17. Bölüm
Bozkurt Pençesi / Yarım Kalan Sigara / Bölüm 17 : Namus Davası ve Çarşaf

Bölüm 17 : Namus Davası ve Çarşaf

Bozkurt Pençesi
bozkurt.pencesi

Emir Kaan’dan...

 

Baran’ın ameliyatı iyi geçmişti. Doktorlar umut verici konuşmuştu ama içimdeki sıkıntı bir türlü dağılmıyordu. Aklım hâlâ İklim’deydi... O hali gözümün önünden gitmiyordu. Sessizce derin bir nefes aldım, kendimi toparlayıp Baran’ın odasına yöneldim.

 

Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Emel başucunda oturmuştu, gözlerini bana çevirdi. Baran ise gülümsemeye çalışarak doğruldu biraz.

 

“Ben de seni diyordum Emel’e... Lafın üstüne geldin, iyi oldu.”

 

“Ağrın falan var mı?” dedim, başucuna yaklaşırken.

 

“Yok kardeşim. Ama... konuşmamız gereken şeyler var.” Sesinde ciddiyet vardı.

 

Gözüm Emel’e kaydı.

 

“Yenge, istersen sen git, bu gece Baran’a ben bakarım.”

 

Emel başını iki yana salladı, yorgun ama kararlı bir ifadeyle.

“Ben kalayım Emir. Böyle içim daha rahat ediyor.”

 

Baran gözlerini bana dikti.

“Her neyse... konumuza dönelim. Emir Kaan, sen bu kızla hâlâ neden boşanmadın?”

 

Bir an duraksadım kaşlarımı çatarak.

“Neden boşanayım Baran?”

 

“Oğlum yeterince başında dert var. Bu kızla daha fazla derde düşüyorsun!”

 

“Bir şey olmaz. Hallederiz.”dedim, bıkkın bir sesle...

 

Ama Baran birden sesini yükseltti.

“Emir Kaan!”

 

İçimden geleni bastıramadım artık.

“O kızın kimsesi yok Baran!” dedim, sesimi yükseltmeden ama sertçe.

“Ablasına neler yapıldığını izledik. Aynısı onun başına gelse, ‘bizim’ vebalimiz olmaz mı? Hadi onu geçtim... Emel ya da Azra onun yerinde olsaydı?!”

 

Baran’ın yüzü bir an düşerken, kelimeler ağzından kendiliğinden döküldü.

“Allah korusun...”

 

Bu tepki içimi daha da acıttı. Boğazımdaki düğüm söküldü bir anda, kelimeler aceleyle döküldü.

 

“İşte! Allah korusun diyorsunuz da... o kızın şuan ne halde olduğunu bilmiyorsunuz. Gözünüzün önünde eziliyor ama kimse gerçekleri görmüyor.Ben hevesle mi evlendim sanıyorsun?! Onu rahatsız etmemek için bazen eve bile gitmiyorum. Ama dışarda herkes beni sorguluyor, yargılıyor. Bu kız size ne yaptı? Ben size ne yaptım?”

 

Derin bir nefes aldım. Omuzlarımda taşıdığım yük artık sırtıma değil, yüreğime çökmüştü.

 

Baran gözlerini kıstı, sesi daha da sertleşti.

“Kendi ağzınla diyorsun ablasının başına gelenleri...Kendini düşünmüyorsan aileni düşün Emir Kaan! Aşiret ve töre dediğin şey... benim babamın canına mal oldu. O kızın ablası göz göre göre katledildi. Yetmedi, eniştesi aklını yitirdi. Sana gelene kadar duracaklar mı sanıyorsun?!”

 

Sözleri tokat gibi çarpıyordu ama yine de yutkunup sakin kalmaya çalıştım.

“En azından benim arkamda siz varsınız. O kadar da sahipsiz değilim. Bana bir şey olsa... ailemi sevip sayacak insanlar var hâlâ.”

 

Baran yerinden hafif doğruldu, damarları belirginleşmişti, neredeyse bağırdı:

“Lan iki haftada âşık mı oldun başıma?! Ailen diyorum sana Emir Kaan! Kocaman , sana muhtaç bir ailen var!”

 

Gözlerimi yere indirdim, sonra tekrar kaldırdım.

“Oldum ya da olmadım, fark etmez Baran. Ben... o kıza söz verdim. Onu koruyacağım dedim. Ve bunu öylesine söylemedim.”

 

Baran yumruğunu yastığa indirdi, yüzü öfkeyle kasılmıştı.

“Sıçayım senin sözüne Emir Kaan!”

 

Bir anlık sessizlik çöktü odaya. İkisinin nefesi duyuluyordu sadece. Ardından yavaşça başımı salladım.

“Anladım... sinirlisin. Ama ben verdiğim sözü tutacağım. Sen bana güvenmiyorsan... ona hiç güvenemezsin.”

 

Baran dişlerini sıkarak bağırdı:

“Yeter Emir... böyle olmaz oğlum! Biz seni kaybettikten sonra mutlu olabilecek miyiz ha?!”

 

Gözlerim bir an karardı ama sesim sakindi:

“Baran, sen... Emel’i kaybetseydin mutlu olabilir miydin?”

 

Baran dudaklarını bükerek alayla güldü:

“Bana aşık aşık konuşma Emir. Tanışalı taş çatlasa bir buçuk ay olmuş... Neyin kafasını yaşıyorsun sen?!”

 

Derin bir nefes aldım, sesim bu kez daha sertti:

“Aşık aşık deyip durma Baran! Aşık olan yok! Sadece... vicdanlıyım!”

 

Baran gözlerini devirip ellerini havaya kaldırdı:

“O zaman ben de vicdansızım kardeşim! Boşanacaksın o kızdan! Annem diye ölüyordun eskiden... annenle bile aranı bozdu. Daha ne olsun istiyorsun Emir?!”

 

Gözbebeklerim titredi. İçimde yılların susmuşluğu vardı:

“Baran... yeter. Benim mahvolmuş bir hayatım zaten vardı. Altı yaşında mahvettiler benim çocukluğumu... hâlâ da itin reziliyim. Annem de biraz beni düşünse... bu evliliği neden kabul ettiğimi anlardı.”

 

Baran yutkundu ama geri adım atmadı. Sesi buz gibiydi:

“Eğer o kıza âşık olursan... ben de bu kardeşliği bitiririm Emir! Madem diyorsun vicdan diyorsun... âşık değilsin... Hodri meydan o zaman!”

 

O an zaman bir saniye dahi olsa durdu. Gözlerimi kapatıp derin bir iç çektim. Ardından kısık sesle ama net bir şekilde söyledim:

“Peki.”

 

 

"O 'pekiyi'yi yedireceğim sana!"

Baran'ın sesi, odanın sessizliğini delip geçmişti. Yatakta yarı doğrulmuş, solgun yüzüne inat bakışları hâlâ kıvılcımlıydı. Ameliyattan yeni çıkmasına rağmen dilinde hâlâ o eski inat, o kardeş korumacılığı vardı.

 

Ben kollarımı kavuşturup derin bir iç çektim.

Sanki az önce tartışmamışız gibi sakince konuştum:

"Çok fazla söylenme de iyileşmeye bak. Daha yeni ameliyattan çıktın, bana karışmaya başladın yine."

 

Baran, başını hafifçe çevirdi. Gözleri bir anlığına boşluğa daldı sonra yeniden bana çevrildi.

"O kız... melek mi şeytan mı hâlâ çözemedim. Ama o nikâhla beraber sen de değiştin Emir."

Duraksadı.

"Eskiden bizim ağırbaşlı kardeşimizdin. Söylediklerimize kulak verirdin, aklı selimdin..."

 

Artık gözlerimi kaçırmıyordum. Karşısında dimdik duruyordum ama içim çalkantıdaydı.

Sesim biraz daha sertleşti, biraz daha doldu içimdeki birikmişlikten:

"Baran... Yeter artık. Ben de insanım. Bende de kafa var, yürek var... Yoruldum herkesi memnun etmeye çalışmaktan. Biraz da bırakın nefes alayım, tamam mı kardeşim?"

Derin bir nefes daha aldım, sonra yutkundum.

"Sen dinlenmene, iyileşmene bak. Ben de dertlerime, görevime bakayım."

 

Baran gözlerini kıstı. Dudakları titredi hafifçe. Sesi çatallaştı bu kez.

"Saçının teline bir zarar gelirse… hele o kız yüzünden bir daha başına bir şey gelirse… Tüm Urfa şahidim olsun, inim inim inletmediğim kimse kalmaz!"

 

Kalbimde bir titreme oldu o an. Seviyordu beni ama yanlış yerden konuşuyordu yine.

Ona usulca, ama kararlılıkla baktım:

"Ama olmayacak öyle bir şey. Rahatla artık, germe kimseyi..."

 

"İnşallah..."

 

 

“Ben gideyim artık…” dedim usulca. Sesim ne kadar sakin çıkmaya çalışsa da içimdeki kırılganlık ses tellerime sızmıştı.

 

Tam o sırada Emel yenge yerinden kalktı. Bakışları yumuşak, sesi ise anlayış doluydu.

“Dediklerine çok takılmayın,” dedi bana yaklaşırken.

“İklim’le de ayrıca konuşacağım ben. Canınızı sıkmayın. Baran seni öz kardeşi gibi görüyor, diline vuran öfkesi sevgisinden… Bu aralar dili kalbini geçiyor biraz.”

 

Gözlerimi yere indirdim, ardından başımı yavaşça salladım.

“Biliyorum yenge…”

 

Sonra bir adım geri çekilmeden önce Baran’a döndüm.

Yüzündeki solgunluk ve inatçı bakışlarıyla göz göze geldik.

“Bir sıkıntı olursa… hiç düşünmeden ara beni.”dedim ona bakarken.

 

"Ararız, git gözüm görmesin seni!" dedi Baran, gözlerini kaçırmadan.

 

Gülümsedim. Hafif başımı yana eğerek baktım ona.

"Gözünün en çok beni aradığını biliyorum. Naz yapma da iyileş, aşiret boy."

 

Baran homurdandı hafifçe.

"Sana hâlâ kızgınım."

 

Adımlarımı geri çekerken ses tonumu yumuşattım.

"Gönlümü alırsın bir ara, sorun yok... Sen yeter ki iyileş."

 

"Emir Kaan!" dedi uyarır gibi, ama içinde bariz bir sıcaklık vardı.

 

Durup döndüm.

"Bende seni seviyorum kardeşim."

 

Baran başını yastığa bırakırken gözlerini tavana dikti, ellerini havaya açtı ve iç geçirdi.

"Allah’ım yarabbim ya..."

Ama ben onun tebessüm ettiğini görmüştüm. Sert kabuğunun altındaki o yumuşak kalbi… işte tam oradaydı.

 

___

İklim’den...

 

Eve vardığımda yüreğim hâlâ Baran’la Emir Kaan’ın konuşmasında duyduklarımla sızlıyordu. Anahtarı zar zor çevirip içeri adımımı atmıştım ki…

Dışarıdan gelen motor sesiyle irkildim.

 

Bir an nefesim boğazımda düğümlendi. Kalbim çarpıyor, avuç içlerim terliyordu.

"Yok artık..." dedim içimden.

 

Ama araçların birinden dedem Adar indiğinde, içimdeki korku yerini karışık bir rahatlamaya bıraktı.

Tam anlamıyla huzur değildi bu... Daha çok geçici bir teslimiyet.

 

"İklim?!"

Sesindeki ton, ne kızgın ne de sevgi doluydu.

Sadece otoriterdi.

 

"Adar dede..."

Arkada bekleyen aşirete ait diğer arabalar, tehdidin sessiz suretiydi.

 

Dedem adımlarını ağır ağır atarak bana yaklaştı.

"Evin burası mı?"

 

"E-evet, dede..."

 

"Hele bir geçelim bakalım eve. Damat gelsin, konuşacaklarımız var."

 

Bir adım geri çekildim.

"Benimle konuş dede. Ona gerek yok... Lütfen."

 

Gözlerindeki kıvılcım bir anda büyüdü.

"Benim sözümün üstüne söz söylememen gerektiğini öğrenemedin mi daha, Arîn?!"

 

Dilim damağım kurudu.

Ama bu defa içimde bir direnç kabardı.

Yavaşça başımı kaldırıp dedemin gözlerine baktım.

 

"Dede… benim adım İklim. Annemin adıyla seslenme artık bana. O günler geçti."

 

Yüzünde bir anlık şaşkınlık belirdi.

Sonra eski sertliğine büründü.

"Benim gözümde hâlâ Arîn’sin sen. De, haydi! Evine çıkalım."

 

Gözlerim doldu. Ama başımı eğip fısıldadım:

"Baş üstüne, dede..."

 

Kapıyı açarken kalbim darmadağındı.

İçeri adımlar atılırken, elime titreyerek telefonu aldım.

Emir Kaan... Ona haber vermeliydim. Hemen...

Çünkü bu evin içine sadece dedem değil, geçmişin bütün gölgeleri girmişti.

Hızla onların dedemin arkasından gitmesini fırsat bilip cebimden telefonu çıkardım.

 

Titreyen parmaklarımla telefonun ekranına Emir Kaan’ın ismini yazdığım an…

Bir gölge yanıma yaklaştı.

Omzuma bir el kondu, ardından bileğimdeki telefonu biri hızla çekip aldı.

 

"Kusura bakmayın gelin hanım, dedenizin emri böyle..."

Ses sert ama ölçülüydü. Sanki bu onların alışık olduğu bir prosedürdü.

 

"Ver… telefonumu."

Sözlerim çatallı, gözlerim doluydu. Hem öfke, hem korku, hem de çaresizlik vardı sesimde.

 

Koruma, yüzüme bakmadan başını hafifçe eğdi.

"Lütfen zorluk çıkarmayın. Dedeniz oturma odasında sizi bekliyor."

 

"Burası benim evim. Beni bu evde rehin mi alıyorsunuz?!"

 

Gözleri bir anlığına bana kaydı.

Hiçbir şey söylemedi.

Ama geri adım da atmadı.

 

Telefonum ellerinde, kalbim boğazımda çırpınıyor gibiydi.

Emir Kaan’a ulaşamamak…

Beni asıl korkutan dedem değil, sessizlikti.

Hazırlıksız yakalanmanın verdiği boşluk.

 

Ayaklarım, beni istemediğim bir yöne doğru götürürken, içimden sadece bir cümle geçti:

 

"Ne olur hisset Emir… Ne olur gel."

 

Odaya girdiğimde dedemle göz göze geldik.

 

"Gel otur şuraya kızım."

 

Sesi sertti ama alışık olduğum bir sertlikti bu. Dedem Adar’ın varlığı bile gölgesi gibi bastırıcıydı zaten. Yutkunarak geçtim kanepeye oturdum.

 

"Bir şey... içer misin dede?"

Sesim neredeyse fısıltıydı. Göz teması kurmaktan kaçınıyordum. Kalbim karnıma çökmüş gibiydi.

 

"Damat gelsin, bakarız!"

İçimdeki endişeyi bir çuval gibi yere bırakmıştı bu söz. Damat… Emir Kaan... Onu da mı çağırdı?

 

Dayanamadım, ne olacağını bilmeden sordum:

"Siz... niye geldiniz dede?"

 

Bir anda sertçe döndü yüzüme.

"Sen beni sorguya mı çekiyorsun?!"

 

Gözlerim büyüdü, başımı hemen öne eğdim.

"Hayır dede… yanlış anladın… sadece -..."

 

"Sus Arin!"

Sözüm boğazıma düğümlendi.

"Kocan olacak adam da erken gelse bari!"

 

Yutkundum. Emir Kaan'ın geleceğinden emindim. Ama içimde onu aramak isteyen bir çocuk vardı hâlâ.

Sanki bir fırtına yaklaşıyor gibiydi. Ve ben, onunla birlikte savrulmaktan korkuyordum.

 

 

Kapının önünde bir koruma telsizle konuşurken kısa bir an sessizlik oldu.

 

"Damat bey, köşeyi dönmüş. Varmak üzereydim efendim."

 

Dedem pencereye doğru yönelip gözlerini kısmıştı. Eli bastonunun tepesine sıkıca yapışmıştı. O an ne düşündüğünü yüzünden okuyamıyordum ama içimdeki ürperti giderek büyüyordu.

 

"Gelsin bakalım..."

Sesi tok ve kararlıydı.

"Gelsin de bir konuşalım."

 

İçimdeki düğüm artık nefes almama engel olacak kadar büyümüştü. Emir Kaan buraya tek başına geliyordu ve neyle karşılaşacağını bilmiyordu. Ben biliyordum. Bu evde söylenen hiçbir söz rastgele değildi. Her kelime, tartılmış bir tehdit gibi dökülürdü dedemin ağzından.

 

Ayaklarım titriyordu. Konuşmalar uzadıkça koltukta küçüldüğümü hissediyordum. Ellerim dizlerimin üstünde sıkılı duruyordu. Dualar fısıldıyordum içimden. Sessiz, kimsesiz bir savunmaydı bu. Ama artık hiçbir şey sessiz kalamayacak kadar büyümüştü.

 

Kapı zili çaldı. Zaman durdu.

 

"Git karşıla kocanı!"

 

Dedemin buyruk gibi çıkan sesiyle irkildim. Gözlerim büyüdü, dudaklarım aralandı ama bir şey diyemedim. Yutkunup, başımı hafifçe eğdim.

 

"T-tamam dede..."

 

Ayaklarım beni zor taşıyordu. Kapıya doğru yürürken içimdeki korku büyüyordu. Kapıyı araladığımda Emir Kaan’ın endişeli bakışlarıyla karşılaştım. İçerideki siyah takımlı adamlara göz gezdirmiş, elini refleksle beline götürmüştü.

 

"Sorun yok... Yemin ederim, sadece konuşmak istiyor. Dedem burada... başka bir şey yok. Yapma onu..."

 

Gözleri gözlerimdeydi. Birkaç saniye boyunca sadece bakıştık. Ardından eli yavaşça silahından çekildi, ama yüzünde o tanıdık temkinli ifade vardı. Güvenmiyordu. Haklıydı da.

 

Yan yana yürüyerek içeri geçtik. Salonun kapısından içeri adım attığında dedem arkasını dönmeden yüksek sesle konuştu:

 

"Damat bey de teşrif ettiler..."

 

"Hoş geldiniz," dedi Emir Kaan, sesinde saygıyla karışık gergin bir ton vardı.

 

Dedem yavaşça döndü, göz göze geldiler.

 

"Hoşbulduk damat... Bir elimi öp de göreyim seni!"

 

Emir Kaan önce bana baktı. Gözleriyle "Bu ne saçmalık?" der gibiydi. Bende ise ne bir başkaldırı gücü vardı, ne direnç. Sadece sessizce, gözlerimle "Lütfen" dedim.

 

Emir Kaan dişlerini sıktı. Sonra dudaklarını birbirine bastırıp öne eğildi, dedemin elini öptü.

 

"Geç karşıma sen!" dedi dedem, sonra başımı çevirip bana bağırdı:

 

"Arin! Sen ayakta kal!"

 

"Kocasının yanına oturur İklim!" demesi ile Adar Dedem tek kaşını kaldırdı. Emir Kaan ise direk elimi tutarak koltuğa çekip yanına oturttu.

 

Salon sessizliğe gömülmüştü. Fırtına öncesi bir sessizlikti bu. Dedem konuşmaya başlayacaktı ve her cümlesi birer karar, birer tehdit taşıyacaktı. İçimde dualar fısıldarken Emir Kaan gözünü dedemin üstünden bir an bile ayırmıyordu.

 

"Niye geldiniz, ne konuşacaksınız benimle?" diye sert bir sesle çıkıştı Emir Kaan. Gözlerinde kırgınlık ve öfke vardı.

 

"Sen misafirlerine böyle mi davranırsın, Damat?" dedi dedem, yüzünde hafif bir alaycı tebessümle.

 

"Şu an size gösterilecek maksimum saygıyı gösteriyorum, emin olun." Emir Kaan soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu, ama sesi keskin ve kararlıydı.

 

"Karına sahip çıkman hoş, güzel… Ama rol yapmanın kimseye faydası yok," dedi dedem.

 

"Açık konuşun, kısa konuşun. Keza sizin gibi insanlara ayıracak vaktim yok!" dedi Emir Kaan dişlerini sıkarak...

 

Adar Dede’nin sesi odayı buz gibi kesti.

 

"Evleneli siz haftalar olmuş ama kan? Tek damla yok."

 

Emir Kaan önce ne dediğini anlayamamış gibi baktı. Kaşları çatıldı.

 

"Ne kanı? Anlamadım?"dedi Emir Kaan.

"Ne diyorsunuz siz dede?!" diye bağırmam ile Emir Kaan elimi tuttu.

 

Dedem ise bastıra bastıra, sanki bir suç ilan eder gibi bağırdı:

 

"Çarşaf nerede diyorum Arin?! Yoksa denilenler doğru mu?!"

 

"Ne yapacaksın kanlı çarşafı?!" diye haykırdı Emir Kaan, sesi öfkeyle çatladı.

 

"Diyorum ki damat, tüm Urfa seni ve aha bu karını konuşuyor!" dedi dedem, eliyle beni göstererek. "Kos koca Karacaylılar Aşireti'nin kızı... bakire mi değil mi , kocası sırf bakire değil diye mi dokunmamış diye dillere düştü. Eski nişanlısı Barış Botan ile ilişkisi varmış!"

 

Emir Kaan’ın gözleri bir anda büyüdü. Benim ise nefesim duyduklarım ile kesilir gibi oldu.

 

"Sen kimsin de benim nikahlı karım hakkında konuşuyorsun ?!"

 

Gözlerimden yaşlar süzüldü. Başımı iki yana sallayarak Emir Kaan'a baktığımda gözlerini yumup açarak "sakin ol" dercesine beni telkin etmeye çalışırken dedeme gözleri çevrildiğinde ise öfke ve utanç arasında çırpınıyordu.

 

"Damat, haddini bil!" diye gürledi Adar Dede. "Bu kız eğer bakire değilse bu, bize sürülmüş bir lekedir!"

 

"Sizin namusunuz iki bacak arasında mı?!" dedi Emir Kaan, gözleri ateş kesilmişti.

 

Tam o sırada odadaki korumaların silahları Emir Kaan'a çevrilmişti. Gözlerim yaşla doldu, ciğerlerim daraldı, artık nefes alamıyordum.

 

"Koskoca töreye baş kaldırıp aşiretten kız almayacaktın o zaman, damat bey!"

 

"Gerekirse dünyaya baş kaldırırım!"

 

"Ya bana o çarşafı şimdi verirsiniz, çıkan dedikodu kapanır... Ya da burada önce senin, sonra bu sürtüğün canını alırım!"

 

 

"Benim karımla olan ilişkimden size ne, Urfa’ya ne?! Bunun için mi geldin evime ?!"

 

"Sen kimin torununu aldığını unuttun mu damat ?!"

 

"Ben İklim’i tanırım. Aşiret felan tanımam ben !" diye patladı sonunda. Sesi titriyordu ama korkudan değil, öfkeden.

 

"Adınız çıkmadan önce düşünecektin onu!" diye hırladı Adar Dede. "Nerede o kanlı çarşaf?!"

 

Bir anda Emir Kaan ayağa fırladı. Yumrukları sıkılıydı, sesi gür ve netti.

 

"Ben kimsenin namusuna, onuruna defter tutmam! Burası sizin eviniz değil! Kimseye çarşaf felan da sunmam, kimseye de kadınımı sorgulatmam!"

 

Dedem yerinden doğruldu. Odanın havası ağırlaştı.

 

"Arin'in sonu da mı ablası gibi olsun istiyorsun damat ?! Cüneyt gibi mi izlemek istiyorsun olanları?!"demesi ile Emir Kaan bir adım geriledi.

 

" Emir Kaan..." dememle ile bana baktı.

 

O an Emir Kaan gözlerini bana dikti. Hızlıca elimi tutup beni odadan çıkardı, yatak odasına soktu ve kapıyı kilitledi.

 

"Nerede? Şu beyaz çarşaf dedikleri şey nerede?!"

 

"A-altta... sandıkta..." dedim kekeleyerek.

___

 

Yeni bölüm için bol oy ve yorum bekliyorum.

 

Bölüm : 25.06.2025 18:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Bozkurt Pençesi / Yarım Kalan Sigara / Bölüm 17 : Namus Davası ve Çarşaf
Bozkurt Pençesi
Yarım Kalan Sigara

57.91k Okunma

6.71k Oy

0 Takip
112
Bölümlü Kitap
Bölüm 1 : Atalay Timi 🦂🇹🇷Bölüm 2 : İlk Karşılaşma ❤️‍🔥Bölüm 3 : Görünmeyen YaralarBölüm 4 : Yeni başlangıçlarBölüm 5 : Tamamlanmayı Bekleyen HayatlarBölüm 6 : Timin başı DertteBölüm 7 : Küçük Umut Yaman ParsBölüm 8 : Aşiret ve Töre Kurbanları 🔥Bölüm 9 : İki Sevdanın arafında...Bölüm 10: Başımız Belada ❤️‍🔥Bölüm 11 : Zoraki Evliliğe İlk AdımBölüm 12 : Sözde KarımBölüm 13 : Dik Durmaya ÇalışmakBölüm 14 : Senin Sayende ❤️‍🔥Bölüm 15 : Aşka Adım Adım ❤️‍🔥Bölüm 16 : İstenmeyen GelinBölüm 17 : Namus Davası ve ÇarşafBölüm 18 : Hayatta Kalma SavaşıBölüm 19 : Zor GünlerBölüm 20 : İlk TavizlerBölüm 21 : Aşiret ile karşı karşıya 🔥Bölüm 22 : Kıvılcımlar ArasındaBölüm 23 : Sevgi Tohumları ❤️‍🔥Bölüm 24 : İlk BuseBölüm 25 : Yağmurun altında bir günBölüm 26 : Yasak Sevdalı 💔Bölüm 27 : Acılar 💔Bölüm 28 : Kapanmaz Yaralar ❤️‍🔥Bölüm 29 : Beklenmeyen HaberBölüm 30 : Gönül YarasıBölüm 31 : Cam kırıkları 💔Bölüm 32 : Yağmur Seninle GüzelBölüm 33 : Aşk YağmuruBölüm 34 : Şükür SebebiBölüm 35 : Gökyüzü güzelliğini kıskanırBölüm 36 : Aşk ve Adalet ❤️‍🔥Bölüm 37 : Merhamet Kokulum ❤️‍🔥Bölüm 38 : Aşkı Şerbetli ❤️Bölüm 39 : Yürek Yarası ❤️‍🔥Bölüm 40 : İlk İtiraf ❤️‍🔥Bölüm 41 : Kıskançlık Krizi ❤️‍🔥Bölüm 42 : Korku olmazsa aşk olmaz ❤️‍🔥Bölüm 43 : Beklenmeyen Buse 🥲Bölüm 44 : Yaşam SavaşıBölüm 45 : Ölüm ile Yaşam...Bölüm 46 : İyi ki Sen ❤️‍🔥Bölüm 47 : Canımdan can gidiyorBölüm 48 : Özlemek istiyorumBölüm 49 : Mest Olunur GüzellikBölüm 50: Sevdiğiyle Çocuk Olurmuş İnsan ❤️‍🔥Bölüm 51 : Aşk Ve savaşBölüm 52 : Yıkımlar başlıyor...Bölüm 53 : Mor orkide 🇹🇷Bölüm 53 : Aşk Sakinleştiricisi 🔥Bölüm 54 : Gurur ve Sevda🔥Bölüm 55 : Şımarmak istiyorumBölüm 57 : Masum Aşıklar 🫠Bölüm 58 : Yaşayan Fosilsin SenBölüm 59 : Can kırıklarıBölüm 60 : Bir Gönül Davası 🔥Bölüm 61 : İki Cihan CennetimBölüm 62 : Yak yanıyorsak söndürmeBölüm 63 : Hüzün MaltemiBölüm 64 : Alevler ve küllerBölüm 65 : Bir Yürek Yangını ❤️‍🔥Bölüm 66 : Emir HayranlıklarıBölüm 67 : YıkılışlarBölüm 68 : Gamzenin Çukurunda kaybolmak istiyorumBölüm 69 : Gururum ❤️‍🔥Bölüm 70 : Anlat Onlara...Bölüm 71 : Hasret kavuşmasıOkurlarimmBölüm 72 : Saklanılan AcıBölüm 73 : Küçük Emir’in Acıları❤️‍🔥Bölüm 74 : Acı ve GururBölüm 75 : Hisler Uyanıyor...Bölüm 76 : Yüreğimin Vatanı ❤️‍🔥Bölüm 77 : Yıldızların Altında 🫠❤️‍🔥Bölüm 78 : Son hatırlarBölüm 79 : Başka bir EmirBölüm 80 : Canımı Yakıyorlar ❤️‍🔥😔Bölüm 81 : Hisler Yalan söylemezSoru-Cevap yapıyoruzBölüm 82 : Mazi ve aşkBölüm 83 : Sırılsıklam aşkBölüm 84 : Kokunda Dinlenmek İstiyorum😔❤️‍🔥Bölüm 85 : Kanlı Nefesler 🥀❤️‍🔥Bölüm 86 : Acılar ve Gerçekler 🥀❤️‍🔥Bölüm 87 : Diriliş mi Bitiş mi ?Bölüm 88 : Uyanış ❤️‍🔥Bölüm 89 : Küçük Yılmaz ❤️‍🔥Bölüm 90 : Bir İç savaş Meselesi❤️‍🔥Bölüm 91 : Pembe bisiklet 🫠Bölüm 92 : Efelerin EfesiBölüm 93 : Nemrut’un Kızı ❤️‍🔥Bölüm 94 : Aşk ve SavaşBölüm 95 : Ahım ölüme kadar 🥀🔥Bölüm 96 : Tatlı Aşermeler 🫠❤️Bölüm 97 : Canımın Canını AldılarBölüm 98 : Sensiz Nasıl Yaşarım Ben...Bölüm 99 : Canımı YaktınızBölüm 100 : TükenişlerBölüm 101 : Kanlı GömlekBölüm 102 : Son Yüzleşme ❤️‍🔥Özel Bölüm : Leyla'nın GerçekleriBölüm 103 : Kanlı Son Direnişler...Bölüm 104 : Ahirim SensinBölüm 105 : Kana Karışan NefeslerBölüm 106 : Zamana TutsakBölüm 107 : Aşabildin mi ?Spoi107.bolume oy ve yorum gelmediği sürece bölümü atasım yok bilginize
Hikayeyi Paylaş
Loading...