

İklim’den...
Sınav salonunun kapısından çıktığımda, okulun girişini görebilecek bir noktaya geldiğimde önce kalabalığı, sonra da gri gökyüzünü fark ettim. Yağmur, ince ince ve sabırsızca yağıyordu. Herkes koşuşturuyordu; ya ellerinde şemsiye vardı ya da montlarının kapüşonunu başlarına geçirmişlerdi.
Benimse ne şemsiyem vardı ne de kalın bir montum.
Merdivenleri yavaşça indim. Ayaklarımın ucundan su süzülüyordu, rüzgâr da iyice sertleşmişti. Titremeye başladım.
Ve o an gözüm onu gördü.
Okul girişinin hemen dışında, köşede duruyordu Emir Kaan. Üzerinde koyu renk montu, elinde tuttuğu şemsiye ve bana doğru çevirdiği o sade ama sıcak bakışı… Her şey bir anda yavaşladı.
Şemsiyesini açtı ve bana doğru birkaç adım attı. Sanki kalabalık onun etrafında dağılıyor, zaman sadece onun için akıyordu.
"Üşüyorsun." dedi kısık ama net bir sesle.
Cevap veremedim. Dişlerim titriyordu ama dudaklarımda bir tebessüm belirmişti.
Montunun fermuarını açtı, hiç düşünmeden omzuma yerleştirdi.
"Giy bunu. Montum sıcak tutar seni, ben alışığım bu havaya."
"Peki ya sen?"
"Benim ellerim alışık. Senin değil."
Başımı eğdim. İçim bir anda ısınmış gibiydi. Montun kokusu, onun varlığı, bana sunduğu o sakinlik... Her şey öyle yerli yerindeydi ki…
"Hasta olursun ama Emir?"
Şemsiyeyi biraz daha yukarı kaldırırken gözleri gözlerime kaydı. Yüzünde tanıdık bir sakinlik vardı.
"Dağda yağmurlar daha sert yağıyordu, emin ol."
Bir an içim burkuldu. Dağ derken ne çok şey gizliyordu içinde… ama şimdi konumuz o değildi. Hafifçe başımı eğip mırıldandım:
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim," dedi yumuşak bir sesle. "Taksi çağırdım, gelir on dakikaya."
Omuzlarımı silktim, biraz da yağmurun serinliğiyle ürpererek:
"Yürürdük aslında..."
Emir Kaan başını yana eğdi, sonra gülümseyerek ayaklarıma baktı.
"Ayakkabıların her an yağmurda kaybolacak gibi duruyor."
Gözlerimi devirdim hafifçe.
"Keşke babet giymeseydim..."
İkimiz de hafifçe güldük. O an o gülümsemeyle şemsiyeyi yana doğru kaydırdı, beni biraz daha içine aldı.
"Yağmur sert yağıyor, gel bu tarafa," dedi. "Ayaklarına ulaşmadan keseriz yağmuru."
Yanına biraz daha sokuldum. Kaldırım taşlarından sıçrayan damlalar dışında artık yağmur bedenime dokunmuyordu. Ama yine de içim titriyordu; soğuktan değil… bu yakınlığın kalbime dokunuşundan.
Yağmur damlaları avuçlarıma düşerken, onun yanındaki sıcaklık daha çok ısıtıyordu içimi. Şemsiyeyi tutuşu, montunu omzuma atışı, ayakkabılarımı fark edip kaygılanışı… Birinin bu kadar ince düşünmesi, belki de uzun zamandır başıma gelen en şaşırtıcı şeydi.
"Sınavın nasıldı bu arada?" diye sordu.
O an gözlerine baktım. Sanki gerçekten cevabımı önemsiyordu. Ezbere değil, içten soruyordu.
"Çok güzeldi!" dedim istemsizce gülümseyerek.
"Başaracağına inanıyordum." dediğinde kalbim bir anlığına sıkıştı. Bu kadar net inanan kaç kişi vardı hayatımda? Biri varsa o da şimdi yanımda, şemsiyeyi biraz daha bana doğru çeken adamdı.
"Bölüm birincisi olabilirim..." deyiverdim. Saklamadım. O duysun istedim ilk ondan. Sanki onun bilmesi daha kıymetliydi herkesten.
"Gerçekten mi?"
Sorusu şaşkınlıktan çok mutluluk yüklüydü.
"Evet. Şu an diploma notu en yüksek benim. Son sınavlar da girilsin, o zaman kesinleşir. Alttan derslerimin de yüksek olması işime yaradı."
"Sana demiştim güçlü birisin diye. Tebrik ederim, başarıların daimi olsun..."
☆☆☆
Çok kısa biliyorum ama akşama yeni bölüm gelecek 🫶
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 57.91k Okunma |
6.71k Oy |
0 Takip |
112 Bölümlü Kitap |