37. Bölüm
Bozkurt Pençesi / Yarım Kalan Sigara / Bölüm 36 : Aşk ve Adalet ❤️‍🔥

Bölüm 36 : Aşk ve Adalet ❤️‍🔥

Bozkurt Pençesi
bozkurt.pencesi

 

Emir Kaan’dan...

Günün evrak işlerini nihayet toparlamıştım. Masamın üzerinde birikmiş belgeleri itina ile dosyalayıp kaldırdıktan sonra, İklim’in arkadaşlarından toparladığım ödevlere yöneldim. Her biri ayrı bir titizlikle hazırlanması gereken dosyalar… Kelimelere, başlıklara, biçimlere dikkat etmek gerekiyordu.

Bir süre uğraştım. Elimden geldiğince düzenledim, eksiklerini kapatmaya çalıştım. Ama iş biraz derinleştikçe bilgim yetersiz kaldı.

Başımı ekrandan kaldırdım, usulca geriye yaslandım. Parmaklarımı şakaklarımda gezdirerek iç çektim. Bilgisayar ekranı gözümde bulanıklaştı, satırlar üst üste binmiş gibiydi.

 

Kendi kendime homurdandım:

“Bu neyin zımbırtısı şimdi ya…”

 

Karşıdaki masada notlarına eğilmiş olan Ercan başını kaldırıp bana döndü. Gözlüklerinin üzerinden merakla baktı.

 

“Bir sorun mu var, Komutanım?”

 

Gülümsedim ama içinde yorgunluk da vardı.

“Var Ercan… Bu yazı metotlarını, şu bilgisayarın diliyle yapılan biçimlendirmeleri falan ben pek anlamıyorum. Yazıyı yazıyoruz tamam da… Word programı başka bir evren gibi davranıyor.”

 

Ercan sandalyesini hafifçe itip ayağa kalktı. Dosyaların ve ekranın başına geçti.

“İsterseniz bir bakayım, Komutanım.”

 

“Valla iyi olur, Ercan. Beynim duman oldu. Daktilo görse halime acırdı.”

 

Ercan kağıtlara göz gezdirdi, sonra ekranı dikkatle inceledi.

“Şükür… Şu yönergelere göre düzenlenmesi gerekiyormuş. Satır aralıkları, başlık stilleri falan. Bana gösterseniz yeterli olur.”

 

Ben hafifçe başımı salladım.

“Komutanım, isterseniz hepsini ben halledeyim. Zaten işim de bitti sayılır,” dedi, sesindeki gönüllülük takdire şayandı.

 

“İşin kesin bitti mi?”

Bir astı gereksiz yere yormak istemezdim. Herkesin yükü vardı.

 

“Bitti Komutanım, merak etmeyin. Hatta bir şey çıksın da kafam dağılsın diye bekliyordum.”

 

“E o zaman yok diyemem. İki klasör daha var, aynı şekilde elden geçmesi gereken. Madem el attın, tam olsun.”

 

Ercan belgeleri toparlarken başını kaldırdı.

“Komutanım… Edebiyat mıydı bölümünüz?”

 

Başımı iki yana sallayıp hafifçe gülümsedim.

“Yok, benim değil… eşimin bölümü. Malum, bir süredir rahatsızdı. Çok anlamam bu işlerden ama elimden geldiğince bir yerinden tutmak istedim. Bölüm birincisi olacaktı. Emekleri boşa gitmesin, düşsün istemiyorum.”

 

Ercan bir an durdu. Gözleri ciddileşti.

“Duyduk Komutanım… Çok geçmiş olsun.”

 

“Sağ ol, Ercan…”

Sözlerimin sonunda bir boşluk vardı, gözle görülmeyen ama hissedilen bir sızı gibi.

 

Ercan, kağıtları düzenlerken gülümseyerek başını salladı:

“Yengemiz tüm şansını sizde kullanmış anlaşılan, Komutanım. Bayağı özenmişsiniz. Dosyalar tertemiz, düzenli…”

 

Gülümsedim. Bu sefer biraz da içimdeki kırılganlığı gizleyerek.

“Komutanınız bütün şansını yengenizi bulmak için harcamış bence..." dedim gülerek ve devam ettim. "Ben anlamam pek. O birkaç şey katmıştı, ben de arkadan toparlamaya çalışıyorum işte. Elimden geldiğince öğrettikleri ile ama olmuş mu?”

 

Ercan başını monitörden kaldırdı, gözlüğünü hafifçe yukarı iterek bana döndü.

“Olmuş Komutanım, siz bunları bana bırakın. Bizim koğuştaki Celil var ya, o da edebiyat fakültesi mezunu. Ona da gösteririm. Gerekirse birlikte elden geçiririz.”

 

Sözleri, içimde bir rahatlama dalgası gibi yayıldı. Gözlerim parladı, ister istemez tebessüm ettim.

“Ciddi misin?”

 

“Yani elimizden gelenin en iyisini yaparız, Komutanım. Zaten sizin bize dokunmayan iyiliğiniz kalmadı. Buraya geldiğimizden beri askerlik sizin ve Baran Komutanım sayesinde rahat geçti,” dedi samimi bir gülümsemeyle.

 

Mahcup bir şekilde başımı öne eğdim.

“Ne yaptık ki Ercan…” dedim, dudaklarımda buruk bir tebessümle.

 

“Her gün hâlimizi hatırımızı sormanız bile yetiyor bize, Komutanım. Bir tebessümünüz, bir selamınız… bazen insanın tüm gününü değiştiriyor.”

 

“Peki o zaman…” dedim, biraz da şakalaşmak istercesine. “Bundan sonra iki günde bir sorayım, olur mu?”

 

Gülüştük.

“Siz nasıl isterseniz, Komutanım.”

 

“Yetişir mi yarına?”

 

“Yetişir, Komutanım.”

 

“Tamam. O zaman ben yarın alayım sizden. Ellerine sağlık, şimdiden.”

 

Daha sözüm tam bitmeden, kapı tıklamadan açıldı. Baran, bir eli kapı kolunda, diğeriyle omzuna ceketini atmış şekilde içeri girdi. Gözlerinde yorgun ama huzurlu bir ifade vardı.

 

“Emir’im, çıkmamışsın daha?” dedi Baran, kapı aralığından başını uzatıp o alışık olduğum, hafif alaycı tebessümle.

 

“Birkaç isim vardı kardeşim, onu hallettim,” dedim sandalye gıcırtısıyla yerimden doğrularak. Gözlerim bir an bilgisayar ekranına kaydı, İklim’in defterleri üst üste dizilmişti.

 

“Dosya mı kitlediler yine?” diye sordu, ama sesi sanki cevabı umursamıyordu. Yorgunluğu gülümsemesinin arkasına saklamıştı.

 

“Yok yok… İklim’in ödevlerini almıştım arkadaşlarından, onları yapayım dedim.” Sözlerim dudaklarımdan dökülürken elim refleksle not defterine uzandı.

 

Baran kollarını göğsünde kavuşturdu, gözleri ince bir şüpheyle yüzümde gezindi. “Kendisi niye yapmıyor?”

 

“Baran, başlama yine… Kızın halini biliyorsun. Zaten dün gece ateşlendi, durmadan sayıkladı.”

 

“Sen burun kanaması için doktora gittin mi peki?” diye sordu bu kez ciddiyetle. O an ses tonundaki ani değişiklik beni duraklattı.

 

“Gittim. Tansiyon dediler.” Başımı yana eğip geçiştirdim. Ama tansiyonla alakası yoktu…

 

“Bu kız yüzünden dengen bozuldu, senin.” Sesi biraz daha yükseldi, gözleri ise kızgın değil, endişeliydi.

 

“Görümceliğin ne zaman bitecek, merak ediyorum,” dedim gülümseyerek, konuyu yumuşatmak için.

 

“Ahirette beraber yanıp, beraber cennete gittiğimiz zamana kadar,” dedi, yüzünde muzip bir parıltı.

 

“Ahirette bari salsaydın beni…”dedim gülerek.

 

“Kumama yar etmem seni!” diye ekledi gür sesiyle. Sanki bu bir ant içmekti onun için.

 

“Emel’e hak vermemek elde değil. Kızı bana da düşman ediyorsun sonra,” dedim gözlerimi kısarak.

 

“Dünya bir yana, sana ve İsmail’e olan aşkım bir yana,” demesiyle ikimiz de kahkahayı bastık.

 

Tam o sırada içeriden ayak sesleriyle birlikte tanıdık bir ses yükseldi:

 

“Beyler, ağaç oldum lan!” diyerek içeri dalan İsmail ağabey, elindeki çayı masaya bıraktı.

 

“Geldi, iki gözümün çelenk vadisi!” dedi Baran, dramatik bir jestle kollarını açarak.

 

“O nasıl bir iltifat lan? Mezara mezar taşı atar gibi…” dedim, kahkahamı zor tutarak.

 

“Boş ver sen onu, İsmail ağabey,” diyerek araya girdim, Baran’ı durdurmak için ama faydasızdı.

 

“Iiiissmaaaaiiiiilll, bana tatill aaalll!” diyerek İsmail ağabeyin nişanlısını taklit etmeye başladı Baran, sesiyle resmen tiyatro yapıyordu.

 

İsmail ağabeyin kaşları çatıldı, sesi ise bariz sinirliydi: “Ela duysa oyar seni, biliyorsun değil mi Baran?”

 

Baran gülerek parmaklarını şıklattı. “Senin Ela’n varsa, benim de neşteri belalı Nemrut kızı Emel’im var, Iiiisssmaaaaiiiiilll!”

 

 

“Emel’in Allah yardımcısı olsun, senin gibi mağralı bir ilkel insanla yaşamak zordur, Baran,” dedi İsmail ağabey, göz kırparak ve omzuna dostça bir şaka patlatarak.

 

Baran, kısık bir kahkaha attı.

“Ne mağralılığımı gördün ki?”

İsmail ağabey hemen yapıştırdı cevabı:

“Ne görmedin diye sor sen!”

 

İkisi birlikte kahkahalara boğulurken, Baran’ın eli arka cebine gitti. Pantolonunun cebinde çalan telefonun titremesiyle konuşmaları yarıda kaldı.

 

“İyi insan işte bak, gör İsmail! Kuman arıyor!” dedi gururlanmış gibi gülerek.

İsmail kaşlarını kaldırdı, gülerek homurdandı:

“Siktir lan!”

 

Baran, hâlâ gülerken telefonu açıp dışarıya doğru yürüdü. Güneşin altında gözlerini hafif kısarak adımlarını hızlandırdı, ciddileşen yüz ifadesi, konuşmanın önemini ele veriyordu.

 

Ben ise derin bir iç çekip, gözlerimi ovuşturdum. Uykusuzluk, yüzüme çökmüş yorgunluk çizgilerini daha da derinleştirmişti.

 

Yanıma yaklaşan İsmail ağabeyin sesi kulağımda yankılandı:

“Yine mi uyuyamadın Emir’im?”

 

Başımı hafifçe salladım.

“İki gecedir çok ateşleniyor, ağabey… Emel yengemin verdiği ilaç biraz düşürdü ateşini bugün. O yüzden geç geldim bu gün karakola…”

 

İsmail’in yüzü hemen ciddileşti. Eliyle omzuma dokundu, sesi içten bir tınıya büründü:

“Geçmiş olsun kardeşim benim ya… Allah şifa versin.”

 

 

"Allah razı olsun ağabey," dememle birlikte, kapı aniden sertçe açıldı. Baran öfkeyle içeri daldı, gözleri alev alev yanıyordu. Ceketini askıdan bir hışımla kaptı. Yüzü gerilmişti, dudakları öfkesini tutamayacak kadar sıkıydı.

 

"Bu defa o başhekimin ağzına ettim!" diye patladı.

 

Ne olduğunu bile anlayamadan hızla ayağa kalktım.

 

"Ne oldu?!"

 

"Emel ağlayarak aradı," dedi. Sesi titriyordu ama öfkesi çok daha baskındı. "Başhekim, hakkında şikâyetçi oluyormuş. Neymiş efendim, tavırlarıymış. Şimdi gidip öğreneceğim ne demekmiş bu!"

 

İsmail Ağabey hemen yerinden kalktı. Göz göze geldik.

 

"Biz de gelelim," dedim kararlı bir sesle.

 

Baran kapıya yönelirken arkasını dönmeden cevapladı:

"Gelirseniz gelin!"

 

Sert adımlarla çıkarken arkasında yankılanan öfkeyi, geride bıraktığı endişeyi ve içeride yükselen gerilimi iliklerimize kadar hissettik.

 

Biz de vakit kaybetmeden arkasından çıktık. İsmail ağabey karakolun aracına yönelirken, ben Baran’ın delilik edip kendini zora sokmasından korktuğum için onun aracına bindim.

 

Direksiyona sinirle tutunan Baran’ın parmakları kemikleri beyazlaşacak kadar gerilmişti. Gözleri öfkeyle parlıyordu.

 

"Kardeşim… Önce bir sakin ol, bak böyle olmaz," dedim hafifçe koluna dokunarak.

 

"O adam bir şey yaptı kesin!" diye patladı. "Emel’in sesi... hiç iyi değildi, Emir Kaan!"

 

"Tamam, çözeriz bunu. Ama önce bir nefes al, sakinleş..."

 

Baran direksiyonu bir anda sola kırdı, sesi sertleşmişti.

 

"Kestirmeden gidiyorum. Vardık zaten. Hastane karakola çok yakın!"

 

Arabanın motor sesi sinirle atan kalbini taklit eder gibiydi. Camdan dışarıya baktım; trafik lambalarının titreşen ışıkları, içimdeki endişeye ritim tutuyordu.

 

"Oğlum, tamam da… gözünü seveyim, sakin ol biraz. Emel seni böyle görürse daha çok üzülür."

 

Baran, cevap vermedi. Dişlerini sıkarak aracı hastanenin önüne savurur gibi park etti. Emniyet kemerini hızla çözüp dışarı fırladı. Peşinden ben de inip hızla acil servise yöneldik.

 

Koridorun keskin dezenfektan kokusu, içeride bir şeylerin ters gittiğini hissettiren o garip sessizlikle birleşiyordu.

 

"Emel acilde mi çalışıyor?" diye sordum koştururken.

 

Baran, nefes nefese cevap verdi:

 

"Geçici olarak… buraya verilmişti..."

 

Gözleri sağa sola bakıyor, Emel’i arıyordu. Onun bu hâlini daha önce görmemiştim. Ve içimdeki o kötü his gitgide büyüyordu...

 

Kalabalığı görünce refleksle adımlarımızı hızlandırdık. Koridorun sonunda küçük bir halka oluşmuş, ortalarında Emel vardı. Kollarından iki kişi sıkıca tutmuş, kendini kurtarmaya çalışıyordu. Hemen yanı başlarında yaşlı, takım elbiseli bir adam başını öne eğmiş oturuyordu. Başında eriyen bir buz torbası, alnından süzülen damlalar yere düşüyordu.

 

"Kovduracağım seni!" diye haykırdı Emel, sesi çatallaşmış, öfkeyle titriyordu.

 

"Sen kimsin de beni kovduruyorsun, be kadın!"

Adam yerinden kalkmaya yeltenince göz göze geldik. Üzerimdeki üniformayı görünce bir anda toparlandı, ayağa fırladı.

 

"Komutanım!" dedi telaşla, sesi bir anda yumuşadı. "Ben bundan şikayetçiyim! Üstüme saldırdı!"

 

Baran, Emel’in üzerine yürümek isteyen adamın önüne bir kaya gibi dikilmeden önce onu belinden kavrayarak geriye çekti. Emel öfkeyle titriyor, gözleri buğulanmıştı.

 

"Yediğin dayak az bile! Sen kimden şikayetçisin ya?!"

 

"Güzelim, dur..." diye fısıldadı Baran, onu sakinleştirmeye çalışarak. Ama Emel’in gözlerinden akan öfke kolay kolay diner gibi değildi.

 

Etrafa bakındım. Olayın şokunu yaşayan birkaç hemşire, birbirine sokulmuş bir doktor grubu, ne yapacağını bilemeyen güvenlik görevlileri... Sesimle ortamı bastırdım:

 

"Olay ne?!" dedim, otoriter bir tonla, herkesin susmasını bekleyerek.

 

Beyaz önlüklü genç bir doktor öne çıktı. Gergin görünüyordu.

 

"Komutanım..." dedi. "Emel hemşireye şiddet uygulamış dendi bize. Ama buraya gelince olayın aslında başhekimle ilgili olduğunu öğrendik."

 

Kaşlarımı çatıp Emel’e döndüm. Gözleri kan çanağı gibiydi, dudakları titriyordu.

 

"Emel, doğru mu bu?" diye sordum, sesimde hem endişe hem de ciddiyet vardı.

 

Tam o anda başhekim bir adım öne çıktı. Elini göğsüne bastırmıştı, sanki kendi mağdurmuş gibi davranıyordu.

 

"Beni sözlü taciz etti Komutanım!" dedi, sahte bir ciddiyetle.

 

"YALAN!" diye haykırdı Emel. "Sarkıntılık etti bana! Taciz etmeye kalktı!"

 

Baran’ın çenesi kasıldı. Sesi öfkeyle yükseldi:

 

"Ne yaptı dedin?! Ne yaptı?!"

 

Emel gözyaşlarını silmeden, kelimeleri yutkunmadan birer mermi gibi sıraladı:

 

"'Göğüslerin çok güzel' dedi! İki gün önce Ayla’ya da aynısını yapmış. Kızı şikayet etti diye kovdurmuş! Bana da 'Benimle olursan kovmam seni, seni paraya boğarım' dedi. Şerefsiz ya! Bırak kolumu, bırak!"

 

Gözler bir anda başhekime döndü. Artık koridorun sessizliği öfkenin gölgesinde titriyordu. Gözlerimizde yalnızca bir cevap vardı:

 

“Bundan sonra burası sana mezar olur.”

 

☆☆☆☆

Bol oy ve yorum istiyorummmmm❤️

Oylama 25 in altına düşmesinnn 🥲

 

Bölüm : 27.07.2025 10:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Bozkurt Pençesi / Yarım Kalan Sigara / Bölüm 36 : Aşk ve Adalet ❤️‍🔥
Bozkurt Pençesi
Yarım Kalan Sigara

57.91k Okunma

6.71k Oy

0 Takip
112
Bölümlü Kitap
Bölüm 1 : Atalay Timi 🦂🇹🇷Bölüm 2 : İlk Karşılaşma ❤️‍🔥Bölüm 3 : Görünmeyen YaralarBölüm 4 : Yeni başlangıçlarBölüm 5 : Tamamlanmayı Bekleyen HayatlarBölüm 6 : Timin başı DertteBölüm 7 : Küçük Umut Yaman ParsBölüm 8 : Aşiret ve Töre Kurbanları 🔥Bölüm 9 : İki Sevdanın arafında...Bölüm 10: Başımız Belada ❤️‍🔥Bölüm 11 : Zoraki Evliliğe İlk AdımBölüm 12 : Sözde KarımBölüm 13 : Dik Durmaya ÇalışmakBölüm 14 : Senin Sayende ❤️‍🔥Bölüm 15 : Aşka Adım Adım ❤️‍🔥Bölüm 16 : İstenmeyen GelinBölüm 17 : Namus Davası ve ÇarşafBölüm 18 : Hayatta Kalma SavaşıBölüm 19 : Zor GünlerBölüm 20 : İlk TavizlerBölüm 21 : Aşiret ile karşı karşıya 🔥Bölüm 22 : Kıvılcımlar ArasındaBölüm 23 : Sevgi Tohumları ❤️‍🔥Bölüm 24 : İlk BuseBölüm 25 : Yağmurun altında bir günBölüm 26 : Yasak Sevdalı 💔Bölüm 27 : Acılar 💔Bölüm 28 : Kapanmaz Yaralar ❤️‍🔥Bölüm 29 : Beklenmeyen HaberBölüm 30 : Gönül YarasıBölüm 31 : Cam kırıkları 💔Bölüm 32 : Yağmur Seninle GüzelBölüm 33 : Aşk YağmuruBölüm 34 : Şükür SebebiBölüm 35 : Gökyüzü güzelliğini kıskanırBölüm 36 : Aşk ve Adalet ❤️‍🔥Bölüm 37 : Merhamet Kokulum ❤️‍🔥Bölüm 38 : Aşkı Şerbetli ❤️Bölüm 39 : Yürek Yarası ❤️‍🔥Bölüm 40 : İlk İtiraf ❤️‍🔥Bölüm 41 : Kıskançlık Krizi ❤️‍🔥Bölüm 42 : Korku olmazsa aşk olmaz ❤️‍🔥Bölüm 43 : Beklenmeyen Buse 🥲Bölüm 44 : Yaşam SavaşıBölüm 45 : Ölüm ile Yaşam...Bölüm 46 : İyi ki Sen ❤️‍🔥Bölüm 47 : Canımdan can gidiyorBölüm 48 : Özlemek istiyorumBölüm 49 : Mest Olunur GüzellikBölüm 50: Sevdiğiyle Çocuk Olurmuş İnsan ❤️‍🔥Bölüm 51 : Aşk Ve savaşBölüm 52 : Yıkımlar başlıyor...Bölüm 53 : Mor orkide 🇹🇷Bölüm 53 : Aşk Sakinleştiricisi 🔥Bölüm 54 : Gurur ve Sevda🔥Bölüm 55 : Şımarmak istiyorumBölüm 57 : Masum Aşıklar 🫠Bölüm 58 : Yaşayan Fosilsin SenBölüm 59 : Can kırıklarıBölüm 60 : Bir Gönül Davası 🔥Bölüm 61 : İki Cihan CennetimBölüm 62 : Yak yanıyorsak söndürmeBölüm 63 : Hüzün MaltemiBölüm 64 : Alevler ve küllerBölüm 65 : Bir Yürek Yangını ❤️‍🔥Bölüm 66 : Emir HayranlıklarıBölüm 67 : YıkılışlarBölüm 68 : Gamzenin Çukurunda kaybolmak istiyorumBölüm 69 : Gururum ❤️‍🔥Bölüm 70 : Anlat Onlara...Bölüm 71 : Hasret kavuşmasıOkurlarimmBölüm 72 : Saklanılan AcıBölüm 73 : Küçük Emir’in Acıları❤️‍🔥Bölüm 74 : Acı ve GururBölüm 75 : Hisler Uyanıyor...Bölüm 76 : Yüreğimin Vatanı ❤️‍🔥Bölüm 77 : Yıldızların Altında 🫠❤️‍🔥Bölüm 78 : Son hatırlarBölüm 79 : Başka bir EmirBölüm 80 : Canımı Yakıyorlar ❤️‍🔥😔Bölüm 81 : Hisler Yalan söylemezSoru-Cevap yapıyoruzBölüm 82 : Mazi ve aşkBölüm 83 : Sırılsıklam aşkBölüm 84 : Kokunda Dinlenmek İstiyorum😔❤️‍🔥Bölüm 85 : Kanlı Nefesler 🥀❤️‍🔥Bölüm 86 : Acılar ve Gerçekler 🥀❤️‍🔥Bölüm 87 : Diriliş mi Bitiş mi ?Bölüm 88 : Uyanış ❤️‍🔥Bölüm 89 : Küçük Yılmaz ❤️‍🔥Bölüm 90 : Bir İç savaş Meselesi❤️‍🔥Bölüm 91 : Pembe bisiklet 🫠Bölüm 92 : Efelerin EfesiBölüm 93 : Nemrut’un Kızı ❤️‍🔥Bölüm 94 : Aşk ve SavaşBölüm 95 : Ahım ölüme kadar 🥀🔥Bölüm 96 : Tatlı Aşermeler 🫠❤️Bölüm 97 : Canımın Canını AldılarBölüm 98 : Sensiz Nasıl Yaşarım Ben...Bölüm 99 : Canımı YaktınızBölüm 100 : TükenişlerBölüm 101 : Kanlı GömlekBölüm 102 : Son Yüzleşme ❤️‍🔥Özel Bölüm : Leyla'nın GerçekleriBölüm 103 : Kanlı Son Direnişler...Bölüm 104 : Ahirim SensinBölüm 105 : Kana Karışan NefeslerBölüm 106 : Zamana TutsakBölüm 107 : Aşabildin mi ?Spoi107.bolume oy ve yorum gelmediği sürece bölümü atasım yok bilginize
Hikayeyi Paylaş
Loading...