92. Bölüm
Bozkurt Pençesi / Yarım Kalan Sigara / Bölüm 84 : Kokunda Dinlenmek İstiyorum😔❤️‍🔥

Bölüm 84 : Kokunda Dinlenmek İstiyorum😔❤️‍🔥

Bozkurt Pençesi
bozkurt.pencesi

İklim’den...

 

Sabah öksürük sesiyle uyandığımda gözlerimi açar açmaz etrafa baktım. Emir yatağın yanında yoktu.

“Emir…” diye fısıldadım endişeyle.

 

Cevap gelmeyince yataktan kalktım. O an banyodan gelen boğuk öksürük ve ardından gelen öğürme sesiyle yüreğim yerinden fırladı.

“Emir?! Emir iyi misin?!” diye seslendim, ama cevap sadece musluğun ve öksürüğün sesi oldu.

Kapının ardından gelen sesi güçlükle duydum.

“Güzelim... açamam şimdi, lütfen…”

 

Sesi o kadar kısıktı ki, içimdeki panik daha da büyüdü.

“Elini yüzünü yıkamana yardım edeyim sadece, ne olur aç şu kapıyı.”

 

Bir süre sessizlik oldu. Üst üste sifon seslerinin ardından su sesi geldi ve sonunda beklediğim kilit sesi geldi; kapı yavaşça aralandı. Emir kapının eşiğinde duruyordu.

Yüzü solgundu, dudakları morarmış gibiydi. Alnından soğuk terler süzülüyor, elleri titriyordu.

 

“Emir…” dedim nefesim kesilerek.

Elimdeki bardağı uzatırken o başını çevirdi, bir an dengesini kaybetti.

“Hemen otur, lütfen!” diyerek koluna girdim.

 

O başını kaldırdı, gülmeye çalıştı ama sesi çatladı.

“Biraz ilacın etkisi, geçer güzelim…”

 

“Geçmez Emir! Bu hâlin her geçen gün kötüleşiyor,” dedim boğazım düğümlenerek.

“Elimden kayıyorsun resmen…”

 

Başını yana eğdi, yavaşça elini uzatıp benimkini tuttu.

“Ben iyiyim… korkma.”

 

Elini yüzünü nazikçe yıkamasına yardım ettim; suyun her damlası tenine değdikçe vücudundaki titremeyi hissediyordum. Havluyla yüzünü kurulayıp dikkatlice omzuna girdim, adım adım yatağa taşıdım onu.

 

“Emir…” dedim yavaşça, nefesim endişeyle karışmıştı.

 

Yastığa yaslandığında dudaklarını araladı, sesi kısılmıştı.

“Dün yağmur yedik ya… kafeden de terli çıktım… biraz o yüzden böyle oldum sanırım.”

 

“Doktora gidelim Emir,” dedim hemen, kalbim sıkışarak.

 

“Güzelim…” diye fısıldadı gözlerini kapatarak, “ısrar etme… sadece biraz dinleneyim.”

 

“Canın çok mu yanıyor?” dedim dizlerimin üzerine çöküp elini tutarken.

 

Yavaşça gülümsedi, başparmağıyla elimdeki yüzüğü okşadı.

“Sen gelince geçti…”

 

Gözlerim doldu. Oysa yüzündeki solgunluk her şeyden daha çok anlatıyordu gerçeği.

“Çorba ısıtayım mı sana?” diye sordum, sesim titreyerek.

 

“Biraz uyusam…” dedi göz kapakları ağırlaşırken, “kollarına alsan beni...kokunda dinlensem...”

 

Söyleyecek söz bulamadım. Sessizce yanına uzandım, başını göğsüme yasladım. Elimi saçlarına doladım, kalbinin yorgun ama hâlâ atan ritmini hissettim.

 

“Emir’im… bu hallerin korkutuyor beni…” dedim, sesim titreyerek.

 

Göz kapaklarını zorla araladı, nefesi sarsılıyordu.

“İklim’im…ne olur...yalvarırım...” diye fısıldadı, sesi neredeyse bir nefes kadar inceydi. Ve ilk kez böyle yalvarmıştı bana...

 

Elimi yanağına koydum, terden soğumuş tenini avuçlarımda hissediyordum.

“Mis kokulum benim…” dedim, saçlarını okşayarak öpüp “Uyu hadi… dinlen… sonra konuşuruz. İstediğin kadar dinlen Emir...burdayım ben...”

 

Gözleri doldu. Dudaklarının kenarı titrerken araladı kelimeleri.

“Özür dilerim…”

 

“Emir…” dedim hemen, yutkunarak.

 

“Seni korktuğum için özür dilerim…” dedi, gözlerinden iki damla yaş süzülürken.

 

Kalbim sıkıştı. Başımı eğip alnına dokundum, fısıltım neredeyse nefesimle birleşti.

“Emir, dinlen… ağlama lütfen… neren ağrıyor Emir? Canının neresi yanıyor?”

 

“Özür dilerim seni korktuğum için…” dedi bir kez daha, sesi artık iyice kısılarak.

 

“Emir, endişelendiriyorsun beni…” dedim, parmaklarım titreyerek saçlarını geriye ittim.

 

O an, elimi tutup dudaklarına götürdü.

“Bırakma beni…” dedi güçlükle. “Bıraktığın an düşerim, İklim…Ne olur kurban olduğum...”

 

Gözlerimden yaşlar süzüldü. Elini daha sıkı tuttum.

“Asla… asla bırakmam…” dedim, sesim kararlı ama kalbim paramparçaydı. Saçlarına bir öpücük kondurdum.

“Uyu, dinlen hadi… lütfen… buradayım Emir… her nefesindeyim…”

 

Başını göğsüme yasladı. Kalbi o kadar yorgun atıyordu ki... ama hâlâ bendeydi.

Ben de o atışlara tutunarak fısıldadım:

“Buradayım… hiçbir yere gitmeyeceğim…”

 

Kollarımı etrafına dolamamla, o da bütün gücünü bana verircesine sımsıkı sarıldı. Sanki o an, bedeninden çok ruhu sığınmıştı bana.

 

“Üşüyor musun, Emir'im?” dedim, alnındaki terle karışan soğukluğu hissederek.

 

“Ihhı... iyiyim...Senle iyiyim...” dedi kısık bir sesle, ama sesinin titremesi kalbimin orta yerine saplandı.

 

“Merhamet kokulum benim…” dedim usulca, yanağına bir öpücük kondurup saçlarını okşayarak.

 

“Uyu... dinlen...uyu canımın içi...,” diye fısıldadım, örtüyü üzerimize çekip onu kollarımın arasına iyice sardım.

 

Ne kadar yorulmuşsa artık, kısa süre içinde nefesi düzenlendi, bedeni gevşedi. Uykuya teslim oluşunu izlerken gözlerim doldu.

Parmak uçlarımla saçlarını taradım, alnına bir kez daha eğildim.

 

___

 

Emir Kaan’dan...

 

“Emir… hadi uyan, yemek hazırladım sana…”

İklim’in yumuşacık sesiyle birlikte parmak uçlarının saçlarımın arasından geçtiğini hissettim. Başımı okşayışı, uykunun sıcak perdesini araladı sanki. Göz kapaklarımı yavaşça kaldırdım; ışık loştu, odada huzur dolu bir sessizlik vardı.

 

“Emir… hadi kalk artık,” dedi bu kez daha kısık bir sesle, dudaklarını saçlarıma değdirirken. Gülümsemeden edemedim.

 

“Günaydın… güzelim,” dedim, uykunun verdiği mahmurlukla.

 

“İyi akşamlar desek daha doğru olur,” dedi gülerek. “Ben uyandırmaya kıyamadım, sen de uyanmayınca… akşam oldu neredeyse.”

 

“Ciddi misin güzelim?” diye mırıldandım, gözlerimi ovuşturarak.

 

“Bak pencereye,” dedi, perdenin aralığından süzülen turuncu gün batımını göstererek.

 

Gözlerim o ana takıldı. Güneş, tıpkı onun sesi gibi yumuşak bir sıcaklıkla odaya yayılıyordu.

 

“Karımın teni ilaç gibi geliyor demek ki…” dedim, yorgun bir tebessümle.

 

İklim başını iki yana sallayıp kıkırdadı.

“Hadi gel,” dedi, elimi tutup ayağa kaldırırken. “Yemeğini ye… aç karnın.”

 

Elini sımsıkı tuttum, o an bir tek şeyi düşündüm:

Belki bedenim zayıftı, ama kalbim onunla yeniden diriliyordu.

 

“Ne yemek yaptı benim karım bana?” dedim, sesim hâlâ uykudan ağır, ama yüzümde o tanıdık gülümseme vardı.

 

“Sebzeli tavuklu çorba yaptım, iyi gelir diye… bir de sarma sardım bize,” dedi İklim, mahcup ama gururlu bir ses tonuyla. “Seviyorsun… iyi hissettirir dedim.”

 

“Lahana sarması mı?” dedim, gözlerim bir anda canlanırken.

 

“Evet, ama bol limon ekşili, hani sen seviyorsun ya öyle.”

 

“Emir’in kurban olsun sana ya,” dedim gülerek, parmaklarımı saçlarının arasından geçirip alnına minik bir öpücük kondurarak.

 

“Keşke dün ısrar etmeseydim sana, yağmurda eğlenelim diye,” dedi, başını hafifçe eğerek.

 

“Hasta olursam bakacaktın, baktın işte güzelim,” dedim, gözlerimi ona dikerek. “Bir şey olmaz bana.”

 

“İyi misin daha da?” diye sordu, sesi kaygılı ama umut doluydu.

 

“Çok iyiyim güzelim… sayende,” dedim, elini tuttum ve gülümsedim.

 

Beraber masaya oturmamızla İklim, hazırladığı yemekleri dikkatle önüme yerleştirdi. Çorbanın buharı yavaşça yükseliyor, içerisine kattığı sevgiyi neredeyse koklayabiliyordum. O anda, odanın sessizliğini delen tanıdık bir cıvıltı duydum. Başımı o yöne çevirdiğimde, mutfak penceresinin önündeki kutudan gelen minik kuşun sesiyle gülümsedim.

 

“Bizim minik burada mı?” dedim, sesime sevinç karışarak.

 

İklim başını bana çevirip gülümsedi.

“Emir ağabeyi nasıl bakmışsa… senden sonra çok fazla öttü,” dedi yumuşak bir sesle. “Ben de uyanma diye buraya getirdim.”

 

Kutunun içine doğru eğildim. Minik kuş canlı, hatta neredeyse neşeliydi. Tüyleri kabarmış, gözleri yeniden ışıldıyordu.

“İyileşmiş…” dedim fısıltıyla. Dün geceki o bitkin hâlinden eser kalmamıştı.

Anlaşılan kader ortağım, bizi yarı yolda bırakmamış; yaşamayı seçmişti.

 

O an, göğsümde bir şey düğümlendi. Gözlerim buğulandı ama İklim’in başını omzuma yaslayışıyla kendimi zor tuttum.

“Öyle güzel bir merhametin var ki…” dedi, sesi neredeyse bir dua gibi titriyordu. “Ona da şifa oldun, Emir...”

 

Bir şey koptu içimde o an. Kalbim sızladı.

Ama ağlayamazdım.

Bir yalana yenisini ekleyemezdim.

Zaten, zehrin vücudumda dolaştığını bile söyleyemezken… içimdeki bu çürümeye onu ortak edemezdim.

 

Gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldım, acıyı içime gömdüm.

“İyi misin, Emir?” diye sordu kaygıyla.

 

Gözlerimi açtım, yüzüne baktım.

“İyiyim… güzelim,” dedim kısık bir sesle.

 

Ama içim paramparçaydı.

Bir hastalığın gölgesinde yaşamak için tutunuyordum, ama o gölge artık büyüyordu.

Ve ben… belki de ilk defa, sadece kendim için bu kadar içten dua ediyordum:

Yaşamak için.

___

 

Alparslan’dan...

 

Uçağa binerken panzehiri Baran sıkı sıkı tutuyordu.

Elindeki çantaya öyle bir sarılmıştı ki, sanki içindekini değil, içindeki korkusunu kaybetmekten korkuyordu.

 

Ben başımı koltuğa yasladım, göz kapaklarımın ardında uğuldayan motor sesine karışan kalp atışımı dinledim.

Başım hâlâ zonkluyordu.

“İyi misin aslan?” dedi Tansu, karşı koltuktan bana bakarak.

Gözlerimi araladım.

“İyiyim... ama iyi yorulduk,” dedim, yorgun bir tebessümle.

 

Alper sessizce eğildi, sesini alçaltarak, “Peşimize takılanlar yine olabilir,” dedi.

“Biliyorum,” dedim kısık bir sesle, “O yüzden iki grup gidiyoruz.”

Alper başını salladı. Emirhan ise sessizliği bozdu:

“İnşallah işe yarar...”

 

Baran çantasını biraz daha kendine çekti.

“Yaramalı,” dedim. “Başka yolu yok.”

 

Gözüm Baran’a kaydı.

Yüzünde bir yorgunluk, bir suskunluk vardı.

İçimden geçenleri tutamadım:

“Benim beş sene önceki halime benziyorsun Baran.”

 

O, gözlerini yere indirip sessizce konuştu:

“Ben, isimli bir mermere senelerdir bakıyorum Komutanım... Tekrar bakmaya cesaretim yok.”

 

Derin bir nefes alıp iç çektim.

“Ben de öyle diyordum,” dedim, pencereden dışarıya bakarak.

“Benim de ilk yaram babamdı.

Ama hayat acımasız, beyler… Umduğun anda gelir, elinde ne varsa alır.

Benim de öyle oldu... Umadığım bir anda, çiçek açtığım tek baharımı aldı elimden.”

 

Ceketimin cebinden bir sigara çıkarıp parmaklarımın arasında çevirdim.

Bir an yakmakla yakmamak arasında kaldım.

Alevi gördüğüm anda, İsmail başını kaldırdı.

“Yasak, Komutanım... Uçaktayız,” dedi.

 

Gözlerim sigarada, dudaklarımda buruk bir gülümseme belirdi.

“Bana değil…” dedim fısıltıyla.

“Hayata yasak koyamıyorsun, İsmail.”

 

Uçağın içi sessizleşti.

Sadece motorun uğultusu ve içimizdeki savaşın sesi kaldı.

 

 

Sigarayı elimde tutup başımı tekrar geriye yasladım.

Dumanı yakmadım… sadece o kâğıdın çıtırtısında nefes aldım sanki.

 

“Emir’i kaybedersek… seni asla affetmem demiştim ya Baran…” dedim sessizce, gözlerimi ondan ayırmadan.

Gözlerim dolmuştu, boğazımda yanık bir acı vardı.

 

Baran başını kaldırdı, gözleri nemliydi, sesi kısık ama kararlıydı:

“Ben kendimi zaten affetmem, Komutanım…”

 

Bir süre sustum.

Uçağın motor sesi, ikimizin sessizliğini bastırmaya çalışıyordu ama başaramıyordu.

 

“Ben onu sinirle söyledim,” dedim sonunda, sesim titredi.

“İçine dert olmasın Baran… sizi ben koruyamadım.

Yalnız bıraktım sizi… hem de en çok ihtiyacınız olduğu anda.”

 

Baran dudaklarını ısırdı, bakışlarını kaçırdı.

“Canımın öteki yarısı… Biz birbirimize sadece kardeş olmadık ki.

Yeri geldi birbirimize babalık yaptık, yeri geldi dostluk.

Şimdi çocuğumun olmasına bile sevinemiyorum.

Çünkü en çok baba olmayı hak eden oydu…

Ondan öğrenmeliydik biz, bir çocuğa nasıl baba olunurmuş.”

 

Uçakta bir sessizlik çöktü o an.

Herkes başını öne eğdi; kimse göz göze gelmeye cesaret edemedi.

Sadece motor sesi, kalp atışlarımızla yarışıyordu.

 

Tansu başını geriye yasladı, boğazını temizledi.

“Emir bitmiş gibi konuşmayın,” dedi derin bir nefesle.

“Dayanıyor işte çocuk… Herkesten çok savaşıyor kendi bedeniyle.”

 

Baran gözlerini kapattı, dudakları titredi.

“İnşallah Tansu… İnşallah.”

 

Ben elimdeki sigaraya baktım uzun uzun.

 

“Zeybeği timce oynarız değil mi Komutanım, Emir ayaklanır ayaklanmaz?” dedi Göktürk, gerginliği dağıtmak istercesine.

 

Zorla bir tebessüm ettim.

“Oynarız koçum… ama önce ona sözüm var. İlk ‘Köstek Ali Zeybeği’, ardından ‘Çakal Çökerten’,” dedim parmaklarım arasında olan sigaramın ucuna bakarak.

 

“Yaman Pars’a öğretmişti,” dedi Baran o an. Gözlerim hemen ona kaydı. Başını öne eğmiş, yere bakıyordu.

 

“El kadar bebek tabii, Yaman Pars bize göre… beş-altı yaşında ya var ya yok… Ama Emir için öyle değil. Fark etmiş çocuğun hızlı bilgi kapmasını. Öyle bir işlemiş ki minicik çocuğa… Üstelik öğrettiklerinden sonra demiş ki, ‘İlerde benim çocuğum olursa, amcası olarak sen öğretirsin.’ Öyle öğretmiş minicik çocuğa. Çocuk da gelip karşımda… büyümüş de küçülmüş gibi anlattı.”

 

“Oynayabiliyor mu bari?” dedim, buruk bir tebessümle.

 

“Ruhuyla oynuyor, Komutanım… Zeybeği sadece adımla değil, ruhuyla oynuyor. Andımızı ezberletmiş, Atam’ı anlatmış… Benden daha iyi anlatır sana tarihimizi Yaman Pars. Merhamet nedir, kime gösterilir, adalet ne… minicik beden ya, minicik bedene bunları aşılamış…”

 

“Böylesine bir adam bir daha gelmez bu lanet dünyaya,” dedim, gözlerimden süzülen yaşlara aldırış etmeden başımı omzuma yaslayarak.

 

O an Gözden’in sesi kulaklarımda yankılandı:

“Askerlerine sen baba olacaksın, Alp… Bizim için yaşayacaksın onları… Son nefeslerine kadar yanlarında olacaksın.”

 

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Yutkunduğumda boğazımda sıkışan bir düğüm hissettim.

 

 

 

Yüreğime bir ağrı çöktü o an… yüzüm buruştu, istemsizce içimden bir inilti yükseldi. Tansu hemen fark etti, endişeyle bana baktı.

 

“Aslan, iyi misin?” dedi yavaşça.

 

“İyiyim… ama yüreğime bir ağrı girdi,” dedim, gözlerim tekrar Baran’a kayarken. O da yüreğini tutuyordu, sessizce.

 

“Baran… sana ne oldu?” diye sordum fısıltıyla.

 

“Bir an nefesim kesildi…” dedi Baran, sesi titrek.

 

“İkinize de aynı anda olmuş gibi…” dedi Emirhan, yutkunuşunu duyabiliyordum.

 

“Felak mı okursun, nas mı karışmam ama sus, Emirhan! İyi olsun diye dua et,” dedi Göktürk, eliyle yüzünü ovuşturup. Ama o an içimde biri bir şey götürüyormuş gibi hissettim… sanki yüreğim parçalanıyordu.

 

"Emir’e bir şey olmayacak …Aklınızdan çıkarın şunları!" diyerek sinirle etrafa bir bakış attım. Timin tüm üyeleri başını eğdi, sessizlik ağırlaştı. Baran ise çantasına sıkıca sarılmış, gözleri kendi kendine bir şeyler söylüyordu.

 

"Bırakmaz bizi, kardeşim… kimsesiz bırakmaz beni," dedi fısıltıyla, derin bir nefes alıp başını hafifçe dışarıya çevirdi.

 

Ben de dışarıya bakarken, içimde hem bir rahatlama hem de yoğun bir yorgunluk hissi vardı. Yaşadıklarımızın ağırlığı omuzlarımı bastırıyor, ama Baran’ın ve timin kararlılığı bir nebze olsun içime su serpiyordu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes daha aldım; geçmişin izlerini yavaşça geride bırakmak için kendi içimde mücadele veriyordum.

__

35 oy 20 yorum istiyorum Yine erken attım bazıları oy vermese dahi sizi üzmemek için ama değer bilmiyorsunuz ( sözüm okuyup oy vermeyenelere)

Sizce yeni bölümde ne olacak?

 

gelecek son iki bölüm içerisinden spoi :

İklim nasıl öğrenir sizce ?

Bölüm : 11.10.2025 00:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Bozkurt Pençesi / Yarım Kalan Sigara / Bölüm 84 : Kokunda Dinlenmek İstiyorum😔❤️‍🔥
Bozkurt Pençesi
Yarım Kalan Sigara

57.91k Okunma

6.71k Oy

0 Takip
112
Bölümlü Kitap
Bölüm 1 : Atalay Timi 🦂🇹🇷Bölüm 2 : İlk Karşılaşma ❤️‍🔥Bölüm 3 : Görünmeyen YaralarBölüm 4 : Yeni başlangıçlarBölüm 5 : Tamamlanmayı Bekleyen HayatlarBölüm 6 : Timin başı DertteBölüm 7 : Küçük Umut Yaman ParsBölüm 8 : Aşiret ve Töre Kurbanları 🔥Bölüm 9 : İki Sevdanın arafında...Bölüm 10: Başımız Belada ❤️‍🔥Bölüm 11 : Zoraki Evliliğe İlk AdımBölüm 12 : Sözde KarımBölüm 13 : Dik Durmaya ÇalışmakBölüm 14 : Senin Sayende ❤️‍🔥Bölüm 15 : Aşka Adım Adım ❤️‍🔥Bölüm 16 : İstenmeyen GelinBölüm 17 : Namus Davası ve ÇarşafBölüm 18 : Hayatta Kalma SavaşıBölüm 19 : Zor GünlerBölüm 20 : İlk TavizlerBölüm 21 : Aşiret ile karşı karşıya 🔥Bölüm 22 : Kıvılcımlar ArasındaBölüm 23 : Sevgi Tohumları ❤️‍🔥Bölüm 24 : İlk BuseBölüm 25 : Yağmurun altında bir günBölüm 26 : Yasak Sevdalı 💔Bölüm 27 : Acılar 💔Bölüm 28 : Kapanmaz Yaralar ❤️‍🔥Bölüm 29 : Beklenmeyen HaberBölüm 30 : Gönül YarasıBölüm 31 : Cam kırıkları 💔Bölüm 32 : Yağmur Seninle GüzelBölüm 33 : Aşk YağmuruBölüm 34 : Şükür SebebiBölüm 35 : Gökyüzü güzelliğini kıskanırBölüm 36 : Aşk ve Adalet ❤️‍🔥Bölüm 37 : Merhamet Kokulum ❤️‍🔥Bölüm 38 : Aşkı Şerbetli ❤️Bölüm 39 : Yürek Yarası ❤️‍🔥Bölüm 40 : İlk İtiraf ❤️‍🔥Bölüm 41 : Kıskançlık Krizi ❤️‍🔥Bölüm 42 : Korku olmazsa aşk olmaz ❤️‍🔥Bölüm 43 : Beklenmeyen Buse 🥲Bölüm 44 : Yaşam SavaşıBölüm 45 : Ölüm ile Yaşam...Bölüm 46 : İyi ki Sen ❤️‍🔥Bölüm 47 : Canımdan can gidiyorBölüm 48 : Özlemek istiyorumBölüm 49 : Mest Olunur GüzellikBölüm 50: Sevdiğiyle Çocuk Olurmuş İnsan ❤️‍🔥Bölüm 51 : Aşk Ve savaşBölüm 52 : Yıkımlar başlıyor...Bölüm 53 : Mor orkide 🇹🇷Bölüm 53 : Aşk Sakinleştiricisi 🔥Bölüm 54 : Gurur ve Sevda🔥Bölüm 55 : Şımarmak istiyorumBölüm 57 : Masum Aşıklar 🫠Bölüm 58 : Yaşayan Fosilsin SenBölüm 59 : Can kırıklarıBölüm 60 : Bir Gönül Davası 🔥Bölüm 61 : İki Cihan CennetimBölüm 62 : Yak yanıyorsak söndürmeBölüm 63 : Hüzün MaltemiBölüm 64 : Alevler ve küllerBölüm 65 : Bir Yürek Yangını ❤️‍🔥Bölüm 66 : Emir HayranlıklarıBölüm 67 : YıkılışlarBölüm 68 : Gamzenin Çukurunda kaybolmak istiyorumBölüm 69 : Gururum ❤️‍🔥Bölüm 70 : Anlat Onlara...Bölüm 71 : Hasret kavuşmasıOkurlarimmBölüm 72 : Saklanılan AcıBölüm 73 : Küçük Emir’in Acıları❤️‍🔥Bölüm 74 : Acı ve GururBölüm 75 : Hisler Uyanıyor...Bölüm 76 : Yüreğimin Vatanı ❤️‍🔥Bölüm 77 : Yıldızların Altında 🫠❤️‍🔥Bölüm 78 : Son hatırlarBölüm 79 : Başka bir EmirBölüm 80 : Canımı Yakıyorlar ❤️‍🔥😔Bölüm 81 : Hisler Yalan söylemezSoru-Cevap yapıyoruzBölüm 82 : Mazi ve aşkBölüm 83 : Sırılsıklam aşkBölüm 84 : Kokunda Dinlenmek İstiyorum😔❤️‍🔥Bölüm 85 : Kanlı Nefesler 🥀❤️‍🔥Bölüm 86 : Acılar ve Gerçekler 🥀❤️‍🔥Bölüm 87 : Diriliş mi Bitiş mi ?Bölüm 88 : Uyanış ❤️‍🔥Bölüm 89 : Küçük Yılmaz ❤️‍🔥Bölüm 90 : Bir İç savaş Meselesi❤️‍🔥Bölüm 91 : Pembe bisiklet 🫠Bölüm 92 : Efelerin EfesiBölüm 93 : Nemrut’un Kızı ❤️‍🔥Bölüm 94 : Aşk ve SavaşBölüm 95 : Ahım ölüme kadar 🥀🔥Bölüm 96 : Tatlı Aşermeler 🫠❤️Bölüm 97 : Canımın Canını AldılarBölüm 98 : Sensiz Nasıl Yaşarım Ben...Bölüm 99 : Canımı YaktınızBölüm 100 : TükenişlerBölüm 101 : Kanlı GömlekBölüm 102 : Son Yüzleşme ❤️‍🔥Özel Bölüm : Leyla'nın GerçekleriBölüm 103 : Kanlı Son Direnişler...Bölüm 104 : Ahirim SensinBölüm 105 : Kana Karışan NefeslerBölüm 106 : Zamana TutsakBölüm 107 : Aşabildin mi ?Spoi107.bolume oy ve yorum gelmediği sürece bölümü atasım yok bilginize
Hikayeyi Paylaş
Loading...