyasıya eğlendim. Ben oyuna kendimi kaptıralı dakikalar geçti ta ki Berfo bana seslenene kadar... Halaydan çıkar çıkmaz 'Noldu?' diye sormamla “ayakkabılar ayağımı çok sıktı. Değiştirelim mi?” Deyince başımı aşağı yukarı sallayarak koluna girdim. Yukarı çıkmamızla daha önceden ayarladığımız düz tabanlı ayakkabıyı yardımlarımlarımla Berfinle giydirdik. Ayakkabıyı giydikten sonra tekrar hareket etmeye başlayınca konuştu.
''Arin Miran'ı gördün mü azrail gibi tünemişti oturduğu yerden gözünü kırpmadan seni izliyordu.''
'Allah aşkına Berfo şu konuyu açma canım yeterince sıkılıyor zaten.' Ben konuşmaya devam edecekken aşağı bahçe kapısından giren Alihan'ı görmemle camdan kafamı çekip aşağı indim hızlıca.
''Arin sakın herkesin içinde tokalaşma'' diyen en yakın arkadaşımı umursamadan ona bakınca göz göze geldik. Hemen kafamı eğerek selam verince o da kafasını eğdi. Ne de olsa Berfo bana yalnızca tokalaşma demişti, selam verme dememişti. Adar'la babam karşılamaya gidince bende onları izlemeye devam ettim. Onlar yürüyene kadar da arkalarından baktım. Tabiki bu sırada asla Miran'ın tarafına bakmadan yaptım bunu. Berfo yanımda konuşmaya devam ederken yanımdan çalışan tek kişilik ikramların olduğu tepsiyle inince ''abla o ikramlar yeni gelen babamla Adar'ın ortasında oturan adama mı gidecek?'' Hemen evet hanımım deyince ''sen yorulma ablacığım ver ben götürürüm. (tam ağzını açıp itiraz edecekken) Hiç boşuna itiraz etme.'' Diyerek elinden alırken arkamdan Berfo'nun ne yapıyorsun serzenişlerini duymadan bir elimle eteğimi diğer elimle tepsiyi tutarak yürümeye başladım.
Ben o tarafa yürüdükçe önce annemin, sonra babamların tarafta ki tüm gözlerin üstüme çevrilmesini umursamadan Alihan'a doğru yürüdüm. Tam önünde durunca o olayı daha algılayamadan Adar çıldırmış surat ifadesini düzeltip, toparlamak için konuştu ''Arin'de Hazar babanın kızıdır Alihan. (Sanki Alihan'la tanışmamışım gibi söyleyince içimden kahkaha attım) Sağ olsun tüm düğün her işe bacım koşturdu. Çok misafirperverdir.'' Dediğinde olayı toparlamaya çalışır ifadesiyle bir yandan da bana yardımcı olup tabakları indiriyordu. Tam en son bardağı ben Alihan'a uzatırken o da almak için elini uzattığı için parmaklarımız birbirine değdi kısa bir an göz göze gelip hemen bardağı verdim. Yerimden dikelirken ''ellerinize sağlık'' dediğinde 'afiyet olsun' deyip arkamı döndüm. Ama döner dönmez benim yedi ceddimi öldürecek gibi bakan Miran'ı görünce tırıs tırıs kaçtım içeriye.
''Miran yapmaya çalıştığın şeyi anladı Arin, hepimize geçmiş olsun.''
Dediğinde hiç üstüme almayıp gülerek omur silktim.
‘Ben Arin Arslanlıyım. Kimse bana karışamaz! Bunca zaman sessiz kaldığım yetti artık. Madem o bulunduğu her ortamda kim olduğunu çevresine gösterirse bende gösteririm. Hemde öyle gizli saklı değil açık açık! Onunda ailesinin de benim aileminde gözü önünde! Hadi şimdi gitsin de ağacılık oynamaya devam etsin.’
Benim ismimin anlamı ateş, yanmaktan çokta korktuğum söylenmez. Ben kendi içimde büyük konuşurken kader çoktan benim için kanlı mısralarını yazmıştı...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |