

Emir Kaan Yılmaz’dan…
Masaya geçip oturduğumda gözlerim istemsizce ona kayıyordu. İklim’in yeni gelen arkadaşlarıyla yavaş yavaş kaynaşması içimi rahatlatıyordu. Giray çoktan Seray ile oyunlara dalmıştı, onların kahkahaları ortamın gürültüsüne karışıyordu. Garsonların masalara bıraktığı alkolsüz kokteyllerden birini alıp yudumladım. Tam o sırada telefonum titredi, alarm çalıyordu. Parmak ucumla erteledim.
Bakışlarım yeniden İklim’e döndü. O an içimde istemsiz bir tebessüm yükseldi. Gerçekten de masalsı bir güzellik vardı üzerinde, adeta bir rüya perisi gibiydi. Ama gözlerim kısa süreliğine çevreyi taramadan edemedi. Kenarda iki üç zibidi, alkolden sızmış gibi iguana misali garip hareketler yapıyordu. Keyifleri yerindeydi ama niyetleri bozuktu belli ki. Onların varlığı, içimdeki kor ateşi tutuşturmaya çalışsa da, insanların arasında olmaları beni dizginleyen tek şeydi.
Tam tekrar İklim’e döndüğümde dudaklarını büzüp elindeki bardağa baktığını gördüm. Kaşlarım çatıldı. Hoşuna gitmeyen bir şey vardı. Biraz göz devirip yanıma doğru yürüyünce ben de refleksle ayağa kalktım.
“Emir…” dedi çocuksu bir sesle.
“Ne oldu güzelim?”
“Bir tane arkadaşım şaka yapmış güya. Karıştırmış, bunda alkol varmış! Ben içmem ki…”
“Emin misin alkol olduğuna?”
“Öyle dedi işte! Ya benim zaten dualarım kabul olsun diye camide yatmadığım kalıyor. Şimdi hiçbir şeyim mi kabul olmayacak benim, Emir?!”
Başını öne eğip dudaklarını büzerken yüzündeki saf telaş kalbimi sıkıştırdı.
“Dert ettiğin şeye kurban olurum…” dedim usulca.
“Off Emir ya…” diye homurdandı.
“Sen gel bakayım, kollarıma…” diyerek elini tuttum, yanıma çekip sarıldım.
“Kırk gün Emir! Kırk gün ne demek ya…” dedi telaşla, bardağına bakarken. “Ben anlamadım bile alkol olduğunu…”
“Elindekini ver bakayım sen.”
“Bak içeyim deme, seni kurtaralım bari…” diye homurdandı.
“Güzelim, sadece kokusuna bakacağım.” dedim bardağı alırken.
Kaşlarını çatarak bana döndü: “Sen nereden biliyorsun alkolün kokusunu?”
Gülümseyip omuz silktim: “Güzelim, trafikte hayrıma üfletmiyoruz ya…”
Kokusuna baktım, alkole dair en ufak bir iz yoktu. Emin olmak için tadına da hafifçe değdiğim an, İklim’in gözleri kocaman açıldı.
“Sen de gittin!” dedi panikle. “Kırk gün senin de duan kabul olmayacak.”
Gülümseyip başımı salladım. “Yavrum, alkol yok bunda. Rahat ol.”
“Gerçekten mi?”
“Gerçekten.”
“Vallahi de?”
“Vallahi!” dedim gülerek.
Bir anda yüzü parladı. “Ay o zaman ben kızlara söylemeye gidiyorum. Seray!” diye seslenip sevinçle uzaklaştı.
Onu izlerken kendi kendime fısıldadım: “Masum güzelim benim…”
O, arkadaşlarına bir şeyler anlatırken kahkahasının kulağıma çalınmasıyla mest dolu gözlerle baktım karıma… Sanki o gülüşü bütün karmaşayı susturuyordu.
“Eee, kızlar eğleniyor.” dedi Giray, yanıma yanaşıp. “Biz de seninle bir şeyler içelim.”
Ağzımın içinde mırıldandım: “Sen burada mıydın ya…”
Omzuma elini koyunca istemsizce kasıldım.
“Anlamadım, yüksek sesle konuş biraz. Müzik yüksek, duymuyorum.”
Başımı ona çevirdim, gözlerim hafif kısık: “Son duyduğun olur belki.”
“Ne dedin?”
“Diyorum ki…” dedim zorla gülümseyerek, “alkolsüz olsun. Ben alkol falan kullanmam.”
“Bende bende, tamam.” diyerek masayı işaret etti. “Gel geçelim.”
“Geçelim…”dedim, içimden sabır nidaları yükselirken.
“Garson, bize alkolsüz bir şeyler getirir misin?” diye seslendi Giray.
Ben ise içimden derin bir nefes çekip 'sabır' dedim.
“Peki efendim.” diyerek garson uzaklaştı.
Giray hiç boş durmadı: “Emir, sizin eğitimler nasıldı?”
'Başlıyoruz…' diye içimden geçirip dudaklarımı sıktım. Sonra sahte bir gülümseme eşliğinde cevap verdim:
“Ne eğitimi?”
“İntibak falan… Baya zor diyorlardı.”
Omzumu hafifçe silkerek gözlerimi çevirdim: “Zorluk görmemişler için zor, evet.”
"Sen ne olarak yapıyorsun?" dediğinde derin bir nefes alıp cebimden sigara paketini çıkardım.
"Komandoyum ben," dedim sakince.
"Piyade misin?"
"Yok, jandarma komandoyum." dedim ve yasak olmadığı için bir sigara yaktım.
"Yine zor işin," dedi. Başımı usulca salladım.
"Öyle…"
"Şimdi sen dağlara çıkarsın, aylarca gelmezsin de…"
"Önceden öyleydi. Asayişteyim şimdi."
"Yine zor," diye üsteleyince gözlerimi devirdim.
"Alışmayana zor."
O anda gözlerim İklim’e kaydı. Elimdeki sigaraya attığı ölümcül bakışla, hiçbir şey demeden teslim oldum. Avuç içimi kaldırıp sanki “tamam pes ediyorum” dercesine sigarayı masadaki tablada ezdim.
Giray kahkaha attı.
"Oohoho! Sen vermişsin dizginleri karının eline."
Başımı ona çevirip sertçe baktım.
"Ne diyorsun kardeşim?"
"Şimdiden bu kadar yüz verirsen… karına söz geçiremezsin."
Sesinde alay vardı ama bana çarpan sadece saygısızlıktı. Omuzlarımı dikleştirdim.
"Öyle mi? Peki, nasıl olur sana göre?"
"Evde erkek adamın sözü geçecek," dedi utanmazca.
Bakışlarım bıçağın ucundaki keskinlikteydi.
"Yaradan dahi kadını benden üstün tutup ayaklarının altına cennet vaat etmişken…" dedim tok bir sesle. "Cehennem olup cennetimden olacağıma, kölesi olurum daha iyi."
"Öyle de, beni yanlış anladın!" demesi ile göz devirdim.
"Doğrusunu anlatmana gerek yok. Anlayacağımı anladım ben...Hayırlı geceler size!"
Sandalyeyi ittiğim gibi masadan kalktım. Dışarı çıktım, aracın kaputuna yaslanıp gökyüzüne baktım.
"Kimlerle muhatap oluyorum, kurban olduğum Rabbim ya…"
"Emir…" dedi İklim, ürkek ama meraklı bir sesle.
Başımı yana çevirip ona baktım. "Güzelim, niye geldin?"
"Sinirle kalktın, ne oldu?" dedi gözlerimi ararken.
"Bir şey olmadı güzelim," dedim kısa kesmeye çalışarak.
"Bir şey yapmasa, öyle bakmazdın ona."
Omuz silktim, bakışlarımı kaçırdım. "Hadi sen eğlencene bak."
"Zaten bitti… herkes dağılmaya başladı."
Sinirli bir kahkaha döküldü dudaklarımdan. "İyi dayanmışım o şerefsize o zaman."
"Ne dedi sana?" dedi sesini incelterek.
"Gülüm," dedim gülümseyerek, "Ben bunaldım sadece...Gidelim mi?"
İklim’in bakışları yumuşadı, ama sesinde hâlâ bir çekince vardı. "Emir…"
Yanına bir adım atıp yanağına bir buse kondurup geri çekildim
"Evimize gidelim mi güzelim?"
O an koluma girdi.
"Emir…" dedi sessizce.
Ben de gülümseyip, "Ben bu gülüşü bir yerden tanıyorum," diyerek alnına bir öpücük kondurdum ve kapısını açtım. O araca bindikten sonra, ben de etrafından dolaşıp direksiyona geçtim. Motoru çalıştırırken bana dönüp,
"Bizim dans ederken videomuzu çekmişler biliyor musun? Herkes ‘nasip olur mu’ falan yazmış," dedi.
Gülümseyerek ona döndüm.
"Ne yazık ki benim İklim’imden bir tane var," diyerek elini öptüm.
"Çok güzel çıkmışız biliyor musun?" dedi gözleri ışıldayarak.
"Hatıra biriktirmiş olduk işte güzelim," dedim.
Başını yana eğip, ince bir tebessümle,
"Her şey senin sayende oldu," diye fısıldadı.
"Ben sadece vesileydim, bitanem," dedim usulca.
Ardından esnedi.
"Eve gidip hemen uyuyasım var…"
"Sana sürprizim var daha…" dedim, dudaklarımda hafif bir gülümsemeyle. Aracın hafif titremesi ve motorun uğultusu arasında kalbim hızla çarpıyordu.
"Emir…" dedi İklim, sesi heyecanla karışık bir tınıyla, gözlerini yoldan bana çevirmişti. Yüzünde o masum ve tatlı gülümseme, geceyi aniden aydınlatan bir ışık gibi parlıyordu.
"Emir, kurban olsun yoluna…" diyerek elini nazikçe öptüm. Parmaklarımın temasıyla aramızda sessiz ama sıcak bir bağ oluştu.
Birden bana döndü, şaşkın ve tatlı bir ifade yüzünde dans ediyordu. "Azra geliyormuş bu arada. Mesajlaştık, binmiş otobüse. Haberin olsun, Emir," dedi.
"Şarjım bitmişti… iyi oldu, dediğin güzelim. İçim rahatladı. Aklım ondaydı," dedim, sessiz bir iç çekişle. Dışarıdaki rüzgar camdan hafifçe süzülürken, geceyi saran serinlik yüzümü okşuyordu.
"Azra çok şanslı. Her koşulda onu destekleyen bir ağabeyi var," diye ekledi İklim, gözlerinde gurur ve sıcak bir ışık vardı.
"Şanslı cimcime, evet. Her koşulda onu destekleyen de bir ablası var artık," dedim ve duraksadım, bakışlarımız kısa bir an için kilitlendi.
"Yengesi," diyerek düzeltti, ikimiz birden gülüştük. Gülüşümüz arabanın içindeki sessizliği yumuşattı, geceyi biraz daha samimi ve sıcak kıldı.
"Yengesi doğru," dedim ve gülüşümle aracı park ettim. Ekiplerin bulunduğu alanın ışıkları, aracın metaline vuruyor ve gölgeleri hafifçe titriyordu. İklim araçtan inip yanıma gelince, Göktürk bana döndü.
"Nasıl geçti geceniz, kardeşim?"
"İklim’e sormak lazım," dedim, İklim ise utana sıkıla gülümsedi. O gülümseme, geceyi daha da yumuşatan sıcak bir dokunuş gibiydi.
"Güzeldi, ağabey," dedi tatlı bir gülümsemeyle, dudaklarının kenarında beliren tebessüm gecenin huzurunu biraz daha büyüttü.
"Daha güzel geceleriniz olsun inşallah," dedi Emirhan, yüzündeki samimiyet ve sıcaklıkla.
"Eyvallah kardeşim. Sizinle ekibi mi verdiler?" diye sordum, gözlerimdeki dikkat her detayı fark ediyormuş gibi onlara kayıyordu.
"Yok, Emir’im. Biz çıkacağız şimdi. Ekip kalacak. Biz sizin gelmenizi bekledik," dedi Emirhan.
"Hakkınızı ödeyemem…" dedim, o da gülümseyerek elini omzuma koydu. Bu küçük temas, günün tüm yorgunluğunu silip süpüren bir sıcaklık bıraktı.
"Bunca zaman sen bizi omzunda taşıdın, bırak biz de biraz senin hakkını ödeyelim," demesi ile hiç düşünmeden sarıldım. Ne de olsa artık yalnız savaşmıyordum...
"İyi ki varsınız…"
"Darılırım, ben üvey miyim?! Ben de istiyorum!" diyerek Göktürk kollarını açarak yaklaşınca, ben de geri çekilip ona sarıldım.
"Gel, Göko, gel!"diyerek, sırtını sıvazlarken Göktürk bir an daha sıkı sarıldı.
"Can kardeşim benim..."demesi ile gözlerim dolarken güçlükle geri çekildik.
"Hadi siz çıkın yukarı. Biz de çıkıyoruz zaten, Emir’im," dedi Emirhan, adımlarındaki ritim ve bakışlarındaki dostane ciddiyetle.
"Her şey için çok teşekkürler," dedi İklim, çekingen ama gözlerindeki sıcaklıkla.
"Kardeşlik vazifemiz, yenge," dedi Göktürk gülümseyerek, sesi geceye karışan güvenli bir nota gibi yankılandı.
"İklim’im, sen çık, ben geliyorum," dedim. Bir an tereddüt etti, sonra sessizce eve yöneldi. Ben ise derin bir nefes alıp yavaş adımlarla bizimkilere döndüm.
"Benim gerçek ifademi vereceğim İklim’e… Biraz zaman geçsin," diye düşündüm, zihnim hâlâ karmakarışıktı, kalbim ise hızlı hızlı atıyordu.
"Emir’im, yapma… Kızın yüzü gülüyor. Eğer söyleyeceksen tam de… O da bilsin. Ama böyle deneyerek yavaş yavaş alıştırman doğru olmaz. Terk edeceksin gibi hissettirir kıza, ona da günah kardeşim. Bir ailesi sen varsın şu dünya da," dedi Emirhan, sesi sakin ama uyarıcıydı.
İç çektim, gözlerimi kısa bir an uzaklara dikip sonra tekrar odaklandım. "Napacağımı bilmiyorum. Kafam dolu Emirhan. Azra zaten bineli olmuştur… O da geliyor. Gece inecekti, Baran ben alırım demişti. O ne yaptı bilmiyorum…"
"Baran alır onu, merak etme. Sen kendine odaklan," dedi Emirhan, güven verici bir tonda, omzuma hafifçe dokunarak.
"Ben çıkayım yukarıya…" dedim, adımlarım hâlâ ağır, kafamda düşünceler karma karışıktı.
"Üzme kendini… Atlatacağız. Neler atlattık hem biz seninle?!" dedi Göktürk, iç çekerek bana sarıldı.
"İnşallah, Göktürk… inşallah…" dedim, gözlerimden sessiz bir umut ve yorgunluk karışımı akarken, o da derin bir nefes alıp tekrar sarıldı.
"Senin kardeşliğine biz doyamayız, o kız senin sevgine hiç doyamaz, Emir. Bırakma kendini…"
"Savaşıyorum… direniyorum…" dedim, sesim kısık ve kararlı, içimde hem yorgunluk hem de direnç birbirine karışmış halde.
___
30 oy 20 yorum istiyorum.
Desteklerinizi bekliyorum. Moralim olmasa da sizi bekletmek istemedim. İyi okumalar ❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 57.91k Okunma |
6.71k Oy |
0 Takip |
112 Bölümlü Kitap |