

Emir Kaan’dan...
Sabahtan beri devriye, ani görev, büro işleri… Vücudum artık bana karşı isyandaydı. Midem yanıyor, başım uğultuyla atıyordu.
"Ercan... bana bir su kap gelsene ya."
Sesim kısık ve boğuktu. İçimden yükselen bir çırpınışın dışa sızan son kırıntısıydı bu.
"Emredersiniz Komutanım."
Ercan başını bilgisayardan kaldırdı ama gözleri yüzümde takılı kaldı. Yüzündeki tebessüm, bir anda dondu.
"Komutanım iyi misiniz?"
"Değilim Ercan. Midem bir tuhaf... Soğuk aldı herhalde. Su kap, olur mu?"
"Hemen Komutanım!"
Ama o daha odadan çıkar çıkmaz boğazıma dayanan kusma hissine karşı koyamadım. Lavaboya koştum. Kapıyı hızla kapatıp kilitledim.
Ellerim lavabonun kenarına yapıştı. Omuzlarım titriyor, karın boşluğum kasılıp duruyordu. Son bir hamleyle eğildim ve...
İstifra ettim. Acı bir şeydi bu. Midemden gelen değil, ciğerimden dökülen bir çığlık gibiydi.
Ve sonra...
Ağzıma dolan metalimsi tat.
Kan.
Elimin tersiyle dudaklarımı sildiğimde kırmızı parmaklarımın ucuna bulaştı. Gözlerim dehşetle açıldı. Boğazımda bir yumru, göğsümde kabaran bir karanlık vardı.
Sırtımı yavaşça kapıya yasladım. Bacaklarım titriyor, nefesim daralıyordu. Gözüm hâlâ avucumdaki o kana takılmışken fısıldadım:
"Bittin Emir..."
Boşluğa doğru eğildim. Duvar sırtımı taş gibi bastırırken, dünya bir anda yavaşladı. Sessizlik çökmedi, sadece içimdeki çığlık her sesi bastırdı.
Kapıyı aralayarak dışarı adım attığımda tek amacım kimse görmeden elimi yıkayıp toparlanmaktı. Ama vücudum benimle aynı fikirde değildi.
Tam lavabonun karşısındaki musluğa yönelmiştim ki, göğsümün ortasında bir kıvılcım gibi yanan ani bir ağrıyla irkildim. Kalbim yerinden fırlayacak gibi attı. Tüm sinir uçlarım bir anda gerildi. Dizlerimin bağı çözülürken sırtımı hızla duvara verdim ama... çok geçti. Gövdem yavaşça duvar boyunca kaydı. Ayaklarım bedenimi taşıyamıyordu artık.
Elim titreyerek pantolon cebime gitti, ilaca ulaşmaya çalışıyordum. Ama damarlarım sanki derimin altından çıkacakmış gibi şişmişti. Parmaklarım ilaç kutusuna değdiği an, başka bir acı daha yaktı içimi. Dişlerimi sıktım, çenem kilitlendi.
Nefes almalıydım.
Derin… bir… nefes…
Ama her çekişim acı dolu bir bıçak gibi ciğerlerime saplanıyordu.
Gözlerim istemsizce boşaldı. Sadece acıdan değil… korkudan da.
Tam o sırada koridorun köşesinden bir ses duydum:
"Komutanım?!"
Ercan’ın sesi yankılandı. Adımlarını hızlandırarak koştuğunda beni yerde, duvara yaslanmış hâlde buldu. Gözleri kocaman açılmıştı.
"Pantolonun... cebinde... ilacı al... Ercan, hızlı..."
Sesim kısık ve parçalıydı. Dudaklarım kurumuş, vücudum titriyordu.
Ercan, ne olduğunu anlamaya çalışmadan diz çöktü. Titreyen ellerle cebime uzandı. Kutuyu bulduğu an gözleri doldu.
"Dayanın Komutanım, tamam… alıyorum… sakın gözlerinizi kapamayın."
İlacın kapağını açarken sesi titriyordu
İlacın ağzıma bırakılmasıyla birlikte başımı arkaya yasladım. Boğazımdan geçmesi sanki bir çivi yutuyormuşum gibi acı verdi. Zorla yutkundum. Her kasım istemsizce kasıldı. Gözlerimi sıkıca yumarken bir elin parmaklarımı kavradığını hissettim.
Ercan, elimi tutmuştu.
“Komutanım ambulans isteyeyim!” dedi panikle.
O anda, içimde yükselen sancının şiddetiyle onun elini aniden sıktım. Parmaklarım kemiklerine kadar bastı.
“Komutanım?!”
Sesi titredi. Canı yanmıştı ama geri çekilmedi. Benden korkmuyordu. Endişeleniyordu.
Nefesim yetmiyordu konuşmaya, ama birkaç kelimeyi sıkıştırabildim dişlerimin arasından:
“Atak geldi… Ercan… Bir şey yok… sonra anlatırım.”
Söylediklerimin yalan olduğunu ikimiz de biliyorduk. Gözümün kenarından akan terle karışan yaşlar vardı artık.
Ercan, hâlâ başımda beklerken diğer eliyle cebimden peçete çıkarıp alnımdaki soğuk teri sildi.
“Komutanım, sizi böyle görmeye dayanamam. Bu sefer anlatacaksınız. Yalnız değilsiniz…”
Bakışlarımı kaçırmaya çalıştım ama gücüm kalmamıştı.
“İklim’e bir şey deme. Sakın… kimse bilmeyecek. Ayağa kalkmam gerek.”
Ercan, dudaklarını ısırarak başını salladı.
“Tamam Komutanım... ama bu iş böyle gitmez.”
Kafamı yavaşça salladım.
“Benim ömrüm de öyle gitmeyecek zaten.”
diye mırıldandım, sadece kendime.
“Emir Kaan!”
Sesin sahibini tanımam için başımı kaldırmam yetti. Gözlerim yarı açık, sırtım hâlâ duvara yaslıydı.
Baran.
Hızla yanıma çöktü, bir dizi yere, bir dizi kalbime indi sanki.
“Kardeşim ne oldu? Emir?!”
Sesiyle beraber eli omzuma dokundu. Nefesim göğsümde düğümlendi.
“İyiyim... zorlama... anlatacağım.”
diyebildim güçlükle, kelimeler boğazımdan kısık iniltiler gibi geçerken.
Baran gözlerimi inceledi, terle ıslanmış alnıma baktı.
“Bu mu iyi halin?! Tüm karakolda seni arıyorum, deli gibi!”
“Araban burada mı?”
diye sordum, dudaklarım kuruyken bile gözlerimde bir tek kaygı vardı: görünmemek.
“Burada! Kalk, gidiyoruz hastaneye.”
“Kimse görmesin Baran…”
Sesim fısıltıya dönüştü.
“Oğlum ne oluyor sana?!”
Baran’ın elleri kollarımda titredi. Cevap bekliyordu ama bende verecek hâl kalmamıştı.
O sırada Ercan yeniden yanımıza geldi, nefes nefeseydi.
“Komutanım... hızlı olalım.”
“Hastane değil... eczaneye gitmem lazım. Baran, Ercan dolabımda kırmızı kaplı kutu var. İğne... Ondan lazım.”
Baran irkilmişti. Yüzündeki ifadeyi okudum. Şüphe, korku ve anlayamadığı bir acı.
“Emir Kaan…”
Gözlerimi kısmadan ona baktım, çatılan kaşlarımın arasında donuk bir kararlılık vardı.
“Ercan alıp gelsin. Seninle birlikte sakin bir yere geçelim. Hastanelik işim kalmadı artık benim...”
Baran’ın gözleri büyüdü.
“N-ne diyorsun Emir sen?!”
Yutkunarak omzunu tuttum, bu kez ben ona tutundum.
“Sözümü dinle. Yeminle anlatacağım. Ama şimdi sadece... inan bana. Şu an sadece bunu yap.”
Baran’ın gözleri doldu. Göz göze geldik. Her şeyi konuşmadan anlayan bir ağabey gibi başını eğdi.
“Tamam kardeşim. Ama yemin ettin... Bunu bana anlatacaksın. Bugün...”
Ben başımı sallarken gözlerim yeniden karardı. Sakin bir yere gitmeliydik. Çünkü yüreğimde, sadece bir sır değil, ölüm sessizliği büyüyordu.
☆☆☆
Kısa oldu özür dilerim ama annem rahatsız. Hazırda olan bölümü attım size. Daha yenisini yazamadım. Başka bölüm de yok elimde... Yoğunum ama bölüm atmaya çalışırım ❤️
Oylama 25 in altına düşmesin ❗️

Bu bölümü tekrar atacağım sonra haberiniz olsun. Çünkü devamını yazamadım daha :(
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 57.91k Okunma |
6.71k Oy |
0 Takip |
112 Bölümlü Kitap |