

Tüm tim diken üstündeydi.
Alparslan Üsteğmen'in gelişiyle odadaki hava daha da gerildi. Baran’ın göreve gönderileceğini öğrenmesiyle birlikte üstleriyle yaşanan tartışma kısa sürdü—mecbur kalınarak susturulmuştu. Diğerleri gibi o da susmak zorunda kalmıştı…
İsteksiz adımlarla tim odasına girdi. Mavi beresini çıkarıp iç çekerek koltuğa bıraktı kendini. Askerler ayağa kalkınca elini kaldırıp yorgun bir sesle, "Oturun," dedi sadece.
"Ne oldu Komutanım? Gitmiyor değil mi Baran?" dedi Tansu, içinde hâlâ bir umut taşıyarak.
Alparslan başını iki yana salladı.
"Özür dilerim... Ama Baran kesin olarak göreve gidiyor."
Sessizlik oldu.
"Emir Kaan da bugün taburcu olacakmış, Komutanım," dedi İsmail, yorgun ve kırgın bir tonda.
"Emir Kaan’a anlatabildiniz mi bu... bedel mi, berdel mi artık neyse o saçmalığı?" diye sordu Alparslan, öfkesini zor dizginleyerek öne eğildi.
Yiğit Alper başını ağır ağır salladı.
"Söyledik Komutanım…"
"Peki cevabı ne?"
Bu kez Göktürk yanıtladı. "Ne yapacağını bilmiyor. Kafası çok karışık."
Köşede sessizce oturan Baran'a çevrildi tüm bakışlar. Başını duvara yaslamış, tek kelime etmeden olan biteni dinliyordu.
Alparslan ona doğru eğildi.
"Baran… Özür dilerim. Elimden geleni yaptım ama... Emir, demiri kesiyor."
"Estağfurullah Komutanım," dedi Baran, gözlerini kaçırarak.
Alparslan derin bir nefes aldı. "Bana… sağ salim döneceğine söz ver Baran."
Baran bir süre sustu, sonra gözlerini sabitledi.
"Siz yerimde olsaydınız… verebilir miydiniz bu sözü, Komutanım?"
Alparslan başını eğdi. "Veremezdim…"
"Yarın bir de görevi," dedi Göktürk oflayarak, gözlerini kaçırırken.
İsmail ise sessizliği bozdu, sesi kısıktı ama içinde tonlarca yük vardı. "Bize kardeş acısı yaşatma Baran. Senden tek isteğimiz bu."
Baran güçlükle tebessüm etti. "Olursa da… vatan sağ olsun, İsmail ağabey."
Ardından derin bir nefes aldı, gözleri buğulandı.
"Ailem ve Emel sizlere emanet… Bana bir şey olursa… Emir Kaan da benim kan kardeşim. Biliyorsunuz. Onu da unutmayın. Sahipsiz hissetmesin kendini..."
Tansu, yumruğunu sıkarak yaklaştı. "Bu konuşmayı yapmadın sayıyorum. Gözün arkada kalmasın. Emanetlerin bize emanet ama... sen döneceksin. Sen karşılayacaksın onları. Bizzat sen!"
Baran başını eğdi, gözlerini kapattı.
"İnşallah…" dedi, fısıltı gibi bir umutla.
Odaya tekrar sessizlik çökmüştü.
Tam o an, kapı açıldı ve Baturay Yarbay’ın içeri girmesiyle tüm tim ayağa kalktı. Otoritesi, varlığıyla bile hissediliyordu.
"Oturun çocuklar," dedi net ve sakin bir sesle.
Herkes tekrar yerine otururken, Baturay Yarbay doğrudan Alparslan’a döndü.
"Üsteğmen’im… Hakkında soruşturma başlatılmış, haberin var mı?"
Alparslan şaşkınlıkla başını kaldırdı. "N-ne zaman, Komutanım?"
Baturay’ın yüzü asıktı. "Yüzbaşı’ya… sivil bir alanda sen yumruk mu attın?"
"Komutanım… Deli dolu biri olduğum doğrudur ama kendimi tuttum. Bir şey yapmadım. Sizin adaletinize güvendiğim için sustum, susacağımı da açıkça söyledim zaten."
Baturay iç çekti. "O zaman çok kötü bir oyunun içindeyiz çocuklar."
Tansu yerinde hafifçe doğruldu. "Komutanım… Ne oluyor?"
Baturay arkasındaki askere döndü. "Erdem. Videoyu aç bilgisayardan."
"Emredersiniz Komutanım," diyerek Erdem, elindeki dizüstü bilgisayarı herkesin göreceği şekilde masanın üzerine koydu ve videoyu başlattı.
Görüntüde, Alparslan’a neredeyse tıpa tıp benzeyen bir adam, yüzü net seçilmese de tavırları tanıdık—Yüzbaşı’ya yumruk atıyor, ardından bıçakla tehdit edip hızla olay yerinden uzaklaşıyordu.
Odaya buz gibi bir sessizlik çöktü.
"Komutanım… Ses yok mu?" dedi Alparslan, nefesi daralmıştı sanki.
"Maalesef Üsteğmen’im… Görüntü var, ses yok," dedi Baturay, sesi ciddiyetle sertleşmişti. "Ama bu yetiyor soruşturma açmaları için."
"Komutanım... yemin ederim ben değilim o!" dedi Alparslan, sesi bir an titredi.
"Yüzbaşı, ifadesinde senin olduğunu söylemiş."
"Ben tartışırken bile üslubumu bozmadım, Komutanım. Adam gözümün içine baka baka küfretti ama ben... ben sizin adaletinize sığınacağımı söyledim. Sessiz kaldım."
Baturay Yarbay gözlerini kısıp onu süzdü. Ardından başını yavaşça salladı.
"Biliyorum aslanım… İşte bu yüzden senin peşindeyim. O itin ipini keseceğiz ama... o bizimkini kesmeden başarabilirsek."
Odanın içinde gerilim yeniden yükselmişti. Herkes susmuştu. Yutkunan birkaç kişi vardı. Alparslan derin bir nefes aldı.
"Başka ne oldu ki Komutanım?"
Baturay Yarbay kısa bir sessizliğin ardından acı bir tebessümle konuştu:
"Ben de artık soruşturmadayım çocuklar..."
Bu söz, odadaki sessizliği parçaladı. Timin içinden yükselen küfürler, öfkeyle sıkılmış yumruklar, gözlerini yere diken yüzler… Hepsi bu çöküşün yankısıydı.
Ama bir kişi sessizdi. Köşede, başını hafifçe eğmiş oturan Baran.
Onun aklı yarınki görevdeydi. İçinde karmaşık bir duygu düğüm olmuştu. Ya bu hayatı yarıda bırakırsa? Ya da sağ döner ama artık bir uzvunu kaybetmiş olursa... O zaman nasıl yaşanırdı?
Sessizliği bozan yine Baturay Yarbay oldu.
"Baran Üstçavuşum… Yarınki görevinde seninle birlikte beş uzman çavuş ve sekiz sözleşmeli er olacak. Timin hazır."
Baran sadece başını eğdi.
"Emredersiniz Komutanım."
☆☆☆☆
Kısa bir bölüm oldu ama yeni bölüm hızlı gelecek takipte kalın ❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 57.91k Okunma |
6.71k Oy |
0 Takip |
112 Bölümlü Kitap |